10 Kasım :( http://i211.photobucket.com/albums/bb76/ae-alp/5_k1.jpg Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. K.Atatürk Ölümünün 71. yılında saygıyla andığımız Ulu Önderimiz Atatürk, Kulübümüz’ün kurulmasından büyük mutluluk duymuş ve kurtuluşu sağlayacak ilk gizli teşkilatlanmayı Beşiktaşlı sporculara vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Erkan-ı Harbiye’nin 3. sınıfına gelmişti. Bazen sabahlara kadar uyumuyor, hürriyet ve istibdadı düşünüyordu. Bu arada mektebini bitirdikten sonra kurmayı düşündüğü Vatan ve Hürriyet Cemiyeti yavaş yavaş kafasında şekilleniyor, mezun olacak arkadaşlarını bu doğrultuda hazırlıyordu. İşte tam bu günlerde bir haber aldı. Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü (1903) kurulmuştu. Subay ve Saray’a yakın kişilerden oluşan bu kuruluş, Mustafa Kemal’in ilgisini iyice çekti. Nasıl olmuştu da Yıldız Sarayı’na 100 metre mesafedeki Osman Paşa Konağı’nda gençler biraraya gelmiş; Saray hafiyelerinin gözlerinin önünde sportif faaliyetlerine girişmişlerdi? Mustafa Kemal’i o günlerde sportif çalışmalardan çok, Saray’a karşı oluşturdukları fikirler ilgilendiriyordu. Mustafa Kemal, kurucularının Zabit, yaptıkları sporların güreş, eskrim, gülle, aletli jimnastik, boks, halter, barfiks olmasından dolayı da Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ile ilgilenmişti. Fakat O’nu daha çok ilgilendiren, bu gençlerin istibdadı yenerek biraraya gelmeleriydi. Atatürk’ün bu şekilde Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü’ne bağlılığı arttı. Öyle ki, Mustafa Kemal Atatürk, katıldığı bir İttihati Terakki toplantısında şu tenkitlerde bulunuyordu: “Beşiktaş Osmanlı Terbiye-i Bedeniye kadar olamadınız. Programınız ve lideriniz yok.” 1914 ile 1920 yılları arasında Akaretler/Spor Caddesi'nde Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne komşu olan Atatürk, görevi gereği sık sık İstanbul dışına çıktığı günlerde, birlikte oturduğu annesiyle kız kardeşinin Siyah-Beyazlı sporcu ve idarecilere emanet ederdi. Taraftarlar arasında asker kökenli olmanın getirdiği sevgi ve saygıyla pekişen bağlılık, Ulu Önder'in kurtuluşu sağlayacak ilk gizli teşkilatlanmayı Beşiktaşlı sporculara verdiği belgelerle sabittir. Atatürk’ün Akaretler Yokuşu üzerinde oturduğu 76 nolu binanın dış kapısı yanındaki Mermer Kitabe'de şu satırlar yer almaktadır: "Atatürk, 1.Dünya Savaşı'ndan düşmana karşı İstanbul'u koruyup kurtaran, Çanakkale Müdafihi Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal Paşa iken bu evde kiracı olarak kalmıştır." Mustafa Kemal Atatürk; Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı görevine başlamadan önce 1916'nın ilk günlerinde Akaretler'deki evinin arka kapısından Beşiktaş Jimnastik Kulübü idman sahasına inmiş (şimdiki Plazalar'ın bulunduğu alan), Ahmet Fetgeri ile Fuat Balkan Beyler'i yanına çağırıp, kendileriyle şu konuşmayı yapmıştır: "Efendiler; sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik ve maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle, dikkatle izliyorum. Spordan yoksun bir gençlik nasıl ki vatan müdafası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni ikişafı noksan ve yetersiz olursa o vücut o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz. Bugün bünyenizde toplayıp, ilmi metodlarla yetiştirmeye çalıştığınız bu gençler, tam anlamda bedenen ve fikren geliştikleri zaman vatan müdafaasında ilmi sahalarda olduğu gibi spor alanlarında da Avrupalı hasımlarına Türk'ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim." |
Atatürk Haftası Ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş geçe öldü. O tarihten bu yana 10 Kasım'la başlayan hafta, yurdumuzda Atatürk Haftası olarak değerlendirilir. Bu hafta içinde; Atatürk'ün yaşamı, yurtseverliği, inkılap ve ilkeleri anlatılır. Ata'nın daha iyi tanıtılması amacıyla açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve televizyonda, Atatürk'ün konuşmaları kendi sesinden dinletilir. Atatürk'le ilgili filmler gösterilir. 10 Kasım günü Atatürk, tüm yurtta törenlerle anılır. Ölüm anı olan saat dokuzu beş geçe "ti" sesi ile saygı duruşuna geçilir. Kara ve deniz taşıtları oldukları yerde durarak düdüklerini çalarlar. Düzenlenen anma törenlerinde Ata'nın yaşam öyküsü, Atatürk inkılap ve ilkeleri anlatılır, seçilmiş Atatürk şiirleri okunur. |
Atatürk'ün Son Yılları Ve Ölümü Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir. Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı. Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi. Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkam, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu. Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan toprakları ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi. |
Atatürk'ün Vasiyeti "Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum: 1. Nutuk ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir. 3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir. 4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5. İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6. Her sene nemâdan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir." Mustafa Kemal Atatürk |
Mustafa Kemal’in Ardından Genç, ihtiyar herkes ölür. Ama, Atatürk’ün bu ulusa aşıladığı kalkınma ve yükselme inancı asla ölmez.” Yaşar Nabi Nayır “Atatürk, dinamik bir ruha sahiptir. O’na tutunan insan, olduğu yerde kalmaz. Atatürk, geliştirici ve genişletici bir düşünceyse sahiptir. O’nun arkasından gidenler, geride kalmaz.” Cemal Gürsel “O’na, ‘Ordu yok’ dediler, ‘Kurulur’ dedi. ‘Para yok’ dediler, ‘Bulunur’ dedi. ‘Düşman çok’ dediler, ‘Yenilir’ dedi. Ve bütün dedikleri çıktı.” İ. Habib Sevük “Çoktan, pek çoktan beri bu millet bir oğlunun kişiliğinde böylesine kendini bulmamıştı.” Yahya Kemal Beyatlı “Türk ulusu Atatürk’te iki yüz yıl beklediği kurtarıcıyı bulmuştur.Atatürk’ün eseri,bir bütün olarak tek bir kelimede toplanabilir: Kurtuluş! Falih Rıfkı Atay “Hiç bir ülke, yeni Türkiye’nin Atası tarafından başlatılan yenileşme kadar hızlı ve o kadar kökten bir gelişme göstermemiştir. Şimdiki Türkiye’nin tarihi, bu eşsiz devlet adamının tarihidir. Bulgar Dneess Gazetesi “Atatürk, yüzyılımızın yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden ve eşsiz deha ve fazileti toplamış önderlerinden biriydi. O, mücadelesini çalışmasının, ahlakının ve yaratıcılığının verimini ulusu için kullanmıştır.” Suriye Elif Ba Gazetesi |
10 Kasım Türküsü Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler, Bozkır ovalarına, Erciyes'e Ağrı'ya, Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte, Senin sustuğunca! Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız, Dere tepe bucak köy, Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, Senin gittigince! Atatürk, taşıyacağım Çanakkale'de, Sakarya'da, Çankaya'da, al al, Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken, Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca. F. Hüsnü DAĞLARCA Atatürk Sen Atatürk'ü tanımazsın çocuğum Ne insandı O, ne insandı. İzmir'e gelişini görseydin. Ne şanlıydı O, ne şanlıydı. Benzerdi sana, bana Bizim gibiydi eli, ayağı Ama bir yol baksaydın yüzüne. İçin sevgisiyle dolardı. Vapura biniyorsak dilediğimizde, Sokakta geziyorsak hür, İyi bak dört yana, Atatürk'ün aklı görünür. Arı Türkçe konuşuyorsak, Türkçe düşünüyorsak bugün, Her işimizde O'nun gücü. Büyük öğretmeni Türk'ün. Halkımızın arasında, halktan, Davul vurur dengi dengine. Dünya rastlamış mıdır? Atatürk'ün dengine. N. Ulvi AKGÜN Atatürk'ü Duymak Ulu rüzgâr esmedikçe Yaşamak uyumak gibi. Kişi ne zaman dinç; Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi. Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz? Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik. Ekmek olmak için önce Buğday olmak gibi. Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi. Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene Her ışık-kaynak gibi. En yakınlar zamanla yüzyıllarca uzak gibi, Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz, Daha da yakınsın, daha da sıcak Bıraktığın toprak gibi. Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz, Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi, Ancak senin havanda sağlıklar esenlikler: Olmaya devlet cihanda Atatürk'ü duymak gibi. Behçet NECATİGİL Atatürk Gülümsedi Atatürk gülümsedi öğretmenim Siz sınıfa girince Dağıldı kara bulutlar Açıldı gonca. Baktı ki okul yenidir Siz yenisiniz düşünceler yeni Atatürk gülümsedi öğretmenim Saklayamadı sevincini. Baktı ki gençsiniz bilgili Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince Atatürk gülümsedi öğretmenim Sevindi onca. Baktı ki karışmış aramıza Çiziyorsunuz yolu Atatürk gülümsedi öğretmenim Gözleri dolu dolu. Anlaşılan bütün yaz Atatürk gözünü kırpmamış Çünkü boşmuş sıralar Çünkü harf okunmamış. ............................. Ama baktı ki gün doğmuş Bir koşu varmışız okula Özlemle açılmış kitaplar Bir iştah kızda oğlanda. Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz Bütün bakışlar sizde Günaydın demiş derse başlıyorsunuz Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz Aydınlık ufuklara yürüyor hızla Atatürk gülümsedi öğretmenim Kürsüde kendini görünce. Talât TEKİN Atatürk'ü Gördüm Düşümde Sizler yaşadıkça çocuklarım Ben de yaşıyorum demek, İşte aranızdayım Ahmetler, Mehmetler'le, Sizler yaşadıkça çocuklarım Elele Yanınızdayım Sizler yaşadıkça çocuklarım Daha ferah içim, Gök daha geniş denizler daha geniş, Vatan ya vatan, Vatan sonsuzluktan gelmiş Sonsuzluğa açılan yol Vatan siz. Sizler yaşadıkça çocuklarım Bilin ki Ben de yaşarım, Bir sevinç düştü mü içinize Bir keder düştü mü içinize Bilin ki Aranızda ben varım. A.Rıza ERGÜVEN |
Bir Tutkudur Mustafa Kemal Bir Tutkudur Mustafa Kemal; Nice sevdalara değişilmeyen. Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur, Bir baştır, vazgeçilmeyen... Bir Türküdür Mustafa Kemal; Suskun ağızlarda söyleşir, durur. Çaltıburnu'nda gözetir denizi. Köroğlu'nda bağdaş kurup oturur... Bir İnançtır Mustafa Kemal; Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan. Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu. Sakarya boylarından Akdeniz'e taşıyan... Bir Anlamdır Mustafa Kemal; Belkahve'den dürbünüyle seyrediyor İzmir'i. Özgürlük diyor, al atının üstünde, Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri... Bir Bayraktır Mustafa Kemal; Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan. Bozkırın bağrında yol alan kağnılara, Işık tutan, güç veren, yol bulan... Y.Doğan ERGENELİ Kurtuluş Öncüleri İçin Yan yana iki çocuk görsem İşte Atatürk diyorum Özgürlüğün toprağı uyanıyor İçin için seviniyorum. Koşuşan iki öğrenci görsem İçimin güneşi ısınıyor Yürüyen bir bakış gibi Mustafa Kemal geliyor. Kol kola iki işçi görsem Ekmeğim çoğalıyor birden Bir ışık düşüyor ortalığa İşte Atatürk diyorum. İşte Atatürk diyorum İlk kuruluş öncüleri Bir gül çağrısında hepsi Bize uzanmış elleri. Mehmet KIYAT Atatürk Yazar Sordum seni; Dağına, taşına Türkiye'min, Herkes kendinden emin, Yükseldi gür sesler; Umutlar, sevgiler: O biziz, O bizleriz. Hepimiz bir parçayız Atatürk'ten, Bütün doğa, Atatürk'ü anar, Atatürk'ü şaşar. Herşeydir OTürkiyem'de. Göller, ırmaklar, ormanlar. İmza imza Atatürk yazar. M. Vasfi SARAL Mustafa Kemal'ler Tükenmez Tükenir elbet gökte yıldız, denizde kum tükenir Bu vatan bu topraklar cömert Kutsal bir ateşim ki ben sönmez İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez Ben de etten kemiktendim elbet Ben de bir gün geçecektim elbet İki Mustafa Kemal var iyi bilin Ben işte o ikincisi sonsuzlukta Ruh gibi bir şey görünmez İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda Bilimin yapıcılığın aydınlığında Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben Evrensel yepyeni buluşlarda Geriliği kovmuşum ben dönmez İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez Başın mı dertte beni hatırla Duy beni en sıkıldığın an Baştan sona herşeyiyle bu vatan Sakın ağlamasın Kasım'larda Fatih'ler Kanunî'ler ölmez İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez Halim YAGCIOGLU Mustafa Kemal'in Elleri Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; Zaferi, barışı yaratmış elleri. Hürriyeti, saadeti, adaleti Sevgiyle dağıtmış elleri. Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in, İçli, temiz, mert elleri, Bütün nimetlerini sunmuş bize Türk sofrası gibi cömert elleri. Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; Öğretmen elleri. Bir tahta başında, bir kürsüde Bize bizi öğreten elleri. Elleri konuşuyor Mustafa Kemal'in; Işık, deniz, sel elleri. Bizi her şeyden çok seven Güzel elleri. A. Hikmet PAR |
Mustafa Kemal Seslense Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size Ben Mustafa Kemal'im heyy... Ben Mustafa Kemal'im. Büyük büyük denizlerim vardır benim Hürriyeti içmiş dalgalarım. Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim Ulusumun yarınında sevincim Ben Mustafa Kemal'im heyy... Karanlığı deler gözlerim. Dalgalara binip gelmiş kahraman, Gökçe gözlerine türküler yaktığımız... Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun'dan İşte benim... Ben... Mustafa Kemal... Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda Deyip, öyle girdim savaşa Komut verdim Şahlandı cümle vatan Boğdum kör talihi zindanında. Bahtı gülen anaları yurdumun Gökleri, dağları, denizleri Yarınları, güvenip de uyuduğum Aslan yeleli ışığı sınırlarımın Mehmetleri Tutun ellerinden yüreklerinizin Sevgilerinizle beni yıkayın. Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından gelir sesim Sevdiğim Bir tanem Türkiye'lim Sen varoldukça belli ki Ben Mustafa Kemal'im. Sen var oldukça belli ki Ben Mustafa Kemal'im. B.Kemal ÇAĞLAR Mustafa Kemal'ın Gök Yazıları Ben Mustafa Kemal, elimde tebeşir, Kocaman, Mavicek bebelerin, ak kızların, Taş ninelerin, çatal dedelerin gözleri, kocaman, Bir 1O Kasım gecesi Yazıyorum ateşten çağrımı karşınıza: -Ey Türk gençliği... Ben Mustafa Kemal, doyamadım haykırmaya, Şimdi destan ellerimle yazıyorum, Yeşiline suyun, Kuşun, Yelin, Yaprağın: "Ne Mutlu Türküm Diyene." Ben Mustafa Kemal, önümde kırk bin köy, Kırk bin ovaya karşı bir tek dağ gibiyim Bayraklarım değerken evren bayraklarına şimdi, Elimde tebeşir Yazıyorum kara gecenin üstüne Yazıyorum armağanımı: "Övün, Çalış, Güven." F. Hüsnü DAĞLARCA Mustafa Kemal'e Giden Yol Karşıda bir ışık, bir ümit yolu Kollarımı yarına güvenle açacağım, Karşıda bir ışık, bir ümit yolu Bırakın, Mustafa Kemal'e varacağım. Ellerimi uzatıyorum, daha ötede Son duraktan biraz daha ötede Gücümün kuvvetimin kesildiği yerde Karşıda Mustafa Kemal'i görüyorum; Gün geçer devir değişir En olmaz istekler biter, Bir ses bırakmaz kişiyi yerinde Mustafa Kemal'in sesi, "İleri" der. Boyuna yeniliğe, ileriye Boyuna en yüce gerçeklere doğru! Apaydınlık bir yoldasınız, bakın Karşıda Mustafa Kemal, Mustafa Kemal yolu Attığım her adımı biliyorum Yarın daha güzel, daha aydınlık! Nasıl durabilirim, Mustafa Kemal sesleniyor Uzattım ellerimi varıyorum. Yürüyorum, yılmadan yürüyorum -Karşıda bir ışık, bir ümit yolu- İşte, ışıklar içinde büyüyen Mustafa Kemal'i görüyorum Mustafa CANPOLAT Mustafa Kemal'i Düşünüyorum Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri, Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri... Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında Destanlar yaratıyor cihanın görmediği Arkasından dağ dağ ordular geliyor Her askeri Mustafa Kemal gibi. Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere. Al bir ata binmiş yalın kılıç Koşuyorlar zaferden zafere... Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Ölmemiş bir Kasım sabahı! Yine bizimle beraber her yerde. Yaşıyor dört köşesinde vatanın Yaşıyor damar damar yüreklerde. Mustafa Kemal'i düşünüyorum: Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda, Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum. Uykularıma giriyor her gece. Elllerinden öpüyorum. Ü.Yaşar OĞUZCAN Öğretmen Atatürk Yine derse giriyorsun Samsun kapısından Selâmlıyor, seviyor tek öğretmenini İl il, köy köy, can can Tüm Anavatan. Hemen başlıyor mutlu ders Erzurum'dan Sonra derinleşiyor volkan-öğütle Sivas'taki son oturumdan. Bütün memleket tek sınıf Bir yön bayrak, bir yön tan Öyle bir ödev veriyorsun ki öğretmenim Süngü-kalemle başlıyoruz Afyon'dan. Sınıfımız her an kutlu bir savaş Öğretiyor, eğitiyorsun Ankara'dan Hep birden söylüyoruz özgürlük türkümüzü Vatanın uzaklıkları kalkıyor da aradan. Mavi gözlerin hep barış barış Mavi yüceliğin hep duman duman Öyle alev alev bir ders ki Yanıyor, yanması gerektiğinde her düşman. Anlatış tadı, kıvam kıvam öz Son bölüm: İlk hedef, Dumlupınar'dan Kocatepe, yalnız coğrafya değil Dağ dağ ateş yağdırıyorsun her damla kandan Öpüyorsun hepimizi göz göz Şehitler birinci geldikçe hep destan destan. Yağmurlaşıyoruz er er Akdeniz'e Ektiklerini biçiyorsun İzmir yollarından Bir özgür meyva doğuyor Türklüğümüze Tattırıyorsun utku yemişi utku dallarından. Öğrenmeye son yok Cumhuriyet, bir ders aynı konudan Öğrendikçe özleşiyoruz da hep geçiyoruz Senin yarattığın vatan-kanıdan. Anlatıyorsun açık ve seçik Yıkılıyor her gölge fikir-kurşundan Dövüyorsun her yüreği örsünde devrimlerin Tümleniyor her eksik, yaratan vuruşundan. Yaşatarak öğretmek senin elinde Sonsuz ders, tek hayat, bize bayraktan Seni özledikçe bellemek güzel Fikir-toprak oldu vatan, gerçek topraktan. Sor bize her şeyi, konuşsun her öz Başlayı versin en zor imtihan Özgürlük güneşin ilk cevap, inan Ey vatan-sınıfta ey Ata-vatan!.. İ. Zeki BURDURLU |
Resim Her gün, Enginlerden engin, Yücelerden yüce Bir duygu sarar bizi, Bu sınıfa girince. Yanda, bir uçtan bir uca Mavi deniz, Odanın içinde güneşleri bulunca Isınırız. Enginlerin engini deniz olsa Deniz ufak! Yücelerin yücesi güneş olsa Güneş küçük! İlk günü gördük, nerden geldi: Duvardaydı Denizleri, güneşleri Küçülten büyüklük. Kürsünün üstünde bir resim: Gözleri denizlerden mavi Bakışları güneşlerden sıcak, Dört mevsim Kürsünün üstünde: Atatürk'ün arkasında al bayrak, Kollarını kavuşturmuş göğsünde. Bu resimle başlar bizim günümüz, Karşımızda Atatürk'ü gördükçe, Kıvançla dolar, taşar gönlümüz. Öğretmenimizin kürsüde Verdiği dersi Dinler bizimle birlikte Atatürk'ün resmi. Çalışkanız, çünkü, Çalışınca Bakarız, Atatürk güldü. Bir yanlışlık yapsak Bulutlanır gözleri, Anlarız, Atatürk üzüldü. Gelsek kürsünün dibine Görür bizi Eğilince. Kalksak, gitsek gerilere, Otursak arkalarda; Başımızı kaldırmadan duyarız Atatürk orada. Öteki odalarda Başka başka resimleri Ata'mın. Atatürk'üm, artık ömrüm oldukça Bu resimle karşımdasın! Yok hiç birinde Bundaki tılsım, Değişen çizgilerle Canlı gibi bu resim. Öyle canlı ki, sanırım, Ben de bir gün okulu bitirince Uzanan ellerinle Okşanacak sırtım. Öyle canlı ki, sanırım, Karanlık bile olsa Serpeceğin ışıkla Aydınlanır yollarım. Tıpkı sınıftaki gibi, Yapacağım bir işte Bu resmindir rehberim Kötülüğe uzanırsam Çat kaşlarını, Tutulsun ellerim. Tıpkı sınıftaki gibi, Bütün ömrüm boyunca Yaptığım bir işte İyi, doğru oldumsa Sevincini belli et, Gülümse! Yaprak yaprak dökülürken önümde Her yıl, dört mevsim; Sınıflar içinde yalnız bu sınıf, Resimler içinde yalnız bu resim! Behçet NECATİGİL Sen Varsın Atatürk'üm Her Şeyimizde Bu gün yatağımdan hür kalkıyorsam Ekmeğim ak suyum berraksa, Ağaçlar çiçek açıyor Topraklar ısınabiliyorsa, Sesim gür çıkıyor Özgür özgür bakabiliyorsam, Sen varsın gözbebeklerimde Sen varsın Atatürk'üm sen varsın. Yazabiliyorsam gönlümce Okuyabiliyorsam... Kazabiliyorsam toprağımı Gün ışığında çapa kürek elde, Çalışabiliyorsam gece gündüz Ekip biçebiliyorsam dileğimce, Sen varsın yüreğimde Sen varsın Atatürk'üm sen varsın. M. Esat TOZKOPARAN 10 Kasım 1952 Sabahlar, her zaman güzel değildir, Her zaman ayrılık akşamla gelmez. Al atlar sırtında hoyrattır fecir, Hoyrattır, ne kalbler kırmıştır, bilmez. Sabahlar her zaman güzel değildir. Vakti, bir yerinden bölünce şafak İri ve rüyalı gözlerle müphem; Nur olmuş içimde sanırım ak pak Ayrı bir mânada korktuğum adem, Eski düşüncemde, rahat ve uzak. Fethe çıkmış gibi duyarım birden Eşsiz gururunu bir cihangirin. Ufuklar üstünde yüzen tekbirden Vatanca büyümüş asil ve derin Bir matem tütmekte şimdi fecirden Nefti yalnızlığı başlar zamanın Mağfiret ürperir, dağılır, uçar. Ölüm korkusuyle dolu bir anın Müphem uzletinde ebedî ruhlar; Nefti yalnızlığı başlar zamanın. Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur, Bir garip hali var Dolmabahçe'nin; Hala içimizde yüzen gecenin Aydınlık bilmeyen devamı durur, Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur. Ruh için, ölümsüz, derler cihanda, Her mevsim onunla güzel her seher Bütün esatiri parçalasan da Atatürk önünde mağlupsun kader! Ruh için, ölümsüz derler cihanda. Vehbi KIZILGÜL Atatürk'ten Son Mektup Siz beni hâlâ anlayamadınız, Ve anlayamayacaksınız çağlarca da, Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz, Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz. Mustafa Kemal'i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler, Siz bana neler yaptınız ondan haber verin, Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin, Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Bana muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan; Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı, Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı, Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz, Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın, Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların. Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız, Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil, Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar, Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar. Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş; Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken, Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen, Mustafa Kemal'i anlamak işitmek değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla, Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla, Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister, Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter, Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil. Halim YAĞCIOĞLU Anıttepe'de Toplanmış Türkiye'min Tepeleri Bu tepe Üç Şehitler tepesi Sallanır kavaklar, ışıklar Gider bulur Mustafa Kemal'in soluğu Yurt köşesinde en uzak köyü Karanlıklar ak olur Bu tepe Rasattepe Tepelerden bakıyorum ülkeme Doruklarda Mustafa Kemal'in elleri Bu Tınaztepe, bu Kocatepe Düşlerimiz yaprak olur Bu tepe İstasyon tepe Bir ışık çakar, bir bulut sallanır Umudumuz başak olur Uykuların dar vaktinde geceler boyu Türküler yaşamak olur Bu tepe Anıttepe Mustafa Kemal Anıttepe'den bakar Türkiye'ye Yankılanır içimizde Eser yel, durmaz yaşam Anıttepe bayrak olur Mahmut ALPTEKİN |
Sana Borçluyuz Ta Derinden Sana borçluyuz ta derinden Çünkü yurdumuzu sen kurtardın Hasta, yorgun düşmüştük Yaralarımızı iyice sardın Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın Sanatkardın, denizler kadar engin Kimsenin görmediğini görürdü Sevgiyle bakan gözlerin Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet Yüzyıllar boyu geri kalmış Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış Dedin ki: Bir güzel savaşmalı Kurmak için yeniden Bilgiyle, inançla, coşkunlukla "Öğün, çalış, güven" Sana borçluyuz ta derinden Işığısın bu yurdun Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun Hürriyeti sen yaydın içimize Halkçıyız dedin halk içinden İnançta hür yetiştirdin bizi Borçluyuz sana ta derinden Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti Bu milleti temiz ellerin Sana borçluyuz ta derinden En büyüğü Mustafa Kemallerin Cahit KÜLEBİ Ata'ma Ağıt I Sırma sarısı yay saçlarına Gözüne rengini koy denizlerin Düşün dudakların en incesini Yüzüne tuncunu ver benizlerin Onda yürüyüşün en yiğitçesi Onda bükülmezi vardır dizlerin Gezerdi ülkede bir hızır gibi Em olup derdine çaresizlerin II Durgun bir denizi andırır dışı İçi hiç sönmeyen bir yanardağı Sesinde ıslığı eser kuvvetin Sözünde şahlanır hakkın bayrağı Gökle güneş gibi buluştu onda Sezinin sağlamı duyunun sağı Yıkarak kökünden Osmanlılığı O gömdü tarihe bir ortaçağı III Ürperir ovalar avazesine Dağlar dümdüz olur işaretiyle Devrilir hıncına çarpan ordular Kaleler dayanmaz yelpazesine Fikrin güzelliğin aşkın her şeyin Bağlıydı daima en tazesine Yaşadı başı dik, dünyaya karşı Getirdi dünyayı cenazesine IV Onsuz kaldığını bilse tabiat Bağlar üzüm vermez bahçeler kurur Okşar saçlarını ezelin eli Yüzüne ebedin ışığı vurur Övünür insanlık eserleriyle Yurt onun sevgisi üstünde durur Adıdır kurduğu devlete temel Ünü kurtardığı millete gurur V Fani varlığını kaybetti ama Damgası yurdumun burçlarındadır Engin ufuklara uzanmış kolu Hızı şimşeklerin uçlarındadır Kadının erkeğin hafızasında Gencin ihtiyarın düşlerindedir Yayla yellerinde eser gölgesi Sesi bahçemizin kuşlarındadır VI Ben mi yazacaktım göçüm gününü Dökerek ardından böyle gözyaşı Ben ki ona büyük gezilerinde Oldum bir küçük yol arkadaşı En son durağına varmadan ömrün Kapadı yolunu bir mezar taşı Büyük kurucusu Cumhuriyetin Hürriyet aşıkı milletin başı Kemalettin KAMU Atatürk Atatürk’üm eğilmiş vatan haritasına Görmedim tunç yüzünü böylesine geceler Atatürk neylesin memleketin yarasına Uçup gitmiş elinden, eski makbul çareler Nerede İstiklal harbinin o mutlu günleri Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi Hiç sanmam, öyle ağarsın bi daha tan yeri Atatürküm ben ölecek adam değildim der Git hemşerim, git kardeşim toprağına yüz sür O'dur karşı kıyıdan cümlemizi düşünür Resimlerinde bile melül mahzun görünür Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister Cahit Sıtkı TARANCI Atatürk Üstümüze gece gündüz kol geren, Bize güzel, iyi günler gösteren, Türk iline yeni baştan can veren Kimdir diye sorarlarsa : Atatürk. Yurdumuzu aydınlatan sabahlar, Düşmanlara korku veren silahlar, Tersaneler, fabrikalar, tezgahlar, Göze çarpan her ne varsa : Atatürk. Tanrı gibi görünüyor her yerde, Topraklarda, denizlerde, göklerde. Gönül tapar kendisinden geçer de Hangi yana göz dalarsa : Atatürk. Babasından önce onun adını Öğretiyor oğluna Türk kadını, Ondan aldık yaşamanın tadını, Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk. Faruk Nafiz ÇAMLIBEL Atatürk Atatürk’ün sevgisi Türk milletinin sesi Yapacağı çok şey vardı. Erken yetti vadesi Kalbimiz ondan çarptı. Birçok devrimler yaptı. Bakışları ileri Bir su kadar berraktı. Kurduğu Cumhuriyet Bize büyük bir nimet Türklüğün Türk dehası Yaşadın ilelebet Halime ATAKLI |
Atatürk Adını adımdan önce, Heceledim, öğrendim, Duvarları, kitapları, Senin resminle beğendim. Binbir biçim içinden, Bir anda seçerim yüzünü, Kimse alamaz içimden, Gözlerinin gündüzünü. Bütün bildiklerimden, daha yakınsın yüreğime, Alfabeyi hecelerken, "Atatürk" yakıştı elime. Seni yazdım, okudum, Seni belledim yürekten, Her törende birlikteyiz, Bayrağın içinde sen, ben. Daha iyi anladım her yıl, Açıldıkça düşüncelerim, İlk sevgim büyür, büyür de, Seni daha da severim. Her yön sen olursun sen, Kitap, tren, şapka, kravat, Sen Türkiye'mi uçuran, En büyük tanrısal kanat. Her On Kasım'da gözlerimiz, Bir daha ağlarken sana, Bir kez daha inanırız, Her yerde yaşadığına. İbrahim Zeki BURDURLU Atatürk Atatürk dedim iptida Önümü ilikledim Nasıl söylerim öldüğünü, Atatürk’üm karşımda. Yatmış uyumuş karlar üstüne Kalpağı başında. Nasıl söylerim öldüğünü, Elinde beyaz tebeşir Geçmiş tahta başına, Atatürk’üm ders verir. Nasıl söylerim öldüğünü, Başında yeni şapkası Yola çıkmış yürümüş, Kalabalık arkası. Nasıl söylerim öldüğünü nasıl, Bir ışık vurmuş yüzümüze. Atatürk’üm bakıyor besbelli Çeki düzen verelim üstümüze. İlhan DEMİRASLAN Atatürk Yapraklar dökülür kasımlarda, Yeller uğuldar vadilerde, ne çıkar, Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden, Sen bayrak bayrak fikirsin, Ölüşün diriliştir yeniden. Başak saçlarında Anadolu'm, Gözlerinde yurdumun denizleri, Sen yarınlara uzanmış ışık, Savaşta kartal, barışta defne çelengi, Sen sonu yenmiş zamansın. Sende çarpar, sende düşünür Türkiye'm, Sende büyür kucaklar, Ulusun beyni, toprağın yüreği, Kemal Paşam, Atatürk'üm ! Sen mayıslarda doğan güneş, Evrenimin sabahı, damarımın kanı, Sen mavilerde yeşeren yapraksın, Bir yolsun sevgi, sevgi Sen her mevsimde açan baharsın ! M.Güner DEMİRAY Atatürk Düşmanların elinden Bizi kurtaran sensin. Bu toprağı yeniden Özenle kuran sensin. Ünümüzü dünyaya Mertçe duyuran sensin. Gündüz gün, gece aya Benzer kahraman sensin. Adını büyük, küçük Anıyoruz her zaman, Adı büyük Atatürk Anlı şanlı kahraman. Nabzımızda atansın Ey ! ölmeyen atamız. Gönlümüzde yatansın Seni unutamayız. Mehmet Necati ÖNGAY Atatürk Uygarlık denilen yüce hedefe, Varmayı öğretti bize Atatürk. Çağdaşlık yolunda şana, şerefe, Ermeyi öğretti bize Atatürk. İşgal edilince yurdun her yanı, Bin düşmanı yendi Türk'ün bir canı, Alıp ele yeni baştan vatanı, Kurmayı öğretti bize Atatürk. Biri hilal oldu, biri yıldızı, Bayraklaştı yurdun oğulu, kızı, Bayrağımız için al kanımızı, Vermeyi öğretti bize Atatürk. İlkeleri birer sarsılmaz kaya, Devrimler yapıldı arka arkaya, Dostluğu barışı milli halkaya, Örmeyi öğretti bize Atatürk. Umutla bakarken gelecek güne, Bağlanıp kalmadık geçmişe, düne, Kafayı daima ilime, fene, Yormayı öğretti bize Atatürk. Bilimin ışığı açarken yolu, Bilgiyle ışıdı Şu Anadolu, Sevgiyle öksüzü, yetimi, dulu, Sarmayı öğretti bize Atatürk. Çokları düşündük, bakmadık aza, Hizmet için koştuk hep yurdumuza, Kadın, erkek hergün omuz omuza, Durmayı öğretti bize Atatürk. Eğitim verirken yaşlıya, gence, Gençler oldu yarın için güvence, Okullar bir demet, çocuklar gonca, Dermeyi öğretti bize Atatürk. Bilimde, teknikte kalmadık geri, Harcadık emeği, akıttık teri, Cehalet denilen paslı çemberi, Kırmayı öğretti bize Atatürk. Yollar yapılırken ovaya, dağa, Kalkındı ülkemiz baştan ayağa, En önde koşarak gelecek çağa, Girmeyi öğretti bize Atatürk. Yaşatacağız biz seni elbette, Bu canlar durdukça kemikte, ette, Tüm güzellikleri Cumhuriyet'te, Görmeyi öğretti bize Atatürk. Rasim KÖROĞLU |
Atatürk Marşı O ATATÜRK’TÜR Alim asırlarda bir yaratmış deha Şükr olsun yaratana bizde bu defa Her şeyin en üstünde görerek yurdu Son nefesine kadar gösterdi vefa Gönüllerde yaşayan o ata Türk’tür İftihar edelim ki O ATATÜRK’TÜR İngiltere Fransa ve Yunanistan Sardılar İtalya’yla Rusya bir yandan Parçalayacaklardı muazzez yurdu Haksız saldıranları haksız çıkartan Üstün zeka sahibi o ata Türk’tür İftihar edelim ki O ATATÜRK’TÜR Kahraman orduların başında durdu Taarruz cephesine karargah kurdu En önemli emrini orda buyurdu Ordular Akdeniz’e temizle yurdu Gazilerin gazisi o ata Türk’tür İftihar edelim ki O ATATÜRK’TÜR İttifakı şaşırtan büyük kumandan Kovaladı düşmanı bütün vatandan Böylece dünyaya hür bir ses duyurdu Burası Türkiye’dir Türk’lerin yurdu Ebediyen ölümsüz o ata Türk’tür İftihar edelim ki O ATATÜRK’TÜR Savaş bitmişti artık vatan bütündü Cumhuriyeti kurdu bayram bu gündü Gençliğine emanet etti de yurdu Bütün dünya huzurda saygılar sundu Büyük devlet adamı o ata Türk’tür İftihar edelim ki O ATATÜRK’TÜR Zeki İ. KIZILIŞIK Atatürk Okulu Bizim evin karısında bir okul Adı Atatürk okulu. Sabah, akşam çocuklar gider, gelir Yürekleri Atatürk sevgisi dolu. Bu çocukların her biri Görmemiş ömründe Atatürk'ü. Kimdir Atatürk, ne yapmış Bilirler, kurtardığını yurdu. Her sabah dersliklerde Ant içerler Atatürk'ün resmine karşı. "Türk'ün, doğruyum, çalışkanım" derken Okşar çocukları Atatürk'ün bakışı. Okulun en güzel yerinde bir köşe Atatürk köşesi. Tarih dersi verir çocuklara Atatürk, örnek kendisi. Her gün sabahtan akşama dek Beş yıl bir okul süresi, Kaç kuşak okusa bu okulda Atatürk başöğretmeni. Öğretir sevmeyi yurdu Cumhuriyeti korumayı. Yüceltmek için ulusu Çalışmayı el ele yaşamayı. Bizim evin karşısında bir okul Adı Atatürk okulu. Ne var ki Atatürk çocuğu bütün çocuklar Bütün okullar Atatürk okulu. Ahmet ALTÜMSEK Atatürk Yaşıyor, Baba! On kasımda üzgündü bulut buluttu gözleri “100’den çok fazla olacaktı yaşı “dedi canım babam “eğer yaşasaydı o büyük adam! ” “Üzülme,” dedim ona “Ben üzülüyor muyum bak! ” Nedenini açıkladım sonra: Diyor ki öğretmenimiz: “Yaşayıp göçmüş insanların İsimlerinin sonunda İki sayı görürsünüz… İlki doğduğu yılı gösterir Öldüğü yılı gösterir sonraki. İngilterenin Ana Kraliçesi Elizabeth (1558-1603) Gibi örneğin eğer ölmemiş olsaydı, adının sonuna yıl yazılmazdı kadının. Atatürk’ünküne bakalım bir de Baştaki yıl var sondaki yok (1881 - ……..) demek ki o ölmedi hâlâ Kocatepe’de dağları aşıyor baba denizlere ulaşıyor Atatürk yaşıyor baba! Fevzi GÜNENÇ Atatürk'le Okullara gidiyor çocuklar Önlükler içinde Çantaları ellerinde O'nunla birlikte Sarı sarı mor mor Dağlarda çiçekler açıyor Nisanın ilk günlerinde O'nunla birlikte Nine Hatun Telgrafçı Hamdi Kara Yılan Halide Onbaşı Doğarlar yine O'nunla birlikte Yazıyoruz adını gün gün Elle beyinle yürekle Yurt yüzeyine O'nunla birlikte Sabutay HİKMET Atatürk'ün Bir Saaiti Vardı Atatürk'ün bir saati vardı Yediveren gül gibi açardı Atatürk'ün bir atı vardı Etiler'den beri yaşardı Atatürk'ün bir resmi vardı Buğday tarlası gibi ağardı Atatürk'ün bir saati vardı Durmadı Melih Cevdet ANDAY |
Atatürk'ün Dağı Can oluğundan kan akıttım sulara Yeşersin yazdan önce Uyansın kuşlardan önce Açılsın yarılan iri bir nar gibi toprağım Bir kucakta büyüsün Bir memeden emsin çocuklar Bir beşikte söylesin ninnilerini çağım Yağmur güler yerler yeşil Tomurursan sevgi tomur Deşil ekinlere toprağım deşil Bir yonga da canımdan al Onar savaşta yıkılmış evleri Isıtsın ateşten donanları kucağım Mor menevişi gördün mü Van'dan İzmir'e Bilir misin kokusunu vargit çiçeklerinin yaylada Nasıl kıvrılır eğreltiler güzün sararır Öksüz çocuklara döner kızılağaç dalları Geyikler iner kuytulara titrek Sarıdan söylenir günlerin türküsü Karanlık uzar aydınlık kısalır Orda yüce bir ışıldağım Yaşarmış gözleri yurdumun Bıçak saplamış yüreğine koynunda büyüyenler Kurşun yemiş ekmek yedirdiklerinden Baktım bulutlar üstünden Edirne'den Ağrı'ya Can uğruna can verdim Kan yoluna kan döktüm Yakınlara yakın uzaklara uzağım Ben Hitit Ben Urartu Ben Likya Ben Frigya Çağların eskisinden en yenisine Bütün sevecen yürekleri birbirine Bağsız bağlayan bağım Ben Anadolu kokuşlu bir mavide tüten Geçmişten geleceğe Kara, yağmura, yele sıcak Büyüyen bir ocağım Ben doruklarında güneşin dinlendiği Eteklerinde korkak kurtlar çakallar uluyan Dağlar üstünde bir dağım İsmet Zeki EYÜBOĞLU Atatürk'ün Resmi Kürsünün üstünde bir resim; Gözleri denizlerden mavi, Bakışları güneşlerden sıcak. Bu resimle başlar bizim günümüz, Kıvançla dolar, taşar gönlümüz. Öğretmenimiz kürsüde Verdiği dersi Dinler bizimle birlikte, Atatürk'ün resmi. Çalışkanız çünkü Çalışınca, Bakarız. Atatürk güldü. Bir yanlışlık yaparsak, Bulutlanır gözleri, Anlarız Atatürk üzüldü. Behçet NECATİGİL Atatürk'ün Sesi Atatürk'ün sesi Bazen Erzurum Kongresi Bazen Sivas Bazen Anadolu'da sert bir rüzgar Atatürk'ün sesi Bazen Ankara'da ilk Millet Meclisi Bazen Orta Anadolu'da kartal Bazen Akdeniz'de tatlı bir rüzgar Atatürk'ün sesi Gökyüzünde ak bir bulut Bazen önünde İzmir'e ordular akar Bazen Akdeniz'de bir kartal Atatürk'ün sesi Bazen devrimlerin alfabesi Bazen Cumhuriyetin gür sesi Bazen Menemen'de deli bir rüzgar Bilgay ESEMENLİ Atatürk Oratoryosu İhtiyarlar Korosu Yol kapalı, yol uzun, tanyeri karanlık, Yürür Atatürk elinde ışık... Geceler mi çöktü? Karalar mı bastı? Çatılar mı göçtü? Damlar mı yıkık? Yetişir Atatürk imdada o zaman, Atatürk başta o zaman, İşte Atatürk o zaman büyük. Analar Korosu Hey çelik göğüslü, kaya omuzlu! Düşman binlerle, engel yüz bin! Doruklar yüce, tepeler şahin, Okla, kılıçla kesildi önün! Gençlik Korosu Gene de onun buyruğu: İleri! Yüreği, soluğu ileri... Ordular, atılın ileri! Kartallar sınırdan sınıra uçun!... Yiğitler, koşun ileri! Halk Korosu Nasıl atıldındı düşmana acınla, Ellerin kanda, kırılmış kaburgan. Nasıl döğüştündü yenilmez gücünle, İnmeden bir soluk atından. Büyüktü savaşın, büyüktü ulusun da, Bastığın toprak kahraman. Analar Korosu Sana bağlandı gönüller o gün, Baş kodu yoluna başı olan Sana eklendi sevgiler, saygılar, Yüceydin daha da yüceldin o zaman... Atatürk bir destan oldu koskoca. İhtiyarlar Korosu Açıklar, açlar, yenikler, yitikler, Bir uçtan bir uca çırpınan bir vatan. İnişler, yokuşlar, göçüşler, çöküşler, Kağnı kağnı ateş, oluk oluk kan. Nineler dizlerini uzattı başına, Analar saçlarını örttü üstüne, Yorgun kanatları, omuzları kan... Saf saftı ölüler meydanlarda, Vurulmuş devlerdi açıkta yatan. Gençler Korosu Göz seni görmeyince kör oldu o gün, Bir seni bulmayan umutsuzdu. Adını anmayan mutsuzdu, İzinde yürüyen yol aldı o gün. Analar Korosu Ömrün koskoca bir acıydı, Atatürk. Kimse çekmedi sencileyin. Baş baştı yüreğin, göz gözdü. Gençler Korosu Karaydı geceler doğularca, Bir sen güneşce gürledin. İnanın dedin ulusa inanınca, Güvenin dedin. Halk Korosu El ele çıktık yola seninle, Sen öğrettin, biz öğrendik seninle, Ateşe, ölüme gittik seninle. İşte önümüz sonumuz seninle, Ya varız ya yoğuz seninle... Gençler Korosu Sen gel bize gene, Atatürk! Yürü bizimle ölüme dirime, Hep sen ol bizimle, Kal bizimle, Yürü bizimle, Ara, bul bizimle, Hep sen ol bizimle Atatürk! Selahattin BATU Biz Varız Ömründe davandan vermedin taviz, Bu yüzden düşmanlar kaldılar aciz. Bizler geliyoruz zinde ve yağız, Rahat uyu aziz Atam biz varız. İlkelerin var ya vermeyiz taviz, Yıkmak isteyenler vız geliyor, vız. Koruyacak, kollayacak bizleriz, Rahat uyu aziz Atam biz varız. Böldürtmeyiz, vatan bizim canımız, İlkelerin tendir, bayrak kanımız, Türk gençliğiyiz biz büyük şanımız, Rahat uyu aziz Atam biz varız. Hakkı ÇEBİ |
Büyüyen Atatürk Şimdi sen Akdeniz'de Yükselen dalga dalga, Bakışlarının rengiyle mutlu, Uçan rüzgârlarla hür. Şimdi sen Edirne'de, Sivas'ta, Ardahan'da, Şimdi İzmir'de, Afyon'da, Van'da... Yükselen dağ dağ, serilen yayla yayla, Düşünen köy köy, kasaba kasaba Nefes alan her canda. Şimdi sen tarlalarda Boy atan buğdaylarda, Saçlarının ışıklarıyla zengin Büyüyen vatan çiçeklerinde, Büyüyen yüreklerimizde Fetheden gelecek günleri, fetheden düşünceleri Tek bir sevginin aydınlığında. Ahmet KÖKSAL Havza Yollarında Mustafa Kemal Mahmur dağının başında bir duman bir duman Mustafa Kemal'in başında daha bir duman Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez Dağların başından duman eksik olmaz Soy yiğidin başından duman eksik olmaz Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel Bölmek orta yerlerinden gemilerin getirdiği güneşi Bir sana bir bana sermek ne güzel Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve Kahvede düze inmiş eşkıya, Karadeniz uşakları Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor Uyanmış su gözleri adamların susuz gözleri sıcak Mustafa Kemal baktı, tanıdı hepsi halk Oturdular, hep beraber çayı içtiler Ordan burdan, dereden tepeden konuştular Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar Çıktı kavak yaylasına oh, dedi Mustafa Kemal Ölmez be, insan bu vatanı sevince Halk kokusudur güller çimenlerden gelir Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri Dağılmış Mahmur dağının dumanları Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar Havzaya vardım ki, kulağımızı koyalım bir Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler Çıkarlar ormanlardan gizli gizli, çağıralım bir Gelirler toplanırlar ateşimize onlar için yaktık Özgür yüreklerinin soluğunu üflesinler bir Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir Selam verelim bir, selam alalım bir Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar Şu sabah çayını içelim bir kardeşçe sıcak Yüzümüzü yunalım şu derede bir Sonra kursunlar darağacını kavgamıza Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden! Ceyhun Atuf KANSU Mavi Aydınlık Yakından görmüştüm gözlerini Mavi bir ışık akmıştı içime. Bu büyük aydınlıkla Dopdoluyum gene. Kara bir çağ kapandı Işık bakışlarınla. Mutlu yarınlar müjdeleyen sesin Kulaklarımızda hâlâ. Silemez mavi aydınlığını Atatürkleşen gönüllerden. Ne yobazlaşan karanlık Ne kızıl kefen. Bunca yıl geçti aradan Daha dünmüş gibi taptaze acın. Yaprakları her mevsim yeşil İçimizde diktiğin ağacın. Mutlu bir ışıksın ufkumuzda Bitmeyen, eksilmeyen Dualar taşır sana kuşlar Dünyanın dört yerinden. Ellerin geçti alnımızdan, En büyük tesellimiz Dağılsın bütün karanlıklar Daha da yücelen Türkiye'miz. İlhan GEÇER Mustafa Kemal - Dağ başını efkâr almış Gümüş dere durmaz ağlar - Gözyaşından kana kesmiş gözlerim; Ben ağlarım. Çayır ağlar, çimen ağlar. Ağlar-ağlar: Cihan ağlar Mızıkalar iniler: Irlam-ırlam dövülür Altmış üç ilimiz: Altmış üç yetim Yıllar gelir-geçer: Kuşlar gelir-geçer Her geçen seni bizden parça-parça götürür Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Diz dövdüm: Gözlerimin şavkı gitti Sakarya'nın suyuna. Sakarya'nın suları namım söyleşir. Hemşehrim Sakarya! Öksüz Sakarya! Ankara'dan uçan kuşlar - "Kemal'im" der, günler-günü çağrışır. Kahrolur. Bulutlara karışır. Gök bulut, yaşmak bulut. Uca dağlar, dev-boyunlu morca dağlar Divan durmuş bekleşir Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Nasıl böyle varıp geldin? Hoş geldin! Çıngı kaymış, yalazlanmış gözlerin Şol yüzünde güneş-südü sıcaklık. Ellerinden öperim Mustafa Kemal. Senin dalın yağrağın, biz senin fidanların. Biz, bunları yapmadık. Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal: Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan. Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal! Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler. Çün buyurdun! Kesenleri astılar Sen uyudun. Asılanlar dirildi. Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor. Dokunmayın! Ağlamaktan bıkmam diyor. Bu gece kıyamet gecesi. Bu vapur Bandırma vapuru. Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal Ben ölümden korkmam diyor Korkmam diyen dilleri: Toz oldu-toprak oldu. Değirmen döndü dolandı: On yıl oldu. Bir kusur işledik, bağışlar mı kimbilir; O bize öğretmedi kazan kaldırmasını. Günahı-vebali öğretenin boynuna Erdirip-olduran'a ana-avrat sövmesini. Yüreğim kırıldı, kanım kurudu. Var git Karadeniz! Var git başımdan. Mızıka çalındı: Düğün mü sandın Bir yol koyup gideni gelir mi sandın? Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Ankara'nın taşına bak! Tut ki baktım: Uzar gider efkârım: Çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım. Gözlerimin yaşına bak! Ankara Kalesi'nde, Rasat-Tepe'de Bir akça-şahan, gezer dolanır: Yaşın-yaşın mezarını aranır Şu dünyanın işine bak! - Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Attila İLHAN Mustafa Kemal Bir kartal dolaşır gökte Kanatlanır anılarca Mustafa Kemal eli tetikte Kocatepe dağlarında Bir gölge yağız atın üstünde İleri hatlarda bir nefer Bir kurşun saatin kalbinde Mustafa Kemal ölmez der Bir devrim devrimler içinde Öğretmen, çiftçi, kumandan... Kanat germiş Türk göklerine Bir varlık Tanrı'dan. Mustafa Kemal yaşadığım... Mustafa Kemal inandığım... Mustafa Kemal andığım... Her bayram, Ağladığım On Kasım'larca Ergun EVREN |
Mustafa Kemal'in Kartalı Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha Geçiyordu Mustafa Kemal Çamlıbel'den. Yabanın kurdu kuşu seyrine inmiştiler Kara pençelerle, ak gagalarla. Susmuştu yeryüzü efsaneler içinde Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha. Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha Bakır kızıllığındaydı tüyleri, kor alevindeydi gözleri Kondu ilk kayaya, düşen bir rüzgar parçası gibi Sevgiyle bakıştılar Tanış çıktılar sanki kainatlar üstünde Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha. Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha Kayboldu mucizesi havaların. Neydi, nasıl bir parıltıydı, bilemedi kimseler Kimin aşkıydı, inmişti semalardan toprağa, paşam? Kalmadı sonsuzluk, haşmet, gurur Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha. Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha Vatan göklerinden vatana söyler: Kocaman zafer bayraklarının geleceğini Kocaman günlerin ucunda. Anladı Mustafa Kemal, kimseye söylemedi Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha. Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha Unutmadı kartalı hiç. Gün doğarken kızaran yamaçlarda aradı Bekledi kanat seslerini fırtınalardan. Kartal değilse de kartal vefalıydı Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha. Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha Yoktu Mustafa Kemal'in umduğu Gelmiyordu kartalı geriye şahikalardan Üç yıldır gelmiyordu. Konmuyordu büyük habercisi zaferin Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha. Kanatları amma da al aldı ha Hangi şehitler seslenmiş belli değil. Bir 30 Ağustos günü göründü Mustafa Kemal'in kartalı Koca kanatlarını çırptı boşluğa Sallandı gök Kanatları amma da al aldı ha. Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Nöbetçi Millet Yaradan hey Yaradan! Dört yıl değil bin yıl geçse aradan Sensin ateş diye kanımızdaki Sesin ışık diye önümüzdeki! Ey yanımızdaki Beş on mermere, bir avuç toprağa sığan Sınırsız mavi umman hey! Yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın Sen her köpürüp taşmanda; Her konuşmanda Milletin alın yazısını yeniden yazardın. Bakışların inanmayanı ezerdi Sağ kolun bir tırpana benzerdi: Başlardı yurt tarlasında düşüncenin hasadı. Cümlelerin ya örsten kalkardı Ya çıkardı kından. Başak saçların sarkardı harman alnından: Halk, biçilmiş ekin gibi, düşerdi dizlerine. Milyonlar katılırdı sözlerine Mıknatısa koşan zerreler gibi. Köhne kanaatler, köhne küreler gibi Sözünde çarpışıp düşerdi. Tam sustuğun gün kıyamet oldu Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi: Rab, gökte "dinleyin" derdi meleklerine; Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine; Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine: Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine. Şimdi nöbetçi olmak için Anıtkabrine Tamamlayabilmek için tavafını Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını Tutuyor nöbet. Bu millet: Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan Bu, üç kıtayı atının nallarıyla damgalayan Bu, Timur'u, Atilla'yı, Oğuz'u Bu, Yıldırım'ı, Fatih'i, Yavuz'u Bu, seni yetiştiren ulu millet. Vakar ve haysiyetle dimdik Uyanık, tetik Anıtkabrinde tutuyor nöbet. Dünya dönüp dolaşıp Boğazlaşıp dalaşıp Ergeç ve ancak Milli misaklarda karar kılacak. Ey en büyük usta! Düşünen olmadı bu hususta Senden evvel ve senden ileri. İlk müjdeyi, ilk haberi Senden almıştı cihan Ta o zamandan Anlayamadığına yansın. Sen, dünyanın dönüp dolaşıp geleceği Uğrunda milyonların seve seve öleceği En büyük maksat için Dünyaya ilk karşı koyansın. Nasıl içimizdeysen bütün varınla İşte öylece dünya davalarındasın! O ışık saçların, o alev sözlerinle O gök gözlerinle sen. Ey ıssız geceler içinden Bize eşsiz sabahı getiren! Ey asırlardır dul bayrağın eşi Ey geceyarılarımızın güneşi Ey ışık saçlar Ey yele kaşlar Ey çekilmiş hançer bakışlar Ey fikri döven şakaklar Ey kalem parmaklar Ey ay-yıldızlı el Ey en güzel Ey en büyük Ey Atatürk! Getir dudaklarını bir bir alnımıza koy Dağlansın ateşinle bu soy. Oy Atatürk oy... İrkilmez Ata çocuğu irkilmez: Zaptedilmez, Atam, zaptedilmez Biz varken senin hisarının burçları: Bakışlarımız kılıç uçları Bekliyoruz devrimini biz. Çökmeyeceğiz diz İsterse hayat zehrolsun İsterse refah kahrolsun İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize İsterse geçinmek için bir dilim Kuru ekmek geçmesin elimize. Halel gelmez bizim ateşimize; Dünya düşse peşimize Yer sarsılsa yerinden Ne senden geçeriz, ne senin eserinden. Behçet Kemal ÇAĞLAR Onsuz Ah işte duyuyorum mesut günler içinden Sana "Sevimli yüzün asla solmasın" diyen Bütün adınla dolu sevinç şarkıları... - Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı! Ah işte görüyorum seni gördüğüm günü Altından, alkışlarla geçiyorsun bir tak'ın O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın. Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü... Meğer görecekmişim bir sabah gidişini İstanbul'un önünden son defa geçişini... Bizler seninle nasıl, ah nasıl beraberdik Bizler ki az sıkılsak "O başımızda" derdik Nasıl yok bileceğiz, O güzel güneş yüzü Ana, baba değil bu, bizler Ata öksüzü... Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı Öğret bize yarabbi, ah O'nsuz yaşamayı... Ziya Osman SABA Onundur Ne yaptığını ne yapacağını bilendi Atatürk Halktan daha ulu soy yoktu gözünde Kesinkes ulusal egemenlik Halk yönetimi onundur Kaldırır ululuk aldatmacasını tüm Ne denli köhnelik yobazlık yozluk varsa Laiklik içinde gerçek din duyarlığı Türk kadınını yücelten istem onundur Tarihimizi temele kökene boyutlayan Türk'ün düşüncesini sanatıyla bir tutan Türkçemizi anlatımda ışıklara büründüren Kafamız yüreğimiz soluğumuz onundu Hiç bir akıma benzemez ondaki görüşler Kendi çerçeveledi kendi yorumladı En yeni bilimdir tekniktir Atatürkçülük Bu çağın çok ötesinde bir çağ onundur Oğuz Kazım ATOK Senin Çocukların Çiçek olup açtılar. Sokaklarda coştular. Neşe sevinç saçtılar. İşte huzurundalar. Kardeşlikler pekişti. Hür dünyaya serpişti. Bak çocuklar yetişti. İşte huzurundalar. Minnet şükran sundular. Huzurunda durdular. Sevgi bağı kurdular. İşte huzurundalar. Hakkı ÇEBİ |
Söylevleri Okurken Ya bir gece yarısı, ya bir sabah çok erken Gözlerim yorulurken, parmaklarım donarken Bir cümle, gözlerimin-ellerimin altında Bir kavram şahlanıyor bir söyleyiş atında Geziyor damarımı bir kutsal ısı gibi Gazi'ce kımıldanıp Ata'ca doğrularak Birden dalgalanıyor baş ucumda al bayrak Haydi yiğit duygular korkunç karanlıkla cenk... Babil duvarındaki ateşten harflere denk Dolaşıp ülke ülke dolaşıp durak durak Her geride durana-uyuyana çarparak Şu bu kurdun ağzından kapıp aslan hakkımı Yakasından tutarak bir bir bütün halkımı Mustafa Kemal'im eliyle silkiyorum... Sanki her söyleneni ben duyup ben diyorum... Mondros'tan Lozan'a aklım çıkıyor yola Ankara'dan İzmir'e duygularım dört nala Tutuşuyor ne varsa gece gibi, kış gibi Çağlıyor balkonumdan yağmurlar alkış gibi... Behçet Kemal ÇAĞLAR Atatürk Bir gün sordum babama, Atatürk neden büyük? Çocuğum dedi bana, Onu seviyor her Türk. Onu biz değil yalnız Üstün tanır her millet. En büyük eseridir, Kurduğu Cumhuriyet. Çok kötü bir zamanda, Uçurumdaydı vatan. O büyük kahramandı, Yurdumuzu kurtaran. Kalbimiz sevgi dolu, Yol gösteren O, Türk’e. Yolumuz O’nun yolu, Saygı duy Atatürk’e İ.Hakkı TALAS |
ATATÜRK ORATORYOSU — SELANİK’TEN CUMHURİYET’E - — Yıl 1881 —Selanik’te Türk milletinin aydınlığı parlak bir güneş doğuyor. Selanik pırıl pırıl o gece Gökten iri bir yıldız kaydı Sabaha karşı yüz yıl önce Aktı Karadeniz’e doğru Cihan tarihini süsledi adı Ey büyük milletim övün ve sevin Bir benzeri daha yaratılmadı Dünyada bir tane senin Kemal’in Işıklıydı yüzü al aydınlıktı İlkbahar göklerinin pembe bulutları gibi Maviydi gözleri, mavi Akdeniz’in suları gibi… Ak bir yol çizdi uzun uzun Karanlıklar içinden. Sildi karayazısını alnımızın Daha o günden. — Zaman ve günler geçer, Mustafa adı verilen çocuk serpildikçe serpilir, geliştikçe gelişir. Artık okul çağı gelmiştir. Yavrum sen de olacaksın bir asker Evet, asker, çünkü vatan er ister Bilirsin ki çok sever seni baban Fakat senden sevimlidir şu vatan. — Mahalle mektebi — 1893 Askeri Rüştiye — 1895 Askeri İdadi — 1902 Harp Akademisi — ve 11 OCAK 1905 Mustafa Kemal Kurmay Yüzbaşı — 1912 Balkan Savaşları — Galiçya, Trablusgarp, Çanakkale Savaşları. Mustafa Kemal Osmanlı ordusunun en gözde subaylarındandır. Gece karanlık ve soğuk Dışarıda bıçak sırtı bir ayaz Gökte ay üşür, Gökte yıldız üşür, Dışarıda gece üşür, Mustafa Kemal üşümez, Düşünür. — Anadolu, güzel Anadolu. Türk’ün kanla, irfanla yoğurduğu mukaddes Anadolu. — O bile çok görülmüş Türk’e. Atılmak, koparılmak isteniyor canından. Et kemikten ayrılır mı? Göğüsten sökülür mü yürek? Türk ayrılır mı Anadolu’dan Onu öldürsek. Ankara’nın taştır yolu Her tarafı asker dolu Yetiş Kemal Paşa kolu Kan ağlıyor Anadolu — Bu sese kulak verdi Mustafa Kemal. Milletinin feryadı titredi kulaklarında. — Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u — Millet suskun, aç, sefil — Başlar eğik, gözler yaşlı — İmanından başka milletin her şeyi alınmış. “Ön düşüncem istiklaldi Son düşüncem – Ya istiklal ya ölüm! – Böylece halkımla birlikte oldum yürüdüm.” Analar bacılar yola döküldü Cephane taşıdı arkasından Irmaklar suyundan faydalattı Ağaçlar daldasından Yer gök inledi: Bir yol daha Kurtuluş Savaşı’nda. — Anadolu içlerinde köyde bir anne “ ben nice çileler çektim. Bir oğlum var o da vatana feda olsun” diyerek oğlunu cepheye uğurlamaktadır. “Durma, git evladım, açıktır yolun Cenge sıvansın o bükülmez kolun Silahını al, ön safa geçmiş bulun Uğurun açık olsun uğurlar ola.” Bir tehlike karşısında Milletçe Önce vatan İşimizi bırakarak bir yana Bir koşu geliriz köyden kente Kara gözlü kızları yurdumun Dağları, taşarlı, denizleri Sen, ey Mehmet Aslan yeleli ışığısın sınırlarımın Tutun ellerinizden bir birinizin “- İstiklale kavuşuncaya dek —Bütün milletle birlikte —Fedakârlıkla çalışacağım —Kutsal inançlarım adına —Yemin ediyorum —Artık ben Anadolu’dan başka —Hiçbir yere gidemem.” Böyle and içildi, yemin edildi, Mustafa Kemal’in ardından. 20 HAZİRAN 1919 Amasya’dan gürleyen bir ses Kesildi gürültüler ruhu okşayan bir nefes “İSTİKLALİ YİNE MİLLETİN KESİN KARARI KURTARACAKTIR.” Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna Dağılan kuvvetleri topladı avucuna Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu Sınırlar baştanbaşa bir çelik örgü oldu Bir kale heybeti var vatanın her taşında Her işin başında o, her iş onun başında. — Orada durmadı Mustafa Kemal — Anadolu’ya Anadolu’nun bağrına iyice girmek istiyordu. — Sivas illerine doğru yollandı. Sivas illerinde sazım çalınır Çamlı beller bölük bölük bölünür Yardan ayrılmış bağrım delinir Kâtip arzu halim yaz yâre böyle — Şöyle haykırdı Mustafa Kemal Sivas’tan: “MANDA VE HİMAYE KABUL OLUNMAZ. MİLLİ SINIRLAR İÇİNDE VATAN BİR BÜTÜNDÜR, BÖLÜNEMEZ. MİLLETİN İRADESİNİ HÂKİM KILMAK TEMEL ESASTIR.” Ne yıldızlar kaynaşır gökyüzünde Ne sevda ile taşar gönüller Bir rüzgâr eser ki bıçak gibi El ayak şişer Erzurum yollarında geceleri Ağır ağır kağnılar gider. — Eylülde tekrar döndü Sivas’a — Başladı Sivas Kongresi — Subaylar, çiftçiler, din adamları, memurlar oturup şunları konuştular: “ Vatanın dört bir yanını düşman sarmıştır.” “ İstanbul hükümeti hiçbir şey yapmamaktadır.” “ Anadolu’da uyanan sesi düşman boğmak istiyor.” “ Nerede milli bir kıpırdanma varsa sindirmeye çalışıyor.” Biz biliriz bizim işlerimizi İşimiz kimseden sorulmamıştır Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle Başımız bir kere eğilmemiştir. Bir selam gibi gitti Erzurum’a Bir selam gibi geldi, Sivas’a Erzurum’dan Dağlar alçaldı yol vermeye Temizlendi iklimin karından Yer gök inledi bir daha İstiklal sevdasından. — Mustafa Kemal ve arkadaşları 27 ARALIK 1919 günü, türküler ve bal verici çiçekler toprağı Ankara’ya ayakbastılar. Ankara’nın taştır yolu Her tarafı asker dolu Artık yetiş Kemal Paşa Kan ağlıyor Anadolu. Kara bulut ne ki? Kara gece ne ki? Güneş şöyle bir vurunca “Dağ başında duman” gibi Dağılı dağılıverir Evremizi saran sızı. — İstanbul’un işgali, Mustafa Kemal tarafından şöyle protesto edildi. Ona göre “bu işgal 20. yüzyıl insanlık ve medeniyetine temel prensiplerine indirilmiş bir yumruktur.” Gökyüzünde kara kara bulutlar Başımıza neden geldiniz Bizler konukseveriz ama Düşmanları sevmeyiz. Bu toprak bizim yurdumuzdur Deli gönül yücesine çıkar Bir üveyik olur uçar gider Ardahan’dan Edirne’ye Edirne’den Ardahan’a kadar. Bir gün kara bulutlar göklerimizde konaklamış Yaylılar gelip geçiyordu güneyden Örtük kara perdeler sallanıyordu Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçenler Milletin yüreği kan ağlıyordu. —Biz haklarımızı ve istiklalimizi korumak için giriştiğimiz savaşın kutsallığına ve hiçbir gücün bir millete yaşama hakkından mahrum bırakmayacağına inanıyoruz.” — 23 NİSAN 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Bahar çiçekleri kanımız bizim İnönü, Sakarya şanımız bizim Kurumadı hala süngümüzde kan Seni yabanlara vermeyiz vatan — Milli savaşımızı yürütmek için Anadolu’nun bağrına toplanan bu meclisin görevi alınan haklarını geri almak idi. “Tek gayem milletin istiklalini yeniden kazanmasıydı.” “Egemenlik milletin olmalıydı.” “ Milli bir ordu kurulmalıydı.” “ Türk vatanından işgalci güçler atılmalıydı.” Haince yurduma saldıran Yunan Er olan evinde kalmasın anam Kardeşler ocağı yıkılan yuvam Toprağı düşmanlar almasın anam. — Başlamıştı mukaddes savaş. Millet varlığını feda ediyordu. Kadın, kız, çocuk, genç, ihtiyar baş koymuştu istiklal savaşına. — Türk milleti Mustafa Kemal’ini büyük bir göreve getirir. “ Türk Orduları Baş Komutanlığı… Davranı da deli gönül davranı Kemal Paşa dinlemiyor fermanı Anası, bacısı, kızı, kızanı Bizim gibi millet görülmemiştir. Kuzumuz var yaylalarda meleşir Çeşmemiz var gece gündüz söyleşir Yazımız var pehlivanlar güreşir Bu toprağa kimse girememiştir Düşman koymuş meydanları kaçıyordu Kattı Kemal Paşa’nın ordusu Düşmanı önüne Pişman etti anasından doğduğuna. — Aydınlandı 26 AĞUSTOS şafağında memleketim Türkiye’m son sözü söylüyordu Mustafa Kemal. “ ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR, İLERİ’” —Böyle bir imanla, böyle bir emirle savaşan bir millet, elbette ki muzaffer olacaktır. Ardından Batı Cephesi komutanına bir telyazısı: “ SİZ ORADA DÜŞMANI DEĞİL TÜRK MİLLETİNİN MAKUZ TALİHİNİ YENDİNİZ.” — 25 AĞUSTOS — 26 AĞUSTOS 30 AĞUSTOS ve 9 EYLÜL güzel İzmir yeniden Türk’ün olmuştur. Kattı Kemal Paşa’nın ordusu sürdü gitti Yetiştikçe vurdu düşmana Hain düşman sallana sallana 15 günde İzmir’i dar buldu Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu. İzmir’in dağlarında çiçekler açar Altın güneş orda sırmalar saçar Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher taşa. Güzel İzmir kordon boyun şen olsun Beni senden ayıranlar son olsun. — Kemal Paşa bir an bile durmayacaktı, çünkü vakti çok azdı. Ona göre asıl savaş şimdi başlıyordu: Medeniyet savaşı… 10 KASIM 1938 O sabah Gök karardı birden bire Kuşlar kanat çırptı Yaprakları döküldü ağaçların Yıl 1938 KASIM 10 9.05 geçiyordu saat Ve o, Kocatepe’de Bir çadırdan bir çadıra geçer gibi Rahat ve cesur Ankara’dan gelir geçer trenim Bir gün olur elbet ben de binerim Varır toprağına yüzüm sürerim Biz vatan çocukları Gazi Paşa’m Dilimiz takılı kaldı: DİYEMEDİK Boynumuz bükülü kaldı: DOYAMADIK Gidiyor, rast gelmez bir daha tarih eşine Gidiyor, milyonları takmış peşine. Yağışın ince ince toprağa Ya dağılışın, bereket Bayrak bayrak dalgalanışın Kan, ümit, kuvvet Gelişin çiçek çiçek açmış bahara Gidişin kızılca kıyamet. Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meşalesi Gidiyor, harbin en korkulu aslan yelesi. Sana borçluyuz ta derinden Çünkü yurdumuzu sen kurtardın Hasta yorgun düşmüştük Yaramızı iyice sardın Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın Sanatkârdın denizler kadar engin Kimsenin görmediğini görürdü Sevgiye bakan gözlerin. Dedin ki, bu millet, bu büyük millet Yüzyıllar boyunca geri kalmış Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış Büyüyor, gökten inmiş toprağa yaklaştıkça Büyüyor, git gide gözlerden uzaklaştıkça Dedin ki, bir güzel savaşmalı Kurmak için yeniden Bilgiyle, inançla, coşkunlukla “ ÖVÜN, ÇALIŞ, GÜVEN!” |
10 KASIM ATATÜRK ORATORYOSU ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA (CAHİT KÜLEBİ'DEN) KORO: Bir gün kara bulutlar göklerimize konaklamıştı. Yaylılar gelip geçiyordu güneyden, Örtük kara perdeler sallanıyordu. Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen, Milletin yüreği kan ağlıyordu. SOLO(KIZ): Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? KORO(ERKEKLER): Askerler gelip geçiyordu güneyden, Yaralı, hasta, yorgun askerler. Akşam olmuştu yurda toplanıyordu, Sağ kalan yiğitler birer birer. SOLO(ERKEK) “Bu kışlanın kapısına, Mail oldum yapısına, Telli kurban bağlayayım, Nazlı yarin kapısına” KORO(KIZLAR): Analar haber soruyordu güneyden, Tarlalar kadar ırmaklar kadar durgun analar Örtük kara perdeler sallanıyordu, Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen Amma kalanlar anayurtta toplanıyordu. KORO(ERKEKLER) Gökyüzünde kara kara bulutlar Başımıza nerden geldiniz? Bizler konukseveriz ama Düşmanları sevmeyiz. KORO(KIZLAR) Gökyüzünde kara kara bulutlar, Harmanlar çürüdü yüzünüzden, Sizinle görecek işimiz yok, Gidin üstümüzden. KORO: Gökyüzünde kara kara bulutlar, Hayın mı hayın Birgün gelir hesabını sorarız Buralarda durmayın. SOLO(KIZ): Çanakkale içinde vurdular beni, Ölmeden mezara koydular beni, Ooof gençliğim eyvah KORO: Çanakkale içinde aynalı çarşı, Anne ben gidiyom düşmana karşı, Ooof gençliğim eyvah SOLO(KIZ): Ne bulutlar gitti, ne göklerden bir haber geldi. Bu sefer de millet padişahlara seslendi. KORO(ERKEKLER): Biz yoksul bir milletiz, Gözlerimizde solgun ışıklar yanar. Nasılsa yenilmişiz bir kere, Ama uzun sürmez o kadar! KORO: Bu toprak bizim yurdumuzdur, Deli gönül yücesine çıkar! Bir üveyik olur uçar gider, Ardahan’dan Edirne’ye Edirne ‘den Ardahan’a kadar. SOLO: Havada bulut yok bu ne dumandır? Mahlede ölüm yok bu ne figandır? Bu Yemen elleri ne de yamandır KORO(KIZLAR): Ano Yemendir,gülü çemendir, Giden gelmiyor, acep nedendir, KORO(ERKEKLER) Burası Huş’tur yolu yokuştur, Giden gelmiyor, acep ne iştir? KORO(KIZLAR) Ne bulutlar gitti, ne padişahlardan bir haber geldi, Kemal Paşa derler bir yiğit vardı, Bu sefer de millet türkülerle Kemal Paşa’ya haber saldı, KORO(ERKEKLER) Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan! Savşa girer gibi yetiş bize! Yetiş bize çöllerde bile olsan! KORO İnanç doldur, güç doldur içimize Bin kere yurdumuzu kurtaran, Bir görseydin ağlardın halimize. SOLO(ERKEK) Kuşun kanadında türküler, Kemal Paşa’nın gönlüne vardı. Cevabından önce kendi geldi SOLO(ERKEK): "Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini" SOLO (KIZ): Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı, Selam durdu kayığı, çaparı, takası, Selam durdu tayfası. Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman, Duman değildi bu, Memleketin uçup giden kaygılarıydı. Samsun Limanı’na bu gemiden atılan, Demir değil! Sarılan anayurda Kemal Paşa ‘nın kollarıydı. Selam vererek anadolu çocuklarına, Çıkarken yüce komutan, Karadeniz’in halini görmeliydi. Kalktı ayağa ardı sıra baktı dalgalar, Kalktı takalar, İzin verseydi Kemal Paşa, Ardından gürleyip giderlerdi, Erzurum’a kadar. SOLO(ERKEK): "Önsözüm İstiklal dir, Son sözüm "Ya İstiklal,ya ölüm'"" KORO: Bu ne inanç ki Kemal PaŞa, Atının teri kurumadan, Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde. SOLO(ERKEK) Bir selam gibi gitti Erzurum’a Bin selam gibi geldi Sivas’a Erzurum’dan. Dağlar alçaldı yol vermeye Temizlendi ılkımından karından. Analar bacılar yola döküldü, Cephane taşıdı arkasından, Irmaklar suyundan faydalattı, Ağaçlar dallarından Yer gök inledi bir yol daha, Kurtuluş Savaşı’ndan. SOLO(ERKEK): "Siz orada düşmanı değil,bir milletin makus tarihini yendiniz" KORO: Bu vatan toprağın kara bağrında Sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir... KORO(KIZLAR): Tutuşup kül olan ocaklarından, Şahlanıp, köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından, Alnına ışıklar vuranlarındır... KORO(ERKEKLER): Ardına bakmadan yollara düşen, Şimşek gibi çakan sel gibi coşan, Huduttan hududa yol bulup koşan, Cepheden cepheyi soranlarındır... KORO: İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir... KORO: Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa Askerin Milletin Bayrağınla Çok Yaşa Arş Arş Arş ileri ileri Arş ileri Marş ileri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri Sağdan Sola, Soldan Sağa Al Da Bayrağı Düşman Üstüne Cephede Süngüler Ayna Gibi Parlıyor Cumhuriyet Gençleri Bayrak Açmış Bekliyor Arş Arş Arş ileri ileri Arş ileri Marş ileri Dönmez Geri, Türk'ün Askeri Sağdan Sola, Soldan Sağa Al Da Bayrağı Düşman Üstüne KORO(KIZLAR): Biz biliriz bizim işlerimizi İşimiz kimseden sorulmamıştır. Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle Başımız yere eğilmemiştir. SOLO(ERKEK) Kuzumuz var, yaylalarda meleşir, Çeşmemiz var, gece gündüz söyleşir, Yazımız var, pehlivanlar güreşir, Bu toprağa kimse girememiştir KORO: Davranı da deli gönül davranı! Kemal Paşa dinlemiyor fermanı! Anası, bacısı, kızı, kızanı. Bizim millet gibi görülmemiştir KORO(ERKEKLER) Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa! Atının teri kurumadan, Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinden. KORO(KIZLAR) Sana borçluyuz ta derinden, Çünkü yurdumuzu sen kurtardın! Hasta, yorgun düşmüştük, Yaralarımızı iyice sardın. Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın, Sanatkârdın, denizler kadar engin, Kimsenin görmediğini görürdü. Sevgiyle bakan gözlerin. SOLO(ERKEK) Dedin ki: bu millet, bu büyük millet, Yüzyıllar boyunca geri kalmış, Bu yurt, bu güzel yurt bizim yurdumuz, Her yanından yaralar almış. SOLO(KIZ) Dedin ki: bir güzel savaşmalı, Kırmak için yeniden, Bilgiyle, inançla, coşkunlukla, Öğün, çalış, güven! SOLO(ERKEK) Sana borçluyuz ta derinden! Işığısın bu yurdun Dilimizi, ulusallığımızı ö?rettin bize, Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun. SOLO(KIZ) Hürriyeti sen yaydın içimize, Halkçıyız dedin halk içinden. İnançla hür yetiŞtirdin bizi Sana borçluyuz ta derinden. SOLO(ERKEK) Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti, Bu milleti temiz ellerin, Sana borçluyuz ta derinden, En büyüğü Mustafa Kemal’lerin KORO(KIZLAR) Davullar zurnalar döğende, Biz seni hatırlarız! KORO(ERKEKLER): Binip trene gezende, Biz seni hatırlarız! KORO(KIZLAR): Önce adını öğrenir çocuklarımız, Eli kalem tutup yazanda. KORO: Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük! Kemal Paşa! Ölümsüz insan! şanlı Atatürk! KORO: İstiklal güneş gibi hür alnımda parıldar Nabzımda ateş gibi fatihlerden bir kan var Atam sen rahat uyu, yolcusuyuz biz hürriyetin Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz Cumhuriyetin İnsanlIkla ün aldI tarihinde bu millet Atamdan eser kaldI ülkümüz Cumhuriyet Atam sen rahat uyu, yolcusuyuz biz hürriyetin Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz Cumhuriyetin Zaferlerle doldurdun ömrünü her cephede Sönmeyen Işık oldun Şimdi Anıttepede Atam sen rahat uyu, yolcusuyuz biz hürriyetin Atam sen rahat uyu, bekçisiyiz Cumhuriyetin |
Atatürk diyor ki; -İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! -Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. -Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir. - Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. -Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar. -Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur. -Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat! rahat uyu ATA'm.. rahat uyu en büyük Beşiktaşlı.. |
bu yazıları bizimle paylaştığınız için teşekkürler:) Atatürk:"Bir zamanlar gelir,beni unutmak ve unutturmak isteyen gayretler belirebilir.Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar kuvvetlidir ki verimli neticeleri kalpleri doldurur." Ata'm seni asla unutmayacağız ve unutturmayacağız;) |
Ablam teşekkürler paylaşımın için :) 71 yıldır özlem duyuyoruz açtığı yola.. |
Atam Rahat Uyu Eserine Sahip Çıkacağız. |
Bir kez daha saygı ve özlemle anıyoruz Ulu Önderimizi.. |
İnsan onun gibi bırısının yoklugunu nasıl tarif eder bılemıyorum.Bu kadar buyuk bır kayıp,bu kadar buyuk bır acı...Tık yk onu ve özlemimi anlatmaya kelimeler yetmez...Çok özlendin be ATAM!... |
Vatan Sana Minnettar ATA'm.. RAHAT UYU.. |
ONU ÖZLÜYORUM Onu özlüyorum Aslinda onu hiç görmedim. Yüz yüze gelmedim. Ama onu taniyorum Sesini cizirtili bantlardan dinledim. Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü Çelik bakislarini siirlerde okudum. Onu yasiyorum. Özlü sözlerini okudum köse baslarinda Adini her sabah okul siralarinda andim. Simdi 71 yil sonra Onunla son yolculuga çikiyorum Bir kez daha... Onun geçtigi yollardan geçiyorum Yollarda biraktigi anilarin izini sürüyorum Çektigi acilari ruhumda tasiyorum. O`nu ariyorum! |
Ne 71 bir senede biz derece azaldı sana özlem ne de sonsuza dek silinecek bu bedenden..Sen şu an yanımızda olmasanda emanetin hem kalbimizde hemde kafamızda.. UNUTMADIK..UNUTTURMAYACAĞIZ !!! |
atam izindeyizz... |
Paylaşımlar için teşekkürler madırım.. O'nu anlayabilenlerden oluruz umarım. Allah gani gani rahmet etsin... |
Atamızı ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz. |
Alıntı:
Emeğine sağlık.. |
İzindeyiz... |
Rica ederim İrfan Bey...Yeni konu açmadım,geçen sene 10 Kasım'da açmış olduğum konuydu.O yüzden 71 yılında andık diye yazıyordu.Elbette bu sene de vefatının 72 yılında da Atamızı saygı ve sevgiyle anıyoruz. Bu yazıyı okuduğumda çok duygulanmıştım.Buradaki herkesin de aynı duygular içinde olduğunu biliyorum. |
Nur icinde yat Atam. Seni anlamayanlar, sen olmasan olamayacaklarini bilemeyen cahil zevat cogunlukta dahi olsa Turkiye ilelebet biraktigin gibi kalacak. |
Sen Rahat Uyu Atam ! Bize Armağan Ettiğin Cumhuriyeti Bu Hainlere Bırakmayacağız ! |
bırakın atamızıda rahat uyusun yerınde neden sıren calıyorsunuz kı ben olsam rahatsız olurdum |
Alıntı:
|
Türkiye`de Saat: 13:44 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2