31-01-2008, 01:10
|
#3 |
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 23
Tecrübe Puanı: 18  | İş dünyası liderleri bugün şirketlerinin kâr ve zarardan başka şeylerle de ilgilendiklerini, sadece hissedarlarına değil, bir bütün olarak topluma karşı da sorumluluk taşıdıklarını söylüyorlar. Artık şirketlerin doğasını, şirketin sadece hissedarlarına karşı değil, topluma karşı da taşıdığı sorumluluk duygusu tanımlamaya başlamıştır: ne olunması gerekiyor, ne yapılmalı ve ne yapılamaz. Artık şirketlerden sadece iyi mal değil iyilik de bekleniyor çoğu kez; sadece değerin değil, ahlâki değerlerin de peşine düşmeleri ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için yardım etmeleri de. Harvard’da işletme hocalığı yapmış olan Ira Jackson, şirketlerin sosyal sorumluluk sahibi olma tavırlarının kapitalizmin yepyeni bir evresini müjdelediğine inanıyor ve bu evreye “vicdanlı kapitalizm” adını veriyor. Onun görüşünü destekleyecek fazlasıyla kanıt mevcut. Artık şirketler, kendi web sitelerinde ve yıllık raporlarında sosyal ve çevresel girişimlerde bulunmakla övünüyorlar. Friedman, şirket yöneticileri için sadece tek bir sosyal sorumluluk olduğuna inanıyor. Bu, b,r ahlâki zorunluluktur. Kâr yerine sosyal ve çevresel hedefleri tercih eden yöneticiler aslında ahlâksızdır. Yine de, Friedman’a göre şirket sosyal sorumluluğunun hoş görülebileceği tek bir durum var. Sosyal ve çevresel değerlere hissedarlarının servetlerini maksimize etme araçları olarak yaklaşan yöneticiler hatalı davranmıyorlardır. “Tıpkı bir otomobili satmak için otomobilin önüne güzel bir kız koymaya benziyor. Amaç burada güzelliği desteklemek değil, otomobilleri satmak.” Şirketler yasaya göre oluşturulur ve yasanın belirlediği amaçlarla donatılırlar. Yasa, müdür ve yöneticilerin neleri yapabileceklerini, neleri yapamayacaklarını ve ne yapmaları gerektiğini belirler. Smith 1776 tarihli klasik yapıtı Milletlerin Zenginliği’nde, şirketlerin malikleri olan hissedarların kendi işletmelerini işletmeyip bu görevi profesyonel yöneticilere devretmeleri olgusunun canını sıktığını söylemişti. “Öteki insanların parasını” işletirken, kendi paralarına karşı duydukları “endişeli ihtiyatı” taşımayacakları için profesyonel yöneticilere güven duyulamaz diye yazıyordu Smith ve “dolayısıyla bu tür bir şirketin işletilmesinde ihmalkârlık ve müsriflik az çok yaygınlaşacaktır. “Bir şirket, tüketicilerinin çıkarları ve istekleriyle aynı istikamette ilerlediğinde, performans artar” diyor Browne. “En geniş anlamıyla bir şirkete ait itibarın, kendi ticari serveti üzerinde doğrudan bir etkisi vardır.” Şirketin “petrolün ötesinde” olma iddiasına, güneş enerjisi ve diğer alternatiflerle ilişkisine rağmen, Browne’un yeşil gündeminin gerisindeki asıl hedef, petrokimyasallara yönelik tüketici talebini sürdürmektir. Sosyal sorumluluk ve hissedarlar hakkındaki retorik her ne olursa olsun, ilaç şirketlerini yöneten Hank McKinnel gibi insanlar her ne kadar iyi duygular ve niyetler taşırlarsa taşısınlar, şirketler her ne kadar hayır işleri programları uygularlarsa uygulasınlar ve kaç kişi korkunç ölümlerden korunabilirse korunsun, kâr-amaçlı şirketler ilaçları kâr için üretiyor. İşte malî sonuç budur. Bir şirket sadece kendi durumunu iyileştirmek için hayır işleyebilir; ne kadar hayır işleyebileceği hususunda büyük bir sınırdır bu. Sosyal sorumluluk sahibi şirketlerin hayırsever retoriği ve hayır işleri, cazip şirket imajları yaratıyor; muhtemelen dünyaya da birtakım yararları dokunuyor. Ne var ki, şirketin asıl kurumsal doğasını değiştirmiyorlar: gözünü kırpmadan kendi özçıkarına olan bağılılığını. Roddick’in hikâyesi, bir yöneticinin ahlâki kaygılarının ve diğerkâmcı arzularının eninde sonunda şirketinin asıl hedeflerine yenik düşmek zorunda olduğunu gösteriyor.
[FONT='Times New Roman','serif'] İçinde barınan insanlardan farklı olarak şirket sadece ve sadece kendi çıkarına bakıyor.[/font]
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. |
| |