|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
29-09-2009, 11:54 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 |
Zor… Hiç birinin yerinde olmak istemezdim. Ne, Mustafa Denizli’nin; Ne de futbolcuların… Biz bu kadar sıkıntı, üzüntü, umutsuzluk içindeysek, eminim onlar bizim çektiğimizin bin katı “keder” içindedirler. Birçoğunuzun, sesini duyar gibiyim, “hadi canım onlar bizim kadar sevseler böyle olur muydu, ya da onlar aldıkları paraya bakıyorlar, umurlarında mı” gibi sözler söylüyorsunuz. Maç sırasında, hepimiz zaman zaman kızıp söyleniyoruz, çoğu zaman kendimize göre haklıyız… Fakat kaçırdığımız bir nokta var galiba; olaylara hep kendimizden yana bakıp, karşı tarafın da duyguları olduğunu, işin insani boyutunu kaçırıyoruz. Düşünmek gerekir ki, geçen yıl iki kupayı kazanmış, bir takım’ın futbolcusuysanız, bu zaferde emeğiniz, alın teriniz, günler boyu yapılan antrenmanlar, uzun kamp dönemleri varsa; bu sezon alınan başarısızlık, sizi derinden üzer, uykularınızı kaçırır… Günlerdir gazetelerde çıkan “suçlu biziz” açıklamalarını yapan futbolcular, toplumdan aldıkları negatif mesajla buna inanmış görünüyorlar… Ve ne yazık ki, neye inanırsanız o olursunuz… Size bunu inandırmaya çalışanlar ve bu yüzden mutlu olanlar var. Bütün bunlar, başarıya alışkın insanlar için kolay kolay yenir yutulur şeyler değil. Hele, hele, her şey, medyanın gözü önünde cereyan ediyorsa, her an eleştiri oklarına maruz kalıyorsanız, doğru dürüst, yemek yemekte bile zorluk çekersiniz. Bu genç adamların, hiç birinin vurdumduymazlık ve aymazlık içinde olduklarını zannetmiyorum. Çocukluğumuzdan hatırlayalım, sınıfın çalışkan öğrencisinin, birden bire gözden düşmesi tembelleri nasıl da memnun ederdi… Veya başarılı bir iş adamının, her hangi bir terslik sonucu, kötü duruma düşmesi hasımları tarafından zafer çığlıklarıyla karşılanır… Beşiktaş iki kupa aldıktan sonra, bazı kişiler, büyük bir hevesle, takımın başarısızlığını beklemeye başladı. Çok beklemelerine gerek kalmadan, alınan sonuçlar karşısında, ellerini ovuşturarak, zevkten dört köşe olanların, sayısı hiçte az değil. Takım mücadelesini, takım olmayı, sadece sahada kazanılan başarıyla örtüştüremeyiz. İnsan denilen varlık; birey olarak, en güçlü ve başarılı olduğu konuda, tökezliyorsa, kendine olan öz güveni sarsılır. İkinci tökezlemesi, ciddi biçimde inanç kaybına yol açar, üçüncüsü ise travmaya neden olur. Bizim çocuklar şu anda travmatik bir dönem yaşıyorlar. Hepsinin, bu bireysel suçluluk sendromundan kurtulup, bir an önce yeniden takım olmaya ihtiyaçları var. Bu acılı ve sancılı dönemi, hocalarıyla birlikte atlatmaları gerekiyor… Tedavi ve terapi reçetesi onların elinde. Moskova da alacakları galibiyet, onların “Çifte Kupalı Şampiyon Takım” olduklarını tekrar hatırlamalarına yeterli olacaktır sanırım. Bazen, şarkıları hatırlamak, ya da hatırlatmak, insan ruhunda bir ışık yakar. Sil baştan başlamak gerek bazen, Hayatı sıfırlamak, her şeyi unutmak gerek bazen… Yeniden doğmuş gibi, yola yeniden çıkmak gerek bazen… Ya da, sanki ilk defa; Başlama vuruşu yapmak için, Takımın başına geçmek gerek bazen… Sil baştan başlamak, hayatı sıfırlamak; Her şeyi unutmak gerek… Bezen… Işığınız güneş olsun, yıldızınızı parlatın çocuklar… ITIR ESEN | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |