![]() |
Siyahina Beyaz Cümleler Kartal Nedir ?? ... .. . seyirci değil...TARAFTAR bayramda değil...KARAGÜNDE moda için değil...FORMA iÇiN kupa için değil...ARMA iÇiN hava için değil...SEVDA iÇiN 90 dakika değil...ÖMÜRBOYU yalanla değil...KANIYLA ayrı ayrı değil...OMUZ OMUZA ********ce değil...ONURLA utanarak değil...GURURLA eğilerek değil...DİMDİK sefaya değil...CEFAYA koltukta değil...BETONDA minderde değil...ÇAMURDA skorda değil...VEFADA bazen değil...HERMAÇTA yuhlayan değil...AYIPLAYAN oturan değil...ZIPLAYAN köstekle değil...DESTEKLE puroyla değil...ATKIYLA çekirdekle değil...BAYRAKLA muhabbete değil...TEZAHURATA kendine değil...KARTALA söverek değil...TAPARAK ihanetle değil...SADAKATLE zaferde değil...HEZiMETTE şampiyonken değil...HASRETKEN görüntüde değil...ÖLÜMÜNE BEŞİKTAŞ'A VE BÖYLE YASAYANLARA ::::::: 'KARTAL' :::::: DENiR |
2 Renktir Seni Sevmek Aslolan Hayatsa... HAYATTA Beşiktaş'tır ..! her beyaz günün 'bam baska' parıltısı.. her siyah günün en parlak beyazı.. öyle bi'sevdadır ki bu anlatıLamaz, anlanamaz.. iliklerimize kadar islenmis ! öyle bi'umuttur ki bu tarifi imkansız.. beyazında kaybolan ! bir isyandır ki BEŞİKTAŞ'ım, kücücük kalbimize sıgmayacak sekilde kazınmıs ..! sevmeyi gecmisiz, varsın elalem seve dursun.. biz yasıyoruz ..! biz farklıyız.. biz yaşıyoruz, yaşatıyoruz ! biz farklıyız.. biz saf birkara sevdanın, en samimi delikanlılarıyız ! biz.. beşiktAŞIĞIYIZ ..! yokluk siyahsa, varlık beyazdır ! ben siyahsam, sen beyaz ! gözyaşım siyahsa, tebessümüm beyazdır ! hayat siyahsa, umut beyazdır ! gerçek siyahsa, hayaller beyazdır ! yok uLan yalnız ölmek ..! ter temiz, bem beyaz kefenimle, ruhumun siyah'ı bütünlesir.. YİNE SİYAH-BEYAZ ölürüz ..! velhasil.. aslolan hayatsa; hayat SİYAH-BEYAZ'dır ! ve bu nedenledir ki.. HAYATTA BEŞİKTAŞ'tır ...![/size] http://www.bjkarena.net/forum/styles...jkbjkarena.gif |
güzel emeğine sağlık |
seviyorum ulan!!! seviyorum siyahıyla beyazıyla o şanlı tarihiyle bir kartalı yaşattığı acıyla artık dayanılmıyor hayata. yalan dolan olmadan seviyorum deli gibi bu aşk gibisini ben yaşamadım daha önce tek gerçek ölümüne seviyorum her seferinde yine başı olmayan sonsuz bir sevgi selinde cehennemden kombine bu taraftar yine senle sevgimizin gerçekliğine artık inanmayı dene. bu gerçek sevgi bu büyük taraftar için senden istediğimizi bize vermeyi dene herşeye rağmen çekiyoruz çileyi senle kalbimizdeki yein büyük olmasa bu kadar yüz yıla dayanan bu şanlı geçmişin ne önemi var kalplerdeki sevginin tek gerçek sensin hayatımda beşiktaş geride kalanlarsa öldürüyor yavaş yavaş şu yaşama dayanmak bu ********liklerle sen olmasan çekilmez inan gönüllerde her zaman her yerde seviyorum ulan ölümüne..... |
Tek ßüyük... Bir büyük var Yeşil sahalar dünyasında Yok öyle Üç,dört tane büyük... Bakınız ellerinize Beş parmak Bir tane büyük var O da orta parmak Sahalarda İlklerde Ruhlarda Şampiyonluklarda Çarşı'larda Renklerde Çoşkuların fırtınalarında Oleylerin depremlerinde Kanatların büyüklüğünde Pençelerin parçalayışlarında Zorda Kolayda Her zaman,her yerde Yaşamda,ölümde Gecenin zifiriliğinde Gündüzün aydınlığında İnönü'nün abideliğinde Dağlarda,taşlarda Sonsuz sevgilerin tapınmalığında Var bir büyük O'da Beşiktaş ... |
Teşekkürler |
ne önemi var kalplerdeki sevginin tek gerçek sensin hayatımda beşiktaş Teşekkürler... |
http://img19.imageshack.us/img19/6733/44248849.gif Nihayet tayin olmuştu.Beklediği gün gelmişti işte,girecekti sınıfına öğrencileriyle tanışacaktı.Belki yabancılayabilirlerdi bücürler...Rahatsızlığı nedeniyle mesleği bırakan Aysel hoca hanımın yerine girecekti derslere...Heyecanla ilk İstiklal Marşı'nı okurken bir yandan da afacanları süzüyordu...En arka sırada bir ufaklığın hazır olda durmayıp ellerini pençe gibi havaya kaldırdığını gördü...Gözleri hariç yüzü siyah-beyaz bir kaşkolla kaplanmıştı...Birden içi ısındı bu çakır gözlü çocuğa...Bir zamanlar kendi de böyle gezerdi semtte,ama işte öğretmen olmuş kader onu buralara sürüklemişti... Tören bitti girdi ilk dersini vereceği 5-B sınıfına heyecanla... -Günaydın -Sağol -Oturun .................................................. ................................... Bir sessizlik çöktü sınıfa.Öğrencilerine göz gezdiriyordu...Derken mütjiş birşey oldu...Az önceki çakır gözlü çocukla yine kesişti gözleri,içi sevinçle doldu...Hemen kontağa geçmek istedi onunla...İlk ders tanışmaya ayrılacaktı.Önlerden bir çocuğa verdi ilk sözü... -Adın? -Serdar öğretmenim... -Baban ne iş yapıyor? -Bir inşaat şirketinde genel müdür... -Neler yaparsın boş zamanlarında? -Kitap okuyorum,İngilizce öğreniyorum... -Hangi takımı tutuyorsun sen? -fenerbahçe... -Büyüyünce ne olacaksın Serdar? -Astronot... Başka bir çocuğa kayıyor gözü...Saçları özenle taralı,giysileri yepyeni -Sen,adın? -Hakan -Senin baban ne iş yapıyor? -Bankacı... -Sen nasıl geçiriyorsun vaktini? -Babamla ata binerim golf oynarım... -Sen hangi takımlısın bakalım? -galatasaray... -Ne olacaksın büyüyünce? -Mühendis... ''Bu kadar yeter'' dercesine o çakır gözlü çocuğa veriyor sözü -Söyle bakalım çakır,benim adım Mehmet ya seninki? Çocuk şaşkın çünkü en sevdiği futbolcunun ismi bu...Ayrıca İstanbul'daki amca hala çocukları hep bahseder maçlardan tribünlerden ve o tribündeki bir kahraman Mehmet'ten,nam-ı değer ''Optik Başkan''dan...Kanı ısınıyor birden bu öğretmene... -Adım Metin Tekin Kara... -Baban ne iş yapıyor Metin? -Kapıcı... Sınıfta gülüşmeler...Aldırmıyor Mehmet Hoca -Sen neler yaparsın boş zamanlarında Metin? -Babama yardım ederim genelde,top oynamayı severim ama ayakkabılarım eskiyor... -Ne olacaksın bakalım büyüyünce? -Babam önce adam ol dedi öğretmenim... Gözleri doluyor Mehmet Hoca'nın...Havayı dağıtmak istercesine -Hangi takımı tutuyorsun sen peki? -Takım tutmuyorum öğretmenim... Şaşırıyor Mehmet Hoca zihninden geçiriyor gözlemlerini...İsmi Metin Tekin,ya o boynundaki kaşkol?Peki nasıl takım tutmaz bu çocuk? Şaşılacak şey doğrusu... Üstelemiyor zaten ders zili de çalmak üzere... .................................................. ..................................... İlk kez gördüğü bu çocukların durumunu bilmek istiyordu Mehmet Hoca...Bir seviye tespit sınavı hazırladı.Karma sorulardan oluşacaktı bu sınav.Öğrencilerinin hangi derslere nelere eğilimli olduklarını görmek açısından çok olumlu olacaktı...Babası Kemal öğretmen hep yapardı bu testi... Sınavı bitirip çıktı okuldan,evine gitti...Akşam yemeğinin ardından sınav kağıtlarını okumaya koyuldu.Çok ilginç cevaplar vardı gerçekten...Zehir gibi olanlar da vardı öğrencilerin içinde,bilgiye çok aç olan da...Derken olan son kağıtta oldu..Neredeyse dilini yutacaktı Mehmet Hoca...Bu nasıl bir sınav kağıdıydı? Soru 1:Birleşik kelimeye örnek veriniz... Cevap 1:BEŞİKTAŞ Soru 2:Asal sayılara örnek veriniz... Cevap 2:1903 Soru 3:Atatürk'ün kişisel özelliklerinden birini yazınız... Cevap 3:M.Kemal Atatürk en büyük Beşiktaşlıdır... Soru 4:Balkan Savaşı'nın önemi nedir? Cevap 4:Beşiktaşımız Balkan Savaşı'nda şehitler verince kırmızı-beyaz olan renkleri siyah-beyaz olarak değiştirilmiştir... Soru 5:Ana renkler nelerdir? Cevap 5:Siyah ve beyaz tüm renklerin çıkış noktasıdır... Buraya kadar okuyabildi Mehmet Hoca...Metin'in kağıdıydı bu.Ama hani bu çocuk takım tutmuyordu? Ertesi gün okulun merdivenlerinde yakaladı Metin'i çağırdı yanına... -Sen bana takım tutmuyorum demiştin değil mi Metin? -Evet... -Ama kağıdın hasta Beşiktaşlı gibi... -Ben de öyleyim zaten -Hani takım tutmuyordun? -Diğerleri takım tutar biz Beşiktaş'ı yaşıyoruz...Bizimkisi farklıymış,aşkmış babam öyle dedi... Bundan sonra daha da çok sevecekti Mehmet Hoca'sı Metin'i...Onun o çakır gözlerinde sanki kendi çocukluğunu görüyordu...Artık her adımını takip eder olmuştu Mehmet'in...Beden dersindeydiler şimdi.Maç yapacaklardı...Herkeste takımının forması Metin'de ise beyaz bir atlet,üzerine Metinin çocuksu harfleriyle siyah bir BEKO yazısı... Maç bitmişti ve maçın yıldızı Metin olmuştu attığı gollerle... Maçı okul müdürü de izliyordu…Maç sonu çağırdı Metin’i… -Aferin çocuk,iyi oynadın… -Teşekkür ederim… -Gel seni galatasaraya transfer edelim… -Hayır,olmaz Beşiktaşlıyım ben… -Olur olur,hem bak forma da alırım ben sana…En kral formadan..9 numara ha? -İstemiyorum,Beşiktaşlıyım ben… -Ama bir forman bile yok… -Babamın parası yok çünkü… İşte burada kopuyordu film.Sınıf arkadaşlarının kahkahalarına dayanamadı Metin…Ağladığını kimse görmesin diye uzaklara doğru koşmaya başladı.Tabi Mehmet Hoca da peşinden… En sonunda bir köşebaşına çömeldiler.Hoca nefes nefese,Metin ise hıçkırıklarla doluydu… -Yok işte formam,yok ama formam olmasa da Beşiktaşlıyım ben,Beşiktaşlıyım… -Üzülme Metin,aferin sana… Sarıldı öğretmenine ve devam etti hıçkırmaya…Ne vardı sanki babası zengin olsaydı,ne vardı istediği formayı alabilseydi ona,ne vardı kapıcı değil de diğer babalar gibi genel müdür,avukat,doktor olsaydı… Mehmet Hoca burada bir ders daha verdi öğrencisine… Maddiyatın önemli olmadığını,babasının ona bulunmaz bir miras olan Beşiktaşlılığı bıraktığını anlattı durdu yol boyu…Evinin kapısından içeri girerken Metin yarın karşılaşacağı sürprizi tahmin bile edemiyordu… Ertesi gün çıkışa kadar bekleyemedi Mehmet Hoca…Derste,dün Metin’e gülen arkadaşlarının gözleri önünde verdi hediyesini… Şaşkındı Metin,heyecanla açtı paketi…Açtığında ise kavuşmuştu hayallerine…Mehmet Hoca’sının hediyesi-tam da babasının anlattığı meşhur Sarı Fırtına Metin’in forması gibi-11 numaraydı…Armaya baktı bir kez daha…Mehmet Hoca’sının çocukluğuna dair anılarda anlattığı gibi sıkıca tuttu ve öptü armayı…Minnet dolu gözlerle bakıyordu Mehmet Hocasına… -Teşekkür ederim öğretmenim,çok sağolun… -Bundan sonra gollerini bu formayla atarsın tamam mı Metin?Attıkça da beni hatırlarsın artık… -Hiç unutmayacağım sizi ve formamı…Beşiktaşlı vefalıdır… Yine günlerden Cuma olmuş beden dersi gelmişti…Metin’i apayrı bir heyecan sarmıştı şimdi…Yeni formasıyla ilk gollerini sıralamak için bekliyordu sabırsızlıkla… Maçın başlamasıyla bitmesi bir olmuştu sanki…5-2 Metin’in takımı kazanırken,Metin tam 3 gol atmıştı yeni formasıyla ve her gol sevincinde Mehmet Hoca’sına koşmuştu Metin…Hele maçtan sonra müdür beyin gözlerinin içine bakarak çektikleri siyah beyaz yok mu işte o ömre bedeldi doğrusu… Ama bu güzel günler çabuk bitti.Daha mütevazi bir okula yazılacaktı Metin ortaokul için…Zaten Mehmet Hoca’nın da tayini çıkmıştı.Ayrılacaktı Metin çok sevdiği öğretmeninden ama Metin o siyah beyaz formayı unutmayacaktı hiç… Yıl 2010… Doktor Metin Bey’in sözü vardı oğluna…Matematik sınavından aldığı güzel notun ödülü olarak maça götürecekti onu…Protokol tribününde locası vardı profesörün ama ufaklık tutturmuştu ‘’ille de kapalı’’diye…Haklıydı da…Ruh da oradaydı,kaşkollu ağabeyler de… Güzel gidiyordu maç…Son dakikalara girilmişti ve 3-1 galipti takım…Ufaklık çok mutluydu.’’Kartal gol gol’’e eşlik edip arkasından da gol gelince daha bir sevinçle sarılmıştı babasına…Arka sıralardan gelen bir ses bütün büyüyü bozdu ufaklık bunları düşünürken…Kapalı ambulans istiyordu…Belli ki biri rahatsızlanmıştı… Profesör anında sesin geldiği yöne doğru fırladı…Doktor olduğunu anlattı etrafa…Hemen hastanın göğsünü açıp ilk müdahaleyi yaptı…Spazm durmuş görünüyordu ama hastaneye gitmeleri gerekliydi…İhtiyarın yanındaki ufaklık da çok korkmuştu belki ona da bir sakinleştirici iyi gelecekti… Çalıştığı hastaneye götürdü hemen.Sedyeyle kardiyolojinin acil servisine götürdüler hastayı…Gereken yapıldı ritim normale dönmüş,solunum düzelmişti…Ufaklık da daha iyi gibiydi,ikisi arkadaş olmuşlardı… Derken açtı gözlerini ihtiyar -Neredeyim ben? -Maçta ufak bir rahatsızlık oldu heyecandan,ben doktorum,şimdi iyisiniz merak edilecek bir durum yok… Bu çakmak çakmak bakan çakır gözlüyü tanımıştı ihtiyar…Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hatırladığı çakır gözlerdi bunlar… -Hangi takımı tutuyorsun sen bakalım? Profesör şoktaydı…Beraber maçtan gelmişlerdi hastaneye…Öyleyse neydi bu soru?Derken o bariton sesi hatırladı…Siyahına beyaz diyen sesi… -Takım tutmuyorum Mehmet Hoca’m…Bizimkisi farklı… Hasretle sarıldılar eski günleri yad ettiler.Çocuklar pek bir şey anlamamışlardı ama bu iki adamın birbirlerini çok sevdikleri belliydi…Profesör kapıcı babasından oğluna kadar bir çırpıda anlatıverdi geçen zamanı…Hoca ise artık torun torba sahibi olmuştu… Oğlunu çağırdı yanına Profesör: -Bak oğlum bu amca benim öğretmenimdi hadi öp elini… İhtiyar da diğer çocuğu çağırdı yanına: -Bak oğlum bu amca da senin gibiydi ben son gördüğümde.Maşaallah büyümüş doktor olmuş.Sen de doktor olmak istiyordun değil mi? Sessiz durdu çocuklar…Sessizliği yine Profesör bozdu… -Hadi tanışın çocuklar… Çocuklar birbirlerine doğru yürüdüler.İlk hamleyi profesörün oğlu yaptı -Merhaba,ben Mehmet… -Memnun oldum ben de Metin… Burası sözün bittiği yerdi işte…İki adam da saklamıyorlardı artık gözyaşlarını… Metin Hoca doğru öğrenmişti Beşiktaşlılığı… -Haydi hocam dedi,bir kez daha…Siyahhhhhhhhhh -Beyazzzzzzzzzzzzzz……. |
güzeL paylasım Emegine SAglik abi. |
Tesekkürler arkadaslar...Gözlerinize saglik... |
emeğine ve ellerine sağlık tşklr çok güzel olmuşhttp://besiktasforum.net/forum/images/icons/icon7.gif |
BİR EFSANE TARAFTAR “AYI HALUK!” Futbol... Belki de Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın “Spor” denilince aklına gelen ilk şey. Sımsıcak bir tutku, amansız bir çoşku, bazen şiddet bazen de hüzün... Futbol tüm dünyayı esareti altına almış bir realite ama sanki Türk insanının duygularına biraz daha fazla hükmediyor gibi. Son günlerde Türk futboluna dair olumlu gelişmeler yaşanmasa da, her hafta tribünlerde tatsız olaylar cereyan etse de bu spor hepimizin vazgeçilmezi. Peki neler oluyor futbol dünyasında? Bir bakıyoruz Türkiye’nin dev kulüplerinin başkanları kendi aralarında münakaşa ediyor, bir bakıyoruz Türkiye Futbol Federasyonu eleştiriliyor. Şike, teşvik iddiaları havada uçuşuyor, sürekli birileri “başarı engellemekle”, “düşmanlıkla” itham ediliyor. Tüm bunların neticesinde bir sürü tatsız olay vuku buluyor, gün geliyor statlarda kan dökülüyor. Elbette tüm bu yaşananlardan en çok takımlarını desteklemek için sabahın erken saatlerinde tribün önlerinde toplanan, kar-kış yağmur demeden statları dolduran futbol sevdalıları, sporun ruhuyla çelişen görüntülere malzeme oluyor. Taşlanan otobüsler, savaşa gider gibi deplasmana gidenler, rakip takımın taraftarına ağza alınmayacak küfürler edenler ne yazık ki günden güne çoğalıyor. Bu artışın bizi fazlasıyla kaygılandırdığı günümüzde sizlerle hüzün dolu bir taraftar hikayesi paylaşmak istiyorum. Belki bu hikaye takım tutmanın inceliğini, yitip giden değerlerimizi, gerçek bir spor seyircisi olmanın güzelliğini hatırlatacaktır. Bildiğiniz gibi Beşiktaş tribünleri her zaman rakiplerinden farklı olmuştur. Sanki başka bir bağlılık başka bir aşk vardır Kara Kartal ile seyircisi arasında. En güzel sloganlar, futbolcuları kendinden geçiren çoşkulu tezahüratlar, en duygulu marşlar, şaşkınlık yaratan vefa duygusu her zaman İnönü Stadı’nda ayyuka çıkmıştır. Hele hele maçı İnönü’de seyretmek bambaşka bir zevktir. Hayattaki en büyük keyfi ve tutkusu Beşiktaş’ı sevmek olan taraftar Haluk da 1980’li yıllarda Beşiktaş’ın her maçını statta izleyen taraftar kitlesinden sadece biridir. Öyle ki Haluk, kâh parasız olduğu için kilometrelerce yürüyerek Beşiktaş’a gelir, zorlukla biriktirdiği biriktirdiği ya da borç aldığı parasıyla bilet alarak maça girer, kâh cebindeki tüm parasını kendisi gibi koyu birer Beşiktaş’lı olan dostlarına bilet alarak harcar. Koca gövdesiyle heybetlidir Haluk. Hayli de yakışıklı. Düzenli, olarak tirübüne girer, sessizce oturur ve inanılmaz bir konsantrasyon ile maçı izler. Bu değişmez bir tribün sahnesidir artık İnönü’de. Gol olunca yerinden kalkar, gür sesiyle “Gooollll... Yürüyün be Kartallarım.” diye coşkuyla bağırır ve yerine usulca oturup maçı izlemeye devam eder. Mutluluğunu yaşarken hep dozunu ayarlar. Sevinci gözlerinde pırıltıya dönüşür. Ama asla taşkınlığa değil. Zamanla neredeyse tüm tirübün onu tanır, sessiz ama derin coşkusuna, tarifsiz Beşiktaş sevdasına büyük saygı duyar. Haluk artık tirübünlerin vazgeçilmez bir portresidir. Onsuz bir iç saha maçı düşünülemez. Koskoca gövdeli Haluk’a, lakap bulmakta rakipsiz olan Beşiktaş taraftarı hemen “Ayı Haluk” lakabı takmıştır bile. Her maçta yerini alır ve sahadaki Kartallarını ruhuyla sessizce destekler. Maç kazanılmışsa sevincini yine kendisi gibi sıkı Beşiktaşlılar’la futbol kritiği yaparak kutlar, gür kahkahalar atar ve evinin yolunu tutar. Herkes onu sevmiştir ama o, en çok Beşiktaş’ı... Bir hafta sonu Beşiktaş yine kendi evinde rakibini ağırlamaktadır. Herkes statta yerini almıştır. Lakin Ayı Haluk’un yokluğu hemen farkedilir. Gözler uzun müddet sağı solu tarar. Bir tuhaflık vardır. Zira Haluk hep aynı yerde oturur. Başka bir yerde oturması imkan dahilinde değildir. Bir hafta geçer. Bir hafta daha... Yoktur Haluk. Tribün sanki öksüz kalmıştır. Herkes onun nerede olduğunu tarifsiz şekilde merak eder. Ancak o bir türlü ortaya çıkmaz. Hasta olduğu günlerde bile Beşiktaş’ını yalnız bırakmayan ve yaşadığı acıları gizleyen Ayı Haluk, ansızın hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ölesiye sevdiği evlatlarını ve şanlı Beşiktaş’ını geride bırakıp ebediyete intikal etmiştir. Ailesi ve dostları kahrolmuştur. Koca gövdeli, koca yürekli, iyi kalpli Haluk, artık yoktur. Geriye kalan tek şey onun efsaneleşmiş Beşiktaş aşkıdır. Sedvdikleri, yitip giden Haluk’a ahiret durağında bir jest yapmak ister. Zira büyük sevdası, annesi başta olmak üzere tüm yakınları tarafından bilinmektedir. Karar verilir. Mezar taşı siyah-beyaz olacaktır. Hemen sipariş verilmek üzere bir taş ustasına gidilir. Cevap ne yazık ki olumsuzdur. Taş ustası yapamayacağını söyler. Soluğu hemen bir başkasında alırlar. O da aileyi istemeyerek de olsa üzer. En sonunda bir mermer ustası Ayı Haluk’a siyah-beyaz ve üzerinde Beşiktaş amblemi olan bir taş yapabileceğini söyler. Hemen fiyatta anlaşılır. Usta iki hafta sonraya söz verir. Zaman su gibi akar ve mevtanın yattığı yere taşı yerleştirme vakti gelir çatar. Anne, oğluna yapacağı belki son iyiliği gerçekleştirme arzusuyla taş ustasının yolunu tutar. Atölyeden içeri girer ve ustayla selamlaşır. Hemen taşı görmek ister ama aldığı yanıt canını çok sıkar. Taş yapılmamıştır. Lakin bir nedeni vardır. Taş ustasının içine bir kurt düşmüştür. Çünkü acılı anne merhumun adının Haluk olduğunu söylemiştir. Taş ustası, siparişi aldıktan birkaç gün sonra vefat edenin tirübünlerin vazgeçilmez ismi “Ayı Haluk” olduğunu hisseder. Fakat emin olabilmek için merhumun annesini bekler. Acılı anne evladının mezar taşını almak için geldiğinde de bunu hemen sorar. Aldığı yanıt hislerinin doğru olduğunu gösterir. Evet vefat eden kişi tüm Beşiktaşlılar’ın ağabeyi, sakin, duygulu, vefakâr ağabeyi “Ayı Haluk”tur. Taş ustasının yüreği sızlar ve ağzından şu sözler dökülür: “Teyzeciğim! Her maçta gözlerimi onu arıyor. Herkes yerine oturup sakin ama içinde heyecan fırtınaları koparcasına maçı izleyen Haluk ağabeyi soruyor. O hepimize örnekti. Herkesi severdi. Bilirdik ki cebinde parası olmasa bile sadece bilet parasını tedarik eder yürüyerek de olsa maça gelirdi. Onun Beşiktaş sevdası hepimize örnek oldu”.... Karşılıklı olarak hem Haluk’un annesi hem de taş ustasının gözlerinden birkaç damla yaş süzülür. Ve tıpkı Haluk gibi bir Beşiktaş aşığı olan taş ustası, tribünlerin sessiz kralına itinayla siyah-beyaz renklerden oluşan bir mezar taşı hazırlar. Beşiktaş aşkını taşlara işleyerek ve bu büyük taraftara saygıyla... |
Bir Beşiktaş destanı ... http://img167.imageshack.us/img167/1814/86437556oc7.jpg Beşiktaş... Tam 100 yıl önce temelleri atılmış, Türk Spor Tarihi’nin ulu bir çınarı... Bugünlerde şampiyonluğun coşkusu yaşanıyor Siyah-Beyazlılar’da... Şampiyonluk... Sadece müzeye katılan bir kupa daha... Beşiktaş’ın müzesinde o kupalardan düzinelerce var oysa. Bu öykü, “Ben Beşiktaşlıyım” diyen herkesin büyük bir keyifle, büyük bir gururla okuması gereken bir öykü... Bu öykü, Beşiktaş’ın sadece bir spor kulübü olmadığını, bir toplumun kâbustan uyanmasına önderlik eden isimlerin bugünlere bıraktığı bir miras olduğunu anlatıyor. Bu öyküyü kaleme alan Göksel Duyum’a her Beşiktaşlı’nın mutlaka teşekkür etmesi gerekiyor... Boğaz bir nehir gibi akıyordu Marmara’ya doğru... İstanbul’un üzerine çöken o kurşuni havayı, manevi ağırlığı kaldıracak bir evliya beklentisi vardı sokaklarda... Karayelden esen rüzgâr, yağmur getirecekti şehit mezarlarına... Bu dünya güzeli şehir, beş yüzyıl sonra, kansız savaşsız İngilizler’e teslim edilmişti bir mayıs sabahı... Dolmabahçe önünde son birlik de silahlarını teslim ediyordu. Yüzbaşı Şeref ve birliği, manga manga tüfeklerini, tabancalarını, hatta süngülerini İngiliz subaylarına makbuz karşılığında verdiler. Bu sıkıntılı işin sonu geldiğinde, İngiliz çavuş, Yüzbaşı Şeref’e seslendi: - Sör! Tabancanız... Şeref hiddetle döndü, elini kaldırdı, çavuşa vuracak oldu. İngiliz binbaşı araya girdi ve “Tabancanız kalsın, mermileri boşaltınız yüzbaşı” dedi. Şeref hiddetle tabancasını çekti, ateş edebileceğini düşünen İngiliz askerleri silahlarını ona doğrulttular. Şeref ‘altıpatlar’ını gökyüzüne çevirdi, tambur pimini çekti, pirinç kovanlı ve uçları çentikli altı mermi iki metre yükseklikten yere boşaldı. Sonra kabzası laz işi, baba yadigârı tabancasını kılıfına soktu, asker dönüşüyle birliğinin karşısına geçti. Hazırolda bekleyen 120 asker yumrukları sıkılı, dişleri kenetli, Galiçya’dan Hicaz’a, Trablusgarp’tan Fizan’a peşinden gittikleri bu mert adamın ağzının içine bakıyordu. Bir emir verse, evet, o bir emir verse bir avuç züppe İngiliz’i elleriyle boğabilirlerdi. - Şimdi dağılıyoruz arkadaşlar. Sizi on yıldır sabırla bekleyenlerin yanına gidin. Ama unutmayın, bu iş daha bitmedi, bu millet esaretini yenmek için sizin gibi yiğitlere ihtiyaç duyacaktır. Bana hakkınızı helâl eder misiniz? Bir an sessizlik oldu. Elleri cebinde ve avucunda yuvarlak metal çerçeveli gözlüğü olduğu halde bekledi... Birliğin çavuşu bir adım öne çıktı: - Bizim helâlimiz seninle şehit düşmektir komutanım. Hiç istemediği halde Şeref’in gözlerinden iki damla yaş süzüldü, elinde tuttuğu gözlük tuzla buz olmuştu, avuç içi kanıyordu. Daha sert bir sesle bağırdı: - Hakkınız helâl midir bana? Yağmur başlamıştı. Gökyüzündeki martılar birkaç dakika önce yaşadıkları gökgürültüsünden beter bir “Helâl olsun!” sesiyle irkildiler, havalanıp kaçıştılar. Kan damlaları Dolmabahçe’den Beşiktaş’a doğru birer metrelik aralıklarla takip ediyordu Yüzbaşı Şeref’i... Neden sonra elinin kanadığını fark etti. Dolmabahçe Sarayı’nın duvarı dibinde durdu, omuzundaki apoletleri söküp eline sardı. Kanı emen apoletin ipek örtülü yıldızları kıpkırmızı oluverdi. Şeref birkaç dakika sonra Beşiktaş’a vardı. Balıkçı kahvesinde oturmak istedi ancak “Hırpani halim bir Türk subayına yakışmaz” diye düşünerek sahile indi. Çakılların üzerine oturup, teknesinin altını onaran bir balıkçıyı seyre daldı. Kan çanağına dönen gözlerini uzaklara dikmişti, bahar yağmurunun anlatılmaz hüznüne... İçinde fırtınalar kopuyordu. Sırtına dokunan bir elle irkildi. Kafasını kaldırdı. Biraz önce teknesini onarırken seyrettiği denizci bir şeyler söylüyordu. Ama Şeref duyamıyordu onu. Sararmış dişlerine bakarak denizcinin, anlamaya çalıştı söylediklerini. - Asker ağa, asker ağa... - Efendim. - Okuman, yazman var mıdır? - Evet. Hayrola? - Ağam be, teknenin adını yazsan olur mu? - Tamam. Nedir teknenin adı? - Kardelen - Yavuklunun adı mı? - Hee... Nerden bildin? Harp Okulu’nda aldığı ‘hat’ dersi ilk kez işine yarıyordu. Şeref, kardelen şekline benzer bir motifle yazdı tekneye denizcinin sevgilisinin adını... - Ya ağam, çok güzel oldu. Sana borçlandım şimdi ben. - Olsun, bir gün ödersin. Nerelisin sen? - İnebolulu’yum. İstanbul’daki Rum meyhanelerine tuza basılmış torik getiririz biz. Fener’i dönerken teknenin altını vurdum. Burada onarıyorum. Kısmetse öğlen namazı tekneyi indirip İnebolu’ya yelken basacağım. Yüzbaşı Şeref, Akaretler Yokuşu’nu tırmandı, Osmanoğlu Konağı’nın kapısını çaldı. - Hoşgelmişsin Şeref Beyim. Şeref, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün Divan Kurulu üyesiydi. Eskrim takımında kılıç hocasıydı ve futbol takımında da kalecilik yapıyordu. Konağın ahşap merdivenlerini hışımla çıkıp, çatıdaki malzeme deposuna girdi. Tabancasını çıkardı. Cepkenindeki enfiye kutusunu eline aldı. Kutuyu kulağına götürüp iki salladı. Sedef kakmalı enfiye kutusu tıkırdamaya başladı. Kutuyu açtı, içinden pamuğa sarılmış gümüş bir kurşun çıktı. Kurşunu çizme derisine süre süre iyice parlattı. Kurşunu tabancasının tamburuna sürdü, tamburu hızla çevirip kapattı. Kırlaşmaya başlayan şakaklarına götürdü. “Affet” dedi. Tık! Boş... Tık! Boş... Tık! Yine boş... Tam o sırada kapı hiddetle açıldı. Ahmet Fetgeri içeri girip, 4. Kez tetiğe basmak üzere olan Şeref’in elindeki silahı kaptı. Şeref kendinden geçmiş, ağlamaya başlamıştı. - Ne yapıyorsun sen, delirdin mi? Cevap yerine tavanarasını dolduran hıçkırıklar vardı. Sarıldılar. Ahmet Fetgeri, Şeref’i ayağa kaldırdı, koluna girip aşağıya indirdi. Sade kahve ile birer sigara içtiler. “Her şey bitti” dedi Şeref. - Daha değil. Dün akşam Mustafa Kemal ve arkadaşları, Anadolu’da mücadeleyi başlatmak için gemiyle Samsun’a doğru yola çıktılar. Gözleri parladı Şeref’in. Birkaç dakika önce Azrail’le Rus ruleti oynayan o değildi sanki... Bir kuş olup o gemiye yetişmeyi geçirdi aklından... - Ben de gitmek istiyorum. - Çok zor. Salmazlar seni İstanbul’dan. Birden Kardelen geldi Şeref’in aklına. Kardelen vardı ya İnebolu’ya giden. “Neden olmasın?” diye söylendi. “Dur, celallenme hemen” diyen Fetgeri’ye Kardelen’i anlattı. Artık Şeref’i durdurmanın imkânı yoktu. Yukarı çıktı, üç beş parça eşyasını bez asker torbasına sıkıştırdı. İki dost sarıldılar. “Şu torbayı da al, lazım olur belki” dedi Fetgeri. “Nedir bu?” diye sordu Şeref. “Denize açılıncaya kadar sakın açma” cevabını aldı. Kardelen denize inmişti. Tam yelken açmaya hazırlanırken, bir sesle irkildi denizci: - Tayfa lazım mı? - Buyur ağam. Hayırdır, nereye? - Senin gittiğin yere. Hatırlarsan bana borcun vardı, ödeşmiş oluruz. Kardelen, Anadolu Feneri’ni geçip Karadeniz’e açılırken; Şeref, Boğaz’ın süsü erguvanlara son kez baktı. Bu güzelim renkleri İngilizler’e bırakıyordu. Yaralı elini Karadeniz’in az tuzlu sularında yıkadı. Temiz bir bez parçası aradı sarmak için... Fetgeri’nin verdiği çantanın düğümünü açtı. İçinde beyaz bir beze sarılı yuvarlak bir şey vardı. Açtı bezi ve o anda Kardelen’in içine bir futbol topu yuvarlandı. Gözlerine inanamadı. Bu top, mahalli ligde gol yemeden şampiyon oldukları ve hatıradır diyerek sakladıkları “Erthold” marka, içten lastikli pahalı futbol topuydu. “Ah be Fetgeri!” dedi içinden. Gülümsedi... Ara sıra esen sert rüzgâr ve serpiştiren yağmura rağmen Şile açıklarını neşeyle geçtiler, hava kararırken Ağva limanında demirlediler. Torik lakerdanın satılmamış kısmıyla, mısır ekmeği akşam yemekleriydi. Erik rakısı da çilingir sofrasını tamamladı. Şeref, gece denizci gence Beşiktaş’ı, can arkadaşı Ahmet Fetgeri’yi ve futbol topunun hikâyesini anlattı hiç susmadan... Sonra bir köşeye kıvrıldı. Sabah yüzüne doğan yakıcı güneşle uyandı. Kardelen, Pazarbaşı burnunu aşmış, yelkenlerini Karasu’ya doğru dolduruyordu. Teknenin genç reisi, Asiye türküsünü söylüyor, bir yandan da yanıbaşlarındaki yunuslara mısır ekmeği atıyordu. Arasıra da “Kardelenim... Sevdiğim...” gibi mırıldanmalarla yavuklusunu anıyordu. O gece Akçakoca, ertesi gece Amasra limanında yattılar. Amasra limanı çıkışı denizci gözlerini ufka dikerek “Hava patlayacak ağam” dedi. Şeref baktı, baktı... Keyifli ve güneşli bir 19 Mayıs sabahından başka bir şey göremiyordu. Önemsemedi. Öğlene doğru deniz kararmıştı. “Karadan neden bu kadar uzaklaştık?” diye sordu Şeref. - Ağam kaba dalga vuruyor, burnu çevirdim. Bir süre sonra öyle bir fırtına başladı ki, Şeref’in içi dışına çıktı. “Yelken ipinden uzak dur ağam, ayağına dolanmasın” dedi reis. Bir büyük dalga geçti üzerlerinden. Sonra bir daha... Dümen tutan avuçları ezilmişti denizcinin. Şeref yelken ipini tutmaya çalışsa da, direk kopup, denize düştü. Denizcinin çığlığı yağmura karıştı. - Ağam ipi sal! Şeref duyamadı, boyunun neredeyse beş katı bir dalga, sancak tarafından tekneyi alabora etti. Dalga çukurunun dibindeki tekne, denizin altında kaldı. Denizci büyük bir çeviklikle kendini yukarı itip sudan çıktı. Yüzbaşı Şeref su çekmiş asker üniformasının ağırlığı ve çizmesine dolanan yelken ipiyle, hızla dibe batıyordu. Yarım dakika kadar süren bu dalış, ayağından çözülen iple durdu. Artık teknenin ağırlığından kurtulmuştu ama üzerindeki büyük mavilikle boğuşacak gücü kalmamıştı. Bulanık denizin derinliklerinde gözleri açık çırpınıp dururken, yanından geçen beyaz bir şey gördü. Bu, yukarı doğru hızla çıkan Erthold marka futbol topuydu. Beşiktaş’ın gol yemez kalecisi Şeref topa doğru uzandı, uzandı... Kerempe Burnu’nda baygın yatan denizcinin genç bedeni, kumsalda dalgalarla birlikte salınıyordu. Hemen yanında bir futbol topu vardı. Genç denizci yüzünü paramparça eden kayalıkların üzerine çıkıp bağırdı: - Ağam! Ağam! Cevap gelmedi. Yüzbaşı Şeref, hayatının golünü Karadeniz’in soğuk sularında yemişti. Yanından geçip su yüzüne doğru yükselen topa yetişememiş ve karanlıklar birkaç saniye sonra onu dibe çekmişti. 1924 yılında bir gün, Fetgeri’nin Akaretler’deki konağına bir kadın geldi. Elinde bir torba vardı. Ahmet bey, bu beklenmedik misafirin getirdiği torbadan çıkan futbol topuna uzun uzun baktıktan sonra sordu: - Nedir bu bacım, nerden buldun bu topu? - İstiklal Savaşı’nda şehit düşen kocamın vasiyetiydi, ona bir şey olursa bu topu mutlaka size vermemi istemişti. - Senin adın ne bacım? - Kardelen... |
bu sözlere yorum yapılmaz kısaca yorumsuz cümleler diyim bnden bir söz ALAYINA İSYAN İNADINA BEŞİKTAŞ |
Feda olsun sana dünya Kartal,im... Sana feda olsun Dünya Sen kartalımsın Yeryüzünde ve gökyüzünde Kanat gürültülerini duyanlar kaçar Pençenin acımasızlığını Herkes çok iyi bilir Yaraları hiç iyi olmaz Senin altında kıvrananların Korkarlar senden Adından Şanından Yuvan olan İnönü 'nden Pençenden,siyahından,beyazından Senin delikanlılığından Korkarlar Kıskanırlar seni kartalım Renklerin doğaldır Kıramponların keskin ve korkunç Onbirin atılgan ve yiğit Başkanın mert ve delikanlı Ya birde İnönü'n Harikalar yaratır Taraftarlarınsa yok Dünya'da eşi Sahaya çıkışınla Yer beyaz,gök siyah olur Karşı takım darman/duman olur... |
ßembeyaz bir ölüm... .Efendim - İyi akşamlar.. Salih beyle mi görüşüyorum? - Evet, buyrun - Merhaba, ben Taksim ilkyardım hastanesinden nöbetçi doktor Uygar Yorulmaz, bu saatte sizi rahatsız ediyorum fakat şu an hastanemizde bulunan bir hasta var.. kendisi baygın, üzerinde kimlik bulamadık yalnızca sizin kartınız vardı. Acaba hastaneye gelebilmeniz mümkün mü? Hastanın durumu pek iyi değil de. - tabi gelirim..peki nasıl biri - valla 70 yaşlarında olmalı, giyim kuşamına bakacak olursak sanırım uzun zamandır evsiz diye tanımlayabileceğimiz birine benziyor.. anlıyor musunuz.. yani saçı, sakalı temizliği ve görünümü pek iyi değil. - anladım hemen geliyorum.. ……………………………… Kimine göre Taksim, kimine göre İstiklal Caddesi, bana göre de Beyoğlu denilen yerdeyim.. vakit gece yarısını geçmiş..kafam atmış, klasik bir Haziran gecesi.. iki duble yaptım 6-7 Türkü dinleme süresinde.. yapayalnız iniyorum Beyoğlu’ndan aşağıya doğru.. mendilci çocuklar, piyangocu amcalar, kestaneciler sağlı sollu dizilmişler sokak kenarlarına.. biraz vakit geçsin şunları izleyeyim..gençler içince sapıtmışlar yine, kızlı erkekli gruba sataşan kızsız grup, abazalık da değil bu, tamamen kıskançlık, laf atmalar sevgilileri küçük düşürmeler..nerede kaldı delikanlı gençler..gene kimsenin yemedi yumruğunu kaldırmak, uzlaşıldı, devriyeye gerek kalmadan.. Yürümeye devam ediyorum, saat de epey kabardı, eve gitmeli, ışığı üfleyip zıbarmalı derken çakır keyif kafamla, kaldırımın kenarında gözüm ilişti bi şarapçıya.. oldum olası sevdim ben bu tipleri, takıntısız, alakasız, dünyasız tipler, adam gibi isterler şarap parası var mı diye.. sömürmezler yani kimseyi, “bi ekmek parası” diyen duygu sömürüleri yok bunlarda.. bakıyım bir cebe varsa bozuk veriyim bi şarap parası diyerekten yaklaşıyorum yanına.. durum vahim, saç sakal girmiş birbirine, eğiliyorum.. - hoopp.. abi.. kalk üşüycen git bi şarap iç. İplemiyor, baygın bayık halde suratıma bakıyor..ısrar ediyorum kalk kalk diye.. dizime tutunup ayaklanmaya çalışırken pardösüsünün önü açılıyor.. üzerinde rengi gitmiş eski beyaz bir atlet görüyorum.. pardösüyü aralayıp göğsüne doğru bakıyorum, kalp tarafındaki BEŞİKTAŞ amblemi çarpıyor gözüme.. - vay Beşiktaşlısın demek.. al şimdi sana bi şarap parası daha.. korsan da olsa tanırım aslında bütün Beşiktaş formalarını ama bunu ilk defa görüyorum o an.. - o sadece Beşiktaş forması değil diyor ilk konuşmasında - nerden buldun bu formayı? - benim - nerden aldın? Amcam kızdı, sanane der gibi - Yusuf’tan aldım.. tanır mısın? Canı yanıyordu, üzüldüm durumuna, keyfim de yok ama, niye sordum bilmiyorum.. - baba be.. arkadaş olsana bana, bi meyhaneye gidelim.. bir büyük yapalım senle, bulursak sıcak bişeyler de yeriz.. bu sefer salak der gibi baktı, haklıydı ne işim vardı ki evsiz biriyle.. - iyi dedi gel gidelim.. Epeyce yürüdük, karanlık sokaklardan geçip girdik izbe bir meyhaneye.. nerden geldi bu cesaret bilmiyorum, aklıma da gelmiyor mekanına ___ürüp gasp yapma ihtimali.. aklım formada kalmış, abuk sabuk gittim yine de.. Pek konuşmuyor, birinci büyüğün son dublesine kadar laf etmedik, sonra konuştu; - sen de iyi içermişsin. - çocukluktan be baba. İkinciyi açtık.. kafa epey doldu.. - kızmazsan sana bişey sorucam - kafasıyla ileri geri olur verdi - nerden buldun o farmayı? Gene sustu.. bir saat konuşmadık yine - Evlat.. sene 1967.. 25 yaşındayım.. geceden çıktık yola.. deplasmana.. bilir misin deplasmanı.. yollar, o zamanki yollar, git git bitmez.. sonra yendik Göztepeyi İzmirde Şampiyon olduk.. atladım sahaya, gencecik yeni yıldız Yusuf tan kaptım formayı. Elimde bardak kalakaldım, pat diye anlattı, konuşamadım. - yaaa dedi. Bu forma 28 yaşında.. kekeledim bir an.. nassıl nasssıl.. Anlattı tüm olanları.. almışlar maçı.. tüm kara gözüyle almış formayı.. sonra ertesi gün geri gelmiş mahalleye, sırtında forma tüm havasıyla koşa koşa gidiyormuş evine.. oğluna gösterekmiş.. gitmeden deplasmana, 7 yaşında oğlu kızmış buna, niye g**ürmüyor beni de İzmire diye.. oğlum diyordu affedicek ona verince bu formayı.. eve vardığında her şey bitmiş.. gece evleri yanmış, karısı ve oğlu dumanlar içinde boğularak can vermişler. O gün lanet etmiş her şeye, vurmuş kendini sokaklara.. Biraz toparlandıktan sonra.. - peki baba nasıl korundu bu forma yıllarca.. - bu gün ayın kaçı? - 4 Haziran da 5’i oldu artık 4 Haziran da şampiyon olmuş Beşiktaş, o gece kaybetmiş ailesini.. ve o günden beri sadece 4 Haziranda sırtına geçirmiş formayı.. kulübesi varmış Dolapdere taraflarında, bir de yatak, orada saklamış yıllarca, yırtılmış, sökülmüş ama gene de korumuş formanın özünü. Baba be.. şurdaki tekelle konuşacam, sana günde 3 şarap alacam, her ay gelip önceden vericem parasını.. olmaz dedi acıyamazsın bana.. Cüzdanıma uzanıp bir resim çıkardım.. bak dedim benim oğlum, geçen gün benden Dünyanın en değerli Beşiktaş formasını istedi, aldım bir forma, verdim.. ne bilirdim her forma aynıdır dedim.. senden baba, bu formayı oğluma miras bırakmanı istiyorum, senden Dünyanın en değerli formasını istiyorum.. - Adı ne oğlunun? - Kartal.. Kartal Yusuf Aral.. - oğlun için içeriz şarabı be evlat - Ama bana Beşiktaşlı sözü ver, günde üç şaraptan fazla yok.. dışardan bulsan da içmeyeceksin. Mırın kırın etti.. söz be dedi.. Beşiktaşlı sözü.. - üzerinde ev telefonumun da olduğu kartlardan birini verdim.. bakmadan koydu cebine. Aradan 4 ay kadar geçti.. arada bir buluşup içiyoruz.. her gün üç şarabını içiyor.. buluştuğumuzda bile üçten başka içmiyordu.. Bir akşam çıktım.. koca Beyoğlu’nu dolaştım bulamadım.. sordum soruşturdum, kulübesini buldum.. etraf çok kötü kokuyordu, yatağında sızmış.. kaldırdım.. yüzüme baktı tersledi beni, defol git diyerek kovdu.. baba dedim bişey mi oldu.. defol ulan diye ittirdi yine.. 3 şarap aldın diye sahibimiz mi oldun.. şaşırdım kaldım.. bir müddet oturdum yanında - forma nerde? - yok.. bilmiyorum - nasıl bilmezsin diyerek yapıştım yakasına - ehh be diyerek başladı küfürlere.. napiyim ulan dedi.. üşüdüm bir gece yaktım ısındım. - beynimden vurulmuşa döndüm.. çıldırdım.. - sen dedim adam değilmişsin.. Beşiktaşlı hiç değilmişsin.. sana da içkine de diyerek çıkarken kapıdan sordu.. - o sözü tutacak mıyım hala - tutma dedim..iç iç geber. Kızdım sonra kendime, bir forma için mi yapmıştım bunları.. hayır sadece bir forma değildi o.. o formada hatıralar vardı acılar vardı..28 yaşında bir çınardı o forma..ve Bir Beşiktaş forması yok olamazdı. ………………………………………… Gece yarısı üç filan.. İstanbul boşalsa da bu Beyoğlu hiç dinmiyor be.. kalabalıktan sıyrılıp vardım hastaneye..dile kolay tam 9 yıl oldu, o olmalıydı. Demlik bir hastane kokusu, pek alışkın değilim bu havalara, sıkıntı verir çoğu kez, acının tazelenmesine. Hemşireye tarif ettim, Doktor Uygar beyin hastasıydı galiba diyerekten.. -Evet dedi, 1 saat önce hastanenin karşısında yatarken bulmuş doktor bey.. içeri alıp ilgilendi bizzat.. şu odaya aldılar..siz burada bekleyin, ben doktor beye haber veriyim yok, bekleyemezdim, kızgınlığım geçmişti ve ne de olsa baba dediğim bir adamdı.. içeri girdim.. karnı şiş, kir pas içinde yatıyordu bir yatakta.. yaklaştım yanına.. elini tutarak baba dedim ben geldim..gözler açıldı birden.. evlat dedi. Kalk dedim gidiyoruz, bir iki kadeh atalım..yok dedi.. Belli konuşamıyor, iyice tüketmiş yılları, yudum yudum seçiyor harfleri konuşmaya zorlarken kendini, dikmiş gözleri havaya yüzüme doğru bakamıyor yine de. Dişlerini sıkarak çekti elini.. örtüye uzandı.. bir eliyle kaldırmaya çıkarırken örtüyü omzunu geriye doğru çekti. Sımsıkı tuttuğu beyazlığı gösterdi bana.. al dedi.. ordaydı, ellerinin arasındaydı forma.. - baba dedim sarıldım boynuna.. neden ?dedim neden?.. - günnn..deee.. üç. Şaarrap yetm..e…di … be ev..lat ne demekti bu..günde 3 şarabın yetmemesi.. tamam ben demiştim ama yine de bulurdu sağdan soldan içerdi yine.. bu olamazdı ki.. - nasıl? - söö..zz verr..mişş..tim Evet söz vermişti, Beşiktaşlılık sözüydü o.. ve bozulamazdı.. yalan söylemişti bana, ve sözü geri çektirmişti.. daha çok içebilirdi. Artık yıkılmıştı barajlar, gözlerim dayanamadı daha fazla.. elime uzandı..tüm gücüyle sıkmaya başladı. Gözleri açıktı hala ama belliydi..kalmamıştı direnci.. - Evlat dedi..beeen gidiiii..yorum.. karı..mın yanı..na.. oğlu..mun yanı..na.. siya..hı yaşarken gör..düm.. şim..di beya..za doğ..ru gidi...yorum.. beyaza..... |
B-e-Ş-İ-k-t-a-Ş-k O'NUN... Olusumunu ve parçalarini ele alalim... Önce RENKLERI... Siyah...Sevdanin ...Askin ...Tutkunun ... Beyaz ...Duygularin ATESINI en güzel anlatan , yeryüzünün en anlamli Rengi... Siyah... Hasretin , Ayriligin , ulasamamanin ifadesi... Beyaz... O' na olan HASRETI , O 'na olan ASKI anlatir... Ikisi yanyana olmalarina ragmen ASLA birbirine kavusamazlar.. Bu nedenle SONSUZA dek sürecek bir SEVDANIN , Karanligin ve Aydinligin renklerini olustururlar... Baska Renklerde bulunmayan bir derinligi , bir hareketi , sicakligi ve asaleti temsil ederler... Sonra Sembolü... KARTAL ... Gök Yüzünün KRALI .. O inanilmaz YELE - TACI... O Pençeler - GÜCÜ... O Herkesin kanini donduran uÇusuyLa ise O'na gösterilmesi gereken SAYGIYI hatirlatir Herseyiyle DOGAÜSTÜ bir ayricaligin belgesidir ... Her daim Insanlarin en çok sevdigidir , gerek görüntüsü ; gerek Gücü ; gerekse ASALETIYLE bu Gökyüzünü fazlasiyla haketmistir... Doganin en ihtisamli , en görkemli varligidir ve ömrüboyunca Gök yüzünün tek Hakimi Canli ; O'dur... Ve Kuruculari... bir Avuç LISE ögrencisi biraya gelir , bir KLÜP kurmak isterler SPOR yapmak için , bu KLÜBE okuduklari O çok köklü yurdunda çesitli Isimler düsünürler ama ADLARINI oynadiklari bir maçi seyreden TÜRK HALKI verir. Hepsi ayni LISE'den gelen 11 Gence bilgisi, görgüsü ve çok önemli gelenekleri olan Ve bu ONA çok yakisir... Bu kadar SAF bu kadar TEMIZ ; bu kadar ihtisamli bütün bu unsurlar ve parçalar birlesir , dogal olarak ortaya inanilmaz güzellikte bir KURUM ... DEV bir CAMIA çikar... Adi... B E S I K T A S ' dir.... Sonra bu KLÜP serpilip büyür , tüm Engelleri , Yasaklari asar ; yilmadan, usanmadan... Iki direk arasindaki azinlik , ÇIG gibi artar , SEL olup akar , TÜRKIYE'nin TEK Sevgilisi , Hayatin vazgeçilmezi olur... KARAKARTAL Sesi , anlatilmaz güzellikteki TRIBÜNLERIN ve KALPLERIN ortak ritmi olur , bu da yetmez ... Tüm Yurtta ; Dünya'da , kazandigi basarilarla , hiç bir zaman ondan vazgeçmeyen TARAFTARIYLA TARIH üzerine TARIH yazar... Milyonlarin SEVGILISI ... Dünya'nin TEK EFENDISI olana dek... Simdi yeni bir SAYFA açip TARIHI bastan yaziyor.. Artik bilinen bir GERÇEKTIR .. Öyle bir TARAFTARI vardir ki a$iK Lari uSandiriyor....http://www.bjkarena.net/forum/styles...jkbjkarena.gif |
Sevdalara BezenmİŞ Gelİyoruz Sevdalara bezenmis geliyoruz...adimlarimiz asker disiplininde siyah deyip basiyoruz sag ayagimizi yere gür bir beyazla indiriyoruz sol ayagi toprak ananin bagrina dogru.inat etmsiiz isyan etmis serefsizlerin purolarindan cikan islerin kapkara yaptigi duvarlarina..baca dumanindan cikar gibi cikiyor nefesimiz gecenin zifiri karanliginda ,sifirin altinda bilmem kac derece soguga inat.meteliksiziz biliyorduk cebimizde basimizi dondurmeye yarayan kimyasallari almaya paramiz yok, olsada almaya niyetimiz yok.vermisiz kendimizi kopek oldurenin koynuna,köpek gibi titriyoruz , tahta banklara kendimizi birakmis haldeyken.tutsak etmis bizi kendine,gönüllü mahkumunuz senin ipe götürmeyinde muebbet verin siyah beyaz duvarlarin arasinda.Arman olsun hücreme dolan isigim,uzun alanlar istemem keza sesimin yankisini duyacak kadar uzak olayim duvarlarina yeter bana.körolasin emi dünya, goremeyesin sevismelerimizi boyluboyuna yatmisken dolmabahce sirtlarinda.Büyük Amigomuzun dokulen yaslarini yalanci agitlarin mahsulu sanarsin sen ey gidi serefine yandigimin medyasi.mil çekilsin gözlerinize gormeyin emi armamizdaki TÜRK bayraginin hic bir takima nasip olmadigini, görmeyin siz kan fiskiran seytan gözlerinizle serefimizi yazdigimiz Inönü duvarlarindaki pankartlari , sagir olun duymayin sarkilarimizi.sizleri dusunupde zehir edemem valsimi yarida birakamam.ortakoy semalarinda ucmaktayim su an ,bogaz koprusune gerdanlik derdim de yalan, inanmayin siz.Dünyanin pirlantasidir semtimiz.serefin simgesidir armamiz.varsin olsun olmasin müzemizde 2 tane UEFA patentli kupamiz yada armamizda siritan 3 tane yildizimiz,55bin inegin otladigi besi damimiz olmasin ya da ne bileyim tarihinde tek basarisi uefa ceyrek finali olan göztepe gibi mazimiz olmasin.bizim tarihimiz yazsin her zaman ankaragünün yatislarini satislarini volkswagen bayisinin kasasina indirdigi passat fiyatlarini ve surucu koltuklarindaki davarlari.bunlardir bizi böyle süründüren tukruk bezlerimizi salgi manyagi yaparak delirten yüzlerine tukursek bile yarabbi sukur deyip irgalamayanlar.bunlardir kadikoyde suyu son damlasina kadar kesen ve engel olamayan sahadaki gol yagmuruna.ve sonra bagista bulunan kizilay kan bankasina.bizde böyle kardesim her sene boyle biz oyun bozaniz kardesim.her turlu kumpasin ortasina atariz bedenimiziyumrugumuzu peskes masaniza vurmasakta her turlu bir yerden hissettiririz acisini.peeeeh canina yanayim senin Karakartal nelere kadirsin be gözüm.nesin sen böyle asik etmissin yuzbinlerce serefini kaninda hisseden insani...haykirtiyorsun pesinden milleti..coktan girmeye hazirlar zindanlara sirf siyahi ölesiye yasayayim diye...senin icin birakip gelmisler baharlari yazlari asik olmuslar kisa.sirf bembeyaz kar burusun her yani diye...anlatsam güler herkes içimdeki seni..deli kulpunu takacaklar belki bana..ama sen benim icin herzaman kundakta bebeksin sevgime muhtacsin bende senin tanrisal kokuna muhtacim.gozlernin hapsindeyim birakmisim senin kullarina savur beni ordan oraya bebegim sut beyaz tenine degmesin kimsenin eli..bir sonraki görüs gününde görüsmek üzere Kartalim tum dunyam sensin .kalbimde tasikardi sinyalleri artiyor seni gordukce ve asigim sana ölesiye, ölmez sag kalirsam bu dunyada,hergun SIYAHIN ZINDAN OLSUN BEYAZ AYDINLIK... |
BeŞİktaŞ AŞki .....................ÇOK ACIKLI BIR HIKAYE.......................... Girilmez yazili tabelanin tam altindaydi. Ameliyathane-nin o çirkin yüzlü kapisi o ana kadar ona hiç bu kadar soysuz gelmemisti. Basini iki küçük elinin arasina almis, oraciga çömelivermisti. Gözlerinden akan yaslar Kizilirmak'in deli sulari gibiydi. Varsin aksindi. Hatta hiç durmasindi. Ama doktor amca müjdeli haberi bir an evvel versindi. "Baban kurtuldu" desindi. 11 yasindaki o gencecik yüregi simdi bir ayri çarpiyordu. Çaresizlik duraginda beklemek onu bir hayli yipratmisti. Söyle bir ayaga kalkar oldu. Aciktigini hissetmisti. Ellerine bakti... Kan içindeydi. Üzerinde babasinin ona 100. yilda aldigi nostalji formalarindan vardi. O günü hiç unutamiyordu. Babasi is çikisi "store"a ugramis, aksam yemeginde ona sürpriz yapmisti. Heyecandan sabaha kadar formayla dolasmis, hiç uyumamisti. Ya simdi! Babasi azraille çatisiyordu. Üstündeki formanin armasini öptü, gözlerini kapadi, agzindan iki üç kelime döküldü: "Seninle agladik, senle güldük biz..." Sonra bir duygu saganagi patladi. Bir türlü gözlerine dolan yaslara hakim olamiyordu. Formasinin alt kismiyla gözlerini sildi. "Ne vardi sanki balkona çikacak" diye kendi kendine hayiflandi. Fenerbahçe maçinin atmosferinden etkilenmisti babasi... Konya maçindan sonra eve geldiginde sampiyon olduklari sene diktirdigi bayragi sandiktan çikarmis, bir güzel ütülemisti. Bayragi caddeye asacakti. Ama ip eksikti. Onu da ertesi gün isten gelirken alacakti. Bu isleri iyi biliyordu. 1982 sampiyonlugunda Istanbul'u bayrak delisi yapmislardi. Antrenmanliydi. Ipi alip geldiginde bir yandan çocugu ile konusuyor, maasini aldiginda 1 numarali Pancu formasini alacagini taahhüt ediyordu. Iste o anda balkonun en bakimsiz ve çürük yeri çökmüstü. Babasi gözü önünde Besiktas bayragiyla asagi düsüyordu. Bayragin balkon demirlerine takilmasi düsüs hizini kesmisti. Hastaneye nasil gelmislerdi hatirlamiyordu. Birden irkildi. Babasi hâlâ çatisiyor muydu azraille? Doktor hâlâ neden "müjde" dememisti? Babasi da annesi gibi onu terk mi edecekti? Hüzünler hiç bitmez miydi? Ve kapi açildi... Doktor karsisinda dimdik duran çocuga aglamakli bir sesle ancak "Kimin kimsen yok mu?" diyebildi. "Kurtaramadik" diyememisti bile. Avucunda doktorluguna lanet edercesine siktigi bir kagit parçasi vardi. Sessizce uzativerdi çocuga... Ufacik elleriyle burusuk kagidi düzeltti. Kagitta; "Sevdamiz ugruna canlar verdik biz Siyahin zindan olsun beyaz aydinlik Herkese nasip olmaz Besiktaslilik" yaziyordu...;( |
Ask ßesiktask... GeceLer boyu esir aLdim Kendimi ELimde sigaram dü$ünür oLdum Simsiyah Bembeyaz a$kImI Simsiyah Bir Gecem Bembeyaz Bir günüm oLsun istedim Hep GözLerim Ba$ka Rengi Görmesin IStedim Bu Sevgi Nerden cIkti nasiL yüceLe$ti nasiL Beni bu haLe getirdi HaLa cözebiLmi$ degiLim. dü$ünüyorum sürekLi bize yapILan HaksIzLikLarI caLinan $ampiyonLukLari BunLari dü$ünürken DiLimden DöküLen keLimeLer. <<Ba$in Öne egiLmesin ALdirma KartaL aLdirma En büyük sen DegiLmisin ALdirma>> Bu yüce a$k'i Daha da AnLatabiLmesi Zor Duruma getiriyor. Nitekim Hep Vefakar OLduk Hep KowaLadik Hep Be$ikta$ImIza Kar$i OLana Bizde Kar$iyiz Diye Dimdik yürüdük bu yoLda Ugrunda Canlar verdik Yara aLdik Ama hiç bir zaman Pes Etmedik Her Zaman Her yerde KartaL edasInda yürümeyi Ucmayi üzüLmeyi biLdik. AsLa sorun etmedik Kötü günLeri Cünki Biz Her Zaman Omuzomuzaydik.Iyi günde YanIndaydik Kötü Günde Daha bir FarkLiydik Cünki Be$ikta$LiLigin gerektirdigini YapIyor Daha SIkI Daha içten Daha bir GönüLden TakImImIzi DestekLiyorduk i$te bu duyguLar içinde Kimi Zaman Tribünde GirtLak yirtarcasIna bagIriken GözLerimizden ya$Lar AkIyordu Bu Sevgiyi Haykirarak AcIga Vuruyorduk KimiLerinden aLki$ aLiyorduk KimiLerinden Tepki Bizim Için BunLar önemLimi degiLdi.Bizim için ÖnemLi oLan Be$ikta$'dI Her Zaman Be$ikta$i yükseLtmek için cabaLadik HaLa CabALiyoruz Ugrunda ÖLmeyen FenerLi oLsun Diyerek Bu Sevgiyi Biraz olsun AnlatabiLmek için Kendimizi Harap Ediyoruz. BasIn bizi Seviyormu Biz Hep Günah Kecisimi KaLacagiz. Biz Hep Kötü CocukLar oLarakmI tanItaLacagIz büyümekte oLan cocukLara. Bunu BiLmiyorum Ama üstüne gidiLecek Olan biri veya biriLeri Varsa Bu Kesin Biz degiLiz. Unutmamak Lazim Büyük Adam Tayip Erdogan DiyenLere Biz kar$iLik oLarak TEK ADAM ATAM Dedik.. Ezikbahce Cumhuriyeti diyenLere TÜRKIYE CUMHURIYETI'ne ho$ geLdiniz diye Cevap Verdik Daha bir cok BöyLe VeriLmesi Gereken CevapLari Verdik Gerek Sahada Gerek Saha di$inda Ama asLa Sessiz KaLmadik.. HaksIzLiga $erefsizLige EyyamcILiga En güzeL CevabI vermesini her zaman biLdik.Bu yoLa CanImIzi Koyduk.Amaa KendiLerini Padi$ah SananLar Bir numara SananLar Sagda SoLda Rüzgar YapanLar Bizi Kar$iLarinda görünce neden geri yapar. Her Zaman KoLpaLik yapIp Beste CALip KendiLerini Büyük gören ezikLer Neden hiç dü$ünmezLer gün geLir devran Döner Bu yapiLanLarin HesabI KendiLerine SoruLur hiç dü$ünmezLer. Dü$ünmesiLer BiLdikLeri gibi Okuyup BiLdikLeri gibi Calip biLdikLeri gibi oynasinlar YaLan SeneryoLarini..Biz ALi$tik Bu OyunLara Sadece güLüp geciyoruz artIk egLenmesinide biLiyoruz sayeLerinde.!!! GencLigimin KatiLisin Be$ikta$ Varsin OLsun Senin için Gecsin $u Degersiz Ömrüm Sensin Benim Tek a$kim Sensin Gecemi gündüzüme katip HaykIrdigim Kimi zaman Can yoLda$im kimi Zaman arkada$im Sensin Benim Her$eyim Hayatim Sensin Benim Tek a$kim $anLi Be$ikta$im.. Ugrunda ÖLmeyen FenerLi Olsun Güne$ üstüme SeninLe dogsun $u Kalbimde bir tek yer vardi DoLdurdun O yeri Feda Olsun Sana Be$ikta$im. |
DÜnlere İnat,yarinlar İÇİn Kartalim Sebep aramayıp, anlamını bilememekle de birlikte anlatamadığımız, yaşamaya kalktığımız vakit ömrümüze sığdıramadığımız, kırıldığımız vakit gömmek istesek yüreğimize sığdıramadığımızdan 'küsmek' kavramını lugatımızdan kaldırdığımız tarifi imkansız ve mukadder, kapkara sevdamızın bi' parıltısıdır 'Gol'. Kimi zaman gelir ki 'Kartal Gol Gol Gol !' haykırışları içerisinde yüreğimiz Şeref Bey'de, bedenimiz tribünde, ruhumuz sizinle atağa kalkarken rakibe tam saha pres uygulayan sevdamızın beklentisidir 'Gol'. Çoğu zamandır ki tribünde tanımadığımız abi/kardeşlerimiz için bi' haykırışın akabinde sarılmamıza sebep olandır 'Gol'. En güzel beklentimizin akabinde yüreğimizi ısıtan sevdamıza en temiz serinliktir kimi zaman 'Gol'. Bi' çok kahpeliklere karşı verilen cevap, masa başlarına karşı atılan tokattır beLki de.. Kaybedilen hayatın kazanıldığı tribünümüzde hayata bağlanmamıza sebep olan sevdamızın en güzel meyvasıdır 'Gol'. Kimisi için herşey olmakla birlikte bizim için sevdamızın gölgesinde kalmış, rafa kaldırdığımız gülücüklerimizi bi' nebze de olsa hatırlatan, umudumuzun tohumcudur sadece 'Gol'. lakin kimi zaman gelir ki en büyük isyanımızdır. Dünlere İnat, Yarınlar İçin; Kartal Gol Gol Gol ! |
ASİ RUHUMUZ ASİL DURŞUMUZ BEŞİKTAŞLI OLUŞUMUZDANDIR. CÜMLE ALEM KARŞI OLSA BU ALEMDE TEK SEVDAMIZSIN " BEŞİKTAŞ ". BEŞİKTAŞLI OLMAK , BEYAZ GÖMLEĞE SİYAH KRAVATI SEÇEBİLME AYRICALIĞIDIR. AÇIN GÖZLERİNİZİ BAKMAYIN ŞAŞI ALAYINIZ GELSE YIKAMAZA BEŞİKTAŞI. http://www.bjkarena.net/forum/styles...jkbjkarena.gif BİZ İNÖNÜ' YÜ MABED EYLEDİK AŞKIMIZI YALNIZ SANA SÖYLEDİK,SENİNLE DOĞDUK SENİ BİR BİLDİK,BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN. ADIMIZ SENDEN AYRI ANILDI SANMA,AŞKIMIZ YILLARDIR HEP SANA,SENİNLE VAROLDUK SENİNLE DAİMA BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN. GÜN OLUR BİZLER GÖÇER GİDERİZ,ŞANLI TARİHİNDE GEÇER İSMİMİZ,ADIMIZI SORANA BEŞİKTAŞ DERİZ BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN. ADINI SÖYLEMEK YETER ALEME,RAKİPLERİN İSMİNLE GELİRLER DİZE ; BEŞİKTAŞLI OLMAK GURURDUR BİZE BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN. http://www.bjkarena.net/forum/styles...jkbjkarena.gif SİYAH SAÇLARIM BEYAZ TELLERLE DOLSA HAYATIM TRİBÜNDE SOLSA,EĞER ÖLÜMÜME SEBEP KARTAL AŞKIYSA RAZIYIM MEZARIM İNÖNÜDE OLACAKSA... EN İYİ GÜNDE BEŞİKTAŞLI OLDUYSAK EN KÖTÜ GÜNDE SİYAH GİYİP YAS TUTMASINIDA BİLİRİZ... GECELERİ SENİN MARŞINLA SOKAKLARI İNLETTİK GÜNDÜZLERİ DAVULLARLA STADLARI GÜMLETTİK YAŞAMAK BEŞİKTAŞSA BİZ SENİNLE YAŞLANDIK..... İSTER CİMBOM DEYİN İSTER FENERBAHÇE, BİZ BEŞİKTAŞLIYIZ GERİSİ BİLMECEhttp://www.bjkarena.net/forum/styles...jkbjkarena.gif CEHENNEM HİÇ BUZ TUTAR MI, SÖYLEYİN ÇARŞI SUSARMI BİZ AĞZIMIZLA DEĞİL ŞEREFİMİZLE OYNARIZ .... BİZ PEMBE HAYALLER KURMADIK HİÇ BİR ZAMAN SİYAH BEYAZ DÜNYANIN ÇOCUKLARI OLARAK YA SİYAHI OYNADIK YA DA BEYAZI SESLENDİRDİK BeŞiKtAŞIn ŞaMpİyOnLUkLARı kAdAr güzEl günLeRinİz,gAlAtAsARayIn BoRçLaRı kAdAr PaRaNiZ,fEnErBaHçEnIN tArFtArLaRı KaDaR aZ DeRDİnİz olSuNnNnNnN.......http://www.bjkarena.net/forum/styles...ulbjkarena.gif HERKES DAYANAMAZ BöYLE BİR AŞKA; KİMSEDE OLMAZ BİZDEKİ BAŞKA;GöNLüMü VERDİM VAZGEçEMEDİM,HİçBİR ŞEYE DEĞİŞMEM BU AŞKI ASLA "BEŞİKTAŞK". |
Siya..hı yaşarken gör..düm.. şim..di beya..za doğ..ru gidi...yorum.. beyaza..... :( |
Bu Yürek, Bu Sevdayı Kaldıramıyor ! Ha Siyah, ha Beyaz ! Yüreğimi tavaf etmiş , yarınlarıma serpiştirilmiş sevdan... Dünlerimde var olan , yarınlarıma umut olan sevdan... Yüreğimde bir çocuk büyütüyor sevdanı, gözü gibi bakıyor, besliyor... Hayal kurup beyazlanıyoruz kimi zaman, gerçeklerle siyahlara bürünüyoruz ardından... Sen ve hayat en güzel hayal... Ama hep seni yaşayaraktan, hepsi seninle... Umutlanıp ak oluyoruz, sonrasında kararıyoruz... Yine seninle... Seni sevmek, seni yaşamak, seni anlamak... Ama seni anlatamamak ! Mecnunlara, leylara AŞK'ı öğretecek sevdamızın içine ''gireyim'' demeyesiniz, boğulursunuz... Sebeplerimizden korkar, sevdamıza AŞIK olursunuz ! Saatler hep 19:03 görünür bize... Hayat hep siyah-beyaz gözümüzde... Onunla gülüyoruz bazen, sahte de olsa gülüyoruz işte... Ağlıyoruz bazen, en az sevdamız kadar samimi... karanlığa aglıyoruz... karanlığı gözyaşlarımızla beyazlatıyoruz ! Ama hep seni yaşatıyoruz, seni yaşıyoruz ! Kimi zaman senli hayaller kuruyoruz.. Senli 'belki'lerde, senli 'keşke'lerde, senli rüyalarda kayboluyoruz ! Hep seninle, hep senli ! Senli ''keşke''ler daha acı, senli ''belki''ler daha tatlı... Senli hayat daha da bir anlamlı... Senli siyah daha karanlık, beyaz daha aydınlık... Bazen dünlere bakıyoruz, sevdamızla dertleşiyoruz... Coşuyoruz bazen, ben siyah dedikçe yüreğim beyaz diye haykırıyor... Karşılık beklememişiz ki severken, ''BEŞİKTAŞ'IM BENİM'' derken... İnönü'ye hayallerimize, sevdamıza koşarken... Senli yarınlara dalıyoruz, sensizliğe ağlayıp, sana gülüyoruz... Bize kızma... sana gülüyoruz, sana kızıyoruz, sana sitem edip sana haykırıyoruz... Yüreğimiz sevdamıza küsemiyor... BU YÜREK BU SEVDAYI KALDIRAMIYOR... |
SEN YİRMİDÖRT SAATIMIZSIN Sen, gökyüzü kadar sonsuz Yeryüzü kadar enginsin Gecelerin heybeti kadar korkunç Gündüzlerin aydınlığı kadar da beyazsın Sen,ilklerin ulaşılmazlığı kadar teksin Zaferlerin sarhoşluğu kadar cansın Damarların akışkanlığı kadar hareketli Gözlerin parlaklığı kadar da aşksın Sen,umutların bitmezliği kadar değişken Hayallerin yaşatılırlığı kadar sonsuz Aşkların ölümsüzlüğü kadar candan Canını verenlerin inanılırlığı kadar da bir değersin Sen,yaşamak kadar anlamlısın Dertlerimizin çaresi kadar ilaçsın Vazgeçemediğimiz şeylerin ilkisin SEN YİRMİDÖRT SAATIMIZSIN!!! |
Süleyman SEBA nın veda konuşması Aşağıdaki yazı onursal başkanımız Süleyman Sebanın veda konuşmasıdır. Gelinen noktayı daha iyi anlıyor insan bu konuşmayı okuyunca.. SAYIN KONGRE BASKANLIK DIVANI,MUHTEREM ÜYELERBASINIMIZIN DEGERLI TEMSILCILERI YÖNETIM KURULU ARKADASLARIMIN ÇALISMA PROGRAMLARINI TAKDIMINDEN SONRA SIZLERE HITAP ETMEK IÇIN SÖZ ALMIS BULUNUYORUM. HEPINIZI SAHSIM VE YÖNETIM KURULU ARKADASLARIM ADINA SELAMLIYORUM. ÜLKEMIZIN KARSILASTIGI DEPREM FELAKETI ILE HAYATINI KAYBEDENLERE RAHMET, HASTALARIMIZA SIFA DILIYORUM. BÖYLESI BIR FELAKETI BIR DAHA VATANDASLARIMIZA GÖSTERMEMESINI ULU TANRIDAN NIYAZ EDIYORUM. 2000'LI YILLARIN ÜLKEMIZE, ULUSUMUZA VE Beşiktaş CAMIASINA SAGLIK, MUTLULUK VE BASARI GETIRMESINI DILIYORUM. Beşiktaş KULÜBÜNDE HAK VE SÖZ SAHIBI OLAN VE HESAP VERILECEK TEK ORGAN DURUMUNDA BULUNAN SIZ DEGERLI GENEL KURUL ÜYELERINE HESAP VEREBILMEK AMACI ILE SÖZ ALMIS BULUNUYORUM. AYRICA SON 2 YILLIK YÖNETIM DÖNEMINDE GÖREVE GELDIGIMIZ GÜNDEN BASLAYARAK BUGÜNE DEK GEREK SAHSIMA VE GEREK YÖNETIMDEKI ARKADASLARIMA REVA GÖRÜLEN AGIR HAKARETLERE CEVABIN ANCAK KURULUNUZDA VERILEBILECEGININ BILINCINDE BULUNMAKTAYIM. BÜTÜN BU SALDIRI VE HAKARETLERE CEVAP VERMEKTEN ACIZ DEGILDIK. ANCAK SAHSIMI VE YÖNETIM KURULUMUZU RENCIDE EDECEK BOYUTLARA ULASAN BEYANLAR KARSISINDA KOYACAGIMIZ TEPKININ, Beşiktaş IÇIN HAYIRLI OLMAYACAGI GÖRÜSÜ ILE, IÇIMIZE SINDIREMEMEKLE BERABER SESSIZ KALMAYI TERCIH ETTIK. ANCAK, HER HESABIN GÖRÜLECEGI BU GENEL KURULDA O GÜNLERDE DUYDUGUM ÜZÜNTÜYÜ SIZLERLE PAYLASMA ISTEGIMI DE NORMAL KARSILAYACAGINIZI TAHMIN EDIYORUM. Beşiktaş KULÜBÜNÜN HIÇ KIMSENIN TASARRUFUNDA OLMADIGINI, KULÜBÜN TEK SAHIBININ SIZ DEGERLI GENEL KURUL ÜYELERI OLDUGU, MALÛMUNUZDUR. KULÜP IDARESININ ISE PRENSIPLER MANZUMESI ÇERÇEVESINDE, KULÜBÜMÜZÜN TÜM MANEVI DEGERLERINI GÖZ ÖNÜNE ALARAK YAPILMASI GEREKTIGINE INANMAKTAYIZ. ASLINDA KULÜBÜMÜZÜN KAMU OYUNDAKI SAYGINLIGI BURADAN KAYNAKLANMAKTADIR. HER ZAMAN TEMEL KURAL OLAN "USUL, ESASTAN ÖNCE GELIR " PRENSIBINE BAGLI KALARAK ÜYELERIN ÜRETICI, YAPICI VE KULÜPLERINE FAYDALI OLABILMELERI IÇIN SÖYLEMEK ISTEDIKLERINI YÖNETIMIN IÇINDE USUL VE ESASLARA UYGUN , Beşiktaşlı'LIK NEZAKETI VE ASALETI IÇINDE SÖYLEMELERI BEKLENEN TEMEL KONUDUR. GÖREV ALAN BASKAN VE YÖNETIM KURULLARI 2 YIL ÇALISIP YENIDEN GENEL KURULUN ÖNÜNE GELIRLER VE HESAP VERIRLER. YÜCE KURULUNUZ BANA 8 KERE BASKANLIK GÖREVINI VERMISTIR. HATALARIMIZA ANLAYIS GÖSTERDINIZ , SEVAPLARIMIZA DESTEK VERDINIZ, HOSGÖRÜLÜ DAVRANDINIZ , SABIR GÖSTERDINIZ, SIZLERE TESEKKÜR BORÇLUYUM. BANA 16 SENE TAHAMMÜL EDEN SIZLERE SU ANDAKI SAMIMI HISLERIMI ANLATMAK ISTERIM. 1943 YILINDA Beşiktaş KULÜBÜNE GELDIM. 1945'DE A TAKIMINDA OYNAMAYA BASLADIM. MÜTEVAZI FUTBOL YASANTIMDAN SONRA, 1954'DE FUTBOLU BIRAKTIM VE ÇESITLI DÖNEMLERDE DEGERLI BASKANLARLA ÇALISMA ONURUNU ELDE ETTIM. HAYATTA OLMAYANLARA TANRIDA RAHMET DILIYORUM. 1984 YILINDA SAYIN MEHMET ÜSTÜNKAYA ILE GIRDIGIMIZ CENTILMENCE BIR YARISTA TENSIPLERINIZLE KULÜP BASKANLIGINA GETIRILDIM. 16 YIL GEÇTI..........! 8 KONGRE GEÇIRDIK. ITIMAT ETTINIZ , GÖREVE DEVAM ETTIM. KISACA ANLATMAYA ÇALISTIGIM SU ÜÇ CÜMLE 97 YILLIK KULÜBÜMÜZÜN 57 YILINDA VAR OLDUGUMU IFADE ETMEKTEDIR. HEPINIZ BILIYORSUNUZ, TÜZÜGÜMÜZDE DE BELIRTILDIGI GIBI, BIZIM DÜSÜNCELERIMIZ VE HEDEFIMIZ SPORU DESTEKLEMEK VE GELISTIRMEK, ÜLKEYE BASARILI SPORCULAR YETISTIRMEK, BASARILI OLMANIN ANAHTARLARINI GENÇLERE SUNMAK, GELECEKLERINI HAZIRLAMAK SOSYAL ORTAMLARINI VE ILETISIMLERINI , KÜLTÜR , SANAT VE SPORLA GELISTIRMEK VE KULÜBÜMÜZÜ, ULU ÖNDER ATATÜRK'ÜN IFADE ETTIGI GIBI " BEN SPORCUNUN ZEKI, ÇEVIK VE AHLAKLI OLANINI SEVERIM " DÜSTURUNU ILKE EDINEREK BJK'NIN VIZYONUNDAN ÖDÜN VERMEDEN YOLUMUZA DEVAM ETMEK IDI. HIÇ HATA YAPMADIK MI ? HATA INSANLAR IÇINDIR........! ZAMAN ZAMAN HATALAR YAPTIK. BUGÜNKÜ KULÜBÜMÜZ, KISIR DÖNGÜDEN ÇIKMIS , SAGLIKLI YAPIYA KAVUSARAK HER GEÇEN GÜN DAHA DA GÜÇLENMEKTEDIR. BUGÜNÜN Beşiktaş'I ARTIK NE DEDIKODULARDAN MEDET UMACAK KADAR GÜÇSÜZ, NE DE GERÇEK DISI BAZI SEYLERI BESIKTASLILIK DIYE ETRAFA EMPOZE ETMEYE ÇALISANLARIN HIMAYESINE MUHTAÇ OLACAK KADAR SAHIPSIZDIR. DAHA ÖNCE DE IFADE ETTIGIM GIBI KULÜBÜMÜZÜN HAKIKI SAHIPLERI SIZLERSINIZ. BU NOKTALARA BERABERCE VARDIK.GERIYE DÖNMEKTE ARTIK FAYDA YOKTUR. YÖNETIMDE BULUNANLAR VEYA YÖNETIME TALIPOLANLAR : TALIP OLMAK IÇIN KURULAN GURUPLAR, SIZ KONGRE ÜYELERINE INANDIRMANIN YOLLARINI ARAMALI VE ICRAATLARI ILE ISPATLAMALIDIRLAR. GELECEGIMIZ IÇIN YENI UFUKLAR AÇMALIDIRLAR. HER ZAMAN SÖYLEDIK, KISILERIN TEK TEK BIRÇOK PROBLEMI HALLETMESINE IMKÂN YOKTUR. HEPIMIZ , DÖNMESI GITTIKÇE HIZLANAN BU ÇARKIN BIRER UNSURLARIYIZ. BU UNSURLAR EGER BESIKTASLILIK FELSEFESININ TEMEL TARIFINDE BIRLESMIS, ANLASMIS ISE, ÇARKIN TEKLEMESI ARTIK MÜMKÜN DEGILDIR. BU DÜSÜNCELERDEN HAREKETLE, 16 SENE IÇINDE GERÇEKLESTIRDIGIMIZ TAPULARI KULÜBÜMÜZA AIT , BUGÜNKÜ EKSPERTIZ DEGERI 125 MILYON DOLAR OLAN FULYA TESISLERI, BJK PLAZAMIZ VE MODERN KULÜP BINAMIZ VAR. BU ARADA BJK'NIN GELECEGI IÇIN ÇOK ÖNEMLI OLACAGINA INANDIGIMIZ VE TÜM BESIKTASLILARIN DUYARLI OLMASI GEREKEN FULYA PROJESI ÖNEMLI GELISMELER GÖSTERMEKTEDIR. ''BU PROJE BENIM EN BÜYÜK HAYALLERIMDEN BIRISIDIR.'' GERÇEKLESTIGINI GÖRMEK TÜM Beşiktaş CAMIASINI MUTLU EDECEKTIR. AYRICA 49 YILLIGINA DEVLETTEN KIRALADIGIMIZ ÜMRANIYE'DE 145 DÖNÜM " BJK'NIN GELECEGINI HAZIRLAYACAK OLAN " VE ÖNCELIKE ÇIM SAHA YAPIMINA BASLANILAN TESISLERIMIZ VAR. ZAMANINDA ASLA ALINAMAZ DIYE DEDIKODULAR ÇIKARTILAN, AÇILISINDA, ILK GOLÜ ATMAK BANA NASIP OLAN, ISIMLERI , ZAMAN ZAMAN MITHAT PASA, DOLMABAHÇE, INÖNÜ STADI OLARAK ANILAN STADIN , SENELER SONRA YINE BIZIM DÖNEMIMIZDE , BÜYÜK MÜCADELELERLE CAMIAMIZA BJK INÖNÜ STADI OLARAK MALEDILMESI, BENIM VE HEPIMIZ IÇIN EN BÜYÜK GURUR VE PRESTIJ KAYNAKLARINDAN BIRIDIR. RAHMETLI HAKKI YETEN STADIMIZIN HEMEN ÜSTÜNDE AÇTIGIMIZ KAPALI SPOR SALONUMUZ , TÜM SALON SPORLARINA HIZMET VERMEKTEDIR VE GELECEKTE BASARILI SPORCULARIMIZIN YETISTIGI YUVA OLACAKTIR. YILLARCA KULÜBÜMÜZE KAZANDIRILMASI IÇIN UGRASILAN AKATLAR TESISLERINDEKI HUKUKI DAVALAR, KULÜBÜMÜZ LEHINE SONUÇLANMISTIR. BU KONUDA BÜYÜK EMEKLER VEREN, SAYIN ERDOGAN TUNCER'E TESEKKÜR EDIYORUM. YINE ÇESITLI VESILELERLE ZAMAN ZAMAN ARALARINDA BULUNMAKTAN MUTLULUK DUYDUGUM, TEMELINDE EGITIM , KÜLTÜR VE SPOR YATAN, ÜLKEMIZIN GURUR KAYNAGI EGITIM KURUMLARINDAN BIRISI OLMAYA ADAY HAYATA GEÇIRDIGIMIZ BJK KOLEJI VAR. BJK AKARYAKIT ISTASYONU , MART AYINDA FAALIYETE GEÇECEKTIR. Beşiktaş BELEDIYESINDEN KIRALADIGIMIZ, ÜYELERIMIZIN AYRICA SOSYAL IHTIYAÇLARINI KARSILAMAYA YÖNELIK ÇILEKLI TESISLERIMIZ SOSYAL YASANTIMIZIN BIR PARÇASIDIR. BU ARA GERÇEKLESTIRDIGIMIZ PROJELERDEN BIRISI OLUP, BÜYÜK ÜZÜNTÜLERE SEBEBIYET VEREN YESILKÖY PROJESI HAZINE VE VARISLER ARASINDA BIZIM DE MÜDAHIL OLDUGUMUZ DAVA UZUN YILLAR DEVAM ETMIS, MAHKEMENIN VARISLER LEHINE KARAR VERMESI DOLAYISIYLA TARAFIMIZDAN KULLANILAMAZ HALE GELMISTIR. ANCAK 2007 YILINA KADAR KULLANMA HAKKI BIZE AIT OLDUGU IÇIN YENI MAL SAHIPLERI ILE GÖRÜSMELERIMIZ DEVAM ETMEKTEDIR. BEDEN TERBIYESI GENEL MD. 'DEN 49 YILLIGINA KIRALADIGIMIZ PENDIK KÜREK TESISLERIMIZIN ÖNÜNDEKI DENIZIN DOLDURULARAK SAHIL YOLU GEÇMESI DOLAYISIYLA KÜREK SPORU FEVKALADE ZORLUKLARLA YAPILMAKTADIR. ÜYELERIMIZDEN GELEN ÖNERILERI DIKKATE ALARAK ÇÖZÜMÜ IÇIN KARTAL BELEDIYESI ILE TEMASLAR SÜRDÜRÜLMEKTEDIR. FUTBOL ALT YAPIMIZ ÖZÜNDE SÖYLENENLERIN AKSINE EN FAZLA DIKKAT ETTIGIMIZ BIR HUSUSTUR. NETICELERI ORTADADIR. ''DÜNYA KARSILASTIGIN FIRTINALARLA DEGIL, GEMIYI LIMANA GETIRIP GETIRMEDIGINLE ILGILENIR.'' BÜTÜN BU GELISMELERE RAGMEN TESISLESMEYI BIR YANA BIRAKIP, BASARIYI SADECE PROFESYONEL FUTBOLLA ÖLÇENLERE SESLENIYORUM: 16 SENELIK DÖNEMIMIZDE KULÜBÜMÜZ PROFESYONEL FUTBOL TAKIMINA YAPILAN HAKSIZ ELESTIRILERE RAGMEN ARALIKSIZ HER SEZON SAMPIYON KULÜPLER, SAMPIYONLAR LIGI , KUPA GALIPLERI YA DA UEFA KUPASINA KATILMA BASARISI GÖSTERMISTIR. HIZMET DÖNEMIMIZDE PROFESYONEL FUTBOL TAKIMIMIZIN KAZANDIGI TOPLAM 9 LIG SAMPIYONLUGUNUN 5 INI, TOPLAM 5KEZ KAZANDIGIMIZ TÜRKIYE KUPASININ 4 ÜNU TOPLAM 7 KEZ KAZANDIGIMIZ CUMHURBASKANLIGI KUPASININ 5 INI, TOPLAM 6 KEZ KAZANDIGIMIZ BASBAKANLIK KUPASININ 2 SINI VE TOPLAM 11 KEZ KAZANDIGIMIZ TSYD KUPASININ 6 SINI MÜZEMIZE GÖTÜRDÜK. TOPLAMI 22 KUPADIR. ÜZÜLEREK IFADE ETMEK ISTERIM KI, 16 YILLIK BU BILANÇO ORTADA IKEN , BU BASARILARI BIRLIKTE YASADIGIMIZ VE BIRLIKTE YÖNETIMDE YASANAN GÜZELLIKLERIN KARARLARINA IMZA ATAN VE YINE BJK SAYESINDE TOPLUMDA YER TUTAN , MESLEK EDINEN , AYRICA FUTBOL OYNADIKLARI DÖNEMDE EMEKLERININ KARSILIGI BJK TARAFINDAN EN IYI SEKILDE VERILEN BAZI KISILERIN BASIN KANALIYLA KULÜPLERINI, SAHSIMI, VE SAHSIMDA YÖNETIM KURULU ARKADASLARIMI SUÇLAMASI NANKÖRLÜK DEGIL DE NEDIR ? .......! "INSANLARLA YASADIM, INSANI ÖGRENDIM INSANLARLA YASADIM, INSANLIGI ÖGRENDIM INSANLARLA YASADIM , INSANLARDAN NANKÖRLÜGÜ GÖRDÜM " DOSTLARIM, DOSTLARIM ... AMA BEN DOSTLARIMDAN ÇOK KORKARIM'' DIYEN DÜSÜNÜRLERE HAK VERMEMEK ELDE DEGIL! .......................... !!! SAYIN ÜYELER; BIZLER DE MUHALEFETTE BULUNDUK KULÜBE HIZMETI GEÇEN HIÇBIR KIMSEYE HAKARET ETMEDIK. DOLAYISIYLA CAMIAYI YIPRATMADIK. KENDI FUTBOLCULARIMIZA SAHADA ARKAMIZI DÖNMEDIK. BÖYLE ÇIRKIN ORGANIZASYONLARI MUHALEFETIN BIR YOLU OLARAK GÖRMEDIK. BIZIM CAMIAMIZ FARKLI DEDIK....... VEFA HISLERININ MADDI DEGERLERDEN ÇOK ÖNDE OLDUGUNU HER ZAMAN BELIRTTIK. SIMDI BU KAZANDIGIMIZ MALVARLIKLARINI, KULÜBÜMÜZÜN ERISTIGI NOKTALARI BIR KENARA BIRAKIYORSANIZ, 16 SENE ZARFINDA KULÜBÜN NE KADAR BÜYÜDÜGÜNÜ GÖRMEK ISTEMIYORSANIZ, 55 MILYON DOLARLIK BÜTÇEYE ERISMEYI GÖRMEZLIKTEN GELIYORSANIZ, HIZMETIMIZIN KARSILIGINI SADECE PROFESYONEL FUTBOL TAKIMI BASARI VEYA BASARISIZLIKLARIYLA ÖLÇÜYORSANIZ YAPILASMAYI, KURUMSALLASMAYI BIR KENARA BIRAKIYORSANIZ, O ZAMAN SIZLERE TAMAMLANMASI GEREKEN HIZMETLERI DE HATIRLATMAK ISTERIM : " EGITIM FAALIYETLERINE AGIRLIK VERIP BIR AN ÖNCE VAKIF KURMA ÇALISMALARI B.J.K.NIN LEHINE OLACAK SEKILDE TAMAMLANMALIDIR." "KULÜBÜMÜZÜN 100 ÜNCÜ YIL KUTLAMALARI IÇIN ACILEN GENEL KURULCA TASVIP EDILEN BIR KOMISYON KURULUP ÇALISMALARINA BASLAMALARI LAZIMDIR." "MODERN ÇAGIN SARTLARI ALTINDA KULÜBÜMÜZÜN TÜM MENFAATLERINE ZARAR GELMEYECEK SEKILDE SEFFAF, ADIL, DÜNYADAKI ÖRNEKLERINDE OLDUGU GIBI SIRKETLESMESININ GEREKLI OLDUGU DA BIR GERÇEKTIR." SEVGILI BESIKTASLILAR; BU KONGREYI BEN HERHANGI BIR KULÜBÜN KONGRESI HAVASI IÇINDE DÜSÜNMÜYORUM. KULÜBÜMÜZ BIZIM YUVAMIZ. HEPIMIZ GÖZÜMÜZÜ BU KULÜPTE AÇTIK. BELKI DE ÇOGUNUZUN ÇOCUKLARI SIZLERIN SAYESINDE GÖZLERINI DÜNYAYA Beşiktaş'LI AÇTI. BÜYÜDÜLER, BÜYÜMEKTELER.......! SIZLERIN GÖREVI BU NOKTADAN SONRA KULÜBÜMÜZA SAHIP ÇIKMAKTIR. KULÜBÜMÜZ YENI YÜZYILDA GEÇMISIMIZDEN ELDE ETTIGI GÜÇLE YENI ADIMLAR ATMAK ZORUNDADIR. DEGERLI GENEL KURUL ÜYELERI,KULÜBÜMÜZÜN VIZYONUNU, BU VIZYONDAN HIÇBIR TAVIZ VERMEDIGINI, BU VIZYONA YABANCI HIÇBIR OLUSUMUN MASKESI OLMA DURUMUNA DÜSMEDIGIMIZI IFADE ETTIM. Beşiktaş'IN SAYGINLIGININ TEMEL TASLARI BUNLARDIR. BU SARTLAR ''OLMAZSA OLMAZ'' SARTLARDIR ! BU VIZYONA YABANCI OLUSUMLARIN ZIRHI DURUMUNA GELMENIN Beşiktaş'IMIZIN SAYGINLIGINA BÜYÜK DARBE VURACAGI KUSKUSUZDUR. BEN GEÇEN DÖNEM Beşiktaş'IN BU NITELIKLERINDENASLA TAVIZ VERILMEYECEGI INANCI ILE KONUSTUM. BU EGILIMLERE GIRME TEHLIKESINE KARSI KONULMASI, BUNUN IÇIN HER TÜRLÜ FEDAKARLIGIN YAPILMASI HEPIMIZIN VAZGEÇILMEYECEK GÖREVIDIR. BIZ BUGÜN BIZE KARSI YAPILAN , ORGANIZE EDILEN SALDIRI VE HAREKETLERIN HIRÇIN VE SAYGIDAN YOKSUN TUTUMLARIN TEMELINDE YUKARIDAKI TEHLIKENIN YATTIGINI DÜSÜNÜYORUZ. DEGERLI ÜYELER, ONALTI YIL BOYUNCA ÜZERIME GELEN OKYANUS DALGALARININ BENDE YARATMIS OLDUGU HÜZNÜ, GENEL KURULUNUZUN SESSIZ VE SAKIN SAHILINDE SIZLERLE PAYLASMAYA ÇALISTIM..... BUNCA SENELER BOYUNCA BANA GÖSTERMIS OLDUGUNUZ SABIR, ANLAYIS, HOSGÖRÜ VE DESTEGE TEKRAR TEKRAR TESEKKÜR EDIYORUM. 1984 YILINDA, ILK DEFA HUZURLARINIZA ÇIKTIGIMDA, KONGRE KONUSMAMIN BASINDA SÖYLEMIS OLDUGUM SÖZLERI HATIRLATMAK ISTIYORUM: HERKESI BIR ZAMAN IÇIN ALDATABILIRSINIZ, BAZI KISILERI HER ZAMAN ALDATABILIRSINIZ, AMA HERKESI HER ZAMAN ALDATAMAZSINIZ ! ....! BEN KIMSEYI HAYATIM BOYUNCA ALDATMADIM...! ....! 1984 YILINDA HUZURLARINIZA HANGI HEYECAN VE DUYGULARLA GELMISSEM BU GÜN DE HUZURLARINIZDA AYNI HEYECAN VE DUYGULARLA BASIM DIK GÖNLÜM RAHAT VE HUZUR IÇERISINDE SIZLERE VEDA EDIYORUM ! ............. SÜLEYMAN SEBA |
harika bir paylaşım, teşekkürler emekleriniz için :) |
Emeğine Saglık abi teşekkürler. |
Türkiye`de Saat: 02:21 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2