ve yeni portföy sınırlamaları getirildi. İflasa sürüklenmiş olan kuruluşları tasfiye etmek amacıyla Likidite Güvencesi Anonim Şirketi adı verilen yeni bir hükümet kuruluşu yaratıldı. Söz konusu kuruluşa Mart 1990’da 78 milyar dolar daha verildi; ancak, T&K’ların tasfiyesinin önceden tahmin edilen maliyeti giderek yükseldi ve 200 milyar doları aştı. Amerikalılar savaş sonrası döneminde bankacılığa getirilen düzenlemelere ilişkin deneyimlerinden bir takım dersler aldılar. Birinci ders: hükümetin sağladığı mevduat garantisi bankalara “koşuşma” tehlikesini azalttığı için küçük tasarruf sahiplerinin yatırımlarını güvence altına alır ve bankacılık sistemindeki istikrarı korur. İkinci ders: faiz oranı kontrolleri bir sonuç vermez. Üçüncü ders: hükümet yatırım bankalarının faaliyetlerini yönlendirmemelidir; aksine, yatırımlar piyasa güçlerinin etkisine ve ekonomik niteliğe dayanılarak belirlenmelidir. Dördüncü ders: içerdekilere ya da içerdekilerle bağlantılı şirketlere banka kredisi verilmeden önce özenli bir inceleme yapılmalı ve bu gibi kredilere bir sınırlama getirilmelidir. Beşinci ders: bankalar borçlarını ödeyemez duruma düşer düşmez kapatılmalı, mevduat sahiplerine ödeme yapılmalı ve bu bankaların açtıkları krediler daha sağlıklı başka kredi kuruluşlarına devredilmelidir. İflas etmiş kuruluşların faaliyetlerini sürdürmelerine göz yumulması sadece yeni krediler verilmesini durdurur ve ekonomik gelişmeyi engeller. Son olarak, Amerikalıların inancına göre, borçlarını ödeyemez duruma düşen bankaların iflas etmelerine izin verilmesi gerekmekte ise de hükümet onları sürekli olarak denetlemekle ve tüm ekonomiye zararı dokunabilecek gereksiz ölçüde riskli kredi açmalarını önlemekle yükümlüdür. Düzenleyici kuruluşlar yürüttükleri doğrudan denetlemelerin yanı sıra bankaların sermayelerinin büyük bir bölümünü kendilerinin yaratmalarının gerekli olduğunu da sürekli biçimde vurgulamaktadırlar. Zararlarını kapatmaları için bankalara fon sağlanmasına ek olarak sermaye birikimine gidilmesi de istenirse iflas durumunda bu paraları da yitireceklerini düşünen banka sahipleri daha sorumlu davranabilirler. Düzenleyici kuruluşlar bankalardan mali durumlarını açıklamalarını istemenin de önemli olduğunu vurgulamaktadırlar; ne gibi faaliyetlere giriştikleri ve hangi koşullarda çalıştıkları halk tarafından bilinen bankaların daha ihtiyatlı davranmaları olasılığı vardır. |