Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-09-2008, 02:27   #2
Constantin
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

4.Bilinç

a.Güdüler ( İçtepiler- Alt bilinç )
İnsan:

İki temporal lob arasında bulunan Amigdala'nın içgüdüler ve duygusal tepkilerden sorumlu olduğu sanılmaktadır.İçtepiler veya temel iç güdüler,insanın ekolojik sistem içerisinde varlığını sürdürebilmesi için, Evrim süreci içinde yapılanmış yaşam şablonlarıdır.İnsanın genetik kodlarına, doğaya uyum süreci sonucunda yazılmıştır. Bu şablonlar insanın yaşaması ve doğaya uyumu için gerekli temel davranış kalıplarını içerir.Bizim duygular olarak da değerlendirdiğimiz bu şablonlar, yaşam sırasında ( Runtime) silinememekle birlikte köreltilebilir veya genişletilebilir.Tıpkı entegrelerin içine gömülmüş programlar gibi, Korkmak, sevmek, acıkmak,çoğalmak, şiddet gibi duygular, canlının doğada varolabilmesi için gereklidir.Ekoloji içindeki yaşam döngüsü hızlı karar almayı gerektirir.Bilinç üstü bu değerlendirmeler için yavaştır.Gelen uyarının veya algısal bilginin şiddetine göre sistemin tehdit veya duygusal uyaran algılaması durumunda iç tepisel (duygusal) fonksiyonların devreye girerek üst bilincin değerlendirmesini by-pass ettiği gibi bazı yönergeleri bilebiliyoruz.Bu programlar devreye girdiğinde bedende çeşitli kimyasal değişimler meydana gelir ve duruma uygun acil eylemlerle sonuçlanır.Örneğin,korku yine unutma gibi zorunlu bir güdüdür ve canlıyı korur.Korku sırasında salgılanan adrenalin hormonu kasları uyararak kaçmaya hazır hale getirir.Kalp atışları hızlanır.Hızlanan solunum sistemi kana oksijen pompalar,böylece kaslar için gerekli enerji sağlanır.Tehdit geçer geçmez endorfin salgılanır ve zorlanan kasların acısı dindirilir.Endorfin hormonu alışkanlık yapan bir doğal uyuşturucudur.Bu yüzden bazı insanlar korku filmlerinin müptelası olurlar.Kasların çok fazla zorlanmasına engel olmak için laktik asit salgılanır.Laktik asit elektron mikroskobunda incelendiği zaman sivri çıkıntıları bulunan kristalize bir yapıda olduğu görülür.Kas liflerinin arasına yerleşerek acımasına sebep olur ve kaslarımızı zorlamayı mecburen bırakırız.Yaşadığımız şiddetli deneyimlerin de bilinç altına itildiği görülmüştür.Bu gibi deneyimlerin tekrarı durumunda aynı travmatik etkinin yaşanmaması için Talamustan Amigdala'ya bilinç altına itilen uyaranın acil durum taşıdığı dolaysız yoldan iletilir.Böylece bilinç üstü değerlendirme sistemi by-pass edilir ve acil duruma uyan eylem için gerekli emirler Kas-motor sistemlerine Amigdala tarafından Frontal lob motor assosiasyon alanları aracılığı ile aktarılır.Bununla birlikte bu mekanizmanın işlerliği yine Evrim süreci içinde gelişen prefrontal kortekse bağlıdır,prefrontal korteks verilen tepkileri filtre eder ve duyguların rasyonel tepkilere dönüşmesine olanak tanır.Sonuç olarak bilinçli tepkilerimizi ve değerlendirme sistemimizi yöneten Bilinç üstümüzün bilinç altı üzerinde kısıtlı da olsa bir kontrolu vardır.( Bastırma - Köreltme )

Humanoid:

Humanoid, insanla aynı sosyal ve ekolojik çevre içinde yaşıyacaksa yapay bir Alt bilinç ( içgüdüsel temel program ) oluşturmak gerekir.Amigdala ve prefrontal lob'un görevlerini üstlenecek sanal birimler kurulmalıdır.Bunun yanında beyin sapının da prefrontal lob'la birlikte bilincin uyanıklık durumundan sorumlu olduğu tahmin edilmektedir.Demek ki yapay bilincimizin sürekli uyanık bulunan ve bilinçaltından yani istemdışı programdan gelecek uyarı kodlarını beklemesi gerekir.Bu bölüm bilinçüstünün uzun ve karmaşık sorgularını bırakıp Uyarı koduna göre gerekli standart tepkiyi kas-motor sistemine iletecektir.Peki,humanoid'e benzer iç güdülerden hangilerini kazandıracağız ? Şu anki yaşamımızda bu içtepilerin kaçını etkin olarak kullanıyoruz ?

Bu noktada şunu saptamakta yarar var,insan şu anda her ne kadar ilk doğal çevresi olan vahşi ekolojik çevreden uzak kentlerde kendi yarattığı "uygar" ortamda yaşıyorsa da her an bu durum bozulabilir.( Doğal felaketler,nükleer savaşlar gibi sebepler yüzünden..) Ve tekrar doğada yaşam mücadelesi vermek zorunda kalabilir.Şu anda uygarlaşmış olsak da beynimizin alt kortekslerinde bu yönergeler uyumaktadır.Bunu,eğitilmemiş insanların temel içgüdülerini açığa vurmalarından anlayabiliriz.( bkz.Zonta'lar,maganda'lar,tecavüzcüler vb.gibi..) Ancak bu içgüdüsel temel program Evrim benzeri uzun bir deneyim ve öğrenim süreci içinde gelişebilir nitelikte yapılandırılmalıdır.Aksi takdirde değişken olan Ekolojik ve sosyal şartlara uyum sağlamasını bekliyemeyiz.Tabi aynı zamanda da, insanın esnekliğine ve rekabet gücüne sahip bir Humanoid yaratmalımıyız bu tartışılabilir.Bu konuyu kavramsal alt başlıklar bölümünde ele almayı umuyorum.

b.Değerlendirme ve Karar Verme (Üst bilinç):

İnsan:

Üst bilinç, insanın temel programından tamamen farklı olarak öğrendiklerini karşılaştırdığı mantık ve değerlendirme bölümüdür.Bununla beraber bilincin algılardan gelen input'ları (girdiler) sınıflandırmada bunlara subjektif veriler eklemede ve aynı zamanda da bellekten gelen verileri değerlendirerek mantıksal eylemler veya karmaşık kavramlar içeren dilsel kodlamalar ile output'lar (çıktı) üretmekte etkin bir yapı olduğunu söyleyebiliriz.Bu işlev genel olarak bir Bilinç fonksiyonu olan Uyanıklık merkezinin ( bir kısmının prefrontal lobda bulunduğu düşünülüyor) algılardan gelen uyaranları dinlemesi ve bunları ayırması sonucunda etiketlendirme işlemine katılması ile gerçekleşir.Bu sınıflandırma ve etiketlendirme işlemi muhtemelen bir kodlama içermektedir.Nicel görüntüler,nicel sesler ile dilsel sesler ve nitelik taşıyan görüntüler ayrılır.Bir kısmı değerlendirmeye alınır,bir kısmı ise doğrudan ilişkilendirilerek belleğe itilir.Değerlendirmeye alınan uyaranlar,Subjektif yani bilinç tarafından üretilen yorumlar ile ilişkilendirilebilir veya doğrudan bir mantıksal tepkiye dönüşebilir.Üstbilincin dilsel kodlamaları yani soyut kavramları anlama becerisi onu bir anlamda etkilere açık hale getirir.Üst bilinç etkiye açık olmakla birlikte temelde rasyonel bir sonuca varmaya yani yaşamsal fayda getirecek bir değerlendirme yapmaya yöneliktir.Günümüzde etkiler daha çok kültürel etkilerdir,çünkü insan artık küçük bir klan şeklinde değil,büyük toplumlar,ulus devletler,ekonomik topluluklar ve birleşik devletler gibi karmaşık toplumsal işbirlikleri içinde yaşamaktadır.Böylesi bir bilgi karmaşası içinde insanın rasyonel kararlar alabilmesi için,ilköğretimden yüksek öğretime ve hatta lisansüstü öğrenime değin,15-18 yıl eğitilmesi gerekmektedir.Bu tablo belki de insan bilincinin taklit edilebilir olup olmadığının en berrak açıklamasıdır.Bu eğitim,insanın mesleki bilgilerini içermesinin yanında temel bir kültürel birikimin aktarılmasını amaçlamaktadır.İnsanın yaşamının karmaşıklaşması,bu karmaşık sistem içinde karar almasını güçleştirmiştir.

Humanoid:

İlişkilendirilmiş bilgilerin,üst bilince çağrılması değerlendirme sürecinin başlangıcıdır.Gelişmiş bir değerlendirme ve karar süreci sırasında,semantik süreç yani kavramların dilsel karşılıklarının eşlenerek bir gramer ve dil kurgusuna çevrilebilmesi gerekir.Bu noktada benzer kavramsal betimlemelerde kullanılacak kurgunun ve kelimelerin rastlantısal ( Random ) değil,mantıksal seçimler sonucu oluşması,farklılaşması ve zenginleşmesi gereklidir.Aksi takdirde papağan gibi belirli konuşma şablonlarını tekrarlayan bir taklitçi elde etmiş oluruz.İnsan davranışlarına baktığımız zaman,duygusal tepkilerle mantıksal tepkilerin kesin bir sınır ile ayrılmadığını görürüz.Yani duygu taşıyan fakat mantıksal süreç ürünü karmaşık davranışlar sergilediğimiz olur.Bu da Amigdala'ya sızan duygusal uyaranların, prefrontal korteks tarafından filtre edildiğini ancak tamamen yok edilmediğini gösterir.Demek ki bilinç altından gelen duygusal uyaranlar şiddetine göre mantıksal değerlendirmeler ile harmanlanarak kompleks bir davranış biçimine dönüşmektedir.Bu ve benzer mekanizmalar, insanın davranışlarını daha çok Amigdala'nın yönettiği Avcılık-Toplayıcılık döneminden sosyalleşmeye başladığı geç dönemlere değin prefrontal korteks'in Evrimleştiğini ve giderek kontrolu ele aldığını göstermektedir.Sanırım bu noktada ilk yapılacak olan şey,duygusal uyaranlar ile kelimeler arasında ayrım yapacak mekanizmanın ilkelerini koymaktır.Öncelikle sistemimizin kelimeler ile mi yoksa kavramlar ile mi düşüneceğine karar vermek gerekir.Bir kelime birden fazla kavram ile ilişkilendirileceğine göre,(bkz.Öğrenme bölümündeki saptamalar) Sorguların kelimeler üzerinden yapılarak,kelimeye karşılık gelen kavramların çağrılarak duruma hangi kavramın daha çok uyduğunun karşılaştırılması gibi bir mantık kurgulanabilir.İnsan beynindeki düşünce biçiminin de dilin icadından önce kavramlar ile gerçekleştiğini ancak dilin icadından sonra kelimelerin etkin olduğunu tahmin etmek zor değildir.

5.Dil

İnsan:
Genel bir tanım yaparsak,dil, Konuşma - kurgu, kavrama - değerlendirme, okuma, yazma, türetme - etiketlendirme gibi süreçlerden oluşan bir bütünleşik bir iletişim yeteneğidir diyebiliriz.İnsanın dili yani,ses kalıplarından oluşan kodlama sistemini geliştirmesi bilginin bireysel olmaktan çıkarak kollektif ve çoğalabilir niteliğe kavuşmasına yolaçmıştır.

Antropolojik açıdan ele aldığımızda dil,temelde primatlar ailesinin bir bireyi olan insanın erken dönemlerde geliştirdiği bir iletişim becerisidir.Diğer primatlar incelendiğinde,örneğin,Homo Erectus gibi kollektif yaşam bilincine sahip bir türde bile Larenks bölgesinden dağılan sinirler için kafatasındaki açıklığın yeterli olmadığı gözlenmiştir.Ancak örneğin bir başka primat olan Neanderthal'de bu açıklığın Homo Sapien'deki kadar büyük olduğu,buradan yola çıkarak konuşabildiği düşünülmektedir.Bu iletişim becerisi,Dilsel kodlamaya dayalı kavramları etiketlendirme işlemidir ki bu sayede insanın kollektif davranışları karmaşıklaşarak beynin gelişmesine sebep olmuştur.Ayrıca duygusal uyaranları ve kavramları işleyen ve değerlendiren bilinç merkezleri gelen dilsel kavramlardan oluşan soyut bilgileri değerlendirme yeteneğine kavuşmuştur.Dilsel kodlamaları kullanarak düşünme yeteneği insanların çok daha hızlı düşünmesi ve düşündüklerini ifade etmesi ile sonuçlanmıştır.Böylece dil sayesinde insan uygarlaşmış ve bugünkü karmaşık sosyolojik yaşam biçimine ulaşmıştır.

Nöropsikolojik açıdan ise dil, fonolojik, leksikolojik, morfolojik, semantik ve sentaktik işlem katmanlarından oluşur.Bu katmanları açarsak,Superior temporal girusun arka yarısında yer alan Wernicke alanında gerçekleşen Fonolojik işlem sesleri algılama veya alma şeklinde özetlenebilir.Sol temporal bölgede oluşan Leksikal işlem ise seslerin uyaranlar ve kelimeler olarak tanımlanması,karşılaştırılması ve sınıflandırılması işlemidir.sol temporal lobun orta ve üst girusunda gerçekleşen Semantik işlem ile kelimeler ilgili kavramlarla bağlanır ve depolanır.Son olarak Angular Girus ve Broca alanındaki işlemler sonucu Sentaks işlemi yani,sözdizimi-kurgu ve yazma işlemleri oluşur.Dil açısından en önemli aşama burasıdır çünkü,çoğul kavramları bağlama yani kurgu dilsel kodlamanın en karmaşık basamağını oluşturur.Dilin morfolojisini ise konstruktif mimari bölümünde inceliyeceğiz.

Humanoid:
Öncelikle,sürekli olarak gelen sesleri dinleyen,( fonetik ) kelimeleri karşılaştıran (leksikal) bir uyanıklık merkezi bulunmalıdır.
Fonetik ve Leksikal açıdan bakıldığında bir hayli yol alınmıştır.Speech Recognizing + Speech to text ( Konuşma çözümleme ) programları örneğin,ingilizce sürümleri başarılı sayılabilir.Sesin dilsel kodlama içerip içermediğinin ayrılması yani leksikal işlemden sorumlu merkezimiz,öncelikle sesin tını varyantları ile ilgili değişkenleri indirgemesi gerekir.Yani sesi belirli filtrelere tabi tutarak standardize bir ses eğrisine indirgemelidir ( Ses histogramının indirgenmesi ).Daha sonra bu ses,veritabanındaki anlamlı kelimelerle karşılaştırılacaktır.En çok benzerlik taşıyan ses eğrisi çağrılarak kökünden ayrıştırılacak ve takılar değerlendirilecektir.Ancak bu işlemin ses eğrisi üzerinde veya yazı karakterine dönüşen kelime üzerinde mi yapılacağı ilkesel bir tercihtir.(Dilsel kavramları yazı karakterleri şeklinde saklıyacağız.)
Semantik açıdan ele alındığında dilsel kodlamanın bir gramer modeli şeklinde ele alınması çözümleme açısından faydalı olacaktır.Linguistik, dilin bulunmasından sosyal ve edebi bir araç olmasına değin gelişen bir bilim dalıdır.Ancak dünya coğrafyası üzerinde birçok dil ve gramer vardır.Elbette,Humanoid'e özel bir gramer geliştiremeyeceğiz.Çünkü onun bizimle iletişim içerisinde olmasını bekliyoruz.Türkçe'nin eklemeli bir dil olması,kelimelerin köklerine inmeyi güçleştirmektedir.Örneğin ingilizcede yardımcı fiil kavramı,kelimelerden şahıs eklerinin ayrıştırılması açısından avantajlıdır.Bununla beraber fiillere gelen zaman eklerinin ayrıştırılması kelimeye benzeyen kökün bulunup,bu kökün aldığı takıların kelimedeki takı ile karşılaştırılmasını gerektirir.Kuralsız kelimelerin ise tanımlanması zorunludur.Karmaşık bir kurgunun kavranması ise öğrenme ile mümkündür.Ancak etkin bir sosyal çevre içinde bulunan insanın bile dili etkin bir şekilde kullanması 15 yılı bulmaktadır.

Karşılaştırma Algoritmasının ilkeleri:

1.Harfleri oluşturan temel sesleri karşılaştırmak.Örneğin Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil olduğu için bu konuda avantajlıdır.Sesler harflere çevrilir.Ascii normunda oluşan veri anlamlandırılır.Bu noktada bazı bulanık mantık algoritmaları kurgulanabilir.Örneğin sesler çok başarılı bir şekilde harflere çevrilemese de doğru çevrilen harflerle yapılan bir kelime karşılaştırılması ile doğru kelime bulunabilir.Kaldı ki microsoft'un speech Recognizing algoritması da buna benzer bir mantık içermektedir.Microsoft bu algoritmaları Active-X (ocx) component şeklinde görsel programlama araçlarının içine yerleştirmektedir.
2.Heceler karşılaştırılabilir,çünkü ekler de birer hecedir.Hece seslerinden oluşan bir veritabanı hecelerin ascii dizilimlerinin yeraldığı bir başka veritabanı ile ilişkilendirilmiştir.Böylece karşılaşan sese ait ascii formatlı hece elde edilmiş olur.Geriye kalan kök ile ekin ayrılmasıdır.
3.Kelimeler karşılaştırılır.10.000 kelimeden oluşan bir veritabanı konuşma için fazlası ile yeterlidir.Günlük konuşma 500 kelime ile yapılabilir.Kelime sesleri veritabanı Ascii kelime veritabanı ile ilişkilendirilmiştir.Kök ayrıştıktan sonra geri kalanın takı olduğu varsayılarak takılar veritabanı karşılaştırması ile takı tesbit edilir.Takıdan yola çıkarak,( zaman eki,şahıs eki gibi.) cümle kurgusu çözümlenir ve böylece karmaşık cümleler bile anlamlandırılmaya çalışılır.

Biz kendi dilimizin gramer yapısına en uygun yöntemi seçmeliyiz.Ancak yerel bir yöntem başka dilleri anlama zorluğu getirebilir.
Sistemin konuşması ise önceki süreçlerin sonucunda gelişen Sentaktik süreç ile olacaktır.Sentaktik süreç dil kurgusu ve yazım ( kurgunun veriye çevrilmesi ) Ascii verinin tekrar sese dönüşmesi ile sonuçlanır.( text to Speech )
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla