Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-06-2006, 08:01   #1
whocares
 
whocares - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Unhappy Bir Astsubaydan....

......ili kirsalinda teröristlerin dur ihtarina atesle karsilik vermesi
sonucu çikan çatismada güvenlik görevlisi sehit oldu.

Ya da .....ilinde devriye görevini yerine getiren aracina açilan ates
sonucu..güvenlik görevlisi sehit oldu.

Ya da ......ili kirsalinda teröristlerce dösenen mayinin patlamasi
sonucu
asker yaralandi..

Bu nasil baslar biliyor musunuz?

Hava o kadar sicaktir ki beyninizdeki sivinin buharlasip uçtugunu
düsünürsünüz. Olustugu anda kuruyup giden ter damlaciklarindan geriye
kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanini kaplamistir.

Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadigi için
elinizdeki
tüfeginizin metal kismi avucunuzun içinde vicik, vicik oynar.
Ter ile islanan çeligin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdügünüz
her
yere siner.

Önünüzde yürüyen adamin, ayaginin kuru toprakla her temas edisinde
çikan
toz, agzinizin kupkuru olmasina ve zor nefes almaniza sebep olur.

Sirt çantanizin aski kayislari yüzünden omuzlarinizi hissetmezsiniz.
Kült
agrilari ancak çantayi sirtinizdan çikardiginizda fark edersiniz.

Bastiginiz her tas parçasi, her çali ve bir ayaginizin kaplayabildigi
her
yeryüzü parçasindan çikan sesi duyarsiniz.

Yürüdügünüz yerdeki her Agustos böceginin sesini, dallardaki kuslari,
yüzünüzün etrafinda ürkütücü devriye uçuslari yapan arilarin kanat
seslerini, agziniza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük
yaralarin üzerine konmaya çalisan sineklerin viziltilarini, ayaginizi
bastiginiz yerden havalanan yesil çekirgenin küçücük cüssesine ragmen
çikardigi tok kanat sesini en ince ayrintisina kadar duyarsiniz.

Sonra, kendi teçhizatinizin ve önünüzdeki arkadasinizin ve arkanizdaki
arkadasinizin teçhizatlarinin çikardigi düzensiz seslerin her birini
ayri
ayri duyarsiniz.

Ve ayni anda önünüzdeki arkadasinizin nefes alislarini duyarsiniz,
öksürmesini ve hapsirmasini da duyarsiniz.

Telsizinizden çikan seslerin ve cizirtilarin her biri ayri ayri katilir
bu
senfoniye.

Ter ve tozun birlesmesinden olusan kaygan çamur, postalin içindeki tüm
ayaginizi kaplamistir, çoraplar önce su toplayip sonra patlayan yerlere
adeta bir deri gibi yapismistir.

En çok yapmak istediginiz sey ayaklarinizi yikayip, çoraplarinizi
degistirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda.

Çünkü...

Çünkü hangi çalinin dibinde, hangi kayanin arkasinda sizi bekledigini
bilmediginiz ihaneti arayip bulmaniz ve yok etmeniz gerekmektedir.

Bütün masumlarin hayati ve huzuru size emanet diye, ögretmenler bayrak
diregine asilmasin diye, kundaktaki bebekler kursunlanmasin diye,
binlerce
yillik emanete halel gelmesin diye kahpeligi ve ihaneti yok etmeniz
gerekmektedir.
Çünkü bunun için bayragin, silahin, namusun ve serefin üzerine yemin
etmissinizdir.

Çünkü önemli olan ayaginiz degil, ülkeniz, bayraginiz ve onurunuzdur.

Iste bu yüzden lükstür ayak yikamak, çorap degistirmek. Iste bu yüzden
senfoniye dönüsmüstür bütün o düzensiz sesler güruhu.

Sonra!..

Sonra birden tüm sesler kesilir, biçagin dali kestigi gibi, makasin
kâgidi, pensenin bir hoparlör kablosunu kestigi gibi... Bir anda...
Kuslarin sesleri, arilarin ve sineklerin viziltilari, çekirgenin kanat
sesleri hepsi bir anda biter.

Gözlerinizi açtiginizda önünüzdeki arkadasinizi degil, gökyüzünü
görürsünüz, yere düsmüs oldugunuzu anlamaniz birkaç saniye sürer.

Tek hissettiginiz kesif bir barut ve yanik et kokusudur, yüzünüzün
toprak
parçalariyla kaplandigini fark edersiniz, temizlemek için
çalismazsiniz.

Arkadaslarinizin bagirarak kosusturdugunu görür ama kulaginizdaki
çinlama
ve ugultudan seslerini duyamazsiniz. Sesleri yavas yavas duymaya
basladiginizda ayaga kalkmaya çalisirsiniz ama basaramazsiniz.

Yine birkaç saniye sonra arkadaslarinizin sesleri arasinda "mayin"
kelimesini ayirt eder ve kalkmaya çalistiginizda ayaginizdaki yogun
agriyi
fark edersiniz.

Ayaginiz yoktur ama yine de agridigini hissedersiniz.

Ne oldugunu anlamak için baktiginizda ise parçalanmis pantolonunuzun ve
kopmus ayaginizin farkina varirsiniz. Iste her sey o anda baslar.

Avaziniz çiktigi kadar bagirirsiniz. Sonra, nefesiniz biter. Sonra,
yeniden nefes alirsiniz ve yeniden bagirmaya baslarsiniz. Sonra yine
nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...

Yaniniza ilk gelen arkadasiniz size, "fazla bir sey yok, sadece küçük
bir
yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadasiniz konusurken de,
helikopterle hastaneye götürülürken de artik bir ayaginizin olmadigini
biliyorsunuzdur. Hep bir soru çinlar kafanizin içinde "neden ben, neden
ben, neden ben ?"

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yillar sonunda, diz
kapaginizin on iki santim altindan takili olan ve her aksam yatarken
veya
banyoya girerken çikarip kenara koydugunuz takma bacak artik bir
uzvunuz
olmustur.

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârliginiz sayesinde vatan var
olacaktir. Sizin bir bacaginizin ne önemi vardir ki!

Artik kosamayacak olmanizin, yazin herkes gibi havuza, denize
giremeyecek
olmanizin da hiç önemi yoktur. Vatan sag olsun yeter.

Sonra birilerinin, sizin ödediginiz vergilerle Fransiz
televizyonlarinda,
ugruna yarim kaldiginiz vatan hudutlarini hiçe sayan programlara finans
sagladigini okursunuz. Ayni dillerin bundan pismanlik duymadiklarini
söylediklerini de okursunuz.

Pamuk'lari, Dink'leri, okursunuz, Bizans çocuguyum diyenleri duyar, Ali
Kemallere tanik olursunuz, "koçlar gibi satanlari "görürsünüz. .

Türk Bayraklarinin yakildigini, görürsünüz. Baslarina çuvallar
geçirilip
asagilanarak elleri arkalarindan baglanan Türk askerlerini görürsünüz.

Bu asagilanmaya cevap verecek tanklarin motor seslerini,
helikopterlerin
kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayi beklersiniz
ama
duyamazsiniz.

Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara "bayrak"
diyenleri görürsünüz, "uçaklarini çek", "valiyi çek" diyen baskanlari
ve
karsilarinda kekeleyen riyaseti görürsünüz.

Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, ögretmene ates eden, yol kesip
soygun yapan, köy yakan, okul yikan, mayin döseyen teröristlerin sadece
"ben bir sey yapmadim" demelerinin esas kabul edilip, "suçsuz"
sifatiyla
serbest birakildigini görürsünüz.

Susanlari, konusmasi gerektigi halde susanlari görürsünüz, konusanlar
her
konustugunda, kekeleyenler her kekelediginde ve susanlar her sustugunda
siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasinda.

Gövdenizden o topraga akan kan, bu defa içinize akar,
inandiklariniza,ugrunda savasarak kendi kaninizi akitmak pahasina
tertemiz
tuttugunuz degerlerinize akar.

Sizin kaya arkalarinda, çali diplerinde aradiginiz ihanet gelir
akliniza,
o mayinlari yerlestiren eller gelir. Sorgulamaya baslarsiniz: "Biz bu
ihaneti dogru yerde mi aradik, kuyrugunda dolastigimiz yilanin basi,
hep
gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsiniz kendinize.

Onlara verilen maas'in sizin vergilerinizden ödendigini, içinize
sindiremezsiniz, uykulariniz kaçar, neden bu vatani sizin kadar
sevmediklerini düsünürsünüz.

Bu vatan onlarin da vatani degil mi?

Onlar da, tipki benim gibi namusun ve serefin üstüne yemin etmedi mi?
diye
sorarsiniz kendi kendinize.

Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on bes yasinda bir askeri okul ögrencisi
iken her adimda söylediginiz, beyninize ve yüreginize naksettiginiz
sözler
gelir akliniza": VATAN, SANA CANIM FEDA"

Geri kalan tüm hayatinizin ilk bes dakikasi, böyle baslayacak iste ve
hayatiniz böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savasacaksiniz
ihanetle, her seye ve herkese ragmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti
bitirene kadar.

Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanlarin neler
yasadigini, neler hissettigini, size ragmen ve sizin için neler
yaptiklarini, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okudugunuz ya da
televizyonda duydugunuzdan daha fazladir yasananlar.

Yani aslinda gazetelerin iç sayfalarindaki, minicik karelerde
okudugunuz;
"...ili kirsalinda teröristlerce dösenen mayinin patlamasi sonucu, bir
güvenlik görevlisi yaralandi!" haberi aslinda o kadar da kisa degildir.

Sizin, daha okudugunuz gazetenin arka sayfasina geçerken unuttugunuz,
falanca mankenin otel odasi maceralarina, ya da uyusturucu komasindan
ölen
ogluna "sehit" deyip Türk bayragi "örten kadinin haberine
ayirdiginizdan
daha uzun zaman ayirmadiginiz bu küçük haber, birileri için bir ömür
boyu
sürecek ve asla unutulmayacaktir.

Ve siz unuttuktan sonra da baska birileri, "ne için?" dendiginde "vatan
için" diyecekleri fedakârliklarini size ragmen yapmaya devam
edeceklerdir.

Sizin uyusmuslugunuza, duyarsizliginiza ragmen, sizin rahatliginiza,
sizin
vicdanlariniza ragmen bu kahramanca fedakârliklar ve bu ilk bes
dakikalar
yasanmaya devam edecektir.

Asla unutmayiniz basinizin üstündeki egemenlik örtüsünün payandasi
kopan
bacaklar, bedeli ise size ragmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen
canlar, sicak yuvalarini, babalarinin yüzlerini unutan küçücük
çocuklarini
düsünmeden vakfedilen hayatlardir.

Ne kadarini anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mi
bilmiyorum,
ama birileri bunlari yasadi, birileri hala yasiyor ve emin olun yasli
dünya döndükçe, Türk vatani ve Türk Bayragi için birileri daha tüm
bunlari
yasayacak.

Gördügünüz gibi size bir hayli uzak bir yasam biçimi bu. Masalarda
oturup
"aydinca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor degil mi?

Bir an için bile olsa kendinizi onlarin yerine koyasiniz diye "siz"
diyerek yazdim, sizin onlardan biri olamayacaginizi biliyorum.

"Siz" kim misiniz?
Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!
Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz.
"Siz" de bilin ki biz asla unutmayacagiz.

"VARLIGIM TÜRK VARLIGINA ARMAGAN OLSUN"

Oktay Yildirim / Emekli Astsubay
__________________
KARGALAR SÜRÜYLE KARTALLAR YANLIZ UÇAR...
whocares Ofline   Alıntı ile Cevapla