Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Kadın Sağlığı (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=161)
-   -   Dahiliye (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=18440)

NuraN 20-01-2007 20:13

ince bağırsak tümörleri

Mide kapısından (mideden onikiparmakbağırsağına geçiş yeri; pior) ileoçekal valfa (incebağırsaktan kalınbağırsağa geçiş yeri) kadar olan geniş yayılımıyla incebağırsak tüm sindirim kanalının yüzde 75 ini oluşturur. Buna karşın bu bölgede kötü huylu tümörlerin görülme oranı oldukça düşüktür (yüzde 0,05-0,5). Bu düşük oranın, besinlerle alınan karsinojenlerin (kanser oluşumuna neden olabilen maddeler) incebağırsakta çözülmesine ve incebağırsak yüzeyiyle büyük olasılıkla doğrudan ilişkilerinin az olmasına bağlı olduğu sanılır.

İncebağırsakta kötü huylu tümörlere az rastlanmasının nedenleri:

- incebağırsak salgısı asit değil alkali özellikte olduğundan, karsinojenlerin oluşma olasılığı azalmaktadır;

- incebağırsakta ortamın sıvı, geçişin de hızlı olması bağırsak mukozasıyla kanser yapıcı maddelerin ilişkide olduğu süreyi kısaltır;

- bağırsakta doğal olarak bulunan bakterilerin incebağırsakta az olması, besinlerle alınan bazı maddelerin bakteriler aracılığıyla kanserojen olduğu kabul edilen başka maddelere dönüşmesini engeller.

İncebağırsakta görülen tümörlerin büyük çoğunluğu iyi huyludur (yüzde 35). Bunları karsinomlar (yüzde 25), lenfomalar (yüzde 22), karsinoitler (yüzde 11) ve sarkomlar (yüzde 7) izler. İyi huylu urlar öncelikle onikiparmakbağırsağında ve jejunumda (incebağırsağın ikinci bölümü, yani onikiparmakbağırsağı ile ileum arasında kalan bölüm) görülür. Kötü huylu tümörlere en çok ileumda (yüzde 48) rastlanır, bunu jejunum (yüzde 27) ve onikiparmakbağırsağı (yüzde 25) izler.

İyi ve kötü huylu tümörler genellikle 40-50 yaş arasında görülür ve erkeklerde kadınlara oranla daha yaygındır.

BELİRTİLERİ

Hastalık sinsi gidişlidir ve başlangıç evresinde belirgin bir klinik tablo görülmez. Halsizlik, iştahsızlık, belirsiz karın ağrıları olur. Bazı olgularda rahatsızlıklar kütlenin yerleşimi hakkında fikir verebilir. Onikiparmakbağırsağının ilk bölümündeki kanser, genellikle onikiparmakbağırsağı ülserine çok benzeyen belirtiler verir (karın üst kısmından sırta doğru yayılan ağrı, kanlı dışkı ve kusma, kansızlık gibi). Kütlenin büyümesiyle birlikte bulantı, kusma, ve karın gerginliği gibi tıkanma belirtileri de gelişir.

Onikiparmakbağırsağında, safra kanalının (safra bu kanal yoluyla bağırsağa dökülür; koledok) döküldüğü yerde gelişen kanserler genellikle kaşıntı, beyazımsı dışkı ve kanda safra boyalarının artması gibi belirtiler veren tıkanma sanlığı yapar.

Klinikte kanama belirtilerinin ve melenanın (makattan siyah kan gelmesi) görülmesi incebağırsağın jejunum ve ileum bölümlerindeki kanserlerin erken belirtilerindendir. Bunlara daha sonra bağırsak tıkanması bulgulan da eklenir, ama bağırsak delinmesi çok seyrek görülür.

Tek tedavi yöntemi cerrahidir. Tanı genellikle ancak kanserin ilerlemiş evrelerinde konduğundan, kötü huylu tümörlerde hastalığın gidişi oldukça umut kırıcıdır.

İYİ HUYLU TÜMÖRLER

Bağırsaklarda tümörler, özellikle de iyi huylu polipler sık görülür. Erişkin nüfusun yaklaşık yüzde 2 ile yüzde 5 inde polip görülebilir. Bunlar genellikle kalıtsal olarak geçer ve bir ailenin çeşitli bireylerinde ortaya çıkarlar. Yerleşik ve tek oldukları gibi, yaygın türleri de bilinir. Yaygın türde, değişik boyutta ve çok sayıda olan polipler, bağırsak mukozasını örtecek kadar geniş yayılım gösterebilirler.

Poliplerde hastalık belirtileri neredeyse yok denecek kadar azdır. Bazen yalnızca genel bağırsak örselenmesi bulguları ortaya çıkar (karın ağrıları, ishal vb.)

Genellikle tek belirtisi, makattan dışkıyla birlikte ya da dışkılamadan sonra gelen, bazen oldukça bol miktarda görülen, çoğunlukla basur kanaması sanılarak yanlış değerlendirilen parlak, kırmızı renkli kanamadır.

Bazı polipler dışkıdan bağımsız olarak, yumurta akına benzeyen. uzayan bir sıvı görüntüsünde makattan dışarı akan, sümüksü bir madde salgılarlar.

Polipler çok büyük olduklarında, tıkanmaya bile neden olabilirler.

Bağırsak poliplerinde kesin tanı kolonoskopi (kalınbağırsağın içerden incelenmesi) ile konur.

Tam konduktan sonra, poliplerin zaman geçirmeden alınması önerilir
__________________

NuraN 20-01-2007 20:17

invaginasyon intusepsiyon

İntussusepsiyon, barsağın, genellikle ince barsağın bir kısmının, barsağın başka bir kısmının içine girdiği bir durumdur. 3 aylık il~ 6 yaşındaki çocuklardaki barsak tıkanmasının en yaygın nedeni budur.

Belirtiler

- Ani, şiddetli karın ağrısı;

- Kuvvetsizlik ve uyuşukluk;

- Sık sık safra çıkararak kusma;

- Kuşüzümü jelatinine benzer kanlı dışkı;

- Yüzeysel nefes alma;

- Şok.

Nedeni bilinmemektedir, ama bazı vakalarda, intussussepsiyon ile bazı virüs enfeksiyonları arasında bir bağlantı vardır.

Tipik olarak, intussusepsiyon daha önce iyi olan bir çocukta aniden patlak verir. Çocuk birden bire sık aralıklarla ortaya çıkan şiddetli bir karın ağrısı duyar. Başlangıçta çocuk ağrılar arasında normal olarak oynamaya devam edebilir, ama bir süre sonra kuvvetsizleşir ve uyuşuklaşır.

Teşhis

Çocuğunuzda bu belirtiler varsa, doktoru aramakta gecikmeyin. Belirtiler ve fiziksel bulgular, teşhiste bulunmak için yeterli olabilir. Ancak genellikle karın röntgeni ya da baryum röntgeni gibi başka testlere de gerek duyulabilir.

Tedavi edilmeden bırakılırsa, çok tehlikeli olabilir. Ancak, tedavi ilk belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 24 saat içinde başlarsa çocukların çoğu iyileşmektedir.

Tedavi

Teşhis için kullanılan baryumlu lavman, birbirinin içine girmiş barsağı normal yerine itmek için yeterli olabilir. Ancak bu tedavi"den sonra tekrarlama oranı yüzde 10 kadar yüksektir. Birçok durumda, ameliyat gereklidir; ameliyattan sonra genellikle tekrarlama olmaz.
__________________

NuraN 20-01-2007 20:17

irritabl kolon spastik kolon kolit irritabl barsak sendromu

İrritabl barsak sendromu (İBS), fonksiyonel gastrointestinal (Gİ) bozukluklar olarak bilinen bir grup çeşitli klinik durumdan biridir. Geleneksel olarak “fonksiyonel” bozukluklar şeklinde sınıflandırılırlar, çünkü ortaya çıkışları altta yatan herhangi bir yapısal ya da biyokimyasal anomali ile açıklanamamaktadır. “Klasik” İBS: konstipasyon ya da diyarenin eşlik edebildiği, karın ağrısı veya rahatsızlığını da içeren bir dizi semptomla karakterize kronik bir durumdur. Semptomların tipi ve şiddeti, hastalar arasında geniş ölçüde değişebilir ve bir hastada, zaman içinde de değişebilir

İBS’nin epidemiyolojisi

İBS, tüm dünyada yaygın olan, tüm ırk ve yaşları ve her iki cinsi de etkileyen bir sorundur. Bu bozukluğa ait epidemiyolojik veriler sınırlıdır ve nedeni de çoğunlukla İBS’nin standart bir tanımının bulunmamasıdır.

İnsidans ve prevalans

İBS’nin kesin insidansı belirsizdir, fakat yılda yaklaşık %1 olduğu tahmin edilmiştir. Batı dünyasında, İBS’nin, herhangi bir belirli zamanda, popülasyonun %20’sini etkilediği görülmektedir.

Kültür, yaşam şekli ve ekonomik etkiler de, İBS’nin bildirilen prevalans oranlarındaki değişkenliğe katkıda bulunabilir. Bu faktörlerin rölatif önemini doğrulamak için, daha ileri çalışmalar gereklidir.

Yaş ve cinsiyetin etkisi

Batı’da, kadınların doktora, erkeklerden daha sık olarak İBS semptomlarıyla başvurma eğiliminin olduğu bilinmektedir. 2.4/1 gibi bir kadın/erkek oranı bildirilmiştir. Kadınlarda, İBS’nin daha yüksek görülen prevalansı tüm yaş gruplarında görülür ve kadınların herhangi bir semptom karşısında, erkeklerden daha yüksek oranda doktora başvurdukları gerçeğini yansıtabilir.

İBS’nin pik prevalansı, 45 ve 65 yaşları arasında görülmektedir ve daha sonra azalmakla birlikte, yaşlılarda yine de yaygın bir sorundur. İBS, çocuklarda ve adolesanlarda, özellikle nükseden karın ağrısı hikayesi olan kızlarda yaygın olarak bildirilmektedir. Toplum tabanlı çalışmalar adolesanların %17’sinde İBS semptomlarının bulunduğunu göstermiştir.

Sosyoekonomik durumun etkisi

Diğer birçok hastalığın aksine, daha yüksek sosyoekonomik sınıfın ve uygar yaşam şartlarının, gerçekte İBS gelişme riskini artırabildiği görülmektedir.

İBS’nin sosyal ve ekonomik etkisi

İBS, yaygın bir fonksiyonel Gİ bozukluktur ve yaşamı tehdit etmemekle birlikte, hastanın yaşam kalitesini (QoL) önemli şekilde bozabilir. İBS, aynı zamanda hasta, sağlık sistemi ve genel toplum için önemli bir ekonomik yüktür.

Fonksiyonel Gİ bozukluklar, en sık olarak gastroenterologların ve pratisyenlerin gördüğü Gİ rahatsızlıklardır. ABD’de gastroenterologlarda yapılan posta yoluyla takipte, doktorlar, hastalarının %41’ine fonksiyonel Gİ bozukluk tanısı konduğunu ve %28’inin İBS olduğunu bildirmişlerdir. İBS’nin, ABD’de her yıl 2.4 ve 3.5 milyon arasında doktor vizitinde ve 2.2 milyon reçetede yer aldığı tahmin edilmektedir.

Yukarıdaki rakamlardan da görüldüğü gibi, İBS’li bireyler, aynı topluluktaki yaş ve cinsiyet açısından uygun kontrol kişilerine göre, önemli şekilde daha fazla medikal masraf ile karşı karşıya kalmaktadır.

İBS hastalarının sadece az bir bölümü, durumları nedeniyle tıbbi yardıma başvurmaktadır; bu durum, hastalığa bağlı doğrudan bakım masraflarının bugün nispeten düşük olduğunu gösterir. Ancak, hastalığın toplam masrafı hesaplanırken, işe gitmemeye bağlı olan dolaylı toplumsal masraflar da düşünülmelidir ve bunlar, önemsiz değildir. İBS hastalarının, diğer çalışanlara göre 3-4 kat daha fazla hastalık izni aldıkları bildirilmiştir. Yakın zamandaki bir takibin bulguları, İBS’li 3 kişiden hemen hemen 1’inin, önceki 4 hafta içerisinde semptomları nedeniyle en az 1 gün izin aldığını göstermiştir. Benzer bir oran da, İBS semptomları nedeniyle işine ve diğer aktivitelerine ara verenler için bildirilmiştir.

NuraN 20-01-2007 20:17

İBS’nin fizyopatolojisi

İBS’nin altta yatan nedeni çok iyi anlaşılmamıştır, çünkü hastalığın yapısal ya da biyokimyasal göstergeleri yoktur. Sonuç olarak da, tedaviler geleneksel olarak, ayrı ayrı semptomların iyileştirilmesine odaklanmıştır. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, barsak fonksiyonunun doğrudan incelenmesini sağlamıştır.

İBS ve diğer fonksiyonel Gİ bozuklukların semptomlarını açıklamak için birçok mekanizma öne sürülmüştür. Bunlar arasında, Gİ olayların anormal algılanması, değişmiş barsak motilitesi, azalmış Gİ uyum ve infeksiyona bağlı inflamasyon bulunmaktadır.

Anormal viseral duyarlılık/algılama

İBS’lilerin üçte ikisinde, viseral algılama/nosisepsiyonda artış ya da viseral aşırı duyarlılık olduğu görülmektedir. Yani normal bireylerde fark edilmeden geçecek olan Gİ kanal göğüs, batın ve rektumdaki duyulardan, bu hastaların haberdar oldukları görülmektedir.

Viseral aşırı duyarlığı olan hastaların, sindirim esnasında barsaktan kaynaklanan normal fizyolojik uyaranlara, anormal şekilde duyarlı oldukları düşünülmektedir. Bu uyarıları süzmesi gereken beyindeki mekanizmanın, İBS hastalarında iyi çalışmadığı görülmektedir. Sonuç olarak, normal kolon kasılmalarında, ağrı ve şişkinlik hissedebilirler. Hastada, anormal olaylara karşı duyarlılık eşiği de azalmış olabilir.

Özellikle başta serotonin (5-hidroksitriptamin, [5-HT]) olmak üzere, enterik nörotransmitterlerin de, viseral aşırı duyarlılık gelişiminde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir

Artmış viseral duyarlılık, İBS’nin açıkça önemli bir özelliğidir. Ancak, İBS hastaları ve normal kişiler arasında, duyu eşiklerinde önemli bir örtüşme vardır ve bu da hastalığın tek komponenti olamayacağını göstermektedir.

Değişmiş barsak motilitesi

Besinlerin, Gİ kanal boyunca normal hareketi, barsak duvarının peristaltik hareketlerinin koordinasyonu ile sağlanır. Gİ kanal boyunca, anormal motilite ve peristaltizmin, İBS gelişiminde merkezi bir rol oynadığı ileri sürülmüştür. Hem hipermotilite (diyare ile sonuçlanır), hem de hipomotilitenin (konstipasyonla sonuçlanır) yer aldığı bildirilmiştir. Kolon motilitesindeki bozukluğun, İBS’nin başlıca nedeni olduğu varsayılmaktadır. Bunun nedeni, ağrının sıklıkla, kolon motilitesi ile ilişkili alanlarda hissedilmesidir.

Katılımcı faktörler (“tetikleyiciler”)

İBS’li hastalarda, anormal fonksiyon potansiyeli daima mevcuttur. Ancak, semptomların gelişmesi için, sıklıkla bir “tetikleyici” gerekmektedir. İBS hastalarının barsağı, çok çeşitli faktörlere karşı daha duyarlı ve daha reaktiftir (Tablo 1) ve bu uyarılara verilen abartılı reaksiyon, ağrı ve diğer semptomları tetikler.

Tablo 1. İBS semptomlarını tetiklediği bilinen faktörler



Gıdalar ve diğer besin maddeleri

İnflamasyon ve infeksiyon

Maddeler ve ilaçlar

Hormonlar (menstrüel siklus)

Psikolojik sorunlar / stres

Mevsimsel değişiklikler



Beslenmeye ait faktörler

Birçok İBS hastası, semptomlarının yemek yedikten sonra tetiklendiğini ya da alevlendiğini bildirmektedir. Normalde yemek yeme, kolon kasılmalarına yol açar ve öğünden 30-60 dakika sonra defekasyon ihtiyacı ortaya çıkar. İBS hastalarında, defekasyon zorlaması daha çabuk ortaya çıkabilir ve abdominal kramp ve diyare eşlik edebilir. Ancak bazı besinler, barsak spazmlarını tetikleyerek, gecikmiş defekasyon ve konstipasyona neden olabilir. Bir öğünün etkisi, sıklıkla toplam kalori değeri ile ve özellikle de yağdan türetilen kalori sayısıyla ilişkilidir. Bunun nedeni, bitkisel ya da hayvansal kaynaklı olsun, yağın, kolon kasılmalarının güçlü bir uyaranı olması olabilir.

Bazı İBS hastalarında, spesifik besinlerin tüketimi, semptomları tetikleyebilir. Bu durum, özellikle D-İBS, şişkinlik ve ağrı olan hastalarda yaygındır. Süt ürünleri, çikolata, kafein, alkol, mercimek ve fasulye gibi baklagiller (gaz yapıcı olarak bilinirler) bazı hastalarda sorun yaratabilen spesifik besin örnekleridir. Besin alerjisi ya da duyarlığı, bazen yanlışlıkla İBS şeklinde tanımlanır, çünkü her iki durum da, karın ağrısı ve diyareye yol açabilir. Ancak besin alerjisi, Gİ kanal dışındaki semptomların varlığı ile tanımlanabilir.

Maddeler ve ilaçlar

Belirli reçeteli ve reçetesiz ilaçlar, İBS semptomlarını tetikleyebilir veya alevlendirebilir. Laksatifler, normal barsak fonksiyonunu bozabilirler ve dönüşümlü diyare ve konstipasyon nöbetlerine yol açabilirler; narkotikler ise (örneğin; kodein, folkodin ve dihidrokodein), konstipasyon, şişkinlik ve abdominal kramplara neden olabilir. Kalsiyum kanal blokerleri ve antidepresanlar da, diyare ve konstipasyon gibi Gİ semptomlara neden olabilir.

Hormonal faktörler

Barsak semptomlarının, Gİ fonksiyon bozukluğunun varlığına bakılmaksızın, menstrüel siklus ile değiştiği bilinmektedir. Ancak bu etki, normalde asemptomatik olanlardan ziyade, İBS’li kadınlarda daha sık görülmektedir. Semptomlar, progesterona yanıt olarak ortaya çıktığı saptanan kolon kas tonusundaki bir azalma ile ilişkili olabilir. Bu da cinsiyet hormonlarının, İBS’de etiyolojik bir role sahip olma olasılıklarını artırmaktadır.

Psikolojik faktörler

Psikolojik veya emosyonel stres, normal sağlıklı bireylerde bile Gİ fonksiyonu bozup ağrı ve diyare gibi semptomlara yol açabilir. “Düğümlenmiş mide” veya “midede kelebekler” gibi, yaygın olarak kullanılan ifadeler, stresli durumlarda karşılaşılabilen duyu türlerini tanımlamaktadır. Stres, farklı kişileri farklı yollardan etkiler ve bir bireyde, Gİ kanalın strese verdiği yanıt, zihnin durumuna göre günden güne değişebilir

Stres, İBS semptomlarını tetikleyebilir ve alevlendirebilir. İBS’li hastalarda, stres sırasında, sık ve ciddi Gİ semptomların ortaya çıkması, normal kişilerdekinden daha olasıdır. Strese karşı artan bu duyarlılıktan sorumlu mekanizmalar tam olarak anlaşılmamıştır, fakat barsağın nöronal kontrolü ile ilgili olduğuna inanılmaktadır. Nöronal ileti, çift yönlüdür; yani barsak beyni etkiler ve beyin de barsağı etkiler (“beyin-barsak ekseni”de denir).

Belirli psikolojik bozukluklar, Gİ semptomlara yatkınlığın gelişimiyle sonuçlanabilir ve kişinin bu semptomlarla mücadele etmesini etkileyebilir (Tablo 2). İBS’nin önemli bir özelliği olan viseral aşırı duyarlığın, bazı psikolojik bozukluklarda da görülmesi ilginçtir.

Tablo 2. Gİ fonksiyonu etkileyebilen psikolojik bozukluklar


Anksiyete, panik, depresyon

Somatoform bozukluklar (açıklanamayan vücut semptomları)

Fiziksel, cinsel veya emosyonel suistimal

Alkol ya da madde suistimali

Yeme bozuklukları

NuraN 20-01-2007 20:18

Hepsinde olmasa da, bazı çalışmalarda, psikiyatrik hastalık ve anormal hastalık davranışının, İBS olmayan kişi ve hastalara göre, İBS hastalarında daha sık ortaya çıktığı görülmüştür. İBS semptomları nedeniyle doktora başvuran hastalarda, psikolojik sorunların sıklığı özellikle yüksektir; doktora başvurmayan İBS hastalarının ise, psikolojik olarak normal kontrollere benzer oldukları görülmektedir. İBS hastalarındaki depresyon ve anksiyetenin, en azından kısmen, bu kronik hastalığın yaşam kaliteleri üzerindeki olumsuz etkisine bağlı olması mümkündür.

Böylelikle, semptomların psikolojik sorunlar veya stresle kötüleşebilmesine rağmen, İBS, bugün primer olarak viseral aşırı duyarlılık ve anormal barsak motilitesi bozukluğu şeklinde değerlendirilmektedir.


İBS’NİN KLİNİK GÖRÜNÜMÜ

İBS, “abdominal rahatsızlık veya ağrının, defekasyon veya barsak fonksiyonundaki bir değişiklikle ve bozulmuş defekasyon özellikleri ile ilişkili olduğu”, bir sendrom olarak tanımlanır. Klinik bir bozukluktur ve semptomlar, hastalar arasında ve zaman içinde, aynı hastada farklı olabilir.

Karın ağrısı veya rahatsızlığı

Karın ağrısı, İBS’nin tanımlayıcı bir özelliğidir ve hastada önemli sıkıntılara neden olabilir. Ağrı, sıklıkla spazmodik veya “kolik” şeklinde tanımlanır ve batında, herhangi bir yerde hissedilebilirken, sıklıkla sol alt tarafta duyulur. Hastalar, sıklıkla konstipe olduklarında ağrının kötüleştiğini ve defekasyon veya gaz çıkışından sonra iyileşebildiğini bildirirler. İBS’li bazı kadınlarda, karın ağrısı ve barsak fonksiyonunda, mensturasyon öncesinde ve esnasında semptomlarda kötüleşmeyle birlikte, dönemsel bir düzen bildirilmiştir.

Kolik tarzı karın ağrısına ek olarak, İBS’li hastalarda, rektumun iç tarafında, aşağı doğru keskin bir ağrı hissi de bildirilmiştir.

Abdominal şişkinlik

İBS’li hastalar, rahatsızlık, gaz ve guruldama ile ilişkili olabilen, karında dolgunluk ve şişkinlik hissi bildirmektedir.

Değişmiş barsak fonksiyonu

“Normal” barsak fonksiyonu, kişiden kişiye geniş ölçüde değişmektedir ve dolayısıyla, bildirilen herhangi bir değişiklik, mutlak bir değerden ziyade, bireyin olağan düzeniyle ilişkili olarak düşünülmelidir.

İBS ile ilişkili barsak fonksiyonu değişiklikleri, aşağıdakileri kapsayabilir:


Barsak hareketi sıklığında değişiklik (artabilir veya azalabilir)

Acil defekasyon ihtiyacı

Dışkı kıvamında değişiklikler (dışkı, sulu ve gevşek veya katı ve yumru olabilir)

Barsakların açılmasında rahatsızlık veya güçlük Tamamlanmamış barsak hareketi hissi

Dışkı geçişinde zorluk (tenesmus)

Mukus pasajı

Fekal inkontinans


Üst Gİ kanal semptomları

İBS’li hastalar, bulantı, disfaji ve globus hissi, gastro özofageal reflü ve mide yanması ve non-kardiyak göğüs ağrısı gibi üst Gİ semptomların ortaya çıkışında bir artış bildirmektedir. Alt özofagus sfinkter basıncının, kontrollere kıyasla İBS’li hastalarda subnormal olduğu bulunmuştur. İBS’li hastalarda gözlenen gastroözofageal reflü ve özofageal semptomların başlıca nedeni budur.

Gİ kanala ait olmayan semptomlar

İBS hastalarında, yorgunluk, ağızda hoş olmayan tat hissi, ürolojik disfonksiyon (noktüri, sık ve zor idrar yapma ve tam olmayan mesane boşalması) ve jinekoloik semptomlar (örneğin; disparoni gibi) Gİ kanal dışı semptomlar da görülebilir.

Anksiyete, fobi, somatizasyon ve paranoya gibi psikolojik semptomlar, kliniklere başvuran İBS hastalarında sıklıkla gözlenir. Yayınlanmış birkaç klinik çalışmanın incelenmesinde, İBS ya da diğer fonksiyonel barsak bozukluğu olan hastaların, yaklaşık %50’sinin, psikiyatrik tanılardan DSM III kriterlerine uyduğu gösterilmiştir. Organik Gİ hastalığı olanlarda ise, bu oran %20 civarındadır.

Psikolojik rahatsızlık semptomlarının, İBS ile ilişkili olmadığı, fakat bunların, hastanın doktora başvurma kararını etkileyeceği ileri sürülmüştür. İBS hastalarındaki depresyon veya anksiyetenin, nedensel bir faktörden ziyade, hastalığın bir sonucu olması da mümkündür.

NuraN 20-01-2007 20:19

İBS TANISI

Gİ fonksiyon bozukluklarının semptomları, kronik ya da tekrarlayıcı olabilir ve tipi ve şiddeti, hastalar arasında değişebilir. Ayrıca hastalarda birden fazla bozukluk bulunabilir ve farklı bozuklukların semptom profilleri arasında, önemli örtüşmeler vardır. Gİ fonksiyon bozuklukları, biyokimyasal ya da yapısal anomalilerle açıklanamaz ve dolayısıyla, radyolojik, endoskopik veya laboratuar çalışmalarına dayanarak tanı konamaz. Tanı, önemli semptomların varlığına dayanarak konmalıdır ve bozukluklar arasında, semptomlardaki örtüşmeler nedeniyle, yanlış tanı ve uygunsuz tedaviden kaçınmak için çok dikkat edilmesi gerekmektedir.

Pozitif İBS tanısı, hastanın tıbbi anamnezinden elde edilebilen semptomlara ve ilgili bulgulara dayanarak konabilir. Bu dönemde, baskın olan semptom alt grubu tanımlanabilir (örneğin; konstipasyonun baskın olduğu K-İBS veya D-İBS), ancak bir hastadaki semptomların dalgalanması, bu adımın değerini sınırlamaktadır. Ancak, belirli semptomların varlığı, doktorun yapılması gereken tarama testlerine karar vermesine yardım eder. Olası organik, metabolik, infeksiyöz veya yapısal hastalıkların hariç tutulması gerekir, fakat bunun için her hasta çok fazla miktarda incelenmeye tabi tutulmamalıdır. Hastanın yaşı ve medikal anamnezi, kullanılan tarama testlerinin seçimini etkileyecektir.


İBS'NİN GÜNCEL TEDAVİSİ

Farmakolojik olmayan müdahaleler

Herhangi bir İBS tedavi programında, hasta eğitimi, ilk adım olmalıdır. İBS, genel toplum tarafından iyi anlaşılmamış bir bozukluktur ve çeşitli yanlış algılamalarla ilişkilidir. Örneğin sıklıkla psikosomatik bir hastalık olarak ele alınır ve bu da, hastaların hastalıklarıyla kendilerinin mücadele etmesine yol açabilir. Başka hastalar da, semptomlarının, kanser gibi ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalığın göstergesi olmasından korkabilir. Dolayısıyla, tüm hastalara, aşağıdakiler açısından bilgi ve güven verilmelidir.


İBS’nin nedenleri ve tetikleyicileri

Semptomatoloji

Hastalık süreci (İBS’nin tıbbi bir durum olmasına rağmen, yaşamı tehdit etmediği konusundaki güvence dahil olmak üzere)

İBS prevalansı

Mevcut tedaviler (gerçekçi faydalar ve olası yan etkiler dahil olmak üzere)


Yaşam tarzı değişiklikleri, güvenilir ve pahalı olmayan ilk tedavi yaklaşımı olarak ileri sürülebilir. Diyetlerinde uygun değişiklikler yapan birçok İBS hastasında, semptomların sıklığı ve şiddeti azalacaktır. Bilinen “tetikleyici besinlerden” kaçınmak, bariz bir ilk adımdır ve hastalara sorun yaratabilen diğer besinlerin tanımlanabilmesi için, bir “diyet günlüğü” tutmaları önerilebilir. İBS semptomlarının giderilmesinde, yardımı kanıtlanmış olan diyet değişiklikleri şunlardır:


Süt ürünlerinin alımının azaltılması veya elimine edilmesi

Kafein, alkol ve sorbitol içeren suni tatlandırıcılardan kaçınmak

Besinlerle yeterli lif almak (kepekli tahıllar, meyve ve sebzeler, iyi bir kaynaktır)

Fasulye ve mercimek gibi, iyi sindirilemeyen, fermente olan karbonhidratlı baklagillerden kaçınmak

Gün boyunca bir ya da iki büyük öğünden ziyade, sık ve az az yemek

Yağı az, karbonhidratı yüksek öğünler yemek

Sıvı alımının artırılması (özellikle destek lif alınıyor ise önemlidir)


Stres tedavisi ve gevşeme teknikleri de, İBS’li hastaların tedavisinde, yararlı seçenekler olarak ele alınmalıdır. Stres yönetimi programına katılan hastaların üçte ikisi, semptomlarının iyileştiğini ve daha az ve daha hafif nöbetler geçirdiklerini bildirmiştir. Yararlı etkiler, tedavi başlangıcından sonra, en az 12 ay devam etmiştir.

İBS semptomlarının, psikolojik sorunlarla tetiklenebildiği ya da alevlenebildiği bilinmektedir ve standart tedaviye yanıt vermeyen İBS hastalarında, psikoterapinin yardımcı olduğu bulunmuştur. Hipnoterapinin de, hastaların yaşam kalitesini iyileştirdiği ve işe gitmemeyi azalttığı gösterilmiştir. Hem psikoterapi hem de hipnoterapi nispeten pahalıdır ve zaman alıcıdır. Başlıca medikal tedavilere yanıt vermeyen hastalarda önerilmektedir.

Semptomatik ilaç tedavileri

İBS hastalarında, güncel farmakolojik seçenekler, baskın semptomların tedavisine yönelmektedir.

Tedavi genellikle ampiriktir ve hastanın birçok farklı ajanı alması gerekebilir. Örneğin, hastada abdominal ağrı ve gerginlik var ise antispazmodik bir ajan verilebilir. Diyareli hasta antidiyareik bir ajan alabilir. Konstipasyonlu bir hastaya, lif desteği ve/veya ozmotik bir laksatif verilebilir. Spesifik bir semptomu hedefleyen bu tedaviler, son-organ tedavileri olarak sınıflanır. Ayrıca psikolojik sorunları olan bir hasta, antidepresanlar veya anksiyolitikler gibi santral etkili ajanlarla da tedavi edilebilir.


YENİ TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

5-HT reseptör agonistleri ve antagonistleri

Serotonin (5-HT), hem beyin, hem de enterik sinir sisteminde önemli bir nörotransmitterdir. 5-HT içeren intrensek nöronların, Gİ motilite kontrolünde bir rol oynadıkları bulunmuştur ve viseral duyu fonksiyonunun düzenlenmesinde yer almaları da olasıdır. 5- HT aktivitesinin değiştirilmesinin, İBS dahil, Gİ fonksiyon bozukluklarının bazısında, yararlı olabileceği ileri sürülmüştür. 5-HT reseptörünün en az, altı majör alt tipi tanımlanmıştır. Ancak, Gİ kanalda en önemlilerinin 5-HT3 ve 5-HT4 reseptörlerinin oldukları görülmektedir.

5-HT4 reseptör aktivasyonunun, düz kas tonusu, mukoza elektrolit salgısı ve peristaltik refleks üzerinde belirgin bir etkisi vardır. Barsak lümeninin gerilmesine karşı reaksiyon veren enterik nöronların duyarlılığını da artırdığı görülmektedir. Dolayısıyla, 5-HT4 reseptörlerinin selektif uyarılması ile Gİ fonksiyonun normalize edilmesi mümkün olabilir.

NuraN 20-01-2007 20:20

ishal

İshal
İSHAL NEDİR ?

İshal, bebeklerde en sık görülen hastalıklardan biridir. Vücuttan aşırı su ve mineral kaybına neden olan ishalin ana belirtileri sulu dışkı ve kusmadır. Bu, sonuçta ciddi bir durum olan dehidrasyon'a (sıvı kaybına) neden olabilir. Bununla beraber dehidrasyon (sıvı kaybı) aşağıda tarif edilen basit yöntemlerle önlenebilir ve tedavi edilebilir.

İshalin bir diğer sonucu da ciddi vakalarda gelişme geriliğine yol açan besinlerin iyi sindirilememesi durumudur.

Bu durumu doğru besleme önleyecektir.

İSHAL NASIL TEDAVİ EDİLİR ?

1. Her zaman verdiğinizden daha çok su verin (içirin).

Bebeğinizin dışkısının sulu veya kanlı olması durumunda yapılacak en acil şey, çocuğunuza bol sıvı vermektir. Bu; ishali durdurmak için değil, kaybolan suyu yerine koymak içindir.

2. Bebeği beslemeye devam edin.

Eğer bebeğinizi emziriyorsanız, yapabileceğiniz en iyi şey, daha sık emzirmektir. Bebeğinizi emzirmiyorsanız, eczaneden (doktorunuzun tavsiyesi ile) alabileceğiniz ishal maması yedirin. Şiddetli ishallerde, kaybedilen sıvı ve minerallerin yerine konması amacıyla, tuz-şeker çözeltisi (ORS) içirin. Bu çözeltiyi, ANA ÇOCUK SAĞLIĞI MERKEZİNDEN ücretsiz alabileceğiniz poşetteki tozu, evinizde bir litre suda eriterek hazırlayabilirsiniz.

İshal olan bebeğinizi, az az ve sık sık besleyiniz. Bebeğinizin ishali bitince, yavaş yavaş eski gıdalarına başlayınız.

3. Bebeğinizi doktora götürün.

Eğer bebeğinizin durumu üç günde düzelmezse veya aşağıdaki belirtilerden biri görülürse; bebeğinizi yeniden doktoruna götürün.

* Sık olarak sulu dışkılama,

* Özellikle sulu dışkı ile beraber tekrarlayan kusma,

* Aşırı susama,

* Çökmüş gözler,

* Ateş,

* İştah kaybı,

* Dışkıda kan olması.

Birçok vakada doktor şeker-tuz çözeltisi olan ORS önerecektir. Bu çözelti, normal sudan daha iyi emildiğinden vücut sıvı ve mineral kaybını telafi etmede daha etkili olacaktır.

DOKTORA DANIŞMADAN BEBEĞİNİZE

İSHAL KESİCİ İLAÇ VERMEYİNİZ...

İSHAL OLAN BEBEĞİNİZİN ÇABUK İYİLEŞMESİ NASIL OLUR?

İshal olan birçok bebek normalde çabucak iyileşir. Bebeğin ihtiyacına uygun kaliteli besinler ve iyi bir bakım bebeğinizi sağlıklı tutacak ve uygun büyüme- gelişmeyi sağlayacaktır. İshal riskine karşı, kişisel ve ev hijyenine özen gösterilmesi, en önemli korunma faktörüdür. Bebeğin beslenmesinde kullanılan araç-gereç temiz tutulmalıdır. Bebeğin maması hazırlanmadan ve bebeği beslemeden önce eller iyice yıkanmalıdır. Bebeğin besinini hazırlarken, kaynatılıp soğutulmuş içme suyu kullanmalısınız.
__________________

NuraN 20-01-2007 20:20

igantizm dev hastalığı

Tanım

Akromegali gibi jigantizm de büyüme hormonunun aşırı salgılanmasından meydana gelir. Bu iki hastalık arasındaki fark yaştır. Jigantizm gelişme çağındaki kişilerde yani gençlerde ortaya çıkar. Nadiren görülen bu hastalık akromegaliye çok benzer. Ancak jigantizmde büyüme hızlanır ve erişkinlikte aşırı uzun boy ortaya çıkar.

Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri

Tıpkı akromegalideki gibi jigantizm ( devlik ) in de oluşma nedeni, büyüme hormonu salgılayan hücrelerde oluşan bir urdur.

Belirtiler Boy uzaması aşırıdır Ergenlik belirtileri ve beden kılları normaldir Baş ağrıları Görme bozuklukları Kafa ve yüzde bozukluğa rastlanmaz İç organlar büyümüştür Eller ve ayaklar uzamış ve irileşmiştir


Tanı/Teşhis

Teşhis belirtilere ve tamamlayıcı muayenelere dayanır. İlk fark edilen dış görünümdeki değişikliklerdir. Boy çok uzundur. Ailenin öteki üyelerinin boyu normalse, hastanınki daha çok dikkati çeker. Ergenlik belirtileri ve beden kılları yaşa uygundur. Sorulduğunda çocuğun boyunun yakın zamanda anormal biçimde uzadığı öğrenilir. Röntgende hipofiz bezinde büyüme olduğu görülür. Akromegalide olduğu gibi hormon seviyeleri ile ilgili testlerin yapılması teşhis açısından yararlıdır.

Tedavi

Tedavi akromegali ile aynıdır (ameliyat, ilaç tedavisi ). Tedaviye yeterince erken başlanırsa oldukça iyi sonuçlar alınabilir.
__________________

NuraN 20-01-2007 20:22

kala azar

L.donovani’nin rezervuarları insan, köpek ve kemiricilerdir. İnsanlara tatarcık ile bulaştırılır.

1. Leptomonas (Promastigot) : Tatarcıktaki kamçılı form (Şekil-48,49)

2. Leishmania (Amastigot) : İnsandaki kamçısız form





Patogenez

Kala-Azar bir RES hastalığıdır. Kemik iliği, dalak ve karaciğer en çok etkilenen organlardır. Bu nedenle anemi, lökopeni ve trombositopeni, sonuçta da sekonder infeksiyonlar ve multipl hemorajiler gelişir. Aşırı RES uyarımı, poliklonal B lenfosit yanıtı ile sonuçlanır. Üretilen çok miktarda kalitesiz, koruyuculuğu olmayan IgG yapısındaki antikorlar nedeniyle hipergammaglobülinemi, karaciğer disfonksiyonuna bağlı hipoalbüminemi gelişir. Tüm RES organlarında makrofaj proliferasyonuna ve dalakta KK sekestrasyonuna bağlı hipertrofi görülür. Bunlardan en çok etkileneni dalak olup, hastalığın karakteristiği olarak dev boyutlara ulaşır. Kronik Miyeloid Lösemi ile birlikte dalağı en çok büyüten hastalıktır.





Klinik Tablo

L İlk belirti, tatarcığın sokma yerindeki krut bırakan nodüldür. Çoğu olguda başka belirti yoktur. Bazı olgularda üşüme, titreme ile ateş yükselmesi ve terleme periyodları ile malarya benzeri bir başlangıç periyodu gelişebilir. İmmün defektiflerde ise manifest infeksiyon gelişir. Karaciğer ve lenf bezlerinde büyüme görülür. Dalak çok büyük, yumuşak ve ağrısızdır. Doğru tanı konmayan ve tedavi altına alınamayan olgularda; persistant ve günde iki kez yükselen intermittant ateş, anemi, asteni, gece terlemesi ile süregen bir kilo kaybı ve kaşeksi gelişir. Hastaların cildinde, persistant irritasyon ve cilt tutulumu sonucunda pigmentasyon artışı görülür (post-Kala-Azar dermal Leishmaniosis). Birkaç hafta, ay veya yılda hasta kaybedilir. En sık ölüm nedenleri; noma, kanama diyatezi (epistaxis), bronşit, pnömoni, sepsis, menenjit gibi sekonder infeksiyonlardır.





Laboratuvar Bulguları

G Anemi, pansitopeni, nötropenik lökopeni, sedimantasyon >100 mm/saat (g globulin artışı nedenli), proteinüri, hematüri sık bulgulardır. Serum IgG düzeyleri poliklonal olarak çok artmış, hipergammaglobulinemi gelişmiş ve albümin azalmıştır. Bu aşırı globulin artışı; hasta serumuna bir damla Formalin damlatılınca serumun katılaşması ile gösterilir (Formol-Jel Testi).

Hastanın lökosit tabakasından (Buffy-coat), burun kazıntısından, varsa cilt lezyonlarının aspirasyonundan veya en iyisi dalak aspirasyon biyopsisi (>%95), kemik iliği aspirasyonu (% 60-80) ve lenf bezi biyopsisi materyallerinden Giemsa yöntemiyle yapılan boyamalarla etkenin Leishmania formları lökositler, epiteloid hücreler ve makrofajlar içinde tipik Leisman-Donovan Cisimcikleri halinde (Donovan Cisimciği değil, Bknz.Calymmatobacter granulomatis) görüler. Biyopsi materyallerinin NNN besiyerine (tavşan kanlı agar, Nicolle-Mc Neal-Novyi) ekim yapılır, 10-20 gün içinde üreme gerçekleşir. Karaciğer transaminazları ve alkalen fosfataz yüksektir. Cilt testleri negatif sonuçlanır.

NuraN 20-01-2007 20:22

Tedavide kullanılan ilaçlar: Modern bir tedavisi bulunamamıştır.

1. Beş Değerli Antimon Bileşikleri (SbV):

Ä Glucantime Ä Pentostam Ä Neostibosan

[SbV türevleri ile tedavi çok güvenilir değildir, % 2-8 nüks görülür]

2. Pentamidin (SbV etkisiz ise)

3. Amfoterisin-B

4. Allopurinol (SbV ile kombine edilir)

M Post-mortem inceleme materyali kemik iliğidir.

M Cilt lezyonları yayılma riskini arttırır.

M İyileştikten sonra immünite kalıcı özelliktedir.





] Afrika Uyku Hastalığı; Trypanosoma gambiensa ve T. rhodesiense tarafından oluşturulur, çeçe sineğinin ısırması ile geçer, kanda direkt mikroskopi ile hareketli halde görülür. İleri dönemlerinde meningoensefalit (Uyku Hastalığı) gelişebilir ve BOS'da saptanabilir. Pentamidin ile tedavi edilir.





] Chagas: Trypanosoma cruzi'nin kenelerle veya kene dışkısı ile kontamine haldeki ellerle gözleri kaşıma ile bulaşır. RES, miyokard ve M.S.S.'ye yerleşir. Önce gözlerde Chagoma'ya yol açar (Romana Belirtisi), sonra kalp ve M.S.S. belirtileri verir. En sık ölüm kalp yetmezliğindendir. Sinir sistemi (submukozal, Auerbach pleksusu) tutulumları sonucunda megakolon ve megaözofagus gelişmektedir. Chagoma, kan, K.İ. ve lenf bezinden etken izole edilebilir. Endemik bölgede Ksenodiagnoza gidilebilir (vektörde etken aranması). Etkin tedavisi yoktur. Nifurtimoks denenebilir


Türkiye`de Saat: 06:58 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580