![]() |
Engin Taş -şiirleri Acıyı Ağlamak terim ağustos yağmuru gözlerim aşk bağdaşında senden bölünmüşüm ben ekinim kan olsa da biçeceğim doğumun klasik romantik desinler yaşamın ne çıkar ellerinde öleceğim Murat yıkar her yıl belleğimizi Seydan Köprüsü zamana karşı başımı taşlarda arayın Murat tokluğumuz kadar güzeldir herkesin kanı akar denize gün olur baş başa verir acıyı ağlarız |
Ağıt yıkık şeyler yaşadık yaşamı tam soymadık sevda mukaddes yara yaramıza doymadık ezik sözcükler verdik yıkık bakışlar verdik yaşananların adını ikimiz de koymadık bu bizim ağıtımız hep usulca ağladık birbirimizin sesini insafsızca duymadık baharı dağda bıraktık çıkmadık sokaklara herkes kendini gömdü kimselere yaymadık belki zaman götürdü yeşil yüreğimizi maviye ant içmiştik mavilikten caymadık |
Ayrılık Bir Yangındır ağardıkça saçlarım saçlarım acılarım gözümün gazabından gözünü gizliyorum utangaç bir benizi verip de yangınlara alevinden geçiyor sevdanı izliyorum içimi arşınlayan ikiz denizim benim kuytu gecelerimde korkunç öpülüyorum gözlerin bir dolunay gözlerin yaz yağmuru baharın ıslaklığında tenini özlüyorum acım kadar gerçekken yalancı gülüşlerin nedense yüreğimi hala örseliyorum zamanın bir sınırı uzayın sınırı yok sabrımın sınırını hala iteliyorum erisem de sudaki tuzun can telaşında sen kırılma diye dilimi törpülüyorum adını içimdeki ateşin rengi koydum alevimden yükselen yüzünü gözlüyorum neylersin ey kadınım düştüm bir kez aşkına her ayrılık bir yangın içimi közlüyorum |
Biliyor musun ? biliyor musun kimi getirdilerse yanıma akıllı bir yanını gördüm ve sevişmedim neyi astılarsa boynuma nefesimle yaktım hiçbir şeyi taşımadım göğsümde senden başka |
biliyor musun azad kuşlarından oluşmuş bu ülke sevaba muhtaçlığım yok ama aşkına namluluğumdan doğruluyorum kafese ikimizin sesiyle açılıyor kilit biz kalıyoruz birbirimize kilitli |
biliyor musun her çocuk yeni bir iklimdir atardamarından fışkırıp hayatın kılcal danarından sızar toprağa ve sen sızarsın(yorsun) bileklerimden aşk kaybından öleceğim mutlaka |
biliyor musun bir kış gecesinde ve hücremdeyim aşksız bir zeminde ve çırılçıplak elektrik sıramı bekliyorum korkusuz ama seni veriyorlar parmak uçlarımdan polisler bile senin gibi soyamadılar beni |
biliyor musun korku bir okuldur adem'den beri düşleri kurşunlayan ve cesaret bir ırmak iki yürek(bakış) arası ben nehir geliyorum vadine senin bir kobrayı almışım koynuma __________________ |
biliyor musun dinimi sen diye yeniden giyiyorum dizimi bileğliyorum doruklarına yüreğim tay hızında kıvrak kırlangıç aşkına banıyorum kanatlarımı (biliyor musun) beni senden asacaklar |
biliyor musun kaç akşam oturup da meyhanelere yalnızlığımı vurdum tabanlarına basıp ayakkabılarımın yıldızları ve yılmazları ürküttüm etrafım sarıldı birden bire ama dost sözler duydum tüm ağızlardan ama sen yoktun ve kimseszliğim solumda oturuyordu |
biliyor musun ürke ürke büyümüş bu ülke kadar seviyorum seni bu ülke ki cami önlerinden alınıp büyütülmüş - ki bundandır mahzunluğu- ikizisin sen onun aşk önlerinde büyümüş her secde senin için |
yaşam yeniden rüyalarıma benziyorsun çıkaramıyorum ama sen sıcak bir deniz koyuyorsun kadehime sesini ve nefesini koyuyorsun hayat dalga ritminde akıyor yüzünü ve hüznünü koyuyorsun sonra sonra ben kendimi koyuyorum sözlerinin altına (imza/n oluyorum) ve birden kınından sıyırıp çatal bir kılıç gibi gözlerini koyuyorsun önüme şarap gibi damlıyorum(kayboluyorum) en sonunda hep sonunda sen sonunda tutulduğum ve tutunduğum kara'm oluyorsun bulduğum ve bulunduğum rüyalarıma benziyorsun biliyorum hayatı genzinden yakalayıp bakir bir şiddet koyuyorsun avuçlarıma cehennemden(yangından) çıkmış gibi içiyorum o an görüyorum örsten çıkmış geçmişini koyduğunu örselenmiş dünlerimin yanına iki rüzgar gibi konaklıyoruz bir yangının koynunda hem köze hem öze dönüyoruz ve birden çift su verilmiş çelik gibi iniyorum en sonunda hep sonunda sen sonunda mavzer oluyorsun tutulduğum ve tutunduğum öldüğüm rüyalarımsın eminim |
Bizim Ezgimiz hadi bir deniz ısmarla gözlerine beni ısmarla bir akşamüstü zamansız bir çerçeveden geçiyorum hadi seni ısmarla bu akşamüstü biliyorsun ateşin hançerle dansını ölüm kör bir kuyuya seslenmek hayat öz sesine yaslanmaktır hadi bana beni ısmarla şu akşamüstü ben hala gülmeden büyüyorum gündüzün tenini kanatarak ve nar tanesi duyuyorum kahkahaları hadi sendeni ısmarla nü akşamüstü çelikten bir yüz taşıyorum çocukluğumdan tanrıdan bir gülümseme dudaklarımda ve içimde şaraptan süzülmüş bir yaşam hadi içbeni ısmarla su akşamüstü biliyorum yüzün çaydan geçenlerin türküsü seyrana çıkar kalemimde okyanus boyu ve yağmurdan alıyorum kokunu senin hadi bizdeni ısmarla her akşamüstü |
Bu Şehir ağlama dost bu şehrin yıkılması ağlamaktandır ağlama dost sabrın suya düştüğü an doğan gün büyük olur yarına kurbanlar kesilir de o çocuğa yeni bir destan yazılır adına bu şehirde ağlama dost geçmişi yükledik yüreğimize güneşi gözlerde görmek isteriz elbet bırakmak değil niyetimiz günahımızı seni bilmem nasıl mutlu etmeli bu şehirde bu şehrin yıkılması ağlamaktandır |
Denize Götürün Beni bizim orda uyumak ölümü göze almaktı çocuklara sormalı bunu kapılar aşınırdı karanlıklardan kirpikler arasından rüyalar alınırdı denize götürün beni deniz rüyamızdır umarsız olmamışım umarsız yaşanmışım tenime dilime yazılı gözüme yazılı o günler ben kimi incitmişim özümden başka kimi bekletmişim bana susamış öfkeme sorun beni öfkemi kuşanmadım denize götürün beni deniz güzelliğimizdir dağ bile dememişim yormadım hiç kimseyi farkında yaşamışım güzelliklerin ağrılı sevdaları ağrısız yudumlayıp otuzuma vurmuşum bir ömür kurmuşum maviliğe denize götürün beni deniz özlemimizdir oturmuşum içime pencerem beni bekler ve emekler tüketmişim ufkumda özlemleri kendimi unutmuşum gözlerimde ağrım var ağrımda hep aşklarım denize götürün beni deniz umudumuzdur özel yaşam demiştim el zulmüne bölündü başımı umutlara sevdalara dayadım ateşi söndürmedim kimseyi öldürmedim ölümsüze soyunup ölümüme oynandım denize götürün beni deniz doğumumuzdur sırtımı sakladım karanlıklardan belleğim bıçaklı geldi bugüne ve gecede sahip çıktım özleme yıkılmış umutlar satılmış düşler topladım denize götürün beni deniz düşlerimizdir beşiğime kertilmiş günlerdi acım özlemlerim üşüdü nisan bulutum benim yeşili sevmedim gözünden uzak her günüm yağmalandı ne güzel masallarım denize götürün beni deniz gülüşümüzdür geceler yaşadım vurgun yememiş tenimi sakınmadım aşklardan yakınmadım tutunmuşum arzuma belki biraz aykırı savaşlar kazanmışım kem bakışlar arası ve yarası var gözümde nefeslerin seslerin sıcağa soyunmuşum denize götürün beni deniz soluğumuzdur gözlerime oturmuş kirli şarkılar söyler tanrısını yitirmiş kadınlarım var belki biraz feminist sonbaharda başlamış erken hasada vurgun bebekler ağlar şaşırmamışım denize götürün beni deniz gerçeğimizdir midasın kulakları diye bağırdım sakladım sevincimi doğu nehirlerine bakışım hançerden kopmuş bakışım ben herkese şiir okudum ama herkes sağırdı denize götürün beni deniz şiirimizdir can derdine düşmedim selam vermişim sulara vurulmuşum zenonca biraz tanrıyı göndermişim bitmiş harpagon demi gözüne baka baka sevginde durulmuşum denize götürün beni deniz gözlerimizdir her şeyin başında sevda demişim özümden vurulmuşum bahar selinde geriye dönmemişim kurşun sesine ömrümün ötesi benden demişim yanılmamışım denize götürün beni deniz baharımızdır cezasız kalmamış soğuk günlerim el ayak çekilmiş benli günlerden dillerden düşmüşüm gece yarılarına soluğumu tutmamış sabahlar üflemişim denize götürün beni deniz güneşimizdir |
Diojen Olurum gözlerin fırtına tutuldum kaldım yürekler alevden ağıta yatmış kor oldum zor oldum eylem üstünde kavgada sevildim aşkta sevildim eylül her yıl yüreğimin burgusu kokusu kalmasın üstümde elin ana yordamında elin değme tenime değme geyşalığın(yapaylığın) sıkar canımı cümle nazın hevesimin şeytanı böyle dava yangın yalnızlık açar açarsın gözlerini uçurumlara diojen olurum varlığnda ben ayrılık sohbeti biraz közümdür biraz telaşlıyım yeni aşklara okunmuş bir kitap kalır içimde önlerine tenimi serdiğim kızlar bilirsin tükenmem arzularımda volkan koynum kıvamında doğurur güneşi kimseye sormamışım ben ben suyuma arınmamış ten katmam de köylüm doğu özümü neyleyim neyleyim zamansız söz demetini kendini tanrıya armağan götür nasılsa esaretin bitmeyecektir herkes kendin büyütse kimse ağlamaz ağlamaz nazlıcan eylül( ölüm) var diye sorulur bir zaman dil hesapları sevgiye adanmış ömrü unutma |
Geçtim ben sana hep yağmurdum su gibi sudan geçtin/m sen bana hep uçurum çokça pusudan geçtim hasretine yanmaktan küle döndü yüreğim savruldum dağa taşa kahr-ı kısudan geçtim özleminle yaşamak vardı binlerce sene bir anlık vuslat için ben bengisudan geçtim kördüğümdü gördüğüm yollara baktığımda yine de varam diye belki bin sudan geçtim behlül gibi arayıp seni deli divane yunus gibi tam kırk yıl bir bilgesudan geçtim biledim yüreğimi aşkın ateş çarkında demiri çelik yapan o incesudan geçtim bilemezsin sevgili taşa vurup gönlümü sana arınmak için bin akçasudan geçtim vazgeçem istediler yoluna tükenmekten tükendim çınar gibi daldan özsudan geçtim yok oldum ey dermanım ateşinde su gibi yine var olmak için tenden cansudan geçtim sen kendine mühürlü yüreğine tapınca ben azalmamak için bir enginsudan geçtim |
Gerçek erkenden ölmüş bir yarin cenazesi ve heveskar kıyametler doğurmuşuz susayınca ovaları yüreğimizin oğulu fırat'a can gelini hicran verip üzümden ibaret yosma ömrümüz sözden ve gözden bir mengenededir mevsim usulca kavramış ruhlarımızı bilir kan damarda değil amaçlardadır umut duldada gözü kara bir servi haziran sancısını bilmeden büyür en yavuz oğlumuz fırat'a esir tarla olgunluk kırkımda düşer başıma |
Hasretin Tarihçesi gözlerimi bağladım gülüşlerin üstüne sabırdan sigara sardım sancılarıma yokluğunda ağladım ateşlerin üstüne yangından yağmurlar yaptım yaralarıma günahı seninle sevdim özümü aklayarak tenime terleyen tenine taptım son gecenin hüznünü gözümde saklayarak aşina acizliğimi aşkınla aştım gözlerimi çevirdim güneşin batışına gelmedin gül-tanem gönlüme gömdüm hasretini bağladım kalbimin atışına denize derinden deliye döndüm günleri çektim ipe ürkerek sensizlikten bir bela benzeri baktım benime nihayet közlenerek sudaki bensizlikten külledim kendimi kendi kendime |
İki Ömür ben ömrümde iki rüzgar tanıdım biri meltem saçında konaklayan biri nefesin yüzümü ısıtan ve ömrümde iki yağmurda kaldım biri gökyüzünden yağdı başıma biri gözlerinden avuçlarıma sen ömründe iki mevsim yarattın biri ayrılığın iplere çekildiğim biri aşkın gönlümü emzirdiğim ben ömrümde iki ömür (hayat)yaşadım biri susuşundu köze düştüğüm biri gülüşün bize dönüştüğüm ve ömrümde iki uyku uyudum biri kabusumdu kandan kırmızı biri kurtuluşum tatlı bir sızı sen ömründe iki nehir tanıdın biri girdabı kendimin gidişin biri umarı ömrümün gelişin ben ömrümde iki şehir tanıdım biri aşkımızdı berrak bir sudan biri kopuşumuz yaman pusudan |
İnançsız Değilim yaşadığımız günler kaldı senden geriye tanrıya duamız kahkahalarımızdı sadece inançsız değilim elbet sana tapıyorum ya işte |
Modern Aşk bırak beni kendi halime avazıma saklanmış yüzünde vuruyorum kendimi her bakışında aşk yaklaşıyorum kıyıya varlığın darlığın olmasın diye gözlerimi giyiyorum saçlarına yağıyorum tarama beni göğermiş yaralar gibidir aşkım kundurasız gecelerde ölüyorum yüreğim bir ayağı kesilmiş masa kendimi öğütüyorum her gece sende düşlerimden asılıyorum yangın dediğimiz yürek iflası ve rehin bir kahkaha sığıntılı gönüllere kalem kırıyorum fil tebessümü bir tango bu yaşam bakışlarımdan hörgüçler taşıyor orangutan oluyorsun banka önlerinde beni tımarhaneden mezardan ara kahrımdan kopup ve koşup gidiyorum kendimden bir bıçak kenarına |
Ortak Belgesel biz döşümüz hançerde ve kurşunda mevlam kayıra büyüdük topraktan bitip yalnızca fırat'a ağlayarak ve tanrı'ya bel bağlayarak yürüdük aşa aşkın kurşuna dizildiği aşın taşlardan süzüldüğü yerlerden geçtik örs-çekiç arasında acıya karşı kaya sevince karşı tutmayan mayaydı yüreğimiz gözümüz gezde sözümüz bizde özümüz gizde mahpus kaldık ayakta |
biz ruhumuz üşüyerek yaşadık mevsimleri yangınlara düşerek dağlara küserek ve nehirlerde ölerek öğrendik hayatı anamız toprak anaydı kendine ve kana beleyen ve beşiğimiz başucundan yazılı önce kanın sonra dinin sonra işin davandır bağrımız közde sesimiz tizde yaramız tuzda mahpus kaldık ayakta |
biz her gece öldük binlerce kere ve yıldız saydık yılan sabrıyla çıktık sabaha susmanın ve susarak ölmenin erdemiyle hep ruhumuz emanet bedenimiz kiraydı ve sevgi üstüne her şey çıraydı allah'tan ve çocuklarımız olurdu önce yerin altına sonra üstüne ait usulca ve sabırla gömerdik onları yüreğimiz alazda suskunluğumuz avazda hayatımız arazda mahpus kaldık ayakta |
biz sabır sağdık doğadan nimet yerine baharı bekledik yılın yarısı yağmur duasına çıktık her haziran'da bereket bekledik tüm kutsallardan ve her kasım'da sırtımızı kara dayayıp umut kestik allah'tan gözlerimizle ısındık zemherilerde mart'ta ateş yaktık kawa adına ve her şeyin inadına türküler söyledik ağız dolusu efsaneler anlattık kilim dokurken aklımız yazda tenimiz ayazda sırtımız buzda mahpus kaldık ayakta |
biz denizi gurbet ellerde gördük buram buram memleket kokusunu yosun kokusuyla harmanlayarak arşimet'e inandık yandan çarklı ada vapurlarıyla ve newton'u sevdik demir kuşlarla hayata susadım güzele adım adım demeyi bildik yaban ellerde gönlümüz hazda elimiz sazda canımız tezde mahpus kaldık ayakta |
Özgeçmiş ege'de kan kustum değil umrumda kan kustum doğu'da dillerden döndüm her şeyini melhem saydım gönlüme bir (tuz) sözün dokunur yaralarıma gözünde bir balık ağlarda kalmış zıpkınsın dost değil gelen dost değil karadeniz hırçın kolum (yanım) sus artık karasu muş'undur gözümden akar benim gözyaşlarım kar sularıdır girit'ten akmıştır okul öpüşüm milat neyin kahrı bilinmez gözüme bakamam suya bakamam her ömrün filizi vardır kırağı yemiş susamışım sakarya'nın saçına bir de osmaneli sevdalarına yalnızca bir mektup geçmişten gelen evren biraz darbe biraz derdimdir eşsizdir sızının gelişi şimdi beni ben vurmuşum şimdi(sonra) sırtımdan kahvemi gözünde/n içmek isterim intiharsa intihar aşkı(nı/mı) emziriyorum gözlerimi giymişim şaman danslarında kendimi kimseye yüklememişim ben suyuma arınmamış ten katmam mavzer dediğimiz yürektir dostum kendine çekersin bazen ele çekersin demirden akarız ustalıktan hep soyun su yun berivanı karşıla bilsen ikicanlı yaşam ömrümde vurulmuşum yar rahmine mavi sözler çizerim ağrımdan ölecek yar her sevda rüzgar sürgüle gözünü kimse görmasin çam yaprağı bakışımız yüreğimizde her yaz otuzuma yaklaşıyorum yar nar içindeyse unutulmuyor denizler tanrıyı öptüğüm yerdir |
Safari gözlerinde safariye çıkmışım deniz yaylam olur dudaklarında bakar bakaır yamacıma cerenler bakar kurt sürürsü kurnaz sürüsü payanda yüreğim çarmıhta benim döşüme dönmüşüm sabahlarımda arkaik sevdalar çekmez gönlümü aşkın aşkın olmuş aşkın gökyüzü sinsidir bu yaşam arapsaçıdır çakılı karalık insan yüzüne döner yüzün puta kabeye daim döner hüzün döner sevinç türküsü akınca kurşunum durunca deniz yakınca sevdayım aşkım bilirsin çözülsün telaşlar taşlar ne varsa cemre bir bakıştır bahar öyküsü |
Sessizliğim sen her şeyden önce ateşe inanmadın gözlerini söndürüp ayaklarımda her akşam sesini alıp gittin kıyıysam akmalısın seyrimde can çekişen dalgalar dolu yüzün bırak bırak biliyorum rengini bir sabah göğe yükselmiş sevincim bir ses duymuşum her akşam yine ipteyim sokulur derin gözlerin rüyama ağıtsız günler başlar sonra gülüşler yine yavaşlar sen borcusun bana tanrının kader değil gülüşümüz yalnızca maviliğe vurgunuz bu çiçek sende açmayacak yüreğine bak benim hiç olmazsa sessizliğim var |
Sevgili bu kentten sürüyorlar beni sevgili sevdamın keskin yanını kuşandım diye ve herkesten çok yandım diye denize bu tenden sürüyorlar beni gözümden vuruyorlar beni sevgili ecelin dinsel yanından arındım diye ve herkesten erken uyandım diye aşka özümden vuruyorlar beni sazımdan kırıyorlar beni sevgili " kılıcımız belimizde kirmani" dedim diye ve herkesten önce çıktım diye dağlara dizimden kırıyorlar beni gel bana kurtul( saklan) diyorsun ama sözümden biliyorlar beni sevgili uğruna asılmayı göze aldım diye ve herkesten çok kaldım diye ateşte közümden biliyorlar beni |
Sınırda Yaşamak kulağımda çanlar kalbinin ritmiyle çalmaya başlar göğsüne uzaklığın kahrıdır bu içimde düğünler de kurulsa yararsız bu ömrüme örselenmişliğim aynada dalgalı bir bayrak gibi duruyor ne kadar da ihtiyacım var moliere kahkahasına biliyor musun bütün oyunları unuttum sürekli ebe olmak sürekli acın kadar büyük sınırda yaşamak çıldırsam mı diye soruyorum kendime engin taş |
Sürülmüş Yüreğim biz ölürüz insan kutuplarında ay donar yaz sürülmüş yüreğim hicrete hançerdir bakışlarımız farkımız yaprağın toprağın canı mavzerimiz (k)aşımızdır yok şükür yaz sürülmüş yüreğim başımız mavide geceler oltadayım azar azar gül beni yaz sürülmüş yüreğim dersim kaştır gözlerimin kudreti herkes kendine peygamber |
Tarihçe bizimkiler doğuştan vejetaryendi artık her öğün televizyon yiyoruz annem peştamalını sandığa kaldırmış babam alışamamış balkon sohbetlerine ninemin walkmanla flörtü yeni ilk öpülüyor kulaklarından dedemden sonra ve halay'ı videodan çekiyoruz kaç yıldır doğayı saksılardan içimize toprak dedemi otuz yıl önce çağırdı o zaman körfez ısmarlıyorduk sevdiklerimize ve badem ve yemiş ve izmir üzümü şimdi çekirdekli bir hayat dişlerimizde aldatmayı ilk öğreten istanbul büyüyoruz gurbet ceplerimizde dönüyor sılaya ve seferberlik sevinci fötr şapkayla almanya' dan kardeşlerimiz geliyor tanrı yine seçimlere bizimle giriyor bizimle korkuyor aşktan düşten düşünceden sonra biraz bekçi biraz muhbir oluyoruz uçkuruna ve urganına düşkün düne neşterden kaçıyoruz çığlık çığlığa şimdi kasap computer astronot olacağız çatalı sola bıçağı sağa enterlemeli hurdadan sayılıyoruz restaurantlarda git sokak çocuklarından düş getir huzur evlerinden hatıra topla ve korkularını kat ve korktuklarını hayat güzel bir gülümsemedir nihayet |
Yabancı dilimin ucunda çizdim içimden geçenleri kendimde denediğim kırmızı bir kalemle çünkü bir yabancının mezarı önce ve her daim kendi yüreğidir ve yabancı yüreğinin yangınından beslenir gözünde konaklayan her yolcunun bakışıyla yaktığı çünkü bir yabancının yüreği önce ve her daim hancıdır ve hancı hatıra mahzenidir işten aştan ve aşktan demli ve beter kanar yolcularından çünkü bir yabancının uykuları önce ve her daim sancıdır hanın duvarlarını gezinerek büyür yabancı ' yarimi el almış harem diyorlar maraşlı şeyh oğlu satılmışım ben' le büyütüp uğurlar hasretine yandığı yolcularını ki onlar bir daha geri dönmezler ve böylece bir yabancının günleri önce ve her daim acıdır ve savunmaz kendini yabancı ebedi gurbetinde dağlı prometeus gibi yaşar çünkü bir yabancının içindeki her yolcu önce ve her daim bir talancıdır önce ve her daim bir yalancıdır |
Yangın Yarası bu günler sırma günler elmas günlerdir gün doğar sevda karası gözüm karası anasın sevdama büyüğümsün aşkı bilirsin uzaklığın karakış uzaklığın yangın yarası bu yokluk kartal yokluk olimpiostur zincirim gül kırmızısı karanfil kırmızısı belasın gözüme sevgilimsin beni bilirsin yokluğun canımda dağ yokluğun diş sızısı bu gözler çılgın gözler deniz gözlerdir yüreğim köz arası sevda sarası ceylansın cerensin koşmayı bilirsin ayrılığın dalda kan ayrılığın zıpkın yarası bu yerler yavan yerler yalan yerlerdir ömrüm çayda çıra sevda duası şahinim uğruna atmacayım ölmeyi bilirim susuşun afat kanatta susuşun idam sırası |
Yaşam Yeniden rüyalarıma benziyorsun çıkaramıyorum ama sen sıcak bir deniz koyuyorsun kadehime sesini ve nefesini koyuyorsun hayat dalga ritminde akıyor yüzünü ve hüznünü koyuyorsun sonra sonra ben kendimi koyuyorum sözlerinin altına (imza/n oluyorum) ve birden kınından sıyırıp çatal bir kılıç gibi gözlerini koyuyorsun önüme şarap gibi damlıyorum(kayboluyorum) en sonunda hep sonunda sen sonunda tutulduğum ve tutunduğum kara'm oluyorsun bulduğum ve bulunduğum rüyalarıma benziyorsun biliyorum hayatı genzinden yakalayıp bakir bir şiddet koyuyorsun avuçlarıma cehennemden(yangından) çıkmış gibi içiyorum o an görüyorum örsten çıkmış geçmişini koyduğunu örselenmiş dünlerimin yanına iki rüzgar gibi konaklıyoruz bir yangının koynunda hem köze hem öze dönüyoruz ve birden çift su verilmiş çelik gibi iniyorum en sonunda hep sonunda sen sonunda mavzer oluyorsun tutulduğum ve tutunduğum öldüğüm rüyalarımsın eminim |
teşekkürler |
Türkiye`de Saat: 11:11 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2