![]() |
ÇİNKO EKSİKLİĞİ TANIM: Çinko, doğada bulunan ve insan vücudunun da ihtiyaç duyduğu önemli bir mineraldir. 200 civarında enzim ve bir çok hormonun üretiminde (testosteron gibi) rol alır. Çinko, doğada bulunan ve insan vücudunun da ihtiyaç duyduğu önemli bir mineraldir. 200 civarında enzim ve bir çok hormonun üretiminde (testosteron gibi) rol alır. Başlıca işlevleri arasında: RNA, DNA, protein sentezi, insülinin aktivasyonu, Vitamin-A nın hücrelere taşınması ve kullanımı, yaraların iyileşmesi, hücrelerin bölünerek çoğalabilmesi, tad alma (özellikle tuzlu tadın farkına varabilme), sperm yapımı, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, davranış ve öğrenme performansının artışı, anne karnındaki ve ya doğmuş bebek ve çocukların büyüme ve gelişimi, kanda yağların taşınması gibi bir çok olayla ilişkilendirilmektedir. Çinko ne vücutta işe yarar? -Bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyonlardan korur -Üreme sağlığını olumlu etkiler, erkeklerde sperm üretimini artırır -Yaraların iyileşmesinde yardımcı olur -Gözleri güçlendirir -Tat ve koku duyularını güçlendirir -Cildi güzelleştirir, sivilcelere karşı etkilidir -Vücuttaki mikropları öldürür -Hücre yenilenmesinde yararlıdır -Tırnakları ve saçları güçlendirir -Uçukları hafifletir -Adet ağrılarını hafifletir -Stresi azaltır -Çocuklarda çinko eksikliği büyüme ve gelişme bozukluğuna yol açar Çinko eksikliği, Türkiye ve Dünya da en sık gözlenen mineral eksikliklerinden biridir. Fakat yeterince önemsenmemektedir. Ülkemizde tarım yapılan topraklardaki çinko miktarı yüksek değildir (toprakların %49.83 ünde alt sınır olarak belirlenen 0.5 ppm den düşük, %32.76 sında 0.5-1.0 ppm arasındadır). Çinko kapların ve çinko su borularının da artık kullanımdan kalkmış olması çinko eksikliğine katkıda bulunmaktadır. Çinko Eksikliğinin Belirtileri AĞIR ÇİNKO EKSİKLİĞİ * Çeşitli deri hastalıkları * İshal * saç dökülmesi * Zihinsel bozukluklar * Hücresel bağışıklık yetersizliği ORTA DERECEDE ÇİNKO EKSİKLİĞİ *Büyüme geriliği *Cinsel organ gelişiminde gerilik *İştah bozukluğu *Karanlığa uyum bozukluğu *Yara iyileşmesinde gecikme *Tad alma duyusunda zayıflama DÜŞÜK DERECEDE ÇİNKO EKSİKLİĞİ *Asabiyet ve duyusal değişiklikler * Sperm düşüklüğü * Testosteron hormonunda azalma * Thymulin aktivitesinde azalma *Okul öncesi çocuklarda gelişme geriliği * Sık sık enfeksiyonlara yakalanma Çinko ile üreme sağlığı arasındaki ilişki, dünya çapında başka araştırmalarda da saptandı. Örneğin Liverpool Erkek Kısırlığı Kliniği'nde kısırlık sorunu olan 33 erkek üzerinde yapılan araştırmada, belli bir süre ağızdan çinko tedavisi görenlerde sperm sayısının belirgin bir şekilde arttığı görüldü. Hindistan'daki Haryana Tıp Fakültesi'nde 50 kısır ve 25 sağlıklı erkek üzerinde bir araştırma yapıldı; kısır erkeklerde çinko seviyesinin sağlıklı erkeklere göre çok daha düşük olduğu belirlendi. Hollanda'daki Nijmegen Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Regine Steegers-Theunissen ve ekibinin çalışması da gerçekten ilginç sonuçlar içeriyor. Bu araştırmada, kısırlık sorunu olan 103 erkeğin bir kısmına 26 hafta boyunca folik asit, bir kısmına çinko, bir kısmına ise hem çinko, hem de folik asit takviyesi verildi. En fazla sperm üretimi ise hem çinko, hem de folik asit takviyesi alan erkeklerde görüldü. Araştırmaya katılan erkeklerin sperm üretimi 26 hafta içinde yüzde 74 oranında arttı. Uzmanlar, çinkonun sadece sperm üretiminde değil, daha fazla testosteron salgılanmasında da büyük rol oynadığını ileri sürüyor. Örneğin, ABD'nin Michigan eyaletindeki Wayne Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Bölümü’nde bu konuda bir araştırma yapıldı: Yaş ortalaması 64 olan bir gruba 3-6 ay boyunca verilen çinko takviyesi sayesinde, gruptaki erkeklerde testosteron seviyesinin arttığı görüldü. Bütün bu araştırmalar gösteriyor ki, çinko, cinsel sağlık açısından en gerekli elementlerden biri. Özellikle diyabet hastalarının ve vejetaryenlerin dikkatli olması gerekiyor, çünkü çinko eksikliği en çok onlarda görülüyor. Uzmanlar, bu kişilerin mutlaka çinko açısından zengin gıdalar tüketmelerini ve gerektiğinde çinkoyu hap olarak almalarını öneriyor. Alman Beslenme Cemiyeti, genel olarak yetişkinler için günde 15 mg çinko öneriyor. Çinko kürü yapmak isteyenlere ise üç ay boyunca günde 20-30 mg tavsiye ediyor. Ancak elbette bu, herkes için geçerli bir 'altın kural' değil. Bu miktarlar herkesin bünyesine uygun olmayabilir, çinko haplarını avuç avuç ağzınıza atmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir. __________________ |
çocukta aort darlığı Kalbin sol tarafından çıkan ana damardaki darlıktır .Kalbin sol karıncığının organlara kan göndermek için daha fazla çalışmasına neden olur. Darlık hafif, orta ve ağır derecede olabilir. Hastanın yakınmaları, bulguları, tedavi gerekip gerekmediği ve tedavi şekli tamamen darlığın derecesine bağlıdır. Tanı nasıl konulabilir ? Ağır olmayan vakalarda tanı genellikle muayene sırasında üfürümün duyulması ile konur. Ağır vakalarda büyüme gelişme geriliği, halsizlik göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Kesin tanı çocuk kardiyoloji uzmanınca yapılan muayene ve ekokardiyografi ile konur. Tedavide ne yapılabilir ? Hafif olan darlıklarda, çocuğa herhangi bir zarar vermediği için müdahele edilmez. Bununla birlikte bazı vakalarda darlığın derecesi zamanla artabilmektedir. Bu nedenle darlığın derecesi ekokardiyografi ile takip edilmelidir. Orta ve ağır derecede darlığı olan hastalarda balonlu kateter ile darlığı genişletme yöntemi uygulanır. Bu yöntemin sonuçsuz kalması halinde, ameliyat da gerekebilmektedir. İleriye dönük yapılması gerekenler : Sünnet, diş çekimi, diş dolgusu gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç gösterirler. Hastaların belli aralıklarla doktor kontrolünde olmalı gerekir. Hastaların ağır egzersiz programları içeren sportif faaliyetlerden uzak durmaları önerilir. __________________ |
çocuk felci poliomyelit Çocuk Felci Nedir? Çocuk felci hastalığının nedeni, polio virüsü denilen bir mikroptur. Tarihçe: 2000: Yabani poliovirus bulaşmasının 20’den fazla ülkede olmaması. 2001: Yabani poliovirus bulaşmasının 10’dan fazla ülkede olmaması. Dünya çapında sertifikasyon-standardının denetlenmesi. 2002: Yabani poliovirus bulaşmasının sonlandırılması. 2003: Kalan son global rezervuarların saptanması. 2005: Polio eradikasyonun sertifikalandırılması. (kaynak: Global Polo Eradikasyon Girişimi, Stratejik Plan 2001-2005) 2000 29 Ekim: DSÖ Batı Pasifik Bölgesi poliodan arınmıştır. 27 Eylül: New York, Global Polio Ortakları Zirvesi 2001-2005 Polio Eradikasyonu için Stratejik Planı kabul etmiştir. 1999 11 Ekim: Aventis Pasteur Afrika’da savaştan kırılmış beş bölge ve ülke için 50 milyon doz aşı bağışlamıştır. İlkbahar: Angola’daki polio salgını sırasında, 800’den fazla çocuk hastalanmış ve 50’si ölmüştür. 1998 Melik Minas (Türkiye) DSÖ Avrupa Bölgesi’ndeki son polio kurbanıdır. 1997 Mart: Mum Chanty (Kamboçya'da 15 aylık bir kız) DSÖ Batı Pasifik Bölgesi’ndeki son polio kurbanıdır. 1996 Yaz-Sonbahar: Arnavutluk’taki bir salgın çocuk ve genç erişkinler arasında 139 polio olgusuna neden olurken, komşu Yugoslavya (24 olgu) ve Yunanistan’a (5 olgu) yayılmıştır. Ağustos: Nelson Mandela Polio’yu Afrika’dan Kovalım kampanyasını resmi olarak başlatmıştır. 1995 Çin’deki son polio olgusu. Hindistan’da ilk Ulusal Aşı Günleri organize edilmiş, 87 milyon çocuk aşılanmıştır. 1994 29 Eylül: DSÖ’nün Amerika Bölgesi poliodan arınmıştır. 1993 Aralık: Çin’de ilk Ulusal Aşı Günleri başlatılmıştır (80 milyon çocuk aşılanmıştır). Mayıs: Sudan’daki bir salgın sırasında 252 çocuk polio’ya yakalanmıştır. 1992-1993 Hollanda’da, polio salgını 71 kişiyi etkilemiştir, bunların 70’i dini gerekçelerle aşılanmayı reddeden kişilerden oluşmaktadır; bu da aşılamanın tam olarak yapılamadığı durumlarda poliovirüs ithalinin hala bir tehdit oluşturduğunu kanıtlamaktadır. 1991 Eylül: Luis Fermin Tenorio (Peru) isimli üç yaşındaki erkek çocuk Amerika kıtasındaki son polio olgusudur. 1990 Dünya genelinde çocukların %80’inin aşılanması hedefine ulaşılmıştır. 1989-1990 Çin’de polio salgını, yaklaşık 10,000 çocuğun etkilendiği bildirilmiştir. 1988 Mayıs: Dünya Sağlık Birliği Toplantısı sırasında, DSÖ’e Üye 166 Ülke Global Polio Eradikasyon Girişimi’ni başlatmıştır. Uluslararası Rotary, 120 milyon$ toplamak için başlatılan polio kampanyasında 247 milyon$ toplandığını bildirmişir. 1985 Mayıs: Pan Amerikan Sağlık Organizasyonu (PAHO) Amerika kıtasında polioyu eradike etmek için bir girişim başlatmıştır. 1980 Çiçek eradikasyonu DSÖ tarafından belgelenmiştir. 1979 Somali’de dünyadaki son çiçek olgusu bildirilmiştir. 1974 Dünya Sağlık Birliği temel aşıların tüm dünya çocuklarına ulaştırılması için Genişletilmiş Aşılama Programı (EPI) önergesini kabul etmiştir. 1967 DSÖ, bir aşının geliştirildiği ilk hastalık olan çiçek hastalığının eradikasyonu için bir kampanya başlatmıştır. 1962 Mérieux Enstitüsü (günümüzde Aventis Pasteur) Albert Sabin'in Oral Polio Aşısının (OPV) üretimine başlamıştır 1961 Connaught Laboratuarları (Toronto, günümüzde Aventis Pasteur) OPV’nin en önemli uluslar arası üreticisidir. 1959 Sovyetler Birliği’nde geniş kitlelerde OPV çalışmaları. Albert Sabin attenüe polio suşlarından Connaught Laboratuarları için bir "tohum havuzu" oluşturmuş ve, böylece burada OPV üretimi başlamıştır. 1957 Lyons’daki Mérieux Enstitüsü Pierre Lépine'in enjectabl polio aşısının üretimine başlamıştır. 1954 Jonas Salk tarafından geliştirilen enjektabl polio aşısının (IPV) test edilmesi için yaklaşık 2 milyon çocuğun katıldığı Francis Saha Çalışması başlamıştır. 1953 Toronto’daki Connaught Laboratuarları’nda geliştirilen sentetik üreme besiyeri, "Medium 199" metodu kullanılarak maymun böbrek dokusu kültürlerinde poliovirüsün büyük miktarlarda üretilebileceği gösterilmiştir. Connaught 1954’de Francis Saha Çalışması’nda kullanılmak üzere Salk aşısının geliştirildiği büyük miktardaki viral sıvının tek üreticisidir. 1951 Polio virüsünün suşlarını tanımlamakla itham edilen İnfantil Paralizinin Tipini Belirleme Ulusal Vakfı Komitesi (A.B.D.), üç ve yalnızca üç suş bulunduğunu ilan etmiştir. Aşının her üçü için de koruma sağlaması gerekmektedir. 1949 John F. Enders, Thomas Weller ve Frederick Robbins sinir dokusu içermeyen kültürlerde virüs üreterek aşı geliştirilmesinin yolunu açmışlardır. 1948 Nisan 7, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) kurulması. 1931 Burnet ve Macnamara birden fazla poliovirus suşu olduğunu kanıtlayarak bir suşa karşı bağışıklığın diğer suş(lar)a karşı koruyuculuk sağlamadığını göstermişlerdir. 1916 Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeydoğusunda ortaya çıkan salgın 9,000’den fazla polio olgusuna yol açmıştır. 1909 Karl Landsteiner, Erwin Popper ve Constantin Levaditi polionun bir virüs tarafından oluşturulduğunu ve ilk enfeksiyonun bağışıklık sağladığını göstermişlerdir. Bu nedenle aşısı mümkündür. 1905 İsveç’teki bir polio salgınında yüzlerce çocuk ölmüş ve binlercesi felçli kalmıştır. Dr. Ivar Wickman polionun bulaşıcı olduğunu ileri sürmüştür. 1894 İlk polio salgını Amerika Birleşik Devletleri’nin Vermont eyaletinde belgelenmiş ve 119 çocuğu etkilemiştir. 1840 Jacob von Heine hastalığın klinik tarifini yazarak buna "enfantil paralizi" adını vermiştir. 1580-1350 B.C. Mısır’daki bir taş tablette bir bacağında gevşek bir felç olan bir rahip görülmektedir; bu da hastalığın bilinen en eski ipucudur. Bulaşma: Çevre koşularının kötü olduğu yerlerde suların, besinlerin mikroplu dışkı ile kirlenmesi ve kalabalık ortamlarda havaya yayılan mikropların solunmasıyla bulaşır. Vücuda girdikten sonra, bölgesel lenf düğümlerinde yerleşen virüs, günler sonra da kana karışmaya devam edebilir. Bu kana karışmayla birlikte diğer ikincil bölgelere de yerleşim olur. (kalp, deri, akciğer, karaciğer, beyin, omurilik). Polio virüsünün omurilik içine yerleşmesi en çok rastlanan durumdur. Kuluçka süresi 10-14 gündür. Bu süre sonunda ve ateşli hastalıktan sonra omurilik içinde hangi sinir hücreleri ve bağları tahrip olmuş ise o organda "felç" olarak adlandırılan durum başlar. Hastalık genellikle belirtisiz ve sinsi gidişlidir. Hafif ateş, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı-kusma gibi nezlede görülebilecek belirtiler ile ortaya çıkar. Kimi hastalarda hastalık bu belirtilerle sınırlı kalırken kimilerinde de kalıcı felçler ortaya çıkar. Çocuk ayağa kalkmakta veya yürümekte eskisine oranla daha fazla güçlük çekmeye başlar. Felç olan bölgede (genellikle bacaklar) kaslar sert ve kasılmış değil, yumuşaktır ve duyu kaybı yoktur. Bazı vakalarda solunum kasları ve diafragma da felce uğrayıp solunum güçlüklerine neden olabilmektedir. Ölüm oranı % 2-20 arasındadır. Beyindeki solunum merkezinin de etkilenmesiyle bu oranlar % 40'lara kadar çıkabilmektedir. Hastalığa yakalanan çocuklarda hafif ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, bulantı -kusma gibi her hastalıkta görülebilecek ortak bulgular mevcuttur. Bazı çocuklarda hastalık bu bulgularla sınırlı kalırken , bazılarında ise kalıcı felçler meydana gelmektedir. Felçler çok tipik olarak yumuşaktır. Yani kaslar sert ve kasılmış durumda değildir. Felçler genel olarak, çocuğun kendini ayağa kaldırmasında ve yürümesinde güçlük şeklinde ilk bulgularını verir. Çoğu hastada felç olan bacak ya da kolda duyu kaybı yoktur. İğne batırıldığında bunu hissederler. Bir yaşından büyük yaş grubundaki hassas çocuklar ve yetişkinler mikrobu kaptıklarında felç gelişmesi açısından daha büyük risk altındadırlar. Felç gelişen hastalarda ölüm oranı %2 ile % 20 arasında değişmekte ancak beyindeki solunum merkezinin etkilenmesiyle bu oran % 40'a kadar çıkabilmektedir. Çocuk Felcinden Korunma Yolu Nedir? Çocuk felci hastalığının çiçek hastalığında olduğu gibi ülkemizde ve tüm dünyada kökünün kazınması için yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Tedavisi bulunmayan , kalıcı sakatlıklar ve ölümlere neden olan bu hastalığın kökünün kazınması , ancak aşılanma ile mümkündür. Hem bu açıdan hem de virüsün çevremizde yaygın olarak bulunması nedeniyle çocuk felci aşılamasının önemi oldukça artmaktadır. __________________ |
çocuklarda sık görülen bulaşıcı hastalıklar Çocuklarda sık görülen bulaşıcı hastalıkların belirtileri ve tedavileri hakkında bilinmesi gerekenler: Boğmaca Hastalık nezle şeklinde haşlar; gözlerde sulanma, burunda akıntı ve hapşırmayla devam eder. Gece*leri öksürük nöbetleri görülür. Daha sonra bu ök*sürük, sık ve kusmaya neden olacak şekilde de*vam eder. Öksürük gürültülü ve tekrarlıdır. Çocuk, öksürüğün ardından inilti tarzında sesler çıkartır. Öksürük nedeniyle güçlükle nefes alıp veren ço*cuğun rengi morarabilir. Bu nedenle havale, geçi*ren çocuklar bile olabilir. Bu hastalığa yakalanan ve özellikle ilk 6 ayı içinde olan bebekler ciddi tehlikelerle karşı karşıyadır. Tedavi ve korunma için 2 hafta süreyle antibiyotik verilir. Ayrıca, rahat solunum için su buharı yapılarak, odanın havası nemlendirilir. Kabakulak Genel olarak kulak altındaki ve önündeki bezele*rin iltihaplanması ve şişmesi sonucu görülen bir hastalıktır. Bu şişlikler nedeniyle çocuk yemek yerken ve çiğnerken zorlanır. Ayrıca yüksek ateş, mide bulantısı, karın ve baş ağrısı ya da öksürük gibi bulgular da görülebilir. Ortalama 2 hafta ku*luçka süresi olan hastalıkta, bulaşıcılık süresi; yük*sek ateşle başlar ve kulaktaki şişlik kaybolana ka*dar devam eder. Parasetemol içeren ilaçlar ateş ve ağrıyı kesme amacıyla kullanılır. Hastalık döneminde, tükürük artıracak limon, sirke gibi ekşi be*sinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır. Virüsün sağır*lığa ve kısırlığa neden olduğu durumlar oldukça azdır. Kızamık Kızamık çok bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır ve diğer hastalıklara göre daha ağır ve tehlikeli seyre*der. Çocuklarda ateş ve öksürüğün yanı sıra göz*lerde kızarıklık, akıntı ya da çapaklanma görülür. Boyunda ve alında başlayan deri döküntüleri, hız*la tüm vücuda yayılır. Kuluçka süresi ortalama 2-3 hafta kadardır. Bulaşıcılık, döküntüler kuruyana kadar devam eder. Kızamık sıklıkla ortakulak ilti*habı, pnömoni (zatürree) gibi hastalıkların oluşumuna neden olabilir. Tedavi edilmediğindeyse ço*cuklarda kalp yetmezliğine kadar ciddi boyutlara varabilir. Çocuğun bol hol su içmesi; ateş sırasında kaybedilen sıvının geri kazanılmasını sağlayarak vücudun su dengesini düzenler. Ayrıca, ateşi dü*şürmek için parasetemol içeren ilaçlar kullanılır. Kızamıkçık Hafif seyreden bir hastalık olduğu için çocuklar açısından tehlikeli olduğu söylenemez. Vücudun kimi bölgelerinde sivilceler oluşur; ancak bu sivil*celer kızamıkta olduğu kadar belirgin değildir. Ateşin yanı sıra, gözlerde sulanma, burun akıntısı ve öksürükde ortaya çıkar. Kuluçka dönemi 2 haf*ta kadar olup, bulaşıcı dönem deride döküntü başlamadan 1-2 gün kadar öncedir. Kızamıkçık. özellikle hamile kadınlar için önemli bir tehlike teşkil eder. Enfeksiyon ilk l6 hafta içinde, anne karnındaki bebeğe ciddi zarar verebilir. Bebekte görülebilecek anormallikler arasında; kalp hastalı*ğı, katarakt hatta zeka geriliği sayılabilir. Bu ne*denle hamile kalmadan önce anne adaylarının bu hastalığa karşı bağışıklık kazanıp kazanmadıklarım test ettirmeleri gerekir. Kızıl Genellikle kasıklarda başlayan, kol ve boyunda yoğunlaşan kızıl renkte döküntülerle kendini gösterir. Hastanın dil rengi frambuaza yakındır. Bunun yanısıra ; yüksek ateş, mide bulantısı, boğaz ağrısı ve iştahsızlık da görülür. Ortalama l ile 7 gün arasında değişen kuluçka süresi vardır. Kızılın tanışı, streptokok bulma amacıyla yapılan boğaz testi sonucunda konur. Hastalığın tedavisi antibi*yotikle yapılır, Hastalığın erken komplikasyonları arasında; sinüzit va ila ortakulak iltihabı sayılabilir. Ancak kızıl tedavi edilmediğinde; kalp romatizma-sı ya da böbrek iltihabı gibi daha ciddi hastalıklar*la karşılaşmak kaçınılmazdır. Suçiçeği Kış ve bahar mevsimlerinde en sık görülen hasta*lıklardan biri de suçiçeğidir. 3-10 yaş arası çocuk*larda daha sık görülen bu hastalık, halsizlikle başlar. Birkaç gün düşmeyen ateş. nezle ve öksürük görülen diğer belirtiler arasında yer alır. Ardından vücudun farklı kısıınlannda, içi su dolu pembe ta*necikler belirir, iki tanecikler kuruyuncaya kadar kaşıntıya neden olurlar. Ortalama 2-3 hafta kuluç*ka süresi olan suçiçeğinin. bulaşma süresiyse tane*ler dökülünceye kadar devam eder. Hastalık süre*since çocuğun yaralarını kaşıyıp, koparmasına en*gel olunmalıdır. Bu amaçla doktor tarafından veri*len losyonlar sürülür. Tedavisinde parasetemol kullanılır. Aspirin ise kesinlikle verilmez. Hamileliğin ilk 5 ayında geçirilen suçiçeği anne karnındaki bebeği olumsuz etkiler. 6. Hastalık 6 ay ve 2 vas arasındaki çocukları daha çok etkile*yen bu hastalık, halk arasında gülcük ya da 3 gün ateşi olarak bilinir. 3 gün kadar süren yüksek ateş ilk belirtileri arasındadır. Ateş düştükten sonra ço*cuğun vücudunda kırmızı kabarıklıklar belirir. Ke*sin bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, ciddi sorunlara da yol açmaz. Parasetemol içeren ilaçlar verilerek ateş düşürülmeye çalışılır. Aspirin ise tercih edilmeyen bir ateş düşürücüdür. Grip Grip, soğuk algınlığı gibi bir virüs hastalığıdır. Hastalık başka birine doğru öksürme ve hapşır*mayla geçer. Hastalığı başka hirine bulaştırma ris*ki. ilk haftada en yüksektir. Çocuk gribe yakalan*dıktan 2-3 gün sonra; eklem ve bas ağrısı, boğaz ağrısı, titreme, öksürük, nezle, mide bulantısı, kus*ma, ishal ve ateş baslar. Her şeyden önce çocuğun iyi bir bakıma ihtiyacı vardır. Önemli olan çocu*ğun bol miktarda sıvı ve C vitamini almasıdır. Bo*ğaz pastilleri ve öksürük şurubu, boğaz ağrısını hafifleteceğinden. geceleri rahat uyumayı sağlar. Fakat asla aspirin verilmemelidir. Grip genellikle 7-10 gün arasında atlatılır. İshal Çocuklarda ishal nedenlerinin başında viral enfek*siyonlar gelir. Rota virüsünün neden olduğu ishal*de, genelde virüs bağırsaklara ya da mideye yerle*şir. ishalle birlikte kusmalar da görülür, ishal ve kusma sonucunda vücut hem su hem de tuz kay*beder. iki nedenle çocukta islıal haşlar haşlamaz, kaybedilen sıvı kaybının telafi edilmesi gerekir. Az miktarlarda sıvı, sık aralıklarla içirilerek vücudun ihtiyacı olan sıvı dengesi sağlanır. Ancak süt, haz*mı zor bir sıvı olduğu için tercih edilmez. Kusma ve islıal birkaç gün sürebileceği gibi haftalarca da devam edebilir. Çocuk aşırı kusuyorsa, kusma ke-silene kadar birkaç saat hiçbir şev yedirmemek ge*rekir. Bunun yanı sıra formül mama. yoğurt, yağsız sebze çorbaları, kızarmış ekmek, makarna, pi*lav, muz ve kalınan soyulmuş elma verilebilir. Şe*kerli, yağlı ve pişmemiş yiyeceklerden kaçınılmalı*dır. Bu şekilde beslenme, kusmayı önleyerek sıvı kaybının artmasını engeller. Asın yorgunluk, hal*sizlik, göz yası yokluğu, ağız kuruluğu, çökük gözler, az idrar yapma ve su kaybı belirtileridir. Dalıa çok 5 yas altındaki çocuklarda görülen bu hastalığın diğer belirtileri arasındaysa yüksek ateş ve iştahsızlık yer alır. Ayrıca ateş varsa parasete-mol içeren ilaçlar verilerek kontrol altına alınmaya çalışılır. Ve kusmayı engelleme amacıyla da fitil kullanılır. Sinüzit Çocuklarda burna açılan sinüsler, geçirilen soğuk algınlığı, nezle ya da grip gibi enfeksiyonlardan sonra tıkanabilir. Dolayısıyla içinde sıvı birikip bu*run sisebilir. Sinüslerin içindeki sıvı bakteriyle enfekte olduğunda sinüzit yani sinüs enfeksiyonu gelişir. Öksürük veya nezle gibi bulgular, 10 gün*den fazla gözlemlendiğinde sinüzitten şüpheleni*lir. Sinüzit, sürekli burun akıntısının ve özellikle geceleri rahatsız eden öksürüğün disında bas ağrı-sına da neden olur. Antibiyotik kullanımıyla tedavi edilebilir. Soğuk Algınlığı ( Nezle) Nezle; öksürük, hapşırık ve gözlerde sulanmayla seyreder. Hafit ateş, halsizlik ve dalla büyük ço*cuklarda has ağrısı da gözlenir. Soğuk algınlığına yol açan yüzlerce virüs vardır, iki nedenle soğuk algınlığı asısı henüz geliştirilmemiştir. Hastalığın rahat bir şekilde atlatılması için yatılan odanın ha*vasım nemlendirmek gerekir. Ateşi kontrol altında tutmak için parasetemol kullanılır. Aspirin 12 ya*yından küçük çocuklarda karaciğer ve beyinde ağır tahribata yol açabileceğinden virütik enfeksi*yonlarda kullanılmamalıdır. Burnu açık tutmak için burun damlaları, dekonjesten şuruplar verilir. Yeterli sıvı alımı çok önemlidir. Çocuk hem ateşin etkisiyle, hem de solunum yolundan sıvı kaybetti-ğinden ek su almaşı sağlanmalıdır. Soğuk algınlığı l hafta kadar sürer. Ateş, şikayetlerin başladığı ilk 3 günde olur, sonra düsmeye baslar. Ateş 3 gün*den fazla sürerse ya da ateş düştükten 1-2 gün sonra tekrar çıkarsa, doktora gitmek gerekir. Ök*sürük ve burun akıntısı l haftadan fazla sürerse, solunum güçlüğü ya da kulak ağrısı gelişirse gecikmeden doktora başvurulmalıdır. Bronşiyolit Sıkça görülen alt solunum yolu enfeksiyonlarından biri olan hu hastalığa. RSV adı verilen virüs neden olur. Ateş. nezle, kulak iltihabı ve öksürükle has*lar. 2 yasından küçük çocuklarda dalla sık görülen hronsiyolit; öksürük, hırıltı ve solunum güçlüğüne neden olur. Öksürük ve solunum güçlüğü beslen*meyi zorlaştırdığı gibi asın huzursuzluk ve halsizli*ğe de yol açabilir. Ağır bronşiyolitlerde solunum sıkıntısı dalıa hızlı gelişir. Solunum yolları balgam gibi makuslarla dolar. Burunda da kalın sümükler oluşabilir. Soğuk hava buharı bu balgamların yumuşayarak dışarı atılmasına yardımcı olur. Asın solunum sıkıntısı olan çocukların oksijen ve sıvı alımlarım kolaylaştırmak için hastanede tedavi ge*rekebilir. Bronsiyolit prematüre ve kalp hastası olan bebeklerde daha ağır seyreder. Antiviral ilaç. ağır olan vakalarda yoğun bakım sartlarında kulla*nılır. Ortalama 1-2 hafta içinde düzelir. Krup (Yalancı Difteri) Yalancı difteri belirtileri çoğu aileyi korkutur. Hafif bir nezle ve öksürükle yatan çocuk, gece yansı boğulur tarzda bir öksürükle uyanır. Öksürük, kö*pek havlaması seklindedir. Krup, ses tellerim tutan virütik bir enfeksiyondur. Çocuktan nefes alırken ya da ağlarken ıslık seklinde bir ses duyulabilir. Hastalık kimi zaman da kendini ateşle gösterebilir. Genelde 5 yasın altındaki çocuklarda görülen ya*lancı difteri, çocuk doktorunun tavsiyeleriyle takip edilebilir. Öksürüğün geçmesi için buhar tedavisi yapılabilir. Soğuk buhar çocuğun dalıa rahat nefes almasına yardımcı olur. Eğer evde buhar makinesi yoksa, banyonun kapı ve penceresi kapatılıp, sı*cak suyu 5 dakika akıtmak banyonun buharla dol-masını sağlar. Bu şekilde hazırlanan ortamda çocuğun neles alışverişi kolaylaşır. Gece soğuk havada yürüyüş yapmak da solunumu kolaylaştırır. Krup ciddi solunum güçlüğüne yol açarsa bir süre hastanede kalmak gerekebilir. Hastanede buhar tedavisiyle birlikte gerekirse kortizon gibi ilaçlar da verilebilir. Ortakulak enfeksiyonu Neyle ya da grip sonrası kulak ağrısı gelişebilir. Bebekler, kulaklarının ağrıdığını söyleyemezler. Ancak asın huzursuzluk, uyku bozukluğu, ateş, kulak akıntısı orta kulak enfeksiyonunun belirtisi olabilir. Kulak muayenesi sonucunda enfeksiyon tespit edilirse. 7-1O gün sureyle antibiyotik verilir. Antibiyotiğin belirtilen dozda, uygun saat aralıkları ve surede kullanılması şarttır. Çoğu aile doktora danışmadan çocuğun şikayetleri düzeldi diye anti*biyotiği keser. Bu durum enfeksiyonun tam düzel*memiş olduğu için tekrarlamasına ve iyileşmenin gecikmesine yol açar. Kulak ağrısını gidermek için doktorun tavsiye etliği miktarlarda parasetemol kullanılır. Aspirin verilmemelidir. Antibiyotik bitiminde ikinci bir muayene daha yapılır. Konjoktivit ( Göz İltihabı) Gözlerde kızarıklık, kaşıntı, ağrı ve çapaklanma gözlenir. Göz iltihabıyla birlikte yüksek ateş, göz etrafında şişlik ve kızarıklık varsa mutlaka doktora gidilmelidir. Çünkü, bu bulgular enfeksiyonun, daha ciddi olduğunu gösterir. Her konjoktivit bulaşıcı değildir. Konjoktiviti tedavi etmede sıcak kompres ve antibiyotikli göz damlaları kullanılır. Tedaviden birkaç gün sonra gözdeki kızarıklık ve şişlik devam öderse göz doktoruna başvurulmalıdır. iki durumda virüs ya da alerji de akla getiril*melidir. Pnömeni Pnömeni, akciğer iltihaplanmasıdır. Soğuk algınlı-ğındaiı itirkaç gün sonra gelişebilir. Çocukta titre*meyle birlikte ani yükselen ateş. zorlu nefes alışverişi gibi .solunum sıkıntısı gözlenir. Öksürük da*ha sonra ortaya çıkabilir. Tanı kovmak için akciğer grafisi gerekir. Virütik zatürreeler hafif geçirilir. Ateşi düşürmek için parasetemol: hırıltı varsa solu*num yollarım rahatlatan, genişleten ve balgam söken ilaçlar kullanılır. Ayrıca tedavide antibiyotik, bol sıvı alımı ve oda havasının nemlendirilmesi önerilir. Zatürree genellikle evde tedavi edilebilir; ancak ağır solunum sıkıntısı olanlar ya da 6 aylık*tan küçük bebekler hastaneye yatırılabilir __________________ |
fazla komik bişey göremiyorum ben.. |
valla baya bı hastalık varmıs yandık:confused: :confused: :confused: |
bilgiler için sağol bende araştırıyorum yardımcı oldu... |
Türkiye`de Saat: 17:00 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2