|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
13-03-2007, 05:00 | #1 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 |
KLASİZM Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur. Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde gelişmiştir. Bu akamın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne de hatta Aristoteles'tedir. Klasizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm bir bakıma aristokrasinin akımıdır. 16. yüzyılda Fransa'da doğmuştur. Gerçeğin yalnızca akıl yoluyla bulunacağı savunulur. Sanat ideal insanı ele almalıdır, sanat eseri ahlaka uygun olmalıdır. Monteigne, Descartes, Racine, La Fontaine, Moliere, Comeille bu akımın önemli temsilcilerindendir. Türk edebiyatında Şinasi klasizme yakınlığıyla bilinir. Ahmet Vefik Paşa da Moliere'den çeviriler yapmıştır.
__________________ | ||
|
13-03-2007, 05:00 | #2 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | ROMANTİZM 18. yüzyılın sonunda ortaya çıkan ve 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanan akımdır. Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce bir ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bugelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarisel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır. Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm gelişme ve yaygılaşma şansı buldu.Romantizmin en önemli habercisi Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau'dur. Ama İngiliz yazarlar William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge'nin 1790 yılında birlikte yayınladığı Lirik Balatlar adlı eserromantizmin bildirgesi sayılır. Yine İngiltere'de William Blake, Almanya'da Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang von Goethe, Jea Paul, Novalis, Fransa'da Chateaubriand ve Madame de Stael ilk romantizm temsilcileridir. Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp, Alfred de Musset, büyük romantik yazarlardır.Türk edebiyatında romantizmin etkisi Namık Kemal'ineserlerinde görülür. Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirlerinde, Tevfik Fikret'in ilkdönem şiirlerinde romantizmin etkisi açıkça görülür.
__________________ | ||
13-03-2007, 05:00 | #3 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | REALİZM Bir estetik kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm ise, hem klasizme hem de romantizme bir başkaldırıdır. Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, çağdaş eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti. Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve bir bilim adamının klinik bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır. Örneği bu akamın iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi bir mikroskop altında incelenerek olanca çıplaklığıyla ortaya konulmuştur. Realizm felsefesinin altında güçlü bir felsefi belirlenimcilik yatar. Fransız edebiyatında Flaubert, Zola'nın yanısıra Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Turgenyev, Fyodor Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope, Amerika'da Theodore Dreiser, İrlanda'da James Joyce realizmin önemli temsilcileridir. Realizm, 20. yüzyıl romanının gelişimini de önemli ölçüde etkilemiştir. Realizmin etkisini, Türk edebiyatında Samipaşazade Sezai'nin "Sergüzeşt", Recaizade Mahmut Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı romanlarında görürüz. Nabizade Nazım'ın "Karabibik" adlı romanı köy gerçeğini anlatır. Türk edebiyatında realizm, Servet-i Fünun dönemindegörülmektedir. Halit Ziya Uşaklıgil'in "Mai ve Siyah"adlı eserinde realizm romantizme üstünlük sağlar.
__________________ | ||
13-03-2007, 05:00 | #4 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | PARNASİZM Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe tepkili bir akımdır. Temel kuralı "sanat sanat içindir" diye özetlenebilir. Aslında realizmin katı toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır. Daha çok şiirde kendini gösterir. Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır. Ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için "biçimciliği amaçlayan" şiir tanımı da kullanılabilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki doğalcılığa da kaynaklık yapmıştır. Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve yoğun bir duygusallık işlenir. 1830'lu yıllarda ortaya çıkmıştır. Theophile Gautier'in şiirlerini, Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir. Adarını Louis Xavier de Richard ile Catulle Mendes'in hazırlayıp Alphonse Lemerre'in bastığı Le Parnasse Contemporain (Çağdaş Parnasçılık) adlı eserden almıştır. Türk edebiyatında parnasizmin etkileri Tevfik Fikret'te görülmektedir
__________________ | ||
13-03-2007, 05:00 | #5 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | NATÜRELİZM 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında etkili olmuştur.Doğa bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının ilke ve yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla gelişmiştir. Edebiyatta gerçekçilik geleneğini daha da ileri götüren doğalcılar, gerçekleri ahlaksal yargılardan, seçici bir bakıştan uzak bir anlatımla ve tam bir bağlılıkla anlatmayı amaçlar. Doğalcılık, bilimsel belirlenimciliği benimsemesiyle gerçekçilikten ayrılır. Doğalcı yazarlar, insanı ahlaksal ve akılsal nitelikleriyle değil, rastlantısal ve fizyolojik özellileriyle ele alır. Doğalcı yaklaşıma göre, çevrenin ve kalıtımın ürünü olan bireyler, dıştan gelen toplumsal ve ekonomik baskılar altında ezilir, içten gelen güçlü içgüdüsel dürtülerle davranırlar. Yazgılarını belirleyebilme gücünden yoksun oldukları için yaptıklarından sorumlu değillerdir. Doğalcılığın kuramsal temelini Hippolyte Taine'in Historei de la Litterature Anglaise (İngiliz edebiyatı tarihi) adlı eseri oluşturur. İlk doğalcı roman Goncourt kardeşlerin bi hizmeçi kızın yaşamını inceleyen Germinie Lacarteux adlı yapıtıdır. Ama Emile Zola'nın Le Roman Experimental (Deneysel Roman) adlı eseri akımın edebi bildirgesi sayılır. Zola'nın yanısıra Guy de Maupassant, J. K. Huysmans , Leon Hennique, Henry Ceard, Paul Alexis, Alphonse Daudet doğalcı yapıda eserler veren yazarlardır. Nabizade Nazım'ın ve Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın romanlarında natüralist öğelere rastlanır
__________________ | ||
13-03-2007, 05:00 | #6 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | SEMBOLİZM Sembolizma ve sembolizm, bir düşüncenin veya olayın sayılar ve şekillerle anlatılmasıdır. Bir açıdan kullandığımız harfler ve rakamlardan tutun, etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın yarattıklarında ve oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler genellikle bunları taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere bildiklerimizi aktarmak için kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları anlamlar ve enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole yüklenen anlamın yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat bunun bir kötü yanı da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu esas kullanım amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu nedenle semboller ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak gerekebilir. Fakat sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya çalışılırsa çalışılsın mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak bilinir ve korunur. Sembolizma, fleksibilitesi ve rölativitesi nedeniyle çağlara uygun dinamizmi sayesinde temel bilgi aktarım yöntemi olarak gelişmelere hemen adapte olarak hem demodeliğe meydan okur, hem de varlığını başarıyla korur. Sırların evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak gizler. İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok yollar denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde insanların anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine koyup sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok bilgi sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir bilgi izah edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra aktarılmıştır.
__________________ | ||
13-03-2007, 05:00 | #7 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | EMPRESYONİZM Empresyonizm, 19. Yüzyılın sonlarında Fransa'da resimde görülmüş, daha sonra edebiyat ve müzikte de etkili olmuş bir akımdır. Bu akımda anlam açıklığından çok kapalılık yeğlenir. Dış dünyadan algılanan görüntüler ruh süzgecinden geçirildikten sonra dışa yansıtılır. Bu akımın edebiyattaki temsilcileri Baudlaire ve Verlaine'dir. İzlenimcilik Türk edebiyatında da Ahmet Haşim, Cenap Şehabettin gibi şairlerin üzerinde etkili olmuştur.
__________________ | ||
13-03-2007, 05:01 | #8 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | NEOKLASİZM Sembolizme tepki olarak doğan bir şiir akımıdır. Türk edebiyatında neoklasizmin en güçlü temsilcisi Yahya Kemal Beyatlı'dır. Yahya Kemal'in şiirleri, biçim yönünden eski, öz yönünden yenidir
__________________ | ||
13-03-2007, 05:01 | #9 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | GELECEKÇİLİK 20. yüzyılın başlarında İtalya'da ortaya çıkmıştır. Edebiyatta devrim ve dinamizmi vurgulayan akım olarak eğerlendirilir. İtalyan şair, romancı, oyun yazarı ve yayın yönetmeni Filippo Tommaso Marinetti'nin 1909'de Paris'te Le Figaro gazetesinde yayınladığı bildiri ile ortaya çıktı. Bildiride, "Bizler müzeleri, kütüphaneleri yerle bir edip ahlakçılık, feminizm ve bütün yararcı korkaklıklarla savaşacağız" deniyordu. Bu geçmişin bütünüyle reddi demekti. Aynı bildiride, "Biz dünyadaki gerçekten sağlıklı tek şeyi, yani savaşcı ve ölüme götüren güzel düşünceleriyüceltiyoruz" sözleri, siyasal alanda o dönemde gelişen faşizm'den yana bir tavrın da açık göstergesiydi.Gelecekçiliğin kurucusu Marinette Avrupa'dan birçok yazarı etkilerdi. Rusya'da Velemir Hlebinikov ve Mayakovski gelecekçiliğe yöneldi. Rus gelecekçiler kendi bildirgelerini yayınladı. Puşkin, Tolstoy, Dostoyevski reddedildi. Şiirde sokak dilinin kullanılması istendi. 1917 Ekim devriminden sonra da gelecekçi akım güçlendi. Mayakovski'nin ölümüne kadar etkisini sürdürdü. İtalya'daki gelecekçiler ilk şiir antolojisini 1912'de yayınladı. İtalya'nın 1. Dünya Savaşı'na girmesini ve Mussolini'yi savunuyorlardı. Onunla birlikte hapsedildiler. Gelecekçilik faşizm ile özdeşleşti. Ve 1920'lerin ortalarına doğru etkisini yitirdi. Eserlerinde mantıklı cümleler kurmayı reddeden gelecekçilerin parolası, "sozcüklere özgürlük"tü. Ezra Pound, D. H. Lawrence ve Giovanni Papini bu akımdan etkilenin yazar olarak sayılabilir. Fütürizmin Türkiye'deki temsilcisi Nazım Hikmet'tir
__________________ | ||
13-03-2007, 05:01 | #10 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | DADAİZM Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Marcel Janco ve Emmy Hennings'in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih'te Hugo Ball'in açtığı cafe'de toplandı. Fransızca'da oyuncak tahta at anlamına gelen "Dada" akımın ismi olarak seçildi. Bildirisi de burada açıklandı. Bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. 1.Dünya Savaşı'nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini vurguluyorlardı. Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve biçimde yeni deneylere giriştiler. Çıkardıkları çok sayıda derginin içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis Aragon, Philippe Soupauld, Paul Eluard ve Georges Ribemont-Dessaignes'in yazılarının yer aldığı Litterature'dü. Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. Dadacılar gerçeküstücülüğe yöneldi.
__________________ | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |