|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
21-11-2009, 15:19 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Feb 2008 Yaş: 40
Mesajlar: 2.323
Tecrübe Puanı: 24 |
Beşiktaş Cola Turka erkek basketbol ekibimizin milli guardı Engin Atsür ile Efes Pilsen maçı öncesinde www.bjkbasket.org olarak bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine tekrardan teşekkürler.. Öncelikle Beşiktaş’a hoş geldin diyoruz. Beşiktaş’a gelme kararını nasıl verdin ve transferin nasıl gerçekleşti diyerek başlayalım. Engin Atsür: İlk önce hoş bulduk… Beşiktaş’ın bir parçası olmaktan çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Gerçekten çok özel bir kulüp… Bende bu kulübün ve bu sistemin bir parçası olmaktan çok mutluyum. Buraya gelme öyküme gelecek olursak; sezon bittiğinde Burak Hocayla temasa geçtik. Benimde son senemde sakatlığımdan dolayı Türkiye basketbol liginde çok fazla süre alamadım, çokta oynayamadım. Burak hocayla temasa geçtik, kendisi bana çok iddialı bir takım kurmak istediğini söyledi. Beni de sistemde çok önemli bir parça olarak gördüğünü söyledi. Bende bunu duyunca çok mutlu oldum ve heyecanlandım. Zaten Beşiktaş çok sempatim olan bir kulüptü. Diğer takımları da çok fazla düşündüğümü söyleyemeyeceğim. Beşiktaş’ın benim için çok iyi bir seçenek olduğu düşündüm. İyi bir takımla, iyi bir kadroyla çokta başarılı olabileceğimi düşündüğüm için, çok fazla düşünmeden kararımı verdim. Günümüzde, Türkiye Basketbol liginde oynayan Türk oyuncuların, birer yıllık kontratlara imza attıklarını görüyoruz. Sizinde kontratınız bir yıllık. Oyuncuların bir yıllık kontrat yapma nedenleri, bir sonraki yılda daha iyi bir kontrata sahip olma isteği veya başka bir kulübe gitme durumundan mı kaynaklanmakta? Engin Atsür: Maalesef Türk kulüplerinde seneden seneye belirsizlik yaşanmakta. Bu sadece Beşiktaş da değil hepsinde olan bir durum. Bütçeler olsun, sponsorlar olsun, günümüzdeki ekonomik krizinde bu belirsizlikte büyük bir rolü var. Bence hem kulüpler, hem de oyuncular geleceği net seçemiyorlar. Bu yüzden hem kulüpler, hem de oyuncular bir senelik anlaşmalara yanaşıyorlar. Bu durumun oyuncu için avantajı da oluyor dezavantajı da. Dediğin gibi, oyuncu gelecek yıl başka bir takıma gitmek istiyor da olabilir. Aynı şekilde, kulüpte oyuncu ile devam etmek istemeyebilir. Bu sezona gelecek olursak, takım lige dört’te dört ile başladı. Takımın şuanda çok iyi gittiğini söyleyebiliriz. Dışarıdan bakıldığında da takımda güzel bir arkadaşlık olduğunu görüyoruz. Daha önceden arkadaş olduğun bir sürü oyuncu ile bu sene aynı takımdasın. Bu sezon arasına katıldığın bu takımın, başarısındaki ana etmenler sence nelerdir? Engin Atsür: Kuşkusuz en büyük etmen saha içinde göstermiş olduğumuz performans. Bence dediğin gibi; takımdaki arkadaşlık, takımdaki atmosfer hatta sadece takımda değil kulüpteki atmosfer iyi. Belki Beşiktaş kulübü zor günler geçiriyor olabilir ama bu ortamda çok pozitif bir enerji olduğunu hissediyorum. İnsanlar bu işi severek yapıyorlar. Bu salondaki herkes, basketçisinden tutun antrenörüne, antrenör’ünden görevli her insana kadar, herkes görevini iyi yapıyor. Herkes işini severek ve pozitif bir enerji ile yapıyor. Bence başarının en büyük anahtarı; mutlu olmak ve işini severek yapmak. Bu her kulüpte olan bir şey değil, bence o yüzden Beşiktaş şu anda başarılı. Şu an için erken olabilir ama sezon sonunda Beşiktaş’ı nerelerde görüyorsunuz? Şampiyonluğa oynayabilecek kapasitede bir takım olduğunuzu düşünüyor musunuz? Engin Atsür: Tabi ki hepimiz iddialı oyuncularız. Biliyoruz ki bütçemiz Türkiye’nin en büyük bütçesi değil. Bizden daha yüksek bütçeli takımlar var. Fakat kadro olarak en iyi kadrolardan biri olduğumuza inanıyoruz. Ve ilk dört haftada bunu gösterdik. Ama ilk dört haftaya bakarak sezon sonunu görmek çok zor olur. Şu ana kadar, kendimize ve herkese takım olarak kapasitemizi gösterdik. Bunu devam ettirmeliyiz. Çünkü şu anda çok formdayız. Eminim sezon içinde bizde de bir düşüş olacaktır. Çünkü bütün sezon böyle gitmek gerçekten çok zor. Ama sezon sonu için, Beşiktaş’ı daha önceki sezonlarda olmadığı kadar yükseklerde görüyorum. Takıma gelmeden önce, önünüzde Mire Chatman gibi çok süre alan ve komplike bir guard olduğunu biliyordunuz. Sizinde aynı pozisyonda oynadığınızı düşündüğümüzde, gelirken süre alma konusunda bir tereddüt yaşadınız mı? Engin Atsür: Kesinlikle hayır. Esasında önümde Mire Chatman’ın oynuyor olması kısmı da tam doğru olmayacak. Sakatlığım oldu ama ondan önce Mire ile yan yana oynuyorduk. O da iki numara oynayabiliyor, bende iki numara oynayabiliyorum, o yüzden o benim yedeğim, ben onun yedeği gibi yaklaşımlar sezon öncesi transferim gerçekleşirken de olmadı. Sahada oynayan oyuncularda kimse kimsenin yedeği değil sonuçta. Kaliteli bir takım, kaliteli bir kadro. O yüzden süre konusunda bir düşüncem ve beklentim yok. Tek beklentim takımın başarısı. Türkiye ligine değinecek olursak, genel olarak baktığınızda ligin kalitesini ve takımları nasıl görüyorsunuz? Engin Atsür: Krizin etkisi sonucu birkaç sene öncesiyle karşılaştırdığımızda deplasmanları zor olan bir lig diyebiliriz. Herkes evinde çok iyi oynuyor ve iyi bir seyirci desteğine sahip. Şu anda ligimizi gayet kaliteli olarak görüyorum. Geçmiş senelerde ligimizin daha kaliteli olduğu dönemler olmadı değil ama şu anda ligimize genel olarak baktığımızda; deplasmanları zorlu, iyi kadroların ve iyi koçların olduğu bir lig diyebiliriz. Avrupa kupasında oldukça zorlu bir gruba düştük diyebiliriz. Böyle bir grupta mücadele etmek, takımın seviyesini görmesi açısından iyi olduğu fakat tur atlama şansı açısından ters bir durum arz ettiğini söyleyebilir miyiz? Engin Atsür: Kendimizi görmekten ziyade amacımız tur atlamak. Diğer gruplara baktığımızda en zorlu grup maalesef bizimki diyebiliriz. Ama sonuçta bizde iyi bir takımız. Nasıl bizim için zorsa, gruptaki diğer takımlar içinde zor geçecektir. Kendimizi sınamak için iyi bir fırsat. Hedefimiz bu kupada yüksek, o yüzden bu turu da geçmek zorundayız ama kolay olmayacak. Gerçekten zor bir grup. Günümüzde, okul hayatını ve Basketbolu bir arada sürdürebilen ender sporculardan birisiniz. Bu güne kadar Basketbol veya Okul hayatınız arasında ikilemde kaldığınız oldu mu? İkisinden birini seçip, o yolda ilerlemek gibi. Engin Atsür: Açıkçası kalmadım. Çünkü plânım önceden hep belliydi. Abimde aynı şekilde NCAA’de hem okudu hem oynadı. İlerde de basketbolcu olmak istediğimi bildiğim için hiçbir zaman hedefimden şaşmadım. Sadece okulu bırakmak olsun, sadece Basketbolu bırakmak olsun, bunları düşünmedim ve hedefimden hiçbir zaman şaşmadım. İkisini beraber yürütebilmek benim bir numaralı amacımdı, onu da başardım. Günümüzdeki genç oyunculara, Amerika’da okul hayatı ile birlikte, Basketbol Kariyerlerini de sürdürmelerini tavsiye eder misiniz? Engin Atsür: Yüzde yüz tavsiye ediyorum. Çünkü birinci lige baktığımızda, maalesef her sene kaç tane oyuncu yetişiyor alt yapıdan… Bu sayı çok değil, çünkü kolay bir iş de değil. Hem yetenekli olacaksınız, hem süre bulacaksınız, hem doğru takımda, doğru yerde doğru zamanda bulunacaksınız. Kolay kombinasyonlar değil. O yüzden Amerika’da değişik seviyelerde takımlar var ki, nereye gittiğiniz de çok önemli değil. En iyi takıma da gidebilirsiniz, en kötüsüne de. Sonuçta orada önemli olan, üniversite eğitimi alıp aynı zamanda da Basketbolu kullanarak burs alıp, bu yüzde yüzde olabilir, yüzde elli de olabilir yoluna devam edebilmek. Bu şekilde ailesine de yardımcı olabilir. Yani kendi kendine geçinip bir eğitim sahibi olmak burada en önemli olan olay. O yüzden ben genç basketbolculara kesinlikle tavsiye ediyorum. Çünkü Basketbol ömür boyu oynanan bir spor değil, bir meslek değil. 30-35 yaşına kadar yapılacak, ondan sonrada bitecek bir durum. O yüzden eğitim önemli. Son yıllarda sakatlık bazında, şanssız oyuncular grubuna girdiğinizi söyleyebilir miyiz? Engin Atsür: Aslında öyle demeyelim(gülüşmeler). Buna işin bir parçası olarak bakabiliriz. Senelerce çok fazla sakatlık yaşamadım çok şükür. Sonra üst üste; önce ayağımdan ameliyat olmak zorunda kaldım, sonrada belimdeki problem tam geçti derken, talihsiz bir şekilde elim kırıldı. Üst üste geldi ama bu benim kesinlikle morali mi bozmuyor. Talihsizlik yada şanssızlık, herkes tabi öyle diyor. Kısmet, nazar her şey olabilir… Sonuçta kontak sporu yapıyoruz. Sakatlıkların olması doğal. Bundan sonra umarım bu sakatlığım son olacak… Sakatlığınızdan söz açılmışken, sakatlığınız hakkında bizleri biraz bilgilendirebilir misiniz? Engin Atsür: 15 gün oldu şu anda(11 Kasım 2009 itibariyle). İşte kemiğin normal kaynama süresini doktorlar 3 hafta olarak söylüyorlar. Ama yük bindirme süresi, toplamda bir 5-6 haftayı buluyor maalesef. O yüzden 3 hafta bitince elimdeki alçı çıkarılıp daha ufak bir koruma takılacak. Bir şekilde en kısa sürede forma girip sahalara en kısa sürede dönmek istiyorum. Birazda milli takımdan konuşalım isterseniz. Son şampiyonalarda son topları sizin kullandığınızı görüyoruz. Medya genelde bu tarz durumlarda takımların yıldız isimlerinin bu topları kullanması gerektiği yönünde haberler yapar. Kamuoyunda da bu olay hâkimdir diyebiliriz. Son topları sizin kullanmanız koçun tercihi mi yoksa maç içinde gelişen olaylar mı? Engin Atsür: Sahadaki beş kişi kaliteli isimlerden oluşmakta. Esasında gerçekten planlı olduğunu söyleyemem. Orada her oyuncu o topu atmaya hazırdır. O yüzden planlı bir durum olduğunu gerçekten söyleyemeyeceğim. Dediğin gibi, birkaç maçta son top elime geldi. Bu da benim adıma güzel bir durum. NCAA kariyerinizi noktaladıktan sonra, ilk olarak Benetton ile kontrat imzaladınız. Uzun süreli bir kontratınız olmasına rağmen İtalya’da fazla kalmadınız ve Türkiye’ye döndünüz. Bunun nedenleri neydi? Ayrıca Avrupa’da ilk olarak neden İtalya’yı seçtiniz? Ve Türkiye’ye dönme kararınızı nasıl aldınız? Engin Atsür: Benetton’a gitme nedenim, kariyerimi Avrupa’da sürdürmek istemem ve baktığımda da iyi bir seçenek olarak duruyor olmasıydı. Çünkü Benetton gerçekten gençlere önem veren bir kulüp. Çok iyi bir organizasyona sahip bir kulüp. Genç oyuncular ile büyük başarılar yakalayıp, onlara bir nevi okul görevi görüp, bu oyuncularını hep daha iyiye taşımış bir kulüp. Onlardan bana karşı çok güzel bir ilgi oldu ve iyide bir teklifle bana geldiler. Bende hiç düşünmeden kararımı verdim. Çünkü genç olduğum için tam bana göre bir kulüptü. Her şey aslında çok güzel başlamıştı. Sonra her şey kötü gitti. İyide bir sezon geçirdiğimi söyleyemeyeceğim. Herkes için kötü gitti. Hem yönetim için, hem koçlar için. Koçumuz atıldı, genel menajerimiz istifa etti geri döndü. Kulüp tarihinde olmayan olaylar meydana geldi. Ondan sonrada dediğin gibi, 2+1 kontratım vardı ama oradaki Basketbol ortamı bana uygun değildi ve bende farklı bir takıma gitmeyi tercih ettim. Krize demişken, İşletme mezunu olarak Türkiye’deki krizi nasıl yorumluyorsunuz? Özelliklede Basketbola negatif etkileri nelerdir? Engin Atsür: Basketbol artık bir sponsorlar oyunu. Her takımın bir sponsoru var. Sponsorlar çok önemli takımlar için. Bir ekonomik kriz durumunda da, maalesef şirketlerin bu durumda düşündükleri; sanat, kültür ve spor olmuyor. Şirketler paralarını başka yönlerde kullanmayı tercih ediyorlar. Haklı olarak da diyebiliriz ama spor gerçekten bir Ülke ve insanlar için önemli bir iletişim yolu. O yüzden sağ olsun Türkiye liginde de önemli sponsorlar var. Onlarda desteklerini devam ettiriyorlar bize. Kriz bu yönde etkiliyor yani. Sponsorlar ellerini ceplerine götürürken biraz daha düşünüyorlar. Bu da normal tabi ki ama bu durum; Basketbolu, oyuncuların maaşlarını, kontratları, ligin kalitesini etkileyebiliyor. Gelen yabancı oyuncuların kalitesini etkileyebiliyor. İşin özü, Basketbol krizle birbirine çok bağlı bir spor. Sizin iyi bir Beşiktaş’lı olduğunuzu biliyoruz. Engin Atsür için Beşiktaş ne ifade ediyor? Engin Atsür: Beşiktaş kendimi özel hissetmemi sağlıyor. Beşiktaş benim için farklılık. Kulüp olarak olsun, taraftar olarak olsun. Diğer takımlarla bizi karşılaştırdığımızda, daha mütevazı olduğumuzu görüyorum ve bu benim gerçekten hoşuma gidiyor. Kulübün mütevazı oluşu, daha halka hitabe etmesi, kendi çizgisi oluşu, kendi kültürü olması, beni Beşiktaş’a çeken unsurlar. Çünkü bunlar hiç bir kulüpte olmayan unsurlar… Taraftarından tutun, kulübün yapısı olsun farklı bir çizgisi var. Ayrıca kulübün bu mütevazılığı çok etkileyici, insanlarda bu mütevazılıktan zevk alıyorlar. Aynı zamanda yaratıcı bir kulüp. Özel bir kulüp, kültürü olan bir kulüp. Kendi içinde farklılıklar yaratan bir camia. Ve bunları da sürekli olarak yapıyor. En önemlisi de başka takımlar gibi olmaya çalışmıyor. Diğer takımlarda bu unsurlar yok. Bence bu unsurlarda Beşiktaş’ı özel yapıyor. Son olarak Beşiktaş taraftarlarına neler söylemek istersiniz? Engin Atsür: Akatlar’da oynadığımız her hafta bizlere daha fazla ilgi gösteriyorlar. Bizde onlara iyi Basketbol oynayarak, zevk vererek onları daha da fazla bir şekilde salona bekliyoruz. Çünkü gerçekten zevkli ve göze hoş gelen bir basketbol oynuyoruz. Hızlı ve sert bir Basketbol oynuyoruz. Bu da taraftarımızın çok hoşuna gidiyor. Ve şunu da gördük ki, taraftarımız Basketbol’dan çok anlıyor ve maçın her zaman içinde kalıyor. Bu da kendi evimizde oynadığımız maçlarda, bizler için çok büyük avantaj. Taraftarımızı ligdeki kalan maçlara bekliyoruz. Bu değerli vaktinizi bizlere ayırdığınız için teşekkürler. Engin Atsür: Ben teşekkür ederim. www.BjkBasket.org
__________________ | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |