|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
29-06-2006, 08:01 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 44
Mesajlar: 115
Tecrübe Puanı: 18 |
......ili kirsalinda teröristlerin dur ihtarina atesle karsilik vermesi sonucu çikan çatismada güvenlik görevlisi sehit oldu. Ya da .....ilinde devriye görevini yerine getiren aracina açilan ates sonucu..güvenlik görevlisi sehit oldu. Ya da ......ili kirsalinda teröristlerce dösenen mayinin patlamasi sonucu asker yaralandi.. Bu nasil baslar biliyor musunuz? Hava o kadar sicaktir ki beyninizdeki sivinin buharlasip uçtugunu düsünürsünüz. Olustugu anda kuruyup giden ter damlaciklarindan geriye kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanini kaplamistir. Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadigi için elinizdeki tüfeginizin metal kismi avucunuzun içinde vicik, vicik oynar. Ter ile islanan çeligin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdügünüz her yere siner. Önünüzde yürüyen adamin, ayaginin kuru toprakla her temas edisinde çikan toz, agzinizin kupkuru olmasina ve zor nefes almaniza sebep olur. Sirt çantanizin aski kayislari yüzünden omuzlarinizi hissetmezsiniz. Kült agrilari ancak çantayi sirtinizdan çikardiginizda fark edersiniz. Bastiginiz her tas parçasi, her çali ve bir ayaginizin kaplayabildigi her yeryüzü parçasindan çikan sesi duyarsiniz. Yürüdügünüz yerdeki her Agustos böceginin sesini, dallardaki kuslari, yüzünüzün etrafinda ürkütücü devriye uçuslari yapan arilarin kanat seslerini, agziniza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaralarin üzerine konmaya çalisan sineklerin viziltilarini, ayaginizi bastiginiz yerden havalanan yesil çekirgenin küçücük cüssesine ragmen çikardigi tok kanat sesini en ince ayrintisina kadar duyarsiniz. Sonra, kendi teçhizatinizin ve önünüzdeki arkadasinizin ve arkanizdaki arkadasinizin teçhizatlarinin çikardigi düzensiz seslerin her birini ayri ayri duyarsiniz. Ve ayni anda önünüzdeki arkadasinizin nefes alislarini duyarsiniz, öksürmesini ve hapsirmasini da duyarsiniz. Telsizinizden çikan seslerin ve cizirtilarin her biri ayri ayri katilir bu senfoniye. Ter ve tozun birlesmesinden olusan kaygan çamur, postalin içindeki tüm ayaginizi kaplamistir, çoraplar önce su toplayip sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapismistir. En çok yapmak istediginiz sey ayaklarinizi yikayip, çoraplarinizi degistirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda. Çünkü... Çünkü hangi çalinin dibinde, hangi kayanin arkasinda sizi bekledigini bilmediginiz ihaneti arayip bulmaniz ve yok etmeniz gerekmektedir. Bütün masumlarin hayati ve huzuru size emanet diye, ögretmenler bayrak diregine asilmasin diye, kundaktaki bebekler kursunlanmasin diye, binlerce yillik emanete halel gelmesin diye kahpeligi ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir. Çünkü bunun için bayragin, silahin, namusun ve serefin üzerine yemin etmissinizdir. Çünkü önemli olan ayaginiz degil, ülkeniz, bayraginiz ve onurunuzdur. Iste bu yüzden lükstür ayak yikamak, çorap degistirmek. Iste bu yüzden senfoniye dönüsmüstür bütün o düzensiz sesler güruhu. Sonra!.. Sonra birden tüm sesler kesilir, biçagin dali kestigi gibi, makasin kâgidi, pensenin bir hoparlör kablosunu kestigi gibi... Bir anda... Kuslarin sesleri, arilarin ve sineklerin viziltilari, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter. Gözlerinizi açtiginizda önünüzdeki arkadasinizi degil, gökyüzünü görürsünüz, yere düsmüs oldugunuzu anlamaniz birkaç saniye sürer. Tek hissettiginiz kesif bir barut ve yanik et kokusudur, yüzünüzün toprak parçalariyla kaplandigini fark edersiniz, temizlemek için çalismazsiniz. Arkadaslarinizin bagirarak kosusturdugunu görür ama kulaginizdaki çinlama ve ugultudan seslerini duyamazsiniz. Sesleri yavas yavas duymaya basladiginizda ayaga kalkmaya çalisirsiniz ama basaramazsiniz. Yine birkaç saniye sonra arkadaslarinizin sesleri arasinda "mayin" kelimesini ayirt eder ve kalkmaya çalistiginizda ayaginizdaki yogun agriyi fark edersiniz. Ayaginiz yoktur ama yine de agridigini hissedersiniz. Ne oldugunu anlamak için baktiginizda ise parçalanmis pantolonunuzun ve kopmus ayaginizin farkina varirsiniz. Iste her sey o anda baslar. Avaziniz çiktigi kadar bagirirsiniz. Sonra, nefesiniz biter. Sonra, yeniden nefes alirsiniz ve yeniden bagirmaya baslarsiniz. Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine... Yaniniza ilk gelen arkadasiniz size, "fazla bir sey yok, sadece küçük bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadasiniz konusurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artik bir ayaginizin olmadigini biliyorsunuzdur. Hep bir soru çinlar kafanizin içinde "neden ben, neden ben, neden ben ?" Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yillar sonunda, diz kapaginizin on iki santim altindan takili olan ve her aksam yatarken veya banyoya girerken çikarip kenara koydugunuz takma bacak artik bir uzvunuz olmustur. Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârliginiz sayesinde vatan var olacaktir. Sizin bir bacaginizin ne önemi vardir ki! Artik kosamayacak olmanizin, yazin herkes gibi havuza, denize giremeyecek olmanizin da hiç önemi yoktur. Vatan sag olsun yeter. Sonra birilerinin, sizin ödediginiz vergilerle Fransiz televizyonlarinda, ugruna yarim kaldiginiz vatan hudutlarini hiçe sayan programlara finans sagladigini okursunuz. Ayni dillerin bundan pismanlik duymadiklarini söylediklerini de okursunuz. Pamuk'lari, Dink'leri, okursunuz, Bizans çocuguyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanik olursunuz, "koçlar gibi satanlari "görürsünüz. . Türk Bayraklarinin yakildigini, görürsünüz. Baslarina çuvallar geçirilip asagilanarak elleri arkalarindan baglanan Türk askerlerini görürsünüz. Bu asagilanmaya cevap verecek tanklarin motor seslerini, helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayi beklersiniz ama duyamazsiniz. Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara "bayrak" diyenleri görürsünüz, "uçaklarini çek", "valiyi çek" diyen baskanlari ve karsilarinda kekeleyen riyaseti görürsünüz. Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, ögretmene ates eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yikan, mayin döseyen teröristlerin sadece "ben bir sey yapmadim" demelerinin esas kabul edilip, "suçsuz" sifatiyla serbest birakildigini görürsünüz. Susanlari, konusmasi gerektigi halde susanlari görürsünüz, konusanlar her konustugunda, kekeleyenler her kekelediginde ve susanlar her sustugunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasinda. Gövdenizden o topraga akan kan, bu defa içinize akar, inandiklariniza,ugrunda savasarak kendi kaninizi akitmak pahasina tertemiz tuttugunuz degerlerinize akar. Sizin kaya arkalarinda, çali diplerinde aradiginiz ihanet gelir akliniza, o mayinlari yerlestiren eller gelir. Sorgulamaya baslarsiniz: "Biz bu ihaneti dogru yerde mi aradik, kuyrugunda dolastigimiz yilanin basi, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsiniz kendinize. Onlara verilen maas'in sizin vergilerinizden ödendigini, içinize sindiremezsiniz, uykulariniz kaçar, neden bu vatani sizin kadar sevmediklerini düsünürsünüz. Bu vatan onlarin da vatani degil mi? Onlar da, tipki benim gibi namusun ve serefin üstüne yemin etmedi mi? diye sorarsiniz kendi kendinize. Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on bes yasinda bir askeri okul ögrencisi iken her adimda söylediginiz, beyninize ve yüreginize naksettiginiz sözler gelir akliniza": VATAN, SANA CANIM FEDA" Geri kalan tüm hayatinizin ilk bes dakikasi, böyle baslayacak iste ve hayatiniz böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savasacaksiniz ihanetle, her seye ve herkese ragmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar. Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanlarin neler yasadigini, neler hissettigini, size ragmen ve sizin için neler yaptiklarini, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okudugunuz ya da televizyonda duydugunuzdan daha fazladir yasananlar. Yani aslinda gazetelerin iç sayfalarindaki, minicik karelerde okudugunuz; "...ili kirsalinda teröristlerce dösenen mayinin patlamasi sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandi!" haberi aslinda o kadar da kisa degildir. Sizin, daha okudugunuz gazetenin arka sayfasina geçerken unuttugunuz, falanca mankenin otel odasi maceralarina, ya da uyusturucu komasindan ölen ogluna "sehit" deyip Türk bayragi "örten kadinin haberine ayirdiginizdan daha uzun zaman ayirmadiginiz bu küçük haber, birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktir. Ve siz unuttuktan sonra da baska birileri, "ne için?" dendiginde "vatan için" diyecekleri fedakârliklarini size ragmen yapmaya devam edeceklerdir. Sizin uyusmuslugunuza, duyarsizliginiza ragmen, sizin rahatliginiza, sizin vicdanlariniza ragmen bu kahramanca fedakârliklar ve bu ilk bes dakikalar yasanmaya devam edecektir. Asla unutmayiniz basinizin üstündeki egemenlik örtüsünün payandasi kopan bacaklar, bedeli ise size ragmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen canlar, sicak yuvalarini, babalarinin yüzlerini unutan küçücük çocuklarini düsünmeden vakfedilen hayatlardir. Ne kadarini anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mi bilmiyorum, ama birileri bunlari yasadi, birileri hala yasiyor ve emin olun yasli dünya döndükçe, Türk vatani ve Türk Bayragi için birileri daha tüm bunlari yasayacak. Gördügünüz gibi size bir hayli uzak bir yasam biçimi bu. Masalarda oturup "aydinca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor degil mi? Bir an için bile olsa kendinizi onlarin yerine koyasiniz diye "siz" diyerek yazdim, sizin onlardan biri olamayacaginizi biliyorum. "Siz" kim misiniz? Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz! Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz. "Siz" de bilin ki biz asla unutmayacagiz. "VARLIGIM TÜRK VARLIGINA ARMAGAN OLSUN" Oktay Yildirim / Emekli Astsubay
__________________ KARGALAR SÜRÜYLE KARTALLAR YANLIZ UÇAR... | ||
|
29-06-2006, 08:12 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | valla sonuna kadar okudum..bi ara tüylerim diken diken oldu...saol paylaşım için...çok haklı...
__________________ Besiktas JK . | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |