Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > İktisat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 01-03-2007, 09:57   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Globalleşme

Globalleşme Sürecinin Gelişmekte Olan Ülkelerde İşgücü İstihdamı Üzerine Etkileri – Türkiye Örneği

Serdal Temel
Dokuz Eylül Üniversitesi Para ve Banka Bölümü
Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Finans Bölümü


GİRİŞ

Bu çalışmanın temel amacı Globalleşme sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerin (GOÜ) bu günün ve geleceğinin incelenmesidir. Bu amaca uygun olarak önce Globalleşme ele alınacak, ardından globalleşme sürecinin Gelişmekte Olan ülkelerde emek istihdamı üzerine etkileri incelenecek son orakta Türkiye örneği üzerinde durulacaktır.

1-GLOBALLEŞME SÜRECİ

Globalleşme; ülkelerin maddi ve manevi değerlerinin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak düşünüldüğünde, globalleşme konusunda ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi ve kültürel değerlerin değişkenlik kazanması, ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi farklı kültürel değer, inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması ve bu ilişkilerin yoğunlaşması, ayrıca farklılıklardan homojenliğe doğru bir gelişmenin vardığı söz konusu olacaktır. Başka bir şekilde globalleşmeyi ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve milli sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak tanımlayabiliriz.

Globalleşmenin bu kadar hızlı yayılmasının en önemli nedenlerinden birisi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir. Bugün ortaya çıkan en ufak bir teknolojik yenilik mevcut teknolojiler aracılığı ile bir iki saniye sonra tüm dünyaya yayılmakta ve ülkeler yarınlarını bu değişikliklere endekslemektedirler.

Ülkeler arasında bu derecede hızlı etkileşimde özellikle iletişim ağlarının büyük etkisi olmuştur. Örneğin; telefon, faks ve İnternet gibi anında haberleşme sağlayan araçların hayatımıza girmesi sonucunda karar ve üretim merkezleri sanal hale gelmiştir. Buna bağlı olarak, işletmelerin ne derecede verimli olduğu, istenilen hedeflere ne derecede yaklaşıldığı binlerce kilometre uzaklıktan denetlenebilir hale gelmiştir.

Ayrıca, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle ulusal piyasalar kadar küresel piyasalarda önem kazanmıştır. Para ışık hızında hareket eder hale gelmiş, yatırımıcalar sınırsız miktardaki fonlarına dünyanın bir ucundan diğer ucuna bir saniye gibi çok kısa bir sürede hareket kabiliyeti kazandırmışlardır.

Yeni dünya düzeni ekonominin büyük ölçüde dayanağını oluşturan ve birbiriyle bir bütün olan dört global etkinlik kriteri üzerinde oluşmaktadır. Bunlar;


Global Kültür Piyasası
Global Piyasa
Global İşyeri
Global Finans Ağı’ dır.
Dünya üzerindeki bu dört etkinliğin amacı globalleşmeyi gerçekleştirmektir. Bu dört itici gücün arkasındaki en önemli etken ise Çok Uluslu Şirketlerdir. Yapılan bir çalışmaya göre ilk 300’ de yer alan ÇUŞ’ ların toplam aktifleri tüm dünyadaki üretim aktiflerinin yaklaşık % 25’ ini oluşturmaktadır.

Global kültür piyasalar filmler, radyo, TV, dergi ve gazeteler, oyunlar gibi etkinliklerin tüketicilere sunulduğu piyasalardır. Bu piyasaların oluşmasının ve gelişmesinin en önemli nedeni iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir.

Global Piyasalar ise tüketiciler tarafından çok sıkça talep edilen malların pazara çıkarıldığı büyük pazarlardır. Global piyasanın ürünlerini tanıtmak için büyük çaplı yani global reklam kampanyaları yapılır ve büyük halk kitlelerine ulaşılması sağlanır. Ancak global piyasanın ürünlerinden ancak dünya nüfusunun beli bir bölümü faydalanabilmektedir.

Global İşyerleri mal ve hizmetlerin üretilip piyasalara sunulduğu yerlerdir. Bunlar bazen lokanta bazen fabrika bazen de atölye olabilmektedir.

Global finans piyasası döviz ve borsa işlemleri plastik kartlar ve bazı değerli döviz ve spekülasyon araçlarından oluşmaktadır. 24 saat trilyonlarca paralar bir saniyede dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna akmaktadır.

Globalleşme harekatı esasında söylendiği gibi 1990’ lı yıllardan sonra ortaya çıkmış bir olgu değildir. Globalleşmenin başlangıcı II. Dünya savaşına kadar dayanmaktadır. Savaştan sonra dünyada serbest piyasanın yerleştirilebilmesi için IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara kurulmuştur.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 09:57   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

2-GLOBALLEŞMENİN DÜNYA PİYASALARINDAKİ REKABET ÜZERİNE ETKİLERİ

Dünya açısından sermaye hareketlerinin serbestleştiği, uluslar arası sermaye hareketlerinin trilyon doları aştığı, enformasyon ve iletişim alanında teknolojik gelişmenin piyasaları birbirine yaklaştırdığı ve alternatif yatırım araçlarının arttığı günümüz dünya ekonomisinde rekabetin yoğunlaşması kaçınılmazdır. Nitekim dünya ticaretinde liberal yaklaşımların ön plana çıkmasıyla rekabet anlayışı değişmiş ve yenilikçi piyasa ekonomisine paralel olarak rekabet yoğunlaşmıştır.

Diğer taraftan ücretler, makro ekonomik istikrar, istikrarlı döviz kuru, dış ticaret dengesi gibi faktörler yabancı sermayeyi özendirmek için önemli bir gösterge olmuştur. Özellikle yabancı yatırımcılar kararlarını verirken ücretlerin, sosyal maliyetler ve ekonomik durum hakkında karşılaştırma yapacak ve bu faktörlerin uygun- istikrarlı olduğu bir ortam tercih edeceklerdir.

Doğal olarak ülkelerin rekabet gücü değişik kriterlere bağlıdır. Bunların başında;


Faktör donanımı,
Ücretler,
Verimlilik,
Teknolojik yapı,
Ekonomik istikrar gelmektedir.
Firmaların günümüz koşullarında dünya ekonomisindeki gelişmelere uyum sağlayabilmeleri için esnek üretim sistemine sahip olmaları gerekmektedir. Aksi halde, rekabet şansı olmayacak, buna bağlı olarak üretim ve istihdam gerileyecektir. Bu da zaten var olan işsizliği daha da yüksek boyutlara taşıyacaktır. Firmalar açısından esnek üretim; teknoloji, ekonomik konjonktür ve talepte ortaya çıkan değişikliklere en kısa sürede cevap verebilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Emek açısından esnek iş gücü; iş gücü yapısındaki değişiklikler karşısında iş gücünde niteliksel ayarlamalar olarak tanımlanmaktadır.

Kısaca ifade etmek gerekirse, globalleşme, piyasaların dünya genelinde oluşmasına, bu ise rekabetin yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Ancak, teknoloji üretmeyen ve nitelikli iş gücüne yeterince sahip olmayan ülkelerin bu yok edici rekabet ortamında yaşama şansları çok az görülmektedir. Çünkü, GOÜ’ ler de emeğin çoğunluğu vasıfsız işçilerden oluşmaktadır. Bu ülkeler, emeğin niteliğinin düşük olması nedeniyle, teknolojide ve dolayısıyla üretim sisteminde ortaya çıkan gelişmelere uyum sağlamada zorlanacaktır. Dünya piyasalarında sermaye ve bilgi yoğun üretim tekniğine sahip malların rekabet şansı yüksek olacağı ve bu malların üretimde nitelikli elemana ihtiyaç artacağı için GOÜ’ lerin rekabet şansı daha da azalacaktır. Dolayısıyla, nitelikli eleman eğitimin bir ürünü olduğu dikkate alınarak,GOÜ’ ler eğitime yaptığı yatırımları daha da artırmalıdır.

Konuyu bireysel düzeyde değerlendirdiğimizde; globalleşmenin iş gücü piyasasını da dünya boyutunda rekabetinin bir parçası olmasına yol açması nedeniyle, nitelikli ve dolayısıyla verimli olmayan kişilere yüksek ücret verilmeyeceği açıktır. Dolayısıyla bir taraftan işsizliğin azaltılması, diğer taraftan rekabette başarılı olmanın ön koşulu, eğitime her zamankinden daha fazla ve tüm boyutlardan (mesleki eğitim, meslek içi eğitim, aile eğitimi) büyük önem verilmelidir.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 09:58   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

3-GLOBAL REKABETİN TEKNOLOJİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Teknoloji seçimi ve yeni teknoloji üretimi, ülkelerin bulunduğu ekonomik, politik, sosyal ve kültürel yapıya göre değişiklik arz etmektedir. Örneğin GOÜ’ ler de kullanılan teknoloji gelişmiş ülkelere oranla daha geri ve genellikle de daha emek yoğundur. Çünkü bu ülkelerin faktör donanımı emek – yoğun bir teknoloji seçimini kaçınılmaz kılmaktadır.

Globalleşme sürecinde kullanılan teknolojilerin bilgi ve sermaye yoğun olduğu ve bunların üretilmesi kadar kullanılmasında da nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulduğu göz önüne alındığında, GOÜ’ lerin bu sürece uyum sağlamaları çok zor olmaktadır.

Gelişmiş ülkeler globalleşme sürecinde hem teknolojiyi üretim hem de kullanım açısından çok büyük avantajlara sahiplerdir. Bu ülkeler bir yandan teknoloji üretmekte diğer yandan eğitim sistemlerinin daha iyi olduğu için üretilen yeni teknolojileri kullanacak nitelikli eleman yetiştirmektedirler. Dolayısıyla hem teknoloji üreten hem de üretilen teknolojiyi kullanabilen vasıflı iş gücü üreten bireyler yetiştiren gelişmiş ülkeler globalleşme sürecinde her zaman bir adım önde olacaklardır.

Diğer yandan bu teknolojilerin GOÜ’ lerde yoğun olarak kullanılması durumunda büyük bir sosyal patlamalara yol açması söz konusu olabilecektir. Örneğin globalleşme ile birlikte teknoloji sayesinde Gelişmiş Ülkeler’ den GOÜ’ lere bir sermaye akımı başlamıştır. Bu sermayenin bu ülkelerde üretime gitmesi durumunda, yeni istihdam olanakları sağlanmış olacaktır. Ancak getirilen teknolojilerin emek yoğun teknoloji değil de sermaye – bilgi yoğun olması durumunda, nüfus artış hızının bu ülkelerde yüksek olması nedeniyle, sorunun boyutları daha da ağırlaşacaktır.

Sonuç olarak; teknolojik gelişmenin neden olduğu işsizlikle mücadele için yatırımların miktarını ve sektörel dağılımının, ülkenin faktör donanımına bağlı olarak rasyonel bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu ise büyük ölçüde, sürekli ve istikrarlı büyüme ortamında gerçekleşebilir. Ancak, siyasi yapıları ve demokrasi anlayışı yeterince gelişmeyen hızla büyümek zorunda olan Türkiye gibi GOÜ’ lerde bunun sağlanması hiç de kolay görünmemektedir.

4-GLOBALLEŞMESNİN İSTİHDAM ÜZERİNE ETKİLER,

Globalleşmenin istihdam negatif etkilemesinin nedenini 4 önemli faktöre bağlayabiliriz.

Neo-Klasik Karşı Devrim: Neo-Klasik karşı devrimde amaç üretim ,yatırım ve istihdam ve bunların faydalarının belirlenmesinde serbest piyasa güçlerine güvenen Neo- Klasik ekonominin iyileştirilmesini ve eski haline getirilmesini istemişlerdir.

5-TEKNOLOJİK GELİŞME VE İSTİHDAM

Teknolojideki gelişmeler, özellikle bilgi ve iletişim teknolojisindeki yayılma ve gelişmelerin istihdama etkileri, globalleşme sürecinde istihdama yeni boyutlar katmıştır. Bu alandaki teknolojik gelişmelerin etkileri, üç boyutta karşımıza çıkmaktadır.


Teknolojik Gelişmenin Çalışma Üzerine Etkileri;
Teknolojideki yeni gelişmeler bunu kullanacak vasıflı iş gücüne talebi arttırmakta, vasıfsız işçilere olan talebi azaltmakta, hatta yok etmektedir. Bu özellikle vasıflı ve vasıfsız iş gücü arasındaki ücret farkını arttıran bir faktördür.
Teknolojinin Verimlilik Üzerine Etkiler;
Teknolojik gelişme verimliliği yükseltmekte ve emek talebini azaltmaktadır. Bu gelişme aynı zamanda maliyetleri düşürmekte ve bu düşme sadece o teknolojinin uygulandığı faaliyet alanında değil bütün sektörlerde ortaya çıkmaktadır.
Teknolojinin İstihdam ve Gelişime Etkileri|:
Teknolojik gelişmeler gün geçtikçe artarak hayatı daha da kolay hale getirmektedir. Son yıllarda gelişen teknoloji hayatımızın her alanına girmiş hatta bazı alanlarda insan hayatının önüne geçerek insanın yerini almıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte üretimde seriliği ve verimliliği artırmak için teknoloji kullanımı daha cazip hale gelmiştir. Bundan dolayı istihdam da emek gücü yerine makine gücü tercih edilmektedir.
Gelişen her teknoloji beraberinde yeni iş alanları da getirmektedir. Örneğin; yük taşımak için üretilen kamyonlar bir çok kişinin hamal olarak çalışmasını engellemiş dolayısıyla bir iş kaybı olmuştur. Ancak diğer taraftan da bu kamyonların üretilmesi için bir çok emek gücüne ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak gelişen teknolojiler bir taraftan emeğin yerini alırken diğer taraftan da emeğin istihdamı için yeni kapılar açmaktadır. Ancak bu istihdam da emeğin yer alabilmesi için “vasıflı bir emek “ gücü olması zorunludur. Gelişen teknolojiyi takip etmek ve onunla mücadele edip onu yönetmek ve onun yerini almak için emek gücündeki gelişme teknoloji deki gelişmeden daha hızlı ve büyük olmalıdır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 09:58   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

6-GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN EKONOMİK VE SOSYO-KÜLTÜREL YAPILARI VE GLOBALLEŞME SÜRECİNDEKİ KONUMLARI

Ülkeler arasındaki gelişmişlik farkları 2. Dünya savaşından sonra daha da belirginleşmiştir. Az gelişmişliğin nedenlerini baktığımızda;

Bu ülkelerde Sermaye Birikimi Yetersizdir. Bu ülkelerin varlıklı kesimlerinin ekonomiye pek katkısı olmamaktadır, bu varlıklı kesim paralarını yatırımlara değil de spekülatif alanlara yatırdıklarından ekonomide istikrar sağlanamamaktadır.
Nüfus Artış Hızı Fazladır; AGÜ lerin en büyük sorunlarından biri hızlı nüfus artışıdır. Bu ülkelerde aşırı nüfus yoğunluğu vardır. Bu ülkelerin nüfus sorununu çözmesi için demografik yatırım yapması gerekmektedir.
Doğal Kaynakların Yetersiz Olması ve/veya Etkin Kullanılamaması; Bu ülkelerin doğal kaynakları yetersiz olduğundan hammadde ve girdi sağlamakta zorluk çekmektedirler. Ayrıca, mevcut kaynaklar da teknoloji yetersizliğinden dolayı kullanamamaktadırlar.
Bu Ülkeler Uzun Yıllar Sömürü Altında Kalmışlar Ve Ekonomik Bağımsızlığını Geç Elde Etmişlerdir.
Beşeri Kaynaklarla Beşeri Sermaye Arasında İlişki Kurulamamaktadır.
AGÜ’ lerin Demografik Özellikleri;


Bu ülkelerde nüfus artış hızı çok fazladır.
Tıptaki yetersizlikler ölüm oranlarını azaltamamaktadır.
Kız çocukları erkek çocuklarına nazaran daha çabuk gelişmektedir.
Ortalama ömür kısa olduğundan evlilikler çabuk olmakta ve bunun arkasından nüfus artış hızı hızlanmaktadır.
Ailenin gelir düzeyi düşüktür aileye girecek bir fert için gelir kaynağı gözüyle bakmaları çok çocuk yapmalarının bir sebebidir.
Globalleşmenin gelişmekte olan ülkeler açısından değerlendirilmesi durumunda, bu süreçte kendilerine yüklenen rolün piyonluk olduğu ifade edilebilir Bununla birlikte gelişmede olan ülkelin dünya ticaretine hızlı bir şekilde entegrasyonu, global finans piyasalarına entegrasyon ile devam etmektedir. 1990 ve1994 yılları arasında gelişmekte olan ülkelere özel sermaye girişi 4 kat artış göstermiştir. Gelişmekte olan ülkelere giriş yapan doğrudan yatırımların payı 1980 li yılların ortalarında %23 iken 1992-1994 yılları arasında %40’ lara ulaşmıştır. Kanımca, gelişmekte olan ülkelere özel sermaye girişinin artmasında politik alanda ki iyileşmenin yanında bu ülkelerin ucuz üretim faktörlerine sahip olması etkili olmuştur.

Gelişmekte olan ülkeler arasında entegrasyon seviyesi ve gelişme hızı bakımından önemli farklılıklar mevcuttur. Bu dengesizlik Doğu Asya ve Afrika ülkeleri kıyaslandığında daha net olarak ortaya çıkmaktadır Çünkü, Uzak Doğu ülkelerinin dünya ticaretin entegrasyonu hızlı ve devamlı bir gelişme gösterirken, Afrika ülkesindeki gelişmeler bunun tersi bir seyir izlemiştir.

Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalara entegrasyonu dengesiz bir şekilde gerçekleşmektedir. 1991-1994yılları arasında gelişmekte olan şirketlere giriş yapan özel sermaye, düşük gelirli ÇİN ve HİDİSTAN dışında orta gelirli DOĞU AVRUPA ve LATİN AMERİKA ülkelerinde yığılma göstermiştir.

Globalleşmeyi AGÜ ler açısından globalleşme gelişmekte olan ülkelerde de önemli etkiler meydana getirmektedir. Ticari işlemlerin serbest piyasada gerçekleşmesi, özel sermayenin önemli ölçüde giriş yapması, yeni teknolojilerin girmesine imkan vermesi iyi kullanıldığı taktirde globalleşmenin az gelişmiş ülkeler sağladığı faydalardan olabilir.

Globalleşmenin getirdiği bu avantajlar, yanında bir de dezavantajları bulunmaktadır. Globalleşmenin zorunlu kıldığı liberal ticaret ve yatırım sistemi bu alanda rekabeti zorunlu hale getirmiştir. Aynı zamanda finans alanındaki uluslararası sermaye hareketlerinin kayganlığı gelişmekte olan ülkelerde genel iktisat politikasının karmaşıklığında artmaktadır. Hem ulusal hem de uluslararası piyasalarda güveni sağlayabilmek için politikacılar yeni bir disiplin ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu düzen başarıyı ödüllendirirken, başarısızlıkları yok olmak ile cezalandırmaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 09:58   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

7-TÜRKİYE’ DE İSTİHDAM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Türkiye’ nin nüfus yapısına baktığımızda, çok genç bir nüfus yapısına sahip olduğunu görmekteyiz. 1980’ li yıllarda %2 olan nüfüs artış hızı 2000’ li yıllardan itibaren daha da düşmesi beklenmekte ve 2000’ li yılların son çeyreğine doğru % 1’ lere doğru inmesi beklenmektedir. Nüfus artış hızındaki bu azalmalar gelecek yıllar açısından istihdam sorununun daha da büyümesini engelleyecektir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre 1990 yılından itibaren işten çıkarılmalar sürekli hale gelmiş ve 2001 yılında kayıtlı işsiz oranı yaklaşık 1 milyon 600 bin kişidir. Ancak bu yalnızca kayırlı işsiz oranını göstermektedir. Özellikle 1998’ den itibaren baş gösteren ekonomik kriz bu sayısı en az beş kat artırmıştır.

Türkiye’ de istihdam artışı, kendi başına bağımsız bir amaç olarak gündeme gelmiştir. Yeterli istihdam artışının sağlanması, genel anlamda ekonomik büyümenin ve özel olarak ta yatırımların yatırımların bir bağımlı değişkeni sayılmıştır. Kalkınma planlarında benimsenen hep bu yaklaşım olmuştur.

Türkiye nüfüsunun yarısına kadar bir kesimi tarım sektöründe çalışmaktadır. Sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfüs ise düşüktür, bu fark bize Türkiyenin bırakın bilgi toplumuna sanayi toplumuna dahi geçemediğini göstermektedir.

1990-2000 yılları arasına baktığımızda sanayi sektörü istihdamında bir artış kaydedilmiş ancak bu artış olması gerekenin çok altında olmuştur. Yine aynı dönemde toplam işgücüne bağımlı çalışanların oranı %30’ lara ulaşmaktadır. Yine bu dönemlerde işgücünün yarısından fazlasını bağımsız çalışanlarla ücretsiz aile işçileri oluşturmuştur. Bunların yanında çalışanların eğitim düzeyi ve mesleki becerileri çok düşüktür. Çalışma Bakanlığının verilerine göre kayıtlı işgücünün toplam istihdam içindeki payı yaklaşık %60’ dır. İstihdam edilenlerin % 40’ ı kayıtsız olarak çalışmakta, kadınlarda kayıtsız kayıtsız olarak çalışanların oranı daha da yüksek bulunmaktadır.

Genel işsizlik yapısına baktığımızda işsizlerin % 55’ i ilkokul mezunu olduğu, böylece kentlerde her iki işsizden birinin ilkokul mezunu olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca özellikle son dönemlerde bırakın il okul ve liseyi üniversite yi bitirenlerin dahi işsiz kaldığı sıkça görülmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ülkenin ekonomik durumunu göz önünde bulundurmazsak, mezunların kendilerini yeterli kadar bilgi ve beceriyle donatmadan mezun olmalarından yatmaktadır.

Sorunun çözümüne geldiğimizde, olayları genelleştirerek bu sorunun çözümü 3 tarafın yapacağı çalışmalara bağlıdır. Endüstri ilişkileri sistemin vazgeçilmez bu 3 tarafı: Devlet, İşçi-işveren ve bunların temsilciliğini yapan organizasyonlar yani sendikalar.

1-Devlet ve Sorumlulukları: Devlet , emek arz ve talebine yönelik politikaları ile emek arz ve talebi arasındaki dengeyi, işsizlik problemine yol açmayacak veya en düşük şeklide tutacak şekilde sağlamaya çalışır. Devletin bu alandaki faaliyeti kısaca şu şekilde özetlenebilir.

a. Emek Arzına Yönelik Politikalar: Bu politikalar, emek arzını daraltmaya ve şekillendirmeye yönelik olarak;

Nüfus Planlaması Politikası; Ülke nüfusu gün geçtikçe artmaktadır. Bunun için acilen önlem alınmalıdır.
Emek İhracı Politikaları; 1960’ lı yıllarda Avrupa’ya yapılan emek ihracının benzeri yapılabilirse mevcut olan işsizlik sorununa belli ölçüde çözüm bulabiliriz. Ancak bunun için özel sektör desteklenerek yurt dışında firmalarımızın almış olduğu ihaleleri hayata geçirerek oraya işçi transferi yapmış oluruz. Ancak bu kısa süreli ve sınırlı bir çözümdür.
Emek Arzının Yapısını Değiştirmeye Yönelik Politikalar: Bu politikalar “İnsan Gücü Planlaması” olarak adlandırılır. Emeğin ülke ve dünya koşullarına uygun olarak eğitilmesi, vasıflandırılması ve yönlendirilmesinden oluşmaktadır.
b. b. Emek Talebine Yönelik Politikalar; Devletin ikinci ve en önemli politikalarından biriside emek talebine yönelik politikaları oluşturur. Problemin çözümünde en etkin ve dinamik yol budur ve nihai çözüm yolunu teşkil eder. Bunun için;


Yatırımları artırmak: Bu uzun vadede sonuç verir fakat kalıcı çözüm yolunu oluşturur. Üretim mutlaka belli oranda emek sermaye bileşimi ile gerçekleştiğine göre her yatırım istihdamı belli bir ölçüde de olsa artırır.
Daha Fazla Emek Talebi Sağlayacak Teknolojileri Seçmek: İktisadi kalkınma için tercih edilmeyen, fakat çok sık olarak reçete şeklinde sunulan emek-yoğun teknoloji seçimini oluşturmaktadır.
Bunların dışında daha kısa vadede sonuç verebilecek tedbirlerden bazıları da şunlardır.


Emeğin nispi maliyetini artıran uygulamalardan vazgeçilmeli, sermayenin nispi maliyetindeki ucuzlama, atıl kapasiteye imkan vermeyecek şekilde kalkınma hedeflerinden ve teknoloji transferinden asgari fedakarlıkla gerçekleştirilmelidir.
Yatırım teşvik politikalarında sübvansiyon yerine, yatırım ile üretim arasındaki süreyi kısaltacak çalışmalar gerçekleştirilmeli; yol, su, enerji gibi alt yapı yatırımlarına önem verilmelidir.
Üretici ile tüketici arasında mutlaka ayrım yapılmalı, istihdam vergisi niteliği kazanan kesintiler kaldırılmalı, primlerle vergileri artırmaktan kaçınılmalıdır.
Çalıştırılan işçi sayısına göre kesinti yapma yoluna gitme sona erdirilmelidir.
Fala mesai yerine vardiya sistemi zorlanmalı, ancak bu şekilde istihdamı pahalı hale getirecek yukarıdaki tedbirler alınmalıdır.
2-İşverenin İstihdam Probleminin Çözümündeki Sorumlulukları

Kamu veya özel işverenler, işyeri açmakla veya belli sayıda işçiyi istihdam etmekle problemin çözümünde üstüne düşen sorumluluğu belli ölçüde yerine getirmiştir. Rasyonel düşünen ve hareket eden işveren için, istihdam ettiği emeğin getirisi onun için yaptığı harcamalardan büyük olduğu müddetçe istihdama devam eder. İlave istihdam talebi ancak daha karlı olduğu durumda gündeme gelir. Bunun dışında işverenin daha fazla işçi istihdam etmesi ya da emek yoğun teknolojiyi tercih etmesi beklenemez. Bu konuda işverene düşen en büyük sorumluluk istihdama süreklilik ve istikrar sağlamaktır. Ancak böyle durumlarda işveren işçi çıkarma yoluna gitmemeli, bunu son çare olarak düşünmelidir. Özellikle teknoloji değişiminin gündeme geldiği durumlarda mevcut personeli eğiterek ve yetiştirerek istihdam yoluna gidilmeli, işten çıkarma ve yenisini alma gibi kolay yollardan kaçınılmalıdır. Yeni teknoloji lerin uygulanması söz konusu olduğu zaman, işçi devrini mümkün olan en uzun zamana yaymalı, gerek işçileri gerekse sendikaları önceden haberdar ederek onlara önlem alabilecekleri bir zaman dilimi vermek işverenin sorumluluklarından birini oluşturmaktadır.


  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 09:58   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Globalleşme Sürecinin Gelişmekte Olan Ülkelerde İşgücü İstihdamı Üzerine Etkileri – Türkiye Örneği

Serdal Temel
Dokuz Eylül Üniversitesi Para ve Banka Bölümü
Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Finans Bölümü


GİRİŞ

Bu çalışmanın temel amacı Globalleşme sürecinde Gelişmekte Olan Ülkelerin (GOÜ) bu günün ve geleceğinin incelenmesidir. Bu amaca uygun olarak önce Globalleşme ele alınacak, ardından globalleşme sürecinin Gelişmekte Olan ülkelerde emek istihdamı üzerine etkileri incelenecek son orakta Türkiye örneği üzerinde durulacaktır.

1-GLOBALLEŞME SÜRECİ

Globalleşme; ülkelerin maddi ve manevi değerlerinin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak düşünüldüğünde, globalleşme konusunda ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi ve kültürel değerlerin değişkenlik kazanması, ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi farklı kültürel değer, inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması ve bu ilişkilerin yoğunlaşması, ayrıca farklılıklardan homojenliğe doğru bir gelişmenin vardığı söz konusu olacaktır. Başka bir şekilde globalleşmeyi ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve milli sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak tanımlayabiliriz.

Globalleşmenin bu kadar hızlı yayılmasının en önemli nedenlerinden birisi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir. Bugün ortaya çıkan en ufak bir teknolojik yenilik mevcut teknolojiler aracılığı ile bir iki saniye sonra tüm dünyaya yayılmakta ve ülkeler yarınlarını bu değişikliklere endekslemektedirler.

Ülkeler arasında bu derecede hızlı etkileşimde özellikle iletişim ağlarının büyük etkisi olmuştur. Örneğin; telefon, faks ve İnternet gibi anında haberleşme sağlayan araçların hayatımıza girmesi sonucunda karar ve üretim merkezleri sanal hale gelmiştir. Buna bağlı olarak, işletmelerin ne derecede verimli olduğu, istenilen hedeflere ne derecede yaklaşıldığı binlerce kilometre uzaklıktan denetlenebilir hale gelmiştir.

Ayrıca, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle ulusal piyasalar kadar küresel piyasalarda önem kazanmıştır. Para ışık hızında hareket eder hale gelmiş, yatırımıcalar sınırsız miktardaki fonlarına dünyanın bir ucundan diğer ucuna bir saniye gibi çok kısa bir sürede hareket kabiliyeti kazandırmışlardır.

Yeni dünya düzeni ekonominin büyük ölçüde dayanağını oluşturan ve birbiriyle bir bütün olan dört global etkinlik kriteri üzerinde oluşmaktadır. Bunlar;


Global Kültür Piyasası
Global Piyasa
Global İşyeri
Global Finans Ağı’ dır.
Dünya üzerindeki bu dört etkinliğin amacı globalleşmeyi gerçekleştirmektir. Bu dört itici gücün arkasındaki en önemli etken ise Çok Uluslu Şirketlerdir. Yapılan bir çalışmaya göre ilk 300’ de yer alan ÇUŞ’ ların toplam aktifleri tüm dünyadaki üretim aktiflerinin yaklaşık % 25’ ini oluşturmaktadır.

Global kültür piyasalar filmler, radyo, TV, dergi ve gazeteler, oyunlar gibi etkinliklerin tüketicilere sunulduğu piyasalardır. Bu piyasaların oluşmasının ve gelişmesinin en önemli nedeni iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir.

Global Piyasalar ise tüketiciler tarafından çok sıkça talep edilen malların pazara çıkarıldığı büyük pazarlardır. Global piyasanın ürünlerini tanıtmak için büyük çaplı yani global reklam kampanyaları yapılır ve büyük halk kitlelerine ulaşılması sağlanır. Ancak global piyasanın ürünlerinden ancak dünya nüfusunun beli bir bölümü faydalanabilmektedir.

Global İşyerleri mal ve hizmetlerin üretilip piyasalara sunulduğu yerlerdir. Bunlar bazen lokanta bazen fabrika bazen de atölye olabilmektedir.

Global finans piyasası döviz ve borsa işlemleri plastik kartlar ve bazı değerli döviz ve spekülasyon araçlarından oluşmaktadır. 24 saat trilyonlarca paralar bir saniyede dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna akmaktadır.

Globalleşme harekatı esasında söylendiği gibi 1990’ lı yıllardan sonra ortaya çıkmış bir olgu değildir. Globalleşmenin başlangıcı II. Dünya savaşına kadar dayanmaktadır. Savaştan sonra dünyada serbest piyasanın yerleştirilebilmesi için IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara kurulmuştur.

2-GLOBALLEŞMENİN DÜNYA PİYASALARINDAKİ REKABET ÜZERİNE ETKİLERİ

Dünya açısından sermaye hareketlerinin serbestleştiği, uluslar arası sermaye hareketlerinin trilyon doları aştığı, enformasyon ve iletişim alanında teknolojik gelişmenin piyasaları birbirine yaklaştırdığı ve alternatif yatırım araçlarının arttığı günümüz dünya ekonomisinde rekabetin yoğunlaşması kaçınılmazdır. Nitekim dünya ticaretinde liberal yaklaşımların ön plana çıkmasıyla rekabet anlayışı değişmiş ve yenilikçi piyasa ekonomisine paralel olarak rekabet yoğunlaşmıştır.

Diğer taraftan ücretler, makro ekonomik istikrar, istikrarlı döviz kuru, dış ticaret dengesi gibi faktörler yabancı sermayeyi özendirmek için önemli bir gösterge olmuştur. Özellikle yabancı yatırımcılar kararlarını verirken ücretlerin, sosyal maliyetler ve ekonomik durum hakkında karşılaştırma yapacak ve bu faktörlerin uygun- istikrarlı olduğu bir ortam tercih edeceklerdir.

Doğal olarak ülkelerin rekabet gücü değişik kriterlere bağlıdır. Bunların başında;


Faktör donanımı,
Ücretler,
Verimlilik,
Teknolojik yapı,
Ekonomik istikrar gelmektedir.
Firmaların günümüz koşullarında dünya ekonomisindeki gelişmelere uyum sağlayabilmeleri için esnek üretim sistemine sahip olmaları gerekmektedir. Aksi halde, rekabet şansı olmayacak, buna bağlı olarak üretim ve istihdam gerileyecektir. Bu da zaten var olan işsizliği daha da yüksek boyutlara taşıyacaktır. Firmalar açısından esnek üretim; teknoloji, ekonomik konjonktür ve talepte ortaya çıkan değişikliklere en kısa sürede cevap verebilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Emek açısından esnek iş gücü; iş gücü yapısındaki değişiklikler karşısında iş gücünde niteliksel ayarlamalar olarak tanımlanmaktadır.

Kısaca ifade etmek gerekirse, globalleşme, piyasaların dünya genelinde oluşmasına, bu ise rekabetin yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Ancak, teknoloji üretmeyen ve nitelikli iş gücüne yeterince sahip olmayan ülkelerin bu yok edici rekabet ortamında yaşama şansları çok az görülmektedir. Çünkü, GOÜ’ ler de emeğin çoğunluğu vasıfsız işçilerden oluşmaktadır. Bu ülkeler, emeğin niteliğinin düşük olması nedeniyle, teknolojide ve dolayısıyla üretim sisteminde ortaya çıkan gelişmelere uyum sağlamada zorlanacaktır. Dünya piyasalarında sermaye ve bilgi yoğun üretim tekniğine sahip malların rekabet şansı yüksek olacağı ve bu malların üretimde nitelikli elemana ihtiyaç artacağı için GOÜ’ lerin rekabet şansı daha da azalacaktır. Dolayısıyla, nitelikli eleman eğitimin bir ürünü olduğu dikkate alınarak,GOÜ’ ler eğitime yaptığı yatırımları daha da artırmalıdır.

Konuyu bireysel düzeyde değerlendirdiğimizde; globalleşmenin iş gücü piyasasını da dünya boyutunda rekabetinin bir parçası olmasına yol açması nedeniyle, nitelikli ve dolayısıyla verimli olmayan kişilere yüksek ücret verilmeyeceği açıktır. Dolayısıyla bir taraftan işsizliğin azaltılması, diğer taraftan rekabette başarılı olmanın ön koşulu, eğitime her zamankinden daha fazla ve tüm boyutlardan (mesleki eğitim, meslek içi eğitim, aile eğitimi) büyük önem verilmelidir.

3-GLOBAL REKABETİN TEKNOLOJİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Teknoloji seçimi ve yeni teknoloji üretimi, ülkelerin bulunduğu ekonomik, politik, sosyal ve kültürel yapıya göre değişiklik arz etmektedir. Örneğin GOÜ’ ler de kullanılan teknoloji gelişmiş ülkelere oranla daha geri ve genellikle de daha emek yoğundur. Çünkü bu ülkelerin faktör donanımı emek – yoğun bir teknoloji seçimini kaçınılmaz kılmaktadır.

Globalleşme sürecinde kullanılan teknolojilerin bilgi ve sermaye yoğun olduğu ve bunların üretilmesi kadar kullanılmasında da nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyulduğu göz önüne alındığında, GOÜ’ lerin bu sürece uyum sağlamaları çok zor olmaktadır.

Gelişmiş ülkeler globalleşme sürecinde hem teknolojiyi üretim hem de kullanım açısından çok büyük avantajlara sahiplerdir. Bu ülkeler bir yandan teknoloji üretmekte diğer yandan eğitim sistemlerinin daha iyi olduğu için üretilen yeni teknolojileri kullanacak nitelikli eleman yetiştirmektedirler. Dolayısıyla hem teknoloji üreten hem de üretilen teknolojiyi kullanabilen vasıflı iş gücü üreten bireyler yetiştiren gelişmiş ülkeler globalleşme sürecinde her zaman bir adım önde olacaklardır.

Diğer yandan bu teknolojilerin GOÜ’ lerde yoğun olarak kullanılması durumunda büyük bir sosyal patlamalara yol açması söz konusu olabilecektir. Örneğin globalleşme ile birlikte teknoloji sayesinde Gelişmiş Ülkeler’ den GOÜ’ lere bir sermaye akımı başlamıştır. Bu sermayenin bu ülkelerde üretime gitmesi durumunda, yeni istihdam olanakları sağlanmış olacaktır. Ancak getirilen teknolojilerin emek yoğun teknoloji değil de sermaye – bilgi yoğun olması durumunda, nüfus artış hızının bu ülkelerde yüksek olması nedeniyle, sorunun boyutları daha da ağırlaşacaktır.

Sonuç olarak; teknolojik gelişmenin neden olduğu işsizlikle mücadele için yatırımların miktarını ve sektörel dağılımının, ülkenin faktör donanımına bağlı olarak rasyonel bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu ise büyük ölçüde, sürekli ve istikrarlı büyüme ortamında gerçekleşebilir. Ancak, siyasi yapıları ve demokrasi anlayışı yeterince gelişmeyen hızla büyümek zorunda olan Türkiye gibi GOÜ’ lerde bunun sağlanması hiç de kolay görünmemektedir.

4-GLOBALLEŞMESNİN İSTİHDAM ÜZERİNE ETKİLER,

Globalleşmenin istihdam negatif etkilemesinin nedenini 4 önemli faktöre bağlayabiliriz.

Neo-Klasik Karşı Devrim: Neo-Klasik karşı devrimde amaç üretim ,yatırım ve istihdam ve bunların faydalarının belirlenmesinde serbest piyasa güçlerine güvenen Neo- Klasik ekonominin iyileştirilmesini ve eski haline getirilmesini istemişlerdir.

5-TEKNOLOJİK GELİŞME VE İSTİHDAM

Teknolojideki gelişmeler, özellikle bilgi ve iletişim teknolojisindeki yayılma ve gelişmelerin istihdama etkileri, globalleşme sürecinde istihdama yeni boyutlar katmıştır. Bu alandaki teknolojik gelişmelerin etkileri, üç boyutta karşımıza çıkmaktadır.


Teknolojik Gelişmenin Çalışma Üzerine Etkileri;
Teknolojideki yeni gelişmeler bunu kullanacak vasıflı iş gücüne talebi arttırmakta, vasıfsız işçilere olan talebi azaltmakta, hatta yok etmektedir. Bu özellikle vasıflı ve vasıfsız iş gücü arasındaki ücret farkını arttıran bir faktördür.
Teknolojinin Verimlilik Üzerine Etkiler;
Teknolojik gelişme verimliliği yükseltmekte ve emek talebini azaltmaktadır. Bu gelişme aynı zamanda maliyetleri düşürmekte ve bu düşme sadece o teknolojinin uygulandığı faaliyet alanında değil bütün sektörlerde ortaya çıkmaktadır.
Teknolojinin İstihdam ve Gelişime Etkileri|:
Teknolojik gelişmeler gün geçtikçe artarak hayatı daha da kolay hale getirmektedir. Son yıllarda gelişen teknoloji hayatımızın her alanına girmiş hatta bazı alanlarda insan hayatının önüne geçerek insanın yerini almıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte üretimde seriliği ve verimliliği artırmak için teknoloji kullanımı daha cazip hale gelmiştir. Bundan dolayı istihdam da emek gücü yerine makine gücü tercih edilmektedir.
Gelişen her teknoloji beraberinde yeni iş alanları da getirmektedir. Örneğin; yük taşımak için üretilen kamyonlar bir çok kişinin hamal olarak çalışmasını engellemiş dolayısıyla bir iş kaybı olmuştur. Ancak diğer taraftan da bu kamyonların üretilmesi için bir çok emek gücüne ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak gelişen teknolojiler bir taraftan emeğin yerini alırken diğer taraftan da emeğin istihdamı için yeni kapılar açmaktadır. Ancak bu istihdam da emeğin yer alabilmesi için “vasıflı bir emek “ gücü olması zorunludur. Gelişen teknolojiyi takip etmek ve onunla mücadele edip onu yönetmek ve onun yerini almak için emek gücündeki gelişme teknoloji deki gelişmeden daha hızlı ve büyük olmalıdır.

6-GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN EKONOMİK VE SOSYO-KÜLTÜREL YAPILARI VE GLOBALLEŞME SÜRECİNDEKİ KONUMLARI

Ülkeler arasındaki gelişmişlik farkları 2. Dünya savaşından sonra daha da belirginleşmiştir. Az gelişmişliğin nedenlerini baktığımızda;

Bu ülkelerde Sermaye Birikimi Yetersizdir. Bu ülkelerin varlıklı kesimlerinin ekonomiye pek katkısı olmamaktadır, bu varlıklı kesim paralarını yatırımlara değil de spekülatif alanlara yatırdıklarından ekonomide istikrar sağlanamamaktadır.
Nüfus Artış Hızı Fazladır; AGÜ lerin en büyük sorunlarından biri hızlı nüfus artışıdır. Bu ülkelerde aşırı nüfus yoğunluğu vardır. Bu ülkelerin nüfus sorununu çözmesi için demografik yatırım yapması gerekmektedir.
Doğal Kaynakların Yetersiz Olması ve/veya Etkin Kullanılamaması; Bu ülkelerin doğal kaynakları yetersiz olduğundan hammadde ve girdi sağlamakta zorluk çekmektedirler. Ayrıca, mevcut kaynaklar da teknoloji yetersizliğinden dolayı kullanamamaktadırlar.
Bu Ülkeler Uzun Yıllar Sömürü Altında Kalmışlar Ve Ekonomik Bağımsızlığını Geç Elde Etmişlerdir.
Beşeri Kaynaklarla Beşeri Sermaye Arasında İlişki Kurulamamaktadır.
AGÜ’ lerin Demografik Özellikleri;


Bu ülkelerde nüfus artış hızı çok fazladır.
Tıptaki yetersizlikler ölüm oranlarını azaltamamaktadır.
Kız çocukları erkek çocuklarına nazaran daha çabuk gelişmektedir.
Ortalama ömür kısa olduğundan evlilikler çabuk olmakta ve bunun arkasından nüfus artış hızı hızlanmaktadır.
Ailenin gelir düzeyi düşüktür aileye girecek bir fert için gelir kaynağı gözüyle bakmaları çok çocuk yapmalarının bir sebebidir.
Globalleşmenin gelişmekte olan ülkeler açısından değerlendirilmesi durumunda, bu süreçte kendilerine yüklenen rolün piyonluk olduğu ifade edilebilir Bununla birlikte gelişmede olan ülkelin dünya ticaretine hızlı bir şekilde entegrasyonu, global finans piyasalarına entegrasyon ile devam etmektedir. 1990 ve1994 yılları arasında gelişmekte olan ülkelere özel sermaye girişi 4 kat artış göstermiştir. Gelişmekte olan ülkelere giriş yapan doğrudan yatırımların payı 1980 li yılların ortalarında %23 iken 1992-1994 yılları arasında %40’ lara ulaşmıştır. Kanımca, gelişmekte olan ülkelere özel sermaye girişinin artmasında politik alanda ki iyileşmenin yanında bu ülkelerin ucuz üretim faktörlerine sahip olması etkili olmuştur.

Gelişmekte olan ülkeler arasında entegrasyon seviyesi ve gelişme hızı bakımından önemli farklılıklar mevcuttur. Bu dengesizlik Doğu Asya ve Afrika ülkeleri kıyaslandığında daha net olarak ortaya çıkmaktadır Çünkü, Uzak Doğu ülkelerinin dünya ticaretin entegrasyonu hızlı ve devamlı bir gelişme gösterirken, Afrika ülkesindeki gelişmeler bunun tersi bir seyir izlemiştir.

Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalara entegrasyonu dengesiz bir şekilde gerçekleşmektedir. 1991-1994yılları arasında gelişmekte olan şirketlere giriş yapan özel sermaye, düşük gelirli ÇİN ve HİDİSTAN dışında orta gelirli DOĞU AVRUPA ve LATİN AMERİKA ülkelerinde yığılma göstermiştir.

Globalleşmeyi AGÜ ler açısından globalleşme gelişmekte olan ülkelerde de önemli etkiler meydana getirmektedir. Ticari işlemlerin serbest piyasada gerçekleşmesi, özel sermayenin önemli ölçüde giriş yapması, yeni teknolojilerin girmesine imkan vermesi iyi kullanıldığı taktirde globalleşmenin az gelişmiş ülkeler sağladığı faydalardan olabilir.

Globalleşmenin getirdiği bu avantajlar, yanında bir de dezavantajları bulunmaktadır. Globalleşmenin zorunlu kıldığı liberal ticaret ve yatırım sistemi bu alanda rekabeti zorunlu hale getirmiştir. Aynı zamanda finans alanındaki uluslararası sermaye hareketlerinin kayganlığı gelişmekte olan ülkelerde genel iktisat politikasının karmaşıklığında artmaktadır. Hem ulusal hem de uluslararası piyasalarda güveni sağlayabilmek için politikacılar yeni bir disiplin ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu düzen başarıyı ödüllendirirken, başarısızlıkları yok olmak ile cezalandırmaktadır.

7-TÜRKİYE’ DE İSTİHDAM SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Türkiye’ nin nüfus yapısına baktığımızda, çok genç bir nüfus yapısına sahip olduğunu görmekteyiz. 1980’ li yıllarda %2 olan nüfüs artış hızı 2000’ li yıllardan itibaren daha da düşmesi beklenmekte ve 2000’ li yılların son çeyreğine doğru % 1’ lere doğru inmesi beklenmektedir. Nüfus artış hızındaki bu azalmalar gelecek yıllar açısından istihdam sorununun daha da büyümesini engelleyecektir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre 1990 yılından itibaren işten çıkarılmalar sürekli hale gelmiş ve 2001 yılında kayıtlı işsiz oranı yaklaşık 1 milyon 600 bin kişidir. Ancak bu yalnızca kayırlı işsiz oranını göstermektedir. Özellikle 1998’ den itibaren baş gösteren ekonomik kriz bu sayısı en az beş kat artırmıştır.

Türkiye’ de istihdam artışı, kendi başına bağımsız bir amaç olarak gündeme gelmiştir. Yeterli istihdam artışının sağlanması, genel anlamda ekonomik büyümenin ve özel olarak ta yatırımların yatırımların bir bağımlı değişkeni sayılmıştır. Kalkınma planlarında benimsenen hep bu yaklaşım olmuştur.

Türkiye nüfüsunun yarısına kadar bir kesimi tarım sektöründe çalışmaktadır. Sanayi ve hizmet sektöründe çalışan nüfüs ise düşüktür, bu fark bize Türkiyenin bırakın bilgi toplumuna sanayi toplumuna dahi geçemediğini göstermektedir.

1990-2000 yılları arasına baktığımızda sanayi sektörü istihdamında bir artış kaydedilmiş ancak bu artış olması gerekenin çok altında olmuştur. Yine aynı dönemde toplam işgücüne bağımlı çalışanların oranı %30’ lara ulaşmaktadır. Yine bu dönemlerde işgücünün yarısından fazlasını bağımsız çalışanlarla ücretsiz aile işçileri oluşturmuştur. Bunların yanında çalışanların eğitim düzeyi ve mesleki becerileri çok düşüktür. Çalışma Bakanlığının verilerine göre kayıtlı işgücünün toplam istihdam içindeki payı yaklaşık %60’ dır. İstihdam edilenlerin % 40’ ı kayıtsız olarak çalışmakta, kadınlarda kayıtsız kayıtsız olarak çalışanların oranı daha da yüksek bulunmaktadır.

Genel işsizlik yapısına baktığımızda işsizlerin % 55’ i ilkokul mezunu olduğu, böylece kentlerde her iki işsizden birinin ilkokul mezunu olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca özellikle son dönemlerde bırakın il okul ve liseyi üniversite yi bitirenlerin dahi işsiz kaldığı sıkça görülmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ülkenin ekonomik durumunu göz önünde bulundurmazsak, mezunların kendilerini yeterli kadar bilgi ve beceriyle donatmadan mezun olmalarından yatmaktadır.

Sorunun çözümüne geldiğimizde, olayları genelleştirerek bu sorunun çözümü 3 tarafın yapacağı çalışmalara bağlıdır. Endüstri ilişkileri sistemin vazgeçilmez bu 3 tarafı: Devlet, İşçi-işveren ve bunların temsilciliğini yapan organizasyonlar yani sendikalar.

1-Devlet ve Sorumlulukları: Devlet , emek arz ve talebine yönelik politikaları ile emek arz ve talebi arasındaki dengeyi, işsizlik problemine yol açmayacak veya en düşük şeklide tutacak şekilde sağlamaya çalışır. Devletin bu alandaki faaliyeti kısaca şu şekilde özetlenebilir.

a. Emek Arzına Yönelik Politikalar: Bu politikalar, emek arzını daraltmaya ve şekillendirmeye yönelik olarak;

Nüfus Planlaması Politikası; Ülke nüfusu gün geçtikçe artmaktadır. Bunun için acilen önlem alınmalıdır.
Emek İhracı Politikaları; 1960’ lı yıllarda Avrupa’ya yapılan emek ihracının benzeri yapılabilirse mevcut olan işsizlik sorununa belli ölçüde çözüm bulabiliriz. Ancak bunun için özel sektör desteklenerek yurt dışında firmalarımızın almış olduğu ihaleleri hayata geçirerek oraya işçi transferi yapmış oluruz. Ancak bu kısa süreli ve sınırlı bir çözümdür.
Emek Arzının Yapısını Değiştirmeye Yönelik Politikalar: Bu politikalar “İnsan Gücü Planlaması” olarak adlandırılır. Emeğin ülke ve dünya koşullarına uygun olarak eğitilmesi, vasıflandırılması ve yönlendirilmesinden oluşmaktadır.
b. b. Emek Talebine Yönelik Politikalar; Devletin ikinci ve en önemli politikalarından biriside emek talebine yönelik politikaları oluşturur. Problemin çözümünde en etkin ve dinamik yol budur ve nihai çözüm yolunu teşkil eder. Bunun için;


Yatırımları artırmak: Bu uzun vadede sonuç verir fakat kalıcı çözüm yolunu oluşturur. Üretim mutlaka belli oranda emek sermaye bileşimi ile gerçekleştiğine göre her yatırım istihdamı belli bir ölçüde de olsa artırır.
Daha Fazla Emek Talebi Sağlayacak Teknolojileri Seçmek: İktisadi kalkınma için tercih edilmeyen, fakat çok sık olarak reçete şeklinde sunulan emek-yoğun teknoloji seçimini oluşturmaktadır.
Bunların dışında daha kısa vadede sonuç verebilecek tedbirlerden bazıları da şunlardır.


Emeğin nispi maliyetini artıran uygulamalardan vazgeçilmeli, sermayenin nispi maliyetindeki ucuzlama, atıl kapasiteye imkan vermeyecek şekilde kalkınma hedeflerinden ve teknoloji transferinden asgari fedakarlıkla gerçekleştirilmelidir.
Yatırım teşvik politikalarında sübvansiyon yerine, yatırım ile üretim arasındaki süreyi kısaltacak çalışmalar gerçekleştirilmeli; yol, su, enerji gibi alt yapı yatırımlarına önem verilmelidir.
Üretici ile tüketici arasında mutlaka ayrım yapılmalı, istihdam vergisi niteliği kazanan kesintiler kaldırılmalı, primlerle vergileri artırmaktan kaçınılmalıdır.
Çalıştırılan işçi sayısına göre kesinti yapma yoluna gitme sona erdirilmelidir.
Fala mesai yerine vardiya sistemi zorlanmalı, ancak bu şekilde istihdamı pahalı hale getirecek yukarıdaki tedbirler alınmalıdır.
2-İşverenin İstihdam Probleminin Çözümündeki Sorumlulukları

Kamu veya özel işverenler, işyeri açmakla veya belli sayıda işçiyi istihdam etmekle problemin çözümünde üstüne düşen sorumluluğu belli ölçüde yerine getirmiştir. Rasyonel düşünen ve hareket eden işveren için, istihdam ettiği emeğin getirisi onun için yaptığı harcamalardan büyük olduğu müddetçe istihdama devam eder. İlave istihdam talebi ancak daha karlı olduğu durumda gündeme gelir. Bunun dışında işverenin daha fazla işçi istihdam etmesi ya da emek yoğun teknolojiyi tercih etmesi beklenemez. Bu konuda işverene düşen en büyük sorumluluk istihdama süreklilik ve istikrar sağlamaktır. Ancak böyle durumlarda işveren işçi çıkarma yoluna gitmemeli, bunu son çare olarak düşünmelidir. Özellikle teknoloji değişiminin gündeme geldiği durumlarda mevcut personeli eğiterek ve yetiştirerek istihdam yoluna gidilmeli, işten çıkarma ve yenisini alma gibi kolay yollardan kaçınılmalıdır. Yeni teknoloji lerin uygulanması söz konusu olduğu zaman, işçi devrini mümkün olan en uzun zamana yaymalı, gerek işçileri gerekse sendikaları önceden haberdar ederek onlara önlem alabilecekleri bir zaman dilimi vermek işverenin sorumluluklarından birini oluşturmaktadır.

3.İşçilerin ve Sendikaların Sorumlulukları:

Bu sorunun çözümünde büyük sorumluluklardan biri de işçiler ve bunların temsilcilerine yani sendikalara düşmektedir. Çalışanların sorumluluğu, işten çıkarılmalarını önleyecek şekilde verimli ve uyumlu çalışmaları, işyerinde yeni teknolojileri kullanmaya başlanır ise bunlara kendini kolayca adapte edecek bilgi ve öğrenim faaliyetlerine katılmalı ve kendini yetiştirmelidir. Sendikaların mevcut kurumları ile bir istihdam kurumu gibi düşünmek ve belirli sorumluluklar yüklemek yanlış olacaktır. Şöyle ki; ücret ve istihdam aralarındaki aralarında ters yönlü bir ilişki olan iki önemli unsurdur. Ücreti yükselten her uygulama, istihdam daralmasını da beraberinde getirir. Özellikle enflasyon dönemlerinde ücret sendikacılığı yapan sendikalar toplu sözleşme faaliyetlerini yüksek ücret artışı üzerinde yoğunlaştırırlar. Bu normaldir, ancak her ücret yükselmesi belirli bir istihdam daralmasını da beraberinde getirdiği için, ücretleri artıran ama bir kısmının da işsiz kalmasına yol açan bir rol üstlenmek zorunda kalır.

Sendikalar, özellikle teknolojik işsizliğin söz konusu olduğu dönemlerde, işveren ile konuşarak işten çıkarmaları belli bir zaman dilimine yayılması ve yumuşatılması hususunda önemli fonksiyonlar üstlenebilir. Sendikalar ayrıca kendi çapında eğitim faaliyetleri düzenleyerek vasıfsız işçilere vasıf kazandırabilir.

Konuyu toparlarsak; Burada en önemli görev devlete düşmektedir. Devlet işverene gerekli desteği sağlayarak yatırım yapmasını sağlamalı, ardından işçiye ( topluma) kendisini geliştirmesi vasıflı hale getirmesi için gerekli alt ve üst yapı yatırımlarını yapmalı en önemlisi vasıf eğitimin bir ürünü olduğuna göre herkese eğitimde fırsat eşitliği tanımalıdır. Çalışanın görevi ise kendine sağlana olanaklarla kendine vasıf kazandırmalıdır.

SONUÇ OLARAK;
TEKNOLOJİ ÜRETEN GELİŞMİŞ ÜLKELERİN, GELİŞMİŞ OLDUKLARI İÇİN DAHA DA GELİŞECEKLERİ, TEKNOLOJİ İTHAL EDEN GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN İSE GELİŞEMEMİŞ OLDUKLARI İÇİN DAHA DA GERİ KALACAKLARI ŞEKLİNDEDİR.

KONUYU İSTİHDAM AÇISINDAN ELE ALIRSAK; GELİRİ YÜKSEK OLAN KİŞİLER DAHA İYİ BİR EĞİTİM ALIP, DAHA NİTELİKLİ OLACAKLAR DOLAYISIYLA DA DAHA FAZLA GELİR ELDE EDECEKLERDİR. FAKİRLER İSE DÜŞÜK GELİR ELDE ETTİKLERİ İÇİN YETERLİ EĞİTİM ALAMAYARAK NİTELİKSİZ OLACAKALR, DOLAYISIYLA DÜŞÜK GELİR ELDE EDECEKLERDİR.


  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 14:05 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580