Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Kadın Sağlığı (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=161)
-   -   Dahiliye (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=18440)

NuraN 20-01-2007 22:53

mantar zehirlenmesi

DİKKAT:Ağaçlıklar arasında, kırlarda, kendiliğinden yetişen mantarların zehirsizlerini zehirlilerinden ayırmak çok zordur. Bu sebeple, zehirsiz olduğundan emin olmadıkça kır mantarı toplayıp yememelidir!. En garantisi, seralarda özel olarak yetiştirilen ve marketlerde ambalaj içinde satılan, firma adı ve adresi belli olan mantarlardan alıp yemelidir.

ZEHİRLİ MANTARLAR:

Hemen hemen bütün mantar zehirlenmelerine "Amanita Muscarina" ve "Amanita Phalloides" adı verilen iki cins zehirli mantar sebep olmaktadır.

A.Muscarina'nın zehiri yüksek ısıda bile tesirini kaybetmediğinden; bu cins mantarlar pişirilerek yense dahi üç saat içinde zehirlenme belirtileri gösterirler.

Belirtileri:

*Göz yaşarması, bol tükürük salgısı, terleme, kusma ve karın ağrısı ilk belirtileridir.
*Bu belirtileri takiben karın adalelerinde kramplar, ishal, baş dönmesi, kas seyirmesi ve göz bebeklerinde küçülme görülür.

Aman Dikkat!

*Hasta doktora yetiştirilmediği zaman şok ve koma hali kaçınılmaz olur ve solunum yetmezliğinden ölümle neticelenir.

Belirtileri:

*Karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gibi genel zehirlenme belirtilerine ilaveten idrar çıkaramama görülür.
*A.Phalloides'in zehiri, en büyük tesirini karaciğer üzerinde gösterir. Tedavi edilmediği takdirde, karaciğer harabiyetine bağlı olarak sarılık ortaya çıkar. Bir hafta içinde hasta kaybedilir.

Ne Yapmalı?

*Mantar yendikten sonra, zehirlenme belirtileri görülür görülmez hasta kusturulmalıdır.
*Parmakla küçük dile dokununca kusma temin edilemiyor ise, tuzlu su veya ipeka şurubu verilerek kusma sağlanmalıdır.
*Kusma ile ishal, aslında vücudun kendi kendine aldığı bir savunma şeklidir. Her iki durumda da vücut zehiri dıarı atmak istemektedir. Eğer kusmadan sonra ishal görülmez ise; mushil verilerek hastanın barsakları boşaltılmalıdır.
*Hasta en kısa zamanda doktora yetiştirilmeli, mümkün ise, mantar örneği de beraberinde götürülmelidir.
*A.Muscarina cinsi mantar zehirlenmelerinde deri altına veya damar içine "atropin" verilmesi en tesirli tedavi şeklidir.
*A.Phalloides cinsi çiğ mantar zehirlenmelerinde ise damardan "dekstroz" verilir. Ayı zamanda karbonhidratça zengin bir diyet uygulanır. Bu tür zehirlenmelerde Atropin'in bir tesiri yoktur.
__________________

NuraN 20-01-2007 22:53

mastit meme iltihabı

Tıkanmış süt kanallarının yada mikroorganizmaların neden olduğu birhastalıktır. Belki de anneler için en rahatsız edici durumdur meme iltihabı. Ateş, halsizlik, yorgunluk, memede ağrı ve kızarıklık gibi belirtileri vardır.

Mastit bebeğini emziren-emzirmeyen her 20 anneden birinde görülür. Enfeksiyon, genellikle meme başında bulunan çatlaklardan süt kanallarına doğru yayılır. Emzirmeyen annelerde göğüslerin şişmesi de mastite yol açabilir. Diğer nedenler arasında, emzirme yoluyla göğüslerin yeterince boşaltılamaması hastalıklara karşı azalan direnç sayılabilir. Nitekim yeni doğum yapmış annelerin çoğu aşırı bir yorgunluk ve stres altındadırlar ve yeterince beslenememektedirler.

Meme başlarının hassaslığı nedeniyle ilk doğum yapan annelerde mastit biraz daha sık görülür, ne var ki bu ikinci, üçüncü doğumlardan sonra görülmeyeceği anlamına gelmez.

Mastitin en sık görüldüğü dönem, doğumdan sonra 10-28. günler arasıdır.
Nasıl anlaşılır?

Genellikle soğuk algınlığı geçiriyor gibi hissedersiniz. Belirtiler arasında, bir yada iki göğüste kızarıklık, sertlik, sıcaklık, ağrı, ve enfeksiyon olan süt kanallarında şişlik sayılabilir. Ateş ve halsizlik, durumun daha ciddi olduğunu düşündürür.
Mastit, birden fazla sayıda olabilen bir durumdur, ama aynı anda iki göğüste birden gelişmez.

Ne yapılmalı...
Hemen doktorunuzla görüşün. Muhtemelen antibiyotik tedavisine başlanacaktır. Bu durumda emziriyorsanız, kullandığınız ilaçların bebeğe zarar vermeyeceğini özellikle açıklığa kavuşturun. Antibiyotik etkisi başlar başlamaz, belirgin bir rahatlama hissedeceksiniz.

Bebeğime süt verebilirmiyim?
Evet. Mastit sırasında emzirmek, çok acı verir. Ancak, gerek biran önce iyileşmek, gerekse süt kanallarınızın boşalarak yeni tıkanıklıklar olmaması ve sütünüzün kesilmemesi için emzirmeniz gerekir. Emzirmeden bir kaç dakika önce sıcak kompres, acı duymanızı bir ölçüde azaltır.

Eğer bebeğiniz emerek iltihaplı göğsünüzü tam boşaltamıyorsa, yada aşırı acı hissi nedeniyle emziremiyorsanız, göğsünüzü bir süt pompasıyla boşaltmanız gerekir. Sağdığınız sütü biberonla bebeğinize verebilirsiniz. Şunu hiç unutmayın, göğsünüzü boşaltmak için en iyi pompa, bizzat bebeğinizdir!

Emme sonucu bebeğim hastalanabilir mi?
Hayır! Zaten sizi hasta eden mikroplar, muhtemelen bebeğinizin ağzı yoluyla bulaşmıştır, ve kendi mikroplarının ona geri verilmesinin bir zararı yoktur.

Mastit kendiliğinden geçebilir mi?
Mastit kendi haline bırakılırsa ilerler, ve daha ciddi sonuçlar -komplikasyonlar- oluşur. En sık görüleni meme absesidir, yoğun antibiyotik tedavisi, belki de cerrahi yolla absenin boşaltılması gerekir. Bu durumda bebeğiniz sizi ememez.

Çoğu zaman olduğu gibi, mastit de erken teşhis edilirse, kolayca tedavisi olan bir durumdur.
__________________

NuraN 20-01-2007 22:53

Mezoterapi, uzun zamandan beri estetik tıpta en sık talep konusu olan lipodistrofi veya sellülit konusunda en seçkin tedavi biçimini oluşturmaktadır. İlk kez 1952 'de Dr. Michel Pistor tarafından uygulanmıştır. 1987 'de Fransız Tıp Akademisi tarafından geleneksel tıbbın bir parçası olarak kabul edilmiştir.
Fransa' da ortalama 15.000 doktor, günde 60.000 den fazla hastayı mezoterapi yöntemi ile tedavi etmektedir. Uluslar arası Mezoterapi Derneğine üye olan Avrupa, Afrika ve Güney Amerika'da 14 ülkede yöntem başarı ile uygulanmaktadır.
Mezoterapinin kelime anlamı orta deri tedavisidir. Temeli, tedavi edilecek bölgeye 4-6 mm uzunluğunda çok ince iğneler kullanılarak çok küçük miktarlarda ilaçları lokal olarak enjekte etmeye dayanan tamamen tıbbi bir eylemdir. Endikasyona göre değişen çeşitli ilaç karışımları 5-10 dakika gibi bir süre içerisinde deri altına enjekte edilir.

Hangi Durumlarda Uygulanır ?

ESTETİK KULLANIMLARI;
Sellülit
Saç Dökülmesi
Ergenlik ve Hamilelikte Oluşan Çatlaklar
Yüz Gençleştirme
Yara İzleri, ( skatrisler )
DİĞER KULLANIM ALANLARI;
Romatoloji
Dolaşım Problemleri ( varis, varis ülserleri )
Migren
Spor Hekimliği
Mezoterapi seans aralıkları minimum 1 hafta olmalıdır.Bir seansta enjekte edilen ilaç dozu 10 cc yi aşmamalıdır.Mezoterapide ortaya çıkan yan etkiler genellikle seans aralığı ya da dozaja dikkat edilmedi ise görülmektedir.

Uygulanmaması Gereken Durumlar

Kalp Yetmezliği
Diyabet
Böbrek Rahatsızlıklarında
Antikuagülan Tedavi Altındaki Hastalarda
Sonuç
Mezoterapi, etkinliği bütün dünyada kanıtlanmış bir geleneksel tıp yöntemidir. Bir çok ülkede uygulanıyor olması, her gün binlerce doktorun hastalarına uygulaması, yararlı bir yöntem olduğunun en güçlü kanıtıdır. Hasta ile hekim arasında etkin bir dialoğun olması sonuçların biran önce ve en iyi şekilde elde edilmesi için gereklidir. Ancak mezoterapiden, her zaman çok kısa sürelerde sonuç alıp, mucize bir düzelme de beklenmemelidir

NuraN 20-01-2007 22:54

miçetoma madura ayağı

MİÇETOMA (Madura ayağı, maduromikozis)

Tanım ve klinik bulgular : Miçetoma (Madura ayağı, maduromikozis), etken mikroorganizmanın travmatik olarak inokulasyonu ile gelişen deri ve derialtını tutan bir infeksiyondur. Bazen infeksiyon kas, fasia ve kemiğe kadar ilerleyebilir.

Tümöral lezyonlar, abseler, direne olmuş sinüsler ve granüller (grain) içeren püy veya seroanjiöz bir akıntının varlığı tabloyu oluşturur.

Miçetomayı oluşturan ve papül şeklinde başlıyan, yavaş gelişen nodüller, abse veya fistüller oluşturacak şekilde ilerler. Pürülan veya seroanjiyöz bir akıntı vardır. Akıntı içinde etkene bağlı olarak değişik renkte olan granüller saptanır. Hastalıkta genellikle sistemik bulgular yoktur. Ancak akciğer ve santral sinir sistemi tutulumu olduğu zaman sistemik bulgu olabilir. Ağır olgular dışında genellikle ağrı yoktur. Ateş, olaya bakteriyel infeksiyon eklenince ortaya çıkabilir. Lezyonda skar dokusu ile kapanmış sinüsler ve yeni oluşmuş sinüslerin birarada olduğu görülür.

Etyoloji : Miçetomalar etyolojide rol oynayan mikroorganizmalar açısından 2 ye ayrılır. 1. grupta etken Actinomycetales ailesinden aerobik bakteriler olup (Actinomycetoma), 2. grupta etken mantarlardır (Eumycetoma) .

Madurella mycetomatis en sık etken olan mantardır. Bunun yanında toprakta bulunabilen pek çok mantar etken olabilir. Etken mikroorganizmalar küçük bir travma ile örneğin, tozla bulaşmış bir kıymık veya diken batması ile veya bir taşın yaptığı küçük bir kesikden deriye girebilir. Ülkeden ülkeye etken mikroorganizmalar değişiklik göstermektedir.

Epidemiyoloji : Miçetoma daha çok tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen bir hastalıktır. Hastalık daha çok genç erkeklerde ve alt ekstremilerde (özellikle ayak) görülmektedir. Ancak elde, sırtta, baş ve boyunda ve diğer vücut bölümlerinde de görülebilir. Kırsal kesimde görülme oranı daha yüksektir .

Tanı ve Ayırıcı Tanı : Tanıda direne olan püy'ün % 20 KOH veya % 0.9 NaCl incelemesinde granüller ve ince flemantöz yapıların varlığı actinomycetomayı düşündürür. Eumycetomada ise flemantöz yapılar kalındır.

Biyopside tanıya yardımcı olabilir. Kesin tanı için kültür yapılmalıdır. Kültür için sabouraud agar veya brain-heart infusion agar kullanılabilir. Dikkat edilmesi gereken bir nokta cycloheximide ve antibiyotik içermeyen vasatların da kullanılmasıdır. Kültür sonucu 7-28 günde alınabilir. Az sayıda ülkede de ELISA (Enzyme Linked Immunoassay), ID (Immunodiffusion) ve CIE (Counterımmunoelectrophoresis) ve western blot gibi yöntemlerle antikor aranmaktadır .
Ayırıcı tanıda tüberküloz, osteomyelit, çeşitli mantarların ve bakterilerin yaptığı benzer tablolar yanında kemik ve yumuşak dokunun tümörleri de akla gelmelidir.

Tedavi : Actinomycetoma: Tedaviye aylar hatta yıllarca devam ederek sonuç alınabilir. Co-trimoxasole, streptomycin, penicillin, tetracycline, isoniazid, dapsone ve rifampin kullanılabilen belli başlı antibiyotiklerdir. Kombine antibiyotik tedavisi ile daha iyi sonuç alınır.

Eumycetoma : Amphotericin B ile tedavide başarı çok iyi değildir. Ancak çok erken dönemde tedavi ile sonuç alınabilir. Miconazole'un ıntravenöz kullanım ile veya ketoconazole'ün günde 400-600 mg olarak 6-12 ay kullanımı ile başarılı sonuçlar bildirilmiştir . Etken Fusarium, Aspergillus nidulaus veya Aspergillus flavus ise itrakonazol. İyileşmeyen olgularda tıbbi tedaviye cerrahi tedavi de eklenir .

NuraN 20-01-2007 22:54

mide hastalarında ve ülser hastalarında diyet ve beslenme

Eskiden ülseri olan hastalara çok sıkı ve katı bir diyet önerilirdi; günümüzde diyetler daha az kısıtlayıcıdır. Önemli olan alkol, kakao, kızartmalar, gazlı içecekler, salça ve baharat gibi mide duvarını tahriş eden yiyecek ve içeceklerden uzak durmaktır.Sindirim süreci, vücuda alman besinleriıı parçalanmasını ve çeşitli bileşiklerin serbest hale geçmesini kapsar. Kimyasal açıdan proteinler, karbonhidratlar (şekerler), yağlar, vitaminler ve mineral tuzlardan oluşan besinleri yeriz; sindirim süreci bu bileşiklerin birbirinden ayrılmalarını ve bağırsaktan emilmeye hazır hale geçmelerini sağlar.

Bu hazırlık karmaşık kimyasal bileşilderin parçalanmasını, daha basit ve temel bileşiklere ayrılmasmı Sağlar.

SİNDİRİM SİSTEMİ

Sindirim sistemini şematik olarak iki ucu dışarıya açılan uzun bir boru olarak kabul edebiliriz; üst uçta ağız, alt uçta ise anüs yer alır.

Bu boru farklı işlevi olan bölümlere aynlmıştır; yukardan aşağıya doğru ağız, yutak, yemek borusu, mide, incebağırsaklar, kalmbağırsaklar ve anüs yer alır.

Alınan besinler bir süre ağız boşluğunda kalır, çiğnenerek daha küçük parçalara ayrıhr ve tükürükle ıslanır. Tüküıiik müsin ve pityalin içerir; müsin lokmamn yutulmasını ve yemek borusundan kayarak inmesini, pityalin ise nişasta sindiriminin başlamasmı Sağlar.

Besinler yutulduktan sonra yemek borusuna geçer. Yemek borusu 25-30 cm uzunluğunda bir borudur ve yutakla midenin bağlantısını sağlar. Peristaltik hareketler adım alan yukardan aşağıya doğru ritnıik kasılmalar besinlerin yutaktan mideye geçmesini sağlar. Yemek bonısunun mideye açıldığı yerde kardiya (mide ağzı) adım alan halka biçimli bir büzgen kas vardır. Besinlerin mideye geçişine izin verecek biçimde açılan kardiyanm kapanması midedekilerin yemek borusuna geri dönmesini engeller.

MİDE

Mide, besinlerin bağırsağa geçmeden önce bir süre kaldığı bir tür torbadır; kubbe, gövde ve kapı olarak bilinen üçbölümden oluşur. Kubbe, kardiyadan hemen sonra başlayan ve diyaframın altmda yer alan yüksek bölümdür; merkezdeki gövdenin altmda mide kapısı (pilor) yer alır. Mide kapısmm altında aym adla anılan bir büzgen kas vardır. Bu kasm belirli aralıklarla açılmasıyla, bir bölümü sindirilmiş besinler azar azar onikiparmakbağırsağına geçer. Midenin sindirim işlevlerinde rol oynayan çeşitli salgılar şunlardır;
Hidroklorik asit pepsinin sindirim işlevinin gerçekleşmesi için gerekli asit ortamı hazırlar.

Pepsin proteinlerin parçalanmasmı kolaylaştmr. Pepsinin etkisiyle protein-ler pepton adını alan daha basit bileşiklere aynlır.

Rennin, kazeim çöktürerek sütü pıhtılaştınr.

Mukusun, mide duvanm örten mukoza üzerinde koruyucu etkisi vardır.

Ozetken (entrensek faktör): B12 vitaminini, sindirim salgılarmın etkisinden koruyarak emilimin gerçekleştiği bağırsak bölgesine kadar taşır. Yaşamsal önemi olan, yerine konamaz ve temel olan tek mide salgısıdır; öteki salgıların işlevini bağırsak ve pankreas salgıları da üstlenebilir.

Midenin temel işlevi besinlere depo ve geçiş yolu işlevi görmek, onları bağırsakta gerçekleşecek olan sindirime elverişli hale getirmektir.

MİDEDE SİNDRİM SÜRECİ

Besinler midede önce yarısıvı bir bulamaç olan ve pankreas ile incebağırsak enzimlerinin etkisine hazır olan kimusa dönüşür. Besinler aynı zamanda midede hidroklorik asitin bütün mikroorganizmaları öldürmesiyle sterilize olur; mide salgılannın eklenmesiyle sulanır ya da sıvılann geri emilimiyle yoğunlaşır. Midenin etkinlikleri doğrudan sindirime değil, daha çok temel başlangıç olaylannın gerçekleşmesine yöneliktir; sindirim süreci ancak bunların gerçeldeşmesiyle eksiksiz işleyebilir.

Normal bir bireyin midesinden 24 saat içinde, su, başta klor olmak üzere inorganik iyonlar ve enzimlerden oluşan yaklaşık 1,5 lt sıvı salgılanır. Mide salgısının temel bileşiği olan hidroklorik asitin birçok işlevi vardır; bunların başında enzimlerin etkinleşmesi, protein ve şeker moleküllerinin kimyasal olarak parçalanması ve besinlerin mikroplardan arınması yer alır. Mide salgısının en önemli enzimi olan pepsin protein sindirimini başlatır.

SİNDİRİM BOZUKLUKLARI

İltihap kökenli (gastrit) ve öteki mide hastalıkları sindirim güçlüğü olarak tanımlanan bir dizi bozukluğa yol açar. Gaz nedeniyle midede şişkinlik, ağırlık duygusu, bulantı, geğirme, ağızda kötü tat ve koku, bazen yanma ve ekşime ile midenin olduğu bölgede ağrı görülür. Sindirim güçlüğü, stres, gerginlik gibi ruhsal bozuklukların ya da böbrek, karaciğer gibi iç organlardan kaynaklanan refleks sinirsel bozuklukların da sonucu olabilir.

Mide salgısı miktannda ve daha az derecede de olsa bileşiminde değişiklikler vardır. Ozellikle, hidroklorik asit bakimmdan zengin salgı artışı ya da hidroklorik asit ve pepsin salgısında azalma görülebilir.

Aşırı salgı durumu özellikle sinirli kişilerde ve onikiparmakbağırsağı ülserinde sıktır; salgı azalması ise mide mukozasında incelmeye ve öldürücü kansızlığa (Bı2 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık ııpemisyöz anemi) yol açan bazı gastrit türlerinde görülür. Aşırı salgı düzensiz beslenmeye bağlı da olabilir.

iki tür arasındaki ayrım, uygulanacak tedavi açısından büyük önem taşır. Hastanın yakınmalan ile radyolojik veriler ve hastaya yutturulan küçük bir sonda aracılığıyla alınan mide salgısındaki asit miktarının belirlenmesiyle tanı konur.

Tedavinin amacı, aşırı salgılı biçimlerde asit fazlasını nötrleştirmek ve hidroklorik asit salgısını azaltmak, az salgılı biçimlerde ise mide salgısını uyarmaktır.

BEYAZ DİYET

Her iki biçimin tedavisinde de mide mukozasını tahriş eden yiyecek ve içecekler ile güç sindirilen besinler yasaklanmalıdır. Yalnızca mide hastalıklarında değil, bazı karaciğer ve bağırsak hastalıklarında, kolitlerde ve bazı deri hastalıklarında da uygulanan bu diyet, "hafif ya da ılımlı diyet" olarak isimlendiilebilir. Başlıca ilkeleri şunlardır:




Vücudun güç sindirdiği maddeleri (örneğin, etlerdeki bağdoku ve kollajen lifler, bazı bitkilerdeki selüloz ve lifler) içeren besinler alınmamalıdır;
acılı ve asitli besinler yenmemelidir;
besinler hazırlanırken kızartmalardan uzak durulmalı, haşlanmış besinler yeğlenmelidir;
baharat ve tat verici maddeler kullanılmamalıdır.

Bu tür bir diyet besinlerin olabildiğince basit hazırlanmasına ve sindirimi en kolay olan besinlerin seçilmesine dayanır.
Sindirim güçlüğünde, düzenli aralıklarla sık ve küçük öğünlerle (gün boyu en az beş kez) beslenmek uygundur;
böylece midenin hiç boş kalmaması ve mide salgısının asitliğinin sürekli tamponlanması sağlanır. Besinler uzun uzun ve dikkatle çiğnenmeli, hızlı yemekten kaçınılmalıdır; çiğneme hareketi yiyecekleri mide salgılarının etkisine hazırlar.

Tükürük ve mide enzimlerinin etkisini göstermesine izin vermek için küçük parçalara ayrılmış ya da püre halindeki besinler yeğlenir. Mideyi doğrudan ya da yüksek hidroklorik asit salgısını uyararak tahriş eden ağır besinlerden kaçınılmalıdır.

Et ve protein içeren yiyecekler, özellikle kızartıldığında ya da ızgara yapıldığında asit ve pepsin salgılanmasını uyanr; bu nedenle bu besinlerin miktarını azaltarak mideyi daha az uyaran haşlanmış yiyecekleri yeğlemek uygundur. Unlu besinler kendi başına asit ve pepsin salgısını uyarrnaz; hatta bu yiyeceklerin içerdiği karbonhidratlar bir ölçüye kadar asiti tamponlar. Bununla birlikte, genellikle uzun süre midede sindirilmeden kaldığı için mide duvarında mekanik tahrişe yol açar.

Bu nedenle unlu yiyecekler lapa ya da çorba olarak yenmeli ve özellikle hastalığın akut evresinde makama, ekmek (özellikle ekmek içi) ve unlu tatlılardan kaçınılmalıdır.

NuraN 20-01-2007 22:54

Yumurta ölçülü olarak yenmelidir. Süt, taze süt ürünleri, mayalanmamış peynir, tereyağı ve süt kreması genellikle zararlı değildir; bunlar hafif asit salgısı uyarır, buna karşılık midedeki asiti belirgin olarak nötrleştirir. Bu özellikleri nedeniyle ağnlı ve asit miktannın fazla olduğu mide hastalığının akut evresinde bu tür yiyecekler alınabilir.

Son olarak, meyvelerin ve özellikle portakal, üzüm gibi meyvelerin hiç yenmemesi gerektiği belirtilmelidir; bunun gibi madensuyu, alkollü içkiler ve kahve de içilmemelidir. Kural olarak, acele etmeden yavaş yavaş yenmelidir; gerginlik, stres ve sinirliliğin de sindirim bozukluğuna yol açabildiğini unutmamak gerekir.

Çok soğuk ya da sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır; midenin duvarlarını tahriş etmemek için mide boşken öğünlerden önce sigara ya da içki de içilmemelidir.

GASTRODUODENİT(MİDE-ONİKİPARMAK BAGIRSAK İLTİHABI)

Mide mukozasının akut iltihabı gastnt adını alan özel bir klinik tabloya yol açar. İltihap sürecinin nedenleri oldukça değişiktir; başlıcaları arasında aşırı alkol kullanımı, iltihap giderici ilaçlar örneğin aspirin, fenilbutazon ve kortizon gibi bazı ilaçlann alınması ve sindirimi güç ve bozuk yiyeceklerin yenmesi sayılabilir.

En yaygın klinik belirtiler karnın üst bölümünde ağn, bulantı ve kusmadır; ağır tablolarda kanlı kusma görülür. Bazen solukluk, terleme ve çarpıntı gibi genel belirtiler de bulunur, Gastrit bir enfeksiyon hastalığının ya da zehirlenmenin sonucu da olabilir.

Her durumda ilk yapılması gereken alkol, kahve, baharat, tütün gibi tahriş edici nedenlerden uzaklaşmak ve mide asitinin nötrleştirilmesidir. Çok ani ortaya çıkan biçimlerde birkaç gün boyunca hiç katı besin alınmaz; yalnız süt içilir (günde 2 lt'ye kadar). Mide düzeldikçe pirinç lapası, pirinç ya da un çorbası ve yulaf eklenir.

Asit ve pepsin salgısını şiddetle uyaran proteinler de kısıtlanmalıdır; az et (yumuşak ve haşlanmış), taze peynir ve yumurta yenebilir. Mide hareketini yavaşlatan yağlar akut gastritte olumlu bir rol oynadığından belirli bir ölçüde verilebilir; zeytinyağı, taze tereyağı ve süt kreması ile yetinilmeli, mide mukozasını tahriş eden ve salgıyı artıran kızarmış yağlardan kaçınılmalıdır.

Hastalığı ortaya çıkaran nedenler ve bütün belirtiler ortadan kalktığında, hasta dengesizlik ve aşırılıklardan kaçınmaya çalışarak normal bir beslenme düzenine dönebilir; sakin bir ortamda ve acele etmeden yenen sık ve küçük öğünler yeğlenmelidir. Mide salgısının düzenliliğini sağlamak için yemek saatlerine dikkat edilmelidir.

ONİKİPARMAK BAĞIRSAĞI ÜLSERİ

Sindirim yollannda en sık görülen hastalık peptik ülserdir. Peptik ülser mide ve bağırsağın ilk bölümü olan onikiparmakbağırsağını örten mukozada ortaya çıkan bir yaradır.

Ulserin en önemli nedeni kuşkusuz hidroklorik asit salgısıdır. Son yıllarda ülser nedenleri üzerindeki çalışmalarda önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, ülserin fazla asit salgısından kaynaklandığına ilişkin görüş geçerliliğini konimaktadır ve peptik ülserin kökeninde yatan mekanizmayı anlamaya yarayan temel taşlardan biridir. Aşırı asit salgılanmasında nörolojik ve iç salgı sistemine ilişkin etkenler büyük önem taşır; özellikle günümüzde çok yaygın olan stres hidroklonik asit üreten mukoza hücrelerini doğrudan uyararak asit salgılanmasını ve böbreküstü bezini uyararak kortizon gibi hormonların salgılanmasını artırarak ülser oluşumunu etkiler. Bazı ilaçların alınması sonucunda da ülser oluşabilir; mide ve onikiparmakbağırsağı mukozası için en zararlı olanlar asetilsalisilik asit (aspirin) ve türevleridir. Bu ilaçlar mide ve onikiparmakbağırsağının duvarlannı aşındırarak delinmeye bile yol açabilir. Ayrıca, kortizon gibi glikoz metabolizmasını etkileyen steroitler de aynı derecede zararlıdır; bunlar, hidrokloıik asit salgısını artınr, aynı zamanda, midenin epitel hücrelerini etkileyerek koruyucu görevi olan maddelerin salgılanmasını azaltır.

NuraN 20-01-2007 22:54

Peptik ülsenin tıbbi tedavisi son yıllarda, özellikle midedeki hidroklonik asit salgısını geçici olarak engelleyecek bir ilacın bulunmasıyla dev adımlarla ilerlemiştir. Buna koşut olarak, bir zamanlar başlıca tedavi olan diyet önemini büyük ölçüde yitirmiştir; gene de verilen ilaçların etkisinin görülebilmesi için önemli bir etkendir. Diyet, ülserli bölgeye zarar verebilecek, çevredeki iltihaplı mukozayı örseleyecek ya da hidroklorik asit salgısını uyaracak besinlerin kısıtlanmasını hedeflemelidir.

Diyet açısından kesin üç dönem saptanabilir.

İlk dönem yaklaşık bir ay sürer; öğünler az miktarda ve sık (iki saatte bir) olmalıdır. Sıvı besinler, süt ve yoğurt ya da gazlı olmayan tatlı içecekler alınmalı, alkollü içecekler, kahve, çok soğuk ya da sıcak sıvılardan uzak durulmalıdır. Yağsız etler, özellikle haşlanmış dana ve tavuk eti ile yağsız, beyaz etli taze balıklar önerilir. Çok sıkı bir beslenme düzenini kapsayan bu dönemi gene yaklaşık bir ay süren ikinci dönem izler. Bu dönemde diyetin özü pek değişmez, besin miktarları giderek artırılır. Son dönemde beslenme düzeni normale yaklaşır, gene de ülserli hasta bazı kurallan izlemelidir. Sindirim bozukluğunda yenmemesi gereken yiyecekler yasaklanmalıdır; ayrıca öğün araları iki buçuk saatten uzun tutulmamalı ve bu rejim uzun zaman sürdürülmelidir. Ulser belirtilerinin tümüyle ortadan kalkmasından sonra en az iki yıl boyunca uygun bir diyet izlenmelidir
__________________

NuraN 20-01-2007 22:54

mide kanaması sindirim sistemi kanamaları

Sindirim sistemi kanaması nedeni ne olursa olsun ciddiyetle değerlendirilmesi gereken klinik bir tablodur. Nedenine yönelik değerlendirmeye geçmeden hastanın hemodinamik dengesi sağlanmalı, aktif kanama durdurulmalı, tekrarından korunulmalıdır.
Sindirim sistemi kanamaları 5 şekilde ortaya çıkar.
1. Hematemez ( Kanlı kusma ) taze kırmızı veya kahve rengi olabilir.
2. Melena ( dışkının siyah gelmesi ) Parlak, yapışkan, siyah ve kötü kokuludur.
3. Hematoşeziya ( Makattan kırmızı kan gelmesi ) dışkı ile karışık veya ayrı olabilir.
4. Dışkıda gizli kan ki dışkının kimyasal reaksiyonu ile ortaya çıkarılabilir.
5. Belirgin bir bulgu olmaksızın hastanın baş dönmesi, solunum güçlüğü, angina veya şok gibi bulgularla gelmesi.

HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Kanamalı hasta da önce kanamanın akut mu, kronik mi ? Genel durum stabil mi, değil mi ? değerlendirmesi hemen yapılır. İkinci olarak burundan mide ye sonda sokularak mide de aktif kanama olup olmadığı diğer taraftan da tuşe rektal ile dışkı gözlenir melena olup olmadığına bakılır, gerekirse gizli kan testi yapılır. Akut kanamanın en belirgin bulgusu hematemez ve melena kanamanın üst sindirim sisteminden, Hemotoşeziya ise alt sindirim sisteminden kanama olduğu yönünde önemli bulgulardır. Kanamalı hasta ciddi gözlem altında olmalı arteryel kan basıncı , nabız kan değerleri, solunum, dolaşım bulguları değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir. Bu değerlendirme ve tedavi devam ederken kanamanın üst sindirim sisteminden veya alt sindirim sisteminden olup olmadığı ve hangi hastalıklar nedeni ile olabileceği yönünde kanaat oluşturulmaya çalışılır.

ÜST SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMASI :
Üst sindirim sistemi genellikle yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağını içine ( Treit’s ligament ine kadar ) alan kısımlardan olan kanamalardır. Hastanın dikkatli öyküsü alınır fizik muayenesi yapılır, böylece kesin tanıya gidilecek bazı ip uçları elde edilebilir. Daha evvel kanama olması, ailede kanamaya sebep olabilecek hastalıklar bulunması, hasta da kanamaya sebep olabilecek diğer sistem hastalıklarının bulunması ( siroz, kanser, koagulopati, konnektif doku bozuklukları ve amiloidozis gibi) daha evvel ameliyat geçirip geçirmediği ( p.ülser, bypass ) alkol alışkanlığının varlığı, ağrı kesici ve antiromatizmal ilaçlar kullanılması, yanık nedeni olacak içeceklerin alınması, kanamanın karın ağrısı, dispepsi, hıçkırık, kusma gibi bulgulardan sonra başlaması, burun kanaması olup olmadığı titizlikle sorgulanmalıdır.

Fizik Muayene : Deride siroz ve kansere işaret eden bulgular araştırılmalıdır. Herediter damar anomalileri veya Ehlers-Danlos sendromu gibi tanısal önemi olan bulgular aranır. Lenf büyümesi, karında kitle, hassasiyet, dalak karaciğer büyüklüğü gibi bulgular saptanabilir.


YAPILMASI GEREKEN TETKİKLER

ENDOSKOPİ : Buraya kadar belli bir kanaat oluşturulur ancak kanamanın kesin yerini ve nedenini ortaya koymak çok zordur. Onun için hastanın genel durumu müsaade ettiği an yapılması gerekli en ideal tetkik endoskopidir. Endoskopi öncesi hem hastayı izlemek hem de hastayı endoskopiye hazırlamak için mideye sonda yerleştirilebilir ve aspire edilebilir. Endoskopik gözlem ile kanamanın yeri kesin olarak saptanabileceği gibi kanamanın durdurulması için tedavi girişimine de olanak sağlar. Ayrıca kanayan lezyonun dokusal niteliğini ortaya koyabilmek için biyopsi alınabilir. Böylece hastaya spesifik tedavi uygulanmasına ve hastanın erken hastaneden çıkmasına olanak sağlar.

ÇİFT KONTRAST RADYOLOJİK TETKİK : Her merkezde acilen yapılma şansı yoktur ve yüzeyel mukozal lezyonları gösterme olasılığı endoskopi ye göre oldukça düşüktür.

DİĞER TESTLER :
Angiografi : Endoskopinin yapılamadığı ve Cerrahi zorluğu olan durumlarda gerekebilir. Radyonüklear tetkikler de çok özel durumlarda müracaat edilecek tetkiklerdir.

ÜST SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMALARINA NEDEN OLABİLECEK HASTALIKLAR :
1. ÖZOFAGUS a ait Olanlar :

Özofajitler
Peptik ülser
Özofagus varisleri
Özofagus divertikülleri
Özofagus tümörleri
Özofagusun mukoza yırtıkları
2. MİDE ye ait Olanlar :

Peptik ülser
Gastrik erozyonlar
Gastrik tümörler
Vasküler lezyolar
3. İNCE BARSAK a ait Olanlar :

Peptik ülser
Tümörler
Safra yolu kanamaları
Divertiküller
Vasküler lezyonlar
ALT SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMALARI

Hastanın öyküsü ve Fizik muayenesi ile de hemoroid ve iltihabi barsak hastalığına ait önemli bulgular elde edilebilir. Kanamanın şiddetli karın ağrısı ve ishalle birlikte olup olmadığı sorgulanır ( Kolitis ) Kilo kaybı ve dışkılama alışkanlığının değişmesi ( Barsak kanseri ) Deri lezyonlarının varlığı, karında kitle araştırılmalı Rektal tuşe de kitle olup olmadigi aranmalidır.

TETKİK
Anoskopi ve Sigmoidoskopi
Alt sindirim sistemi kanaması düşünülen hasta da anoskopi ve sigmoidoskopi hemen planlanmalı ve yapılmalıdır. Hemoroid, anal fissür, rektal ülser, kolit ve kanser gibi hastalıklar ortaya konabilir Kanamanın daha yukardan geldiği düşünülürse kolonoskopi planlanır.
Kanama çok ağır değil ve rektosigmoidoskopi ile tanı konulamıyorsa kolonoskop mutlak yararlı bir yöntemdir.

Angiografi :
Ağır kanamalarda kanamanın yeri olası cerrahi girişim için lokalizasyon yapmak için yararlıdır. Tedavi girişimine olanak sağlar. Angiodisplazi ve ince barsak damar anomalilerinin tanısı için yararlı olabilir.

NuraN 20-01-2007 22:55

Radyonüklear tetkik :
Çok özel durumlarda bilhassa tekrarlayan kanamaların yerini tesbitte yararlı olabilir.

SİNDİRİM SİSTEMİNDEN GİZLİ KANAMA :

Belirgin kanaması olmayan olgularda demir eksikliği anemisi saptanırsa dışkıda kimyasal tetkik ile kanama araştırılmasıdır. Kronik kanamalarda önemli klinik bir durumdur.
Kronik kanama sebebleri
Antiromatizmal ilaç kullanılması
Özellikle sağ kolon kanserleri
Bazen her iki lezyonun birlik te olabileceği unutulmamalıdır.
Kronik Kanamalarda alt ve üst sindirim sistemi endoskopik tetkiki mutlak yapılmalıdır.

ALT SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMA SEBEBLERİ :


Hemoroid
Anal fissür
Barsak polipleri
İltihabi barsak hastalıkları
Barsak tümörleri
Divertiküller
Vasküler anomaliler
SİNDİRİM SİSTEMİ KANAMALARINDA TEDAVİ PRENSİBLERİ

Kanayan lezyon kesin olarak saptandıktan sonra ona özel tedaviler uygulanır.
Bunlar genel olarak ;

1. İlaç tedavisi
2. Endoskopik yöntem eşliginde yapilan tedaviler

İnjeksiyon
Termal yöntemler
Termal yöntem + ilaç injeksiyonu
Ligasyon
Angiografik tedaviler
3. Cerrahi tedaviler

NuraN 20-01-2007 22:55

MİDE KANSERİ

Dünya üzerinde bazı ülkelerde sık görülmesi, bu kanserin genetik faktörlerle ve yeme alışkanlıkları ile ilgisi olduğunu göstermektedir. Özellikle Japonya başta olmak üzere, Çin ve İrlanda da bu hastalık sık görülmektedir.

Erkeklerde kadınlardan 2 kat daha sık görülür. Bu hastalık genellikle 60-70 yaşlarında sık olarak görülmektedir.

Mide kanserinin en sık görüldüğü yer küçük kurvatur ve antrumdur.


EPİDEMİYOLOJİ
Dünya üzerinde bazı ülkelerde sık görülmesi bu kanserin genetik faktörlerle ve yeme alışkanlıkları ile ilgisi olduğunu göstermektedir. Özellikle Japonya başta olmak üzere, Çin ve İrlanda da bu hastalık sık görülmektedir. Erkeklerde kadınlardan 2 kat daha sık görülür. Bu hastalık genellikle 60-70 yaşlarında sık olarak görülmektedir.



RİSK FAKTÖRLERİ

Düşük sosyo-ekonomik düzey

Çevre şartları

Diyet (Nitratlar, dumanlı yiyecekler, yüksek derecede tuzlu gıdalar)

Birinci derece akrabalarında mide kanseri hikayesi olanlar.

Atrofik gastriti olanlar

Helicobacterpylori enfeksiyonu olanlar

Billroth-2 ameliyatı olanlar (Mide ülserlerinde uygulanan bir ameliyattır)

Adenomatöz mide polipi hastalığı olanlar

Menetrier hastalığı olanlar

A kan grubu



MİDE KANSERLERİ EN ÇOK NERELERDE GÖRÜLÜR

Mide kanserlerinin büyük bir kısmı antrum veya küçük kurvatur üzerindeki bölgelerde görülür.



MİDE KANSERLERİ EN ÇOK PATOLOJİK FORM OLARAK KARŞIMIZA NASIL ÇIKAR?

Mide kanserlerinin büyük bir kısmı adenokarsinom olarak patolojik olarak saptanır.



MİDE KANSERİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Karın üzerinde mide bölgesi ve onun etrafındaki bölgede rahatsızlık hissi ağrı ve ağırlık hissi...

Kısa sürede kilo kaybı (Bunu aylarla ifade etmemiz sanırım doğru olacaktır). Kanserli hastalar genellikle kısa sürede yüksek kilo kaybına uğrarlar.

Bulantı ve kusma

Kaşeksi (Şiddetli zayıflama)

Yemeklerden sonra rahatsızlık hissi

Sindirim sisteminde kanama veya gizli kanama

Erken doyma hissi

Hastaların 2/3'ünde demir eksikliği anemisi


Türkiye`de Saat: 18:56 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580