Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı

Gündem Dışı Genel internet Geyik vs muhabbetleri.

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13-06-2006, 14:21   #1
 
ALPAY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Hülasa, Çanakkale Savaşları'na katılan Mehmetçiklerin taarruzdan önce abdest alıp temiz çamaşır giymeleri ve birbirleri ile helalleşmeleri ve süngüsüyle menkıbeler yazmalarının altında hep bu duygu vardır. "Allah'ına kavuşmak" Mustafa Kemal: "Ellerinde Kur'an-ı Kerim, Cennet gitmeye hazırlanıyorlardı" Hep aynı duygu: Kanlan ile Rablerine Kavuşabilmek...

KALBİ ÜZERİNE KOYDUĞU ELİNDE NE SAKLIYORDU?

18 Haziran günü 7. Tümen cephesinden 83 rakımlı tepe üzerindeki savaşlar yedi saat sürdü. Taarruz dört defa tekrarlandı ve sonuncu taarruzla tepe sahibini buldu. İki tarafın kaybı da ağır olmuştu. Yaralıların feryatları yürek parçalıyordu. Toprağın üzeri kırmızılaşmış ve yassılaşmıştı.
Görevliler ise "Bu topraklar uğrunda toprağa girmeye" hazırlananlara son hizmetlerini yapıyorlardı. Ay da onları selamlıyordu, ölümü gülerek karşılamışlardı. Erlerden biri, şehidin yanına çöktü, yüzünü barut yakmış, şarapnel misketleri delik deşik etmişti.
"- Bir piyade eri" dedi. Künye levhası, göğsüyle birlikte uçmuş, sağ elini kalbi üzerine sıkmış, öyle duruyordu. Elini gevşettiler. Avucunun içindeki tüfeğinin mekanizması idi.
Demek ki kahramanın en son saklamak istediği tüfeğinin mekanizmasıydı. Onu kalbinin üstünde tutarak, cennete gitmek istiyordu ve Huzura onunla varmak arzusundaydı. Böylece o isimsiz kahraman da Çanakkale Şehitleri kervanına katılmıştı. En son düşmana saldırdığı ve namusum dediği tüfeğinin bir parçası ile... Mehmet Çavuş da öyle yapmıştı.

EMİR SUBAYI TEĞMEN İSMAİL

126. Piyade Alayının 2. Tabur Emir Subayı Selânikli İsmail, yiğit bir subaydı. "Nerede bir taarruz veya baskın, İsmail orada bulunurdu. Tam bir savaşçıydı. Eski savaşlardaki serdengeçtiler gibi. Babasını da bilmiyordu. Anasından onun 93 Harbinde şehit olduğunu öğrenmişti.
l Mayısta gece taarruzu yapan Tabur onu önünde gördü. 17 Mayıs taarruzunda da İsmail'in büyük kahramanlıkları olmuştu. 10 Temmuz Zığındere Savaşlarında askerin önünde bir bayrak gibi dalgalanan gene İsmail idi.
Ama İsmail, 15 Ağustosta bir kurşunla allara boyandı. Yarası ağırdı. Sanki aradığını bulmuş gibi yüzü melekvari olmuştu. Sedyeye koymuşlardı. O etrafına gülücük dağıtıyor ve arkadaşlara selam götüreyim mi der gibi bir hali vardı. "Bir yudum su" diye fısıldadı, şahadet kelimesini getiriken. Ali Çavuş'un matarasındaki ılık su dudaklarına sanki abı zemzem gelmişti.
Güney Cephesi şehitler zincirine Teğmen İsmail de katılmıştı. Yiğit İsmail şunu unutma: "Bıraktığın emanete, düşman ayağı bastırmayız." "Rabbim yüzümü kara çıkarma...''

ALAYIN II. BÖLÜK ERLERİNDEN İSMAİL ONBAŞI

10 Ağustosta 8. Tümenin Conkbayırı'ndaki süngü hücumunda yüzlerce, binlerce kahramanlık arasında Bedel İsmail'in menkıbesi dillere destan olmuştu. O, 24. Alayın 11. Bölüğünde onbaşıydı. Uşak'ın Kamer Mahallesinden Ömer oğlu İsmail.
10 Ağustos 1915'te, o unutulmayacak zafer gününde, dünyanın en büyük ordularının dize geldiği o günde 8. Tümen düşmana saldırırken, İsmail de mangasıyla katıldı. Bu saldırışta erleri onunla, o da erleriyle yarışıyordu. Hain
bir kurşun İsmail'i buldu ve bacağını yaraladı. Aldırmadı. Şöylece bir sarıp, yarasından habersizmiş gibi savaşa koyuldu. Kanı kesilmemişti. Bunun için yere yuvarlandı. Dişini sıktıysa da kalkamadı.
Arkadaşları nihayet haber vermek zorunda kaldılar. Komutanı onu geriye gönderdi. Yolda fikrini değiştirdi. Ayağını, yine kendisi sardı. Doktorun da yapacağı bu değil miydi? Rastladığı birkaç eri de önüne kattı. Tekrar bölüğüne gelip savaşa katıldı. Ancak akşam savaş duraklayınca, onu geriye gönderdiler. Bu kez sedyedeydi. Ne var ki sedyenin üzerinde doğrularak, arkadaşlarına ilerisini gösteriyordu. "Düşman bu tepelerde bir daha görülmemeli". Hakkınızı helal ediniz. Helal olsun, İsmail.

NASUH ONBAŞI

Seddülbahir bölgesinde, 2. Kirte Savaşlarından sonraydı. Kerevizdere'de 12. Tümen Cephesinde savaşıyorlardı. 20-25 m. ötede çıkıntı bir yerde Fransızların bir siperi çok zararlı oluyordu. Bu bakımdan burasını tahrip etmek lâzımdı. Bu işe de 7. Bölükten Nasuh Onbaşı seçildi.
Eskişehir'in Ilıca Köyünden Ömer oğlu Nasuh, mangasından 3 arkadaş daha ayırdı. Kendi köyünden Abdurrahman, Kalecik Dalbasan Köyünden İbrahim oğlu Hüseyin, İnegöl Metrah Köyü Mehmet oğlu Mustafa. Nasuh, gündüzden keşfini de tamamladı. Bölük arkadaşları ile helalleştiler. Bölük komutanı, kahramanların arkalarını sıvazladı. "Allah, yardımcınız olsun" dedi. Arkadaşları ise gözyaşlarını tutamayarak "Nasuh, inşallah başarır ve bize geri dönersiniz" diyorlardı. "Şüpheniz olmasın".
Nasuh, "haydi arkadaşlar" deyip siperden süzüldü. Yıllar gibi uzun gelen çeyrek saat geçti. Arka arkaya üç patlama oldu. Bunu yüzlerce ve binlerce makineli tüfek mermileri takip etti. işte bu ateş arasından çıkıp gelen Nasuh Onbaşı, haberini verdi. Düşmanın ateş yuvası havaya uçurulmuştu. Ama Nasuh yalnız gelmişti. Kimsenin de dili varmıyordu, arkadaşlarını sorsun. Neticede Nasuh; "Arkadaşlar düşman siperlerinde kaldı" diyebildi. Nasuh'un yüzünde başarısının sevinci görülemiyordu. O, arkadaşlarını kaybetmiş olmanın acısına dayanamadı. Birden Abdurrahman'm annesinin arkalarından akıttığı yaşlı gözleri ile karşı karşıya geldi. "Düşmandan intikamlarını almalıyım" dedi. Dört gün sonra da giriştiği taarruzda arkadaşlarına kavuşmuş ve cenneti âlâya uçup gitmişti.
Bu yüce bir duygudur. Tarifi yapılmaz. İzah ve felsefesi için sözler yetmez. Onu yaşayanlar bilir. O zevki onlar tadabilir.
Koca Nasuh ruhun şad olsun ve ebedî hatıranın önünde minnet ve şükranla eğiliriz. Siz bu aziz milletin kalbindesiniz. Sizler orada ölmeseydiniz, kanlatınız akmasaydı ve kemikleriniz Çanakkale'de kalmasaydı; bugün biz olur muyduk? Bunu bize unutturmaya çalışsalar da başarılı olamazlar, olamadılar ve olamayacaklar. "Çanakkale Geçilmez, Geçemezler, Geçemeyecekler..."

ŞUMNULU YÜZBAŞI EMİN EFENDİ

Düşman, Arıburnu bölgesindeki Süngüsırtı'na süngü hücumuna hazırlanmıştı. Bunu 28 Haziranda yaptı ve 17. Alay Cephemize rastlamıştı.
Taarruz için iyi hazırlanılmış ve her şeyin keşfini yapmışlardı, hem karadan hem de havadan. Savaşacakları Türk tarafı, yedekleri vs. Her şeyi öğrenmişlerdi yalnız bir şeyi öğrenememişlerdi. O da Süngüsırtının, doğuştan iman cevheri ile yazılmış göğüslere emanet edildiğini...
Süngüsırtındaki insanlar, tek süngüydüler. Herbiri içinden and içmişti. Düşman buradan ileri geçemez.
28 Haziran günü, sayısız silah desteğinde taarruz başladı. Düşman 8. Bölüğün yan ve gerisine ateşten bir duvar oturtmuştu. Artık o taraftan bir yardım gelemezdi. Taaruz dalgaları kırılıyor ve siperlerin içinde savaş vahşice devam ediyordu. Bu arada Tabur Komutanı sordu: "Emin Bey kuvvet ister misiniz?" Buna karşılık vermek ve "Evet" demek arkadaşlarının ölümü demekti. Çünkü gelinecek yol, düşman ateş çemberinin içindeydi. Oradan yürümek intihar olurdu. Arkadaşlarını göz göre göre kırdıramazdı. Yüzbaşı Emin:
"- Hayır. İstemem" Tabur Komutanı yine sordu: "Savunabilecek misin?" Tek ve kesin cevap: "Evet Efendim". Neticede taarruzu durdurdu. Düşman 8. Bölük kahramanlarını aşamamıştı. Oğlander'in tabiri ile "28 Haziranda 8. Bölük tam bir destan yazmış"tı. Arkadaşları arasında da dillere destan olmuşlardı.
Koca Kahramanlar. Bu millet sizi unutmaz.
KELİME-İ ŞAHADET GETİRİRKEN
"Oluk gibi akan kanın sıcaklığını bacaklarımda hissediyordum. Biraz koştuktan sonra yere düştüm. Nefesim kesilmişti. Boğulur gibi oluyordum. Ölüyorum sanmıştım. Kelime-i Şahadet getirirken kendimi kaybetmişim.
Birkaç dakika sonra kendime geldiğim zaman İbrahim'le diğer iki kahramanı başımda bekler buldum.
İbrahim can evinden vurulmuş bir arslan heybeliyle beni sırtladı ve iki kahramanla birlikte yaralı ve ölüler arasından geçirerek kıtalarımızın bulunduğu bir sipere götürdü. O tarihte cephe lâyıkıyla teessüs etmemiş bulunduğundan çoğu yerlerde siperler diz boyunu geçmiyordu. Devam eden kan kaybını durdurmak için İbrahim, çantamdan çıkardığı sargı bezi ile kopmuş gibi sallanan kolumu bir yandan sararken bir yandan da mahfuz bir yer arıyordu. Fazla kan kaybı kulaklarıma bir uğultu, gözlerime bir sis perdesi getirmişti. Yakınımda bir ses "onu geri götürün" diye bağırıyordu. Bu tabur kumandamın İsmail Hakkı Bey'di, Bu emir üzerine İbrahim'le diğer iki er evvelâ yaya, sonra at sırtında Soğanlıdere'deki ilk sıhhî yardım merkezine, sonra da araba ile Kilitbahir'deki çadırlı hastaneye getirildiğim vakit tahammülüm son haddini bulmuş, kendimi kaybetmiştim.
İki direkli büyük bir çadırdaki karyola üzerinde gözümü açtığım vakit ağrımın dinmiş olmasından ameliyat geçirdiğimi anladım, sol kolum yerinde yoktu. Vatan uğrunda seve seve feda ettiğim kolumdan ziyade karşımda duran İbrahim'e acımıştım. Benden ziyade o teselliye muhtaçtı. "İntikamını alacağım komutanım" diyor başka bir şey söylemiyordu.
Üç gün sonra vapurla İstanbul'a getirilip Zeynep Kâmil hastanesine yatırıldım. Kanımla elbisesi muşambalaşmış olan İbrahim temizlenmiş, ben de ıstıraptan biraz kurtulmuştum. Hastaneye yatırıldığımın ikinci günü idi. İbrahim'i karşımda buldum, " ben gideceğim komutanım, bana müsaade ederseniz" diyordu. "Nereye?" İbrahim, dedim. "Çanakkale'ye sizin intikamınızı almaya gideceğim" cevabını verdi ve;
"- Komutanım, siz hastaneye yerleştikten sonra artık kalamam. Cephedeki arkadaşlarıma "İbrahim komutam bahane etti, harpten kaçtı, dedirtmem. Gitmeliyim, mutlaka!..."
"- Öyle ise Allah yardımcın olsun İbrahim" dedim.
Elimi hürmetle öptü ve gitti. Bir müddet sonra haber aldım, İbrahim arslanlar gibi dövüşerek şehit olmuş.
İbrahim-Nasuh-İsmail Ali yada Veli, belki okur-yazar bile değillerdi. Ama o duyguları üniversite okusanız kazanamazsınız. O ilâhî bir vergidir. Kimde olur, nasıl kazanılır bilemem. Mustafa Kemal'in ifadesiyle bilinen şu: "Çanakkale'yi kazandıran işte o ruhtur".

TEĞMEN ALİ KÂZIM

Anafartalar Bölgesi'nin kuzey ucunda, Kireçtepe'ye ilerleyen düşman karşısında, Gelibolu Jandarma Taburu büyük bir kahramanlık gösterdi. Tabur erimiş, komutanı da şehit olmuştu. Düşman, ancak taburun ölüleri üzerinden geçebildi. Arslantepe'ye sonra Kanhtepe'ye vardı. Bölgedeki 3 tabur karşı taarruzla Arslantepe'yi geceleyin aldıysa da düşman savaşa 12 tabur sokarak yine yüklendi ve Kanhtepe'ye kadar ilerledi.
Grup Komutanı Mustafa Kemal öğleye doğru 127. Alayın 1. Taburunu yetiştirdi. "Kanlıtepe ile Arslantepe geri alınacak". Bombalar dağıtıldı, saflar dizildi. "Allah, Allah!" sesleriyle asker, kanlıtepe'ye çıktı. Tabur bu tepedeki düşmanı ezdi. Kalanını da önüne katarak Arslantepe'ye yöneldi.
Bölükler birer ok gibi gidiyordu. Teğmen Ali Kâzım, düşman cesetlerini çiğneyerek ilerleyen bölüğün başında, Arslantepe'nin önüne gelmişti. Ama şimdi, sıkı duran bir düşman ateşiyle, çakılıp kalmıştı. Erlerinden vurulanlar oluyordu. Burada kalmak, ölmek demekti. Geriye de dönemezlerdi. Teğmen çareyi, hep birden düşmana atılmakta buldu. Durup ölmektense, tepeye varıp can vereceklerdi. Tam atılıma kalkılacağı anda bir kurşun sağ gözünü yaraladı. Ama gözüyle uğraşıp hücumu durdurmadı. Mendili gözüne tutarak atıldı. Bölüğü ile birlikteydi. Kısa bir boğuşma sonunda Arslantepe ele geçti. Ali Kâzım ise ikinci bir kurşunla, bir yara da omzundan almıştı.
Hastaneye kaldırılırken sevinç içindeydi. "Bir göz insana yeter. Vatanımız var ya! Omzumdaki yara da herhalde zararsız gibi geliyor bana".
Ali Çavuş: "Komutanım şu yaralı kolumu kesiver. Arkadaşlar taarruzda, onlara yetişemiyorum". Yahya Çavuş ise kopan bacağını tüfeğinin kayışı ile boynuna asıp, tek bacak ile düşmana saldırıyordu. Bursalı Hüseyin ise "sakat, savaşamaz" evraklarını yakarak, tek bacak ile askerlik şubesinin kapısına dayanıp "cepheye gideceğim ve arkadaşlarımın intikamını alacağım" diye şube başkanına yalvarıyordu.
__________________
UMUTLANDIRIP




[ U T A N D I R M A Y I N ]
aLPay by C@RSI Since 1970
ALPAY Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 09:03 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580