![]() |
Miraç kandiliniz Mübarek olsun Beşiktaşforum.net üyeleri ve tüm müslüman aleminin mübarek Miraç kandili kutlu olsun allah kalp gözünüzü her daim açık tutsun |
Amin....Tüm İslam aleminin kandili mübarek olsun. MİRAÇ KANDİLİ Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur. Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır: “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1) Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır: “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.) |
Miraç nasıl oldu? Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu. Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi. Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler. Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti. Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu. Süleyman Çelebi'nin dediği gibi “Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah... Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu. Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı. Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü. Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı. Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı: “Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.” Bunun üzerine müşrikler: “Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler. O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı. Peygamberimiz neden mirac’a çıktı? Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır. Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir. Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür. Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi... Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir? Soru: “Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?” Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır. Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir. Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir. Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır. |
Bir insan nasıl göklere çıkabilir? Soru: “Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?” Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı? |
Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı? Soru: "Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?" Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir. Görünen âlemin anahtarı olan gözünü, işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir. Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir. Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir. Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor. |
Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi? Soru: "Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?" Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır. Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir? Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki, bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir gün, belki daha fazla bir zaman gerekir. Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün, diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir. İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, Onun cemalini görmüş, emirlerini alıp dönüp gelmiştir. |
Miraçın benzeri bir olay var mıdır? Soru: "Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?" Miraçın çok örnekleri vardır: Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir. Bir bilim adamı, astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir. İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir. Kalb gözü açık bir veli, İlâhî sırlara kırk günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor. Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa, Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar. Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar. Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanın sultanı, bütün mü'minlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir. |
Miraçla gelen hediyeler Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular. İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor. Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir. Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir. Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir. Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi. Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir. Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. |
|
Bilgiler İçin Teşekkürler Hazel Abla , Kandiliniz Mübârek oLsun |
bilgiler için teşekkürler abla |
Rica ederim Mehmet,Coşkun...:) |
Kandiliniz mübarek olsun.Dualarımızın kabul olması dileğiyle... |
Bilgiler İçin teşekkürler hazel abla.. kandılınız mubarek olsun |
Rica ederim Edacığım,senin de kandilin mübarek olsun canım.:) |
Allahın adıyla başladığınız her işinizde başarılar dilerim kandiliniz mübarek olsun (: |
hepinziin kandili mübarek olsun |
kandilinizi kutlar hayırlara vesile olmasını dilerim. |
kandiliniz mübarek olsun |
Kandiliniz mübarek olsun... |
kandilinz mübarek olsn.. |
kandiliniz mübarek olsun..Allah(c.c)dualarımızı kabul etsin.. |
Kandiliniz Mübarek olsun :) Sağol Hazel abla |
Mirac Kandiliniz Mübarek Olsun :) |
Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racîm Bismillahi’r-rahmani’r-rahîm Ey bizleri varlığa erdiren Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran Güzeller güzeli rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya sonsuz salât ü selam olsun. İçinde bulunduğumuz şu mübarek Regaib Kandili münasebetiyle bu gecenin senin katındaki kutsiliğini de vesile edinerek dergâh-ı ilahînin önünde ellerimizi açıp yalvarıyoruz: YA İLAHE’L-ALEMİN! Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla engin rahmetinin kapısına dayanıyor, şu mübarek Regaib gecesinde bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. EY ÇARESİZLER ÇARESİ! Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; Ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur Ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; Yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur. EY KORUYUP KOLLAYAN ALLAHIM! Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; Akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, Nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, Gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle ya Rabbi Biz kullarını; ilimde kibir ve gururdan, İbadette riya ve gafletten Ve duygularına renk attıran ülfetten koru ya Rabbi! Senin yolunda yürüyor gibi görünüp senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde iç içe firkat yaşamak, Hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN! Şu mübarek gece hürmetine bizleri bağışla, İnayetine ihtiyacımız açık, Çaresizliğimiz her halimizden belli; Bizleri yara-bere almadan Ötelerdeki güzelliklere ancak sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış ve kırılmış ruh dünyamızı da ancak sen tamir edebilirsin. İçimizi sana döküyor, Kusurlarımızı sana açıyor ve bizlere yeniden iyi insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi! EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN! Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep “gelin, gelin” diyorsun. Ey Rab! Bütün kusur ve hatalarımızla beraber müsaade buyur “biz de geldik” diyelim. Geldik ve şu mübarek gecede sana, Yolların amansızlığını, Nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, Bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, Günahlara meyyal bulunan Ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, Serkeş nefsimizi sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi! Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır Ya Rabbi Lisanlarımızı yalandan, gıybetten, senin sevmediğin, Hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle ya Rabbi! Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi! Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle ya Rabbi! Niyetlerimizi ihlaslı kıl ya Rabbi! Ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi! EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ! Şu anda duygularımız derbeder, Davranışlarımız ahenksiz, Çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, Dünyanın durumu boz-bulanık, İşte böyle bir dağınıklık içinde sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, Şimdiye kadar gelip senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; Hiçbir pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir ve affınla bizlere muamelede bulun ya Rabbi! EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI! Şu mübarek Regaib gecesinde binler, yüz binler senin karşında gerek burada gerek televizyon ekranları karşısında divan durarak Ellerimizi sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, Her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak senden uzaklığımızı geçici dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz ya Rabbi! YA İLAHEL ALEMİN! Mescitlerimizde Kur'an okunuyor, Minarelerimizden dinin temeli ezanlar yükseliyor; Ve biz mabetlerimizde, mescitlerimizde bülbülü hoş eda nağmeler dinlemeye erdik, sen bu nağmeleri kesip bizi inkisara itme ya Rabbi. Hazret-i Muhammed'i güldüren, Kur'an'ın manasını güldüren, Eslâfı, ervahı, eşbahı güldüren bu manzarayı makûs edip Bütün bu gülenleri şu mübarek gece hürmetine ağlatma ya Rabbi. EY RAB! Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; Eller yasak meyvelerde, Ağızlar harama açık duruyor; Gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet sıradan bir şey, Hak ve adaletin ismi var sadece; Vefa Kafdağı'nın arkasında, Ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; Buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; Her biri birer çukur olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve özümüzle bütünleşip kendimiz olamıyoruz. N’olur bu durumdan bizleri kurtar ya Rabbi! ALLAH’IM! Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap Ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; Kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu. Bütün bunlara rağmen ya Rabb!, Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, Rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek genişlikte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi! EY KAİNATIN SULTANI! Dua edenlere cevap veren sen, Izdırapları dindirip ihtiyaçları gideren sen, Devrilenleri kaldırıp doğrultan sen, Çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; Nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; Samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden sensin, yok eden de sen; uzak tutan sensin, yaklaştıran da sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi söyleyemezdik. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde sana karşı yaklaşma heyecanları uyar ya Rabbi! ALLAH’IM! Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de ihlas istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur ya Rabbi! EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI! Ya Rabbi dokuz asır tevhide bayraktarlık yapmış bir milletin torunları olarak biz senin adını omzumuzda taşımaya, Âfaktan âfâka serhad türküleri söyleyerek gezmeye, Kaleleri aşmaya, cihana muvazene getirmeye, İnsanlık için denge unsuru olmaya alıştık Ya Rabbi. Sen bizi buna davet ettin, "sizi ifrat ve tefritin ortasında ümmet-i vasat yaptım" dedin. Bizlerde böyle olmaya çalıştık, Sen bizleri devletler muvazenesinde olması gereken ufka ulaştır ya Rabbi! EY YÜCELER YÜCESİ! Cihanın çeşitli yerlerinde yeni gelişmelerin olduğunu duyalım ve bunların şükrünü eda etmek için iki büklüm huzuruna gelelim. Minarelerden hakiki manasına uygun Allah-u Ekber nidalarının yükseldiğini duyalım.. Gözyaşlarımızı ceyhun ederek huzuruna koşalım.. İki büklüm rükua varalım.. Bu az oldu diye secdeye kapanalım.. Gözyaşlarımıza muhtaç seccadeleri ıslatalım.. Ve pek çoğumuz bu neşvenin içimizde hasıl ettiği mevcelenme ile canı dudağına gelmiş, kalbi durmuş insanlar olarak ruhumuzu teslim edelim.. İnşirah, beşaret ve beşaşet içinde şadırvanların temiz güvercinleri gibi kanat çırpalım, sana yükselelim.. Bedrin aslanları gibi, Uhud'un kaplanları gibi, cihan tarihinde benzerine az rastlanan harika nesiller gibi olma yolunda bir hayat sürelim.. Bizi bu mübarek gece hürmetine bu türlü lütuflarla şerefyâb eyle ya Rabbi. EY RAHMETİ GAZABININ ÖNÜNDE BULUNAN, KULLARININ TEVBELERİNİ KABUL BUYURAN VE DUA DUA YALVARANLARIN NİDALARINA İCABET EDEN YÜCE RABB'İMİZ! Amellerimizdeki eksikliklere ve sözlerimizdeki kırık-döküklüğe değil, hakkındaki hüsn-ü zannımıza ve rahmetine bağladığımız recâmıza göre muamele et ve bizim dualarımıza da icabet buyur; Bizi haybet ve hüsrana uğratma! EY KORUYUP KOLLAYAN YÜCELER YÜCESİ! Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlardan dolayı bize azap etme.. Şu aciz kullarına, gazabının önüne geçmiş o engin rahmetinle ve fazlınla Muâmele eyle.. Bizi dünyevî afet ve rezaletlerden, Ahiret azabından, Kalbleri fenalığa esir düşmüş kötü insanların şerlerinden, Fâcir kimselerin komplolarından, Düzenbazların hîle ve tecavüzlerinden, Bozguncuların kırıp dökmelerinden Ve bütün despotların zulmünden Sen bizleri ve ülkemizi Muhafaza buyur ya Rabbi! Ya Rabbi bize dünya da ve ahirette iyilikler lutfeyle Bizleri cehennem azabından azad eyle Ya Rabbi bizi, anne ve babamızı, ve bütün inananları büyük buluşma ve duruşma gününde sen mağfiret eyle Ya Rabbi ülkemize ve islam alemine birlik ve düzen Bütün dünyaya da huzur ve barış nasibeyle EY YAPILAN DUALARA CEVAP VEREN ALLAH’IM! Sana itaat edilir Sen karşılığını veririsin; Sana isyan edilir, sen bağışlar ve affedersin, Darda kalanlara icabet edersin, Zararı sıkıntıyı ortadan kaldırırsın Hastalara şifa, dertlilere deva verirsin Günahları bağışlar, tövbeleri kabul edersin Sen bizlerin dualarını kabul buyur ya Rabbi! YA İLAHEL ALEMİN! Burada okunan Kur’an'dan Getirilen salat ü selamlardan Terennüm edilen mevlid-i şeriften İlahi ve kasidelerden Hasıl olan sevaplardan başta Peygamberimiz Efendimiz Hazret-i Muhammed (SAS) olmak bütün enbiya ve murseline Dine diyanete hizmet etmiş insanlara Bütün eş dost akraba arkadaş ve arkadaşlarımıza Tüm yakınlarımıza ve büyüklerimize Gazi ve şehitlerimize Bu ülke için hizmet vermiş devlet adamlarımıza Armağan ediyoruz sen onların ruhlarını da hissedar eyle ya Rabbi! EY YÜCELER YÜCESİ! Efendimiz Hazret-i Muhammed’e, Muallâ aile efradına Ve bütün Ashab-ı Güzînine Salât u selam ederek ve şu mübarek MİRAÇ gecesini vesile edinerek bunları senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!.. Amin amin amin Velhamdü Lillahi Rabbil Alemin el-fatiha |
bu güzel bilgiler için teşekürler hazel hanım |
paylasim icin tskler kandiliniz mubarek olsun |
herkesin kandili mübarek olsun...allah dualarınızı kabul etsin.. |
herkesin kandili mübarek olsun (: |
islam aleminin ve ülkemin tabiki beşiktaslı kardeşlerimin kandilini kutlar ülkem adına hayırlara vesile olmasını dilerim |
Paylaşım için teşekkürler. Seninde Miraç Kandil'in mübarek olsun... |
Alıntı:
|
Türkiye`de Saat: 09:50 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2