|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
02-11-2009, 18:20 | #1 | ||
∂υмαη ѕα∂є¢є ∂υмαη Üyelik tarihi: Jun 2009 Yaş: 46
Mesajlar: 1.883
Tecrübe Puanı: 22 |
Hepimiz birer bahane bularak aşık oluyoruz, hiç tanımadığımız mahkum yüreklere... Ne parmaklık olabiliyoruz onlara, ne de azat edebilecek kadar güçlü hissedebiliyoruz kendimizi... Hangi yana baksak dağlar ve denizler görüyoruz aşmaya kudretimizin yetmediği. Kartallar gibi yükseklere çıkmak istiyoruz; yılanlar gibi sürünerek inmek zorunda bırakılıyoruz naçar... Derinlikleri keşfetmek istiyoruz. Keşfettikçe vurgun yiyen balıklara dönüyor en çocuk yanımız. Uzak ve bilinmedik kentler çekiyor bizi. Onun avuntusuyla su serpiyoruz çatlayan metruk yüreğimize. Erteliyoruz bütün ümitlerimizi. En çok biz geç kalıyoruz özlemini çektiğimiz beldelere... Bütün somut gölgeleri, ütopik duygularla soyutlaştırıyoruz. Tüm görüntüleri maneviyatla satın alamayacağımız maddiyatlıklar olarak görüyoruz. Güvensizlikler parmaklık olurcasına sarıyor dört bir yanımızı... Ne tarafa yönelsek maskeleri yüzüne mesken yapmış birilerini görüyoruz. HİÇBİR maskeye açamıyoruz yüreğimizi. Açamadıkça kutsal bir emanet gibi en kuytu yerlerimizde yaşayan gerçek biz saklıyor bizi... Korkuyoruz bütün söyleneceklerden; korkuyoruz duymak zorunda kalacaklarımızdan. İsa'nın yüzünde şekilleniyor eza çeken yüzümüz. Bağdat'ta yaralanıyor ruhumuz; arsızlığı cariyeler öğretiyor bize ... Bazan konuşmak istiyor paslı dillerimiz. Konuştukça dilsizleşiyoruz.Yüreğimiz zift akıtan şelalelerle dolu. Ve bizim elimizde kötülükleri yok edecek İbrahim'in baltası yok. Ne yapsak yok işte. Sevgilerimize,hasretliklerimize milyonlarca kilit vuruyoruz şimdi. Mezara girer gibi uzanıyoruz mermer döşeli ranzalara. Soğuk yastıklar göz yaşlarımızdan başka ses duymuyor.Ne şarkılara sığdırabiliyoruz yüreğimizi, ne de bir ana şefkatiyle okşayabiliyoruz kanayan yaramızı... Bütün suretlere yabancıyız şimdi. Acılarımıza alışmaya çalışırken bir de bakıyoruz ki tam ortasındayız ve sadakatimizi büyütüyoruz aslında... Eller tutmak ve yürekler tanımak anlamını yitiriyor usul usul. Hiç bir gözü bir yerlerden ısırmıyor gözümüz,hiç bir el tutulası gelmiyor. İsteklerimize ırak bakışlar avutuyor bizi. Ne doğduğumuz yer,ne büyüdüğümüz sokaklar, ne sevdiğimiz kız... Hiçbiri bize ait değil..! Yalın ayak koşabiliyor muyuz uçarı ve çocukça? Kimin umurunda harcanan gençliğimiz, beyhude geçen ömrümüzün telafisi? Hepimiz ölmek için doğmuyor muyuz? Hangimiz üç-beş saatlik mutluluğun sarhoşluğuyla geçirebiliyoruz ömrümüzü? Yaşadıklarımızı, yaşamadıklarımızı, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, kayda layık bütün anılarımızı topluyoruz... Bitmekte olan ömrümüze fısıldayabiliyoruz korkularımızı. Fısıldadıkça önümüze altından yapılmış tepsilerle sıfırlardan oluşan kümeler konuyor. Biz ise hala ısrar ediyoruz: Sıfırlardan oluşan küme nedir? diye.
__________________
| ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |