![]() |
BehÇet Necatİgİl KÖŞesİ ESKİ SOKAK Küçük ahşap bir dizi evlerdi On yıl önce o sokak. Sonra geniş caddelere çıktık Apartman - - sizden uzak. Çocuklar orda büyüdü Orda okula gitti, Komşunuzduk ama görüşemedik Hiç vakit yoktu. Sizdendik, yalnız biraz okumuş, İki kadın, bir erkek, iki çocuk Uykulu, acele bir karıkoca Bizdik geçen önünüzden başları eğik. Akşamları çanta, file - - yorgun, ağır Dönerdik eve. Bir hamal bile tutmaz, cimriler! Diye düşünürdünüz her halde. Bilmezdik, siz (Hiçbir şey paylaşılamazdı) Çarşılardan neler getirirdiniz (Herkese kendi telaşı) . Girer miydi evinize, yer miydi Turfanda bir meyva, iyi bir besin Kalın kağıtlarda çöplerimiz - - Çocuklar görüp imrenmesin! Açılan kapıyı hemen kapatmak Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri. Gelip gidenimiz olurdu ya Gülüşmeler bizden değildi. Kimi günler evdeydim Masada kağıtlara kapanarak. Ne de çok çocuk Sesleriyle dolardı sokak. Bir cami avlusunda kuşlarca Bunun sekiz, onun on - - duyardım. Ürküp kaçmasınlar, pencereden Yavaşça bakardım. Hadi ben çok sigara - - öksürükler Hele çalışırken. Ya gece yarısı, göğsü parçalanırdı O kadın, iki ev öteden. Bilmezdik kaç nüfus her hane Duyulurdu sertçe sesi bir kapının: Bağıran bir erkek boşluğa karşı Ağlayan bir genç kadın. Kimdin sen, karşımızdaki ev, Sarı ampul söner onbire doğru. Eğilirdim, havasız sokak - - Camlar kararırdı. Bitmezdi makinede dikişin, Kimdin sen, bitişik komşu? Üç yavrunla kalmışsın Bir tanıdık söylemişti. Kimsin sen - - sorsaydım hepinize, Gelirdi aynı yankı hepinizden: Sana mı kaldı, işine bak, Kimsin sen? Bilinmedi, ne çare, sizdendik, Yalnız biraz daha iyi yaşamaya özlemli. Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç, Düşündükçe o sokağı, o evleri. |
EVLERLE SAVAŞ Körükler cılız olmak Evlerin hiddetini, Evlerle savaşımız Savaşların çetini. Evler her gün yollar bizi dışarı : - Git, getir ! Emredilen ekmeği akşamları Alın terlerimiz getirecektir. Evler ezer insanları dağ gibi, Dışarıdan küçücük ! Çeker evler boynumuzdaki ipi : Taşı develerce yük ! Nedir anlamıyorum Evlerdeki hırsı : Cansızlarla birlik Canlılara karşı. Tencerenin azgınlığı başta. Sofralarla beraber : - Getir ! Dünya durdukça Tencere pişirecek, sofra eritecektir. Eşyaların azgınlığı tamam Hepsi evlerden taraf. Kopar musluk, kırılır cam Hiç yoktan bir masraf. Geri mi kalır kumaş, deri Onlar da zalim, kalleş. Alalı kaç gün oldu Eskir üst baş. Erzaklar halimizden anlasa ya. Anlamaz. Biter sabun, biter şeker, biter yağ Biter gaz. Bir yılan güneşlerde uyanmış "Ateş yak" der oda. Dışarda karakış, İstersen yakma. Körükler cılız olmak Evlerin hiddetini, Evlerle savaşımız Savaşların çetini. |
BİR ÖLÜMDEN KALANLAR Doğuşundan beridir sakladığı Tanrının bir emaneti vardı. Yatağa düştü, Üçüncü gün akşam üstü, geri verdi güler yüzlü. - Kalsın bende temelli, diye ağlar bazıları. - 'Pişirdiğim aşla, bağladığım başla gideyim, Üç gün yatak, Dördünde toprak olsun yerim! ', derdi. Geleni gideni yokkken gençliğinde bile, Akşamları gizli gizli, bilinmez Kimi gözlerdi? Tanrının sevgili kuluymuş, Muhtaç olmadan öldü. Ama gözleri yine kapıdaydı, Belliydi birini beklediği. Son sözü bir kadın ismi oldu, hiç duymadığım. Lakin anlaşılamadı gitti, söylemek istediği. bu şiiri hep içimi burkar, yolun sonunda gidilecek bir yol daha kaldığı, beklenen birinin daha olduğu düşüncesi bunaltıyor insanı... |
Mavi Işık Sen bir çiçeksin, Annen saksı. Azıcık hastalansan Odalar yaslı Sevincimiz, üzüntümüz Hep sana bağlı, Senden gelir gücümüz Doğan güne karşı Bizim çocukluğumuz Karanlık paslı, Sen güneşlerde yaşa Altın saçlı! Gökten düşen mavi ışık, Mavi ışıklarda dünya. Evlerin yaşaması Sen olunca. |
ZOR GECIT Sen, şu evvelce de yazdım: Siyah gömleğinde ince... Olmuyor ki ha deyince Hayat bütün bütün zalim. Devran döner. Âdem-Havva üstüne, Dünya evlilikle baki. Ama hayat dedikleri Güçleşmekte günden güne. Seni, beni üzen dertte Çarpar bir milletin kalbi, Halkın çoğu bizim gibi Bunun lafını etmekte. Geçer, hepsi geçer elbet; Daralmış gönüller ferahlar. Gelir o eski sabahlar, Memleket eski memleket. Behçet NECATiGiL |
SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kâğıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca. Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlara takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca. Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca. |
SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçecegi aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadı. Behçet Necatigil |
Bir Kış Akşamı Pencereye kar düşünce Çalar akşam çanı uzun, Evi düzen içinde Hazır sofrası çoğunun Gezgin-göçebe kimi de Gelir karanlık yollardan kapıya Toprağın serin özsuyu Açar altın, kemer ağacında. Yolcu girer içeri sessiz, Eşiği taş yapar acı. Duru aydınlıkta, sofrada Ekmek, şarap parıltısı. Behçet Necatigil |
Ses Kopan çığlar altında kalanlar olduğu Oysa görülüyordu. Bir kadının ilerde Bir şeyler hıçkırdığı; Bir erkeğin, birine, Görünmeyen birine bir şeyler seslendiği Oysa görülüyordu. Ama duyulmuyordu.-Ses! Sanki ses olmayınca hiçbiri olmuyordu. Behçet Necatigil |
Korku Çiçekleri Ne peygamber-, ne de can çiçekleri Ne de buhûrumeryem; Hep korku çiçekleri Oldu saksılarımızı süsleyen. Ürkek bezgin baktığımız göklerden Yarınlara güvendi umduğumuz. Çocuklar, evler ve ekmek... Ama mutlu muyuz? Zehirli, yeşerirse toprakta Bir tohum, içtiği baldıranlardan Açar korku çiçekleri, yozlasmış tür. Yeni aşı ister, budamak ister Bizden geçmiştir. Vardığımız her çizgi bir duvar kesildi Kaygan küfler aşamayınca. Ve ne olur bilirsin Ve güzeldir dünya... Yaşamayınca.. Behçet Necatigil |
Donmuş Dallarda Çiçek İyidir beraber olmamız Yaklaşmış, değişik. Duyulur çevrenin gürültüsünde Issız Bizde bir şey eksik. Belki de bir şey fazla, yıllarca bilmedik Çökmüş birdenbire ağır: Bir kırık gülüşte Yitik Ümitsiz hatırlanır. Bulmak gibi tıpkı Karlar altında kayıp uzanırken ova Yolu kendiliğinden, Donmuş dallar esen ılık rüzgâra Çiçek açar çekingen. Aldanarak, unutulmuş Senin yolun ayrı, benimki ayrı Az sonra ikimiz de yalnız Kısa bir zaman için, saat beş suları İyidir beraber olmamız. Behçet Necatigil |
Çağın Tanığı Olmak Fırlat at uzağa Döner gelir bumerang. Yukardan aşağı, boş küpler, Soldan sağa Hangi harfleri koymalı Ki çözülsün bilmece? Diş diş Kalıntı çağ mazgalları Sonra yeni katmanlar Bir intihar gibi içerde. Aldatışı yakınların Bilinseydi Kime inanacaksın Ki hangi yolları yürümeli? Çocukluk, gene ancak çocukluk Gerçi o da acı Ama iyi ki var Yerine hangi mutlu yaşantı? O nineler, o kızlar, o evler De yoksa Kimin bu toprak Çok düşünmüşümdür. Onu benden, beni ondan ayıran Düzenler Bırakmaz bizi bize, bölücü Olmuş nice değerler, ben de ölmüşümdür. İçindeyim, diretiyorum çağa Size ne miyim ben, siz bana nesiniz? Bir hayal, bir masal mı eski Ama ben görmüşümdür. Fırlat at uzağa Döner gelir bumerang. Behçet Necatigil |
Kitaplarda Ölmek Adı, soyadı Açılır parantez Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti Kapanır, parantez. O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları. Ya sayfa altında, ya da az ilerde Eserleri, ne zaman basıldıkları Kısa, uzun bir liste. Kitap adları Can çekişen kuşlar gibi elinizde. Parantezin içindeki çizgi Ne varsa orda Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci Ne varsa orda. O şimdi kitaplarda Bir çizgilik yerde hapis, Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki, Öldürebilirsiniz. Behçet Necatigil |
Lades Uzayacağa benzer, Tutuştuğumuz lades. İşi gücü bırakıp, Mezarlığa nazır, Bir eve taşındım. Ölüm; Sen beni aldatamazsın. Aklımda... Behçet Necatigil |
KTL Korkum bu bu şehir beni Daha da yer yedi sekizden önce On yirmi kırk elli daha çok sekizden önce Bir kuru yer bu yağmur Hâlâ aramasındayım Parayı atıyorum bardağım doluyor Nah doldu her şey otomatik yavru Gelir avuntusunda çekçek arabasındayım Bilsem bir Buridan’ın eşşeği İki zaman- -farkı ne peki saman Hangisi daha iyi ölüp gidiyorum yahu Tekil çoğul k t l güzel ya farkı ne İkin ara bu dünya etin itin yağması Sonra dokuz üçün kaçı biri ya da fazlası Sekiz sakız biz yokuz sülük salak sinekler Yedi iklim dört köşe Hani yani isterse arayan bulsun beni Yedi matinasındayım. Behçet Necatigil |
BARBAROS MEYDANI Biliyorum ayıp ve mânasız Ama peşlerinden gidiyorum Gezmeye çıktıkları vakit Ana kız. Utanır da belki Anasının sırtındaki Yeldirmeden, Kız bir adım önde gider Sezdirmeden. Beşiktas'ta Barbaros Meydanı Sağı anıt, solu türbe Ortası kare şeklinde, Parkıdır yoksulların Bilhassa yaz ayları. Fidanların, mezarların önünde Yontulu taşlar çepçevre, Yer yer banklar konulmuş, Meydana dolmuş millet Sıra sıra oturmuş. Ah genç kız kalbi, Sıralara bakar elbet. Meydanın ilerisi deniz kıyısı Karaya çekilmiş kayıklar İskele gazinosu yanda Sulara dökülmüş ışıklar Üsküdar şu karşısı. O nemli topraklara Ana çöker yorgun argın, Kalmış gözü arkada Kendi ayakta kızın. |
GİZLİ SEVDA Hani bir sevgilin vardı Yedi sekiz sene önce, Dün yolda rastladım Sevindi beni görünce. Sokakta ayaküstü Konuştuk ordan burdan, Evlenmiş, çocukları olmuş Bir kız, bir oğlan. Seni sordu Hiç değişmedi, dedim, Bildiğin gibi... Anlıyordu. Mesutmuş, kocasını seviyormuş, Kendilerininmiş evleri.. Bir suçlu gibi ezik, Sana selâm söyledi. ______________________ |
Seni Yaşamak Seni her özlediğimde sevgilim, Gökyüzüne bakıyorum; Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Denizlere bakıyorum. Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Kuşlara bakıyorum. O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü. Ve aşkım, seni her özlediğimde, Adında isyan ediyorum. Seni özlemek istemiyorum ben, Ben seni yaşamak istiyorum, Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum Ve seni sende görmek sadece... |
Yarı Gece Boğaziçinin ufak bir iskelesinde Dolaştığım geceler oldu Yorgun, uykulu bir kızdı bu Son vapur yolcuları içinde. Araya başka denizler girdi Başka denizler attı beni başka uzaklara O tarihten tam beş sene sonra Gene oradayım şimdi. Söylesem inanmazlar, söylemiyorum Her gece gene o kız çıkmakta son vapurdan Tıpkı eskisi gibi karanlıklarda kaybolan Bu gölgeye hayaldeyim siz olun da Gözümle görüyorum, hayal diyemiyorum. Sular bir şıpırdadı kıyı boyunda İşte gene son vapur, çekti gitti önümden Arkamdan bir kız geçti Adımlarının sesinden tanıdım: Uykulu, Yorgun da. Geçen bu genç kıza desem ki: Bir haber ver hayatından, verir mi? Behçet Necatigil |
Kır Şarkısı Tam otların sarardığı zamanlar Yere yüzükoyun uzanıyorum Toprakta bir telâş, bir telâş Karıncalar ötedenberi dostum. Ellerime hanım böcekleri konuyor Ne şeker şey onlar! Uç böcek, uç böcek diyorum Uçuyorlar Pan'ın teneffüsü bile Ilık, okşamakta yüzü. Devedikenleri, çalılık vesâire Bir âlem bu toprakların üstü. Tabiatla haşır neşir Kırlarda geçen ikindi vakti. Sakin, dinlenmiş, rahat Bir gün daha bitti. Behçet Necatigil |
Hassas Terazi Ben nerde a dediysem orda a önümde ibresi sağa sola kımıldayan terazi. Az uzağınıza gittiysem böyle daha iyi göresiz bir hafif yankı denizler ötede ses eder siz. Hep kendim için mi bazı şeyleri gizlediysem bilmeseniz başka dünyalarda a vardı görülür hesabı ben/de a dediysem. Behçet Necatigil |
Bir Birey, Bir Rapor Umutların bittiği, anıların yıkıldığı Çokların artık bizden bıktığı Anlaşılmıştır. Haykırı bu şiire çok aykırı Karanlık geçlere kalındığı Eski vardiya yalnızlığın arttığı Anlaşılmıştır. Behçet Necatigil |
teşekkürler |
Türkiye`de Saat: 17:05 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2