![]() |
Ahenkli nağmeler sızar geceme... "Ey Aşk! Padişahım sensin! Benim için bir darağacı kur! Zira asılmamış kandil evi aydınlatmaz" Ahenkli nağmeler sızar geceme... Eski aşıkların hayallerinden artakalan bir hengamede aklıma düşer bin-bir giz, akış esrikliğinde dönerken eflak, ahenkli nağmeler sızar geceme, aşk perdeleri açlılır bir bir, gökten bir ümid kayar, vurulur bir ceylan kimsesizliğinde yiter bir heyecan, yürek atışları an be ân, senin son-yürük semain hüviyetindeki gözlerine binlerce ah-ü perdesâz dilimde valâ-ü hayran, son bir tükeniş derdine derman olur sigaram, ahenkli bir alemin yakut dudaklarından damıtırım aşkı, fakat hisseme düşen hep hicrân... Anlayamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme...Yalnızımdır, yanı başımda deliliğin kabusları dolaşır, oysa sen o gül-endamınla boy atmasaydın ufukala ne gecem ahenkli bir yalnızlığın musikisiyle hemdem olacaktı ne yoldaşlarımı geride bırakacaktım. Istırâb vadilerinin çilekeş aşıklarını tanımayacaktım, peşinde yazılması zor bir şarkı ile dolaşmayacaktım. "Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir, Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat" gecelerin uzunluğunda kahrolmayacaktım seninle dolu dakikalarımın hayaliyle, her saniye seni kaybeden hatıralarımın elemiyle, her salisede yeniden doğuşuma şahid olmayacaktım... Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme... Bitsin artık bu kısır döngü. "Ya ol, Ya öl" hitabının mübeşşir nidasını duyabilseydin keşke. Muştucu bir gecenin esrarından bi-haber hangi kandil cemalinin yağına yüz sürer bilmem ama keşke kandillerin kutsadığı bir fedakarlığın anlatısını duyabilseydin. Bu kadar derinden yankılanmasaydı o kanlı şehidlerin sesi.."Ey sâba, eğer uğrarsa yolun semt-i harâmeyne..." Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme...Bunca yazılan aşk şiirlerinin ölümsüz yönelişini, anlamıyorsun değil mi cemaline şahid olmuş her kalbin kendinden geçmiş halini, bi-ümid nazarlarını anlamıyorsun değil mi sana senin kadem kadem ilerleyen namına bestelenen son peşrevlerini... Anlamıyorsun değil mi, her hatm-i kelamın ardından sana kurban edilen yakarışların kimsesizliğini... Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme... ve ben onları ayıramam kendimden. Her dokunuşunda mızrabın gönül teline ben susturamam göğsümden sökün eden bir hicranın ümitsiz çığlığını. Etrafındaki eşyânın sukut eden çılgınlığını, en amasız bir ordunun sessiz isyanını bastıramam. Dokunuşunun bu kadar yıkıcı olduğunu bilmiyormuydun tebessümünün bir afet-i devrân bir felâket-i zamân olduğunu bilmiyormuydun? Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme..."Nice yorulduğum ayaklarımdan değil ayakkabılarımdan belli, Lambalar eğri, Aynalar arrep meleği, Zaman çarpıtılmış atın son hayali, Ev miras değil mirasin hayâleti, Ey gönlümün doğurduğu, Büyüttüğü, emzirdiği, Kuş tüyünden, Ve kuş sütünden, Geceler ve gündüzlerde, İnsanlığa anıt gibi yükselttiği, Sevgili, En sevgili, Ey sevgili, Uzatma dünya sürgünümü benim..." Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme...Sonu gelmeyen bir hikayede, büyütülmesi zor bir cocuğun kederiyle ben ve kelimelerim esrikliğin son deminde, "Ellerin, ellerin ve parmakların" içimde, okşarken sessiz devrimime kimse itibar etmesin... Anlamıyorsun değil mi? Ahenkli nağmeler sızar geceme... |
Bilebilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Yağmur yağıyor, damla damla ıslanıyor ruhum. Karanlık ve kapkara bir gecede beni ışıtacak bütün merhamet nurlarını terkediyorum. Ne karanlık sokaklardan ne her köşe başını tutmuş korkularımdan basedeceğim bugün sana. Ne sevgimi anlatacağım ne mahrum bırakılmışlığımdan dem vuracağım. Anlatmaktan vaz geçtim bu belli değil mi, anlamaktan vaz geçtim... Bilebilseydin keşke... Anlamak ve anlaşılmak kaygılarından sıyrıldığın vakit kazanç ve kaybediş kapılarını kapadığın zaman duyabileceğin tek şey duygusuzluk...Her şeyin sabit nakışına konuk olduğunda donuk nazarların ve içindeki çocuk katledildiğinde Hülagünün hırçın atının ayakları altında son bir can çekişine tanık olduğunda kalbinde, yitirilmenin ne olduğunu bilebilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Duygu fırçasının dünya mimarisinde ki ihtişamını görebilseydin, hissedebilseydin kanlı bir gün batımında kaçıp giden zamanın neler alıp götürdüğünü senden ve kaybolmayan ve eskimeyen tek şeyinin seni asla terk etmeyen tek şeyinin geçmişinden getirdiğin acılar olduğunu...Hala inkar edermiydin bir kalbinin varolduğunu... Bilebilseydin keşke... Benlik ülkesindeki tahta kurulu bulunan yalanların ve aldanışların son soluğunu alırken göğsünde ızdırablı bir sancı yaratacağını, nefes alışının son ızdırabını hatıralarında bulabilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Ne hüzündür oysaki kaleme hüküm veren kaide ne derttir kederdir. Vefasız bir sevgili uğruna sarfedilen kelimelerdir... Bu anlamsız uğraşının beyhudeliğine gülümsüyor gibisin, oysa taşa kalbini kazıyan Keremin öyküsüne ağlayabilseydin, taşlar ve ağıtlar arasında kalmış çocukluğumun şiirini okuyabilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Bu sanrı bu bir hayal, gerçek olamayacak ne varsa hep o sevginin içinde bulur hâl, "Ne söylersen söyle boş!" dedirtir kâl, sözler ona aşıkken behemhâl, kimi kime şikayet edeceksin ey mâl! Göğsünden sukun eden çağlayanı durdurabilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Yılları devirmiş bir pir-i faninin gözlerinde hayat bulan sonbahar hüznünün alında kaybettikleri için yakılan en acı ağıt olduğunu görebilseydin keşke... Kazanmak ve kaybedilmenin nefsani bir hikayenin başıboş kavramlar olduğunu farkedebilseydin keşke... Bilebilseydin keşke... Gönlün en âli makam olduğunu. Sevmek ve sevilmek idealinin sadece O'na ait olduğunu... Benliğinden sıryılabilseydin o zaman görebileceğin varlığında fanilik secdesine kapanabileceğim tek zeminin o olduğunu anlayabilseydin keşke... Bırak artık varolmak hevesini, gerçek bilgisizliğin hakikat olduğunu sezebilseydin keşke... Belibilseydin keşke... Tevazu beldesinde oturabilseydin keşke. Mütekebbir adımlarla helak etmeseydin beldeni, ilk baharın coşku içinde açacak bahçeleri seyredebilirdin ama sen Hulagû'ya yâr olmayı seçtin, nefretin seni esir ettiğini bilebildeydin keşke.. Aslında kaybedende kaybedilende sensiz...Sesin seni yitirdiğin noktayı... Keşke bilebilseydin... |
Al beni ! Götür Buralardan... Geceye İsyandır Bu... Uykusuz geçen her geceye isyandır bu...Sessizliğe sıkılmış kurşunlar arasındaki yüreğe demdir..Bu öyle bir isyan karası gecedir ki tarifi mümkün değil göz bebeklerinde...Şimşekler çakarcasına beynimi baltalayan katil gecelere isyandır...İsyanın en dibine vurmuş firar gecelerin sessiz çığlığıdır... Yağmura İsyandır Bu... Sensiz yere düşen her yağmur damlasına düşmanım...Kinim gök gürültüsüne..İsyanım sensizliğe...Çaresizliğim yokluğuna... Uyanışlarım hep sanadır Ey Aşkların en Güzeli...Memleket hasretimsin sen benim..İçimdeki bu sonsuz yangının tek sebebisin...Mühürlenen dudaklarımdan dökülen iki kelimemsin... Kaldır kafanı bak bana..Bak gözlerimin içine sevdam...Göreceğin tek şey ''SENSİN'' göz bebeklerimde... Al beni , götür buralardan..Bu korkunç mahşer yerinden..Küle dönmüş yangın yeri yüreğimden sök at şu hasretini.. Aşk verdin,Sevgi verdin...Sonsuz mutluluk,yaşam sebebi verdin... Al beni , götür buralardan... Yetim kalmış bir yürek var ardında...Al beni , götür buralardan... Bırakma beni...Kapkara gecelere mahkum etme... Sensiz ben yönümü bulamam...Al benide....Götür buralardan...Koyma beni burda bir başıma..Bir başıma ve sensiz.... İçimin Gülen Yüzüne... |
Yanık Mısra -lar... Bugün de geç kaldım, "yakalarım" dediğim herşeye.. Sevgi kapımdan geçerken görememişim, uyuyormuşum o sıralarda.. "Kimler geldi geçti?" diye soruyor şarkılar.. Ben geçenlerin değil, gidenin derdindeyim. Bir ömür geçmiş gidiyor, ben dünlerin peşindeyim... Saçlarıma aklar düşmüş, yaşım bilmem kaçıncı seneden gün almış.. Ben yorgun seferlerden dönerken, geç kalmışım kapımda bekleyenlere... Yani habersiz geçmiş yaşam penceremden.. Çocukluğum keşkelerimin arasında, gençliğim hangi zamanda olduğunu hatırlayamıyor... Şimdilerde ağlasam mı? gülsem mi? iki delilik arasında gidip geliyorum.. Geç kaldıklarım arkamda, ben onların derdine düşüyorum... |
Cebimde Bilyelerim Vardı... Yanıyor evlerin ışıkları... Gecenin en soğuk ayazında buğulu penceremden izliyorum...Gözlerimdeki umut ışığı ha söndü ha sönecek... Dalıp gidiyorum Hilalimin büyüsüne...Beni benden alıp götürüyor başka alemlere... Çakan şiddetli şimşekle birlikte kendime geliyorum... Sendeliyorum yankılanan boşlukta...Sakın , sakın akma diye sıkıyorum kendimi...Ağlamamaya yemin ettin unutma sakın diye haykırıyorum gözlerime... Peki ya yüreğime nasıl söz geçireceğim ? Avucumun içerisinde bir cevabım olsaydı beynimde bu kadar soru işareti çarpıp durmazdı birbirine... Kime kızmalıyım peki şimdi ? Yüreğime söz geçiremediğim için kendime mi ? Bana bu kader anını tekrar yaşatan hayata mı ? Yoksa ? ? ? Olmuşla ölmüşe çare yoktur derler... E peki şimdi bu durum ''Olmuş mu '' '' Ölmüş mü '' oluyor İçimin en iç yanığı... Öyle dipsiz bir kuyuya attın ki beni... Çırpınmam dibe vurmamdan başka birşey değil... Giden mi yoksa geride kalan mı yıkılmıştır...? Küçücük yüreğime dünyaları sığdırmışken şimdi kuş gibi çırpınıp can vermek üzere , sıkışıp kaldım bu daracık dünyada... Cebimde, gökkuşağı renginde , umutlarla dolu bilyelerim vardı... Şimdi cevapsız sorularımla ellerim cebimde ıssız ve karanlık bir yolda bilinmeyene doğru yol alıyorum... |
Bülbül Bağbana Der Ki... Aşk sarayının en mahrem kulesine tırmanırken, sabırla bilediğim ümit kılıcımı kavrayan ellerimde, senin, ezeli ve ebedi, benim -saadet sebebim ve dahi- yârim oluşunu tasdik eden ellerinin beyaz dokunuşlarına hasret var bilir misin? Bilir misin gecenin seher vaktine kan-ter içinde erişmek telaşına düştüğü demlerde kumrularla söyleşirim… Gönlüm… Bir tek sana ait olmakla mânâsına kavuşan gönlüm… Sana susamıştır alev alev! Gözlerinin okşadığı bakışlarım titrer karanlığın kucağında… Geç bahara rahmet bırakan bulutlar, gözlerimdeki efkârın teşvikiyle yağarken… Niçin yanımda değilsin âh? Âh ruhumun ilmeklerini çözüp, zülfünün ucuna takan yâr! Hasret ateşiyle kor olmuş nefesime sığmayıp taşan her âh ile gökte bir yıldız kayar… Ben… Senin aşığın olmakla yetinmeyip de mecnunluğun doruklarını mesken tutmuşum… Sahi… Mecnun hâlâ kendini mecnun mu sayar? Şaşarım ey dil-şâdım… Şaşarım! Eller bilmez değil mi? Söylesene ben sensiz nasıl yaşarım? İşte bu sebepten ömrümün her ânı, yorulmak bilmeden, hep sana doğru koşarım! Âh cân heybemde taşıdığım şu baht… Seninle şenlenmeyecek ise… Ki Allah saklasın! Ben sana ermeyecek, senin gölgende murâd vermeyecek olsa, bu bahtı da boşarım… Büyükada sahillerinde, seninle karılan ruhumun şahidi olan dalgalar, haşinleşmesin ne yapsın? Beklemekten usanmaya ramak kala, bir muştu için ufkun inceldiği yere mıhlanan bakışlarımdan ötürü bulanır deniz… Evet… Siz… Siz Ebu-yâr! Talibi âcizaneyim bendeniz… İstirhamım odur ki; tez vakitte kabul taşlarıyla bilensin beklemekten taşa dönen yüreciğim! Hak fermanıyla, bu sevda ağacının dallarından saadetler dereceğim! Evet haşmetmeabları! Birazcık daha tefekkür edecek olursanız… Gerilmiş ruhumun ipiyle sarmaladığım bu âlemi, yaramaz bir ******n topaç çevirmesi gibi, zamanı yakacak kadar muzip bir hızla muştu zeminindeki buzları eritmek üzre döndüreceğim… Endülüs Fethine başlamadan evvel gemileri yakan ruh ile talepkârım! İnanın! Sadece ve sadece bu ruh halidir bütün ömrümce ettiğim kârım! Beklemek… Usulünce ve vakti erene dek beklemek erdem… Âmennâ! Lâkin erdem derken, için için solmaya korktuğumdandır ki; sitemkârım… Ey bîkarar bahçevân! Bencileyin garip bülbülün yegâne hakikati olan goncayı kıskanma benden… Bırak da bir ömür dalında sevda şarkıları söyleyeyim! Al şalına bürünüp, gönül sarayımın tahtına kurulan gülümü ver bana! Hem aşk bu ey pîr! Sakın sanma esâtir! Güle râm olmuş bu gönlümü, ille de gül diye nefes alıp verirken söyle nasıl edeyim de gülüm olmadan eyleyeyim? N’olur! N’olur destur ver murad bağına ilticâ eden bu kanadı kırık kuşa! Hangi mevzu hayra gitmiş ki, yollar kıvrılınca yokuşa? Tuna nehri şahidimdir, Kerkük vekilim! Erciyes’ten sor aşkımın tutuşturduğu karanlıkları… Ne kadar meçhul varsa akıl tahtasına sual tebeşiriyle yazılmış… Bizatihi gözlerimle sil efendim! Ben… Ben, gül diye bağrında, gül rengi yârelerle gezen bir hasretkâr, bir tutam efkâr ve dahi âşikârım… Bil efendim! İstanbul’dan sor yetmez ise tahkik ettiğin her husus… Aşkımın bilicisi olmakla Der-Saadet urbasının giye o Yedi Tepe, dile gelip de cevap verir size: “O şair-i garib ki; gülün aşkı bir tek o yalın yüreğe mahsus!” İmtihan dünyasının en çetin imtihanına tabi tuttuğunuz ben! Boynu bükük lalelerin hallerine eş bir halde, el bağlamış… Can konağınızın avlusunda sevdâ cengindeki zaferimizin destur kesesiyle sarmalanmış ulufesini isterim… Bağban olana cömertlik yakışmaz mı ey Ebu gül… Çatma kaşlarını da şefkatinle bir gül… Gül ki, gülsün bahtıma gülen gül! Her zerrem sabırla yoğrulurken, aşkımı geçmeye yeltenir oldu tutunduğum tevekkül… |
Ben Sana Aşık Olmuşum Bahar Ben sana aşık olmuşum bahar. Yaşıyorsun kanımda, etimde, çığlıklarımda. Sen dışarıda bir yerde açmıyorsun, yeşillenmiyorsun orada. Kök salıyorsun ruhumun kıvrımlarında. Dalların uzuyor bak kalbimin köşelerinde, çiçek açıyorsun tenimde… Ben sana aşık olmuşum bahar. Dolu dizgin geldin ve girdin koynuma, aldın beni benden savurdun hiçliğin kıyılarına. Yele verdin benliğimi bir lüle saç gibi. Ben, yani bu pejmürde fani, oturmuş bekliyordum yolun kıyısında, yolun tozuna bulanmış saçlarımla gelene geçene, özellikle geçene bakıyordum mükedder gözlerle. Sen yolun başında göründün, ayağında halhallar, gözlerinde meneviş, renklerle bezenmiş, geldin oturdun yanıma… Ben hayatın kıyısında bir yerde kendi ellerimle yapacağım kulübeyi hayal ediyordum. O kulübede bir başıma yitik ve dingin yıldızlı gecelerin seyrini düşlüyordum. Oysa sen geldin ve oturdun yanıma. Kokunu kokuma kattın, gözlerimin ta içine baktın, ellerini geçirdin yüreğimin halkasına, ayağının dibine azadsız köle yaptın. Ben sana aşık olmuşum bahar. Oysa ben anlamazdım böyle hallerden, sen beni nice hallere giriftar ettin. Ottan yastığına başını yaslayıp, kendi içinin tenhalarında gezinen, şehirden, makine homurtularından, kadınların o manalı bakışlarından, banknotun ve onursuz sirenlerin dünyasından kaçıp, inzivanın gölgesinde dinlenen adamların kalın kitaplarını okuyan bir şair yürektim ben. Geldin ve kanıma girdin bahar. Bana sonsuzluğu vaat ettin. Yüzümü tekrar varlığa çevirdin, gönlümü erguvanlarına, eflatunlarına meftun ettin. Evden süpürülüp atılan tozdum ben sabahları, atılan ve tekrar dönen çaresiz bir toz. Sen bana bir kainat olduğumu söyledin. Kulağıma eğildin ve İsa’dan ödünç aldığını nefesinle tüm hücrelerime işleyen fısıltılar mırıldandın. Göz yaşlarının sıcaklığından başka sıcaklık bilmeyen, mezarından başka yurdu olmayan, ölümden başka bir yari olmayan, elifbasını bir tek horozlu şekere satmış bir çocuktum ben. Sen geldin ve tenime dokundun, büyük tutkular sundun bana. Fakat neden, söyle neden, geldiğin anda gidiyorsun, açtığın anda soluyorsun, gülümserken hıçkırıklara boğuluyorsun, neden? Bunca işgal etmişken ülkemi, dirilişe durdurmuşken ruhumun sefil bedenini, gidiyorsun. Acelen ne, nereye gidiyorsun? Benden özge aşık mı var sana, benden sadık köle mi bulacaksın gittiğin yerde? Senin için yazdan, güzden, kıştan geçmişim. Kıymışım akışıma, kıyılarıma, köpüklü sularıma. Şimdi, senin sabahlarının birinde, yolun kenarındaki betonların arasında açan bir çiçeğin yanağındaki şebnem olmaya razıyım. Senin güneşinde bir parlayıp bir kaybolan kirli deredeki kabarcık olmaya razıyım. Senin çimenlerinin kenarına ilişip uyuyan bir kedinin mırmırları olmaya razıyım. Yazın yalazlarında kavrulmaya razıyım, kışın üryan olup dağa taşa vurmaya razıyım, güzde dökülüp toprağa karışan bir umarsız yaprak olmaya razıyım. Olmamaya razıyım. Ben sana aşık olmuşum bahar. Sen beni benden ötelere taşırdın, bana sonsuzluğu hatırlattın, göğün üstündeki bahçelerden haber ilettin, bana yaşamın ötesinde yaşamayı, hayatın özüne yürümeyi öğrettin. Ne çare ki geldiğin anda gitmeye başlıyorsun, geride dizleri kan içinde, gözleri uzak diyarlar kadar ıssız bu aşığını bırakıp gidiyorsun. Onu yazın kavurucu ateşlerine atıp gidiyorsun ama kuzgun ateşlerin tam ortasında gülümseyen İbrahim’i bilmiyor musun? Ağzındaki suyla yardıma giden karıncanın meselini bilmiyor musun? Ben sana aşık olmuşum bahar, aşkımı bir metropol kelebeğinin kanatlarına yazmışım bahar… |
Ağlamaktan Korkma Gözüm Gözyaşım, Dizeler güzeli dedim sana inci inci, ve güzeller incisi koydum adını dizi dizi… Yabanlara gönderdiğimsin hem akın akın, hem canımı verdiğimsin uzak yakın… Sevgilinin geleceği yolları sulayıp süpürmek için sakladım seni… Kirpiklerimi süpürge ettim; sultanlar ayağına düşürmek için tuttum ve bırakmadım seni. Gözyaşım, Bütün boşluklarını sen doldurdun ömrümün… Söylenmedik sözler yerine sen vardın yanımda. Sevdaya dair yeminlerden sonra sen vardın. Köhne zamanın direnci adına, acı çağların yaşlısı ve genci adına yine sen vardın. Dikenler gülden habersiz iken, gözler dilden de fersiz iken; zamanından geriye düşmüş acılar için, mânâda biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda ve Güzeller Güzeli’nden vuslat müjdeli selamlarda sen vardın… Hep sen vardın… Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tevbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Madem ki gözyaşı bir kutlu demdir, elbette bir erdemdir. Bir gözyaşı, bir cevherdir ateşten kaynayan ve alev gibi yanan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateş düşünün, dumanı âh ile çıkar da külleri göz yaşına karışır ya… Hayat bir mum alegorisidir hani, mumun başındaki yanış gözde yaş olur da gözyaşı alevle barışır ya…Alev can ipliğini yakınca, acıdır ki, bedenini eritir de mumun, su ile alev birbiriyle yarışır ya… Aşıka göre cennet olur cinnet ve kendi gözyaşında boğulur akıbet… Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler… Fazilettir, diyettir… Bu yüzden denilir ki gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır. Şaire unuttuğu mısrayı bir gözyaşı hatırlatır, şehrazad üveyikler uçuran acıları bir gözyaşı anlatır. Sancılı damarlarda ölümcül çılgınlıkları gözyaşıdır okuyan satır satır. Toplasan gözyaşlarını âşıkın, dalgalı bir deniz olur; süzülürken bağrından, yakar geçer iz olur. Yalnız doğar gibi her insan, yalnız akar her damla ve yağmur yağmur gözyaşıyla ıslanır nisan. Bir kere ölür de kahır yüklü savaşlarda nice aylar batar ve Filistin’de sapanlar çakıl taşları, takaroflar kurşun yerine gözyaşı atar. Ceylanları âmâ düşürünce avcılar, avcıları ceylanlar vurur, ve hamuru sevdaların, gözyaşıyla yoğrulur. En son, yağmur kuşları konar kuşpalazı çocukların salıncaklarına, gözyaşı şefkat olur. Gözyaşı ki, kişinin kendisiyle kavgasının sonunda akarsa tomur tomur mercandır; ve eğer pişmanlıklarla tartılırsa mübarek bir heyecandır. Gül yüzlülerin kirini gülsuyu kokan gözyaşları alır…Ve damla damla gül dökülen ellerde gül kokusu kalır. Tohumu eken bilir Göz yaşın döken bilir Gül kadrin diken değil Çileyi çeken bilir Ve ey gözyaşım, Bulutuna sadık yağmurlar gibi gel, ve kadim bir dostu uğurlar gibi git… Bir atımlık mesafede yalnızlığın kurşunlanan coşkusuyla gel, geleceği savaşa mecbur annelerin korkusuyla git… Geceyi içine döken tomurcukların yeşiliyle gel; goncayı açılsın diye bekleyen bülbülün diliyle git…Bülbüller konan dallarda yaprak gibi gel, ve derinlerde bendini yıkan bir ırmak gibi git. Yalınkalem savaşlara meftun acılarla gel, pişmanlık dolu yüreklerden sancılarla git… Ve ağlamaktan korkma gözüm!.. |
Yanık Mısra -lar... http://img219.imageshack.us/img219/6...2uq4eh1vt3.jpg [ Nikotin tadında birşey bu.. Hüzne alışık gönüller daha dayanıklı ... Bunu biliyorum... Hayata hep göz yaşı penceresinden bakmak. Acıyı saklamak ve onu mukaddes bir emanet gibi taşımak asilce... "Ardımda yangın bir şehir var... yıkıntıların üstünde hala dumanların tüttüğü... Köşe başlarında yaralı ve gönlü yaralı insanların dalıp dalıp gittiği, sokak aralarında şaşkın kedilerin dolaştığı yangın yeri bir şehir... Dönüp bakıyorum. Sırtımda alevlerin sıcaklığı hala… Gözyaşı kaynağım kurumuş... Gözyaşım yollarımda sararmış otlar… Gözlerim ufukta ... Kaçıp giden rüzgarı, yangın büyüten o rüzgarı ve geciken yağmuru arıyorum” Hüzün... Acının çiçeği. Acı ve acılar, onlara esir olmak yerine oynaşmayı tercih edenleri heykeltıraş gibi biçimlendiriyor. Acılarla oynaşmak. Hüzün uzakların çağrısıdır... Her gün yüzlerce binlerce defa yollara düşerde düşüncelerimiz, bedenin hapistir ve kaçıp kurtulamazsın. Hüzün uzakların çağrısıdır. Gidemezsin. Hüzün kaçıp giden son trenin ardından bakakalmaktır gece yarıları garlarda. Hüzün, üşümektir gecenin bir vakti sizi aramak için çırpınan karanlık dalgalara ve şehrin ışıklarıyla oynaşan yakamozlara cevapsız kalırken… Hüzün, ağlayamamaktır... Ağlamak için çırpınırken ağlayamamaktır... Hüzün, aşk satmaktır duvarlara... Hüzün, aşkta boğulmaktır ve kimsenin anlamamasıdır feryatlarımızı... Hüzün içten içe yanarken üşümek ve ürpermektir... Hüzün, yalnızlıktır... Yalnızlıksa soylu bir duygu kristal kadehle sunulmuş. Ve alışkanlık yapar… Hüzün uzaklara ait olup yakınlara hapsolmaktır … |
Geceden sabaha bir yolculuk... Her kaçışım bir intihar taşıyordu cebinde Hayallerimi kanatırken gerçeklerim, dikiş tutturamadım.. Yeni günahlar doğururken gözlerim, Gökyüzünü taşıyan mavilerinde gördüm seni. Rüyalar kadar gerçek, gerçekler kadar düş... Hiç olmadığın kadar gerçek, gerçek olduğun kadar düş bana. Ah hayatı şekillendiren saçların … Geceden, sabaha bir yolculuk Kapılsam nehir kokan gözlerine, Boğulurmuyum sende? http://img367.imageshack.us/img367/3581/25265sa3dm7.jpg Dağ ardına düşen yıldırımlar kopsun içimde... Bir kıvılcım düşürsün yüreğim yangınım ol... Utangaç yanaklarıma uzansın ellerin, Varlığım; kirpiklerine yaslanıp, umudu solusun. Şimdi bayram sevinci taşıyan bir çocuğun yüzündeyim... Kapı arasında çarpan bir yürek atışı... Hoş gör dudaklarımın titrekliğini, İlk düşürdüğü kelimesin. |
Not Defteri... Hangi yolcunun günlüğünde yazar böyle şeyler bilmiyorum ama Mülteci hayallerin kurbanıyım tamamen Aslımı teslim etmeye giderken çaldırdım fotokopisini Manşet aldım bütün gazetelerde geri vermemek üzere ... Kaybettim bendimi Bu yüzden ne zaman aynaya baksam Kendimden başka herşeyi görürüm ... Ve ne kadar kimliğim varsa bu yaşama ait O derece yalnızlık çekiyorum kendi içimde http://img90.imageshack.us/img90/804...tanidimfh8.jpg Çok yolculuklar tanıdım Çok insanlar, çok otobüsler, uzun trenler, saçma sapan nehirler Kırıkdökük evler, koltuklar, insanlar, yollar, insanlar Yollar, yollar İnsanlar ahh insanlar... http://img385.imageshack.us/img385/2...biletimuc7.jpg Tek kişilikti benim biletim Sahip olduklarım yansımadı kimliğime 9-15 vapurundan daha vahimdi notalarım Ve koltuğum ucuz bir dış hatların kurbanıydı |
Yanık Mısra -lar... Düş-tün yine geceme Aklımda binbir soru ( ?? ) Hepsi de cevapsız , kan revan Dilimde tek bir cümle... Ne olacak halim? Düş-tün geceme, yine can kırıklarım var bak Yine acımsı gözyaşlarım Yine boğazımda bir düğüm Yapayalnız bir oda da... Bir kalem , bir kağıt , bir sen ... bir sen... |
Yanık Mısra -lar... Gidiyorum Biçareliğimle gidiyorum... Yüreğimi sana, seni de Allah'a emanet edip, gidiyorum Boğazımda bir düğüm , gitme demeni bekliyorum belki de , çaresizce... "Gitme" ömrüm senin "Gitme" gönlüm senin... Susuyorsun...! Bir keskin bıçak saplanıyor kelamıma Umutlar yerle bir... Söyleyeceklerim de , söyleyemediklerim de dar ağacında İçimde bir çığlık dolu dizgin, dilim suskun ; GİDİYORUM Sırtımda koca bir biçarelik Ellerimde senden kalan birkaç anı Ve kırık dökük umutlarım Ve suskunluklarım Ve çığlıklarım... Gidiyorum... Bu defa ardıma bile bakamadan Kül rengi tadında... Gidiyorum... Ağlayarak , yanarak , yıkılarak... Ama hissettirmeden... Bir çırpıda Bir solukta Son solukta belki de... Gidiyorum... Adımlarım yavaş, mecburi bir gidiş nasıl olursa öyle işte Geriye dönmek ister gibi... Hani "gitme" desen koşarak gelecek gibi Susmasan, Son bir söz söylesen... "Gitme" "Gitme" desen Gitmesem... |
Yanık Mısra -lar... Yalnızlığa sığınılır mı hiç? Sığındım, biçare... Kaçtım insanların küf kokan sözlerinden Yoruldum kan rengi düşlere dalmaktan İçimin acısını diyemedim kimselere Sustuğum kadar susmazlar belki diye HEP SUSTUM! Kendimden bile kaçar oldum Yalnızlığa sığınılır mı hiç? Sığındım,biçare... "İçimde bir sır , diyemem kimselere" Olur ya leke düşürürler belki hislerime Olur ya... Kirlenir duygularım, korkarım... Olur ya... olur ya... |
Yanık Mısra -lar... Yolunda gitmeyen birşeyler var Kalbimi aklıma küstüren , aklımı da kalbime düşman eden birşeyler... Kendi kendime sorduğum binbir soru var(???) , hepside cevapsız... Düşünüyorum da... Ben çaresizliği hiç bu kadar derinden hissetmemiştim Hiç bu kadar dalmamıştı gözlerim uzaklarda biryerlere... İçimde koca bir huzursuzlukla yaşamamıştım hiç Bütün bunlara rağmen, Susuyorum yine herzaman nasılsa öyle... Kimse bilmese de birşeyler var yolunda gitmeyen ... Birşeyler... günden güne ömrümü kemiren... |
SanCıyan yerimDen aCıLarını topLa ' - Git haDi...! http://img90.imageshack.us/img90/965...glitterdb6.jpg Kum saatinin içinde savrulanlarız biz sevgili.. Ters yüz oluyor hayallerimiz;kum yığını içinde.. . . . Cümlelerimin öznesi sen olmayınca sevgili;Devriliyor sözcükler kalbimin dilinde..Dilimi kana bulayıp canını yakıyorum senin..Vakit "gidişi" vurduğu an sözcüklerim kanıyor..Sol yanım sancıyor.. "Sancıyan yerimden acılarını topla,git hadi..!" Ya da sen kal..! Ben giderim.. Taşıyamaz narin bedenin sancılarımı.. Kıyamam sana.. Sen kal..! Ben giderim.. Acılarımı aşık yanıma; çengelli bir iğne ile iliştirdim ben..Bu şehrin kaldırımlarına düşürüp gölgemi..Suretimi her gün baktığım aynaya asıp,Senli anılarımı adımlarıma dolayıp,ardımdan sürükleyerek ve nabzımı yoklayarak giderim..Çehremde asılı kalan senin çizgilerini silerim...Hayallerimizi beraber baktığımız gökyüzüne asarım ve giderim.. . . . Ey sevgili; Sen ve ben sevemedik birbirimizi "yalnızlığımızı" sevdiğimiz kadar..Belki de ;Yaşanılınca birbirimizi kaybedeceğimizden korktuk ..Belki de,bizi terk etmeyenin sadece yalnızlığımız olduğuna inandık ve Sustuk..Belki de hiç istemedik..! Ama hep sustuk...! "Zamanın savurduğu iki sevgiliyiz biz.." Yokluğunu yağmurlara asma vaktidir şimdi.. Ve katletme vaktidir tüm suskunluğumuzu... Varsın yalnızlığımız "yalnız" kalsın.. Varsın yağmurlar değsin tenimize... Varsın saçlarımız savrulsun rüzgarda.. Şimdi; Avucumun içinde yağmurlar biriktiriyorum senin için.. Kana kana iç,değsin dudağın yüreğime.. Gözlerini yüzüme kapatma.. Dudaklarına sürgüleri çekme.. Sancıyan yerimden acılarını topla.. Ama sakın bir daha Gitme..! |
Bir TürLü Seni Tarif Edemiyorum.. http://img529.imageshack.us/img529/1871/vassvf6ur7.jpg Şu şairler ne garip insanlar Durup durup sevdiklerini anlatıyorlar satırlara Alev alev yanan gözlerinden, Vazgeçilmez dudaklarından bahsediyorlar hep, Birkaç satırla tarif ediyorlar sevgilerini Olur mu ya! Böyle sevgi olur mu hiç. Ben de anlatmak istiyorum bazen Birkaç kelime karalıyorum kağıdıma Ama nedense olmuyor... Bir türlü seni tarif edemiyorum, Sendeki karmaşayı anlatamıyorum. Kendim bile bilmiyorum nasıl anlatabilirim ki... Kelimeler yetmiyor; Bir avuç çamur alıp şekil veriyorum, Seni anlatsın diye. Çamurlar ellerime yapışıyor hep Sonsuzluk oluyor, zaman oluyor,hayal oluyor da Bir türlü sen olmuyorsun... Seni hayal ediyorum geceleri; Seni düşündüğüm gündüzlerden sonra. Tamam sana gülmek yakışıyor ama Hep beni ağlatmak niye? Olur mu ya! İnsan sevdiğini üzer mi hiç? Ellerin giriyor koynuma sabaha karşı Her yanımı sen sarıyorsun sımsıcak. Nefesin sarıyor, tenin sarıyor Ve seninle birlikte tekrar uykuya dalıyorum. Ne kadar sürecek bu karmaşa; Nereye kadar? Yeter artık seni anlattığım Biraz da sen anlat beni gökyüzüne Biraz da sen konuş yağmur damlalarıyla Ne olur biraz da sen ağla yokluğuma Bende ağlayacak hal kalmadı... |
Sarıl "ONA"... Son nefesin gibi!... http://img253.imageshack.us/img253/5...2314gu2if5.jpg Eğer yüreğindeki boşluğun "AŞK" olduğuna inanıyorsan? http://img359.imageshack.us/img359/1...etooqc9em9.jpg Ve http://img509.imageshack.us/img509/5...aloneiwjl0.jpg Bulduysan "O" insanı "O" aşkı! Kafandaki sorunun cevabı "O" kişi ise? http://img515.imageshack.us/img515/5...stefanehd1.jpg Kaçırma "ONU" sonra çok geç olabilir! Ne kadar yaşayabileceğini biliyor musun? http://img91.imageshack.us/img91/212...ariews2kt1.jpg Sarıl "ONA"... Son nefesin gibi!... |
"Eğer sen bende değiLsen , ben dünyada değiLim.." http://img371.imageshack.us/img371/4...n3nv2wcjh9.jpg gözlerini...Uyan artık..Bitti rüya..Gerçeklerle yüzleşme zamanı... Mutlu bir rüyaydı gördüğüm...Sen vardın rüyamda.."Seni Seviyorum" diyordun bana...Rüyamda, hayallerim gerçek olmuştu...Uyanmak istemiyordum...Ağlamıyordum..Acılarımı unutmuştum...Hiç bir şey eskisi gibi canımı yakmıyordu...Sonra bir şeyler oldu ; Bir sesle irkildim bu güzel rüyadan....Senin sesindi bu...Hafif suçlu gibi bakıyordu deniz mavisi gözlerin... -Olmuyor! diyordun bana...YürümüyoR!?... İşte o an sıkmıştım dudaklarımı ve savaşıyordum gözlerimle akmasın gözyaşlarım diye...Ve titrek sesimle.. -Tamam! dedim...Sen bilirsin?! Sarılmamıştın bana...Kendine İyi Bak demiştin ve gitmiştin...Sen giderkn gözlerim kazandı savaşı...Sessizce akıyordu gözyaşlarım yanaklarımdan...Ben ise yaşlı gözlerle "Seni kaybedişimi" izliyordum...Kalbimde tanımsız bir şeyler oluyordu...Sensizliği yaşamıştım çoğu kez...Ama bu sefer "sensizlik" değildi benimkisi..."Seni kaybedişimin fotoğrafıydı" sanki...Canım çok yanıyordu... Daha sonrası çok daha kötüydü...Herkesin öğütlerini dinlemek çok acıtıyordu canımı... "üzülme!" diyorlardı..."değmez!?" Ben ise; yaşlı gözlerimle , bu saçma sapan öğütleri dinleyerek yaşıyordum..Seni kaybedişimin ilk saatlerini... Bu satırları yazarken bir kez daha bozuyorum yeminimi ve bir kez daha eziyorum verdirdiğin sözü...Gözyaşlarım kirletiyor bu temiz sayfayı... Şimdi ise dinliyorum tüm ayrılık şarkılarını ve tekrar tekrar düşünüyorum seni kaybedişimi... Kahretsin! Unutamıyorum seni,çıkmıyor söylediklerin aklımdan...Ağlıyorum...Ağlamanın zayıflık olduğunu bile bile... Oysa diyorum! Ne güzeldi seninle olmak..Seni düşünmek...Gözlerime bakmak...Sensiz yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum...Sensiz geçen ilk günüm bitti...Saatler soğuk bir günün ardından gece yarısını gösteriyor..."Sensiz bir gece yarısını"... Gözlerimde ıslak..Elimde seni yazan kalemim fakat bugün Seni değil..Seni kaybedişimi yazıcak...Önümde ise acılarımla kirleticeğim beyaz sayfa...Ve çalan şarkı... "Sen gittin..Yastığımda kokun misafir kaldı..." Yine sensizlikte boğuluyor hıçkırıklarım... Durdurmak istiyorum zamanı...Sensiz geçen bir dakikayı yaşamak istemiyorum...Lanet ediyorum şarkıları..Lanet ediyorum seni benden çalanlara...Lanet ediyorum sensiz yaşadığım dakikalara...Sensiz geçen hergün için takvimden bir yaprağın daha düşmesine Lanet Ediyorum... Mavi Gözlüm! Bu sana son yazım! "Eğer bu dünya seni benden aldıysa, seni bana çok gördüyse..Bende sensiz aldığım her nefesi kendime çok görüyorum..." "Eğer sen bende değilsen , ben dünyada değilim..." |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Bir açık kapı olsaydı, güneşi de baharı da getirebilir miydin? Anlar mıydın dilimden, konuşmadan susar mıydık öylece. Yoksa yeni bir alfabe mi yazardın her harfi bir çiçekten. Bilir miydin neden bu kadar korktuğumu. İçimdeki korkunç yalnızlığı, katran karası geceyi, düş düş sonu gelmeyen uçurumu. Okur muydun gözlerimdeki hüznü..... http://img368.imageshack.us/img368/1623/statsdz8.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Kimi sevsem, Şemsiyesiz kalırım kaçamak yağmurlar altında. Yorgun bir köy evinin penceresine dayarım nefesimi, Aşıklığım konuşur parmağımın buğusuna dokunduğu camda: "Giderken yüreğimi de al, Sevdanın yokluğunu aratmasın sana!" |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Bir aşk duası dökülsün sadece dudaklarından: Her şey sen nasıl istersen öyle olsun...Yeter ki al şu kalbimi,bana ağır geliyor,senin olsun.Ve ey canım, canına, "benim" anlamına gelen bir kelimeyle isim verdi ki, senin ismin bundan sonra benim olsun... Geride bırakılanlar ve kalpte taşınanlar yerinde durdukça ona o kadar uzak kalınmıyor mu... Bir kez sahip olunuş belki de sonsuza değin kaybetmek... Bir vazgeçişin yükü yüklenmiş omuzlara, acıdan başka hiçbir şeyin aşikar kılamayacağı mana: AŞK! Aşk bazen vazgeçmeyi bilmek galiba!... http://img83.imageshack.us/img83/8814/statstv6.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Aşk hak edenin olmalı... Yalanı,riyayı,nankörlüğü,iki yüzlülüğü, ruhta şeytana satabilecek her şeyi ipe çekmeli...... Herkes yalanda buluşuyorsa, bir başına çekip dağlara çıkacak kadar yürekli olmalı.... Şu üç günlük hayatı efeler gibi, dik ,onurlu, alnı açık yaşamalı.... Can denen emanet mücevheri, günü geldiğinde, değerinden düşürmeden sahibine teslim etmeli.... http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Dönemem terkettiğim hiç bir yere Dolaşıp duruyorum sokaklarda Dilimde o son duam Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki... Sonsuzluk gibi çıkıyordu Bu söz içimden Umutsuz bir yakarış gibi Hiç bitmeyecek bir hasret gibi Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki... http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
Gökyüzüne asılı kalmış bir yankı Arıyor kendisini birakan ağzı Yeniden, yeniden sesini bulmak için... İki köşeli yalnızlığın Bir ucunda sen, bir ucunda ben Birleşip ayrılıyor çizgilerimiz Hangi boyuttan koparılmıştık ki biz Anı bile yok, ses, koku bile Bir elin yazdığını Öteki el karalıyor sanki Silgiler hatırlıyor Kalemler unutuyor bizi... http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Ne acı bir kelimedir o, Bitti,bittik. Bitmelere gebemi başladı bu aşk gitmelere alışık deilki bu beden kaybetmelere mahkum olsun Herşeyin özünde sen gittin,zorunda kaldın. hayatı kucaklamak kaldı sarmak yaralarını, zaman basarak tüm yaralara peki bunca yarayla ben sensiz ne yapacağım ? burda olsaydın yine ben diyorsun derdin yine kendini düşünüyorsun ben dememin tek sebebisin bunuda biliyorsun ben sensizliğe alışamayacağım içimde ölüm çığlıkları,içim sağır,dışım kör,gel desen.... ahhh bir desen. |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Dönmeyecek birini bekleyenlere Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir ve en büyük kaybin onun için harcadigin yillardir...Senin askini su gün hak etmeyen, bilki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir...Birak, gitsin... http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ dün gece bir aşk öldü kollarımda dün gece öldü hayallerimdeki hayallerimiz.. bir namlu yöneldi zenci yüreğime, ve güm!!. duydun mu ağıtları, çığlıkları?.. kana bulandı herşey, yağmur yıkadı, sağır zaman tanık oldu, gece yuttu, ay baktı. ''bir gün bir gün bir cocuk eve de gelmiş aşkı yok!...'' ******ca güldü yırtık haritanın kayıp şehri. kana bulandı yüreğim, yağmur yakaladı, zaman intikam aldı, gece öptü,ay tattı.. ve bir gün bir aşk öldü kollarımda. kalabalıktı gözleri http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde kazanması zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Yüzleri aklıma kazıdım bütün yüzsüzlüklerine rağmen .. Sığındığım her limanda reddedildim,eskimiş filikalarımla.. Çıkarı için birbirini yiyenler arasında çıkmazlardayım.. Dudaklarımda yeniden başladığım sigaram,bi duman daha aldım ölüme inat .. Payıma düşeni aldım hayattan biraz hüzün,birazcık gözyaşı.. Acıyı tattı hücrelerimin herbiri,tek tanığım fersiz bi sokak lambası .. Soruların muhattabı olmaktan bıkmışken,içimde volta atan soru işaretleriyle doluyum.. Aynada baktığım çökmüş bu yüz benim mi.. ? Bu kaçıncı eziyet ettiğim kül tablası.. ? Sigaramdan çektiğim kaçıncı nefes.. ? Kaçıncı kendime küsüşüm..? Avucumu kanattığım kaçıncı kalem..? Saçmaladığım kaçıncı kelam..? Kaçıncı intihar provam..? Yüksek dozda yalnızlık aldım bu gece.. Sessizce ölmek istiyorum ..! http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
♥kaLbim'de ßir Sancı..♥ Kanıyor ruhum hasretin her saniye bir hançer batırıyor sırtıma ağlıyorum hıçkırarak sakın ağlama senin yerine de ağlıyorum bu acı sığmıyor gözyaşlarıma sığdıramıyorum kelimelerin bittiği yerde gözyaşlarım konuşuyor olmuyor işte hiçbir yere sığamıyorum unutamıyorum seni aklımdan çıkmıyor gözlerin kulaklarımda çınlıyor sesin ve baktığım heryerde hayalin var kaçamıyorum çıldırıyor muyum yoksa? diye soruyorum bazen kendime hayır çıldırmıyorum, onu da beceremiyorum biliyorum çok geç kaldım ama... sen olmadan yapamıyorum tüm duygularımı satın almış sensizlik yokluğundan öteye geçemiyorum ne ölebiliyorum ne de yaşayabiliyorum gel de öldür artık ya beni göm toprağa yada sensizliği http://www.sevdaseli.net/forums/consoul/misc/stats.gif |
Türkiye`de Saat: 22:13 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2