Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Kültür , Sanat Turizm, Gezi ve Seyahat Rehberi > Tiyatro - Edebiyat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07-07-2009, 09:41   #1
david silva
 
mezarkabuL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Allan POE-Geveze Yürek

ben bir allan poe hastasıyım ve ilk paylaşımı yapıcam arkadaşlar sizle hoşunuza giderse diğer hikayelerini de yazabilirim...

GEVEZE YÜREK
Doğru!Çok ama çok sinirliydim ve hala da öyleyim;ama deli olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Hastalık duyularımı keskinleştirmişti,onları yok etmiş ya da köreltmiş değil.Ve hepsinin üstünde de işitme duyum güçlenmişti.Yeryüzünde ve cennetteki herşeyi duyuyordum. Ve cehennemdeki pek çok şeyi de.Öyleyse nasıl deli olabilirim ki?Dinleyin! Dinleyin ve görün hikayenin tümünü ne kadar sakinlikle ve sağlıkla anlatacağım sizlere.
Fikrin beynime ilk nasıl girdiğini söylemek imkansız; ama bir kere oraya yerleşti ve gece olsun gündüz olsun bir daha peşimi bırakamdı.Elde etmek istediğim birşey yoktu.Tutkudan eser yoktu.Yaşlı adamı severdim.Bana karşı bir haksızlık yapmamıştı.Bir kere olsun hakaret etmemişti.Altınlarını istemiyordum.Bence tek neden gözüydü, evet evet, mutlaka oydu!Gözlerinden biri bir akbaba gözüne benziyordu -üzerine bir tabaka inmiş olan soluk mavi bir göz.Göz bana baktı mı, kanım buz kesiyordu ve ben de - ama çok yavaş olark- yaşlı adamın canını almaya, böylece o gözden sonsuza kadar kurtulmaya karar vermiştim.
Burası önemli işte.Siz beni deli sanıyorsunuz.Deliler hiçbirşey bilmezler.Ama siz bir de beni göreceksiniz.Nasıl akıllıca davrandığımı, nasıl tedbirli olduğumu, nasıl bir öngörüşle, nasıl bir ikiyüzlülükle çalıştığımı göreceksiniz!Yaşlı adama hiç olmadığı kadar iyi davrandım kendisini öldürmeden önceki hafta içinde.Ve her gece, saat gece yarısına yaklaşırken, kapısının mandalını kaldırıp kapıyı hafifçe ama çok hafifçe araladım.Başımı sokabileceğim zaman da dışarı hiç ışık sızdırmayacak kadar her tarafı kapalı bir feneri, ardından kafamı içeri sokuyordum.Başımı ağır ağır oynatıyordum yaşlı adamın uykusunu bozmamak için.Hah!Bir deli bu kadar akıllı olabilir miydi?Ve sonra, başım odaya iyice girince feneri dikkatle (fenerin menteşeleri gacırdardı çünkü) çok büyük bir dikkatle açıyordum bir tek ışık huzmesi o akbaba gözüne düşene kadar.Bunu yedi uzun gece yaptım -ve hemen her gece, gece yarısına yakın bir saatte ama göz hep kapalıydı; işi yapmak imkansızdı bu nedenle; işi yapamıyordum, çünkü beni öylesine çileden çıkaran şey yaşlı adam değil, onun o Kem Gözü'ydü.Her sabah gün ışıyınca büyük bir yüreklilikle odaya giriyor, onunla çekinmeden konuşuyor, neşeli bir sesle adını söylüyor, geceyi nasıl geçirdiğini soruyordum.Gördüğünüz gibi her gece saat tam on ikide uykudayken kendisine bakmakta olduğumu anlaması için çok bilge bir yaşlı adam olması gerekirdi.
Sekizinci gece kapıyı açmakta her zamankinden biraz daha dikkatli davrandım.Bir saatin yelkovanı bile benim elimden daha hızlı hareket ederdi.O geceden önce kendi gücümün, kendi aklımın sınırlarını böylesine hissedememiştim.İşte oradaydım, kapıyı ağır ağır açıyordum ve o benim gizli düşüncelerimi ya da emellerimi rüyasında bile göremiyordu.Bu fikir beni neredeyse kıs kıs güldürecekti; ve belki de o beni duydu ki sanki irkilmiş gibi yatağında birden kıpırdandı.Benim geri çekildiğimi sanabilirsiniz -ama hayır.Odası zifiri karanlıktı (çünkü hırsız korkusuyla pancurlar sıkı sıkı kapatılmıştı) ve bu yüzden onun kapının aralandığını göremeyeceğini biliyordum.Bunun için de yavaş yavaş açmaya devam ettim.
Başımı içeri sokmuş, tam feneri açıyordum, tam parmağım teneke kapağına değmişti ki yaşlı adam birden yattığı yerde doğruldu ve "Kim var orada?" diye seslendi.
Ben hiç kıpırdamadan durdum ve ağzımı açmadım.Bir saat boyunca kılımı bile kıpırdatmadım, ama bu süre içinde de yattığını duymadım.Hala yatağın içinde oturmuş dinliyordu: benim geceler boyunca yaptığım gibi duvardaki ölüm gözcülerine kulak dikiyordu.
Bir süre sonra hafif bir inilti duydum ve bunun ölümcül korkunun iniltisi olduğunu anladım.Bu bir acının ya da üzüntüsünün iniltisi değildi -ah, hayır!- Bu insanın ruhu dehşetle dolduğunda ta içinden kopan o boğuk sesti.Pek çok gece, tam da gece yarısında, bütün dünya uyurken bu ses benim de göğsümden yükselmiş, o korkunç yankısıyla beni şaşırtan korkuları daha da derinleştirmişti.Onu iyi tanırdım.Yaşlı adamın neler hissettiğini biliyor, kalbimden gülmekle birlikte ona acıyordum.Yatakta dönmesine neden olan o ilk hafif sesten bu yana uyanık yattığını biliyorum.O zamandan beri içindeki korkular büyüyüp durmaktaydı.Onların anlamsız olduğunu düşünmeye çalışıyor, ama başarılı olamıyordu.Kendi kendine şöyle diyordu: "Bacadaki rüzgarın uğultusundan başka birşey değil," "odada gezinen bir fare olmalı," ya da "bir kere cırcırlayıp susan bir çekirge." Evet, kendisini bu varsayımlarla rahatlatmaya çalışıyordu, ama hepsinin boşuna olduğunu görmüştü.Hepsi boşunaydı; çünkü kendisine yaklaşan Ölüm önüne kara gölgesini düşürmüş ve kurbanını sarmıştı.Görüp duyamıyorsa da başımın odanın içindeki varlığını hissetmesine neden olan şey o farkına varılmamış gölgenin hazin etkisiydi.
Büyük bir sabırla uzun bir süre bekleyip de yattığını duymayınca fenerin kenarını hafifçe, ama çok hafifçe aralamaya karar verdim.Ve açtım -bunu ne kadar yavaş yaptığımı hayal bile edemezsiniz -sonuda bir örümcek ağın nın teli gibi bir tek incecik ışık aralıktan fırladı ve gidip akbaba gözünün tam üstüne vurdu.
Göz açıktı, hem de ardına kadar açık ve ben ona baktıkça çılgına dönüyordum.Onu tam bir berraklıkla görüyordum -mat mavi ve üzerinde iliklerimi donduran o çirkin perde; yaşlı adamın yüzünü ya da başka bir yerini göremiyordum, çünkü sanki güdüsel olarak ışığı tam da o lanet noktaya doğrultmuştum.
Size sizin çılgınlık sandığınız şeyin duyuların aşırı hassaslığı olduğunu söylememiş miydim? Şimdi de kulağıma bir saatin pamukla sarılı olduğu zaman çıkardığı sesi andıran hafif, hızlı ve kunt bir ses geldi.O sesi de çok iyi biliyordum.Bu yaşlı adamın kalbinin çarpmasıydı.Davulların dövülmesi askere cesaret vermesi gibi bu seste benim öfkemi kat kat artırdı.
Ama yine de kendimi tutup sesimi çıkarmadım.Soluk bile almaktan çekiniyordum.Feneri hiç kıpırdatmadan tutuyordum.Işığı gözü üstünde hiç titretmeden tutmayı denedim.Bu arada kalbin o cehennemsi tıkırtısı giderek artıyordu.Her an biraz daha hızlı, biraz daha gürültülü takırdamaktaydı.Yaşlı adamın korkusu müthiş olmalıydı!Her an biraz daha artıyordu diyorum anlıyor musunuz, her an biraz daha artıyordu.Size sinirli olduğumu söylemiştim, gerçekten de öyleyim.Ve şimdi gecenin bu yarısında, o eski evin ürkütücü sessizliğiarasında böylesine garip bir ses beni de kontrol edemediğim bir dehşete düşürecek kadar heyecanlandırmıştı.Yine de birkaç dakika daha kendimi tutup kıpırdamadan durabildim.Ama kalp atışları giderek artıyordu.Kalbimin çatlayacağını sandım.Şimdi de yeni bir korku almıştı beni:sesi komşulardan biri duyabilirdi!Yaşlı adamın saati gelip çatmıştı!Bir çığlık atarak feneri iyice açtım ve odanın ortasına atladım.Adam bir kere bağırdı -sadece bir kere. Ve bir anda onu alaşağı edip yatağı üzerine çektim.Sonra da bu işin bu kadarını bitmiş görünce sevinçle gülümsedim.Ama kalp boğuk bir sesle daha dakikalarca atmaya devam etti.Ancak buna kızmamıştım; bu ses duvarın ötesinden duyulmazdı.Sonunda o da kesildi.Yaşlı adam ölmüştü.Yatağı çekip cesedi inceledim.Evet, ölmüştü, taş kesilmişti.Elimi kalbin üzerine koyup birkaç dakika öylece tuttum.Kalp çarpmıyordu.Ölmüştü.Gözü artık beni rahatsız etmeyecekti.
Beni hala deli sanıyorsanız, cesedi saklamak için aldığım bilgece önlemleri anlattıktan sonra hiç de deli olmadığımı anlaayacaksınız.Gece ilerliyor, ama ben çabuk ve sessizce çalışıyordum.Önce cesedi parçalara ayırdım.Başını, kolarını ve bacaklarını kestim.
Sonra odanın döşemesinden üç tahta söktüm, hepsini altındaki boşluğa yerleştirdim.Sonra tahtaları öylesine ustalıkla, öylesine beceriyle yerleştirdim ki, hiçbir insan gözünün -hatta onunki bile- bir yanlışlık göremezdi.Yıkayacak herhangi birşey yoktu - ne bir leke ne bir kan izi.Çok dikkatli davranmıştım.Hepsini bir leğene akıtmıştım çünkü.
Bu işleri bitirince saat dörde gelmişti ve dışarısı hala gece yarısı kadar karanlıktı.Çan saati çalınca sokak kapısı vuruldu.Kalbim ferah olarak aşağı kapıyı açaya indim -korkacak neyim vardı ki?İçeri giren üç adam büyük bir nezaketle kendilerini polis memuru olarak tanıttılar.Geceleyin komşulardan biri bir çığlık duymuştu; bir kötülük yapıldığı kuşkuları uyanmış, karakola haber verilmişti ve kendileri de evi aramak üzere gönderilmişlerdi.
Gülümsedim -korkacak neyim vardı ki?Beylere içeri girmelerini söyledim.Çığlığı gördüğüm bir rüya sırasında ben atmıştım. Yaşlı beyefendi köye gitmişti.Ziyaretçilerime evi gezdirdim.Her tarafı aramalarını, hem de iyice aramalarını söyledim.En sonunda da onları yaşlı adamın odasına götürdüm.Adamın el sürülmemiş hazinelerini gösterdim.Kendime güvenimin heyecanıyla odaya iskemleler getirdim, yorgunluklarını orada geçirmelerini istedim ve ben de bu kusursuz başarımın verdiği çılgın cesaretle kendi iskemlemi kurbanımın cesedinin yattığı noktanın tam üstüne yerleştirdim.
Memurlar tatmin olmuşlardı.Davranışım onları ikna etmişti.Ben olağanüstü rahattım.Onlar otururken ben neşeli bir tavırla sorularını yanıtlıyordum, onlar da havadan sudan söz ediyorlardı.Ama çok geçmeden sarardığımı hissettim ve artık gitseler diye düşünmeye başladım.Başım ağrıyordu, kulaklarımda bir çınlama olduğunu sandım; ama polisler hala oturmuşlar, çene çalmaya devam ediyorlardı.Çınlama giderek daha da belirginleşti: hem devam ediyor hem de belirginleşiyordu.Bu duygudan kurtulmak için daha serbestçe konuşmaya başladım ama çınlama devam edip belirginleşmeyi sürdürdü.Sonunda sesin kulaklarımın içinde olmadığını anladım.
Artık sapsarı kesildiğim kuşkusuzdu; ama daha rahat ve biraz daha yüksek sesle konuşuyordum.Yine de ses yükseliyordu - elimden ne gelirdi ki?Bir saatin pamukla sarılı olduğu zaman çıkardığı sesi andıran hafif, hızlı ve kunt bir sesti bu!Soluk almakta güçlük çekiyordum, ama memurlar sesi henüz duymuş değillerdi.Daha hızlı konuşmaya, daha yüksek sesle konuşmaya başladım -ama ses de giderek artıyordu.Ayağa kalktım, önemsiz konularda elimi kolumu sallayarak, sesimi yükselterek tartışmaya başladım.Ama ses giderek artıyordu.Hiç gitmeyecek miydi bunlar?Sanki adamların sözlerine öfkelenmiş gibi ayaklarımı vurarak odanın içinde gezinmeye başladım -ama ses giderek artıyordu.Tanrım! Ne yapacaktım şimdi?Öfkeden küplere bindim, bağırdım çağırdım, küfürler yağdırdım!Oturduğum iskemleyi kapıp yerde sürükledim, ma ses hepsinin üstündeydi ve giderek de artıyordu.Daha yüksek -daha yüksek- daha da yüksek!Ve memurlar hala keyifle konuşup gülüşüyorlardı.Onların sesi duymamış olmaları mümkün müydü?Tanrım! Olamaz, olamaz! Duymuşlardı -kuşkulanıyorlardı!Biliyorlardı! Benim korkumla alay ediyorlardı!Bunları düşündüm hep! Ama her şey bu ıstıraptan iyiydi! Bu alay edilmekten iyiydi her şey! O yalancı gülümsemelere daha fazla tahammül edemeyecektim!Çığlıklar atmalıydım ya da ölmeliydim! Ve şimdi- bir daha! Dinleyin bakın! Daha yüksek! Daha yüksek! Daha da yüksek işte!
"Alçaklar!" diye bağırdım."Kesin bu alayı artık! Suçumu itiraf ediyorum! Kaldırın şu tahtaları! İşte burada, tam burada!Onun o çirkin kalbinin vuruşlarıdır bu duyduklarınız!"


THE END
__________________
TO LİVE İS TO DİE...
mezarkabuL Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-07-2009, 10:48   #2
 
MuZoO - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

aman ALLAH ım böyle bir hikaye okumayalı bir kaç ay olmustu etkilendiğimi söylesem yeridir.
teşekkürler devamını bekliyorum
__________________
Lütfen forum kurallarını okuyunuz..
MuZoO Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-07-2009, 10:50   #3
david silva
 
mezarkabuL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler
__________________
TO LİVE İS TO DİE...
mezarkabuL Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-07-2009, 23:19   #4
Engel Değil Mesafeler
 
öznur_bjk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

etkileyici bir hikaye teşekkürler..
__________________
Click the image to open in full size.
öznur_bjk Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 12:34 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580