|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
09-03-2007, 21:56 | #1 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 |
GÜLŞEHİR’İN GENEL TARİHİ Hacıbektaş ile Nevşehir arasında, eski adı Arapsun olan, geleneksel mimariyi önemli ölçüde kaybetmiş bir ilçedir. En eski unsurlar Gökçetoprak adı verilen ve eskiden sivasa olarak anılan köydedir. Buradaki yazılıkaya, bir Luvi krallığına aittir. Yine bu köyde Zeus inancını gösteren bir kaya kabartması vardır. Gülşehir’de temel olarak iki nokta dikkat çekicidir: Açıksaray ve Karşı kilise. İlçenin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair elde kesin belgeler bulunmamaktadır. İlçe merkezinin kuzeyine düşen Civelek Köyü mağarasında bulunan vazolar ve küpler ilçe tarihinin M.Ö.7500-8000 Yıllarına kadar uzandığını gösterir.M.Ö.3000-2000 Yıllarında bu bölgede hüküm süren Hitit uygarlığına ait eserler ilçemizdeki büyük kale ve küçük kale mevkiileri, Ovaören (sivasa beldesi) ve Gökçetoprak köyünde hala gezilebilir durumdadır. Frigyalılar M.Ö.900-800 yıllarında Kapadokya’ ya saldırarak egemenlikleri altına almışlardır. Gülşehir’de bu saldırılardan etkilenmiştir. Frigyalılardan sonra bölgeye Lidyalılar, Medler, Kimmerler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, İranlılar yüzyıllar boyu hüküm sürmüşlerdir. Bizanslılar döneminde ilçenin isminin Zoropassos olduğu tesbit edilmiştir. Gülşehir M.S. 3 ila 8. Yüzyıllar arasında Kapadokya’nın dini başkenti olarak kalmış ancak, Açıksaray rahiplerinin 8. YY. sonunda başlayan kiliselere resim yapma akımını kabul etmemeleri üzerine bu ünvanı kaybetmiştir. 1071 Yılındaki Malazgirt Zaferinden sonra Kapadokya Selçuklu Türklerinin hakimiyeti altına girmiş ve ilçenin Zoropassos olarak anılan ismi de Arapsun olarak değiştirilmiştir. 14.Yüzyılın tamamıyla 15. Yüzyılın ilkyarısında Anadolunun belli başlı ilim merkezleri başında yer alan ilçemiz 1212 yılında Mengücükoğulları hakimiyeti altına girmiştir. Aynı yüzyıl içerisinde Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat burasını ülkesi hudutları içerisine katmış ve adınıda GÜLŞEHİR olarak değiştirilmiştir. Gülşehir gerçek manadaki gelişimini Osmanlılar zamanında 1. Abdulhamid’in sadrazamlarından Karavezir Seyit Mehmet Paşa’nın memleketine olan düşkünlüğü ve yaptığı yatırımlar ile gerçekleştirmiştir. İlçemiz o zamana kadar Uçhisar kasabasına bağlı bir köy iken kaza olmuş, aynı devirde Seyit Mehmet Paşa tarafından 6 çeşme, 1 camii, 1 mektep, 1 medrese, 1 kütüphane, 1 han ve 1 hamam yaptırmıştır. Karavezir Seyit Mehmet Paşa’nın ölümünden sonra ilçe yeniden Arapsun olarak anılmaya başlanmış ancak, 1947 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile resmen GÜLŞEHİR olarak tescil edilmiş ve 1954 yılında da İlçelik ünvanını almıştır. . Nevşehir'e 20 km. uzaklıkta, Kızılırmak'ın güney kenarında yeralan antik adı Zoropassos olan Gülşehir´in eski adı ise Arapsundur. Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imari, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmıştır. Külliye cami, medrese ve çesmeden oluşmaktadır. Açıksaray ören yeri Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir'e 3 km uzaklıktaki Açıksaray ören yeri, tüf kayalar içine oyulmuş sayısız mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, 9. ve 10. yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi. Halk arasında Haci Bektas Veli Mescidi olarak adlandırılan mekanın mihrabının günümüze kadar korunmuş bir İslami yapı olması açısından dikkat çekmektedir. Kareye yakın planlı mescidin batı kesiminde yüksekçe nişler yeralmaktadır. Bu ören yerinde bulunan mantar biçimindeki peribacalarının benzeri yoktur GÜLŞEHİR ST. JEAN KİLİSESİ (KARŞI KİLİSE) Nevşehir ili, Gülşehir(Arapsun) ilçesi yerleşim alanının hemen kenarında yer alan bir peribacasının içine oyulmuştur. Kilisenin bulunduğu alanın Bizans döneminde yoğun bir yerleşim yeri olduğu çevresindeki peribacası ve tüf kayaya oyulmuş mekanlardan rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Kilisenin hemen yakın çevresinde iki adet kaya oyma kilise daha bulunur, ancak bu kiliselerde fresk yoktur. Gülşehir St. Jean Kilisesi bir peribacasının içerisine iki katlı olarak oyulmuştur. Alt katta yer alan kilise tek apsisli, haç planlı ve haç kolları beşik tonozludur. Üst kattaki kiliseye göre daha eski olup duvarlada ana kaya üzerine kırmızı aşı boyası ile stilize hayvan ve geometrik haç motifleri tasvir edilmiştir. Üst kiliseye alt kiliseden kayaya oyma merdivenlerle ulaşılıyordu. Orijinal kaya oyma merdivenler yıkıldığından restorasyon sırasında üst kiliseye çıkışı sağlamak için demirden düzenli bir merdiven yapılmıştır. Üst katta yer alan kilise tek apsisli ve tek neflidir. Ana apsisin kuzey ve güneyinde iki niş, batı duvarında üç niş, kuzey duvarında ise iki niş bulunmaktadır. Kilise apsisinde bulunan yazıta göre 25 nisan 1212 yılına tarihlenmektedir. KİLİSENİN BOZULMA NEDENLERİ Kilisede yapılan araştıma neticesinde, kilisenin bozulmasına çeşitli etkenlerin sebep olduğu anlaşılmıştır. Bunlar; - Aydınlatma amacıyla kullanılan kandillerden çıkan islerle resimlerin üzerinin siyah bir is tabakasıyla kaplanması, - Kaya blokunda erozyon nedeniyle meydana gelen inceleme sonucunda oluşan çatlak ve deliklerden sızan sularla resimlerin tahrip olması, - Pencereden giren güneş ışınlarının resimlerin solmasına, sıva tabakasının kavlamasına ve boyaların tozlaşmasına neden olması, - İnsanlar tarafından duvarlada yapılan çizik ve kazımaların da resimlerin tahribine yol açtığı tespit edildi. Araştırmalarla ortaya çıkarılan bozulma nedenleri, yapılan restorasyon ve konzervasyon çalışmalarıyla giderilmeye çalışıldı. Kilisenin restorasyonuna 1995 yılında başlanmış, 1996 yılında restorasyon son bulmuştur. Giderleri örenyeri gelirlerinden karşılanmıştır.
__________________ | ||
|
09-03-2007, 21:56 | #2 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | YAPILAN RESTORASYON VE KONZERVASYON ÇALIŞMALARI Resimlerin yüzeylerini kaplayan is, amanyum bikarbonat E.D.T.A ve karboksimethyl selüloz, gerektiği oranlarda karıştırılarak isli yüzeye sürülmüştür. İşlem isin yumuşaması sağlanıncaya kadar sürdürülerek isin kalınlığına göre 2-3 defa tekrar edilmek suretiyle resimler isten temizlenmiştir. KİLİSEDE YER ALAN RESİMLİ SAHNELER Kilisede sahneler, kırmızı bantların sınırlandırdığı frizler halindedir. Boyamada siyah zemin üzerine sarı kahverengi ve beyaz renkler kullanılmıştır. Tonozun ortasında yer alan ve madalyonlar içinde resmedilen peygamberlerin bulunduğu alanda zemin rengi diğer kısımlardan daha koyudur. Niş tonozları ile diğer boşluklar bitkisel ve geometrik motiflerel bezenmiştir. Kilise, Kapadokya kiliselerinin genelinde yapıldığı gibi Tempera (sekko)boyama tekniği ile boyanmıştır. Bu teknikte boyama, fresko tekniğinin aksine kuru sıva üzerine yapılmaktadır. Apsis : Rutubet ve tahripten dolayı sahne seçilememektedir. Ancak Kapadokya resimli kaya kiliselerin genelinde, apsiste Deesis (dua ) sahnesi bulunur. Burada da muhtemelen bu sahne işlenmiş olmalıdır. Apsisin güneyinde yer alan iki nişin içinde iki aziz portresi bulunur. Kuzeyde yer alan nişin biri tahrip olmuştur. Diğer nişte de Aziz portresi yer almaktadır. Batı duvarı: Üstte St. George ve St. Teodor’ un yılanı öldürmeleri sahnesi, altında mahşer ve cehennem sahneleri yer alır. Kuzey duvarı: Kısmen tahrip olmuştur. İsa’ nın çarmıhtan indirilmesi, kadınlar boş mezar başında, İsa’ nın cehenneme inmesi(Anastasis), altında yine kısmen tahrip olmuş ve bölgede nadir rastlanan cennet sahnesi yer almaktadır. Burada çıplak vaziyette palmiye ağaçlarının içinde İsa ve yanında yaprak tutan Meryem ile İbrahim peygamberin kucağı sahnesi yer almaktadır. Güney duvarı: Son yemek, Judas’ın ihaneti, Vaftiz sahnesi, hemen altında Meryemin ölümü(Koimesis) ve üç İbrani gencin fırında yakılması sahnesi bulunmaktadır. Bunların da altında bulunan üç nişten birinin içinde Konstantin ve Helena, diğer iki nişten din şehitlerine ait birer portre yer almaktadır. Birinci katta sembolik desenler vardır. Gerek alt gerekse üst kat beşik tonozlu bir tavana sahiptir. Alt katta bir papaz odası ve şarap mahzeni bölümü de göze çarpar. Kilise tek apsislidir; apsisin sağında ve solunda tek sütunlu, küçük kubbeli iki tane baldaken dizaynını andıran, komünyon amaçlı birer bölme vardır, sütunları zarar görmüştür. Buralardaazizlerin ellerinde kilise maketiyle ayakta durur biçimde çizildiği görülüyor, bunlardan girişe göre sağ tarafta olanda yalnızca Panteleimon adını okuyabildim, diğerleri kazınmamış ama zamanın tahribatı onları biraz okunaksız hale getirmiş. Apsis tonozunda Mikail ve Cebrail’in; apsisin ön yüzeyinde solda bir azizenin, sağda ise azizin resimleri görülüyor. Özellikle apsis bölümünde gerek resimlemede gerek mimarlıkta simetrik düzen ve özgünlük çok belirgin. Burada bir örneğine de Gümüşler’de rastladığım Müjde sahnesi var. Apsise yüzümüzü çevirince solda üstte Cebrail ve bir güvercin; sağda üstte ise bir güvercin ve Meryem görülür. Cebrail müjdeyi verdiği anda simgesi Güvercin olan Kutsal Ruh’un Cebrail’den Meryem’e geçişi bundan daha güzel anlatılamazdı. Tavandaki resim programı çevrimli anlatım düzenine uymaz, belli bir sıra yoktur. Madalyonlardaki resimler apsis bölümünden başlayarak sırasıyla şu peygamberlere aittir: Davut, Süleyman, İlyas , Nuh, Yeremiya ve Manasis. Girişe göre sol duvarda (kuzey duvarında)çok güzel çizilmiş bir beyaz at vardır. Binicisinin resmi tahrip olsa da bunun Aziz Yorgos olduğu düşünülebilir. Onun sağında yüzü tahrip olmuş, ancak Aziz Artemios yazısı okunabilen bir aziz, en sağda ise kazınmış bir bağışçı resmi vardır. Burada argirios (yani para verenler, bağışçılar) yazısı göze çarpıyor. Resmin sağ ve sol üst köşelerinde Tanrı’nın ayia triada (kutsal üçleme) işareti yapan ille sembolize edildiği görülüyor. Girişe göre sağ duvarda büyükçe çizilmiş bir Konstantin ve Helena resmi yer alır. İki figürün arasındaki haç Konstantin- Helena haçıdır.(Bence buna “gerçek haç” da denilebilir.) Sağda pencere biçimli bir nişte Aziz Prokopios ve Aziz Dimitrios’un resimleri vardır. Girişe göre merdivenin arkasında kalan narteks duvarında kilisenin en karakteristik figürleri görülür. Bu resimler konu bakımından Ihlara Yılanlı’yı akla getirmektedir. En üstte iki atlı aziz bir meleğin sağına ve soluna yerleştirilmiştir. Bunun altında kilisenin penceresi vardır. Pencerenin solunda cehennem (veya mahşer) sahnesi görülür ki, burada ejder sırtına binmiş zebaniler, cezaya götürülen ruhlar resimlenmiştir. Pencerenin sağında ise ruhların tartıya çıkarılması sahnesi vardır. Pencerenin altında solda ortada Irini adı okunan bir bağışçı ve çocukları, onun yanında adı okunamayan bir azize yer alır. Aslında kilise bu azizenin adına yapıldığı ve adının Vaftizci Yahya Kilisesi olmadığı bu resimden anlaşılır. Çünkü o çağda kiliselerin hangi azize adandığı bağışçı resimlerinin yanına yazılırdı. Burada da benzer durum vardır. Yine ayrıca bu kilisedeki vaftiz sahnesi de çok etkileyicidir; özellikle insan yüzlerinin bölgenin niteliklerini fazlasıyla açığa vurması yönünden ilgi çekici sayılır. Bu resmin sağında niş içinde tahrip olmuş ama Paraskevi olduğu okunabilen resim, en sağda ise Azize Kiryaki resmi vardır.
__________________ | ||
20-02-2008, 02:58 | #3 | ||
AyNaKoLiK Üyelik tarihi: Dec 2007
Mesajlar: 4.036
Tecrübe Puanı: 28 | hehhe gülşehir -nevsehir....saol
__________________ senin olduğun karanlığı sensiz aydınlıktan daha çok seviyorum.. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |