|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
27-12-2008, 14:09 | #1 | ||
Üyelik tarihi: May 2008 Yaş: 59
Mesajlar: 160
Tecrübe Puanı: 16 |
Ahmet Çakar: Sevgili Haşmet, hangi Beşiktaşlı ile konuşsam ciddi anlamda kanaat önderi sensin. Haşmet Babaoğlu: Estağfurullah sıradan bir futbol yorumcusuyum. Beşiktaşlıyım o kadar. A.Ç: Beşiktaş sezona büyük umutlarla girdi. Ama sonunda iddiası tükenmese de inanılmaz prestij kaybetti. Üst sıralardaki hiçbir takımı yenemedi. H.B: Beşinci hafta bitiyor. Denizli geliyor. Niye? Öyle ya da böyle sağlam bir takımın futbolu beğenilmiyor. Denizli hem beğenilen futbol oynatacak, hem de şampiyon yapacak. Aslında şapkadan tavşan çıkaracak. 90 Dakika'da Hıncal Uluç, "Şapkadan tavşan çıkarmak için içinde tavşan olması gerekir" dedi. Denizli acı gerçeği gördü, şapkada tavşan yok. Ama işin acı yanı şapka da yok. A.Ç: Tavşan var. Eğer tavşan takım kalitesiyse. H.B: Denizli'ye göre şapkanın içinde tavşan yok. "Şampiyonluk bilmeyen ve arzulamayan futbolcuların sıkıntısını çekiyoruz" diyor. Aynı Denizli, futbol yorumcusuyken bu kadrodan böyle şikayet etmiyordu. Geldiğinde kadronun şampiyonluk için yeterli olduğunu söylemişti. A.Ç: Hatta fazla bile olduğunu söylemişti. H.B: Artık şapkanın olmadığından kuşkuluyum. A.Ç: Şapkadan kastın ne? H.B: Denizli'yi formsuz buluyorum. Hangi teknik direktör olsa bu kadar kısa sürede yargıya varılmaz. Ama bize bu haksızlığı yapma imkanını maalesef Denizli verdi. Gelirken etrafındaki takımlara baktı. G.Saray, F.Bahçe dökülüyor. Modern futbola uygun hiçbir hesap kitap yapmadan, başına gelebilecekleri doğru hesaplamadan, "Kesin şampiyon olurum" dedi. A.Ç: Denizli'ye haksızlıktan öte zaman zaman saygısızlık sınırlarında eleştiriler yapıyorum. Amacım onu kırmak, üzmek değil. Kendisini sevmesem de, şampiyon olursa hem Beşiktaş hem Denizli adına çok sevinirim. Kadronun şampiyonluk için yetersiz olduğunu düşünmüyorum. Yıllarını futbola vermiş Denizli'nin kötü hoca olduğunu da düşünmüyorum. Ama futbolda kumar oynayacağın, risk alacağın anlar kısıtlı. Zamanlama çok iyi seçilmeli. En basit örnek: Türkiye'nin hücum gücü en yüksek takımı G.Saray'a karşı çift hücumcuyla çıkıp orta saha direncini az tutuyorsun. Ofans gücü fazla olmayan, son zamanların en koşmayan, savunması en çakılı duran F.Bahçesine böylesine konservatif bir stratejiyle çıkıyorsun. Ya sen işi bilmiyorsun ya da "Ben futbolun mucidiyim" diyerek Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışıyorsun. H.B: Son derbideki sonuçta şaşılacak, anormal bir şey yok. Beşiktaş G.Saray'ı Ali Sami Yen'de yense zaten özel bir şey yapmış olacaktı. Çünkü üstündeki hiçbir takımı yenememişti. Delgado yüzde 20-30 ile oynuyor A.Ç: Gönderilecek futbolcu var mı? H.B: Beşiktaş yönetimi her sıkıntıda birkaç değişiklikle birkaç hafta kurtarmayı denedi. Olmadı; teknik direktörü değiştirdi. Seric'i göndermezsen bir anlamı yok ki. Bu dönemde zaten doğru düzgün adam alamazsın. Alırsa da belki F.Bahçe alır çünkü ara dönemde adam alma bağlantılarını 6 ay önce yapıyor. Önemli olan şu: Denizli, ikinci yarıda Batuhan'a sahip çıkacak mı? Delgado Beşiktaş'ın Lincoln'ü haline gelecek mi? Denizli, Delgado'nun yeteneklerine inanıyorsa bunu becerebilecek mi? Lincoln, Alex gibi, Beşiktaş'ta Delgado var diyebilecek miyiz? Ligde maçlar 40 dakika oynuyor. Delgado kendi yüzde 70'ini bile oynasa alacağı çok maç var. Şu anda yüzde 20-30'larla oynuyor. "Babaoğlu: Hıncal Uluç 90 Dakika'da 'Şapkadan tavşan çıkarmak için, içinde tavşan olması gerekir' dedi. Denizli acı gerçeği gördü; şapkada tavşan yok. Ama işin acı yanı, şapka da yok. Ben, Denizli'yi formsuz buluyorum. "Çakar: Takım kalitesiyse, tavşan var. Kadro şampiyonluk için yetersiz değil. Ama Denizli'nin F.Bahçe ve G.Saray maçlarındaki kadrolarına bakıyorum, ya işi bilmiyor ya Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışıyor. Ahmet Çakar: Sevgili Haşmet, hangi Beşiktaşlı ile konuşsam ciddi anlamda kanaat önderi sensin. Haşmet Babaoğlu: Estağfurullah sıradan bir futbol yorumcusuyum. Beşiktaşlıyım o kadar. A.Ç: Fakat ne olacak bu Beşiktaş'ın hali? H.B: Beşiktaşlılar bu soruyu artık çok geç bir soru olarak düşünmeli. Bunu önce İlhan Mansız'ı satarken, ardından Samsun faciası sonrası ve o sezonki son dört maçta Beşiktaş'a yakışmayan futbol oynarken sormak lazımdı. Hatta 2003-04 sezonun başlarken "Ne olacak bu Beşiktaş'ın hali?" demeliydik. Bütün rekabet sistemleri sonunda ikili rekabete dayanır. Üçüncü gazete yoktur. Üçüncü, dördüncü, beşinci olarak havuzda bir yığın gazete vardır. Üçüncü parti yoktur; iki parti yarışır; bir de diğerleri vardır. İş dünyasında iki holding çekişir. Türk futbolu, endüstriyel olduktan sonra burada da ikili rekabet sistemine göre işleyecekti. Beşiktaş ikili rekabetin içinde olma şansını 100. yıl şampiyonluğu ile kazandı. G.Saray çok kötü durumdaydı. Sistem F.Bahçe ile Beşiktaş'ı ellerinin üzerinde yükseltmeye başlamıştı. Fakat endüstriyel futbolun gerçeği, bunu Beşiktaş ancak söke söke alırsa olabilirdi. 2003-04 sezonunda sistem Beşiktaş'ı dışarı attı. Şu anda Beşiktaş Üç Büyükler'den biri değil, iki büyükten sonraki üçüncü takım; İstanbul'daki Anadolu takımıdır. A.Ç: Beşiktaş, sistem dışına çıkarmayacak bir yönetimle de bu halde olur muydu? H.B: Seba yönetimi anlayışıyla da Beşiktaş ikili rekabetin içine giremezdi. Ama Beşiktaş duruşu devam ederdi. Demirören yönetimi bunun altından kalkamayacağını daha ilk yılında gösterdi. Bunun bir kulüp yönetimi meselesi olduğunu anlamadı. Takım kurma meselesi sandılar. Onu da hep yanlış yaptılar. Sağ kanada 6 adam alıp, solu unuttular. Solu zaten hep unuttular. Orası hep Üzülmez'e kalır; o da hep eleştirilir. Söylediğim mesele derin. Bu yönetim çözemez bunu. Demirören kalpten Beşiktaşlı. Ama bu zor koşullarda, köprübaşları baştan tayip edilmiş bir Süper Lig'de oyunu bozacak bir yönetimin altından kalkacak başkan tipi değil. BEŞİKTAŞ VALENCİA OLMALIYDI, A.MADRİD OLDU A.Ç: Bu sözlerinden; son 4 yılda maçların belli oranda masa başında oynandığı anlamı mı çıkıyor? H.B: Endüstriyel futbol derken somut bir masa olması gerekmez. Endüstri, kendi gereklerini yerine getirir. Sivas şampiyon olabilir ama F.Bahçe 6, 7'nci sıralarda sürünmüyorsa. F.Bahçe aşağılardaysa, ilk yarıdaki gibi, yukarıdaki Anadolu takımları bekletilir. Sistem izin verecekse G.Saray ve F.Bahçe'nin son haftalara kadar ilk ikide, üçte olması gerekir. A.Ç: ABD, vahşi kapitalizmin ve spor endüstrisinin maksimum olduğu bir ülke. Ama orada iki büyük yoktur. Büyükler yıllar içerisinde gider gelir. Lakers'tır, sonra Boston'dur, Chicago'dur, San Antonio'dur. H.B: NBA sisteminde büyük olan NBA'dir. İkili rekabeti kaldıran play-off sistemidir. Play-off'suz yarışmalarda, sistem endüstriye kazandıran takımları yukarı iter. La Liga'da Barcelona-Real Madrid çekişmesi çöküp araya Valencia, Villarreal girdiğinde sistem bundan hoşlanmıyor çünkü işin tadı kaçıyor. Türkiye'de zaten Villarreal, Valencia olmak çok zor. Beşiktaş, Valencia olmalıydı ama bu yönetimlerle Atletico Madrid oldu. Yönetimin vizyonu olmayınca sistem kurban olarak Beşiktaş'ı seçti. Trabzon zaten eskiden beri kurban. A.Ç: Favorin kim? H.B: G.Saray, çünkü bu yarış böyle çekişmeli giderse son üç yıl gördüğümüz gibi ruh, motivasyon, şampiyonluk azmi kupayı alıyor. Bu sezon F.Bahçe anormal profesyonel bir takım. Yedeği bile öyle. F.Bahçe'de yedeklerin bile "Girerim, işimi yaparım, sonra ATM'den paramı çekerim" tavrı var A.Ç: Trabzon ve Sivas'ta da inanç var. H.B: Bursa maçında sistem bir parça itince Trabzon dağıldı, yuvarlandı. Eskişehir maçında bu kez borç öder gibi sistem kucaklayınca kafası karıştı. A.Ç: Bu hem Trabzon hem de Türk futbolu için çok kötü. H.B: Ben ilk defa bu sene kendimi bu kadar hakem konuşurken buldum. Bir de "En iyi kuşak" dediler. Neredeler? A.Ç: Türk hakemliği, yönetilenlerce kandırılmıştır. Hakemlerin kafalarında bin bir hesap var. İşte; Kuddusi Müftüoğlu belediye başkan adayı. Bunu planlayan adam maçı nasıl iyi yönetir? Bir de; Kulüpler Birliği ve Mahmut Özgener hakemlere, MHK'ye sahip çıktılar. Bundan sonra Beşiktaş hariç hakemden yakınan karşısında beni bulurlar. H.B: Her maçtan sonra iki yöneticisi basın toplantısı yapan F.Bahçe hemen hemen her maçta hakem hatası bulur. Şimdi nasıl oluyor da sahip çıkıyor? A.Ç: Selçuk Dereli'nin F.Bahçe maçına verilmesi Aziz Yıldırım'ın izniyle oluyor . İlk olarak bir Anadolu kulübü başkanı "Davalı hakemler de maçlarımıza gelsin" demiş. Sonra Aziz Yıldırım bunu desteklemiş. Ama başkanlar bir de şart öne sürmüşler. "Hakemler davalarını çekip de gelsinler" diye. Eğer doğruysa; herkes kalıbından utansın! SABAH 26.12.2008
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. Konu boğaz tarafından (27-12-2008 Saat 14:14 ) değiştirilmiştir.. | ||
|
27-12-2008, 15:14 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 | bizim her maçta 5 6 gol atmamız lazımki 2 3 tanesi sayılsın hakem hataları hep bizi buluyorr yeter demirören yeter federasyon yeter hakemler | ||
27-12-2008, 15:49 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 393
Tecrübe Puanı: 17 | Hasmet Babaoglu'da anlasilan Besiktas'imizi 3 buyuklerden biri degilde 3. buyuk goruyor. 2 li rekabet esasina inaniyor. Bizi "digerlerinden biri" olarak algiliyor. Bu psikolojiye sahip birisine simdi somak gerek; sizin programda siz hangi gruptasiniz? ilk 2 de mi,yoksa digerleri arasinda mi? yine de Besiktas'liyim diyor ya buna tesekkur ediyorum.
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
27-12-2008, 16:07 | #5 | ||
1903-1984-2008 Üyelik tarihi: Oct 2007 Yaş: 40
Mesajlar: 10.250
Tecrübe Puanı: 32 | Çoğu yerdeki tespiti doğru Haşmet Babaoğlu nun. ama hepsi değil. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |