Çalışma Ekonomisi ÇALIŞMA EKONOMİSİ Çalışma ekonomisinin konusu işgücünün piyasaya sokulup, işgücü arzı ile işgücü talebinin çakıştığı piyasa ekonomisidir. İşgücü ücret karşılığında emeğin bir süre kiralanmasıdır. İşsiz kavramını anlatabilmek için öncelikle çalışmanın türleri üzerinde durmamız gerekmektedir. işveren işçi kendi hesabına çalışan ücretsiz aile işçisi. Bunlar aktif nüfusu oluşturur. Çalışmayıp çalışanların desteğiyle yaşayanlar bağımlı nüfusu oluşturur. Ilo nun getirdiği işsizlik tanımında; işi yok iş arıyor iş bulduğu anda çalışmaya hazır. Gelişmiş ülkelerde işveren kesimi çiftçiler dahil %10 un biraz altındadır. İşçi bu ülkelerde %90 dır. Kendi hesabına çalışan ücretsiz aile işçisi yok gibidir. Fransa bunun istisnasıdır. Şarap ve peynir üreticileri. Az gelişmiş ülkelerde ücretli kategorisinin hızla düştüğünü görebiliriz.ücretle çalışan kesim %30, kendi hesabına çalışan %30, işveren %10 olup işsizlik aktif nüfusun içersinde %30 luk bir paya sahip olur. Daha da az gelişmiş ülkelerde işçi sınıfının oranı daha da azalır. Mallarda arz bekletilebilirken işgücü arzı arz edildiği anda talep karşılanmazsa hemen bozulur. Bu yüzden işgücü piyasalarına devlet müdahaleleri gelir. İşçilerle ilgili düzenlemeler sosyal ihtiyaçlar ortaya çıktığında gündeme gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde işgücünün büyük kısmı hizmetler sektöründedir. Bunu sanayi sektörü izler. Tarımda çalışanların oranı çok düşüktür. Gelişmiş ülkelerde eğitim düzeyinin gelişmesine bağlı olarak bireylerin hizmetlere olan talepleri mallara olan talepten daha hızlı artmaktadır. İşsizlik oranı = işsiz sayısı İşgücü İşsizlik esas itibariyle kentlere ait bir olgudur. |
Eksik istihdam: bir işin süreklilik göstermemesi sonucu oluşur. İşsizlik sigortasının olmadığı ülkelerde kişi getireceği gelire bakmaksızın bulduğu işte çalışmak zorundadır. Ama bir yandan da iş aramaya devam edebilir. O zaman işsizlik istihdam içinde sürmektedir. Azgın kapitalizm: devlet ekonomiye hiç müdahale etmemektedir. Gizli bir el ekonomiyi düzenleyecektir. Ekonomiye müdahale edildiği anda düzen bozulacaktır. Ancak bugün hiçbir ülkede bu denli özgür kapitalizm uygulanmamıştır. ÜCRET Parasal ücret: işçinin gördüğü iş karşılığı para alarak elde ettiği kazancın toplamıdır. Fakat işçi için önemli olan gereksinimlerini karşılayabilme derecesidir. Gerçek ücret: işçinin elde ettiği para karşılığında sağlayabildiği mal ve hizmetlerin toplamıdır. İşgücü maliyeti: sorun işveren açısından ele alınır. İşçilere para ve mal olarak yapılan her türlü ödeme işveren açısından işgücünün maliyetidir. Buradan bir tanım yapmak gerekirse işçilerin teknik bilgi ve emek güçlerini işverenin buyruğuna vermelerine karşılık elde ettikleri her türlü kazanç ücreti oluşturur. Ücret yalnız ekonomik değil aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Adil ve sömürmeden uzak bir ücret politikasının gerekliliği toplumsal yaşantıda önemli bir etkidir. Belirli bir sanayi içinde işçilere ödenen ücretin düzeyi bu sanayide çalışmaya hazır toplam işgücünün sayısını belirler. |
ÜCRETE YÖNELİK TEORİLER klasik ücret kuramı adam smith ücret bir işçinin yaşamını sürdürebilmesi için en çok gerekli olan tüketim mallarını sağlamaya yeten ve işçiye emeğinin karlılığı olarak verilen para veya maldır. Ücretin düzeyini belirleyen temel etken işçinin bedensel gereksinimidir. Adam smith e göre ücret öyle bir düzeyde bulunmalıdır ki işçi yaşamını sürdürebilsin ve kuşak kurabilsin. Yürürlükteki ücret düşük ise işgücüè sayısında bir azalma görülecek emek istemi ile sunumu arasında bu suretle ortay çıkacak dengesizlik ücretin yükselmesini gerektirecektir. Yürürlükteki ücret yüksek ise işsizlikleè birlikte ücretin düzeyinde de bir azalma kendini gösterecek. Klasik ücret teorisi devletin kendiliğinden fiyatlara karışmamasını ister. Devlet ve sendikaların ücretlere müdahalesi olmazsa ücret piyasadaki arz ve talebe göre kendiliğinden oluşur. Klasik ekonomicilerin bu ücret kuramı insafsız bir tunç kanunu olarak nitelendirilmiştir. ücret fonu teorisi stuart mill bir ülkede girişimciler tarafından ücretlerin ödenmesi için bir fon kurulur. Ücretlerin düzeyi bu fonun çalışan işçi sayısına bölünmesinden elde edilen sonuca göre oluşur. Bu marxçı ücret anlayışına kaynak oluşturmaktadır. marxçı ücret anlayışı: ücret emeğe değil emek gücüne ya da işgücüne ödenen fiyattır. Emek gücü insandaki bedensel ve zihinsel güç olup bu gücün kullanılmasıyla mallar üretilebilir. İşgücünün değerini işçinin ve ailesinin yaşayabilmesi için gerekli mal ve hizmetlerin değeri belirler. Kapitalistlerin işgücü talep etmesinin ve üretimde çalıştırmasının nedeni artı değer yaratılmasını sağlamaktır. Artı değer işçilerin tükettikleri işgücünün değerini yeniden üretmek için gerekli emek süresinden daha uzun süre çalıştırılmasıyla yaratılır. Marx a göre sermaye ikiye ayrılır. Değişen sermaye: işgücü satın almak için harcanan ve üretim sürecinde işçiler tarafından yaratılan artı değerden ötürü kendini arttıran sermayedir. Değişmeyen sermaye: üretim araçları, makineler araç gereçler ve hammaddeler almak için sarf edilen sermaye. |
marjinal verimlilik teorisi: ücreti işçinin verimliliği belirler. İşgününe marjinal ürünü üretim sürecine katılan her yeni işçinin toplam çıktıda yol açtığı değişikliğe denir. İşveren marjinal ürün miktarını bu ürünün fiyatı ile çarparak marjinal ürün değerini hesaplar . bulunan marjinal ürün değeri ücretle kıyaslanır. Eğer ücret işgücünün çıktıya yaptığı marjinal katkıdan az ise işveren işgücü sayısını arttırır. Eğer fazlaysa işgücü sayısını azaltır. İşgücünün marjinal ürün değerinin işgücünün maliyetine eşit olması halinde istihdam için denge durumudur. Aynı zamanda karın en çoklaştırılması metodudur. pazarlık teorisi: kısa dönemde işçiler ve işveren arasındaki pazarlığa göre belirlenir. Pazarlık gücü ücret düzeyini belirler. ÜCRET POLİTİKASI adaletli bir gelir dağılımı yapmak refah düzeyini yükseltmek ekonomik bir istikrar sağlamak. tam istihdam koşullarında gelişmiş ülkelerin ücret politikaları. Planlı ekonomiler içinde ücret politikası: Ücretler işçilerin niteliklerine göre farklılaşır. Verime göre ücret başvurulan genel yollardan birisidir. Ücretler genelde denetim altında tutulmakta ve tek bir ulusal ücret politikası uygulanmaktadır. gelişen ekonomilerde ücret politikası: gelir politikası ile ilişkilidir. İzlenecek ilk politika sefaletin eşiğinde bulunan büyük halk kitlelerinin gelirlerinin arttırılması düşüncesi içinde oluşmalıdır. Şu yöntemler kullanılır: ücretlerin yasal saptanması yolu. Toplu müzakere yolu. Uzlaştırma ve tahkim yöntemleri Amaç çok düşük ücretleri önlemek, adil bir ücret düzeyi kurmak ve ücretleri fiyat yükselmelerine karşı korumak. |
Ücret politikasının çeşitli görünümleri: düşük ücret politikası: işsizliğin nedenleri ücret düzeyi ile açıklanmaya çalışılmıştır. Yüksek ücret politikası: ücretleri değil üretim maliyetlerini indirmek daha yararlıdır. Maliyet ancak verimin arttırılması ile indirmek. Satın alma gücü politikası: yüksek ücret politikası ile benzerlik gösterir. Bizde sosyal güvenlik sözleşmesinde ücret verilmesi için işverenin işçiyi çıkartması ya da kadının evlenip işten ayrılması gerekir. İşçin işten kendi isteğiyle ayrılması durumunda kıdem tazminatı alamaz. ÜCRET SİSTEMLERİ Ücretler bir maliyet kalemidir. Üretimin bir parçasıdır. Esas olarak iki bölümde incelenir. zaman öğesine dayalı ücret sistemi: ücretin saptanmasında çalışkan tembel işçi arasındaki fark gözetilmez. Önceden belirlenen süreye göre ücret alırlar. verimlilik öğesine dayanan ücret sistemi: verimli olan yüksek ücret, olmayan düşük ücret alır. İşçiler arasında dayanışma değil rekabet doğmaktadır. Bu da kendi içinde ikiye ayrılır: zamandan tasarrufu gözeten verimlilik sistemi. İşçinin üretim kabiliyetini gözeten verimlilik sistemi. parça başına ücret. İşin kalitesi verimi, niteliği düşer, iş kazaları çoğalır.uzun dönemde ücretlerin genel olarak düşmesi gözlemlenmiştir. prim sistemi. Aynı yapılan işin sonsuz değişik fiyatı mevcuttur. kara katılma sistemi |
ASGARİ ÜCRET En az ücret işçiye ailesi ile birlikte yaşadığı toplumda kabul olunabilen bir yaşam düzeyi sağlayan ücrettir. Yöntemleri: serbest ve kişisel bağıt yolu. Toplu pazarlık yolu: Ücret yalnız emek piyasasındaki arz ve talep durumuna bağlıdır. Toplu iş sözleşmeleri aracılığıyla belirlenir. sanayi yar kurulları yolu: oluşturulan kurulda eşit sayıda işçi ve işveren temsilcilerinin belirlemesi. hakem kurulları yolu ulusal en az ücretler: hükümetlerin yetkileri. Asgari ücret tespitinde bakılan noktalar: işçilerin gereksinimleri çeşitli sanayi dallarında ödenen ücretlerin miktarı sanayicinin ödeme miktarı asgari ücret; ekonomik gelişmeyi istihdamı gelir bölüşümünü etkiler. |
VERİMLİLİK İstihdam ve ücret politikalarıyla doğrudan ilgili bir kavramdır. Çalışılan işyeri, yönetimin sağladığı koşullar, çalışma süresiyle ilişkilidir. Neyin verimliliği kastediliyorsa ücret ona oranlanır ve verimlilik bulunur. İşgücünün verimliliği = işgücü Üretim İşgücü birim zamana göre çalışılan işçi sayısına göre hesaplanabileceği gibi üretilen miktar olarak da hesaplanabilir. Verimliliği etkileyen maddi koşulların en başında ücret gelir. Verimliliğin manevi yönü iş yerindeki moral işçinin kendi hayatına ilişkin kaygıları işyerindeki risk ve kaza yapma olasılığı da önemlidir. Verimlilik için öncelikle teknolojik gelişim olmalıdır. Bunun yansıra çalışma ortamının ve ücretin uygun olması da gerekir. Ayrıca eğitim de önemlidir. Eğitim verimliliği doğrudan etkilemektedir. Her işyerinde koordinasyonu sağlayacak bir işyeri temsilcisi olmalıdır. Sonuç olarak denilebilir ki; işçinin iletme içindeki yerini bilmesi, işletme hakkında bilgisinin olması insan olarak saygı duyulduğunu hissetmesi işçinin amirlerine güven duyması, yanlış kararlar verilmediğini bilmesi. İşçinin yeteneğinin karşılığını aldığını düşünmesi ve yeteneğiyle yükseleceğini bilmesi verimliliği arttıran etkenlerdir. |
Ford geniş kitleleri seven bir halk adamıè değildir. Romantik sosyalistler è işçiye aşık, rekabeti istemeyip onlara acıyan kesim. Ford ücret politikası uygulamakta ve işçilerimi müşterim yaparsam yüksek ücret politikası ile belirli bir verimliliği tutturabilirim demektedir. Bizde iyi yada kötü bir ücret politikası uygulanmamıştır. Yalnızca 12 eylül döneminde Turgut Özal ın düşük ücret politikası uygulanmış ve bu işçi sınıfını ezmiştir. Anayasanın 2. maddesinde cumhuriyetin temel niteliklerinde yer alan sosyal devlet ilkesi ve başlangıçtaki sosyal adalet ilkesinden yola çıkarak bu yönde devlet politikaları belirlemek gerekmektedir. Gelir dağılımında bizde geniş tabanlı bir piramitten söz edilir. Toplumdaki dağılımda sayısal olarak en düşük gelir en geniş kitleyi oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde orta gelirli kitle mutlak olarak da oransal olarak da oldukça fazladır. Max weber in ideal toplum yapısında toplumu toplum yapan unsur olarak orta direk insan tanımlanmıştır. Marx’ın işsizlik açıklaması: kapitalizmi sistem olarak eleştirmeye yöneliktir. Kapitalizm daima çalışanların yanında bir işsiz sınıf oluşturur. Çünkü dışarıda o ücretle çalışabilecek pek çok insan olduğu söylenir. Merkezden planlı ekonomiler aynı girdilerle daha çok üretim sağlamak istemişlerdir. Ancak burada aynı girdilerle yapılan üretimde bir girdinin daha fazla üretildiği düşünülür ve Marksist sistem bunu tasvip etmez. Merkezi ekonomilerde verimliliğin düşmesinin sorumlusu olarak işveren, üretici görülmüştür. İşsizlik kişi ve toplum bakımından olmak üzere iki biçimde tanımlamak mümkündür. Toplum bakımından üreticiè kaynakların başta işgücü olmak üzere bir bölümünün kullanılmaması boşa harcanması anlamını taşır. Kişi bakımından çalışmaè yeteneğine sahip, istendiğinde çalışmaya hazır bir durumda olup ta gelir sağlayan bir işe sahip olmamak durumunu belirler.. buna göre işsizlik için 4 öğenin bir arada olması gerekir. Bunlar: çalışma yeteneği çalışma isteği çalışmaya hazır olmak yeteneğine uygun ve gelir getiren bir iş bulamama durumu. |
İŞSİZLİK KONUSUNDA KURAMLAR klasik kuram: işsizliğin temel nedenleri hükümet ve tekellerin ekonomiye müdahale etmesidir. Eğer ekonomiye bir takım yapay manipülasyonlarla müdahale edilmezse her bir insan kendi ekonomik çıkarını düşüneceği için kişilerin çıkarı bir araya gelir ve sistem iyi çalışır. Tekel özelliği taşıyan kuruluşların sanayi içinde ve iş piyasasındaki varlığı devletin ekonomik yaşama karışımına benzer etkiler doğurmaktadır. Bu tür kuruluşlar üretimi ve iş olanaklarını sınırlamaktadır. Klasik ekonomiciler mahreçler yasasını ortaya çıkarmıştır. Mahreçler yasasına göre her üretim kendi talebini kendi yaratır. Piyasada doğan her üretim artışının aynı anda kendisi kadar bir talep yaratacağına inanılır. Bu talep artışını yaratan üretilen malların satışından doğan ek satın alma güçleridir. Böyle olunca talep yetersizliğinden doğan bir işsizlik olasılığı söz konusu olmaz. Ancak bugün büyük ekonomik bunalımlar bu yasanın geçersizliğini kanıtlamaktadır. dalgalanmalar kuramı: ekonomide iniş ve çıkışlar süreklilik gösterir. Buna iç ve dış faktörler yol açabilir. Dalgalanma döneminde işsizlik olabileceği kabul edilmelidir. toplam talep kuramı: keynesci kuram. Mallara ve hizmetlere karşı olan istemi, iş arayan bütün işçileri çalıştırmaya olanak verecek bir düzeyde tutmak gerekir. İşsizlik sorununun anahtarı. Talep varsa mal üretilir. Talep yolsa mal üretilmez. Buna genel teori de denir. Ekonomiyi ayakta tutan talebin varlığıdır. Eğer ekonomide yeterli gerçek talep varsa o zaman karşımıza tam istihdam çıkar. Bir ülkede gerçek talep yeterliyse işsizlik karşımıza çıkmaz. Tasarruf bireylerin gelirlerinden tüketim malları satın almak için harcadıkları miktar çıktıktan sonra geriye kalan kısımdır. Keynes parayı piyasaya sokup ya da çekip yapay bir manipulasyon yaratarak istihdamın sağlanacağını ileri sürmüştür. |
İŞSİZLİK TÜRLERİ Teknolojik işsizlik: makineleşmenin geleneksel yöntemlerle çalışan esnaf ve zanaatkarları işsiz bırakmasıdır. En çok tarım sektörünü vururken sanayiyi daha az vurmaktadır. Yeni kurulan sanayiinin zanaat ve küçük sanatlara yapacağı rekabetin derecesi az olduğu derecede teknolojik işsizlik oranı azalır. Marx’ın yabancılaşma kavramı: marx a göre işçi ve ürün özdeşleşir. Ford ise parçalama ünitesini bütünleştirme ünitesine çevirmiştir. Burada işçi ve ürün arasında bir bütünlük kalmamaktadır. Marx buna yabancılaşma der ve bu şekilde işçinin verimliliğinin, isteğinin azalacağını öngörür. Ford a göre önemli olan ürün miktarıdır. Mevsimlik işsizlik: tarım, inşaat ve turizm gibi ekonomik faaliyetlerin durgunluk dönemlerinde ortaya çıkan işsizliktir. Devrevi işsizlik: ekonomik faaliyetler düzeyinde meydana gelen dalgalanmalar sonucu ekonomik faaliyetlerin düşük olduğu dönemlerde işgücü talebindeki düşüşler sonucu ortaya çıkan işsizliktir. Bu işsizlik türünün temel nedeni talep değişmeleridir. Gelişmiş ülkeler devrevi işsizliğe daha yatkındır. Bunun nedeni gelişmiş ülkelerde işçiler tasarrufta bulunurlar ve gelirlerine eş talepte bulunmazlar. Talepler azalır. İşadamları da bu nedenle yatırımları azaltır. Yapısal işsizlik: ekonomide mevcut işyerleri için aranan niteliklerle işsiz bulunanların nitelikleri arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan işsizlik türüdür. Üretim teknolojisindeki değişmeler sonucu oluşur. Az gelişmiş ülkelerde daha yaygındır. Üretim düşüklüğü şeklinde ortaya çıkar. Gizli işsizlik: bir işyerinde çalışan işçi sayısını azaltmadan ve kullanılan teknoloji düzeyinde kayda değer bir değişiklik yapmaksızın işçilerden birini ya da birden fazlasını o iş yerinden çektiğimizde üretimde azalma olmuyorsa söz konusu işyerinde gizli işsizlik vardır. Gizli işsizlik kolektif bir durumdur. Kamu sektöründe özellikle hizmet sektöründe söz konusudur. Bir başka görüşe göre toplam işgücü arzına gerçek iş fırsatları çıkana kadar kendini göstermeyen potansiyel bir ilavedir. Friksiyonel işsizlik: yer değiştirmelerden ve bir işten başka bir işe geçişte gerekli fakat boş geçen dönemlerde karşılaşılan işsizliktir. Hem sanayileşmiş hem de tarımsal yapıya sahip ülkelerde görülür. İşyerinde donatım eksikse insanlar iş yapamaz. Ekonominin yapısı bakımından tek ürün üzerine ihtisaslaşan ülkelerde dalgalanmalar ve yapısal değişmeler sonucu işsizlik ortaya çıkabilir. |
Türkiye`de Saat: 17:23 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2