Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-03-2007, 13:03   #1
OnuR
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
İstanbul'da Kadınların Yaptırdığı Çeşmeler

Fatih İstanbul’u ele geçirdiğinde şehrin su yolları ve kemerleri harap durumda olup, su ihtiyacı sarnıçlarla karşılanmaktaydı. Hem din, hem de temizlik açısından akarsuyu durgun suya tercih eden şehrin yeni sahiplerinin su ihtiyacını karşılamak üzere Fatih hemen harekete geçmiştir. Roma-Bizans döneminde su yollarından olan Halkalı Su Yolu’nu ve Mazül Kemeri’ni tamir ettirerek sarayına su akıtmıştır. Bu suyun şehir içinde dağıtımı sırasında eski Roma galerilerinin içine künkler döşenerek kullanılmış olabileceği sanılmaktadır. Ayrıca Turunçlu Su Yolu adı verilen su yolunu onarıp geliştirmiş, Şadırvan Su Yolu’nu yaptırarak şehrin su sorununu çözmeye yönelmiştir. Fatih’in 1452’de inşa ettirmiş olduğu Rumeli Hisarı’na eklettirdiği çeşmeler, Osmanlı’nın İstanbul’da yaptırdığı ilk çeşmeler olma özelliğine sahiptir. Tanışık’ın kitabına göre, İstanbul’da Osmanlı döneminden kalan en eski kitabeli çeşme 890/1498 tarihli Davutpaşa Çeşmesi’dir. Beyoğlu bölgesinin en eski kitabeli çeşmesi 931/1524 tarihli olup, Hasköy’de Yasef adlı bir Musevinin yaptırdığı Hasköy Çeşmesi’dir. Anadolu yakasının en eski çeşmesi ise kaynaklara geçmiş bugün mevcut olmayan 912/1506 tarihli, Kadıköy Camii yakınında olan Babüssaade Mehmed Ağa Çeşmesi'dir.

Evliya Çelebi'nin yazdığına göre Fatih 200 çeşme, II. Bayezid 70, Kanuni Süleyman 700 çeşme yaptırmıştır.

Osmanlı döneminde İstanbul'da kaç adet çeşme ve sebil yapıldığına dair kesin bir rakam vermek mümkün değildir. İstanbul çeşme ve sebilleriyle ilgili en önemli 2 kaynaktan biri olan Hilmi Tanışık’ın 2 ciltlik 1943-45 yılları arasında basılan İstanbul Çeşmeleri (İstanbul: T.C. Maarif Vekilliği) adlı kitabında sadece kitabesi olan ve yaptıranı belli 794, Affan Egemen’in 1993 yılında yayımlanan aynı adı taşıyan kitabında 1165, çeşme ve sebilin adı geçmektedir.

Hilmi Tanışık, yapılış yılı ve yaptıranı belli olan 727 adet çeşmeyi 1930-1937 yılları arasında saptamıştır. Tanışık'ın çalışması sırasında 727 çeşmeden 376'sını akar, 292'unu akmaz durumda ve 59'unu yok olmuş olarak tespit etmiştir.

Burada Osmanlı döneminde yaptırılan su yollarından da kısaca bahsetmek gerekir. Osmanlı dönemi İstanbul’unda içme suyu tesisleri, yaptıran padişahlara göre değil genellikle geldikleri ya da dağıtıldıları yerlere göre adlandırılmaktadır. Halkalı Suları, Kırkçeşme Su Tesisleri, Üsküdar Suları, Taksim Suları ve Hamidiye Suları ile ilgili ayrıntılı bilgi, hepinizin bildiği üzere rahmetli Profesör Kazım Çeçen tarafından yapılmış ve İSKİ tarafından kitap olarak yayımlanmıştır.

Modern Yaşam Karşısında Sebil ve Çeşmeler
Modern olmayan kent yaşamının bir parçası olan çeşme ve sebillerin, modern yaşam biçimi etkisini gösterdikçe ihmal edilmeye başlandığı görülür. Gündelik yaşamdaki işlevleri tükenince korunmak yerine yıkılmaya, yok olmaya ya da yok edilmeye terk edilmişlerdir. 26 Eylül 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Akmayan Çeşmeler” adıyda bir yazı yayımlayan Serim Sırrı Tarcan, Taksim, Şişhane, Bahçekapısı, Ayasofya, Divan Yolu, Şehzadebaşı ve bugünkü Unkapanı bölgesinde geçirdiği bir günün ardından akmayan, harap olmaya başlayan çeşme ve sebillerden üzüntüyle bahsetmektedir.

7 Ağustos 1942 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, o tarihlerde Güzel Sanatlar Akademisi atölye profesörü Yüksek Mimar W. Schütte'nin Türk Çeşmeleri adıyla yayımlanan yazısında şunlar yazar:

“Çeşmeler, İstanbul sokaklarının örgüsü içine, bayramlık elbiselerdeki pırlanta gibi serpilmişlerdir, ve insan, şehirde dolaştığı zaman, gözleri bu küçük veya nispeten büyücek yapılara, daima taze bir hazla dalar, gider, küçük olsunlar, büyük olsunlar, hepsinin de seve seve meydana getirildikleri göze çarpar.”

Ancak makalenin devamı iyi durumda olan çeşme sayısının azlığı üzerinde durmakta ve Vakıflar Müdürlüğü ile Belediye arasında çeşmelerin onarımı konusunda varılan anlaşmadan duyduğu sevinci belirtmektedir. (Tanışık XIII-VIX)

Bugünkü durum hakkında söyleyebilceklerim ise şudur: İstanbul'un çeşme ve sebilleri üzerine 1990'lardan bu yana çalışmaktayım. Bazı belediyelerin onarım ve bakım gayreti içinde olduklarını bazılarının ise hiç ilgilenmediğini görülmektedir. Örneğin Eyüp Belediyesi kendi sınırları içinde şu anda mevcut çeşmelerin tamamını onarmış durumdadır. Örnekler arasında göreceğimiz Saliha Sultan ve Bezmiâlem çeşmelerini 2004 Nisan'ında görmüş ve fotoğraflarını çekmiştik. Şimdi ise her iki çeşme onarılmış durumdadır.

Çeşme ve Sebil Yaptırmanın Dini-Sosyal-Kültürel Bağlamı
Su, bütün dinlerde kutsal sayılmıştır. Müslüman halklarda ise su, gerek İslamiyet’in suya verdiği önemden, gerekse bu halkların genellikle sıcak ve kurak bölgelerde yaşamış olmalarından kaynaklanan değeri ile her zaman hem dini ve hem de dünyevi hayatın temelini oluşturmuştur. İslamiyet’in iki temel kaynağı olan Kuran ve Hazreti Peygamber’in sünnetinde su ile ilgili konuların çokluğu, onu yüksek değeriyle az veya çok bu kaynaklara dayalı bir yaşam tarzı sürdüren Müslümanların hayatına sokmuştur. Müslüman halklarda suyla ilgili yapıların tercih edilmesinin sebebi, su ihtiyacının karşılanmasının istenmesinden başka, bu çeşit hayırlara vaat edilen büyük sevaptır. Kuran’daki suyla ilgili ayetlerin bir kısmı çeşmelerin kitabelerine yazılmaktadır. Ayrıca tabii hadisler de çok önemlidir. Bir hadise göre, bir insan öldüğünde onun amelinin sevabı kesilir. Ameller defteri kapanır. Sadece devam eden sadakası, hayır hizmeti, faydalı ilmi bir eseri, Allah’a onun için dua eden bir evladı olan kimsenin defteri kapanmaz. Bu hadise, aslen İslam’da vakıf müessessinin meşruiyetine dayandırılmaktadır. Bu ve buna benzer hadislere hemen hemen bütün vakfiyelerde rastlanmaktadır. Çeşme kitabelerinin bir kısmında görülen, çeşmenin suyu aktıkça yapana sevap yazılması dileği de, kaynağını bu hadisten almaktadır. Yine İslam kültüründe meşhur sulardan biri ab-ı hayattır. Efsaneye göre bu su, içeni gençleştirir ve ölümsüzlüğe kavuşturur. İskender-i Zülkân ile Hızır’ın beraber aradıkları bu suyu yalnız Hızır bulabilmiş ve sudan içerek ölümsüzleşmiştir. Efsanelerden başka, Kuran’da da bu su geçmektedir. Yine İslam âleminde, kuyu çeşmelerinin en meşhuru da Mekke’deki zemzem suyudur.

Kadınların Yaptırdığı Çeşme ve Sebiller

Tarihsel Bilgi
Daha önce belirtttiğim gibi İstanbul'da kaç adet çeşme ve sebilin yapıldığına kesin bir rakam veremiyoruz. Aynı şekilde kadınların yaptırdığı çeşme ve sebillerle ilgili nihai ve kesin bir sayı veremeyiz. Yukarıda adını verdiğim Tanışık ve Egemen'in kitaplarında kadınların yaptırdığı 16’sı sebil olmak üzere 172 adet çeşme ve sebil yer almaktadır. Bu sayının Osmanlı’da Kadınların Yaptırdığı Hayratlar I: İstanbul Çeşmeleri ve Sebilleri başlığı altında yürüttüğüm proje tamamlandığında daha da artabileceğini, şu ana kadar toplanan bilgiler ışığında eklemek gerekir.

Eldeki verilere göre mevcut olmayan fakat bir kadın tarafından yaptırıldığı bilinen ilk çeşme II. Bayezid’in (saltanatı 1481-1512) kızı Hatice Sultan’ın Edirnekapı’daki Çukurbostan’da inşa ettirdiği cami ve mekteple birlikte yaptırdığı küçük çeşmedir. İlk sebil ise yapım yılı tam olarak bilinmeyen ancak 16. yüzyılda yapılan Sakine Hatun Sebili’dir.

Kadınların yaptırdığı su mimarisi unsurlarına örnek olarak suyollarını (örneğin Mihrimah su yolu (2 tane), Mihrişah/İhsaniye/Gülnuş Valide/Yeni Cami/Valide-i Cedit su yolu, Atik Valide/Nurbanu Sultan su yolu, Çinili/Mahpeyker/Kösem Sultan su yolu); bentleri (örneğin III. Selim'in an^nesi olan Mihrişah Sultan Valide Bendi'ni 1211/1796 yılında yaptırarak Taksim tesislerinin su kapasitesini artırması); şadırvanları (örneğin Âdile Sultan’ın Galata Mevlevihanesi'nin avlusunda, çok büyük bir sarnıç ve üstünde sarnıca bağlı kuyu bilezik taşı ile sekiz sütûnun taşıdığı şadırvanı 1263/1847'de yapımını tamamlatması); su kuyularını (örneğin yine Âdile Sultan'ın Beylerbeyi'ndeki Bedevî Dergâhı'nda (yapımı 1271/1853) annesi Zernigâr Hanım’ın ruhu için yaptırdığı sarnıç, genç yaşta ölen kızı Hayriye Hanım'ın ruhu için Üsküdar Validebağı'nda ve Kızıltoprakta kuyu açtırması) verebiliriz.

Konuyla İlgili Literatür Üzerine
Kadınların yaptırdığı çeşme ve sebiller üzerine yukarıda söylediklerimden anlaşılacağı üzere mustakil bir çalışma yoktur. Mevcut bilgi daha önce adlarını vurguladığımız Tanışık ve Egemen'in kitaplarında ve temel konusu çeşme ve sebil olmayan kitaplarda, kimi makalelerde ya da tek tek çeşme ve sebilleri ele alan yayınlarda yer almaktadır.

Benim bu konuyla ilgilenmemin öyküsünü ve yapmak istediğim çalışmayı burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Çeşme ve sebiller, 1980'lerin sonlarında Mehmed Râif'in Mir’ât-ı İstanbul kitabını sayın hocam Prof. Dr. Günay Kut'la neşre hazırlarken dikkatimi çekmişti. Eldeki basılı kaynakların dışında yazma divanları kullanarak Prof. Dr. Günay Kut'la birlikte Damad İbrahim Paşa'nın yaptırdığı çeşme ve sebiller üzerine bir makale yayımlamıştık. III. Ahmed döneminde yaptırılan çeşme ve sebiller üzerine bir makaleyi Hakan Karateke ile birlikte hazırlamayı düşündük. Ancak çalışmaya başladığımızda bu konunun bir makalenin boyutlarını aşan nitelikte olduğunu gördük. Çalışmaya, önce kaynaklarda mevcut çeşmelerin tespitiyle ardından III. Ahmed döneminde yaşamış şairlerin divanlarının tarih manzumeleri kısmının tarayarak çeşmelere düşülen tarihlerin tespiti, bunların İstanbul'da olanları ve araştırdığımız döneme ait olanları tespitinde yoğunlaştık. Böylece 1995'te İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından yayımlanan III. Ahmed Dönemi İstanbul Çeşmeleri: 1703-1730 adlı kitabımızda, kaynaklarda olan çeşme sayısı 135, divanlarda adı geçen çeşme sayısı 76, tarih manzumesi olmayan çeşme sayısı 5 olmak üzere 226 çeşme ortaya koyduk.

Benzer bir çalışmayı kadınların yaptırdığı çeşme ve sebiller için yapıyorum. İstanbul kütüphanelerinde bulunan bütün divanların tevarih kısımları ile tarih mecmualarını taradım. Tarih manzumeleri arasında kadınların yaptırdığı çeşme ve sebilleri saptamaya çalıştım. Şu anda sizlere kesin bir sayı veremiyorum, ama Tanışık ve Egemen'e göre verdiğim 176 sayısını 2 katına çıkarmamın mümkün olabileceğini belirtmek isterim.

Kadınların Kimlikleri Hakkında Birkaç Söz
Çeşme kitabeleri kimlik inşasına kısmen de olsa izin vermektedir. Kadınlar her ne kadar babaları, kardeşleri veya eşleriyle tanımlansa bile bu kitabeler sayesinde çoğunlukla çeşmeyi yaptıran kadınların adı, hangi amaçla yaptırdıkları gibi bilgilere ulaşırız. Eldeki verilere göre kadınları şu gruplar altında toplamak mümkündür:

1) Saraylı Kadınlar: Valide sultan, padişah eşi, padişah kızı ve torunu ve sarayda çalışan kadınların 137 tane çeşme ve sebil yaptırdığı saptanmıştır. Valide sultanların yaptırdıkları, dini ve sosyal içerikli olmak üzere iki grupta toplanan eserler arasında çeşme ve sebiller önemli bir yer tutmaktadır. Genel olarak, oğullarının padişah olmasıyla Valide Sultan unvanını alan kadınların, hayır ve inşa çalışmalarının, güçlerinin, zenginliklerinin ve payelerinin yükselmesiyle birlikte arttığı, süreklilik gösterdiği ancak tür ve ölçek bakımdan farklılıklar taşıdığı görülmektedir. En çok çeşme yaptıran valide sultan, III. Mustafa’nın eşi ve III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan (ö. 1805) olup saptanabilen 13 çeşmesi vardır. İkinci sırayı 9 çeşmeyle II. Mahmud’un eşlerinden ve Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan (ö. 1803) almaktadır. Valide sultanların su yolları yaptırdıkları, Nurbanu Sultan (ö. 1583), Mahpeyker Kösem Sultan (ö. 1651), Mihrişah Sultan’ın adlarıyla anılan su yollarından anlaşılmaktadır.

Saray kadınlarının çeşme ve sebil yaptırmaları ayrıca onların kendi dönemleri içindeki gücünü de göstermektedir. Çok sayıda padişah eşi, valide sultan ve padişah kızı vardır. Ancak, çeşme ve sebil yaptıranların yaptırmayanlara göre daha az olması hem onların saray içindeki ekonomik, hem de sosyal konumun göstermektedir.

Padişah kızları ve torunlarının yanı sıra dikkat çeken başka bir grup saray kadını da sarayda çalışan hazinedar usta, kalfa ve kethuda kadınlardır. Çeşme sahibi olan hazinedar usta 8, kalfa 7, kethuda 6’dır. Valide sultan, padişah kızı ve torunlarından farklı olarak bu kadınlar, saraydaki görevlerinin karşılığında edindikleri parayla çeşmelerini ve diğer inşa faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir.

Bu projede çeşme ve sebil yaptırdığı saptanan saray personeli kadınlar arasında Fesahat Usta, Halife Cilvenaz, Hazinedar Hatice Kadın, Hazinedar Nazperver Usta, Hazinedar Şevkinihal Usta, Hoşnadi Usta, Kethuda Canfeda Kadın, Şekerpare Hatun yer alır. Bunlar arasında 1 çeşme ve 1 sebiliyle yer alan Şekerpare Hatun’un yaşam öyküsü ayrı bir makaleye konu olmayı hak edecek kadar dikkat çekicidir.

2) Halktan kadınlar: 26 adet çeşme. Halktan kadınların çeşmeleri, saraya mensup kadınların çeşmelerine göre daha mütevazı görünüşleriyle dikkat çeker. Ayrıca, çeşmelerin bulunduğu yerler gözden geçirildiğinde, bu hanımların, yaşadıkları mahallelerin su gereksinimini karşılamak için çeşme yaptırdıkları görülür.

3) Yönetici ve ulema ailesinden kadınlar: 9 adet çeşme. Bu çeşmelerde kadınların kimin kızı veya eşi olduğu ön plana çıkarılmakta, kendi isimlerinin yazılmasının ihmal edildiği görülmektedir. Örneğin, Kuruçeşme’de bulunan 1682 tarihli Köprülü Hemşiresi Çeşmesi olarak tanınan çeşmenin kitabesinde çeşmeyi yaptıranın adı yerine, yalnızca Köprülü’nün kızkardeşinin yaptırdığı bilgisi verilmektedir.

Kadınların yaptırdığı çeşmelerin yapım masraflarını kimin karşıladığı üzerinde durulması gereken bir konudur. Kimi çeşmelerin kitabelerinde çeşmeyi yaptıran kadının malından harcama yapıldığı vurgulanır. Örneğin, III. Ahmed’in Baş Kadını Emetullah Kadın’ın Üsküdar’da Doğancılar Camii’nin yanındaki çeşmesinin (yapım yılı 1728-1729), Ayşe Hanım’ın ölen kocası için yaptırdığı çeşmenin (yapım yılı 1831-1832) ve Bezmiâlem Valide Sultan’ın 1839-1840 tarihli çeşmesinin kitabelerinde kendi mallarından harcama yaptıkları vurgulanmaktadır.

Saraya mensup kadınların su yollarının, çeşme ve sebillerinin bakımı ve onarımını, bunları yapacak kişileri, alacakları ücretleri vakfiyelerinde belirtmişler, hangi gelir kaynağından ne kadar paranın harcanacağını kaydettirmişlerdir. Örneğin II. Mahmud'un başta sarnıç, şadırvan, kuyu, çeşme gibi çok sayıda hayratı bulunan kızı Âdile Sultan'ın vakfiyesinde şu bilgilere rastlarız:

Medine'deki sebilhane dahilinde kazılan kuyudan her gün su çekilerek sebilhanedeki taslara doldurularak susuzların sulanmasını, aylık 75 kuruş suları taşıyan iki sakaya, aylık 250 kuruş sebilcilik yapana, aylık 200 kuruş mütevelliye, 50 kuruş kaymakamlık yapana verilmesini, su yolcusuna senelik 60 kuruş, sebilhanenin temizliği ve sünger alımı için 150 kuruşun adını verdiği kira gelirlerinden karşılanmasını yazmış,2 Dudullu'da yaptırdığı çeşmenin su yolu için gelir ayırmıştır. Beylerbeyi'ndeki Bedevi Dergâhı'nda (yapımı 1271/1853) annesi Zernigâr Hanım’ın ruhu için yaptırdığı sarnıcın masrafına her sene için 1 Osmanlı altını ayrılmıştır. Yine aynı şekilde genç yaşta ölen kızı Hayriye Hanım'ın ruhu için Üsküdar Validebağı'nda ve Kızıltoprak’ta açtırdığı kuyuların bakımı için yıllık 1 Osmanlı lirası ayrılmasını uygun görmüştür.3

Hatice Turhan Valide Sultan (ö. 1073/1663), yazın sebilhaneye kar alınması için 20.000 akçe ayırmıştır.

Gülnûş Valide Sultan (ö. 1127/1715) imaretinde saka olarak, hizmet edecek kişi, hizmetinden sonra iki çift ekmek ile dört para almasını; III. Ahmed'in kızı Ayşe Sultan (ö. 1131/1718) su arklarını bakan kişiye günde 3 akçe verilmesini, yeniden yaptırılıp ihya olunan çeşmenin su tasının kontrolü için günlük 3 akçe vazife ile bir kişinin görvelendirilmesini; Mihrişah Sultan vakfiyesinde de dükkânlar ve çiftliklerin kiraya verilmesinden elde edilecek gelirle su yollarının ve çeşmelerin tamirini, hizmetlilerin masraflarının karşılanmasını; Ayşe Sîneperver Sultan (ö. 1244/1828), Atpazarı yakınlarındaki mektebi, çeşmesi, tatlı suyu vakf edip iki kişinin mektebin su yollarının onarımını yapmak ve tatlı suyun akıtılmasına özen göstermelerini, bu iki hizmeti karşılığında günde yirmi akçe almalarını, yıllık on beş kuruş elbise parası verilmesini; Hatice Sultan (ö. 1237/1821) biraz sonra göreceğimiz Eminönü’ndeki çeşmesinin ve diğer hayır işlerinde ebediyen sarf olunmak üzere çiftlik gelirlerinden ikibin kuruşun ayrılmasını; Bezmiâlem Valide Sultan (ö. 1269/1852) çeşmesinin leziz suyunun sürekli akıtılmasını, hiçbir zaman kesilmemesinin, bir kişinin su yollarının bakıcısı olmasını, layık olduğu hizmeti sürekli yerine getirip, görevine dikkat etmesini, ayda 15 kuruş ücret almasını, söz konusu çeşmenin taslarını her akşam alıp, sabah erkenden yerine koyması için bir kişinin muhafız olmasını ve hizmeti karşılığında ayda 15 kuruş ücret almasını vakfiyesinde yazdırmıştır.

Kitabeler ve Ebced Hesabı
Tarihi olaylara, mimari eserlere, kişisel ve sosyal olaylara, Osmanlı şairleri ebced hesabıyla tarih düşmüştür. Tarih düşürme Osmanlı’da özellikle 18. yüzyılda moda olmuştur. 18. yüzyıl şairlerinden Sururi tarih düşürmede o kadar ileri gitmiştir ki, doğumlar, ölümler, önemli görevlere yapılan atamalar, aziller, savaşlar, denize indirilen gemiler, yeni yapılan binalar, onarımlar, padişahlar, şehzadeler ve ilgili olayları konu ettiği gibi, minareden kendini atıp intihar eden kişiden ölen kediye ve ata, camiideki pabuç hırsızına, sokakta işlenen cinayete, dilenci Kel Memiş’in ölümüne kadar pek çok olaya tarih düşürme fırsatını kaçırmamıştır. Hatta kendinden önceki zamana ait olaylara da tarih düşürür.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla