Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-04-2007, 18:47   #5
YST
 
YST - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bakın neler yazmış
Click the image to open in full size.
DERELİ’NİN KARARLARI MİDEMİ BULANDIRDI... BEŞİKTAŞ BU TURU HAKEM KARARIYLA GEÇTİ.. BİR GÜN BU STATLARDAN BU OLAYLAR YÜZÜNDEN ÖLÜ ÇIKACAK, BUNUN SORUMLUSU ULUSOY VE EKİBİDİR.. ÇOK AKILLI BİR F.BAHÇE SEYİRCİSİ VAR. ONLARI NİNNİ SÖYLEYEREK UYUTMAYIN!..
28.04.2007 10:02


Ulusoy'un eseri

Fenerbahçe- Beşiktaş maçında Selçuk Dereli’nin kararları midemi bulandırdı. Ama esas sorumlu hakemler değil, Ulusoy ve ekibidir. Artık o hale geldiler ki, kendilerini eleştirenlere vatan haini diyorlar, kendilerine de vatan sever.

ŞANSAL Büyüka, ile bazen tartışırız. O derki, "Erman tuttuğun hakemi tam tutuyorsun, tutmadığını da hiç sevmiyorsun." Hatta yorumlarından sonra o bir şey söylemese bile bakışlarından, "Bu Erman yine şartlandı" diye düşündüğünü hissediyorum.

İsmet Arzuman’ı, Selçuk Dereli’yi, Kuddusi Müftüoğlu’nu tanımam. 3’ü de FİFA hakemi. Mesela Selçuk Dereli. Hani bir laf vardır ya, "Çok iyi çocuk. Kız kardeşim olsa ona veririm, eniştem olsun ama hakem olmasın" diye...

Fortis Maraton yapmadığımız için ve Ankara’da olduğumdan dolayı bu maçı ayaklarımı uzatarak televizyondan izledim. Diğer Türk büyüğü yazarlar gibi... Yani televizyondan izlediğim maç için yazıyorum. (Ama onlar bu ibareyi koyamazlar, sanki canlı izliyormuş gibi yaparlar..)

Biz maça dönelim.. Ve çok açıdan 90 dakikayı hatta daha fazlasını yorumlayalım. Maç öncesinden başlayarak. Lig TV yayın ekipleri geliyor, stada kamera yerleştirecekler. Aziz Yıldırım’ın emriyle ters açı kameraları yerlerine konulmuyor. Neymiş, "Bu kameralar protokol tribünündeki Aziz Yıldırım’ın görüntülerini yayına veriyorlarmış." Ve maalesef Futbol Federasyonu temsilcileri de Yıldırım’ın bu kararını değiştirememişler. Yani federasyon yayıncı kuruluşuna sahip çıkamamış.

Telefonumu kapadım

Maç başlıyor. Daha 20. dakika olmadan 2 telefonum da cayır cayır ötmeye başladı. O dakikalardan itibaren maçın sonunun kötü olacağı benim açımdan belli olmuştu. İki telefonumu da kapattım. Çünkü cevap vermekten maçı izleyemeyecektim.

Beni telefonlarımı kapatmaya iten sebep neydi?

Hakem kabiliyetsiz olabilir, penaltıyı da, faulü de yanlış verebilir. Bunların hepsine tamam. Ama bir hakem, hep bir tarafın lehine futbolcuların önünü açarken, diğer taraftaki futbolcuların önünü kapatıyorsa, ben ona şüpheyle bakmaya başlarım. Maç başlıyor, Baki, Tuncay’ın peşinde. Topu alabilirse alıyor. Alamazsa tekmeyi basıyor. O bunları yaptıkça Selçuk Dereli herhalde kafasını başka tarafa döndürüyor. Yanımda futboldan anlamayan birisi var. Diyor ki, "Beşiktaş’ın teknik direktörü, bu uzun boylu, saçları olmayan oyuncuyu neden değiştirmiyor" dedi.

"Niye" dedim, "Onu hakem birazdan atacak" diye yanıt verdi. Ama Tigana, Baki’ye dokunmadı. Niye, çünkü sahadaki hakemi çözmüş. Baki ne yaparsa yapsın atılmayacak. Nitekim bunu Baki de biliyor Tuncay da. Ve bir pozisyonda Tuncay kendi alanından çıkarken, yani mesafe Beşiktaş kalesine 75 metre varken, havada uçuyor ve tekmeyi Tuncay’a yapıştırıyor. Bunun futboldaki karşılığı ikinci sarıdan kırmızı değildir. Direk kırmızıdır. Selçuk’a bakıyorsunuz, tık yok. Yani Beşiktaş 10 kişi kalacak. Bu dakikadan sonra maç Fener’in lehine değişir mi, yoksa uzar mı, orasını Allah bilir. Benim esas midemi bulandıran ikinci pozisyona geliyorum.

Mehmet Sedef topu eliyle çalıp hücuma çıkıyor. Refleksle elle oynama değil. Kasıt var. Pozisyon hakemin gözünün önünde kabak gibi. O devam diyor. Bu kararın ardından bir seyirci patlaması, 70 metre uzaktaki iki nolu yardımcının bayrağı havada. Selçuk’un 10 metreden göremediğini o 70 metreden görüyor ve Selçuk’a zorla elle oynama kararı verdiriyor. Hem de elle kasıtlı oynamayı göstererek bir de sarı kart vermesi için onu uyarıyor.

Suçüstü yakalandı

Selçuk sarı kartı vermiyor. Fakat tesadüf bu ya, maçın yönetmeni Musa Çözen yardımcı hakemin yüz ifadesini görmek için kameraları ona bir kez daha zoomluyor. Dereli burada suçüstü yakalanıyor.

Ne demişler, "Hiç bir cinayet kusursuz değildir" Yardımcı hakem, ikinci defa Selçuk’u sarı kart göstermesi için uyarıyor. Selçuk da ona uzaktan, "Sen karışma" biçiminde bir hareket yapıyor. Çünkü bu saniyeden sonra yardımcı hakemin yüz ifadesi değişiyor, "Bana ne kardeşim vazifemi yaptım seni ikaz ettim" diyor.

Peki Dereli’ye soruyorum. Baki’nin kaleciye net bir şekilde faul yaparak gol attığı pozisyonda, önce golü veriyorsun. Ama yine aynı yardımcı faul işareti yaparak ve bayrağı kaldırarak seni ikaz ediyor. Bu yardımcının kaldırdığı veya kaldırmayı tüm pozisyonlarda ve bu gol pozisyonunda ona uyuyorsun, herkesin hem fikir olduğu Mehmet Sedef’in pozisyonunda ikinci sarıyı yani kırmızı kullanamıyorsun.

Futbolda bir takımın 10 kişi ya da 9 kişi kalması önemli bir olaydır. Bir bakıma eksik kalan takımın havlu atmasıdır. Tıpkı seneler önce oynanan Yozgat- G.Saray maçında, gözünün önünde rakibine tekme atan Sergen Yalçın’ı atamadığı gibi, önceki günde Selçuk Dereli, hem Baki’yi, hem de Mehmet Sedef’i atamadı.

Hal böyle olunca insanın aklına karpuz kabuğu giriyor;

a- Hakem bir yerden emir aldı.

b- Bu hakemin futbolcu atmaya gücü yetmedi. (hem de deplasman takımından)

c- Bu hakem, hakemliği bilmiyor. (Ama FİFA hakemi)

d- Hiçbiri. (Biz hıyarız)

Böyle bir hakemden Gökhan Zan’ın yaptığı net penaltıyı da vermesi beklenemez. Şimdi bazıları diyebilir ki, Fenerbahçe’den futbolcu atılmaz mıydı? Evet atılırdı, topu yere vuran Lugano’yu zaten attı. Ali Tandoğan’a aynen Baki gibi karate yapan Uğur Boral’ı atamadı. Baki’ye lisanen herşeyi söyleyen Tümer’i atamadı. Neden biliyor musunuz?

Çünkü Dereli, mesaisini bitirip tatile çıkmıştı. Benim değerlendirmelerime göre, Beşiktaş bu turu boks müsabakalarında olduğu gibi hakem kararıyla geçti.

Yönetici mi taraftar mı?

Şöyle bir geçmişe dönüyorum, bu Selçuk Dereli, İsmet Arzuman, Kuddusi Müftüoğlu gibi hakemler yüzünden ben hakemliğe başladım. Çünkü sahanın içinde futbolcu olarak emek veriyorsunuz. Hem de yıllarca ama maalesef dilim varmıyor söylemeye, çalınan düdükler ve kalkan bayraklar yüzünden çok şeyinizi kaybediyorsunuz.

Maç bitiyor, gözlerim faltaşı gibi açılmış bir şekilde Ali Koç’u izliyorum. Tamam senin takımın haksızlığa uğramış. Tur elinden alınmış hepsine varım.

Tepkilisin. Ama sen taraftar değilsin, yöneticisin. Sen en son ve en sakin konuşacaksın. Düzgün cümleler kuracaksın ki, zehir zemberek olacak ama seviyeyi düşürmeyeceksin. Çünkü yine yanımda oturup o futbolu bilmeyen arkadasım dedi ki, "Türkiye’nin 1 numaralı grubunun patronu, acaba bu tarz mı yönetiyor şirketlerini" dedi.

Bir gün bu statlardan bu olaylar yüzünden ölü çıkacak. Kan zaten devamlı akıyor. Bunun baş sorumlusu Haluk Ulusoy ve ekibidir. Çünkü onları iyi tanıdığımı sanıyorum. Onlar artık o hale geldiler ki sevgili okuyucular, kendilerini eleştirenlere vatan haini diyebiliyorlar. Kendilerine de vatan sever.

Ve bunlardan biri çıkıp bir televizyonda bu cümleleri söyleyebiliyor. Aslında top yekün o vatandaşı mahkemeye vermek lazım. Değer mi, bence değmez. Çünkü onu adam yerine koyarsınız.

Haluk Ulusoy işine geldi mi, vatan, millet der veya dedirtir. Ama 1.5 ay önce yazdığım yazıya hala cevap veremediği gibi, beni mahkemeye de veremedi.

Eğer, benim şahidim, Osman Çağlıkoç -Allah uzun ömür versin- bir gün başına bir şey gelirse bu Haluk beni ertesi gün mahkemeye verir. O zaman da der ki, "Bunu söyleyen de ********, yazan da." Sen çok yaşa Osman Çağlıkoç. ben de şerefimi kurtarayım. Başkalarının şerefi beni ilgilendirmiyor.

NOT 1

Ali Koç ve Murat Özaydınlı maçtan sonra Lig TV’nin görüntü seçmesinden şikayetçi oldular. Ben 70 milyon Türk vatandaşından biri olarak yukarıdaki yazıyı naklen yayın yapan kuruluşun görüntülerine bakarak yazdım. Bu maçta görevli Musa Çözen ve ekibinin ne şartlarda yayın yaptığını ve yaptırıldığını bir kısmını zaten yukarıda yazdım. Ama sizler futboldaki yönetim başarısızlığınızın tümünü karşı taraflara yıkmayın. Çok akıllı ve dikkatli bir F.Bahçe seyircisi de var. Unutmayın. Onlara da fazla ninni söyleyerek uyutmayın.

NOT 1

Maalesef bazı şeyleri söyleyince veya yazınca her tarafa ters geliyoruz. Birgün F.Bahçe yöneticisi TV’ye çıkar dertlenir, hem kendi seyircisine, hem de diğer kulüplere beni hedef gösterir.. Bir bakarsınız, bir başka gün Beşiktaş Yönetimi, internet sitesinde beni yaylım ateşine tutar.

Ali Sami Yen’e giderim, tempolu küfürle karşılanırım. Ya da 3 hafta önceki gibi, Bursa’da toplu küfürle. Bunların hepsi nedendir? Bütün bu muhteremler kendilerini çok uyanık zannederler, kendi borazancıbaşı kulüp yazarları bunları söylemezler ve yazamazlar. Söyleyen ve yazan bir kaç kişiyi de seyircilerine hedef gösterirler de ondan.
YST Ofline   Alıntı ile Cevapla