![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #1 | ||
![]() Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 41
Mesajlar: 1.472
Tecrübe Puanı: 21 ![]() |
Dünya hayatının en çetin imtihanlarından biri de, gerçeğe yaklaşmakta çekilen zorluklardır. Çünkü beyinlerimiz maddi olaylarla yıkanmış, gözler görmediğine inanmaz olmuş, bu yüzden de dualarımız bile samimiyetini kaybetmiştir. Aslında her insan, başta rüya gerçeği olmak üzere bir çok kere madde ötesindeki esintileri farkeder. Veya birçok kere madde ötesinden yansıyan mana gücünün varlığına şahit olur. Fakat kuvvetli bir imana sahip olmayan insan, madde ötesi gerçeklerin nefsin ve şeytanın tesiri ile ya görmezlikten gelir, ya da "tesadüf" der geçer. Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurtdışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da Allah'ın izniyle iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir işkadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat karda mahsur kalmış. Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap, bacak kemiklerindeki metasaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak: -Doktor bey, dedi. -Ben size... dargınım." -- "Niçin ? " diye sordum --Siz...dindar... bir... insanmışsınız... niçin... bana... da, Allah'ı... ölümü... ahireti... anlatmıyorsunuz? Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için, bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak: -" Doktorlara ulaşmak kolaydır,dedim. Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın... "Konuşmaya mecali olmadığından "ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve son günlerini yaşayan Serap için bu dersler" hızlandırılımış öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlarini bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu. Vefatına bir hafta kadar kala: -"Doktor bey, dedi. Ben...ölürken... ne...söylemeliyim?" -"Senin durumun çok özel" dedim. Kelime-i şehadet sana uzun gelir. O anı farkedince Muhammed(s.a.v) sana yeter. " O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek : - "Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." Dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor."Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. -"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?"
__________________ Bazı ölümler uzun, Bütün hayatlar ÇARŞI'ymış!!!! | ||
![]() | ![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |