T.C Dış Ticaret Yapısının 90-99 Yılları Arasında Yaşadığı Değişim GİRİŞ Bu çalışmanın amacı Türkiye’nin ödemeler dengesinin önemli kalemlerinden olan ihracat, ithalat, turizm, olgularının son on yılını mercek altına alarak 1990-2000 yılları arasında yaşanan gelişmeleri ortaya koymaktır. Bu çalışma sırasında ekonominin ve doğal olarak ihracat, ithalat ve turizmin üzerinde önemli etkileri olan kur politikaları yaşanan iç ve dış ekonomik krizler de irdelenerek bu önemli gelişmelerin ekonomiyi ne yönde ve ne ölçüde etkilediği ortaya konmaya çalışılmıştır. DIŞ TİCARETİN YAPISI Türkiye Cumhuriyeti , kuruluşunu izleyen ilk yıllarda sanayileşme için alt yapısını oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuş , bunu yaparken de sağlıklı bir iç dinamik yaratmak amacıyla özellikle 1950’li yıllardan itibaren ithal ikameciliğine yönelmiş ve uzun süre ekonomi bu anlayışla yönetilmiştir. İthal edilecek malların yurt içerisinde üretilmesi suretiyle yerli sanayinin geliştirilmesini bu arada kısıtlı olan ihracattan dolayı kuramadığı dış ödemeler dengesini (döviz darboğazı) aşmayı ve dövize bağımlılığını minimize etmeyi amaçlayan bu yaklaşım 1980’lere gelindiğinde terk edilmiştir. Nitekim ithal ikameci sanayi politikalarının sektörün durumuna göre , dış dünya ile rekabet edebileceği bir seviyeye gelinceye kadar sürdürülmesi gerekir. Aksi halde döviz darboğazına düşülmesi kaçınılmaz olacak ve aşırı korumacılığın verdiği ataletle firmalar daha ucuza ve daha kaliteli ürün üretmek yoluna gitmeyecektir. 1980 yılından sonra ihracata yönelik sanayi politikaları benimsenmiş , sanayi mamullerinin daha ziyade dış piyasalara ihraç edilmesi suretiyle döviz geliri elde edilmesi amaçlanmıştır. Bu politika değişiklerinde ara malları ithalatına duyulan ihtiyaç ve petrol krizlerinin önemli katkısı olmuştur. Dış ticaret hacminin , 1980 yılına kadar GSMH ’ ye oranı oldukça düşük seyrederek 1979 yılında %16 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmekte olan ülkeler açısından oldukça düşük bir orandır. Kendi kendine (petrol hariç) yeterli oluşunun da etkisiyle ithal ikameciliğe yönelen Türkiye , uyguladığı politikalarla önemli ölçüde yerli sanayisini ayağa kaldırmayı başarmış ve 1980 yılından sonra bu gelişme uygulanan dışa açık politikalarla ivme kazanmış , dış ticaretin GSMH’ye oranı 1990 yılında büyük bir atılım göstererek %32 ye yükselmiştir. Aynı dönemde dünya ihracatında %5,08 oranında bir gelişme kaydedilirken Türkiye’nin ihracatı yılda %13,69 oranında artış kaydetmiştir. Dış ticaret dengesindeki açık 1998 yılında görülen ithalat patlaması sonucu hızla artarak 1993 yılında 14 milyar USD’lık rekor seviyesine ulaşmış, 1994’deki 5 NİSAN kararlarıyla küçülmüş ve nihayet 1995’deki ithalat patlamasıyla yine önemli ölçüde artmış , açıklar Gümrük Birliği’ne giriş sonucu artarak süre gelmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 1990 yılında % 58,1 iken 1999 yılında % 68,9 olarak gerçekleşmiştir. |
Yıllara göre Türkiye'nin Dış Ticareti 7 İhracat İthalat Dış Ticaret Dengesi Dış Ticaret Hacmi İhracatın İthalatı Yıl Değer Değer D eğer Değer Karşılama Oranı (%) 1990 12.959.288 22.302.126 -9.342.838 35.261.414 58,1 1991 13.593.462 21.047.014 -7.453.552 34.640.476 64,6 1992 14.714.629 22.871.055 -8.156.426 37.585.684 64,3 1993 15.345.067 29.428.370 -14.083.303 44.773.437 52,1 1994 18.105.872 23.270.019 -5.164.147 41.375.891 77,8 1995 21.637.041 35.709.011 -14.071.970 57.346.052 60,6 1996 23.224.465 43.626.642 -20.402.178 66.851.107 53,2 1997 26.261.072 48.558.721 -22.297.649 74.819.792 54,1 1998 26.973.952 45.921.392 -18.947.440 72.895.344 58,7 1998 22.482.273 38.539.579 -16.057.306 61.021.852 58,3 1999 21.205.123 32.188.539 -10.983.416 53.393.662 65,9 Not: İşlenmemiş ve yarı işlenmiş altın, kıyı ve sınır ticareti, geçici ihracat ve ithalat yolcu beraberi eşya (bavul ticareti) ve transit ticaret bilgileri dış ticarete dahil edilmektedir. İHRACAT Türkiye’nin dış ticaret yapısında 1980 yılına gelinceye kadar önemli bir değişiklik gözlenmemiştir. Ancak 1980 yılından sonra ithal ikameci politikaları bir kenara bırakan Türkiye’de ihracat rejimine yönelik yeni düzenlemelere gidilmiş ; sanayi ürünlerinin üretimini ve ihracını teşvik eden politikalar izlenip , döviz kurlarında ayarlamalara gidip , iç talep kısılarak ihracatın artırılmasına çalışılmıştır. Bunun sonucunda 1980 yılında 2,91 milyar USD olarak gerçekleşirken , 1990 yılında Türkiye’nin toplam ihracatı 12,959 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. Aynı şekilde 1980 yılı için % 4,2 olan ihracat/GSMH oranı (dışa açıklık) , 1990 yılında % 8,5 olarak gerçekleşmiştir. Konumuz 1990-2000 yılları arası gelişmeler olduğu için bu aralıkta gelişen olaylara bakmakta fayda vardır. 1990 yılında Türkiye’nin toplam ihracatı 12,959 milyar USD olarak gerçekleşmiş,bunu takip eden dönemde 1998 yılına kadar her yıl artış göstererek 26,261 milyar dolara çıkmış , bu süre içinde en büyük artış % 19,5 ile 1995 yılında göülmüştür. Bu dönemde dış ticaret hacminin ve açığının en yüksek olduğu yıl 1997 dir. 1990 yılında % 58.1 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 1999 yılında %65.9 olarak gerçekleşmiş,nihayet 1999 yılı toplam ihracat değeri 21.205 milyar USD olmuştur. 7 DPT |
Sözü edilen 10 yıllık periyot içinde toplam tarım ürünü ihracatı 2.249 milyar USD den (1990) 2.394 milyar USD’ye pek de fazla sayılmayacak bir artışla çıkmıştır.(1999) Aynı dönemde madencilik sektöründe yapılan ihracat 326 milyon USD’den 385 milyon USD ye çıkmış,sanayi ürünlerinin ihracatı ise 10.348 milyar USD’den 23.754 milyar USD’ye çıkmıştır. Görüldüğü gibi tarım ve madencilik sektöründe küçük ancak sanayi sektöründe büyük artışlar yaşanmış,sanayileşmeye verilen öncelik bu şekilde kendini göstermiştir. Türkiye’de tarımsal ürün ihracatı içinde en önemli yeri bitkisel ürünler tutmaktadır. Başlıca bitkisel ürünler; pamuk,tütün,fındık ve kuru üzüm olarak sayılabilir. Sanayi sektöründe ise alt sektörler itibariyle ihracat değeri açısından ilk sırayı tekstil ürünleri alırken onu giyim eşyası ve ana metal sanayi,gıda ürünleri ve içecekler izlemektedir. Görülen odur ki katma değeri ileri, teknoloji gerektiren sektörler henüz arzu edilen yeri alamamıştır. Bu da dış ticaret dengesini olumsuz etkilemektedir. 90’lı yıllarda en yüksek ihracat artışı ise plastik ve kauçuk ürünleri,makine ve teçhizat,tıbbi aletler,motorlu kara taşıtları ve mobilya alt sektörlerinde görülmüştür. Tarım sektörünün toplam ihracat içindeki yeri aradaki 10 yıl sonunda %17.4’ten,%10’lara, madencilik sektörünün payı %2.5’ten %1.7’ye düşerken sanayi ürünlerinin payı %79.9’dan %90’a ulaşmıştır. Türkiye’nin dünya ticareti içindeki payı her geçen gün artmakla birlikte hala çok küçüktür. Bununla birlikte Türkiye’nin dış ticareti incelendiği zaman geleneksel olarak OECD ülkeleriyle gerçekleştirdiği görülür. Bu oran 1970 yılında %61 olmuştur. 1990 yılı veri kabul edildiğinde ihracatımızda en büyük payı %55.48 ile AB ülkeleri alırken, G-7 ülkeleri %53.52 ile onu izlemiş, ardından %12.57’lik pay ile Orta Doğu Ülkeleri ve %9.33’lük payı ise komşularımız almıştır.3 1998 yılında ise AB ülkelerinin ihracatımızdaki payı %50.04,G-7’lerin payı %46.58,Ortadoğu ülkelerinin payı %9.14,komşularımızın payı ise 56.56 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde (1990-1998) komşularımıza yaptığımız ihracat oranında kayda değer bir gelişme olmadığı bunun Suriye ile PKK krizi,Irak ile Körfez Savaşı sonucu konulan ambargo, İran ve diğer komşularımızla siyasi ilişkilerden kaynaklandığı görülür. Türki Cumhuriyetlere gerçekleştirilen ihracat oranının sadece %3.13’lerde kalması ise şaşırtıcı bir başka gelişmedir. Türkiye’nin en sık ihraç ettiği ürünlerin başında kadın / kız çocuklar için örme giyim eşyası (%9.41), Erkek / Erkek çocuklar için örme giyim eşyası (%5.1), Taze/kuru meyve ve kabuklu yemişler (%4.66) geldiği görülür.(1998) Dünya ihracatında Türkiye’nin ilk 10 sırada yer aldığı ürünlerden bazıları ise; buğday, mahlut unu, bulgur, irmik (%6.4-4ncü), Yaprak tütün ve tütün döküntüleri (%6.8-4 üncü), margarin (%6.9-5 inci), şeker mamulleri (%4.7-7 inci) olarak sayılabilir. |
İHRACATI TEŞVİK ÖNLEMLERİ 1995 yılında ürün bazında teşvik ilkesini benimseyen , sektör bazında yalnızca tarım sektörünü destekleyen bir teşvik politikası benimsenerek uygulamaya konulmuştur. Bu politikanın uygulanması ve çerçevesinin çizilmesinde iki önemli faktör olarak Gümrük Birliğine giriş ve GATT Uruguay Turu sonucunda alınan kararları görmekteyiz. Teşviklerden yararlanacak olanlarda aranan şartlar ise şu şekilde özetlenebilir: Yüksek yerli katkı oranıyla , yüksek katma değer ve ileri teknolojiyi kaliteli ve istihdam yaratacak şekilde kullanacaklar. Bu teşvikler başlıklar altında şu şekilde sıralanabilir: Araştırma-geliştirme (AR-GE) yardımı Çevre faaliyetlerini destekleme Yurt dışındaki fuarlara katılımı destekleme yardımı Ülke içinde düzenlenen uluslar arası ihtisas fuarlarına katılımı destekleme yardımı İhracat yapan firmaların Pazar araştırmalarını destekleme yardımı Yurt dışı ofis kurma , mağaza açma ve tanıtım faaliyetlerini destekleme yardımı Eğitim desteği Tarım desteği İstihdam “Yol açma” yardımı Tanıtım faaliyetlerinin desteklenmesi Patent, Faydalı Model Belgesi ve Endüstriyel Tasarım Tescili harcamalarının desteklenmesi Dahilde İşleme rejimi Hariçte İşleme rejimi Uluslar arası Standart Sanayi Sınıflamasına göre ihracat içinde sektörlerin payı (%)1 Sektör adı 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Kod Toplam 100 100 100 100 100 100 100 100 100 Tarım, hayvancılık ormancılık 17,36 19,02 14,5 14,94 12,71 9,86 10,57 10,2 10,01 Tarım ve Hayvancılık 17,27 18,96 14,47 14,91 12,68 9,84 10,55 10,18 9,98 01 Ormancılık ve Tomrukçuluk 0,08 0,05 0,03 0,03 0,03 0,02 0,02 0,02 0,02 02 Balıkçılık 0,27 0,2 0,18 0,14 0,12 0,1 0,11 0,13 0,06 Balıkçılık 0,27 0,2 0,18 0,14 0,12 0,1 0,11 0,13 0,06 05 Madencilik ve Taş ocakçılığı 0,02 0,02 0,01 0,1 0 0,01 0 0 0,01 Maden Kömürü, Linyit ve Turb 0,01 0,01 0 0 0 0 0 0 0 10 Ham petrol ve Doğal gaz 0,02 0,01 0,01 0,01 0 0,01 0 0 0,01 11 Metal Cevherleri 0,63 0,41 0,33 0,21 0,28 0,66 0,51 0,56 0,41 13 Taşocakçılığı ve Diğer madencilik 1,86 1,67 1,48 1,3 1,17 1,14 1,08 0,97 0,93 14 İmalat Sanayii 79,62 78,39 83,31 83,18 85,32 87,86 87,28 87,73 88,16 Gıda Ürünleri ve içecek 6,62 8,55 8,67 8,54 9,54 9,54 9,45 9,35 7,63 15 Tütün Ürünleri 0,2 0,12 0,21 0,35 0,21 0,65 0,43 0,47 0,31 16 Tekstil Ürünleri 16,43 16,49 17,87 17,23 18,89 18,99 19,66 20,39 21,95 17 Giyim Eşyası 19,52 18,52 20,5 20,62 17,67 20,19 17,58 17,28 17,02 18 Deri ve Ayakkabı 0,6 0,72 0,86 0,9 1,19 0,83 0,95 1,14 1,01 19 Ağaç ve Mantar Ürünleri (Mobilya hariç) 0,27 0,2 0,21 0,18 0,34 0,32 0,3 0,29 0,26 20 Kağıt ve Kağıt Ürünkeri 0,46 0,44 0,41 0,33 0,6 0,58 0,54 0,59 0,56 21 Basım ve Yayım; Plak, Kaset vb, 0,08 0,08 0,2 0,3 0,21 0,13 0,21 0,15 0,15 22 Kok Köm,Rafine ed. Petrol Ür.ve Nük. Y. 2,24 2,04 1,57 1,12 1,31 1,28 1,12 0,68 0,89 23 Kimyasal Madde ve ürünler 7,33 6 5,61 5 5,34 5,34 5,36 5,19 4,74 24 Plastik ve Kauçuk ürünleri 0,92 1,59 1,83 1,74 1,95 2,32 2,2 2,37 2,54 25 Metalik olmayan diğer mineral ürnler 3,1 3,42 3,63 3,08 3,18 3,19 3,36 3,55 3,5 26 Ana metal sanayii 13,46 10,88 10,44 12,89 12,87 10,53 9,72 10,01 8,26 27 Metal Eşya san.(Makin ve Teç. hariç) 1,17 1,16 1,57 1,42 1,39 1,6 1,73 1,73 2,18 28 Başka yerde sınflndırılmamışmak.ve teç. 1,5 1,85 2,32 2,5 2,94 3,26 3,7 3,94 4,26 29 Büro, Muhasebe Bilgi işleme makineleri 0,15 0,12 0,11 0,07 0,06 0,05 0,09 0,11 0,16 30 Başk. sınflandırılmamış Elek. mak. ve cih. 1,35 1,62 2,14 2,12 2,26 2,63 3,32 2,83 2,8 31 Radyo Tv., haberleşme teçhiz. ve cihaz 1,87 2,09 1,61 1,27 1,17 1,17 1,36 1,79 3,2 32 Tıbbi Aletler: Hassas optik aletler ve saat 0,12 0,12 0,2 0,17 0,17 0,14 0,24 0,23 0,28 33 Motorlu kara taşıtı ve römorklar 1,37 1,34 1,96 2,18 2,7 3,79 4,21 3,16 3,65 34 Diğer ulaşım araçları 0,52 0,7 0,96 0,58 0,63 0,55 0,68 1,35 1,42 35 Mobilya ve başka yerde sınıflan. Diğer ür. 0,33 0,34 0,44 0,6 0,7 0,79 1,07 1,14 1,4 36 Diğerleri 0,23 0,3 0,19 0,22 0,4 0,38 0,45 0,4 0,42 |
İTHALAT Türkiye’de ithalat , ithalat rejimindeki liberalleşmeye paralel olarak hızlı bir artış içine girmiş ve 1970,1980,1990 ve 1999 yıllarında sıra ile 947.6 milyon , 7.909 milyar , 22.302 milyar , 32.188 milyar USD olarak gerçekleştirilmiştir.1 Ara malları ile hammadde ve yatırım mallarının toplam ithalat değeri içinde çok önemli bir paya sahip olması ve tüketim mallarının toplam içinde küçük bir paya sahip olması Türkiye’nin gelişme yolunda bir ülke olduğunun göstergesidir. Nitekim 1990-1998 yıllarını kapsayan dönem itibarıyla Türkiye’nin ithalatında yatırım malları % 70 , ara malları % 20 ve tüketim malları % 10’luk paya sahiptir. Özellikle 1996 yılından itibaren tüketim malları ihracatında göreceli olarak bir artış meydana gelmiştir. Bunun nedeni ise Avrupa ile oluşturulan gümrük birliği ile bu bölgeye karşı gümrük vergilerinin sıfırlanması ve bölge dışı ülkelere karşı azaltılması ile izah edilebilir. Yatırım malları ithalatında dikkati çeken azalma ise Türkiye’nin giderek bir tüketim toplumu olduğunu gösteren olumsuz bir işarettir. Türkiye’de ithalatın sektörel dağılımı incelendiğinde (1998 yılı için)imalat sektörünün ithalatın % 86.9’unu,madencilik ve taş ocakçılığının % 8.2 ve tarım ve ormancılığın % 4.6 lık paya sahip olduğu , imalat sektörüne ait ithalat içerisinde % 16.9 ile makine ve teçhizat , %15.6 ile kimyasal madde ve ürünler , % 8.9 ile motorlu kara taşıtlarının ilk sıralarda yer aldığı görülür. 2000 yılı için ithalatın ülkelere göre dağılımı ise şöyledir; OECD ülkeleri % 65.5 ki bunun % 48.9 u AB ülkeleri , % 2.1’i Efta ülkeleri ve %14.4’ü diğer OECD ülkeleridir. Türkiye serbest bölgeleri % 1, OECD üyesi olmayan ülkeler ise % 33.5 ’tir. Türkiye’nin ithalat açısından Dünya ülkeleri sıralamasında ilk 10 sırada yer aldığı mal gruplarının başlıcaları ise şunlardır: Suni lifler ve artıkları (%7.3-1nci), demir,çelik,hurda ve artıkları ,bunların külçeleri (%12.9-1nci), ham deriler (%11.4-3 ncü), tekstil makinaları aksam ve parçaları (%9.6-2 nci) Türkiye’de 1.1.1993 tarihinden beri tek gümrük vergisi ve bu bağlamda tek bir fon alınmasını öngören yeni bir ithalat rejimi uygulanmaktadır. Bunun anlamı ithalat vergisinin sadece ürüne ve çıkış ülkesine göre tespit edilip , damga resmi , ulaştırma alt yapıları resmi gibi eş etkili resim ve vergilerin tahsil edilmediğidir.10 OCAK 1996 tarihinden itibaren Gümrük Birliğine girilmiş ve AB , EFTA dışı ülkelere AB’ce belirlenen ortak gümrük tarifeleri uygulanması söz konusu olmuştur. Bu tarihten sonra vergi ve fonlar kullanılamayacağı için koruma amacıyla; standart,kota,gözetim gibi mevzuata dayalı yollara başvurulması gündeme gelmiştir. 1 DPT , DİE |
İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımı1 (milyar dolar) Tüketim Malları Sermaye Malları Ara Malları Ham Petrol Petrol Dışı Ara Malı Diğerleri Toplam 1990 2.075,60 4.040,70 16.154 3.494,60 12.659,40 31,8 22.302,10 1991 1.575 4.295,50 15.053,40 2.456,20 12.597,10 123,1 21.047,00 1992 1.772,20 4.825,50 16.184,60 2.632,20 13.552,40 123,1 22.871,10 1993 2.525,70 7.357,70 19.402,80 2.550,30 16.852,50 123,1 29.428,40 1994 1.381,30 5.220,40 16.565,40 2.432,10 14.133,30 123,1 23.270 1995 2.416,50 8.119,50 25.077,70 2.918,70 22.159 123,1 35.709,10 1996 4.424,30 10.336 28.736,70 3.415,90 25.320,80 123,1 43.626,70 1997 5.334,80 11.052 31.871,40 3.194,10 28.677,30 123,1 48.558,70 1998 5.328 10.661,30 29.574,50 2.083,90 27.490,60 123,1 45.934,90 1999 5.062,50 8.728,90 26.568,10 2.754,90 23.813,20 123,1 40.686,70 Türkiye’nin İthalat Açısından Dünya Ülkeleri Sıralamasında İlk 10 Sırada Yer Aldığı Mal Gurupları, 19962 Mal grubu Değer 000$ Türkiye'nin Türkiye'nin payı % sırası Ham deriler 282,917 11,4 3 Pamuk 302,217 2,9 9 Jüt ve bitki iç kabuklarının lifleri 2,397 2,9 6 Diğer suni lifler ve artıkları 168,913 7,3 1 Demir,çelik,hurda ve artıkları,bunların külçeleri 991,315 12,9 1 Doğal gaz ve mamul gaz 1,262,788 2,5 7 Bitkisel katı ve sıvı yağlar 181,626 1,5 10 Bitkisel diğer sabit sıvı ve katı yağlar 201,464 2,3 10 Tekstil makinaları,aksam ve parçaları 2,410,774 9,6 2 1 Birleşmiş Milletler Geniş Ekonomik Kategoriler (BEC) Sınıflamasına Göre 2 UN, International Trade Statistics Yearbook |
TURİZM Günümüzde, özellikle gelişmekte olan ülkeler, ödemeler dengesi bakımından önemli sorunlar yaşamaktadır. Bu açıkların kapatılmasında en önemli yol ülkenin dış satımının arttırılmasıdır. Bu ise önemli bir miktarda kaynak ve çaba tahsisi yanında uzun bir süreci gerektirir. Bütün dünyada hızla gelişmekte olan turizm sektörü bu kaynağı daha az çaba ile ve kısa sürede yaratığı için önemli bir dış satım alternatifi kabul edilmiş , ülkemizde de bu amaçla 1983 ‘ten sonra turizm sektörü ciddi teşvikler görmüştür. Döviz girdisi sağlarken , istihdam olanakları yaratarak işsizliği azaltan ekonomik bir faaliyet olan turizmin bazı ekonomilerin en önemli gelişme kapısı olarak görüldüğünü söylemek doğru olacaktır. Üç tarafı denizlerle kaplı ve pek çok doğal güzelliği olan Türkiye’nin turizm potansiyeli , hükümetlerin ve özel sektörün dikkatini çekmiş ve bunun sonucu olarak; 1991 yılında gerçekleştirilen toplam sabit sermaye yatırımlarının % 4’ü turizm sektörüne olmuştur. Bu sektöre verilen önemin sebebi ana hatlarıyla şu şekilde izah edilebilir: Bankacılık ve sigortacılık sektöründe olduğu gibi turizmde de bir yerden başka bir yere gönderilen somut bir ürün söz konusu değildir. Müşterinin ürünün üretildiği yere bizzat gelerek tüketmesi söz konusudur. Turizmin görünmeyen ihracat olarak bir başka özelliği , ülkenin sahip olduğu uluslar arası ulaştırma işletmelerinin ödediği navlun hariç , ürün dış satımı için herhangi bir navlun ödememektedir. Turizm ülke ekonomisi içindeki pek çok sektörü etkiler; oteller, alışveriş merkezleri, restoranlar, rekreasyon hizmeti veren işletmeler, yerel yönetimlerin gelirleri , alt yapı hizmetleri vs. Turizm sayesinde dış satımı mümkün olmayan tarihi ve doğal varlıklardan gelir elde edilmesi mümkündür. Turizm geliri , yarattığı her birim döviz için diğer endüstrilere oranla daha az dış girdi yani döviz çıkışı gerektirir ve bunun sonucu olarak daha büyük bir kısmı imalat endüstrilerinin geliştirilmesi veya dış borçların kapatılmasında kullanılabilir. Japonya gibi ödemeler dengesi fazla veren ülkeler bu fazlalığın enflasyona neden olmaması için vatandaşlarının uluslar arası turizme katılmalarını teşvik etmektedirler. Buda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arası gelir dağılımı dengeleyici bir fonksiyona sahiptir.1 Turizmin ödemeler dengesine etkisi iki şekilde olmaktadır: Ülke vatandaşlarının Turist olarak yurt dışına çıkmasının yarattığı etkiler Turist olarak ülkeye gelen yabancıların neden olduğu etkiler. |
Bunun anlamı turizmi ülke için ayrı bir gelir-gider dengesi yarattığıdır, çünkü dışarıya turist olarak giden ülke vatandaşı, döviz çıkışı yapar. Türkiye de birçok ülke gibi, dış turizm bilançosun ülke lehine fazla vermesini sağlamak için bir taraftan reklam-tanıtım ve turizm yatırımlarının teşvik edilmesi, diğer taraftan pasaport harçlarının artırılması ve dış seyahat vergilerinin artırılması gibi çeşitli ekonomik araçları kullanarak yurt dışına çıkacak vatandaşların sayısını azaltarak dış turizm giderlerini daraltmaya çalışmaktadır. Dış Turizm ve Dış Seyahat Gelir ve Giderleri (milyon Dolar)3 Yıllar T. Gelirleri T. Giderleri Net Turizm Geliri 1990 3.225 520 2.705 1991 2.654 592 2.062 1992 3.639 776 2.863 1993 3.959 934 3.025 1994 4.321 866 3.455 1995 4.957 911 4.046 1996 5.650 1.265 4.385 1997 7.002 1.716 5.286 1998 7.177 1.754 5.423 1999 5.203 1.471 3.732 Tabloda görüldüğü gibi 1990-1999 yılları arasında Türkiye’nin Turizm gelirlerinde zaman zaman gerilemeler yaşanmasına karşın sürekli bir artış eğilimi söz konusudur. Öyle ki, 1990 yılından 1998 yılına kadar geçen 8 yıl içerisinde net turizm gelirlerindeki artış oranı %272,23’tür. Gelirlerde görülen gerilemelerde 1991 Körfez Krizi ve 1999 yılında terör örgütü liderinin yakalanması sonucu turizmin içine düştüğü krizin katkısı olduğu söylenebilir. Aynı yıllar arası yurtdışına çıkan ülke vatandaşlarının arasında yaptıkları toplam harcamalarda da benzer bir durum söz konusudur. Dış turizm giderlerinde bir önceki yıla göre 1994 ve 1999 yıllarında gerileme görülmektedir. Dış turizm giderlerinin düşmesi ilk bakışta Türkiye açısında her ne kadar olumlu bir gelişme gibi görülse de bu düşüşlerin nedenine bakıldığında, gerçekte olumsuz ekonomik gelişme sonucu oluşan bir durum olduğu ortadadır. Bu gerilemelerin en önemli nedeninin söz konusu yıllarda Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizler olduğu söylenebilir. Diğer bir deyişle, ulusal gelir artışı dış Turizm giderlerinde bir artışa neden olurken, ulusal gelirin düşmesi dış turizm giderlerinin de düşmesine neden olmaktadır. 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 GELEN YABANCI SAYISI 5.397.748 5.552.963 7.104.065 6.525.202 6.695.705 7.747.389 8.531.473 9.700.000 11.000.000 YURTDIŞINA ÇIKAN VATANDAŞ SAYISI 2.937.546 2.856.386 2.995.378 3.312.758 3.523.541 4.045.143 4.306.530 4.700.000 5.000.000 3 DİE |
Türkiye Ekonomisinde ihtiyaç duyulması üzerine bazı istikrar tedbirlerine baş vurulması ilk defa 1958 yılına , ardından 1970 , Nisan 1978 , Mart 1979 ve 24 Ocak 1980 tarihlerine rastlar 1994 yılında alınan istikrar tedbirleri ise daha öncekilerine benzer bir anlayışla , kamu kesimi açıklarının çığ gibi büyümesi ve dış ekonomik ilişkilerdeki dengesizliğe müdahale amacıyla gündeme gelmiştir. Bu dönemde dövize aşırı talep neticesinde TL’nin döviz karşısında büyük ölçüde değer kaybettiği , ihracatın daraldığı ancak ithalatta patlama yaşandığı ve enflasyonun üç haneli rakamlara ulaştığı , üretimin ise %6 azaldığı gözlenmiş , Merkez Bankası rezervlerinin yarısını kaybetmiştir. Bu atmosferde alınan 5 Nisan 1994 Programının amaçları şu şekilde özetlenebilir: Enflasyonu hızla düşürmek Türk Lirasına istikrar kazandırmak İhracat artışını ivmelendirmek Ekonomik ve sosyal kalkınmayı sürdürülebilir bir temele oturtmak Sübvansiyon dağıtan bir devlet yapısından kurtulup ekonomide piyasa mekanizmasının her yönüyle işlediği bir yapıya geçmeyi temin edecek yapısal reformları gerçekleştirmek. Alınan Kararlar ve Uygulamaları Piyasalarda Denge ve İstikrar Sağlamaya Yönelik Tedbirler ; Bu bağlamda fiyatların yükseltilmesi ve talebin daraltılması suretiyle fiyatlardaki yükselme eğiliminin önüne geçilmesi amaçlanmış ve KİT ürünlerine yüzde yüze varan zamlar yapılmıştır. Halkın enflasyon beklentisinin kırılması amacıyla bir kısım ürünlerde yılın ilk yarısı , bir kısım ürünlerde ise yıl sonuna kadar zam yapılmayacağı propagandası yapılmış ve kamu kesiminde ücret ve maaşlar neredeyse dondurulmuştur. KİT ürünlerine yapılan zammın bir başka nedeni ise KİT gelirlerinin doğrudan artırılması idi. Bu tedbirler çerçevesinde döviz piyasası serbest rekabet şartlarına bırakıldı ve faiz artışları tırmandırılarak döviz kurlarındaki tırmanma eğilimi kırılmaya çalışılırken çıkarılan hazine bonolarıyla fonla likidite çekilerek döviz , sermaye ve para piyasalarında istikrar sağlanmaya çalışılırken devletin ihtiyacı olan likidite temin edildi. 2- Kamu Gelirleri ve Harcamaları Dengesine Yönelik Önlemler; Tasarrufa yönelen devlet bütçesi sonucu cari harcamalarda %30 tasarruf sağlanmıştır. Yine kamu kesiminde yeni istihdam önlenmiştir. Bir kısım ihaleler ertelenirken bir kısım projeler iptal edilmiş , tarımla sübvansiyonların azaltılması kararlaştırılmıştır. Yine aynı tedbirler çerçevesinde kamu gelirlerinin artırılması amacıyla KİT ürünlerine zam yapılıp yeni vergiler getirilmiş , çeşitli fonlardan genel bütçeye aktarılan paylar artırılarak kamuya ait gayri menkullerin satılması kararlaştırılmıştır. Program çerçevesinde Nisan-Haziran döneminde 16.3 trilyonu ek gelir , 22 trilyonu tasarruftan olmak üzere 38.3 trilyon TL iyileştirme saptanmıştır. |
3- Ödemeler Dengesi Açıklarının Kapatılmasına Yönelik Önlemler; 1994 başında TL. sının %60 civarında devalüe edilmesi ihracatçı aleyhine bozulan dengeyi değiştirmiş , daralan iç piyasa talebi dış piyasalara açılmayı gerektirmiştir .Bu amaçla krediler verilmesi kararlaştırılmış yabancı sermaye girişini özendirici bir ortam vaad edilmiştir. 4- Yapısal Reformları Amaçlayan Tedbirler; Krizin temel nedeninin yapısal çarpıklıklar olduğu ortadadır. Yanlış politikalar sonucunda gelir-gider dengesi önemli bir açık vermiş hatta bütçe bir borç ödeme bütçesi haline gelmiştir. Bundan kurtulmanın çaresi ekonominin sırtına yük haline gelen Kit’lerin özelleştirilmesi , uzun vadede özelleştirilecek olanların o zamana kadar özerkleştirilmesi olarak görülmüştür. Tarımda destekleme alımlarının azaltılması düşünülmüş , sosyal güvenlik kurumlarının bir çatı altında toplanması planlanmıştır. Aynı amaçla kamuda yeni istihdam yaratılmamış , emeklilik yaşı uzatılırken , emeklilik yaşı dolmuş olanların emekliye ayrılması öngörülmüştür. Programın Sonuçları Program; külfeti bütün kesimlere dağıtamaması, halkı inandıramaması, siyasilerin rant sağlamak düşüncesiyle kendi içinde anlaşamaması, uygulamada yavaş kalması gibi nedenlerle ancak kısmen başarılı olabiliş, hedeflenen temel amaçlara ulaşamamıştır. Program sonucunda dış ticaret açığında %63.3 daralma görülürken, cari işlemler dengesi 2.6 milyar dolar fazla vermiş, iç piyasaya borçlanma maliyetinin azalması üzerine hazine iç borçlanmaya giderek açıklarını kapatmış, Kit zamlarından sağlanan gelirlerle bu kuruşların yapılanmasında düzenlemeler sağlanmıştır. Alınan ek vergilerle , kamu harcamalarının kısılması sonucu 1994 yılında konsolide bütçe gelirleri %110.3 , giderleri ise %84 oranında artmış , konsolide bütçe açığı 1994’de % 3.9 a düşürülmüş , aynı yıl dış borç stokunda %2.7 azalma , ihracatta 1993’e göre %18 artış ve ithalatta %20.9 oranında azalma kaydedilmiştir. Programın başarısız yanları ise , sabit gelirlerin yükünü artırırken , yükselen hazine bonoları ve mevduat faizleri sonucu rantiyeci kesimin daha da zenginleşmesi , artırılan vergilerin sanayi sektöründe üretimin azalması sonucunu yaratması ve tarım sektöründe sübvansiyonların enflasyonun altında kalması , reel sektörün en büyük bunalımını yaşaması ve cumhuriyet döneminin en büyük enflasyon oranın gerçekleşmesi olarak nitelendirilebilir. DÖVİZ KURU POLİTİKASI 1990 Şubatının döviz kuru politikasına getirdiği önemli bir yenilik, döviz kurlarının kamu otoritesinden bağımsız olarak belirlenmesine izin verilmesidir. Haziran 1991 de yapılan bir mevzuat değişikliyi ile ise PTT ye serbestçe belirleyeceği kurlarla döviz alım satımı yetkisi vermiştir. 5 Nisan 1994 tarihine kadar Merkez bankası 20918 sayılı ve 3.7.1991 tarihli genelgeye göre belirlenirken bu tarihten sonra bankalar , yetkili müesseler , özel finans kurumları ve PTT’ ce belirleme yetkisi veriliyordu. Günün sonunda Merkez bankası yukarıda adı geçen kuruşlarında görüşleri doğrultusunda kur belirlemekte idi. Günümüzde ise döviz kurları serbest piyasada belirlenirken , Merkez bankası zaman zaman yaptığı müdahalelerle her ülkede karşılaşılan ve serbest kur politikasına engel oluşturmayan bir uygulama göze çarpmaktadır. |
1995’ten sonra uygulanan sıkı para politikası doğrultusunda döviz kuru için aylık hedefler belirlenmiş , kısa vadeli döviz girişinin önlenmesi için önlemler alınmıştır. 25.11.1995’te ise Merkez bankası bünyesinde vadeli işlemler piyasası oluşturulmuş ilk kez 27 Kasım 1995’te vadeli döviz işlemlerine başlanmıştır. TL. sının iç piyasada son yıllarda hızla değer kaybetmesi sonucu sıfırları atınca TL.1997’de ABD doları karşısında dünyanın en düşük değere sahip ikinci parası durumuna gelmiştir. Gelişmeler TL. nin döviz karşısında sürekli olarak gerilemesine neden olmuş , bunda ihracatı ve turizm gelirlerini artıracağı düşüncesinin de önemli bir etkisi olmuş ancak maalesef hiçbir dönemde bu etkiden yeterince yararlanılamamıştır. 1992-2000 Yılları Arası Dolar ve Mark Döviz Kurları1 ABD Doları Alman Markı Alış Satış Alış Satış 1992 8555.85 8573.00 5302.66 5313.29 1993 14458.03 14487.00 8347.59 8364.32 1994 38418.00 38495.00 24683.00 24732.00 1995 61054.00 61361.00 42600.00 42814.00 1996 107505.00 108045.00 69073.00 69407.00 1997 204750.00 205740.00 114240.00 114790.00 1998 312720.00 314230.00 187340.00 188240.00 1999 540098.00 542703.00 277169.00 278506.00 2000 671765.00 675004.00 316265.00 317790.00 GÜNEYDOĞU ASYA KRİZİ Krizin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Ucuz işçilikle ; ihracat ve ithalat ekonomisini birlikte oluşturarak dünyanın en büyük pazarını – Asya Pasifik – pazarını oluşturmayı amaçlayan , Güney Kore , Hong Kong , Tayvan , Malezya , Singapur , Vietnam , Filipinler büyük net sermaye akışlarını da arkalarına alarak önemli gelişmeler kaydetmiş , 90’lardaki dünya ekonomik büyümesinin yarıdan fazlası Asya’da gerçekleşmiştir. Her şeyin yolunda gitmediğinin ilk sinyalleri 1996’da ihracatın ve GSMH büyümesinin yavaşlaması ile gelmiş faiz oranları yükselerek para problemi ile karşı karşıya kalınmıştır. Gayri menkul sektöründe de sorunlar baş göstermiş ve menkul kıymetler borsasında keskin düşüşler ve mali dengelerde bozulmalar başlamıştır. 1 TCMB 3 Aylık Bülteni , Ekim-Aralık 2000 |
Sabit kur politikasının uygulandığı bu ülkelerde aşırı değerlenen milli paralar karşısında yapılan uyarılara gerekli reaksiyon gösterilmemiştir. Çünkü Tayland gibi bir çok ülke firmaları içerde milli paraları ile işlem yaparken daha düşük faiz oranları nedeniyle döviz cinsinden borçlanıyordu ve bir devalüasyon bu şirketleri çok güç durumda bırakabilirdi.2 1997 Temmuzunda Tayland Baht’ının yabancı sermaye kaçışları karşısında % 20 oranında devalüe edilmesi sonucu başlayan kriz genişleyerek Malezya , Endonezya , Filipinler ve sonunda Singapur ve Hong Kong’u ve özel sektörü aşırı borçlanmış olan Güney Kore’yi dolayısıyla tüm dünyayı etkilemiştir. Krizin en temel nedenlerinden biri yüksek ekonomik performanslarına güvenilerek verilen yabancı sermaye desteğinin verimli alanlara yönlendirilememesi, diğer nedenleri ise kısa vadeli borçlardaki artış, makro ekonomi, döviz kuru politikaları ile finans kesimindeki zayıflıklardır. Krizin başlaması üzerine kredilerin kesilmesi 4 krizi derinleştiren bir diğer önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Asya Krizinin Türkiye Ekonomisine Etkileri Asya Krizi başta çevresi ve yoğun ilişki içerisinde olduğu ülkeler olmak üzere bütün dünyayı etkilemiş ve dünya ekonomisinin 1998 yılında % 3.5 düzeyinde büyümesi beklenirken bunun % 2.5 olarak gerçekleşmesine neden olmuştur. Kriz uluslararası sermayeyi tedirgin etmiş , borçlanma maliyetinin artmasına neden olmuş ve Türkiye ve aynı durumdaki ülkelerin finansman darboğazını ağırlaştırmıştır. 1998’in ilk yarısında piyasalarda hazine bonosu ve repo faizi gerilemesi enflasyonun hedeflendiği gibi gerilemesi , Merkez Bankasının elinde güçlü döviz rezervleri oluşu ve vergi reformunun gerçekleştirilmeğe çalışılmasının yarattığı olumlu gelişmeler krizle yerini olumsuzluklara bırakmıştır. Faizler hızla yükselirken , hisse senetleri değer kaybetmiş , yabancı sermayenin çekilmesiyle yatırımlar daralmış , ihracat imkanlarında da paralel bir daralma yaşanmıştır. Bu kapsamda 1997 yılının 2 nci Yarısında Türkiye hisse senedi piyasasından yabancılar 313.1 Milyon dolar çekmiş , bunu Ocak ayında çekilen 94.5 Milyon dolar izlemiştir. Bu ülkelerin milli paralarında meydana gelen değer kayıpları Türkiye’nin bu ülkelerden ithalatını artırırken , ihracat hacmini daraltmıştır. |
Türkiye’nin Doğu Asya Ülkelerinden İthalatı (milyon Dolar).5 1995 1996 1997 Güney Kore 566.1 714.6 1.026.6 Çin Halk Cumhuriyeti 539.0 634.9 749.6 Tayvan 350.6 452.0 489.9 Malezya 272.3 228.6 272.2 Hong Kong 138.6 202.9 - Endonezya 132.7 154.4 130.1 Tayland 62.9 87.2 120.6 Filipinler 7 '9 .17.1 - TOPLAM 2.070.1 2.491.7 - Japonya 1.400.0 1.382.0 2.021 TÜRKİYE'NİN TOPLAM İTHALATI 35.709.0 42.463.8 46.655.3 Türkiye'nin Doğu Asya Ülkelerine İhracatı (Milyon Dolar)1 1995 1996 1997 Singapur 140.8 248.3 365.6 Hong Kong 216.6 219.4 237.9 Malezya 99.7 133.8 125.8 Güney Kore 99.9 101.8 49.8^ Tayland 87.1 75.7 47.0^ Endonezya 32.4 57.1 35.4^ Filipinler 28 '5 46.1 20.1^ Tayvan 107.8 39.6 35.0^ TOPLAM 814.8 921.8 - Japonya 180.3 166.7 143.3 TÜRKİYE'NİN TOPLAM İHRACATI 21.637.0 23.082.1 26.009.1 Türkiye'nin Demir-Çelik İhracatının Asya Ülkelerine Göre Dağılımı (20 Milyon Doların Üzerinde İhracat Yapılan Ülkeler)2 1996 1997 1997 Milyon İlk İlk 8 Aylık Singapur Dolar 8 Ay % Artış Hong Kong 208.5 194.8 88.0 Malezya 167.3 123.8 26 '3 Güney Kore 57.9 37.4 44.4 Tayland 52.1 7 '1 -85,6 Filipinler 39.1 32.6 -7,4 Japonya 32.4 11 '5 -61,5 TOPLAM 24 '1 0.2 -98,8 581.40 407.40 -84,8 5 İstanbul Ticaret Odası , Uzakdoğu Finans Krizi, 1998-47 ,s.50 1 DTP. Raporu , Aralık'98 2 DTP. Konjonktür Değ. Raporu , Aralık '98 |
RUSYA KRİZİ Asya Krizinin hemen ardından dünya ekonomisi, Ağustos 1998’de Rublenin devalüe edilmesi sonucu ortaya çıkan Rusya Kriziyle sarsılmış, kriz etkilediği ülkelerde ekonomik ve siyasi istikrarı tehdit ederken globalleşme ile ilişkili tereddütlere de yenilerini eklemiştir. Kriz Öncesi Durum ve Krizin Sebepleri 1992 yılında fiyatların serbest bırakılması sonucu Rusya ekonomisi hızla hiper enflasyon ortamına girmiş kısa sürede fiyat artışları % 200’leri geçerken ekonomi tamamen çökmüş, bunun sonucunda uygulanan sıkı para politikasıyla Ağustos 1998 Krizi öncesi enflasyon % 10’a kadar çekilebilmiştir. Ülkede enflasyon konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiş olmasına karşın mali ve yapısal sorunların çözümünde önemli bir başarı elde edilememiş, etkinlikten uzak firma yönetimi ve zayıf bankacılık sistemi yanı sıra vergi toplanamaması ve büyük kamu harcamalarıyla büyüyen bütçe açığı önemli bir sorun haline gelmiştir. Sıkı para politikaları sonucu ortaya çıkan likit para darlığı ülkeyi takas ekonomisine sürüklemiş buda vergi gelirlerini iyice azaltmıştır. Mali piyasa yapısı itibarıyla Uzakdoğu ülkeleri ile benzerlikler arz eden Rusya ekonomik kalkınma için yabancı sermayeye muhtaçtı ve Asya Krizi ile ortaya çıkan taze kaynak bulma sorunu Rusya’yı doğrudan etkilemişti. Bir yandan batılı liberal demokratik sistemin yerleştirilmesine çalışıldığı ülkede bir yandan serbest piyasa ekonomisine geçiş çalışmaları yapılırken ortaya çeşitli sorunlar çıkıyordu. Ülkede istikrar olmayışından kaynaklanan kayıt dışı ekonomi ve mafya sorunu diğer önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmakta 1998 yılı itibarıyla ekonominin yaklaşık % 50’sinin kayıt dışı olduğu tahmin edilmektedir. IMF verilerine göre Rusya’nın federal bütçe açıklarının GSYİH’ ya oranı nakit dışı vergi ödemeleri de dahil 1997 de % 7 ve 1998’de de % 6 olarak gerçekleşmiştir. Rusya hükümetleri bu büyük bütçe açıklarını yerli ve yabancı yatırımcılara kısa vadeli bir Ruble eksiltme enstrümanı olan GKO ve OFZ satarak kapatmaktaydı.1 Bunların önemli bir kısmının yabancı banka ve yatırımcı elinde oluşu kaygıları artmakta idi.2 1997’nin son çeyreğine kadar bu hazine kağıtlarının satılmasında bir sorun çıkmamaktaydı. Ancak bu tarihten sonra Asya Krizinin Rusya’ya ulaşan etkisiyle yabancı yatırımcıların ellerinde bulunan Ruble cinsinden varlıkları dolara çevirip paralarını dışarı çıkarmaya başlamaları devleti gittikçe daha fazla faiz ödemeye mahkum etmiş , bu dönemde firmaların birikmiş vergi borcu 42.6 milyar dolara ulaşmıştır.3 Uygulanan aşırı değerli Ruble politikası sonucu ihracat zorlaşırken ithalat teşvik edilmiş ve bankacılık sisteminin dengeleri bozulmuştur. Rus Bankaları dışardan batı paraları ile borçlanıp içerde Ruble ile kredi verme politikası izler hale gelmişlerdir. 17 Ağustos Krizi sonrası birkaç hafta içinde Rublenin % 60 oranında değer kaybetmesinin bankacılık sektörü üzerinde bu denli yıkıcı bir etki yaratmasının asıl nedeni budur. |
Kriz ve Alınan Kararlar 17 Ağustos 1998’de hükümet aşırı değerli Ruble politikasına son vermiş kriz öncesi doların değeri 6.2 Ruble iken Mart 1999’da 24-25 Rubleyi bulmuş , böylece 1 Ruble 16 centten 4 cente düşmüş , değerinin ¾ ünü kaybetmiştir. Bu dönemde alınan bir başka kararla iç borç ödemeleri dondurulmuş Rus firma ve bankalarının yabancılara olan borçlarına ait anapara ödemeleri 90 gün süre ile dondurulmuştur. 24 Ağustosta ise bu karaları alan Kriyenko Hükümeti düşmüş ve yerine 11 Eylül 1998’de Primakov Hükümeti gelmiş , bu hükümete duyulan güven krizin büyük bir hiperenflasyona dönüşmesini engellemiştir. 1998 Krizi sonunda ekonomi ilk defa 1997’de sağladığı % 0.8 gibi küçükte olsa büyümenin aksine % 4.6 küçülmüş , 1997’de ülkeye 6.2 milyar dolarla gelen yabancı sermaye 1998’de sadece 2.2 milyar olarak gerçekleşmiştir. Rusya Krizi’nin Türk Ekonomisine Etkileri Coğrafi yakınlığı nedeniyle Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı konumunda bulunan Rusya’nın yaşadığı kriz , 1994 Krizinden çıktıktan sonra yaralarını kısmen sarmış olan ancak gerekli olan özelleştirme , sosyal güvenlik reformu ve bankacılık sektörü reformunu gerçekleştirememiş olan Türkiye’yi olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye’de bulunan yabancı sermaye Rusya örneğinden etkilenerek çıkış yapmış ancak krizin Türkiye’ye etkileri bununla sınırla kalmamıştır. Çünkü 1996 yılında 8.8 milyar dolar olarak gerçekleşen bavul ticaretinin önemli bir bölümünün sahibi Rusya’dır. Aynı şekilde % 7.8 ile ihracatımız içindeki pay sırasına göre Almanya’nın ardından 2 nci ve ithalatımız içinde 6 ncı sırada bulunana Rusya’da yaşanan olumsuzluklar Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Sonuçta bu ülkeye yönelik ihracatımız yılın ilk çeyreğinden itibaren önemli bir düşüş kaydetmiştir. Türkiye’nin daha riskli bir görünüm kazanması sonucunda borçlanma maliyeti de yükselmiş ve özelleştirme hedefleri bundan olumsuz etkilenmiştir. İMKB’de yaşana panik satışlar sonucu Ulusal 100 Endeksi % 6.8 düşüş ile kaparken bono piyasasında faizler 11 puana varan sıçramalar yapmıştır.3 Dövizdeki olası sıçramayı önleme satışı sürdüren Merkez Bankasının döviz rezervindeki düşüş ise 3 Milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye'nin Rusya Federasyonu İle Ticari İlişkileri (Milyon$)1 YILLAR İHRACAT İTHALAT DENGE HACİM İTH/GEN İTH İHR/GEN İHR% 1992 438 1.040 -602 1.479 4,55 2,98 1993 499 1.542 -1.043 2.041 5,24 3,25 1994 820 1.045 -225 1.886 4,49 4,53 1995 1.238 2.082 -844 3.321 5,83 5,72 1996 1.512 1.912 -400 3,424 4,38 6,51 1997 2.057 2.174 -117 4.231 4,47 7,84 1997(1-6) 914 1.018 -104 1.933 4,57 7,36 1998(1-6) 776 1.071 -295 1.847 4,64 6,1 3 Dünya Gazetesi ‘’ Piyasalar Soros’un Tokadı İle Sallandı ‘’ 14 Ağustos 1998 , s.1 1 Dış Ticaret Dergisi , Ankara , 1998 , S.222 |
Toplam ihracat içinde ülke gruplarının payı (%)1 Ülke grupları 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Toplam ihracat 100 100 100 100 100 100 100 100 100 Komşu ülkeler 9,33 9,01 8,58 7,04 6,32 6,12 6,49 7 6,56 G7 ülkeleri 53,52 51,07 49,54 46,95 46,91 48,31 46,74 44,2 46,58 AB ülkeleri 55,48 54,05 53,92 49,51 47,69 51,2 49,73 46,64 50,04 Balkan ülkeleri 2,96 3,16 3,35 3,09 3,52 4,13 4,02 4,18 4,9 Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri 6,39 7,75 6,91 7,66 9,19 11,79 12,13 13,56 10,86 Diğer Avrupa ülkeleri 2,7 2,22 2,24 1,98 1,71 1,62 1,58 1,79 1,5 Türk Cumhuriyetleri 1,27 2,97 2,45 2,55 3,24 3,48 3,13 Kuzey Afrika ülkeleri 4,99 5,09 4,32 3,89 4 4,16 4,24 3,73 5,57 Diğer Afrika ülkeleri 0,79 0,86 1 0,71 0,65 0,76 0,75 0,97 1,17 Latin Amerika ülkeleri 0,35 0,53 0,46 0,6 0,74 0,67 0,68 0,87 1 Ortadoğu ülkeleri 12,57 13,61 13,39 12,96 11,85 9,86 9,67 10,34 9,14 Uzakdoğu ülkeleri 5,04 5,87 7,07 9,39 8,02 4,94 4,97 4,48 2,19 Güney Asya ülkeleri 0,98 0,91 0,73 0,67 1 0,85 1,11 0,72 0,72 Okyanusya ülkeleri 0,22 0,22 0,22 0,18 0,23 0,25 0,28 0,3 0,28 Diğer ülke ve Bölgeler(Serbest Bölgeler vb) 0,21 0,19 0,6 0,99 2,19 2,03 2 2,55 3,19 Toplam İthalat içinde ülke gruplarının payı (%) Ülke grupları 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 Toplam ithalat 100 100 100 100 100 100 100 100 100 Komşu ülkeler 8,04 1,81 3,27 3,85 4,61 4,52 4,25 5,19 3,93 G7 ülkeleri 50,16 52,13 52,6 53,35 50,78 50,36 51,95 51,27 51,24 AB ülkeleri 44,49 47,02 46,59 47,14 46,91 47,22 53,04 51,22 52,43 Balkan ülkeleri 2,8 2,68 3,01 2,54 2,55 2,99 2,77 2,75 2,48 Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri 8,73 8,91 8,7 10,31 9,83 11,4 8,95 8,95 9,44 Diğer Avrupa ülkeleri 2,68 2,58 3,48 2,5 2,47 2,58 2,57 2,7 2,56 Türk Cumhuriyetleri 0,42 0,67 0,83 0,82 0,7 0,83 0,99 Kuzey Afrika ülkeleri 4,21 2,28 2,51 1,29 2,7 3,2 3,71 3,73 3,25 Diğer afrika ülkeleri 1,79 1,28 1,02 1,14 1 0,68 0,86 0,79 0,58 Latin Amerika ülkeleri 2,48 2,09 1,81 1,85 1,53 1,98 1,78 1,67 1,71 Ortadoğu ülkeleri 12,13 11,84 11,58 9,51 10,87 7,53 7,43 6,49 4,83 Uzakdoğu ülkeleri 9,72 10,31 9,88 11,14 8,97 9,91 9,12 10,87 11,79 Güney Asya ülkeleri 0,84 0,88 0,76 1,03 0,74 1,15 0,89 0,81 0,83 Okyanusya ülkeleri 0,66 0,62 0,69 0,89 1,29 0,97 0,98 1,13 0,96 Diğer ülke ve Bölgeler(Serbest Bölgeler vb) 0,01 0,01 0,13 0,28 1,41 0,88 0,74 0,9 0,97 1 DPT |
Türkiye`de Saat: 14:29 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2