Hayatımıza gireli çok uzun zaman olmasa da özellikle Avrupa`da en büyük yardımcımız navigasyon sistemi.
Gideceğiniz yerin ismini veriyorsunuz; sizi `adrese teslim` kargo gibi en kısa yoldan ulaştırıyor. Beşiktaş yönetiminin son gelişmeler üzerine takip ettiği yolun çıkmaz olduğunu böyle bir sisteme havale etseydiniz anında cevaplardı!
Başarısızlığın üzerini 25 cm çaplı bir penaltı atış dairesinin kazılması sonucu çıkan toprakla örtme düşüncesi sonrasında yaşananlar, ne kadar `abesle işgal` olduğunu ortaya koydu. Hakem ile kural hatasını birbirinden ayırt edemeyecek kadar spor kültüründen yoksun kişilerin `hak arama`ya çıkmaları günü kurtarmak gayretinden öte bir şey değil. Zaten akil kişiler, olayı bu şekilde değerlendirmekte. 2009 Mayıs`ında sezonun iki kupalı takımı olarak caka satılırken hayatın devam ettiği ve ağustos ayında yeni bir heyecana yelken açılacağı hesabının doğru yapılmadığı gün yüzüne çıktı. Süper Lig şampiyonluğunun ardından Şampiyonlar Ligi`nde üst düzey takımlarla mücadele başlarken kadro revizyonu ve takviyesinin yetersizliği saf dışı kalınarak belirgin bir şekilde kanıt teşkil etmiştir.
Beşiktaş`ta revizyon anlamında Ertuğrul Sağlam, Zapo ve Ali Tandoğan başta olmak üzere birçok isim gönderildi. Bunların yerine Erkan Zengin ve Rıdvan Şimşek alındı. 8,5 milyon Euro`ya Tabata, 5,5 milyon Euro`ya da İsmail Köybaşı bin bir methiyelerle kadroya dahil edildi. Hatta Tabata`ya yer açmak için bonservisine 6 milyon 150 bin Euro, kendisine de yıllık 2,4 milyon Euro ödenen Delgado saf dışı edildi. Nihat Kahveci olayı da bunların üzerine tuz biber oldu. Yönetim, Mehmet Topuz`un transferinde aciz duruma düşünce günü kurtarma adına kendi özkaynağından yetişmiş bir isme 4,5 milyon Euro bonservis ve maaş olarak 4 milyon Euro gibi inanılması güç bedeller ödedi. Güya kadro zenginleştirildi. Bırakın Avrupa`yı, dünyada 30 yaşında iki yıl sakatlık yaşamış bir futbolcuya bu paraların yüzde 25`i bile verilmez.
Ligde atılan 35 ve yenilen 22 gol sayısı aslında her şeyi anlatıyor. Şu anda Bursaspor`un şampiyonluğu için ter dökenleri gördükçe yapılanların yanlışlığı bir daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Beğenilmeyenler zirve yarışında, Beşiktaş ise Avrupa Ligi`ne, o da ön elemeden katılmayla teselli arayışında! Bunlar gibi onlarca yanlışı sıralamak mümkün. FIFA ve UEFA`daki dosyası en kabarık kulüplerden biri olmak da işin başka acı bir yönü. Bütün bu olup bitenlerin de görülmediği sanılıyor. "Hakkımız yeniliyor." denilerek gerçekleştirilen basın toplantısındaki acziyet ortada. Kural, talimat ve statü incelenmeden ortaya çıkıp sadece hedef saptırmaktan başka bir işe yaramayan toplantı sonrasında TFF`ye yapılan `maçın tekrarı` istemi ile bilgisizlik tavan yaptı.
Yönetim içerisinde Orhan Saka, Metin Keçeli gibi tecrübeli isimler olmasına rağmen düşülen bu durum çok düşündürücü. Siyasî yorum anlayışı, sportif arenada prim yapmaktan öte ters teper. Hâlâ tepkiler ve yazışmalar esnasında ortaya sürülen "Neyin 12. ve 14. maddesi ve Futbol Müsabaka Talimatı`nın 22 ve 24. maddeleri bu konulara mesnet edilmiş" hâlâ cevabını alamadım. Hukuk işleriyle iştigâl eden yedek üye Avukat Ahmet Akpınar Bey`le yaptığım telefon söyleşisinde bu konuyu sorduğumda, "Siz yazın, biz cevabını veririz." demişti. TFF kendilerini cevapladı ama ben hâlâ bekliyorum...
Yineliyorum; bu yapılanlardan kulüpte doğru yolu gösteren kişilerin olmadığını anlıyoruz. Bu yöntemle sadece tribünleri kandırır, sağa sola küfür edilmesine sebebiyet verir ama Beşiktaş`a hiçbir şey kazandıramazsınız. 5 kupa sloganı ile Aziz Yıldırım`a cevap yetiştirmek kolay da sözlerin yerine getirilememesi kişilerden çok kurumları derinden yaralar. Bu olaylardan 100`üncü defa ders çıkaramazsanız gelecek adına umut taşıyamazsınız. Artık bu işleri unutup ileriye bakmak gerekir. Zira adama en yakını bile `Servi gibi umutlar döndü birer iğdeye, geçti Bor`un pazarı sür eşeği Niğde`ye` der
Atıf Keçeci / Zaman