Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı

Gündem Dışı Genel internet Geyik vs muhabbetleri.

Konu Kapatılmıştır
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 22-09-2006, 14:47   #1
B J K
 
odin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Lightbulb Yahudiler ve Kutsal Topraklar

YAHUDİLİKTE KUTSAL TOPRAKLARIN DİNSEL ÖNEMİ

Alıntıdır:

(Biraz uzun ama okursanız iyi olur)


Yahudilikte kutsal toprak, dinî açıdan, çok önemlidir. Tevrat’a baktığımızda, Hz. Musa’ya gelen vahiylerin bir kısmı kutsal topraklarla ilişkilendirilmiştir. Örneğin “Sana vaat ettiğim kutsal topraklara girdiğin zaman başına bir kral seçeceksin veya o kral şu şu özelliklere sahip olacak, kralın seçimi şu şekilde olacak, atanması şu şekilde olacak” şeklinde detaylı emirler vardır. Kısacası, Tevrat’taki pek çok emir ve yasak ileriye dönüktür. Zira Hz. Musa, kutsal topraklara hiç gidememiştir. Öyleyse Tevrat’ta bulunan bu tür hükümlerin uygulama safhasına geçebilmesi, İsrailoğullarının kutsal topraklara girmeleriyle mümkün olacaktır.
Kutsal toprakların, Yahudiler açısından diğer bir önemi ise, oranın dünyanın merkezi olmasıdır. Öldükten sonra haşir, kutsal topraklarda gerçekleşecektir. Bu sebeple Yahudilerin kutsal topraklara göç etmeleri gerekir.
Yahudilikte ibadetler de kutsal topraklarla bağlantılıdır. Hz. Süleyman tarafından takriben M.Ö. 966 yılında inşa edilen mabet, Yahudilikte çok önemlidir. Bütün dinlerde mabet vardır, ancak Yahudilikte mabet denilince, ibadet edilen herhangi yer kastedilmez. Yahudiler için mabet, Tanrı’nın İsrailoğullarına vaat etmiş olduğu kutsal toprakta, gene, O’nun bildirdiği yerde ve O’nun emriyle inşa edilen yer akla gelir. Burası, kurban sulaklarının ve günahlardan arınma ritüelinin icra edileceği bölümlerin de bulunduğu geniş bir yapıdır. İbadetlerin büyük bir kısmı bu mabette gerçekleştirilmesi gerekir. Yani, günde üç vakit olan ibadet Tanrı’nın seçtiği kutsal yerde yapılması gerekir. Bugün, kutsal topraklarda yaşmayan Yahudiler ibadet etmiyor mu? Elbette ediyor, ancak ibadetler, bu büyük mabedi sembolize eden sinagog veya havra denilen mahallî ibadet yerlerinde yapılmaktadır. Bu ibadetlerin geçerliliği, asıl mabette yapılan ibadetler kadar değildir. Bunlar sadece birer geçmişi anma ve yaşatma amacı taşır. Kurban takdiminin bol olduğu, çeşitli vesilelerle Tanrı’nın İsrailoğullarından çokça kurban istediği ve kurbanların da ancak mabette mümkün olduğu göz önüne alınırsa, Yahudiler açısından kutsal toprakların önemi daha iyi anlaşılır.
Günahlardan arınıp temizlenme işlemi, aynı şekilde, mabette yapılan özel törenle gerçekleştirilir. Bugün, İsrail’deki dindar Yahudiler kendilerini potansiyel olarak tame; yani, necis olarak değerlendirirler. Çünkü necis olmak, insanın gündelik hayatında her an mümkündür; otobüste giderken temiz olmadığına inanılan herhangi bir şeye değmek necislik âlametidir. Bundan temizlenmek de, gusül abdesti veya abdest almakla gerçekleştirilmez. Arınma ancak mabette kahin eşliğinde özel bir ritüelle mümkün olacaktır.
Yahudiliğin bugün, pek çok emir ve yasağı, kutsal topraklara sahip olmalarına rağmen, uygulanmamaktadır. Mabedin bulunduğu alana Yahudiler sahipler. Fakat mabedin yerinde Müslümanların kutsal mekânları Mescid-i Aksa bulunmaktadır. Bildiğiniz gibi bu alan 144 dönümlük geniş bir araziden oluşuyor. Mabet Dağı olarak bilinen bu yer, Doğu Kudüs ile Batı Kudüs arasında, Kudüs’ün tam ortasında yer almaktadır. Doğu Kudüs’ün yönetimi, 1967’de İsraillilerin eline geçmiştir. İsrail’in egemenliğinde bulunan Doğu Kudüs, aynı zamanda mabedin yerinin de bulunduğu bölgedir. Üzerinde Mescid-i Aksa bulunduğu için, bunu yıkıp yerine Hz. Süleyman tarafından inşa edilen kendi mabetlerini yeniden inşa edememektedirler.
Yahudiler, tarih boyunca, varlıklarını bu mabet sayesinde sürdürebilmişlerdir. Yani mabet, her ne kadar yıkılmış olsa da, Yahudilik bilincini canlı tutan bir sembol olmuştur. Şu anda dindar Yahudilerin tek beklentisi, bu mabedin yeniden inşa edilmesidir. Kotel olarak adlandırılan ağlama duvarı, Mescid-i Aksa’nın hemen bitişiğinde yer alır. Burası eski mabedin batı yönünde yer alan dış duvarıdır. Bu duvarın önünde her gün geçmiş için ağıt yakarlar ve o eski mabedin yeniden inşa edilmesi için Tanrı’ya yakarırlar. Beklentileri hep bu yöndedir. ‘Bu sene olmadı, ancak gelecek sene olacak derler.’ Bu aynı zamanda, mesih beklentisini de ifade eder. Oradan ‘bu sene mesih gelmedi, mabet inşa edilemedi ve biz mabette, Tevrat’ta ifade edildiği şekilde ibadet edemiyoruz, ancak seneye bu gerçekleşir’ şeklinde bir temenniyle birbirlerinden ayrılırlar.



Tevrat’ta değişik şekillerde ifade edilmektedir. Bir yerde, “Nil’den Fırat’a ya da ayağının bastığı her yer senin olacak” denilirken, başka bir yerde “Bir dağın tepesine çık ve etrafına bak. Gözünün gördüğü her yer senin olacak” denilmektedir. Bu ifadelerden, Tevrat’ta İsrailoğullarına vaat edilen kutsal toprakların sınırlarının çok net olmadığı anlaşılmaktadır. Zaten Hz. İbrahim bu topraklara girme şansını da elde edememiştir. Hz. İbrahim’le yapılan bu ahit, daha sonra, onun nesli olan Hz. İshak’la ve İshak’ın oğlu Hz. Yakup’la devam ettirilmiş ve en sonunda, Hz. Musa aracılığıyla bu ahit pekiştirilmiştir. Bu yüzden Tevrat’a, Ahit Kitabı da denilmektedir. Hıristiyanlar, hükmünün bittiğini düşündükleri için Yahudilerin kutsal kitaplarına Eski Ahit, kendi kutsal kitaplarına da Yeni Ahit derler. Özellikle ahit ve seçilmişlik konusunda Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında tarihten günümüze bir çekişme de söz konusudur. Şöyle ki, Hıristiyanlar Yahudilere derler ki: “Evet, başlangıçta Tanrı sizi seçmiş ve sizinle sözleşme yapmıştı, ancak İsa Mesih’in gelmesiyle bu seçilmişlik Hıristiyanlara geçmiştir. Tanrı, İsa Mesih’in çarmıhta akan kanıyla yeni bir sözleşme yapmıştır.
Peki bu ahit çerçevesinde İsrailoğullarına vaat edilen kutsal toprak neresidir? Bu kutsal toprakların, biraz önce ifade ettiğim gibi, sınırları çok net değildir. Ancak Tevrat’ta, pek çoğu tarih sahnesinden silinmiş olan yedi tane tarihsel kavimden söz ediliyor. Tevrat’ın ifadesine göre, İsrailogullarına vaat edilen kutsal topraklarda oturan bu kavimlerle savaşılması istenmektedir. Buradan da anlaşılıyor ki, Hz. İbrahim’den beri İsrailoğullarına vaat edilen kutsal toprakların sınırları bu kavimlerin bulundukları yerlerle sınırlıdır. Hz. Musa’nın misyonu, Mısır’a giderek İsrailoğullarını Firavunun zulmünden kurtarıp Hazreti İbrahim’den beri İsrailoğullarına vaat edilen kutsal topraklara getirmektir. Zaten Tevrat’a baktığınız zaman, Hz. Musa, Firavunun huzuruna vardığı zaman, Firavunu Allah’a iman etmeye davet etmiyor, ondan İsrailoğullarını serbest bırakmasını istiyor. Kur’an-ı Kerim’e baklıdığı zaman da, Firavun ile Hz. Musa arasında geçen diyalogun, genellikle, Firavunun İsrailoğullarını serbest bırakması noktasında odaklandığı görülür.
Bu kutsal toprakların neresi olduğu konusunda İsrailli Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları tarafından bir harita çıkarılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre İsrailoğullarına vaat edilen bu kutsal topraklar, bugün, İsrail Devletinin kurulduğu sınırlardan ibarettir. Öbür taraftan, Nil’den Fırat’a ifadesi ne ne oluyor denebilir. Bu söz, mecaz, biraz da abartı taşıyan bir ifadedir. Bildiğiniz gibi Yahudilerin dünya egemenliği söz konusudur. Buradan Yahudilerin, Nil’den Fırat’a kadar geniş bir alana egemen olmak istedikleri anlamı da çıkarılabilir. Bilindiği gibi Nil, Mısır’da bulunan bir nehirdir. Oysa Tevrat’ın emri gereği İsrailoğullarının Mısır toprakları içerisinde bulunmaları ve yaşamaları dinen caiz değildir. Çünkü Tevrat’ta Tanrı, İsrailoğullarına “Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Tanrın benim, bir daha oraya dönmeyeceksin.” Yani, Yahudiler Tanrı’nın emri gereği Mısır’a bir daha giremeyeceklerdir. Bu bakımdan, bugünkü Mısır Devleti, Yahudilerin -tabiî, dindar bir Yahudi devletinin- saldırısından ve işgalinden dinî açıdan güvencededir. Ancak biraz önce de belirttiğimiz gibi, karşılarında Tevrat’ın kurallarına bağlı dindar bir Yahudi devleti olursa durum böyledir; aksi takdirde seküler bir Yahudi devleti için bu durum söz konusu değildir.
Bu konunun en güzel örneği bir hekim, filozof, aynı zamanda İslam geleneğini de çok iyi bilen ve Delâletü’l-Hairîn (Şaşkınların Kılavuzu) isimli kitabın da yazarı olan Musa bin Meymûn, bir vesileyle Mısır’a gidiyor ve Mısır’da uzun süre kalması gerekiyor. Ancak Tevrat’ın emri gereği, Mısır’da uzun süreli kalması yasaktır. Oysa Musa bin Meymûn orada on beş gün, bizdeki misafirlik gibi, kalacak şekilde niyet ederek bir buçuk yıla yakın kalıyor. Böyle yapmayıp uzun süre kalacak şekilde niyet edip kalsaydı, Tevrat’ın emrine muhalefet etmiş; dolayısıyla, günah işlemiş olacaktı.
İsrailoğullarına vaat edilen toprakların bugünkü İsrail Devletinin kurulduğu sınırlar kadar olduğunu söylemiştik. Bunu şuradan da anlıyoruz; şayet kutsal toprakların sınırını “Nil’den Fırat’a kadar” geniş tutarsak, bunun içine ülkemizin sınırları içerisinde bulunan Harran da girer. Oysa biliyoruz ki, Hz. İbrahim Harran’a geliyor, ancak Harran’da kalmıyor. Çünkü Yehova ona: “Atalarının toprağı Kenan’a git” diye emrediyor. Aynı şekilde Hz. Yakup’ta, belirli müddet Harran’da kalıyor, ancak Tanrı orada uzun süre kalmasına müsaade etmiyor. Vaat edilen kutsal topraklara, atalarının topraklarına gitmesi yönünde telkinde bulunuyor.
Dolayısıyla, Tevrat’ta geçen “Nil’den Fırat’a kadar” ifadenin, bir mecaz veya abartı olduğunu düşünüyorum. Ben konunun siyasî boyutuna girmiyorum. Siyasî olarak Yahudilerin bütün dünyaya egemen olma ideolojisi elbette vardır. Fakat bu ideoloji, dinle özdeşleşmiş bütün Yahudileri kapsayan bir ideoloji olmayıp Siyonist bir gurubun düşüncesidir. Burada Siyonist dediğimiz zaman, dünyaya egemen olma zihniyeti olarak algılıyoruz. Bir İsrailli’ye Siyonizm nedir diye sorduğunuz zaman; bugünkü İsrail Devletinin bayrağına, sınırlarına bağlı olmak ve İsrail Devletinin vatandaşlığını kabul etmek olduğunu söyleyecektir. Ben İsrail’de bulunduğum sırada,orada Türkiye’den göç etmiş bir İstanbul Yahudisi ile tanıştım. O, Türkiye’de Siyonizm denince insanların tepki göstermelerine hayret ettiğini, çünkü Siyonizm’den kastedilenin bugün mevcut olan İsrail Devletine bağlılığı ifade ettiğini söylemişti. Fakat bazılarına göre Siyonizm kavramı, dünyaya egemen olma ideolojisidir.
Yahudiler, uzun bir süre sonra kendilerine vaat edilen kutsal topraklarda, 1948’de bağımsız İsrail Devletini kurdular. Aynen Müslümanlar gibi Hıristiyanlar da Yahudileri Tanrı’nın lanet ettiği bir kavim görüyor ve onların bir daha yeryüzünde bir araya gelip kendi başlarına bir devlet kurabileceklerine inanmıyorlardı. Ancak Yahudiler kısmen Batı dünyasındaki bölünmüşlükten faydalanarak, kısmen de Batılı ülkelerin Ortadoğu’daki menfaatları çerçevesinde, İngilizlerin desteğiyle 1948’te bağımsız İsrail Devletini kurma başarısını gösterdiler.
Bu kurulmuş olan devlet, dindar Yahudiler açısından bir küfür devletidir, Bugün, İsrail’de yaşayan ultra Ortodoks (aşırı Ortodoks) olan ve Hasidî denen dindar Yahudiler açısından bugünkü İsrail Devleti dârü’l-harp, yani küfür devletidir. Niye küfür devletidir? Oysa devlet vaat edilen kutsal topraklarda kurulmuş ve onlara istedikleri şekilde yaşama hakkı tanınmıştır. Evet, Yahudiliğin kutsal topraklarla ilgili önemli bir özelliği burada devreye giriyor. O da Mesih inancıdır.
Mesih inancı, değişik şekillerde olsa da, yeryüzünde var olan hemen hemen bütün dinlerde ve inançlarda mevcut olan bir inanç biçimidir. Ancak Yahudilik ve Hıristiyanlıkta mesih inancı ön plana çıkmıştır. İslam kültüründe de, dinin esasından olmasa da, olağanüstü güçlere sahip bir kurtarıcı beklentisi vardır.
Tevrat’ın pek çok emir ve yasağının uygulanması, Mesih’in gelmesine bağlıdır. Yahudiler, mesih gelmediği için ölüm cezasını uygulamazlar. Bugün İsrail Devletinde ölüm cezası, sadece terör ve Nazi suçluları için uygulanır. Bir kimse kasten bir adam öldürmesi durumunda Tevrat’ın emri kısastır. Fakat bu hükmün uygulanması mesihin gelmesine bağlı olduğu için, İsrail’de bu hüküm bugün uygulanmamaktadır.
Mesih inancı, Tevrat’ta yer almayan bir husustur. Zaman içerisinde ortaya çıkmıştır. Mesih inancının güçlendiği dönem, milattan sonra 70 yılında Kudüs’ün Romalılar tarafından tahrip edilmesi, orada bulunan Hz Süleyman’ın inşa ettiği mabedin yıkılması ve Yahudilerin dünyanın dört bir yanına sürgüne gönderilmesinden sonra olmuştur. Sürgün döneminde Davud soyundan bir mesihin geleceği, tekrar vaat edilen kutsal toprakları ele geçirip Hz. Süleyman ve Hz. Davut zamanında olduğu gibi muhteşem bir Yahudi devletini kuracağı düşüncesi ağırlık kazanmaya başlamıştır.
Ortodoks Yahudi inancına göre, Yahudilerin bir devlet kurabilmeleri mesihin gelmesine bağlıdır. Mesih gelecek, Yahudilerin düşmanlarını yenecek, bütün Yahudileri kendilerine vaat edilen kutsal topraklarda toplayacak ve orada muhteşem Tanrı Devletini kuracaktır. Dolayısıyla, Yahudi inancı açısından bir Yahudi devletinin kurulabilmesi, mesihin gelmesine bağlıdır. Mesih gelmediğine göre, kurulacak bir Yahudi de, dindar Yahudilere göre, dârü’l-harp olacaktır. Yahudi din bilginlerinin, Kitab-ı Mukaddes’deki bazı verilerden hareket ederek yaptıkları tespite göre, Mesih, bundan 1700 küsur yıl önce gelmesi gerekiyordu. Bilindiği üzere Yahudiler açısından dünyanın ömrü 6000 yıldır. Yaratılıştan bugüne 5762 yıl geçmiştir. Yani dünya onlara göre şu anda 5762 yaşındadır. -Tabiî, bu tarihlendirme, bilim karşısında çok komik bir durum ifade ediyor.- Hesaplara göre mesih 4250 yılında gelmiş olmalıydı. Ancak bunun üzerinden neredeyse 1700 küsur yıl geçmiş, hâlâ Mesih gelmemiştir.
Bununla birlikte, Ortodoks Yahudiler, hâlâ mesihin geleceğine inanmaya devam ederler. “Her ne kadar gelme vakti gecikmiş olsa da, ben, Mesih’in geleceğine inanırım” ifadesi, Musa bin Meymûn’un belirlediği ve Ortodoks Yahudilerin de her sabah ibadetlerinde tekrarladıkları 13 maddelik iman esasından birisidir.
Yahudilikte kutsal toprak, dinî açıdan, çok önemlidir. Tevrat’a baktığımızda, Hz. Musa’ya gelen vahiylerin bir kısmı kutsal topraklarla ilişkilendirilmiştir. Örneğin “Sana vaat ettiğim kutsal topraklara girdiğin zaman başına bir kral seçeceksin veya o kral şu şu özelliklere sahip olacak, kralın seçimi şu şekilde olacak, atanması şu şekilde olacak” şeklinde detaylı emirler vardır. Kısacası, Tevrat’taki pek çok emir ve yasak ileriye dönüktür. Zira Hz. Musa, kutsal topraklara hiç gidememiştir. Öyleyse Tevrat’ta bulunan bu tür hükümlerin uygulama safhasına geçebilmesi, İsrailoğullarının kutsal topraklara girmeleriyle mümkün olacaktır.
Kutsal toprakların, Yahudiler açısından diğer bir önemi ise, oranın dünyanın merkezi olmasıdır. Öldükten sonra haşir, kutsal topraklarda gerçekleşecektir. Bu sebeple Yahudilerin kutsal topraklara göç etmeleri gerekir.
Yahudilikte ibadetler de kutsal topraklarla bağlantılıdır. Hz. Süleyman tarafından takriben M.Ö. 966 yılında inşa edilen mabet, Yahudilikte çok önemlidir. Bütün dinlerde mabet vardır, ancak Yahudilikte mabet denilince, ibadet edilen herhangi yer kastedilmez. Yahudiler için mabet, Tanrı’nın İsrailoğullarına vaat etmiş olduğu kutsal toprakta, gene, O’nun bildirdiği yerde ve O’nun emriyle inşa edilen yer akla gelir. Burası, kurban sulaklarının ve günahlardan arınma ritüelinin icra edileceği bölümlerin de bulunduğu geniş bir yapıdır. İbadetlerin büyük bir kısmı bu mabette gerçekleştirilmesi gerekir. Yani, günde üç vakit olan ibadet Tanrı’nın seçtiği kutsal yerde yapılması gerekir. Bugün, kutsal topraklarda yaşmayan Yahudiler ibadet etmiyor mu? Elbette ediyor, ancak ibadetler, bu büyük mabedi sembolize eden sinagog veya havra denilen mahallî ibadet yerlerinde yapılmaktadır. Bu ibadetlerin geçerliliği, asıl mabette yapılan ibadetler kadar değildir. Bunlar sadece birer geçmişi anma ve yaşatma amacı taşır. Kurban takdiminin bol olduğu, çeşitli vesilelerle Tanrı’nın İsrailoğullarından çokça kurban istediği ve kurbanların da ancak mabette mümkün olduğu göz önüne alınırsa, Yahudiler açısından kutsal toprakların önemi daha iyi anlaşılır.
Günahlardan arınıp temizlenme işlemi, aynı şekilde, mabette yapılan özel törenle gerçekleştirilir.


Bilgilendirme amaçlıdır.

Konu odin tarafından (22-09-2006 Saat 14:50 ) değiştirilmiştir..
odin Ofline  
Konu Kapatılmıştır

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 08:54 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580