adam gıbı gorunup adamlıgı beceremeyen vatandaşın yolu acık olsun şimdi bi hikaye
Öğretmen hanım, öğrenciler için bir masal seçmişti. Bugün bu masalı okuyacaktı.
-Çocuklar, okuyacağım masalı bakalım beğenecek misiniz? dedi. Öğrenciler susmuştu. Öğretmen, tane tane anlatmaya başladı:
-Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bu dünyanın yemyeşil bir köşesinde büyük bir orman varmış. Bu ormandaki hayvanlar mutlu bir biçimde yaşarmış. Bütün hayvanlar gün doğmadan uyanır, gün batımına kadar kendilerine düşen işleri yaparlarmış.
Ormanlar kralı aslanın yönetiminde huzur duyar, kuş seslerinden mutlu olurlarmış.
Ormanın kendine özgü yasaları varmış. Bu yasalar; gün görmüş, bilge hayvanlardan oluşan bir kurul tarafından belirlenmiş.
Ormanlar kralı aslan, bu yasaları belirli günlerde hayvanlara yüksek sesle açıklarmış.
Yine bir gün orman hayvanları şenliği düzenlenmiş.
Ormanlar kralı aslan şenliğin açış konuşmasında şöyle demiş:
-Sevgili arkadaşlarım! Kurtlar, tilkiler, kuşlar, yılanlar, kurbağalar, balıklar, ağaçkakanlar... hepinizin bu önemli gününü kutlarım. Biliyorsunuz, orman bizim evimiz, yurdumuz. Hepimiz birlikte yaşıyoruz. Birlikte mutlu yaşamak için belirli kurallara uymak zorundayız. Hepimizin görev ve sorumlulukları var. Görevini yapmayan önce uyarılır, orman mahkemesinde yargılanır ve suçlu görülürse cezalandırılır. Huzur ve mutluluğumuzu hiç kimse bozamaz. Uyulacak kurallar ormanımızın belirli bölgelerinde asılıdır. Bu kuralları hatırlatır, şenliğimizin eğlenceli geçmesini dilerim.
Kralın konuşmasının ardından hep birlikte orman marşı söylenmiş:
Orman bizim evimiz,
Huzurluyuz, mutluyuz,
Hep birlikte yaşarken,
Yarından umutluyuz.
Şenlik nedeniyle bütün hayvanlar eğlenmişler. Gülmüş, oynamış, şarkılar söylemişler. Birlikte yaşamanın tadını çıkarmışlar.
Ormandaki kimi hayvanlar ise bu şenliğe katılmamışlar. Bu hayvanlardan biri de Kibirli Kurbağa’ymış. Kibirli Kurbağa kendini beğenir, başkalarını küçük görürmüş. Bu nedenle diğer kurbağalarla oyun bile oynamak istemezmiş. Oynadığı zaman da hep oyunbozanlık edermiş.
Kibirli Kurbağa, her geçen gün kendini beğenir olmuş.
-Ormanda en güzel ses benim sesim, diyerek sabahtan akşama kadar gölde kendi görüntüsünü seyrederek, “vırak vırak!” diye bağırırmış.
Bir gün Bilge Kurbağa, Kibirli Kurbağa’yı karşısına almış, ona öğüt vermiş:
-Ormanda binbir çeşit bitki, ağaç ve hayvan var. Bu ormanda birlikte yaşıyoruz. Sen de bizler gibi bir kurbağasın. Kendini başkalarından üstün tutman yanlış. Arkadaşlarınla oynamıyorsun. Oynarsan mızıkçılık yapıyorsun. Onları kıskanıyor, paylaşmayı bilmiyorsun. Akşama kadar vıraklıyor ya da tembel tembel uyuyorsun. Seni uyarıyoruz. Davranışlarını düzeltmen için sana bir hafta süre veriyoruz. Büyüklerine saygı duyan, akıllı, çalışkan, alçakgönüllü bir kurbağa ol. Yoksa yalnız kalır, mutsuz olursun. Orman yasalarına uymadığın için ayrıca cezalandırılabilirsin.
Kibirli Kurbağa bir hafta içinde düşünmüş, diğer kurbağaların kendisiyle arkadaşlık etmemelerine üzülmüş, yaptıklarına pişman olmuş. Birkaç gün sonra düzenlenen kurbağa şenliğinde Bilge Kurbağa’dan da, arkadaşlarından da özür dilemiş. Onlarla oyun oynamış, gülmüş, eğlenmiş, paylaşmış, mutlu olmuş. Bir de şiir yazmış. Şiirini ormandaki arkadaşlarına armağan etmiş.
Öğretmen;
-Bu şiiri birlikte okuyalım mı çocuklar?
Çocuklar hep birden:
-Eveet! diye haykırdılar.
Şiiri önce öğretmen okudu, ardından öğrenciler hep birlikte yüksek sesle şiiri tekrar ettiler:
Hiç kimseyi kıskanma,
Sevgi ve saygıyla dol.
Mızıkçılık yapmadan,
Çalışkan ve iyi ol.
Oyunu ve sevgiyi,
Paylaşarak mutlu ol. |