|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
23-04-2007, 08:30 | #1 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 |
inönü’ye gelmediğim gün öldüğüm gündür! Beşiktaş'ın efsane amigosu Alen Markaryan... O delişmen bir koronun şefi...Mine Şenocaklı yazıyor 16.04.2007 Kartal tek başına uçamıyor, Beşiktaş’ın en büyük taraftar grubu Çarşı olmayınca 3 puan da zor oluyor... Düşünün şampiylonluğa oynuyorsunuz, rakibiniz küme düşmeyi garantileyen Sakarya, tamam kendi sahasında onların da Çarşı kadar olmasa da ünü tarihe geçmiş Tatangalar’ı var, ama adamlar neredeyse maçın üçte ikisini 10 kişi oynuyor ve söke söke bir puanı alıyor. Ne eksik?.. Galiba 12’nci adamdan öte libero gibi oynayan Çarşı eksik! Kartal irtifa kaybetti mi onu gaza getirecek sloganlar çınlamıyor statta. Tabii ki amigo Alen ve ekibi Sakarya’daydı, ama nerede o Kapalı’daki 132 desibellik koro, nerede Sakarya’daki! Ahmet durdu, Seba gitti! Çarşı’yı ve Alen’i tanımayan yoktur. Ama biz yine de hatırlatalım... Bir kere bu Çarşı Grubu’nda herkes doğuştan şair sanki... Maç başına slogan üretiyorlar. Kimisi siyasi gündemden, kimi bel altına vuran cinsten! Yaratıcılıkta sınır yok... Bir düşünün, bu takımdan kimler gelip geçti. Kimsenin aklına gelmezdi, ama Ahmet durdu, Seba bile gitti! öyle demişti tribünler; “Ahmet Dursun, Seba gitsin!” Her takımın sıkı taraftarı olur ama onların bir farkları var, bu adamlar dördüncü kuvvet gibi çalışıyor. Açtıkları her pankart gazete manşetlerine taş çıkartacak cinsten, attıkları her slogan da öyle... Bir bakıyorsunuz, ırkçılığa karşılar; “Hepimiz Eto’yuz, hepimiz zenciyiz!” diyorlar. Avrupa liglerinde artan ırkçı saldırılara bile tavır koyacak kadar duyarlılar anlayacağınız... öbür gün bakıyorsunuz teröre karşılar... ’Çarşı her şeye karşı’ diyorlar, ama her zaman mazlumun yanında yer almayı bilecek kadar da insanlar. “Filistin halkı seninleyiz” pankartıyla süslüyorlar tribünü, imzalarını da “Çarşı ulan!” diye atıyorlar. Anlamayanlar da anlasın diye... Tabii ki savaşa karşılar! Sol tandanslılar ağırlıkta içlerinde, ama asla tüm Çarşı’ya solcu etiketini yapıştırmıyorlar. Alen, bu saptamayı kabul etmiyor, ama sloganlar biraz öyle diyor. işte Çarşı’nın A’sı, anarşistlerin sembolü, herhalde milliyetçi-mukaddesatçı olacak halleri yok! Alen yine de “içimizde 72 millet var. Solcusu da, sağcısı da... Biz, siyasi bir angajmana girmek istemiyoruz” diyor. Zaten iyisi de, solculuk değil, insanlık adına açmak değil mi bu pankartları? Biz de biraz griyiz ama... Alen’e gelince... O gerçekten bir koro şefi, hem de delişmen bir koronun... Yaptığı büyük iş, Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde tam iki saat boyunca Kapalı’dan tek küfürlü slogan çıkmadı mesela... Alen, maç boyunca bir sloganı bitirdi, diğerini başlattı... Herkes canı çıkana kadar bağırdı, Kartal aşkına... Hakkını yemeyelim; Alen’in de aşkına! Derbinin hemen ardından Alen’le inönü’nün önünde, her zamanki mekanları olan Gaziler Büfe’de buluştuk. Yanında Çarşı Grubu’ndan iki arkadaşı, ’Sarı Murat’ lakaplı Murat Akyıldız ve Ayhan Güner’le bekliyordu beni. Yani, Çarşı Grubu’nun attığı sloganların yaratıcı ekibiyle... Sonra bize büfenin işletmecisi Zeki Çevik de katıldı. Alen, medyaya biraz kızgın, zaten randevu vermeye de pek yanaşmamıştı, zor bela bizim spor yazarlarımızdan Yemen Ekşioğlu ikna etti. Beşiktaş TV’de birlikte program yaptığı arkadaşını kıramadı Alen. Yine de söze, “Basın sürekli kanla, kaosla besleniyor. Mesela bu kupa derbisinde hepsi bizim küfür etmemizi bekliyordu. Etmedik, malzeme vermedik” diye giriyor. Ardından da ekliyor: “Kanla, kaosla, dedikoduyla, kötü söylemle, kötü haberle beslenenler sadece medya değil, bu kulüplerin, federasyonun içinde de var. Kötüden besleniyorlar. Bunları temizlememiz lazım, işte bu yüzden medyayla çatışıyorum.” Basınla derdi ne peki? “Hep Galatasaray ve Fener’i destekleyecek yazılar yazılıyor. Halbuki bugün biz her ikisinden de daha güçlü bir camiayız, ama basın onlara oynuyor” diye derdini dökmeye başlıyor. Bana da basını biraz savunmak düşüyor, “Peki tamam, Galatasaray ve Fener lobicilik yapıyor. Medyaya hakimler. Birbirleri üzerinden rant yiyorlar. Ya Beşiktaş sütten çıkmış ak kaşık mı?” diye kontratağa kalkıyorum. Savunması sert değil; “Şaibeli maçları düşünecek olursanız tabii ki biz de siyah-beyazın beyazı kadar beyaz değiliz, biraz griye çalıyor olabiliriz, hepsi o. Ama diğerleri simsiyah!” iyi, en azından fanatikliği sadece tribünde, hayatın grisini görüyor. Kendisini Beşiktaş’a adamış, Çarşı gibi delişmen bir grubu idare eden bir tribün lideri için az şey değil. Son okuduğu birkaç kitabın adını verelim, gerisine siz karar verin: Soner Yalçın’ın ’Efendi’si, Can Dündar’ın ’Sarı Zeybek’i, Turgut özakman’ın ’Şu Çılgın Türkler’i... RTüK GiBiYiM! *Nasıl oldu da bu kadar efsanevi bir Beşiktaşlı oldunuz? Benim Beşiktaşlılığım ırsî! Babam da Beşiktaşlı’ydı. Ama öyle böyle değil, takım gol attığında, sevinçten tribünden aşağıya düşüp kolunu kıracak kadar... *Peki okudunuz mu? Lise 2’den terkim. Ev geçindirmem lazımdı çünkü. 17 sene Kapalıçarşı’da kuyumcu işçiliği yaptım... Sadekârım ben... Şimdi de kebapçı Aleni’yi işletiyorum... *Ya amigoluk? 1978’den beri var hayatımda... Maça girecek paramız yoktu. Bakkallardan boş rakı şişelerini çalar, şişeciye satar, bilet parası yapardık. Tabii her zaman o da olmazdı. Şu anda kadınlar tuvaletinin olduğu yer eskiden su deposuydu. Bir şekilde gece stada girer, karanlıkta o depoda beklerdik. Ta kapılar açılıncaya kadar... 30-35 kişi... ince bir kalasın üzerinde... Arama bittikten sonra çıkardık. Çocukluğumuz böyle geçti. Amigoluğa başladığımda ise 26 yaşındaydım. O zamanlar setin üzerine 15-20 kişi çıkardık. Sonra Valilik bir karar aldı. ’Can güvenliği açısından setin üzerinde bir kişi kalacak’ dedi. Ben kaldım. *Bu yaratıcı sloganları nasıl buluyorsunuz? Gündem neyse takip ediyoruz. Yaratıcılık da okumuşluktan ileri geliyor. Çok öğrenci var içimizde... Her gün onlarca slogan geliyor... Ben RTüK’üm gelenleri eliyorum... Şaka tabii. Bir komitemiz var. Sloganları değerlendiriyoruz. Dilimizi yuttuk *Kaç maçtır hiç küfürlü tezahürat yok. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Çünkü Fener maçında bizzat gördüm, taraftarın çoğu sarhoş geliyor stada... Televizyonda son üç-dört programdır sürekli haykırıyorum, ‘Yapmayın’ diye... Gazetede yazıyorum. Yönetime bildiri bastırttık, ‘Küfür edilmesin’ diye. Artı tribün kriterlerini oluşturan grupların hepsiyle birebir konuşup küfür edilmeyecek diye gönül de koyduk. ‘Beşiktaş için herkes dilini yutsun’ dedik. Hakikaten de bütün Beşiktaş taraftarı dilini yuttu. Hepsine teşekkür ediyoruz. *Küfürsüz tezahürat bulmak zor olmuyor mu peki? Küfür spontane bir olaydır. insanlar çok eliştiriyor ama aslında küfür etmeden olmaz. Tüm bayanlara söylüyorum şimdi. Kar gibi bembeyaz çamaşır yıkadınız balkona astınız. Vatandaş da geldi küllüğü üzerine silkeledi... Ağızdan çıkacak ilk söz nedir? ’Allah belanı versin’ ya da ’Allah kahretsin’. Bu o andaki sinirin dışarı vurulmasıyla alâkalı bir olaydır. Sonunda da rahatlarsınız. Çok iyi hatırlıyorum, Trabzon maçında 89 dakika küfretmedi taraftar. Maç 0-0’dı. Hakem, çalınan ıslıklara ve yuhalamalara karşılık ‘güç benim, benim dediğim olacak’ dercesine, üç kez düdük çaldı. Kapalının eski açık köşesinden 50 kişilik bir ekip bir anda hakeme küfretti. *Ne diye? Ne diye olacak, cinselliğiyle ilgili... Bir anda o kıvılcım bütün stadı kapladı. Beş saniye ya edildi ya edilmedi. Sonra da Tayfur’un gölüyle de maçı aldık. Ertesi gün gazeteler başlık attılar; ’Beşiktaş taraftarı küfür etmemeye dayanamadı’ diye. Yani bizi potansiyel olarak böyle bir yere koymuşlardı. Ama biz o kadar direttik ki, toplumdaki pekçok ön yargıyı kırdık. işte küfürsüz de slogan atabiliyoruz. *Evet, ama sadece 90 dakika boyunca. Sonrası tam bir felaket... O bir patlamaydı zaten. Son dakikalara doğru insanları zor zaptettik. Ancak Musa’nın asası olacak elinizde. Dokunacaksın, donacaklar... *O gün Musa’nın asası yoktu elinizde ama başardınız... Biraz şanslıydık açıkçası. Tabii insanların içkili olması da işi zorlaştırıyor. Burada kulüplerin de insanlara yardım etmesi lazım. Bir laf var; ‘Malına sahip çık, hırsızın başını belaya sokma.’ Eğer sen gündüz maçlarına biraz ağırlık verirsen insanlar da içki içmeden gelir. Küfür de, taşkınlık da, bir takım olaylar da yarı yarıya indirgenmiş olur. Ama sen maçları yediye, sekize, dokuza yayarsan, bu olmaz! Vatan Gazetesi'nden alıntıdır!
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
|
23-04-2007, 21:43 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | alen abi her söznn altına imza...
__________________ Besiktas JK . | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |