![]() |
Sen Gittin... Gecelerimi vadetmeye doyamadığım, Gündüzüme sevgisini sığdıramadığım sen... Gözlerine bakmaya kıyamadığım, Ellerime ellerini alamadığım sen... İşte gittin ve işte yoksun... Artık ne gözlerin,ne de ellerin var. Sesine hasret yüreğim... Rüyalarımın kapıları bile kilitli artık, Düşlerim başkasına yabancı. Senden başkası yok artık yollarda, Sesinden başka ses yok. Senden başkası gülemiyor gözlerime, Bakamıyor senden başkası yüzüme. Telefonlar çalmıyor,kapılar açılmıyor kimseye; Sen gittin diye... Konuşamıyorum, ''Dur! '' diyemiyorum bir türlü, ''Seni seviyorum,ne olur gitme''diyemiyorum işte. Sesine hasret yüreğim... Ve döneceksin biliyorum... A Bahar Çelik |
Sonbahar Karanlık bir sonbahar akşamı, Hüzünlü bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan. Zaman her dakika seni gizliyor benden, Ve ben seni seyredebiliyorum küçük penceremden; Yelkovanın elinden tutmuş Geçmişime gömülüyorsun her dakika, Ve ben seni seyrediyorum küçük penceremden. Nereye baksam her haliyle o çıldırtan sonbahar Ne rüzgar,ne de sararmış yapraklar Ve ne de sen... Yoksun... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında, Karanlık sözler fısıldıyorum kulağıma; Zamanım yok... Yelkovanın elinden tutmuş Geçmişime dökülüyorsun her dakika Zamanım yok, Gece bitmiyor... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında Öyle yoruldum ki yelkovanın peşinde koşmaktan, Öyle yoruldum ki zamana meydan okumaktan, Ve öyle yoruldum ki şu dünyayı tanımaktan... Dedim ya; zamanım yok. Öyle bitmişim ki seni zamandan isterken Ve öyle bitmişim ki zamanımı geri isterken Gücüm yok... Nefesim son buluyor dudaklarıma yetişirken... Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında Ve bitip tükeniyorum son satırda... Yitirecek neyim var ki umutlarımdan başka; Hiç... Ve bitip tükeniyorum bu Sonbahar'da. A Bahar Çelik |
Ve Ben... ...Ve ben çekip giderim buralardan Ardımda bir tek seni bırakıp giderim Bu koca şehri sana bensiz bırakıp, Bu doğan güneşi,bu solan yaprakları Ve bu çılgın maviyi bırakıp giderim buralardan. Hani çok sevmiştim o ''yapma'' diyemeyipte ''yap'' dediğin şeyleri yapmayı İşte yine seviyorum... Ve işte yine yapıyorum... Bak, ''git'' diyorsun, ''hadi durma,bakma bana öyle,git artık'' diyorsun. Ve işte ben gidiyorum. Bakmıyorum sana,bu bensiz yaşamayı göze aldığın hayatı avuçlarına bırakıp gidiyorum. Ve ben çekip gidiyorum buralardan. Bu koca şehri sana bensiz bırakıp gidiyorum. Bak,bu doğan güneş artık senin. Ve bu çılgın mavi ve bu solan yapraklar Hepsi senin... Bak,başka bir şehrin sabahından başka bir dille yolladığım bu elveda... Bak bu da senin... 26.11.06 A Bahar Çelik |
Çocuk Şafaktı, Karanlık son kırıntılarını taşıyordu bilinmezlige, Ve herşey uyumaktaydı, Şehirler bile. Yalnız yüreği büyük çocuklar sokaklarda, Üşümüş elleri, Okşanmamış saçları, Ve özlemi çalınmış ğözleriyle A Hasan Şahin |
AĞLAYAN GECEDE ÇARESİZLİĞİN SESİ Sana çıkan tüm sevda yollarımın Kabzasında tutarak Fişek yoluna Kardelenleri sürüp Dayasam Şakağına diyorum Sürgit yıllarımda kalan bir nişanla Yokluğuna açılan seherlere Sana aşina olan mevsimlere Martı ürkekliğinde saklı tüm hayallerime Sıkmak İstiyorum Ay karanlığında Ellerinde bahar yitiği gençliğim Duruşumda deli pınarlarda kuşandığım zarafet Ve yüreğimdeki Deryaya Akseden Sesin Dağ yağmurlarına sığınıp Bir sigara ateşinde konaklasam Nimet verilenlerin yolunu özlesem Gül yaprağıma sıçrayan kan damlasıyla Teslim olsam Nöbetçi Hıçkırıklara Şehirlerim korkulu rüya bulutları istilasında Işık saçan bir kandil içimize asılsa Ne gam Kirpiklerinin ihanet gamzesinde Varsın yitik bir enkaz olsun gönlüm. A.Vahap DAĞKILIÇ. Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır. A Vahap Dağkılıç |
AY ŞAVKINDA BATAN UMUTLARIM Gözlerinin ikliminde bir müjde sun gönlüne Bir soluk al Endamın umut ve korku gizeminden Mutlan Yaşam morfin şırıngalı gafletlerde Takvimler/de bağ bozumu Hüznüme konan güvercin Amelsiz cennet umuduyla Bakışlarının vadisinde vurgun Dört mevsim yedi iklim Yüreğimin eşiğinde burçlar düşürüyor soluğun Umutsuz Özlemlerin Terkisindeki Çığlığım Vasfına haiz olmayan şahsiyetler taşıyor Sabaha susuyorum Denize sor sırdaş mavilere Düşlerimdeki sonbahar artığı ümit ilmekleri/ni İnce belli kızların avuntusu/nu Ve Altlarında ırmaklar geçen Köşklerin unutulmuşluğu/nu İkizler burcuna has inatlıklarla Gönül taraçalarına işlenen vebal nakışlarını sor Firdevs bahçelerinde Bir gelin teli kadar yer kapmanın telaşını da Yüzü olmayan hayat albümleri/ni Dövizsiz delikanlı ile lensli fahişe pazarlığının Günbatımı sevinçlerini sual et Kaç pembe dünya hülyasıdır koynumda sakladığım Her fasılda tekrarlanan Tek duygulu saadetle avunduğum Benliğini arayan hazan yaprağını sula Sırtımıza yapıştırılan beşik ninnilerine Lastikçi dükkanının havasında terk ettiğim gençliğime uğra Metanetle Yirmi dört saat açığız A.Vahap DAĞKILIÇ. Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır. A Vahap Dağkılıç |
Bahar Vurgunu BAHAR VURGUNU Ne zaman bakmağa kalksam sana battı gecelerimin şafağı Düştü samanyoluna hasret damlaları Döndü yorgun umutlar sevda artığı zamandan Çıktı gecenin korkusu karanlık batağından Yitirdik mavi perdelerini hayatın kabzasından Değişik iklimler yaşadık seninle zamansız hatalı Yinede kanımda dayanılmaz yokluğun aynı Sen bahar solu bana kalsın içli hazan Titredi gönül yaprağım ağladı hatıran. Yitirdik umut yağmurlarını gecenin aynasından Dudağımızda hazin ayrılığın yitik şarkıları Yüreğimdeki güvercinler vuruldu can yaralı Bir atımlık kurşun oldu kirpiklerinde kalan Işıklar devrildi kuşluk vakti gamzeler talan Yitirdik sevinçleri eşgali belirsiz gülüşler yalan Sonbahar oldu mintanım eylül sancılı Sarınmadı gönül askıda kaldı çocuk bakışları Nereye baksam çığlık aldanılmış zaman Sesin bir uçurum nihavend makamından Yitirdik aşkları yetim kaldı düşlerimde sevdan A.Vahap DAĞKILIÇ. Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır. A Vahap Dağkılıç |
BENDEKİ SENLER Kırık bir sesin yüzüne yaslanarak, umutsuzluk tarafından vurulan sevgimin saflığındaki yalnızlığımla, seni bekledim vapur iskelesinde.... Uykularıma yakışan düşlerimde, saadetten utanan kavuşmalarım, kınayanın kınamasından aldırmayan yanlarımla, pembenin kadife koynunda.... Tuvallerde dünya sevdalarına uyarlanmış inanç çizgileri ve dikiz aynasında Şakülü kayan portre.. Yüzünün ödünç aldığı gözlerim, yıllardır deniz ülkesi işgalleri yaşıyor. Her köşede vurulan çocuk resimleri.. Yıllardır umut ve korku üzere beklemelerim devam ediyor. Göğsümde sakladığım pelesenk yalnızlığı takatimi tüketiyor. Sen gelmiyorsun. Tüm senlerin susturulduğu, susturulamayan sadece kalplerde vicdan senleri,. Üşüyorum gelmeyişinin rüzgarından, düşüyorum güz yapraklarına. Azalan sevinçlerim, çoğalan kederlerime devrediyor boğazımdaki hıçkırık düğümlerini. İkindi aydınlığına uzanıyor tılsımı yitik bakışlarım. Toprak avlularda ağlayan sokaklarım sancılı.... Yarınsız iz bırakmayan ağıtlarım tesellisiz,.. Ve karanlık kokan hallerim savunmasız...... Giden her ömür vapurun ardından; kıyılara vuran yalnızlığım ve beni terk eden yanlarım. Gelen her vapurda; susuz kalan çocukluğuma ağlayan tebessümün ve tensel duyguların masumiyeti. Fanuslu lambalardaki kadife çerçeveli karanlıklar sunuluyor her köşe başında. Armağanlar dolusu yalan yüzler geliyor dört bir koldan, tüllerin perdelerin ışıkla birleştiği akşamlar geliyor, maalesef sen gelmiyorsun.. Özlem bulutları gözlerimde, salonları paylaşılmış gönül konağımın üzerine yağmur olup düşüyor. Enfiye kutularına uzanan efkarım, kalemlere sürülemeyen yazgıma yeniliyor. Senden bir karış kaçamayan gençliğimle, yıldızları çalınan gökyüzüme bakıyorum. Yakalayamadığım saatler ellerimdeki utancıma akıyor. Kirpiklerime değen denizde, bu giden günün son vapuru. Tek sermayem, bakire çarşaflardaki sessiz ağlayışlarım. Gül gamzesine düşülen not: Yarın yine seni bekleyeceğim. Acaba sen gibi kaç gerçek var bekleyeceğim. Sende gelmezsen sokakta kaldığım gündür. A.Vahap DAĞKILIÇ. Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır. A Vahap Dağkılıç |
GÜL ÖMÜRLÜ HAYAT Şafak yürüyüşlerim var aynalara Bir elimde gönül mahzenimde yıllanan bakışların Diğerinde sana sakladığım papatyada Aslı kokun Boşa çıkan yorgunluk Ve Mor menekşe terkisindeki hüznüm Her seher beyaz bir gül düşüyor Sevginin kaybolan enkaz kalıntılarına Unutuluyor temiz sayfalardaki hükümler Yağıyor azap kamçıları Şehirlerim ürküyor Güneşi sararken geceye zaman Gözlerinin doruğunda konaklıyorum Podyumlara sığmayan güzellik Dram dolu koğuş fotoğraflarına namzet Kırmızı ışıkta cam silen çocuk soruyor Hayat dediğimiz nedir ki Kırık bir gülüş silik bir hasret Arşivler dolusu umursamazlık Çeyrek saatlere has pişmanlıklar Yosma küpesindeki sarhoş narası Çitos hediyesi pokemon El cevap Hayat dediğimiz nedir ki Sayılı Üç nefes İki tebessüm Bir vuslat Haber verilen ateşim Mevsimler artığı hıçkırıklarım İçli bir şarkıya emanet. A.Vahap DAĞKILIÇ. Bu şiir Şairin GÜN GÖRMEMİŞ DÜŞLER adlı şiir kitabından alınmıştır. A Vahap Dağkılıç |
Aşk Pınarı Öyle susadım ki aşka yıllar yılı Bir pınar bulmak için düştüm yollara Bir pınar gördüm içenleri hep acılı Şifa dileyip devam ettim yoluma. Aradığım pınarı mutlaka bulmalıyım Gidermeliyim çöl susuzluğumu Kana kana içip, susamamalıyım Her yudumu artırmalı mutluluğumu. Mavi mutluluk dağıtmalı çiçek çiçek Gözüm başka çiçek görmemeli Hayal değil her damlası olmalı gerçek Hiç bir zaman seraba dönüşmemeli. Bulamadım böylesi şifalı bir pınar Susuzluğum bitti böyle pınarları göre göre Bundan böyle aşkı kim arar, kim sorar Susuzluğunu gideremezsin zehir içe içe. 18.06.2001 Abantlı Atahan Çakır |
B e n K i m im? Nisan, güzel bir bahar ayı besbelli Renk renk açmış badem ve kayısı çiçekleri Onca kuşun tekrar başlamış sevdaları Yavaş yavaş erimekteymiş yükseklerin karı Canlanmış doğa, ortaya çıkmış onca böcek, arı... İşte böyle bir ayın Yirmibir Nisan gününde Senenin bin dokuz yüz elli birinde Ankara' nın Güdül ilçesi'nin Hacılar Köyü'nde Daha 18' inde, çocuk yaşta dünyaya getirmiş Garip anam, çileli anam, yetim anam beni. Mehmet amcanın hanımı kesmiş göbeğimi Annem büyük bir sevinçle almış kucağına Sümerbank bezinden dikilmiş kundakta beni. Ama sonra düşüp geçim derdine Henüz çıkarmadan lohusalık günlerini Kundağa sarıp sarmalayıp küçükbedenimi Alıp götürmüş, bağ kazmak için yanında beni... Kemal ÇAKIR ('Yüzünü Gece İle Kapattım' isimli şiir kitabımdan) Abantlı Atahan Çakır |
Güneşte Ağladı Utancından Gizlenip bir bulutun arkasına Güneşte ağladı utancından, Bakamadı yüzüme. Göz yaşını sel aldı Ben çalıştım el aldı Bu ne hoyrat bir düzen Meydan zalime kaldı. Abbas Özden |
Her Mecnun Gönülün Bir Leyla’sı Var. Güzel çirkin diye ayırt eyleme, Her mecnun gönülün bir Leyla’sı var. Başı duman diye kahır eyleme, Her aşılmaz dağın bir yaylası var. Kimi turna gibi yüksekten uçar, Kimi ceylan suyu kaynaktan içer, Kimi yarasadır hep mikrop saçar, Her insanın ayrı bir dünyası var. Kimisi hoş görür, hainlik bilmez, Kimisi bencildir, başkasın görmez. Sanma ki dünyada dertliler gülmez, Her onulmaz derdin, bir çaresi var. Mevlam insanları böyle yaratmış, Akıl fikir vermiş, sonra gözetmiş Deme ki bu aşık boşa söz etmiş, Her söylenen sözün bir manası var. Abbas Özden |
Köyüm Beni, Ben Köyümü Özledim. İğde ağacında bir kuru yaprak Burnumda tütüyor o çorak toprak Esse deli poyraz bir gün kavuşsak Köyüm beni, ben köyümü özledim. Yazın güneşinde yanıp kavrulsam Harman olup esen yelle savrulsam Hamur olup leğeninde yoğrulsam Köyüm beni, ben köyümü özledim. Su olup da pınarından aksaydım Meydanında gece ateş yaksaydım Yüksek tepelere çıkıp baksaydım Köyüm beni, ben köyümü özledim. Damların üstüne yatak serseydim Kıraç yamaçlarda ekin derseydim Hak nasip eylese bir kez görseydim Köyüm beni, ben köyümü özledim. Abbas Özden |
Teşekkürler Mustafacığım... |
rica ederim :D |
eline sağlık çok güzel olmuş ama ahmet arif'ten hasretinden prangalar eskittim güzel giderdi,nazım hikmet'in de bir kaç şiirini görmeyi isterdim. konu pusucu kurttan seçmeler olduğu için ben şiir eklemedim. eline sağlık:D |
çok güzel olmuş ellerine sağlık unutmamak en büyük işkence en kolay yolu ise kendine bir hayat vermek yeni bir hayat |
Her Mecnun Gönülün Bir Leyla’sı Var. heyT bee zevki,ne hayraNımm musTy:D:D emeğine sağLık saoL:D |
çok güzeller bunlar .ellerine sağlık.yüreğine sağlık. sen böyle yazıları peylaş hep bizimle... |
yorumalr için tşkler |
BEN ORHAN VELİ Ben Orhan Veli "Yazık oldu Süleyman Efendiye" Mısra-i meşhurunun mübdii.. Duydum ki merak ediyormuşsunuz, Hususi hayatımı, Anlatayım: Evvela adamım, yani Sirk hayvanı falan değilim. Burnum var, kulağım var, Pek biçimli olmamakla beraber. Bir evde otururum, Bir işte çalışırım. Ne başımda bulut gezdiririm, Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet. Ne İngiliz kralı kadar Mütevaziyim, Ne de Celâl Bayar'ın Sabık ahır usağı gibi aristokrat. Ispanağı çok severim Puf böreğine hele Biterim Malda mülkte gözüm yoktur. Vallahi yoktur. Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir En yakın arkadaşlarım. Bir de sevgilim vardır pek muteber; İsmini söyleyemem Edebiyat tarihçisi bulsun. Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım, Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz Sadece üdeba arasındadır. Ne bileyim, Belki daha bin bir huyum vardır. Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya? Onlar da bunlara benzer. Orhan Veli Kanık |
BAYRAK Ey bir muharebe meydanında Avuçları kanımla dolu Kafası gövdemin altında Bacağı kolumun üstünde Cansız uyuyan insan kardeşim Ne adını biliyorum Ne günahını. İhtimal aynı ordunun neferleriyiz, ihtimal düşman. Belki de tanırsın beni Ben İstanbul'da şarkı söyleyen Tayyareyle Hamburg'a düşen, Majino'da yaralanan, Atina'da açlıktan ölen, Singapur'da esir edilenim. Alınyazımı kendim yazmadım. Bununla beraber biliyorum, O yazıyı yazanlar kadar olsun, Çilekli dondurmanın tadını Cazbant sesindeki sevinci, Meşhur olmanın azametini. Sen ne nimetler tanırsın biliyorum; Çaydan, simitten , Kalınca bir paltodan gayrı Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik Bir kadeh Black And White viski, Kıl pranga kızıl çengi bir esvap. Yirmi yıllık çalışmanın Bir kurşunluk hükmü varmış Hayata Harkof bölgesinde atılmakmış nasip Aldırma Biz bir bayrak getirdik buraya kadar Onu daha da ileriye götürürler; Şu dünyada topu topu iki milyar kişiyiz Birbirimizi biliriz. Orhan Veli Kanık |
ASK RESMI GECIDI Birincisi o incecik, o dal gibi kiz, Simdi galiba bir tüccar karisi. Ne kadar sismanlamistir kim bilir. Ama yinede de görmeyi çok isterim, Kolay mi, ilk göz agrisi. Ikincisi Münevver Abla, benden büyük Yazip yazip bahçesine attigim mektuplari Gülmekten katilirdi, okudukça. Bense bugünmüs gibi utanirim O mektuplari hatirladikça. çikar durduk mahallede halde adlarimiz yan yana yazilirdi duvarlara yangin yerlerinde. Dördüncüsü azgin bir kadin, Açik saçik seyler anlatirdi bana. Bir gün de önümde soyunuverdi Yillar geçti aradan, unutamadim, Kaç defa rüyama girdi. Besinciyi geçip altinciya geldim Onun adi da Nurünnisa. Ah güzelim Ah esmerim Ah Canimin içi Nurünnisa. Yedincisi Aliye, kibar bir kadin Ama ben pek varamadim tadina, Bütün kibar kadinlar gibi, Küpe fiyatina, kürk fiyatina. Sekizincisi de o bokun soyu Sen elin karisinda namus ara, Kendinde arandi mi, küplere bin. Üstelik kendinde de Yalanin düzenin bini bir para. Ayten'di dokuzuncunun adi, Barlarda göbek atar Is baisnda sunun bunun esiri, Ama bardan çikti mi, Kiminle isterse onunla yatar. Onuncusu akilli çikti Birakti gitti beni. Ama haksiz da degildi hani, Sevismek zenginlerin harciymis Issizlerin harciymis. Iki gönül bir olunca Samanlik seyranmis ama, Iki çiplak da olsa olsa Bir hamama yakisirmis. Isine bagli bir kadindi on birinci. Hos, olmasin da ne yapsin? Bir zalimin yaninda gündelikçi Adi Luksandra Gece odama gelir, Sabaha kadar kalir. Konyak içer, sarhos olur, Sabahi da, isbasi yapardi safakla Gelelim sonuncuya. Ona baglandigim kadar Hiçbirine baglanmadim. Sade kadin degil, insan. Ne kibarlik budalasi, Ne malda, mülkte gözü var. Esit olsak, der, Hür olsak, der. Insanlari sevmesini de bilir, Yasamayi sevdigi kadar Orhan Veli Kanık |
İstanbul'u Düşünüyorum İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhanelerıyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geciyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum. Orhan Veli Kanık |
Ne Zaman Ayrilik Saati Gelse... ******************************* Ne zaman ayrilik saati gelse En vazgeçilmez yerinde yasamin Duysak ayak seslerini aksamin Ve sokaklardan el ayak çekilse Bir ürpertiyle duyarim o zaman Seni çagiran sesi uzaklardan Ne zaman ayrilik saati gelse Bir gariplik çöker içime birden Kalan tek ani gibi bir devirden Durmadan çalinir o gamli beste Sanki bilirde hazin öykümüzü Bulutlar aglar, kararir gökyüzü Ne zaman ayrilik saati gelse Bir çaresizligi anlatir gibi Birden degisir gözlerinin rengi Mavi solar, koyulasir yesilse Sarinca ruhunu eski bir hüzün Uçar gider pembeligi yüzünün Ne zaman ayrilik saati gelse Uzatsan özlemle dudaklarini Tüm agaçlar döker yapraklarini Ne çiçek kalir ortada, ne bahçe Sadece ugultusu o rüzgarin Ve bir umut kirintisi: Belki yarin Ne zaman ayrilik saati gelse Bir firtina çikmisçasina, büyük Içimdeki güllerin boynu bükük Bir zaman kalakalirim öylece Neden sonra gittigini anlarim Içimde güller aglar... Ümit Yasar Oguzcan |
Ağlıyorsun ***************** Seni yağmalamışlar kuytularda korkuların nefes nefese Yüreğinden bıçaklanan sevdalarda Pişman mısın kendine düşman mısın? Hep yanlış sevdalara çiçeklenmiş kuruyup savrulmuşsun Hasretin çıldırıyor anılara gecelere sığmıyorsun Şu soğuk duvarların dili olsa anlatsa neler çektiğini Buz gibi yastıklara sarılıp da sabahı zor ettiğini Ağlıyorsun... Ağlıyor ağlıyorsun Artık gülüp geçiyorsun aşklara inanmıyorsun Yorgunsun biliyorum oysa birtek sözcük yeterdi anlatmaya Saçların o elleri özlüyor Çığlar yuvarlanıyor ömrünün uçurumlarında O en saklı yerinde ağlayan kahkahalar hangi yasak umudun ihanetidir Birer birer kopartmışlar büyüttüğün çiçekleri Anlıyor musun? Yaprak döken gençliğinin satır aralarında Altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğun başharflerisin Şehirler uyurken boğazına sarılırken öfkeler Bu gizli gülmelerin bu sessiz ağlamaların nedir anlamı Sen hangi mevsimin yağmurusun Ağlıyor musun? Şebnem Kısaparmak |
Papatya Falı Bu şehirde son gecem Beni son kez sarsaydın Gitmezdim bir meçhule Yanımda sen olsaydın! Gözümde duman duman Hayalindir son kalan Yenmezdi beni zaman Yanımda sen olsaydın Akmazdı gözyaşlarım Çatılmazdı kaşlarım Olmazdı yanlışlarım Yanımda sen olsaydın! Duvar duvar yıkıldım Hançer hançer vuruldum Ben böyle mi olurdum Yanımda sen olsaydın Ne ateşe ne küle Ne denize ne çöle Düşmezdim böyle dile Yanımda sen olsaydın Hasretle çağlamazdım Gönlümü dağlamazdım Gülerken ağlamazdım Yanımda sen olsaydın!.. Ahmet Selçuk İlkan |
Ben Yürürüm Yana Yana Aşk Boyadi Beni Kana Ben yürürüm yane yane aşk boyadi beni kana Ne akilem ne divane gel gör beni aşk neyledi Gah eserim yeller gibi gah tozarim yollar gibi Gah akarim seller gibi gel gör beni aşk neyledi Akar sulayin çaglarim dertli cigerim daglarim Şeyhim aniben aglarim gel gör beni aşk neyledi Ya elim al kaldir beni ya vaslina erdir beni Çok agladim güldür beni gel gör beni aşk neyledi Ben yürürüm ilden ile şeyh anarim dilden dile Gurbette halim kim bile gel gör beni aşk neyledi Mecnun oluban yürürüm ol yari düşte görürüm Uyanip melul olurum gel gör beni aşk neyledi Miskin Yunus biçareyim baştan ayaga yareyim Dost elinden avareyim gel gör beni aşk neyledi Yunus Emre |
Selam Olsun Bu dünyadan gider olduk Kalanlara selam olsun Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun Sela verin kastımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selam olsun Ecel büke belimizi Söyletmiye dilimizi Hasta iken halimizi Soranlara selam olsun Eceli gelenler gider Hepsi gelmez yola gider Bizim halimizden haber Soranlara selam olsun Tenim ortaya açıla Yakasız gömlek biçile Bizi bir asan vechile Duyanlara selam olsun Derviş Yunus söyler sözün Yaş doludur iki gözün Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selam olsun Yunus Emre |
Gamzelim Aşk diyorsun ama aşkı bilmiyorsun seni seven birisi var iken seni sevmeyenler ile ilgileniyorsun hayatı toz pembe görüyorsun bu gidişin sonunu sen de iyi biliyorsun Madem ki sevmiyordun; neden bir gencin en güzel yıllarında dünyayı başına yıkıyorsun bu kadar kolay mı be gamzelim bu kadar kolay mı senin için yollara mı dökülmedim senin için kendimi ateşe mi atmadım senin için, senin için, gençliğimi mi yakmadım. sen gamzelim sen... sen ne yaptın? ben senin için deli divane olurken sen sadece dalga geçtin ben ise, ben ise her gece , resmine bakarak, dualar ederek uyudum. sen ise üç beş kuruş için sahte aşklar ile dolup taştın. Senin için yapacağımı yaptım, olmadı, olmadı, artık elimde kalan tek birşey var o da senin için yanıp tutuşan üç kuruşluk bir kurşunluk canım kaldı onu da mı feda edeyim Gamzelim... Tufan Yıldız |
Yangın Var Sevgili Kardeşim Rafet Baştav'a Yangın var, bağrım yanık, herkes şaka sanıyor, Yanıyor avuçlarım bir kor gibi yanıyor. Ya... Rabbim neydi bu hal, başa gelenler neydi? Ya ben cehennemdeyim, ya Cehennem bendeydi, Denizlere atılsam deniz kurtarmaz beni, Ufuklara uzansam ufuk da sarmaz beni. Osman Yüksel Serdengeçti |
Hadi İnkâr Et Kolaylaştır gel kalbimin ölümünü Sözlerin cellat olsun, bağlama gözümü Bitecekse senin elinden bitsin Çıkmaz mı bütün yollar, yok mu hiç çözümü... Bu gurur niye, ömür bitiyor Gözlerin sözlerine mühür olmuyor Kim kazanmış ki yürekle savaşı Kandır kendini, zafer hep sevenin oluyor... Hadi inkâr et, sevmedim de Bir an bile düşüm olmadın de Sığındığın liman ben değil miydim Sen sabahı olmaz gecemdin de... Kırılmaz zincir mi var kollarında Yoksa yerin mi yok artık hayatımda Uçurum olursa yolların bana Neye yarar pişmanlık bir zaman sonra... İbrahim Ethem Bingül |
~ Güzel Yüzlüm ~ Sendin yağmura güneşi sevdiren, Kelebeği rengarenk giydiren. Ve sendin yüzümü güldüren. Yüreğim bir kuştu ve sen kanatları... Baharıma çiçek olup açtın, Gözlerimde yaş olup aktın. Ve sen beni bir çırpıda silip attın. Oysa... Oysa,yüreğim bir kuştu ve sen kanatları... Gözlerinde gördüm o büyük okyanusu, Tam arkamda duruyordu. Oysa,oysa uzaklaşan ben değil; İstanbul'du... Ayrıldık... Ama başka şehirlere,yeni limanlara doğru dümen kırdığım; Bu uzun,hala sonu gelmeyen yolculukta Beni yalnız bırakmadın. Gittiğim yerlerde ben,hep seni yaşadım Sen Ey Güzel Yüzlüm benim... A Bahar Çelik |
Sen Aglama,Ben Olurum Üzülen Sevgi Dolu Bakisinda Ezilen Gözlerinden Yagmur Gibi Süzülen Tek Bir Damla Gözyasina Kiyamam Her Gecen Gün Sana Özlem Duyarim Ben Askini Ibadetim Sayarim Sunu Bilki Hayatima Kiyarim Tek Bir Damla Gözyasina Kiyamam Git Giyorsan Hayatimdan,Giderim Buymus Derim Alinyazim Kaderim Inan Sana Binkez Yemin Ederim Tekbir Damla Gözyasina Kiyamam... alıntı |
Merhaba anne, Yine ben geldim. Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi Ağrıyan yanımın neresi olduğunu Şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde Şuram acıyor işte şuram demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte, Sol yanım çok acıyor anne. Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi. Bende ağladım, Ağladım hiç de utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi. Bari okula sen götür dedim. "kızım, iş" dedi. Bende banane dedim, ağladım. "kızım, ekmek" dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne. Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor. Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >> Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını Şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan, Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne. Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne, Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >> Sol yanım acıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım çok acıyor anne. Seni çok özledim, Anne çook... |
Bana Şimdi Sus Deme Bana şimdi sus deme, Kaç zaman içime attım seni. Yalandan gülerken yüzüm, Gizliden gözyaşıma kattım seni. Bana şimdi sus deme, Görmek istemiyorsan kapat gözlerini, Kanıyorum; çare olmadığın gibi, Vurma bir de acı sözlerini. Gün gelir sevdam nefretim olursa, Sınırlar tutamaz isyanımı. Bilinmezi yol bilirim, Yakar giderim sol yanımı. Bana şimdi sus deme, Sustukça çığlıklarım çığ olacak, Gökyüzü dar gelecek sesime, Bana şimdi sus deme, Gün gelir elbet unuturum seni, O gün ne sen kalırsın bende, Ne de ben kalırım bu bedende, Ama ne olur gülüm, Bana şimdi sus deme. alıntı |
Bir Anlamı Var Bu Hayatın Mademki yaşamak zorundasın, Sende zorluk çıkaracaksın hayata. Mesela bir gün uçacaksın mutluluktan, Bir gün kahrolacaksın acı çekmekten. Öfkeni silah yaparak korkusuzca yürüyeceksin Halden anlamayanların üzerine. Severek Kerem misali öldüğün gibi Kavga ederek ölmesini de bileceksin. Ve öğreneceksin atalarından, Kahramanca savaşmasını ve insanca yaşatmasını. Yine de gülmesini dünyanın her yıkılmasından sonra, En çok da sevmesini bileceksin. Yelkenin yönünü açık denizlere ayarlamayı, Koşmayı her ümidin peşinden bileceksin. Dostunun sıcaklığını duyacaksın Bir bardak çay tadında. Keyif alacaksın, Güneşin üzerinde gezinmesinden. Yine de unutmayacaksın; Her günün umuda battığını, Her güneşin ümitle doğduğunu… alıntı |
Olmadı Sevdiğim Olmadı sevdiğim olmadı Bu son gidişin olmadı Aklımdan geçmezdi böyle olacağı Arkandan göz yaşı dökeceğimi bilmezdim Oysa seni unutmaya yeminler ettmiştim Hesaplarımın tutmayacağını bilemedim Olmadı sevdiğim olmadı Seni unutamadım Silemedim hayatımdan seni Kalbimden söküp atamadım hayalini Olmadı sevdiğim olmadı Bu asi yürek unutamadı seni alıntı |
ÜÇ DİL En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin En azından üç dil Birisi ana dilin Elin ayağın kadar senin Ana sütü gibi tatlı Ana sütü gibi bedava Nenniler, masallar, küfürler de caba Ötekiler yedi kat yabancı Her kelime arslan ağzında Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla Kök sökercesine söküp çıkartacaksın Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek Her kelimede bir kat daha artacaksın En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Canımın içi demesini Canım ağzıma geldi demesini Kırmızı gülün alı var demesini Nerden ince ise ordan kopsun demesini Atın ölümü arpadan olsun demesini Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini İnsanın insanı sömürmesi Rezilliğin dik alası demesini Ne demesi be Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil Çünkü sen ne tarih ne coğrafya Ne şu ne busun Oğlum Mernuş Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun Bedri Rahmi Eyüboğlu |
Türkiye`de Saat: 22:09 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2