Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı > Kültür ve Sanat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 09-03-2007, 13:03   #1
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
İstanbul'da Kadınların Yaptırdığı Çeşmeler

Fatih İstanbul’u ele geçirdiğinde şehrin su yolları ve kemerleri harap durumda olup, su ihtiyacı sarnıçlarla karşılanmaktaydı. Hem din, hem de temizlik açısından akarsuyu durgun suya tercih eden şehrin yeni sahiplerinin su ihtiyacını karşılamak üzere Fatih hemen harekete geçmiştir. Roma-Bizans döneminde su yollarından olan Halkalı Su Yolu’nu ve Mazül Kemeri’ni tamir ettirerek sarayına su akıtmıştır. Bu suyun şehir içinde dağıtımı sırasında eski Roma galerilerinin içine künkler döşenerek kullanılmış olabileceği sanılmaktadır. Ayrıca Turunçlu Su Yolu adı verilen su yolunu onarıp geliştirmiş, Şadırvan Su Yolu’nu yaptırarak şehrin su sorununu çözmeye yönelmiştir. Fatih’in 1452’de inşa ettirmiş olduğu Rumeli Hisarı’na eklettirdiği çeşmeler, Osmanlı’nın İstanbul’da yaptırdığı ilk çeşmeler olma özelliğine sahiptir. Tanışık’ın kitabına göre, İstanbul’da Osmanlı döneminden kalan en eski kitabeli çeşme 890/1498 tarihli Davutpaşa Çeşmesi’dir. Beyoğlu bölgesinin en eski kitabeli çeşmesi 931/1524 tarihli olup, Hasköy’de Yasef adlı bir Musevinin yaptırdığı Hasköy Çeşmesi’dir. Anadolu yakasının en eski çeşmesi ise kaynaklara geçmiş bugün mevcut olmayan 912/1506 tarihli, Kadıköy Camii yakınında olan Babüssaade Mehmed Ağa Çeşmesi'dir.

Evliya Çelebi'nin yazdığına göre Fatih 200 çeşme, II. Bayezid 70, Kanuni Süleyman 700 çeşme yaptırmıştır.

Osmanlı döneminde İstanbul'da kaç adet çeşme ve sebil yapıldığına dair kesin bir rakam vermek mümkün değildir. İstanbul çeşme ve sebilleriyle ilgili en önemli 2 kaynaktan biri olan Hilmi Tanışık’ın 2 ciltlik 1943-45 yılları arasında basılan İstanbul Çeşmeleri (İstanbul: T.C. Maarif Vekilliği) adlı kitabında sadece kitabesi olan ve yaptıranı belli 794, Affan Egemen’in 1993 yılında yayımlanan aynı adı taşıyan kitabında 1165, çeşme ve sebilin adı geçmektedir.

Hilmi Tanışık, yapılış yılı ve yaptıranı belli olan 727 adet çeşmeyi 1930-1937 yılları arasında saptamıştır. Tanışık'ın çalışması sırasında 727 çeşmeden 376'sını akar, 292'unu akmaz durumda ve 59'unu yok olmuş olarak tespit etmiştir.

Burada Osmanlı döneminde yaptırılan su yollarından da kısaca bahsetmek gerekir. Osmanlı dönemi İstanbul’unda içme suyu tesisleri, yaptıran padişahlara göre değil genellikle geldikleri ya da dağıtıldıları yerlere göre adlandırılmaktadır. Halkalı Suları, Kırkçeşme Su Tesisleri, Üsküdar Suları, Taksim Suları ve Hamidiye Suları ile ilgili ayrıntılı bilgi, hepinizin bildiği üzere rahmetli Profesör Kazım Çeçen tarafından yapılmış ve İSKİ tarafından kitap olarak yayımlanmıştır.

Modern Yaşam Karşısında Sebil ve Çeşmeler
Modern olmayan kent yaşamının bir parçası olan çeşme ve sebillerin, modern yaşam biçimi etkisini gösterdikçe ihmal edilmeye başlandığı görülür. Gündelik yaşamdaki işlevleri tükenince korunmak yerine yıkılmaya, yok olmaya ya da yok edilmeye terk edilmişlerdir. 26 Eylül 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Akmayan Çeşmeler” adıyda bir yazı yayımlayan Serim Sırrı Tarcan, Taksim, Şişhane, Bahçekapısı, Ayasofya, Divan Yolu, Şehzadebaşı ve bugünkü Unkapanı bölgesinde geçirdiği bir günün ardından akmayan, harap olmaya başlayan çeşme ve sebillerden üzüntüyle bahsetmektedir.

7 Ağustos 1942 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, o tarihlerde Güzel Sanatlar Akademisi atölye profesörü Yüksek Mimar W. Schütte'nin Türk Çeşmeleri adıyla yayımlanan yazısında şunlar yazar:

“Çeşmeler, İstanbul sokaklarının örgüsü içine, bayramlık elbiselerdeki pırlanta gibi serpilmişlerdir, ve insan, şehirde dolaştığı zaman, gözleri bu küçük veya nispeten büyücek yapılara, daima taze bir hazla dalar, gider, küçük olsunlar, büyük olsunlar, hepsinin de seve seve meydana getirildikleri göze çarpar.”

Ancak makalenin devamı iyi durumda olan çeşme sayısının azlığı üzerinde durmakta ve Vakıflar Müdürlüğü ile Belediye arasında çeşmelerin onarımı konusunda varılan anlaşmadan duyduğu sevinci belirtmektedir. (Tanışık XIII-VIX)

Bugünkü durum hakkında söyleyebilceklerim ise şudur: İstanbul'un çeşme ve sebilleri üzerine 1990'lardan bu yana çalışmaktayım. Bazı belediyelerin onarım ve bakım gayreti içinde olduklarını bazılarının ise hiç ilgilenmediğini görülmektedir. Örneğin Eyüp Belediyesi kendi sınırları içinde şu anda mevcut çeşmelerin tamamını onarmış durumdadır. Örnekler arasında göreceğimiz Saliha Sultan ve Bezmiâlem çeşmelerini 2004 Nisan'ında görmüş ve fotoğraflarını çekmiştik. Şimdi ise her iki çeşme onarılmış durumdadır.

Çeşme ve Sebil Yaptırmanın Dini-Sosyal-Kültürel Bağlamı
Su, bütün dinlerde kutsal sayılmıştır. Müslüman halklarda ise su, gerek İslamiyet’in suya verdiği önemden, gerekse bu halkların genellikle sıcak ve kurak bölgelerde yaşamış olmalarından kaynaklanan değeri ile her zaman hem dini ve hem de dünyevi hayatın temelini oluşturmuştur. İslamiyet’in iki temel kaynağı olan Kuran ve Hazreti Peygamber’in sünnetinde su ile ilgili konuların çokluğu, onu yüksek değeriyle az veya çok bu kaynaklara dayalı bir yaşam tarzı sürdüren Müslümanların hayatına sokmuştur. Müslüman halklarda suyla ilgili yapıların tercih edilmesinin sebebi, su ihtiyacının karşılanmasının istenmesinden başka, bu çeşit hayırlara vaat edilen büyük sevaptır. Kuran’daki suyla ilgili ayetlerin bir kısmı çeşmelerin kitabelerine yazılmaktadır. Ayrıca tabii hadisler de çok önemlidir. Bir hadise göre, bir insan öldüğünde onun amelinin sevabı kesilir. Ameller defteri kapanır. Sadece devam eden sadakası, hayır hizmeti, faydalı ilmi bir eseri, Allah’a onun için dua eden bir evladı olan kimsenin defteri kapanmaz. Bu hadise, aslen İslam’da vakıf müessessinin meşruiyetine dayandırılmaktadır. Bu ve buna benzer hadislere hemen hemen bütün vakfiyelerde rastlanmaktadır. Çeşme kitabelerinin bir kısmında görülen, çeşmenin suyu aktıkça yapana sevap yazılması dileği de, kaynağını bu hadisten almaktadır. Yine İslam kültüründe meşhur sulardan biri ab-ı hayattır. Efsaneye göre bu su, içeni gençleştirir ve ölümsüzlüğe kavuşturur. İskender-i Zülkân ile Hızır’ın beraber aradıkları bu suyu yalnız Hızır bulabilmiş ve sudan içerek ölümsüzleşmiştir. Efsanelerden başka, Kuran’da da bu su geçmektedir. Yine İslam âleminde, kuyu çeşmelerinin en meşhuru da Mekke’deki zemzem suyudur.

Kadınların Yaptırdığı Çeşme ve Sebiller

Tarihsel Bilgi
Daha önce belirtttiğim gibi İstanbul'da kaç adet çeşme ve sebilin yapıldığına kesin bir rakam veremiyoruz. Aynı şekilde kadınların yaptırdığı çeşme ve sebillerle ilgili nihai ve kesin bir sayı veremeyiz. Yukarıda adını verdiğim Tanışık ve Egemen'in kitaplarında kadınların yaptırdığı 16’sı sebil olmak üzere 172 adet çeşme ve sebil yer almaktadır. Bu sayının Osmanlı’da Kadınların Yaptırdığı Hayratlar I: İstanbul Çeşmeleri ve Sebilleri başlığı altında yürüttüğüm proje tamamlandığında daha da artabileceğini, şu ana kadar toplanan bilgiler ışığında eklemek gerekir.

Eldeki verilere göre mevcut olmayan fakat bir kadın tarafından yaptırıldığı bilinen ilk çeşme II. Bayezid’in (saltanatı 1481-1512) kızı Hatice Sultan’ın Edirnekapı’daki Çukurbostan’da inşa ettirdiği cami ve mekteple birlikte yaptırdığı küçük çeşmedir. İlk sebil ise yapım yılı tam olarak bilinmeyen ancak 16. yüzyılda yapılan Sakine Hatun Sebili’dir.

Kadınların yaptırdığı su mimarisi unsurlarına örnek olarak suyollarını (örneğin Mihrimah su yolu (2 tane), Mihrişah/İhsaniye/Gülnuş Valide/Yeni Cami/Valide-i Cedit su yolu, Atik Valide/Nurbanu Sultan su yolu, Çinili/Mahpeyker/Kösem Sultan su yolu); bentleri (örneğin III. Selim'in an^nesi olan Mihrişah Sultan Valide Bendi'ni 1211/1796 yılında yaptırarak Taksim tesislerinin su kapasitesini artırması); şadırvanları (örneğin Âdile Sultan’ın Galata Mevlevihanesi'nin avlusunda, çok büyük bir sarnıç ve üstünde sarnıca bağlı kuyu bilezik taşı ile sekiz sütûnun taşıdığı şadırvanı 1263/1847'de yapımını tamamlatması); su kuyularını (örneğin yine Âdile Sultan'ın Beylerbeyi'ndeki Bedevî Dergâhı'nda (yapımı 1271/1853) annesi Zernigâr Hanım’ın ruhu için yaptırdığı sarnıç, genç yaşta ölen kızı Hayriye Hanım'ın ruhu için Üsküdar Validebağı'nda ve Kızıltoprakta kuyu açtırması) verebiliriz.

Konuyla İlgili Literatür Üzerine
Kadınların yaptırdığı çeşme ve sebiller üzerine yukarıda söylediklerimden anlaşılacağı üzere mustakil bir çalışma yoktur. Mevcut bilgi daha önce adlarını vurguladığımız Tanışık ve Egemen'in kitaplarında ve temel konusu çeşme ve sebil olmayan kitaplarda, kimi makalelerde ya da tek tek çeşme ve sebilleri ele alan yayınlarda yer almaktadır.

Benim bu konuyla ilgilenmemin öyküsünü ve yapmak istediğim çalışmayı burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Çeşme ve sebiller, 1980'lerin sonlarında Mehmed Râif'in Mir’ât-ı İstanbul kitabını sayın hocam Prof. Dr. Günay Kut'la neşre hazırlarken dikkatimi çekmişti. Eldeki basılı kaynakların dışında yazma divanları kullanarak Prof. Dr. Günay Kut'la birlikte Damad İbrahim Paşa'nın yaptırdığı çeşme ve sebiller üzerine bir makale yayımlamıştık. III. Ahmed döneminde yaptırılan çeşme ve sebiller üzerine bir makaleyi Hakan Karateke ile birlikte hazırlamayı düşündük. Ancak çalışmaya başladığımızda bu konunun bir makalenin boyutlarını aşan nitelikte olduğunu gördük. Çalışmaya, önce kaynaklarda mevcut çeşmelerin tespitiyle ardından III. Ahmed döneminde yaşamış şairlerin divanlarının tarih manzumeleri kısmının tarayarak çeşmelere düşülen tarihlerin tespiti, bunların İstanbul'da olanları ve araştırdığımız döneme ait olanları tespitinde yoğunlaştık. Böylece 1995'te İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından yayımlanan III. Ahmed Dönemi İstanbul Çeşmeleri: 1703-1730 adlı kitabımızda, kaynaklarda olan çeşme sayısı 135, divanlarda adı geçen çeşme sayısı 76, tarih manzumesi olmayan çeşme sayısı 5 olmak üzere 226 çeşme ortaya koyduk.

Benzer bir çalışmayı kadınların yaptırdığı çeşme ve sebiller için yapıyorum. İstanbul kütüphanelerinde bulunan bütün divanların tevarih kısımları ile tarih mecmualarını taradım. Tarih manzumeleri arasında kadınların yaptırdığı çeşme ve sebilleri saptamaya çalıştım. Şu anda sizlere kesin bir sayı veremiyorum, ama Tanışık ve Egemen'e göre verdiğim 176 sayısını 2 katına çıkarmamın mümkün olabileceğini belirtmek isterim.

Kadınların Kimlikleri Hakkında Birkaç Söz
Çeşme kitabeleri kimlik inşasına kısmen de olsa izin vermektedir. Kadınlar her ne kadar babaları, kardeşleri veya eşleriyle tanımlansa bile bu kitabeler sayesinde çoğunlukla çeşmeyi yaptıran kadınların adı, hangi amaçla yaptırdıkları gibi bilgilere ulaşırız. Eldeki verilere göre kadınları şu gruplar altında toplamak mümkündür:

1) Saraylı Kadınlar: Valide sultan, padişah eşi, padişah kızı ve torunu ve sarayda çalışan kadınların 137 tane çeşme ve sebil yaptırdığı saptanmıştır. Valide sultanların yaptırdıkları, dini ve sosyal içerikli olmak üzere iki grupta toplanan eserler arasında çeşme ve sebiller önemli bir yer tutmaktadır. Genel olarak, oğullarının padişah olmasıyla Valide Sultan unvanını alan kadınların, hayır ve inşa çalışmalarının, güçlerinin, zenginliklerinin ve payelerinin yükselmesiyle birlikte arttığı, süreklilik gösterdiği ancak tür ve ölçek bakımdan farklılıklar taşıdığı görülmektedir. En çok çeşme yaptıran valide sultan, III. Mustafa’nın eşi ve III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan (ö. 1805) olup saptanabilen 13 çeşmesi vardır. İkinci sırayı 9 çeşmeyle II. Mahmud’un eşlerinden ve Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan (ö. 1803) almaktadır. Valide sultanların su yolları yaptırdıkları, Nurbanu Sultan (ö. 1583), Mahpeyker Kösem Sultan (ö. 1651), Mihrişah Sultan’ın adlarıyla anılan su yollarından anlaşılmaktadır.

Saray kadınlarının çeşme ve sebil yaptırmaları ayrıca onların kendi dönemleri içindeki gücünü de göstermektedir. Çok sayıda padişah eşi, valide sultan ve padişah kızı vardır. Ancak, çeşme ve sebil yaptıranların yaptırmayanlara göre daha az olması hem onların saray içindeki ekonomik, hem de sosyal konumun göstermektedir.

Padişah kızları ve torunlarının yanı sıra dikkat çeken başka bir grup saray kadını da sarayda çalışan hazinedar usta, kalfa ve kethuda kadınlardır. Çeşme sahibi olan hazinedar usta 8, kalfa 7, kethuda 6’dır. Valide sultan, padişah kızı ve torunlarından farklı olarak bu kadınlar, saraydaki görevlerinin karşılığında edindikleri parayla çeşmelerini ve diğer inşa faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir.

Bu projede çeşme ve sebil yaptırdığı saptanan saray personeli kadınlar arasında Fesahat Usta, Halife Cilvenaz, Hazinedar Hatice Kadın, Hazinedar Nazperver Usta, Hazinedar Şevkinihal Usta, Hoşnadi Usta, Kethuda Canfeda Kadın, Şekerpare Hatun yer alır. Bunlar arasında 1 çeşme ve 1 sebiliyle yer alan Şekerpare Hatun’un yaşam öyküsü ayrı bir makaleye konu olmayı hak edecek kadar dikkat çekicidir.

2) Halktan kadınlar: 26 adet çeşme. Halktan kadınların çeşmeleri, saraya mensup kadınların çeşmelerine göre daha mütevazı görünüşleriyle dikkat çeker. Ayrıca, çeşmelerin bulunduğu yerler gözden geçirildiğinde, bu hanımların, yaşadıkları mahallelerin su gereksinimini karşılamak için çeşme yaptırdıkları görülür.

3) Yönetici ve ulema ailesinden kadınlar: 9 adet çeşme. Bu çeşmelerde kadınların kimin kızı veya eşi olduğu ön plana çıkarılmakta, kendi isimlerinin yazılmasının ihmal edildiği görülmektedir. Örneğin, Kuruçeşme’de bulunan 1682 tarihli Köprülü Hemşiresi Çeşmesi olarak tanınan çeşmenin kitabesinde çeşmeyi yaptıranın adı yerine, yalnızca Köprülü’nün kızkardeşinin yaptırdığı bilgisi verilmektedir.

Kadınların yaptırdığı çeşmelerin yapım masraflarını kimin karşıladığı üzerinde durulması gereken bir konudur. Kimi çeşmelerin kitabelerinde çeşmeyi yaptıran kadının malından harcama yapıldığı vurgulanır. Örneğin, III. Ahmed’in Baş Kadını Emetullah Kadın’ın Üsküdar’da Doğancılar Camii’nin yanındaki çeşmesinin (yapım yılı 1728-1729), Ayşe Hanım’ın ölen kocası için yaptırdığı çeşmenin (yapım yılı 1831-1832) ve Bezmiâlem Valide Sultan’ın 1839-1840 tarihli çeşmesinin kitabelerinde kendi mallarından harcama yaptıkları vurgulanmaktadır.

Saraya mensup kadınların su yollarının, çeşme ve sebillerinin bakımı ve onarımını, bunları yapacak kişileri, alacakları ücretleri vakfiyelerinde belirtmişler, hangi gelir kaynağından ne kadar paranın harcanacağını kaydettirmişlerdir. Örneğin II. Mahmud'un başta sarnıç, şadırvan, kuyu, çeşme gibi çok sayıda hayratı bulunan kızı Âdile Sultan'ın vakfiyesinde şu bilgilere rastlarız:

Medine'deki sebilhane dahilinde kazılan kuyudan her gün su çekilerek sebilhanedeki taslara doldurularak susuzların sulanmasını, aylık 75 kuruş suları taşıyan iki sakaya, aylık 250 kuruş sebilcilik yapana, aylık 200 kuruş mütevelliye, 50 kuruş kaymakamlık yapana verilmesini, su yolcusuna senelik 60 kuruş, sebilhanenin temizliği ve sünger alımı için 150 kuruşun adını verdiği kira gelirlerinden karşılanmasını yazmış,2 Dudullu'da yaptırdığı çeşmenin su yolu için gelir ayırmıştır. Beylerbeyi'ndeki Bedevi Dergâhı'nda (yapımı 1271/1853) annesi Zernigâr Hanım’ın ruhu için yaptırdığı sarnıcın masrafına her sene için 1 Osmanlı altını ayrılmıştır. Yine aynı şekilde genç yaşta ölen kızı Hayriye Hanım'ın ruhu için Üsküdar Validebağı'nda ve Kızıltoprak’ta açtırdığı kuyuların bakımı için yıllık 1 Osmanlı lirası ayrılmasını uygun görmüştür.3

Hatice Turhan Valide Sultan (ö. 1073/1663), yazın sebilhaneye kar alınması için 20.000 akçe ayırmıştır.

Gülnûş Valide Sultan (ö. 1127/1715) imaretinde saka olarak, hizmet edecek kişi, hizmetinden sonra iki çift ekmek ile dört para almasını; III. Ahmed'in kızı Ayşe Sultan (ö. 1131/1718) su arklarını bakan kişiye günde 3 akçe verilmesini, yeniden yaptırılıp ihya olunan çeşmenin su tasının kontrolü için günlük 3 akçe vazife ile bir kişinin görvelendirilmesini; Mihrişah Sultan vakfiyesinde de dükkânlar ve çiftliklerin kiraya verilmesinden elde edilecek gelirle su yollarının ve çeşmelerin tamirini, hizmetlilerin masraflarının karşılanmasını; Ayşe Sîneperver Sultan (ö. 1244/1828), Atpazarı yakınlarındaki mektebi, çeşmesi, tatlı suyu vakf edip iki kişinin mektebin su yollarının onarımını yapmak ve tatlı suyun akıtılmasına özen göstermelerini, bu iki hizmeti karşılığında günde yirmi akçe almalarını, yıllık on beş kuruş elbise parası verilmesini; Hatice Sultan (ö. 1237/1821) biraz sonra göreceğimiz Eminönü’ndeki çeşmesinin ve diğer hayır işlerinde ebediyen sarf olunmak üzere çiftlik gelirlerinden ikibin kuruşun ayrılmasını; Bezmiâlem Valide Sultan (ö. 1269/1852) çeşmesinin leziz suyunun sürekli akıtılmasını, hiçbir zaman kesilmemesinin, bir kişinin su yollarının bakıcısı olmasını, layık olduğu hizmeti sürekli yerine getirip, görevine dikkat etmesini, ayda 15 kuruş ücret almasını, söz konusu çeşmenin taslarını her akşam alıp, sabah erkenden yerine koyması için bir kişinin muhafız olmasını ve hizmeti karşılığında ayda 15 kuruş ücret almasını vakfiyesinde yazdırmıştır.

Kitabeler ve Ebced Hesabı
Tarihi olaylara, mimari eserlere, kişisel ve sosyal olaylara, Osmanlı şairleri ebced hesabıyla tarih düşmüştür. Tarih düşürme Osmanlı’da özellikle 18. yüzyılda moda olmuştur. 18. yüzyıl şairlerinden Sururi tarih düşürmede o kadar ileri gitmiştir ki, doğumlar, ölümler, önemli görevlere yapılan atamalar, aziller, savaşlar, denize indirilen gemiler, yeni yapılan binalar, onarımlar, padişahlar, şehzadeler ve ilgili olayları konu ettiği gibi, minareden kendini atıp intihar eden kişiden ölen kediye ve ata, camiideki pabuç hırsızına, sokakta işlenen cinayete, dilenci Kel Memiş’in ölümüne kadar pek çok olaya tarih düşürme fırsatını kaçırmamıştır. Hatta kendinden önceki zamana ait olaylara da tarih düşürür.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2007, 13:04   #2
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

18. yüzyılda tarih manzumeleri çoğalmıştır. Bunun nedenleri arasında, tabii ki 18. yüzyılın İstanbul’unda mimari faaliyetlerin artması sayılabilir. Yönetici sınıftan erkekler ve kadınlar çok sayıda mescit, medrese, mektep, kütüphane, zaviye, tekke, imarethane, bimarhane, türbe, hamam, sebil, çeşme, su kemeri, bent, saray, köşk, yalı, konak, han, çarşı, kışla ve tersane, baruthane, tophane ve darphane gibi dini, sivil ve askeri binaların yapımını üstlenir. Bu binaların ortak özelliği, neredeyse hepsinin üzerinde yer alan tarih manzumeleridir. Çeşme kitabelerinin bazılarına sadece suyla ilgili bir ayet veya kelime-i tevhid ile süslenirken, çoğunda yaptıranın adı, çeşmenin yapım tarihi ve kitabe şairi hakkında bilgi bulmak mümkündür. Girişinde çeşmeyi yaptıranı öven bir ya da birkaç beyit, yaptırana dua, bazen de neden ve kimin malından yapıldığı, nereye ne kadar sürede yapıldığı hakkında bilgiler bulunmaktadır. Sonda ise tarih beyitinde tamiye varsa, bu ya son beyitin ilk mısrasında veya tarih beyitinden önceki beyitte belirtilir. Şiirlerin çoğunluğunda şairin ismi ya da mahlası bulunmaktadır. Kadın çeşmelerinin kitabelerinde de, çeşmeyi yaptıranın adı ve çeşmenin yaptırılma amacı vurgulanmaktadır çoğunlukla. Çeşmelerin susuzların susuzluğunu giderme, suyu olmayan mahallelerin su gereksinimini karşılama ve hayır amacının yanı sıra ölen yakınlarının ruhları için de yaptırıldığı belirtilmektedir. İsimleri belirtilen kişiler arasında Hz. Muhammed ve ailesinden kişiler, yaptıran kişinin ölen çocukları, eşi, annesi ve babası da olabilmektedir. Örneğin III. Murad’ın kızı Ayşe Sultan ölen kocası Kanijeli İbrahim’in, Darphane Nazırı Mehmed Efendi’nin kızı Ayşe Hanım annesinin, I. Abdülhamid’in eşlerinden Sineperver Valide Sultan ölen oğlunun, Zehra Hanım babası Muhtar Efendi ile kardeşi Celal Bey’in, Fatma Nazire Hanım kocası Mehmed Besim Bey’in ruhuna çeşme yaptırmıştır. Valide sultanların kitabelerinde çoğunlukla din yolunda hayırlı işler yapmaya verdikleri önem, saflık ve temizliklerine vurgu yapılmakta, sultan olan oğullarının adı övgülerle belirtilmektedir.

Padişah kızlarının kitabelerinde ise çoğunlukla babalarının adları, babaları hayatta değilse genellikle kardeşleri olan devrin padişahının adı geçmektedir. Eşlerinin isimlerinin yazılması ender olarak görülmektedir. Kitabe yazıları önemli bir hattat elinden çıkmasa bile çok özenle yazıldığı görülür. Kelime atlaması ve başka türlü hatalara sahip kitabelerin çok az olduğu söylenebilir. Ancak kitabede yazılan şiir ile divanda bulunan şiir arasında kimi farklar bulunabilmektedir. Genellikle uzun olduğu için çıkarılan beyitler söz konusudur. Belli bir çeşme edebiyatı dili oluşmuştur. “Su” yerine, farsça “ab” kelimesi kullanılmaktadır: âb-ı germ (sıcak su), âb-ı cânfezâ (içene ferahlık veren su), âb-ı bekâ, âb-ı cûy, âb-ı ferevân, âb-ı hayât, âb-ı hayât-efzâ, âb-ı hayvân, âb-ı kevser, âb-ı latîf, âb-ı musaffâ gibi ifadeler kullanılmıştır. Susamış, susuz anlamında atşan kelimesi kullanılır. Kaynağın yanı sıra ayn-ı âb, ayn-ı dilâra, ayn-ı hayat, ayn-ı dilnişin, ayn-ı inâyet olarak “ayn” ile ilgili kelimeler vardır. “Bir içim su olmak”, çeşme şiirlerinde çeşmenin güzelliğini belirtmek için kullanılan bir tabirdir. Cârî eylemek, cârî olmak, cây-ı huşk, cây-ı hürrem, çeşme-i ab, çeşme-i âb-ı kevser, çeşme-i ayn-i şifa gibi çeşmeyle ilgili de çok sayıda tabir vardır. Hükümdar Şeddad’ın, tanrılık iddiasında bulunarak yaptırdığı İrem adını taşıyan cennetin adı İrem ya da bâğ-ı irem olarak çok geçer. Ayrıca İskender, kevser, lûle, kıllet-i mâ‘ (su sıkıntısı) da yine çok geçer. Özellikle çeşmenin yapıldığı yerde su sıkıntısı varsa, kitabede bu durum vurgulanır. Kûhken (dağ kazan), su getirmek için dağları delen Ferhad’ın lakabıdır. Türkçe’de, su icra eylemek, yani çeşme ve sebil gibi hayır işleri bina ettirmek, su gibi aziz olmak, su gibi ezber etmek, su gibi okumak, su gibi cari olmak, su icra eylemek, su yolu, su yolcusu, teşne-leb (dudağı kurumuş, çok susamış), tesnim (Kuran’da geçen cennetteki nehir adı), reyyan etmek (susuz kimseyi suya kandırmak), reyyan olmak (suya kanmak), reyyan-ı zulal (suya kanmış), sebil etmek, sebil-i bibaha, sebil-i pak, sebil-i can feza şeklinde deyimler devam eder. Zemmem, zulal (temiz, içilebilir nitelikteki su), zulâl-i hoşbû (içimi kolay, hafif su) ve zulâl-i saf (saf, temiz olan su) da yine bu çerçevededir.

Çeşme Mimarisi Üzerine
Çeşmelerin mimarları konusunda henüz müstakil bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak Mihrimah Sultan'ın Edirnekapı ve Üsküdar'daki külliyelerinin mimarı Mimar Sinan olduğuna göre buradaki çeşmelerin mimarının Sinan olduğunu söyleyebiliriz.

Çeşmeler ve sebiller, mimari ve süsleme açısından değerlendirildiğinde kadınlar ile erkeklerin yaptırdığı çeşmeler arasında önemli bir fark görülmemekte, farklılıkların çeşmelerin yapıldığı yüzyıllar ile yaptıranların ekonomik gücünden kaynaklandığı gözlemlenmektedir. Örneğin birer yıl arayla yapımları tamamlanan Tophane çeşmesiyle (1145/1732), Saliha Sultan sebil ve çeşmesi (1144/1731) arasında görkem bakımından bir fark yoktur. Öte yandan bir çeşme veya sebili meydana getiren unsurlar arasında önemli yer tutan kitabelerde de biçim ve içerik olarak erkek-kadın ayrımı görülmemektedir. Farklılık, çeşmelerin yapıldığı yüzyıl ve yaptıranın konumuna göre değişir. Saraya mensup kadınların çeşme kitabeleri bir padişah çeşmesininkiyle eşdüzeydedir. Dönemin önemli bir şairi tarafından söylenmiş oldukça uzun bir şiir, önemli bir hattat tarafından mermere hakk olunur. Öte yandan, saraya mensup olmayan kadınların çeşme kitabelerinde, çok tanınmayan bir şair tarafından kısa bir şiir söylendiği ve kimi zaman kısa bir bilgi içeren düzyazı bulunduğu görülmektedir.

Kadınların Yaptırdığı Çeşme ve Sebillerden Örnekler:
Şâh Sultan Çeşmesi, şu anda mevcut olan bir kadın tarafından yaptırılan ilk çeşmedir. Şâh Sultan, II. Selim’in küçük kızı olup 969 (1561-1562) yılında Çakırcıbaşı Hasan Paşa, 980 (1572-1573) yılında Zal Mahmud Paşa'yla evlendirilmiş, 988 (1580) yılında eşiyle aynı gecede vefat etmiştir. Mezarı, Zal Mahmud Paşa Camii’nin haziresindedir.

Çeşme, Şah Sultan ile Zal Mahmud Paşa’nın birlikte yaptırdığı fakat Paşa’nın adıyla anılan bir cami, bir medrese ve türbeden oluşan Eyüp’teki Zal Mahmud Paşa külliyesinde, caminin avlu kapısına bitişiktir. Çeşmenin yapım tarihi, külliyenin yapım tarihi gibi henüz kesin olarak saptanamamaktadır. Tamir gördüğü anlaşılan kitabenin üzerinde 998 (1589-1590) yılı yazılı olup ayna taşında fî-sene 1245 (1829-1830) tarihi yer alır. Öte yandan tarih dizesinin ebced hesabına göre sayısal toplamı 952 (1545) yılını vermektedir. 1995 yılında Eyüp Belediyesi tarafından onarılan çeşme, klasik Türk çeşme mimarisinde ve kesme taştan yapılmıştır. 3 beyitlik tarih manzumesinin şairi belli değildir.

İkinci çeşme, Mihrimah Sultan Çeşmesi’dir. Mihrimah Sultan (1522?-1578), Kanunî Süleyman'ın Hürrem Sultan’dan olan tek kızıdır. Sadrazam Rüstem Paşa ile evlendirilmiştir. Üsküdar ve Edirnekapı'da, kendi adını taşıyan ve cami, medrese, sıbyan mektebi, hamam, çarşı ve türbeden oluşan iki külliyesi vardır. Her iki külliye de Mimar Sinan’ın eseridir. Ayrıca, Arafat Dağı’ndan Mekke’ye su yolu döşetmiştir. Mezarı, babasının Süleymaniye Camii yakınındaki türbesindedir.

Çeşme, Edirnekapı'da Mihrimah Sultan Camii’nin yakınında, Eroğlu Sokak’ın köşesindeki hamama bitişiktir. Çeşmenin ilk yapıldığı tarih bilinmemekle birlikte külliyenin tamamlandığı 1560-62 yılları arasında yapıldığı öne sürülebilir. Çeşmenin şu an üzerinde bulunan kitabesinde yer alan bilgilerden, yangın ve depremden yıkıldığı ve külliyenin mütevellilerinden Cağalzâde İbrahim Bey tarafından 1729-30’da yeniden yaptırıldığı anlaşılır. Cağaloğlu semtine adını veren Cağal Sinan Bey’in (ö. 1605) torunlarının, Mihrimah Sultan’ın torunu ve diğer hanedan mensuplarıyla yaptığı evlilikler, Cağalzade İbrahim Bey’in mütevelli olmasını ve çeşmenin onarılmasına katkısını açıklar.
Çeşme, kesme taştan ve klasik mimaridedir. Tamir kitabesinin şairi Şehdî’dir. Çeşme sağlamdır, fakat suyu akmamaktadır. Su teknesi yerindedir. Kitabesi yeşile boyanmıştır. Kitabenin ilk mısraında Mihrimah Sultan “Duhter-i Sultân Süleymân Mihrümâh Sultân kim” cümlesiyle, yani babasından yola çıkılarak tanımlanır.

Ayşe Sultan Çeşmesi: Ayşe Sultan, III. Murad ile Safiye Sultan'ın kızı olup 994’te (1586) Kanijeli İbrahim Paşa'yla evlendirilmiştir. Üç kez sadrazam olan Kanijeli İbrahim Paşa'nın ölümü (1601) üzerine Yemişçi Hasan Paşa'yla nikâhı yapılır, fakat paşanın öldürülmesi üzerine evlilik gerçekleşmez. Daha sonra Güzelce Mahmûd Paşa ile evlendirilir. 26 Zilhicce 1013’te (5 Mayıs 1604) vefat etmiştir, babası III. Murad'ın türbesinde gömülüdür.

1603 yılında yapımı biten çeşme, Şehzadebaşı'nda, Şehzade Camii'nin İstanbul Belediyesi'ne bakan kapısının bitişiğindedir. Kitabedeki bilgiden Ayşe Sultan'ın çeşmeyi ölen kocası Kanijeli İbrahim Paşa'nın ruhu için yaptırdığı anlaşılmaktadır. İbrahim Paşa, Şehzade Camii'nin avlusundaki türbede yatmaktadır.

Tamir gördüğü anlaşılan çeşmenin, şair Hükmî’nin iki şiirinin yer aldığı iki kitabesi vardır. İkinci kitabede kırıklar ve çimento ile sıvanma olduğu için şiirin bazı yerleri okunamamıştır. Üstteki kitabede “Hazret-i Sultân-ı ‘âlî-şân-ı ‘ismet-âşiyân/Rûh-ı İbrâhîm Paşa içün icrâ kıldı mâ” beyti yazılıdır.

Mahpeyker Kösem Valide Sultan Çeşmesi: Mâhpeyker Kösem Valide Sultan, I. Ahmed'in kadınlarından olup IV. Murad'ın annesidir. Entrikalarıyla tanınmış ve 1651 yılında gelini Turhan Valide Sultan tarafından boğdurulmuştur. Sultanahmet'te eşi, I. Ahmed'in türbesinde gömülüdür. Üsküdar'da Çinili Cami yanına mektep, darülhadis ve sebili, Anadolukavağı'nda Valide Medresesi mescidini ve çeşmesini, Çakmakçılar Yokuşu'nda Valide Hanı'nı yaptırmıştır.

1052’de (1642-1643) yapımı biten çeşme, Üsküdar'da Mahpeyker Sultan'ın yaptırdığı Çinili Cami ile hamam arasındaki sokağın başındadır. Klasik çeşme mimarisiyle kesme taştan yapılmıştır. Oymalı ayna taşının yanında bir tas deliği vardır. 8 beyitlik tarih manzumesinin şairi Fevzî’dir (ö. 1679). Kitabeye şiir nesih yazıyla yazılıdır. Çeşmenin teknesi harap, muslukları koparılmış, suyu akmamaktadır. İsmi kitabede zikredilmez, ama Hazreti Sultan-ı Ekrem Valide diyerek, Valide Sultan olduğundan bahsedilir.

Şekerpare Hatun Çeşmesi: Şekerpare Hatun (Şekerpare Kadın, Şehsuvar Usta), Sultan İbrahim'in (saltanatı 1640-1648) musahibelerindendir. Nerede ve ne zaman doğduğuna dair bilgi yoktur. Var olan kaynaklarda kendisiyle ilgili verilen tarihli ilk bilgi 1647’de Kara Musa Paşa ile evlendirildiğidir. 1648’de Hezarpare Ahmed Paşa tarafından etrafındaki kişilerle beraber kötü işlere karıştığı, rüşvet aldığı ve haddini aştığı için Habeşistan sınırındaki Ebrim’e sürülmüş ve orada ölmüştür.

1648 yılı Şekerpare için çok önemlidir. Naima’nın uzun uzun anlattığı sürgün olayı bu tarihte gerçekleşir. Naima’nın anlatımına göre olaylar şöyle gelişir: Cumâde’l-ûlâ’nın üçüncü hamis günü, musahibelerden Şekerpare Hatun, birçok işlere adı karışıp, kendisine bağlı adamları aracılığıyla rüşvet alıp haddini aştığı için diğer musahibelerle zıtlaştığı, konuyla ilgili Valide Sultan hazretleriyle aralarında geçen konuşma münakaşaya dönüştüğü, hatta Valide Sultan’ın onu kırbaçlayarak cezalandırdığı duyulur. Durum padişahın kulağına ulaşınca aynı gün bulunduğu yerden alınır ve bir kayığa konularak Sakız’a sürülür. Çoğunlukla onunla sohbet etmek için Şekerpare’nin sarayında bulunan Halep’ten ma‘zûl Hasan Paşa’nın eşi Ebe kızı Hamide Hatun, o sırada orada olduğu için onun da sürgüne gönderilmesi ferman buyrulur. Fakat Hamide Hatun’un akıllı bir cariyesi “Hamide Hatun benim” diyerek kendisinin kayığa bindirilmesini sağlar. Bu şekilde Hamide kurtulur ve cariyesi davranışı ile ün kazanır. Şekerpare’nin malının müsadere edilmesi ferman olur, yakın adamlarından Sebzeci Süleyman ve Dede adlı iki kişiye sorulur. Bu iki kişi Şekerpare’nin gücü ve ününden yararlanarak çok zengin olup dönemlerinin Karun’u haline gelmişlerdir. Vâlide Sultan’ın yaptırdığı handa bir oda 16 sandık mücevher, altın ve gümüş ile doludur. Sandıkların anahtarlarını Sebzeci teslim eder ve sandıklar padişahın önüne getirilir. Hepsi Şekerpare’nin mührüyle açıldığında her birinin ağzına kadar mücevher, inci ile dolu olduğu, ayrıca altın, riyâl ve kıymetli yaldızlı Hint işleri ve başka kıymetli hediyelerin olduğunu gören padişah “Hay kâfir! Bana akşam ekmek alacak akçem yoktur diye yemin ederdi, bak neleri çıktı, hepsi benim malımdır!” diye ferman buyurur. Menzili kazındıkça (kebs oldukda) bir beyaz, bir sarı zerbaft kaplı kürk, bir kaç nîm-ten kürk, biri incili, ikisi zerdûz, diğerleri değişik kumaştan 200 yorgan bulunur. Başka çok sayıda kıymetli şeyleri ile 250 kese nakit para çıktığı söylenir.

Birkaç gün sonra Şekerpare kethüdası Sebzeci denilen Ispanakçıbaşı damadı İbrahim Çelebi’nin boynu vurulup Aksaray Çarşısı’na terk edilir. Süleyman Dede ise gece boğulup ortadan kaldırılır. Şekerpare Hatun’u Koçbeyoğlu Pehlivan Ahmed adlı bir mübaşir ile İbrim’e sürerler. 4 Ahmed Ağa, “Şekerpare beklemediği anda sürgün edildiği için yanına harçlık almamış. İhtiyacını ağaya bildirir, Pehlivan da 600 akçeyi verir, bunun üzerine Şekerpare gayr-i ihtiyari Pehlivan’ın eteğini öpünce ikisinin de gözüne yaşlar gelip ağlarlar. Mısır sınırına gelince Haydar Ağazade Mehmed Paşa’ya rast gelirler, o da 300 altın, Mısır’a ulaştıklarında ise Mısır valisi Küçük Emir Paşa 500 kuruş harçlık verip, mübaşiri İbrim’e götürüp gelmiş” şeklinde nakleder.

Eyüp’te yaptırdığı türbe ve sebili (1646) sürgüne gönderilmesi üzerine satılığa çıkarılmış ve Ser-hazin Hasan Ağa ile Abdurrahman Ağa tarafından satın alınmıştır. Bugün Abdurrahman Paşa Türbesi olarak bilinen türbenin sebili, 1942 yılında yıktırılmıştır. İlk yapım tarihi bilinmeyen çeşme, Galata'da Necati Bey Caddesi'nde II. Bayezid Camii'nin kapısına bitişiktir. 1875 yılında tamir edildiği, üzerinde bulunan kitabede yer alan iki satırdan anlaşılmaktadır. Tuğladan yapılmış, yuvarlak kemerli, önü demir parmaklıklı bir pencere görünümündedir. Suyu yoktur, küçük teknesi yoldan geçenler tarafından çöp kutusu olarak kullanılmaktadır.

prülü Hemşiresi Çeşmesi: Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın (1635-1676) şimdilik ismi saptanamayan kızkardeşi tarafından yaptırılmıştır. Köprülü Mehmed Paşa’nın, oğlu Fazıl Ahmed Paşa’yla birlikte yetiştirdiği Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı (1634-1683) kızıyla evlendirdiği bilgisi, bu kızkardeşin Kara Mustafa Paşa’nın eşi olup olmadığı sorusunu akla getirmekle birlikte eldeki bilgiler bu konuda bir sonuca ulaşmak için şimdilik yetersiz kalmaktadır.
1093 (1682) yılında yapımı biten çeşme Kuruçeşme, Arnavutköy Caddesi üzerinde Tezkereci Camii'nin altındadır. 6 beyitlik tarih manzumesi, şair Behçeti Hüseyin Efendi (ö. 1195/684) tarafından talik hatla yazılmıştır. Klasik çeşme mimarisinde olup kesme taştan yapılmıştır. Suyu akmamaktadır.

Hatice Sultan Çeşmesi: Hatice Sultan, III. Ahmed'in kızıdır (saltanatı 1703-1730). Önce Musahib Mustafa Paşa’yla sonra Sadrazam Hasan Paşa’yla evlendirilmiştir. 28 yaşında vefat eden Hatice Sultan, Üsküdar'da Yeni Cami'ye gömülmüştür.

Çeşme, 1123/1711 yılında Hatice Sultan’ın aynı yerdeki mektep ve sebiliyle birlikte yapılmıştır. Ayvansaray Caddesi üzerinde, surların cadde ile kesiştiği yerde, Eyüp istikametine giderken yolun sol tarafındadır. Tamamen mermerden, sivri kemerli önünde yalağı sağlam duran bir çeşmedir. Ayna taşında kabartma süslemeler vardır. Son yıllardaki tamirinde eksik bazı mermer parçaları tamamlanmıştır. Kitabedeki 5 beyitlik şiir, dönemin ünlü şairlerinden Tâ’ib’e (ö. 1724) aittir.



Çamlıca Kültür ve Yardım Vakfı Yay. , H.Arslan
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2007, 15:14   #3
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler paylaşım için
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 10:31 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580