01-03-2007, 13:19
|
#2 |
Guest | 1.1.3.Vergi Hukuku Yönünden Kârın Tanımı 4369 sayılı kanunla G.V.K.’da yapılan değişiklik sonucunda gelirin tanımlaması 1 Ocak 1999’dan itibaren net artış teorisine göre yapılmaktadır. Buna göre vergiye tabi gelir kavramının belirlenmesinde kaynak ve devamlılık unsurlarının kullanılmasına ihtiyaç yoktur. Buna göre bir kişinin geliri, belli bir dönemde yaptığı tüketim ile aynı dönemde net varlığında gerçekleşen değişimin (artış), toplamından ibarettir. Yani üretim faktörlerinin kullanımı sonucu ortaya çıkmayan transferler (piyango, ikramiye, miras vb.) arızi gelirler ve çeşitli nedenlerle servet unsurlarında ortaya çıkan değer artışları da gelir kavramına girer. Yapılan düzenlemelerle Türk Vergi Sisteminde satın alma gücü yaratan her türlü değer artışının vergilendirilmesi amaçlanmıştır. 1.2.KÂRIN TESPİT ŞEKİLLERİ 1.2.1.Özsermaye Kıyaslaması Yoluyla Kârın Tespiti Kâr, belli bir dönemde satış hasılatı ile bu satışlara ilişkin maliyetler arasındaki olumlu fark idi. Bu fark ise, işletmenin özsermayesinde bir artış (zarar var ise azalış) meydana getirecektir. Özsermaye kıyaslaması yoluyla kazancın tespiti sırasında öncelikle dönem başı ve dönem sonu özsermayelerinin tespit edilmesi gerekir. Daha sonra dönem başı ve dönem sonu özsermayeleri birbirleriyle kıyaslanır. Bulunan farka G.V.K.’nun 38. maddesi gereğince işletmeden çekilen değerler ilave edilecek, işletmeye ilave edilen değerler ise bu farktan indirilecektir. Özsermayenin tespitinde en önemli mali tablo bilançodur. Çünkü dönem başı ve dönem sonu özsermayeleri tamamıyla bilanço üzerinde hesaplanmaktadır. Envantere kayıtlı bulunan kıymetlere ve bunların değerlemesinde uyulan esaslara göre birbirinden farklı bilançolar vardır. Bunlar ticaret hukuku kurallarına göre düzenlenmiş ticari bilançolar, vergi hukuku kurallarına göre düzenlenmiş mali bilançolardır. 1.2.1.1.Ticari Bilanço – Mali Bilanço Ayrımı Ticari bilanço ile mali bilançonun dayandığı ortak nokta envanterdir. T.T.K.’da yer alan değerleme hükümlerindeki genel amaç işletme ile herhangi bir surette ilişkide olan üçüncü kişilerin haklarını korumaya yöneliktir. V.U.K.’da yer alan değerleme hükümleri ise gerçek geliri kavramak ve vergilendirmek amacıyla mükellefe herhangi bir seçimlik hak tanınmamış olup, değerleme ölçülerinde asgari değerler belirlenmiştir. Ticari bilançoda önemli oranda kâr gösteren bazı işletmelerin mali bilançolarında matrah düşük olabilir, hatta mali bilançoda zarar gösterilebilir. Ticari bilanço ile mali bilanço arasındaki farkları şu şekilde sıralayabiliriz: 1)İktisadi kıymetler; ticari bilançoda T.T.K.’ da yer alan değerleme ölçülerine göre, mali bilançoda ise V.U.K.’ da yer alan değerleme ölçülerine göre değerlenir. 2)İşletmeden çekilen kıymetler ticari bilançoda dikkate alınmazken, mali bilançoda ayrıca dikkate alınır. 3)Yedek akçeler, ticari bilanço açısından kazancı azaltan bir unsur olarak dikkate alınırken mali bilanço açısından bu mümkün değildir. 1.2.2.Kârın Hasılat ve Giderlerinin Kıyaslanması Geniş anlamda hasılat şu şekilde tanımlanabilir. Hasılat, hesap dönemi içinde işletmenin ana faaliyetleri ile yan faaliyetleri sonucunda yaptığı tahsilat ile lehine doğan alacaklardır. Gider ise hesap dönemi içinde yapılan ve karşılığında herhangi bir aktif kıymet elde edilmeyen harcamalar ve borçlanmalardır. Bu yönteme göre hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile yapılan giderler arasındaki fark dönem kârını veya zararını verecektir. Vergi mevzuatımızda kazancın tespitinde indirimi kabul edilen ve indirimi kabul edilmeyen giderler ileriki konularda ayrıntılı olarak açıklanacaktır. |
| |