Konu: Globalleşme
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 09:58   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

7-TÜRKİYE’ DE İSTİHDAM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Türkiye’ nin nüfus yapısına baktığımızda, çok genç bir nüfus yapısına sahip olduğunu görmekteyiz. 1980’ li yıllarda %2 olan nüfüs artış hızı 2000’ li yıllardan itibaren daha da düşmesi beklenmekte ve 2000’ li yılların son çeyreğine doğru % 1’ lere doğru inmesi beklenmektedir. Nüfus artış hızındaki bu azalmalar gelecek yıllar açısından istihdam sorununun daha da büyümesini engelleyecektir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre 1990 yılından itibaren işten çıkarılmalar sürekli hale gelmiş ve 2001 yılında kayıtlı işsiz oranı yaklaşık 1 milyon 600 bin kişidir. Ancak bu yalnızca kayırlı işsiz oranını göstermektedir. Özellikle 1998’ den itibaren baş gösteren ekonomik kriz bu sayısı en az beş kat artırmıştır.

Türkiye’ de istihdam artışı, kendi başına bağımsız bir amaç olarak gündeme gelmiştir. Yeterli istihdam artışının sağlanması, genel anlamda ekonomik büyümenin ve özel olarak ta yatırımların yatırımların bir bağımlı değişkeni sayılmıştır. Kalkınma planlarında benimsenen hep bu yaklaşım olmuştur.

Türkiye nüfüsunun yarısına kadar bir kesimi tarım sektöründe çalışmaktadır. Sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfüs ise düşüktür, bu fark bize Türkiyenin bırakın bilgi toplumuna sanayi toplumuna dahi geçemediğini göstermektedir.

1990-2000 yılları arasına baktığımızda sanayi sektörü istihdamında bir artış kaydedilmiş ancak bu artış olması gerekenin çok altında olmuştur. Yine aynı dönemde toplam işgücüne bağımlı çalışanların oranı %30’ lara ulaşmaktadır. Yine bu dönemlerde işgücünün yarısından fazlasını bağımsız çalışanlarla ücretsiz aile işçileri oluşturmuştur. Bunların yanında çalışanların eğitim düzeyi ve mesleki becerileri çok düşüktür. Çalışma Bakanlığının verilerine göre kayıtlı işgücünün toplam istihdam içindeki payı yaklaşık %60’ dır. İstihdam edilenlerin % 40’ ı kayıtsız olarak çalışmakta, kadınlarda kayıtsız kayıtsız olarak çalışanların oranı daha da yüksek bulunmaktadır.

Genel işsizlik yapısına baktığımızda işsizlerin % 55’ i ilkokul mezunu olduğu, böylece kentlerde her iki işsizden birinin ilkokul mezunu olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca özellikle son dönemlerde bırakın il okul ve liseyi üniversite yi bitirenlerin dahi işsiz kaldığı sıkça görülmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ülkenin ekonomik durumunu göz önünde bulundurmazsak, mezunların kendilerini yeterli kadar bilgi ve beceriyle donatmadan mezun olmalarından yatmaktadır.

Sorunun çözümüne geldiğimizde, olayları genelleştirerek bu sorunun çözümü 3 tarafın yapacağı çalışmalara bağlıdır. Endüstri ilişkileri sistemin vazgeçilmez bu 3 tarafı: Devlet, İşçi-işveren ve bunların temsilciliğini yapan organizasyonlar yani sendikalar.

1-Devlet ve Sorumlulukları: Devlet , emek arz ve talebine yönelik politikaları ile emek arz ve talebi arasındaki dengeyi, işsizlik problemine yol açmayacak veya en düşük şeklide tutacak şekilde sağlamaya çalışır. Devletin bu alandaki faaliyeti kısaca şu şekilde özetlenebilir.

a. Emek Arzına Yönelik Politikalar: Bu politikalar, emek arzını daraltmaya ve şekillendirmeye yönelik olarak;

Nüfus Planlaması Politikası; Ülke nüfusu gün geçtikçe artmaktadır. Bunun için acilen önlem alınmalıdır.
Emek İhracı Politikaları; 1960’ lı yıllarda Avrupa’ya yapılan emek ihracının benzeri yapılabilirse mevcut olan işsizlik sorununa belli ölçüde çözüm bulabiliriz. Ancak bunun için özel sektör desteklenerek yurt dışında firmalarımızın almış olduğu ihaleleri hayata geçirerek oraya işçi transferi yapmış oluruz. Ancak bu kısa süreli ve sınırlı bir çözümdür.
Emek Arzının Yapısını Değiştirmeye Yönelik Politikalar: Bu politikalar “İnsan Gücü Planlaması” olarak adlandırılır. Emeğin ülke ve dünya koşullarına uygun olarak eğitilmesi, vasıflandırılması ve yönlendirilmesinden oluşmaktadır.
b. b. Emek Talebine Yönelik Politikalar; Devletin ikinci ve en önemli politikalarından biriside emek talebine yönelik politikaları oluşturur. Problemin çözümünde en etkin ve dinamik yol budur ve nihai çözüm yolunu teşkil eder. Bunun için;


Yatırımları artırmak: Bu uzun vadede sonuç verir fakat kalıcı çözüm yolunu oluşturur. Üretim mutlaka belli oranda emek sermaye bileşimi ile gerçekleştiğine göre her yatırım istihdamı belli bir ölçüde de olsa artırır.
Daha Fazla Emek Talebi Sağlayacak Teknolojileri Seçmek: İktisadi kalkınma için tercih edilmeyen, fakat çok sık olarak reçete şeklinde sunulan emek-yoğun teknoloji seçimini oluşturmaktadır.
Bunların dışında daha kısa vadede sonuç verebilecek tedbirlerden bazıları da şunlardır.


Emeğin nispi maliyetini artıran uygulamalardan vazgeçilmeli, sermayenin nispi maliyetindeki ucuzlama, atıl kapasiteye imkan vermeyecek şekilde kalkınma hedeflerinden ve teknoloji transferinden asgari fedakarlıkla gerçekleştirilmelidir.
Yatırım teşvik politikalarında sübvansiyon yerine, yatırım ile üretim arasındaki süreyi kısaltacak çalışmalar gerçekleştirilmeli; yol, su, enerji gibi alt yapı yatırımlarına önem verilmelidir.
Üretici ile tüketici arasında mutlaka ayrım yapılmalı, istihdam vergisi niteliği kazanan kesintiler kaldırılmalı, primlerle vergileri artırmaktan kaçınılmalıdır.
Çalıştırılan işçi sayısına göre kesinti yapma yoluna gitme sona erdirilmelidir.
Fala mesai yerine vardiya sistemi zorlanmalı, ancak bu şekilde istihdamı pahalı hale getirecek yukarıdaki tedbirler alınmalıdır.
2-İşverenin İstihdam Probleminin Çözümündeki Sorumlulukları

Kamu veya özel işverenler, işyeri açmakla veya belli sayıda işçiyi istihdam etmekle problemin çözümünde üstüne düşen sorumluluğu belli ölçüde yerine getirmiştir. Rasyonel düşünen ve hareket eden işveren için, istihdam ettiği emeğin getirisi onun için yaptığı harcamalardan büyük olduğu müddetçe istihdama devam eder. İlave istihdam talebi ancak daha karlı olduğu durumda gündeme gelir. Bunun dışında işverenin daha fazla işçi istihdam etmesi ya da emek yoğun teknolojiyi tercih etmesi beklenemez. Bu konuda işverene düşen en büyük sorumluluk istihdama süreklilik ve istikrar sağlamaktır. Ancak böyle durumlarda işveren işçi çıkarma yoluna gitmemeli, bunu son çare olarak düşünmelidir. Özellikle teknoloji değişiminin gündeme geldiği durumlarda mevcut personeli eğiterek ve yetiştirerek istihdam yoluna gidilmeli, işten çıkarma ve yenisini alma gibi kolay yollardan kaçınılmalıdır. Yeni teknoloji lerin uygulanması söz konusu olduğu zaman, işçi devrini mümkün olan en uzun zamana yaymalı, gerek işçileri gerekse sendikaları önceden haberdar ederek onlara önlem alabilecekleri bir zaman dilimi vermek işverenin sorumluluklarından birini oluşturmaktadır.


  Alıntı ile Cevapla