|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-05-2008, 14:30 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Sep 2006 Yaş: 38
Mesajlar: 3.633
Tecrübe Puanı: 21 |
Sadece İngiltere profesyonel liglerinde krize girip el değiştiren kulüpler hariç son 10 yılda 35 kulüp iflas idaresine geçmiştir. NTVSPOR Güncelleme: 11:11 TSİ 7 Mayıs 2008 Çarşamba Yazının birinci bölümünde sözünü ettiğimiz kulüpler sportif başarı hırsına büründüklerinden, çok yüksek maliyetlerle kadrolar oluşturmuşlardır. Ayrıca profesyonelleşme eksikliği kulüpleri iyi bir organizasyon yapısından da uzaklaştırmıştır ki bu da gelir yönetimi konusunda zaaflara yol açmıştır. Sonuç olarak yönetim zafiyetlerinden kaynaklı yetersiz ciro yaratma, yüksek maliyetli oyuncu yatırımları ve yüksek kadro maliyetleri kulüplerin mali yapılarını çökertmiştir. Sporun ekonomik/finansal yapısını yönetemeyen, anlayamayan pek çok kulüp iflas etmekte veya kriz yaşamaktadır. Sadece İngiltere profesyonel liglerinde krize girip el değiştiren kulüpler hariç son 10 yılda 35 kulüp iflas idaresine geçmiştir. Leeds, Fiorentina, Juventus, Chelsea, Dortmund, Barcelona, Real Madrid, Lazio, Parma, Real Sociedad gibi dev kulüpler ciddi problemler yaşamış; aralarında küme düşen veya düşürülenler olmuştur. Chelsea ve Fulham gibi bazı büyük kulüpler finansal sorunlardan dolayı el değiştirmişlerdir. Ülkemizde ise üç büyükler de dahil pek çok kulüp finansal problemler ile karşı karşıyadır. Bu finansal problemlerden dolayı futbol endüstrisi gelişmiş küresel ekonomilerde idari ve organizasyonel yeniden yapılandırmalara gitmektedir. Lider kulüpler artık ticari müesseseler gibi yönetilmeye başlamışlardır. Aynı zamanda regülatorler de bazı kriterlerle futbol kulüplerinin finansal sağlığını takip ve kontrol etmektedir. Futbol iş modeli karmaşık değildir: şovu yarat, paylaş ve ticarileştir prensipleri üzerine kuruludur. Futbolda esas problem yönetim organizasyonudur ve bu da değişmektedir. Dünyada üyelerin üyelerden oluşan bir yönetimi seçtikleri klasik dernek yapısından diğer yönetim yapılarına kayış vardır. Klasik yapıdaki başarısızlık potansiyeli kesindir çünkü bu modelde kurumsal yönetim, yönetim devamlılığı ve sürdürülebilir ticari başarı çok zordur. Diğer yapılarda ise başarı tamamen duruma özeldir. Burada bir model diğer modelden üstündür demek mümkün değildir. Burada önemli olan yönetim organizasyonu, denetim ve ticari müessese mantığıdır. Bu kurgu tek hissedarlı bir kulüpte de uygulanabilir, halka açık binlerce hissedarı olan bir kulüpte de. Dolayısıyla dernek yapıları gözden geçirilmelidir. Futbol endüstrisi yapısında her kulüp için gelişmişlik düzeyine göre stratejik modeller mevcuttur. Her kulüp Real Madrid olmak zorunda değildir ancak her kulüp kendine uyan doğru modelle başarılı olabilir. Zaman, sportif başarı ve finansal başarının bir araya gelmesinden ortaya beş adet model çıkartılabilir. Bu modeller yetiştirme okulu, ulusal yarışçı, ulusal yıldız, Avrupa yarışçısı ve küresel marka olarak beş grupta incelenebilir. Bu modellerden ulusal yarışçı ve Avrupa yarışçısı geçiş modelleridir ve en büyük risk bu modellerdedir. Bu modellerden bir üst modele geçiş sağlayamayan kulüpler finansal çöküşlerle karşılaşırlar; birbirlerine yakın yıllarda yetiştirme okulu noktasında olan 2 kulüpten Manchester United bugün küresel marka olmuşken, Avrupa yarışçısı noktasında uzun süre kalan ve finansal yönetimini yanlış yapan Leeds United ise bugün İngiltere 2.liginde ve iflas masası kontrolündedir. İdeal yönetim yapısı ve organizasyon şemaları, kulübe uygun stratejik model, uzun vade stratejik hedefler ve kurumsal yönetim ilkeleri dahilinde yönetilen pek çok küresel kulüp vardır. Avrupa'nın en büyük 20 kulübü her yıl futbol pazarının yaklaşık %26sına sahip oluyor. Bu kulüplerin çoğu 5 büyük ligden geliyor ve aralarında gelir arttırma performansı olarak çok başarılı örnekler mevcut (örn. Real Madrid, Manchester United, Lyon, AC Milan, Barcelona). Gelir arttırma performansının yanına operasyonel karlılık ve devamlılığı ekleyince Manchester United, varlık satmadan yeniden yapılandırma ve kara geçiş faktörlerini ekleyince Barcelona, varlık satışı sonrası yeniden yapılandırma ve karlılığı ekleyince de Real Madrid kulüpleri ön plana çıkıyor. Ayrıca “stop & go” adı verilebilecek olan bir modeli izleyen, Hollanda'nın güçlü kulübü Ajax altyapıdan yetiştirdiği gençler ile sportif ve finansal başarı yakalayıp sonrasında bu oyuncuları Avrupa'nın küresel markalarına satarak finansal başarıyı daha da yükselttiği kendine has bir model izliyor. Türk spor kulüpleri ise bu yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değiller; örgütlenme, organizasyon, yönetim yetkinliği anlamında eksikleri göze çarpıyor. Türk spor kulüplerinde iç denetim ve kontrol refleksleri gerektiğince çalışmamaktadır. Bunun sebepleri ise seçim süreçleri ve delege yapısı, paylaşım-şeffaflık-sorumluluk eksikliği, denetim komitesi gibi kontrol mekanizmalarının işlememesi ve yönetimlerde devamlılık eksikliğidir. Dolayısıyla kulüp yönetimlerinde işler şansa kalmaktadır. Hiçbir ciddi kurum işini şansa bırakmamalıdır; özellikle bu kurum kitleleri peşinden sürükleyen bir kurumsa bunu hiç yapmamalıdır. Bugünkü boyutlarda yöneticiler attıkları adımları ceplerinden telafi edememektedir. Bu bağlamda Türk futbol kulüpleri küresel akımlardan, finansal krizler yaşayan kulüplerden ve küresel başarı hikayelerinden ders almalı ve yeniden yapılanma sürecine girmelidir. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |