![]() |
Abdurrahim Karakoç 50. Yıl Hesabı Bağladım nefsimi zincir yulara Dünyayı duvara astım gel de gör Rahatı huzuru attım kenara Çileyi bağrıma bastım gel de gör Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum Zulüm sıcağında serin yel oldum Yürekten yürege estim gel de gör. Sonu hatırladım, ilki duyunca, Kula kul olmadım ömür boyunca! Hakkın zehirini içtim doyunca Batılın balina kustum gel de gör. Ülfetim olmadı iriler ile Ağıla girmedim sürüler ile; Ölümden korkmayan diriler ile Selamı, sabahı kestim gel de gör. Aşk ceylanı emzirince sütünü Taşa çalıp, kırdım benlik putunu Düşmanımdır inkarcının bütünü Allah dostlarıdır dostum gel de gör. Bazı kötülüğü kovdum elimle Bazı kötülüğü yerdim dilimle Gücüm yetmeyince kendi halimle Haksıza buğzettim, küstüm gel de gör. Çıkar için laf davulu çalmadım Hiçbir yerden makam, rutbe almadım Bildimse söyledim, korkak olmadım Bilmediğim yerde sustum gel de gör. |
http://www.forumdayim.gen.tr/images/icons/icon1.gif Açık Dilekçe Görmediğim bir bambaşka durum var Sizin şehrin kızlarında savcı bey Yaklaşanı ta yürekten vururlar Kan kokuyor gözlerinde savcı bey Gayeleri gönül kırmak dal gibi Bakışları çifte favül bal gibi Ülkeler fethetmiş bir kral gibi Gurur dolu pozlarında savcı bey Kaş yaparken, göz çıkarır elleri; Çok silahtan tesirlidir dilleri Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri Poyraz eser yüzlerinde savcı bey Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz İlk görüşte avladılar habersiz Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz Kebap oldum közlerinde savcı bey Bölüştüler gönlüm ile aklımı Davacıyım, ara benim hakkımı... Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı? Yorulmayın izlerinde savcı bey |
Anadolu Bahar İlkbaharı geldi Anadolu'nun, Silifke'de çiçek açtı nar şimdi. Her tarafı yeşillendi Bolu'nun, Sultandağı benek benek kar şimdi. Eğri yollar yaylaların kuşağı Çayır, çimen sevgililer döşeği, Hora teper Sürmene'nin uşağı, Dadaşların oynadığı bar şimdi. Durgun çayı köpüklendi Daday'ın, Palmiyeler zümrüt tacı Hatay'ın Çukurova cennetidir bu ayın; Aydın ili efelere dar şimdi. Gönül dile gelir kaval sesinde. Boz martılar düğün yapar Mersin'de, Isparta'nın renk renk gül bahçesinde Bülbüllerin neşesini gör şimdi. Cıvıl cıvıl, sessiz duran yuvalar, Kelebekler birbirini kovalar. Halı gibi nakışlandı ovalar... Bölük bölük sarı, yeşil, mor şimdi. Aşıklar diyarı Elbistan ili... Olur bu mevsimin bağ-ı İrem'i, Her çeşmenin üç-beş tane güzeli, Her çiçeğin bir arısı var şimdi. Çıkıp baksan Çamlıca'nın başına, İki kıt'a bir boğazda aşina... Karakoç'um, gel, yorulma boşuna, İstanbul'u tarif etmek zor şimdi. |
Anadolu Gezisi Ter kokuyordu Çukurova tarlaları, Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan; Ekin biçiyordu yalınayaklı köy kızları Elleri kabarıyordu oraktan Gökbelen dağlarına yağmur yağıyordu; Yetimler mahallesinde bir çocuk ağlıyordu Kan kokuyordu doğunun çimenli yaylaları; Silah sesleri geliyordu Şırnak'tan Oğulsuz koymuşlardı ak saçlı anaları; Tütünler tedirgin olmuştu ocaktan Cilo dağlarında kamalaklar üşüyordu; Garipler köyünde bir gelin düşünüyordu Yosun kokuyordu Karadeniz'in mavnaları; Oynak havalar dökülüyordu parmaktan Buz gibi bir soğuk biçiyordu baharı; Dal boylu gençler gidiyordu bıçaktan Ilgaz dağlarında kurtlar uluyordu Bekarlar kahvesinde bir adam uyuyordu Şehvet kokuyordu Ege'nin bereketli ovaları; Körpe bedenler soyuluyordu ahlaktan Tedirgin etmişlerdi bizim havaları; Yadırgı sesler geliyordu plaktan Çatalkaya dağında kartallar dönüyordu; Bir nesil yaşıyor, bir tarih ölüyordu. |
Anadolu Sevgisi Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, Hele boz dumanlar çekilsin de gör Her haftası bayram, her günü düğün; Hele yaylalara çıkılsın da gör Bilmezsin ovalar nasıldır bizde; Kağnılar yollarda yoncalar dizde... Saydıklarım damla değil denizde, Hele bir ekinler ekilsin de gör Görmedin sen bizim mavi suları, Karlar eriyince kırar yuları... Köpük olur beyaz, sel olur sarı; Hele taştan taşa dökülsün de gör Sen bizim köyleri görmedin ki hiç.. Yolları toz, çamur, evleri kerpiç O kirli kabukta, o en temiz iç; Hele bir yakından bakılsın da gör Anlamaz bilmezsin sen bizim halkı; Sevgiyi bulasın yakına gel ki.. Kalıplar gerçeği göstermez belki, Gönül perdeleri sökülsün de gör |
Aynaların Ötesi Her ne kusur varsa geçen zamanda; Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar Mecnunlar Mevla'yı bulursa canda, El olur Leylalar ela gözlü yar Güzel açar güzelliğin sergisin Gün ağartır kara saçın örgüsün... Muhabbet faslında ölüm türküsün Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar Estikçe iş çıkar işin içinde; Gençliğin hasret yer sevda göçünde Bilmez misin, dört mevsimin üçünde Kar olur yaylalar, ela gözlü yar Alı al, yeşili yeşilde ara; Ahirete gider kalbdeki yara... Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara, Dökülen ayvalar ela gözlü yar Vakit dolar, nakit biter kasanda... Sevda bir kitaptır gönül masanda; Okusan da olur, okumasan da... Kapanır sayfalar ela gözlü yar |
Ayrılık Havası Ben nefret eyledim sizin gerçekten Yalanı severim, yalanı gayri Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten Yılanı severim, yılanı gayri Yıllarca boş yere canımı sıktım Nihayet yol buldum çığırdan çıktım Beyden efendiden sayından bıktım Ulanı severim ulanı gayri Sapıtmış bu diye beni yeriniz Hakkımda bin türlü hüküm veriniz Omuzumda yüktür dirileriniz Öleni severim öleni gayrı |
Ayıp Kara gözlüm bu ayrılık yetişir, İki gözüm pınar oldu gel gayrı. Elim değse akan sular tutuşur İçim dışım yanar oldu gel gayrı. Ayların sırtında yıllar taşındı, Sanma ki garibi eller düşündü. Bebekler evlendi, yollar aşındı Kozalaklar çınar oldu gel gayrı. Hesap et gideli sen gurbet ile Otuz ay tutuldu kolay mı dile? Hapisler,sürgünler,esirler bile Sılasına döner oldu gel gayrı. Gönlüm sende,gözüm yollarda durdu, Saat isyan etti, takvim kudurdu. Hasret hançerini bağrıma vurdu Yüreciğim kanar oldu gel gayrı. Emeği boşadır yuvasız kuşun... Nerdeyse toprağa değecek başın. Beni düşünmezsen kendini düşün Herkes seni kınar oldu gel gayrı. |
Aşk Hikayesi Başımdan bir kova sevda döküldü Islanmadım, üşümedim, yandım oy! İplik iplik damarlarım söküldü Kurşun yemiş güvercine döndüm oy! Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana Anladım ki kendi gönlüm dar bana Alev dolu bardakları yâr bana Sunuverdi içtim içtim kandım oy! Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım Ne zamana, ne kendime alıştım Kırk senede yedi hasret bölüştüm Yedi dünya bana düştü sandım oy! Gönül şahinimi yordum gerçeğe Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe Teselliden kanat kırdım gerçeğe Tecellinin sinesine kondum oy! |
Balaban'im Geldi gönderdigin şiirden mektup Arada bir böyle yaz Balaban'im Zaman siciminin ucundan tutup Bazen bagla, bazen çöz Balaban'im Fikir gölü derinleşir girdikçe Dostluk gülü gümrah açar derdikçe Sihhat, zaman, mekan, imkan verdikçe Cevapsiz birakmam, söz Balaban'im Ahval-i aleme kafayi takma Allah Kerim, sabri elden birakma Ilmi düstur eyle, imani sakla Gayrisi savrulan toz Balaban'im Huzur içte gerek, kabukta degil Vuslat acelede, çabukta degil Akil da baştadir, topukta degil Çile yemekteki tuz Balaban'im Ahlaki, töreyi kenara atan Dine "Afyon" diyen, vatani satan Müslüman olamaz, Türk degil zaten Dayanmaz görmeye göz Balaban'im Demişler ya "Kuvvet birlikten dogar" Kar, yagmur zamani gelince yagar Nasihatim o ki dinlersen eger Işaret "ben" degil "Biz" Balaban'im Çevremizi saran türlü ihanet Gün geçtikçe görünüyor daha net Başlangiçta bilmek degil kehanet Bagrimiza girmiş köz Balaban'im Zaman geldi esir olduk maddeye Zaman geldi hasir olduk caddeye Zaman geldi küsur olduk şetteye Daha bunlar bize az Balaban'im Dört yanimi gurbet yazmiş kaderim Dosttan mektup gelir, biter kederim Gözlerinden öper, selam ederim Aydinlik günlerde gez Balaban'im |
Bayramlar Bayram Ola 92/2 Bayramlar seçilmiş rahmet günleri Bayramlar İslami vahdet günleri Bizleri uykudan uyandır Ya Rab Bitsin, uzamasın gaflet günleri. |
Bayramlar Bayram Ola - I Güneş yükselmeden kuşluk yerine Bir adam camiden döndü evine Oturdu sessizce yer minderine Kızı " bayram" dedi, yalınayaklı Adam " Bayram" dedi tam ağlamaklı Eli öpüldükçe içi burkuldu Konuşmak istedi dili tutuldu Güç bela ağzından bir " of" kurtuldu Oğlu " Bayram dedi sırtı yamalı Adam " he ya" dedi gözü kapalı Düşündü kış yakın, evde **** Yok Tenekede yağ yok, çuvalda un yok Yok yoka karışmış: tuz yok, sabun yok Avrat " Bayram" dedi eğdi başını Adam " evet" dedi, sıktı dişini Çalışsa ne iş var, ne cepte para Dağ oldu içinde büyüyen yara Dikti gözlerini karşı duvara Takvim " Bayram" dedi, silindi yazı Adam " öyle" dedi, bağrında sızı Döndürse yönünü herhangi dosta Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta Aylar, yıllar, günler erirken yasta; Yer - gök " Bayram" dedi ağzını açtı; Adam " Bayram" dedi evinden kaçtı. |
Bayramlar Bayram Ola - II Ana bu bayram mı? Aman çok ayıp Çocukken gördüğüm bayramlar hani? Mübarek elleri öpüp koklayıp Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani Hani ya o özlem, hani ya o tad? Ne dişim kaygusuz, ne içim rahat Haftalar öncesi hergün, her saat Babamdan sorduğum bayramlar hani? Nur yağan geceler, gündüzler nerde? Neşe paylaştığım öksüzler nerde? Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde? Huzura erdiğim bayramlar hani? Kar çiçeğim solmuş kar yatağında Can verir ırmağım dar yatağında Arif'e gecesi yer yatağında Üstüne serdiğim bayramlar hani? Bayram demek takvimdeki yazı mı? Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı? Açıp yüreğimi, yumup gözümü Özüne girdiğim bayramlar hani? Bayram af günüdür, barış günüdür Bayramlar rahmete giriş günüdür Bayram hak menzile varış günüdür Gönlümü verdiğim bayramlar hani? |
Bayramlar Bayram Ola - III Kalkarım her sabah kötü bir günde Yüreğim zindanda sevgim sürgünde Engeller yol vermez gelemem oğul Taşırım başımda başı boşları Konuşur karşımda mezar taşları Diriler dil vermez bilemem oğul Tecellim çiledir, çeker giderim Gözyaşı selinde akar giderim Dostlarım el ermez, kalamam oğul Hasretim göl göldür, hicranım nehir Toprağım kor ateş, havam som zehir Arılar bal vermez, alamam oğul Ben aşka koşarım, aşk beni vurur Yaklaştığım deniz içimde kurur Bahçeler gül vermez, gülemem oğul Bayramlar kurşundur, canımda kalır Yazdığım tebrikler yanımda kalır Postacı pul vermez salamam oğul |
Bayramlar Hürmetine Çift bayram tanırız ışıktan, nurdan Birisi Ramazan, birisi Kurban... Ya Rab, bayram eyle bayramımızı Yıka gönülleri kirden, çamurdan |
Bebeğe Çağrı Soyguncu soysun da, vurguncu vursun Sen ana karnında boşa durursun Doksan günde çık gel dokuz ay dursun Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden Çabuk " Devlet malı deniz" bitmeden Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Makam armağandır, koltuk hediye Muhkem ilamlar var " rüşvet ye" diye Ne diye beklersin söyle ne diye? Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Göz kırpınca sıfırı çok sayılar Zirveye tırmandı topal ayılar Yağcı yeğen arar haydut dayılar Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Artık banka soymak basit eğlence Günde milyar hiçtir " yurtsever genc" e(!) Dünyaya duhül et, gel biraz önce Doğmaya gayret et dogmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul Hukuksal açıdan bir " olanak" bul Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör Halkı tiksindiren bir kof dizi gör Önce onları gör, sonra bizi gör Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalirsin yağmaya bebek |
Bebeğe İhtar Geçmişte yağmanın hasat dönemi Acele gel diye çağırdım seni Şimdi iş değişti dur, dinle beni Dokuz aylık yolu altmış ayda çek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Emmin, dayın annen, baban kereste İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste Çarşa, pazar, yazı-yaban kereste İnsanlar ya mertek, ya orta direk Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Doğarsan üç günlük iş bulamazsın Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın Ucuz toprak, beleş taş bulumazsın Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Arı peteğinde ağulu bal var Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var Sıkıver dişini, annene yalvar Buradan rahattır orda beklemek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan Değişti bahçıvan, bozuldu bostan, Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Vaziyet bambaşka vaziyet oldu Yaşamak işkence, eziyet oldu Dalkavukluk üstün meziyet oldu. Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek Sözümü dinlersen hiç doğma bebek. |
Bebege Sitem "Aman gelme" dedim, bak geldin işte Dünyaya meylin var, beşer’sin bebek Bir bilsen dünyamız neyin nesidir Ayırır ağzını işersin bebek. Kimisi su katar içtiğin süte Kimisi at sokar yediğin ete Günahtan, hileden, haramdan öte Zulmet kuyusuna düşersin bebek. Yukarıya gitsen "köle" sayarlar Aşağıya insen tefe koyarlar Her saat bir başka renge boyarlar Baktıkça sen sana şaşarsın bebek. Önün bal-petekli, elin mühürlü Omuzun kötekli, dilin mühürlü Haftan ipotekli, yılın mühürlü Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek. Sevgimiz rüşvettir seversek seni Aldatmak içindir ne versek seni Kalleş çağımızla eversek seni Gerdeğe girmeden boşarsın bebek. |
Beklemek Saricadüzü'nde bir yigin toprak Sulanir her sabah gözyaşlarimla Mihriban, Mihriban uyan da bir bak! Hasret dügüm dügüm ak saçlarimda Ardiçli agaçlarda gene ay dogar... Akasya gölgeleri delik - deşik... Bir pinar aglar sabahtan akşama dek Yapraklar sallanir, işiklar söner Büyüdükçe büyür içimde bir dert Beklemek... |
Ben Ben: Karlı dağların deli rüzgarı Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım Ben: Suyu kurumuş sevgi pınarı.. Ben: Toprak bekçisi mezar taşıyım Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban... Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban Ben: Hayal peşinde çarıksız taban... Ben: Gurbet ağzında bulgur aşıyım Ben: Çürük bir gemi aşk denizinde.. Ben: Yağmur damlası dostun izinde Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde... Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım. Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe.. Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe.. Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım Ben: Gönlü aklına uymayan deli.. Ben: Az düşünceden doymayan deli Ben: Beni ben diye saymayan delin. Bırakın ben benden uzaklaşayım. |
Beni De Çağır Çileyi koklayıp gül niyetine Zindana girersen beni de çağır Sabrı, kanaati bal niyetine Ekmeğe dürersen beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime Bazen iki güneş doğar içime Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan beni de çağır. Dostların var ise divanelerden Gözyaşın aktıysa minarelerden Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan beni de çağır. Ezelin ezelden öncesi vardı Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı Zaman yumağına bizi kim sardı Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek Taahhüt ehline tahammül gerek Mazlum yarasına merhem diyerek Gözyaşı sürersen beni de çağır. |
Benzettiler Yeni bir afyondur yenen her lokma Biber avrupalı, tuz avrupalı. Gülücükler sahte kirpikler takma Dudak Avrupalı, göz Avrupalı. Bebeklikte benliğini yitiren Tepe tepe tepemizde oturan Bizi çıkmazlara alıp götüren Ayak Avrupalı, iz avrupalı. Birisi diskoda içer kıvırır Birisi kulüpte konken çevirir Yapmasını bilmez ki yıkar devirir Ana avrupalı, kız avrupalı. Kalıba uydurdu uyduklarımız Yazmakla bitmez ki duyduklarımız Paris modasıdır giydiklerimiz Astar avrupalı, yüz avrupalı En mahrem yerlerin kalktı örtüsü Beş santim tırnaktır ellerin süsü Bütün bunlar medenilik ölçüsü Cilve avrupalı, naz avrupalı İster sarı deyin isterse ırsi, Büyük revaç buldu makbulün tersi Duyduğumuz "okey, adiyös, mersi" Ağız avrupalı, söz avrupalı Her gün karşımıza on zıpır çıkar Bağırır, çağırır, devirir yıkar Dinler kulağımız gözümüz bakar Şarkı avrupalı, saz avrupalı. Başımız ayıkmaz binlerce halttan Örf, adet gemimiz delindi alttan Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan Bebek avrupalı, bez avrupalı Sahnede ekranda hıyar dinleriz Deliye, densize uyar dinleriz Saçma çığlıkları duyar dinleriz Şarkı avrupalı, saz avrupalı Herkes soyunuyor açılmıyor ki Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki Müslüman gavurdan seçilmiyor ki Şekil avrupalı, poz avrupalı Türklük bu mu desem bu diyecekler Şampanyayı sorsam su diyecekler Bir gün kökümüze hu diyecekler Kabuk avrupalı, öz avrupalı. |
Bereket Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı Akan kanım göl olmadan tükenmez Sevda kokan bu yaranın çiçeği Petek petek bal olmadan tükenmez Hasret nedir? Yarına sor, düne sor İnanmazsan dönder-aktar gene sor Sensiz geçen geceleri bana sor Saatleri yıl olmadan tükenmez Görsem derim biçimini, rengini Kötü talih yüksek yapar engini İçimdeki bu sevginin yangını Kemiklerim kül olmadan tükenmez |
Beşinci Mevsim Düştü can evime dördüncü cemre Dünyayı üçüncü gözümle gördüm. Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene Onaltıncı aya takvimsiz girdim. Aynalara baktım korku gösterdi Saatler her sabah kırkı gösterdi Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi Hayatım boyunca hedefte durdum. Gül sundum yediler, koklamadılar Armağan can verdim saklamadılar Gittim... gelir diye beklemediler Kaybolan gölgemi yollara sordum. Getirdim yanıma ay'ı bir karış Ölçtüm ki dağların boyu bir karış Şehiri bir adım, köyü bir karış Damlada denizdir en küçük derdim. Savurdum, eledim, seçtim zamanı Yaprak yaprak tel tel açtım zamanı Haftada üç asır geçtim zamanı Nereye gittimse zamansız vardım. Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim Yazık, kulaklara sığmadı sesim Yaşadığım şimdi beşinci mevsim Çağın çilesini sırtıma sardım. |
Bir Aşk Bulsam Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam Bir dost bulsam, irfanında beslensem Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam Yalnızlığım bitermola, bilmem ki? |
Bir Daha tevazu severdi, kaynatıp taşırdılar girdi hırs ambarına, çıkamadı bir daha... haramla yağladılar, kibirle pişirdiler bulanık göl ettiler, akamadı bir daha... yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini doldurdular ve sonra dökemedi bir daha... kör dikişler atıldı kaypak iradesine sökmek istese bile sökemedi bir daha... soyundu inancından terk-i edep eyledi şerefini göğsüne takamadı bir daha... sürdü benlik atını karanlık geleceğe dönüp de geçmişine bakamadı bir daha... söndü yüreğindeki yanan aşk alevleri uyanıp yeni baştan yakamadı bir daha... yediği haram oldu, içtiği haram oldu ellerini haramdan, çekemedi bir daha borçlardan indirilmiş bayraktı haysiyeti alıp tekrar yerine dikemedi bir daha... terk etti güzelliği çirkinliğe sarıldı girdiği bataklıktan çıkamadı bir daha... küfrü baştacı yaptı dostlarına darıldı diktiği putları yıkamadı bir daha... kazancı beleş oldu ve kendisi leş oldu ıtır gibi gül gibi kokamadı bir daha... zirvenin yollarında döndükçe dönekleşti ağzına helal lokma sokamadı bir daha... dost oldu zalimlere görmedi mazlumları gam çekmedi gözyaşı dökemedi bir daha... |
teşekkürler |
Türkiye`de Saat: 20:58 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2