Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-03-2007, 21:56   #1
Meric
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Gülşehir & St. Jean Kilisesi

GÜLŞEHİR’İN GENEL TARİHİ


Hacıbektaş ile Nevşehir arasında, eski adı Arapsun olan, geleneksel mimariyi önemli ölçüde kaybetmiş bir ilçedir. En eski unsurlar Gökçetoprak adı verilen ve eskiden sivasa olarak anılan köydedir. Buradaki yazılıkaya, bir Luvi krallığına aittir. Yine bu köyde Zeus inancını gösteren bir kaya kabartması vardır. Gülşehir’de temel olarak iki nokta dikkat çekicidir: Açıksaray ve Karşı kilise.
İlçenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair elde kesin belgeler bulunmamaktadır. İlçe merkezinin kuzeyine düşen Civelek Köyü mağarasında bulunan vazolar ve küpler ilçe tarihinin M.Ö.7500-8000 Yıllarına kadar uzandığını gösterir.M.Ö.3000-2000 Yıllarında bu bölgede hüküm süren Hitit uygarlığına ait eserler ilçemizdeki büyük kale ve küçük kale mevkiileri, Ovaören (sivasa beldesi) ve Gökçetoprak köyünde hala gezilebilir durumdadır. Frigyalılar M.Ö.900-800 yıllarında Kapadokya’ ya saldırarak egemenlikleri altına almışlardır. Gülşehir’de bu saldırılardan etkilenmiştir. Frigyalılardan sonra bölgeye Lidyalılar, Medler, Kimmerler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, İranlılar yüzyıllar boyu hüküm sürmüşlerdir.
Bizanslılar döneminde ilçenin isminin Zoropassos olduğu tesbit edilmiştir. Gülşehir M.S. 3 ila 8. Yüzyıllar arasında Kapadokya’nın dini başkenti olarak kalmış ancak, Açıksaray rahiplerinin 8. YY. sonunda başlayan kiliselere resim yapma akımını kabul etmemeleri üzerine bu ünvanı kaybetmiştir.
1071 Yılındaki Malazgirt Zaferinden sonra Kapadokya Selçuklu Türklerinin hakimiyeti altına girmiş ve ilçenin Zoropassos olarak anılan ismi de Arapsun olarak değiştirilmiştir.
14.Yüzyılın tamamıyla 15. Yüzyılın ilkyarısında Anadolunun belli başlı ilim merkezleri başında yer alan ilçemiz 1212 yılında Mengücükoğulları hakimiyeti altına girmiştir. Aynı yüzyıl içerisinde Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat burasını ülkesi hudutları içerisine katmış ve adınıda GÜLŞEHİR olarak değiştirilmiştir. Gülşehir gerçek manadaki gelişimini Osmanlılar zamanında 1. Abdulhamid’in sadrazamlarından Karavezir Seyit Mehmet Paşa’nın memleketine olan düşkünlüğü ve yaptığı yatırımlar ile gerçekleştirmiştir. İlçemiz o zamana kadar Uçhisar kasabasına bağlı bir köy iken kaza olmuş, aynı devirde Seyit Mehmet Paşa tarafından 6 çeşme, 1 camii, 1 mektep, 1 medrese, 1 kütüphane, 1 han ve 1 hamam yaptırmıştır. Karavezir Seyit Mehmet Paşa’nın ölümünden sonra ilçe yeniden Arapsun olarak anılmaya başlanmış ancak, 1947 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile resmen GÜLŞEHİR olarak tescil edilmiş ve 1954 yılında da İlçelik ünvanını almıştır. .
Nevşehir'e 20 km. uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında yeralan antik adı Zoropassos olan Gülşehir´in eski adı ise Arapsundur. Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imari, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmıştır. Külliye cami, medrese ve çesmeden oluşmaktadır. Açıksaray ören yeri Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir'e 3 km uzaklıktaki Açıksaray ören yeri, tüf kayalar içine oyulmuş sayısız mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, 9. ve 10. yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi. Halk arasında Haci Bektas Veli Mescidi olarak adlandırılan mekanın mihrabının günümüze kadar korunmuş bir İslami yapı olması açısından dikkat çekmektedir. Kareye yakın planlı mescidin batı kesiminde yüksekçe nişler yeralmaktadır. Bu ören yerinde bulunan mantar biçimindeki peribacalarının benzeri yoktur

GÜLŞEHİR ST. JEAN KİLİSESİ (KARŞI KİLİSE)


Nevşehir ili, Gülşehir(Arapsun) ilçesi yerleşim alanının hemen kenarında yer alan bir peribacasının içine oyulmuştur. Kilisenin bulunduğu alanın Bizans döneminde yoğun bir yerleşim yeri olduğu çevresindeki peribacası ve tüf kayaya oyulmuş mekanlardan rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Kilisenin hemen yakın çevresinde iki adet kaya oyma kilise daha bulunur, ancak bu kiliselerde fresk yoktur.

Gülşehir St. Jean Kilisesi bir peribacasının içerisine iki katlı olarak oyulmuştur. Alt katta yer alan kilise tek apsisli, haç planlı ve haç kolları beşik tonozludur. Üst kattaki kiliseye göre daha eski olup duvarlada ana kaya üzerine kırmızı aşı boyası ile stilize hayvan ve geometrik haç motifleri tasvir edilmiştir.

Üst kiliseye alt kiliseden kayaya oyma merdivenlerle ulaşılıyordu. Orijinal kaya oyma merdivenler yıkıldığından restorasyon sırasında üst kiliseye çıkışı sağlamak için demirden düzenli bir merdiven yapılmıştır.

Üst katta yer alan kilise tek apsisli ve tek neflidir. Ana apsisin kuzey ve güneyinde iki niş, batı duvarında üç niş, kuzey duvarında ise iki niş bulunmaktadır. Kilise apsisinde bulunan yazıta göre 25 nisan 1212 yılına tarihlenmektedir.

KİLİSENİN BOZULMA NEDENLERİ

Kilisede yapılan araştıma neticesinde, kilisenin bozulmasına çeşitli etkenlerin sebep olduğu anlaşılmıştır. Bunlar;
- Aydınlatma amacıyla kullanılan kandillerden çıkan islerle resimlerin üzerinin siyah bir is tabakasıyla kaplanması,
- Kaya blokunda erozyon nedeniyle meydana gelen inceleme sonucunda oluşan çatlak ve deliklerden sızan sularla resimlerin tahrip olması,
- Pencereden giren güneş ışınlarının resimlerin solmasına, sıva tabakasının kavlamasına ve boyaların tozlaşmasına neden olması,
- İnsanlar tarafından duvarlada yapılan çizik ve kazımaların da resimlerin tahribine yol açtığı tespit edildi.

Araştırmalarla ortaya çıkarılan bozulma nedenleri, yapılan restorasyon ve konzervasyon çalışmalarıyla giderilmeye çalışıldı. Kilisenin restorasyonuna 1995 yılında başlanmış, 1996 yılında restorasyon son bulmuştur. Giderleri örenyeri gelirlerinden karşılanmıştır.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla