![]() |
BUNCA YÜZYILDIR Biz uygarız haaa!.. Biz, diyorsam… Yanlış anlaşılmasın, Bir Türk olarak söylemiyorum Türklük adına değil, konuşmam… Hem ne haddime, Bu işin tapusunu taşıyanlar var cebinde. Aman yanlış anlaşılmasın, Biz, diyorsam… Dünyalılar adına konuşuyorum, Biraz da insan olaraktan, Biz diyorum, biz uygarız haaa!.. Kuşkuluyum durumumuzdan doğrusu, Uygarlıkta nerelerdeyiz, Kaç karış ilerde? Öyle ya bunca çaba Bir düzey tutturabilmek içindir, Bir amaca ulaşmak için olsa olsa. Soruyorum, nereye vardık, Arpa boyu yol alabildik mi? Hangi düzeydeyiz uygarlıkta? Hele bir göz atalım özgeçmişimize Neler yapmışız bu uğurda, Neler başarmışız insan olarak? Taş dönemi, kazma, balta Tunç dönemi, demir dönemi, Kılınç kalkan, top tüfek… Daha da önemlisi Uzayda perendeler ata ata Füzeler çağına girmek… Bütün bunlara izninizle Vurduk mu yaldızını sanatın, Uygarlığın görevi tamam! Tüm bu çabalar, sözümona, İnsan olmamız içindir, Uygarlık bi yana!.. Ne denli kalın kafalı, Ne denli dar görüşlüymüşüz ki Öğrenelim diye insanı iyice Kıymışız binlercesine acımadan. Yetmiyormuş gibi, Tüm ezilmişlere yıkmışız Bu kırımların suçunu bir de… Ne insanmışız, değil mi? Tüh be! Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 |
CENAZE Omuzlanınca tabutun ilk defa kurtuldu ayakların topraktan; pek muhteşem oldu medreseden çıkışın. Bir dilim ekmeği çok görenler yüzüne bakmayanlar sağlığında dikildiler yol üstüne bir selâmla ödediler bütün borçlarını… Üzülme, gelmiyor diye çelenkler peşinden, mevsimsiz oldu ölümün… Ne olurdu bir kış daha bekleseydin, bahar gelir çiçekler açardı… Ölümün kimseyi sevindirmedi, atsız arabasız kalktı cenazen. Zaten alçak gönüllü bir adamdın, herkesten uzak yaşadın cami avlusunda. Ölümün de gürültüsüz olsun! Yarenlik adlı şiir kitabından 1943 |
DEFNELER GİBİ Sevdim döl döş torun torba Taflan gürlüğü çoğaldım Kimi tek başıma bozkır yalnızlığı Kimi çift yaşadım sarmaşıklarca Neler geldi geçti bir sevgiyi ayırdım Yaşamayı defneler gibi uzun ömürlü Pıtrak pıtrak üremeyi kök verip İçlerinden bir sevgiyi ayırdım Götürüldümse özgürlüğü yüzüstü koyup Ben bir yanda sen bir yanda suç kimin İşsizsem güçsüzsem onlar mı haklı Ben mi taktım bileklerime kelepçeyi Duvarları ben mi çektim boylu boyunca Ben mi vurdum kapılara çifte kilidi Yılmadımsa dişe diş savaşmaktan her çağda Sevişip kökleşmekten yorulmadımsa Söyleyin hadımlar kısırlar güçsüzler Boş öğretiler çığırtkanı yüreksizler Kötü mü ettim size karşı çıktımsa Sevdim haklıdan yana olabilmek için Çalışıp ezilenden senden yana Sevdim aldığım soluğu hak etmek için Ama sevdim halkımca (1970) Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970 |
DEFNELER ÖLMEZ Bir mevsim var ki üşütür yeşilliğimi Ben geceyle gündüzü bilirim yılları değil. Ölümsüzlüğü getirdim kıyılarınıza Düşlerimde hep uzak denizler... Kıyılar... Gidemem, bağlıyım toprağıma. Dalımla yaprağımla, ben Bir savaş simgesiyim oysa İnsan kardeşlerimin gözünde! Utkular düşleyen başlar için Bir çelenk! Savaşlar, soykırımlar gördük, İskenderler, Sezarlar, Ne atlar kaldı onlardan, ne meydanlar... Gittiler, yıkılıp birer birer, Biz kaldık. En kıraç topraklarda tutunduk, Biz defneler. Dal kırılır, yaprak dökülür Ölür mü acılara katlanmasını bilenler, Direnenler tüm kırımlara karşı... Ölmez sevgiden yana olanlar Defneler ölmez! (Cide, 1978) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 |
DURMAK YOK Başka iş gelse elimden Bırakırım kâğıdı, kalemi! Konuşmak bizim için değil, anladım, Hele yazmak… Ağzımızı açar açmaz suçlanırız! Savunmaya geçince de Hem suçlu oluruz, hem güçlü Suçumuz özgürlüğe özenmek, Gücümüz de olsa olsa bu özentiden! Durmadan suçlandığımız yetmez mi çocuklar, Bir de siz suçlamayın bizi! Düşünün ki ilerde Sizi de suçlayacaklar! Bir ata öğüdü benden! Sakın haaa, Analar babalar adına Tüm büyükler adına… Kendileri adına, daha çok, Paylamaya kalktılar mı sizi, Boynunuzu büküp Suçu üstlenivermeyin hemen, Direnin sonuna kadar! Ne gülmeniz ayıp, ne konuşmanız suç. Yüksek perdeden de olsa konuşun! Sınıflarda konuşun, salonlarda konuşun, Yeter ki dinleyenler bulunsun! Söylemek sizin için çocuklar, Çalıp oynamak da… Bu türküler atalardan kalmadı mı size, Bu halaylar, horonlar, zeybekler… Düğün dernek Kızlarımız için değil mi, bu süzülmeler, Yürümeler, tek tek basaraktan, Karşılıklı çiftetelliler… Olsa olsa durmak, oturmak suç! Ne miskinler varmış Uzak-Doğu'larda… Onlara bakarsanız çocuklarım, Yatmak, oturmaktan iyiymiş, Oturmak, ayakta durmaktan… Ayakta durmaksa, yürümekten iyi… Siz onlar gibi olmayın! Hele davranın çocuklar, Hoooop!.. Emineler, Aliler, Ayşeler, kalkın, Keremler, Zeynepler, Elifler siz de Denizler, Defneler tutuşun elele! Adları sabah ezanlarında Kulaklarına besmeleyle okunanlar, Durdular, Durmuşlar, Dursunlar, Ne duruyorsunuz!.. |
ELİF'İN BABASI Bir yürekli kişiydi Elif'in babası bir aydın kişi Er kişi niyetine el bağladılar sağlığında Kıblesini şaşıranlar Amerikan gemilerine karşı diri diri Kıldılar namazını Dolmabahçe'de Bir öğle üzeri Demir atmış bağımsızlığımıza Gemiler gemiler çirkin gemiler Kış ortasında bir güneşli pazardı Sağdı henüz Vardır böyle pazarlar yaşantılarımızda Ama hiç bir pazar böylesine utanç verici Böylesine aşağılık olamazdı çağımızda Elif'in tutup elinden babası Gemiler gösterecekti dizi dizi Tutsaklığın kirli duvarlarına çizilmiş Sonra ışıklı yüzler gösterecekti gencecik Işıklı yüzlerde parça parça bulut Sonra satılmışlık sonra kahpelik Sonra yeniden sevinç yeniden umut Sonra cop sonra şiş bıçak kanca Benzin patlaması gaz kokusu kan Köpekliğin köleliğin zincir şakırtısı Ne varsa öğretecekti Elif'çiğine Çocuklar değil miydi büyük yüzdelerle Bütün borçlarımızı üzerlerine alan Ne varsa tutsaklık adına öğretecekti Ne varsa uygarlık adına sunulan Bırakıp bütün bildiklerini bir yana Bize alanlarda ölmesini öğretti. (1970) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974 |
EVCİLİK Küçüklerin en güzel yanı -Evcilik oynarlarken izledim- Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan, Ayaküstü evleniveriyorlar, Evlerini bile dayayıp döşemeden. Kim bilir, Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından! Demek onlarda iç içe Oyunla yaşam, Düşle gerçek. Bize gelince Biz de evcilik oynuyoruz ama Oyun olduğunu bile bile. Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten Mutluluk bekliyoruz üstelik, Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!.. (1981) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 |
GEÇ AZİZİM GEÇ Biz de yaşarız azizim, Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama, Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek, Gönlümüzden katalım, Varlıklı kişileriz neşeden yana. Pazarımız hoş mu geçecek, Şart değil Büyükada, Heybeli; Çok bile gelir kayığı Hristo'nun: Sekiz arşın iki karış, Kız gibi Cibali yapısı. Bir işaretimize bakar Çıkmazsa balığı alesta, Aylardan temmuz, günlerden pazar; Yenikapi açıklarındayız... Bırakın Hasan geçsin küreğe, Utandırmaz bu kollar sahibini. Kabarmaz bu avuçlar On ikisinden beri nasırlıdır. Fazla külfet istemez, Bol sigaramız olsun, Köfte, ekmek, domates yeter. Karımız, sevgılımız yanımızda Başaltında şarap testisi... Dedik ya bugün pazar Belki genç arkadaşı "İlk defa güneşe çıkardılar", İsteriz bütün dostlar aramızda olsun; Kiminin Hanya'dan gelir selamı, Kiminin Konya'dan Sandalımız geniş değil, ne çare, Gönlümüz kadar. Ne yapalım bol şarabımız var ya, Onların sağlığına içecek; Gün ola harman ola!.. Anlarız biz de bu işlerden, Elimiz değdi de okşamadık mı, Şu "pür hayal" saçları ? Kim istemez "yâr"i uyutmasını "sine" de Batan güne karşı, "Bâde" içmesini "Yâr eli"nden? Gözü kör olsun feleğin, Gelecekten umudumuzu kesmedik, İçimiz öylesine ferah... Son kadehlere doğru sorsun, Sesi en güzelimiz bizden: "Gam, keder ne imiş?" Yontulmamış sesimizle cevabı hazır: "Geç azizim, geç!" Rıfat ILGAZ |
GENÇLİK PARKI Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında Bir türkü yükselir uygarlıktan yana Halktan yana emekten yana bilimden yana Alır karamsarlığımızı götürür Mavilikte açılır tomurcuk Bir halı dokunur yurt güzelliğinde Geleceğin yollarına serilir Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik Gün ışırken yerini almalı en önde Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli Nerdensiniz yitik umutlarım hangi çıkmazda Katılın bu aydınca şenliğe korkusuz Tükenmiş yalanı tutsak bilimin Susmuş ayakların sünepe ezgileri Bütün atılımlar gerçekten yana uyumlu Gökyüzü kızarmış gençlik ateşinden Evrene kardeşlik getirmeli bilim dediğin Yücelik getirmeli halkımıza mutluluk getirmeli Çözmeli kişiyi paslı zincirinden İşte beklediğin düş gözlerinin önünde Uysun adımların çağının gidişine Uysun adımların çağrısına gerçeklerin Başının içinde ilkyaz bulutu Altın toprak üstün yaprak Gençlik Parkı'ndasın (1968) Karakılçık adlı şiir kitabından 1969 Rıfat ILGAZ |
GİDENLERİ ANLATIYORUM İştahımın gücünden arta kalan Yarım dilim ekmekten utanıyorum Açların boyun büktüğü memlekette Kişi özgürlükten lâf etmemeli Sevince alabildiğine sevmeli Yoksun sevgilerle değil böyle Bir elmayı dişler gibi diri diri Ama genç ama ak saçlısın Evrene bir şey katmalı sevdin mi İnsan içince tam içmeli Sıyrılmalı bozukdüzenliğinden Mutluluktan bir şeyler getirmeli Sıra sıra yataklardan utanıyorum Umutsuz sönüp gidenlerden Gözler bakarken ateş böcekleri gibi Mayıs gecelerinden ses vermeli Kişi ölecekse insanca ölmeli Böyle tutsak böyle utanç içinde değil Bir sedyede boylu boyunca uzatılmış İki eli iki yanında gitmemeli (1961) Soluk Soluğa adlı şiir kitabından 1962 Rıfat ILGAZ |
Türkiye`de Saat: 08:29 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2