![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Atatürk Köşesi Büyük Beşiktaşlı Mustafa Kemal Atatürk ve Atamız Hakkında Herşey. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
![]() | #2 | ||
İMansız_26 ![]() Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 2.893
Tecrübe Puanı: 21 ![]() ![]() |
Atatürk Amasya ziyaretinde.Vali konağında yörenin ileri gelenleri ile sohbette. Bir ara tam karşısında oturan birine takılır gözleri. Yaşı ellinin üzerinde bu adam beline kadar inen sakalıyla Atatürk'ün dikkatini çeker.Ata, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar; - Kimdir bu? Vali yanıt verir; - Efendim kendisi Şıh'tır. Yörede çok hatırlısı vardır. Atatürk Şıh'ı yanına çağırır ve; - Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Sunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan" der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir. Şıh; "Emrin olur Paşam" diyerek yerine çekilir. Aradan zaman geçer, bir aksam Atatürk Amasya'daki Şıh'ı hatırlar ve Valiyi telefonla arayıp durumu sorar.Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır. Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister. Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki Şıh Efendi Ata'yı görmek üzere Ankara'ya yola çıkmış... Şıh gelir Ata'nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş,sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet bastan sona değiştirilmiş, bambaşka bir görünüme bürünülmüştür. Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata'ya sorarlar; - Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? " Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; - Dün aksam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim" der. Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler. Yazıda söyle yazmaktadır; "Inancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla... Bugünün Türkiye'sini aslında o zaman anlatmış olan Ata'mızın kemiklerini sızlatmamak dileğiyle... __________________________________________________ ______________ Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rasladı. >Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu. > >- Merhaba nine. > >Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle; > >- Merhaba dedi. > >- Nereden gelip nereye gidiyorsun? > >Kadın şöyle bir duralayıp, > >- Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa bekçisi mi? > >Paşa gülümsedi. > >- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. >Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye >gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını salladı. > >- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, >atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet >aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim. > >- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni? > >- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum >gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez >görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. >Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı >Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan >belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey. > >- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadını birden yüzü >sertleşti. > >- Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı >gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. >şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? >Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün >köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü >görmek, ona sağol paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim >açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi >Paşayı bulacağım yeri deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok >duygulandığı her halinden belliydi. > >Bana dönerek, > >- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim >vefalı Türk anamdır bu. > >Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını >yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa >yani Atatürk işte karşında duruyor. > >Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere >fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi >de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul >gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın >ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket >çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e >uzattı; > >- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye >getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. Paşa hemen orada bezi açıp peyniri >yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik. > >Oradakilere şu emri verdi; > >"Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken >de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun." __________________________________________________ _
__________________ ![]() | ||
![]() | ![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |