Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25-01-2007, 14:06   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Atatürkten Hatıralar

ATATÜRK’E DAİR HATIRALAR

Atatürk, çoğu zaman sıkıcı protokol kaidelerinden şikayet eder, bir nebze olsun, kurtulmak için çareler arardı. Günün birinde, Dolmabahçe Sarayımdan kaçıp peşinde muhafızları, yaverleri olmadan şehirde dolaşmış ve bu arada Topkapı Müzesini de gezmiş.
Fakat, Ata’nın Saraydan kimseye görünmeden çıkması bazı hadiselere, denizin dibini dalgıçlarla aranmasına, Karaköy’den Taksime kadar olan mıntıkada bütün nakil vasıtalarının durdurulup tetkik edilmesine sebep olmuş...Sonradan çok hoş bir şekilde neticelenen bu hadisenin canlı şahitlerinden biri halen Cumhurbaşkanlığında vazife görmektedir.
Hüseyin Arı, 36 yıldır, gelip geçen Cumhurbaşkanlarına hizmet etmiş, genç bir delikanlı iken girdiği Cumhurbaşkanlığı dairesinde bugüne kadar nice hadiselere tanıklık etmiş. Bir hayli ve çok enteresan olaylar geçmiş başından.
Hüseyin Arı Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayından sabahın erken saatinde kaçarak şehirde dolaşmasını ve bu yüzden kendisisinin kısa bir müddet için tevkif edilişini şöyle anlatıyor:
-O sabah çok erken saatlerde zil çaldı. Kapıya getirilen gazeteleri aldım. Muayede salonundan geçip Mustafa Kemal’in yatak odasına girdim. Ata, her zaman burada yatağında gazeteleri okurdu. Birkaç saniye sonra Atatürk, sırtında deve tüyü renginde ropdöşambrı olduğu halde geldi. Gazeteleri ortadaki masanın üzerine bıraktım. (Bana kahvaltı getirsinler! )dedi peşinden ilave etti: (kabul salonuna getirsinler! ) Emri alınca, derhal Sofracıbaşı İbrahim’e koştum. Yatağından kaldırdım. Söyledim ve oradan ayrılıp yatağıma girdim.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, nöbetçi yaverin çağırdığını söylediler, koştum. Sofracı İbrahim ayakta duruyor, elindeki tepsinin içi de dolu. Hepsi telaşla beni bekliyorlarmış... Derhal bana, Ata’yı nerede gördüğümü sordular. Onlar aramış, bulamamışlar. Kendilerine gereken izahatı verdim. Beraberce yeniden aradık.
Bulamayınca, rastladığımız yaver olsun, diğer personelden olsun, herkes bana aynı suali soruyordu:
-Paşa nerede?
Bulamayınca, Başyaverin emri ile beni yaverlik dairesinin yanındaki küçük bir odaya hapsettiler, başıma da bir nöbetçi koydular. Suçum, Atatürk’ün kalktığını görüp vaktinde haber vermemekti...
Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Çünkü üzüntümden deli olacaktım. Atatürk kayıptı. Bu arada, polise haber verilmiş, herhangi bir ihtimale karşı dalgıç getirilecek denizin araştırılmasına başlanmıştı.
Ata’nın dışarıya çıkıp gitmesine kimse ihtimal vermiyordu. Çünkü Sarayın bütün kapılarında polisler,askerler, amirler nöbet beklemekte idi. Ne içeriye ve ne de dışarıya habersiz kimsenin çıkması mümkündü.
Ben üzüntüden kıvranırken, birden Atatürk’ün geldiğini söylediler. Kapım açıldı. Atatürk karşımda belirdi. Ve (Senin kabahatin ne? ) diye sordu. Ben, soruyu cevaplandırmadan, Başyaver Celal Bey; erken saatlerde arkadaşlarımla yaptığım bir güreş esnasında arkadaşımı yaraladığımı, suçumun budan ibaret olduğunu söyledi. Ata’nın arkasından bir taraftan da bana doğru söylemem için elleriyle işaret ediyordu. Bu cevap üzerine Ata, başını sallayıp geri döndü yaverlik odasında bir kahve içtikten sonra çalışma odasına çekildi.
Sonradan Atatürk, Saraydan hiç görünmeden çıkışını yemekte davetlilere şöyle nakletmişti:
-Kalın kaputumu giydim. Hiç kimseye sezdirmeden büyük kapıdan serbestçe çıktım. Beni görenler selam verdiler. Hepsi o kadar ... Oradan bir tramvaya bindim. Doğruca Sultanahmet’de, oradan da Topkapı Müzesine gittim. Kapıcı karşıladı. Müzenin açılmadığını söyledi. Atatürk olduğumu, müzeyi gezmek istediğimi bildirdim. (Kim olursa olsun. Müze açılmadan içeri giremez!... ) dedi. Saat dokuza kadar bekledim. Müdür geldi. Derhal beni içeri aldı. Müzeyi, elimi kolumu sallayarak gezdim. Oradan bir taksi çağırdım. Yine aynı rahatlıkla, Şişli Çocuk Hastahanesine, Sabiha Gökçen’i ziyaret ettim. İşte beni orada buldular.

Hüseyin Arı bundan sonrasını şöyle nakletti:
Ben hapiste iken, Topkapı Müzesi Müdürü Saraya telefon ederek Ata’nın müzede olduğunu söylemiş, fakat o saraya telefon ederken Atatürk müzeyi terk ettiğinden nereye gittiğini anlayamamış. Bu suretle haberdar edilen Saray erkanı otomobillerle Atatürk’ü aramaya çıkmışlar, bir kısmı Topkapı Müzesine giderken bir kısmı da Şişli Çocuk Hastahanesinde Sabiha Gökçen’in yanına gitmişler. Bu arada, celbedilen bir dalgıç ekibi, her ihtimale karşı denizi aramış.
Şişli Çocuk Hastahanesine gidenler kapıda bir araba görüp içindeki şoföre kimi getirdiğini sormuşlar. O da, ismini bilmediği birini getirdiğini ancak beklemesini istediğini söylemiş. Bir de Gökçen’in odasına çıkmışlar ki, ne görsünler Ata. Gökçen’in başucunda ayakta duruyor...
Atatürk yaverleri karşısında görünce, kendilerine şöyle çıkışmış:
-demek ki, beni Allah koruyor, isteseydim Ankara’ya bile gidebilirim!

  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:06   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YEŞİLE HASRET

<<1937 yılının bahar mevsimi idi. Gazi orman çiftliğinin, Akköprü tarafındaki yoldan gidiyorduk. Çiftliğin o parçası meyve bahçesi haline konulmuş, çok güzel olan bu yol boyu, o zamanlar henüz küçük, çelimsiz ağaçları sıralandığı, yaz mevsiminde dahi, pek gölgesi olmayan bir yerdi.
Atatürk,bu eski çıplak topraklar üzerindeki, meyve bahçesi haline gelmiş olan bu yerlere neşe ile bakıyordu. Şimdi uzun kavak ağaçlarını bulunduğu yol kenarında ameleler çalışıyor ve fidanlar dikiyorlardı. Atatürk, birden şoföre: <<dur>> diye bağırdı. Yere indiği vakit, orada olanlara:
<<-Burada bir iğde ağacı vardı. O nerede?>> diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu. Çünkü, orada çalışanlar, yenilerini dikmekle meşgul idiler.
Atatürk’ün biraz önceki neşesi kalmamıştı.
Çünkü, çiftliğin ilk çorak günlerinin bir yeşillik hatırası yerinden çıkarılmış ve yok olmuştu. Yol boyunca yürüyerek iğde ağacını aradık.
<<-iğde, eski ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat, yaşayan ve baharda hoş kokularını etrafa saçan, güzel bir ağaçtı.>> diyordu.
Çiftlik merkezine gelmiştik. Büyük hamamın yapısı bitmişti. Onu gezerken iğde ağacını yerinden kimin çıkarmış olduğunu da tahkik etmek için, ilgili durumda onlara sualler sordu. Kimse bu küçücük ağacın akıbeti hakkında bir haber veremedi.
Atatürk, bu ehemmiyetsiz gibi görünen işten hüzün duymuştu. ihtarlarda bulundu. Emirler verdi. Eski ağaçlar da korunacak ve bakılacaktı...
Çünkü o, yeşilliğin hasretini, istiklal harbi boyunca çok çekmişti. Çankaya‘yı oturmak için seçmesini amil , birkaç büyük kara kavak ağacının bulunması idi. Onların rüzgarlı günlerdeki hışırtısından daima zevk duyardı.
O gün, çiftlik dönüşü, uzun boylu ağaçlardan bahsetti. Tabiatın bu varlığı insanlara büyük bir kazançtır. Onlardır ki, toprağı verimli kılarlar. İnsan topluluklarının yer seçmelerine rehberlik ederler.
Bunun üzerine münakaşa, konumuz şu yola dökülmüştü:<<-coğrafi muhit mi insanlar üzerinde tesir yapar, yoksa insanlar mı muhite hakim olurlar?>>
Otomobil gezintilerinde ekseriya bu gibi konuşmalar ve münakaşalar olurdu. Ben, tarihi misallere dayanarak diyordum ki, << tabiat büsbütün kısır olursa, insan kuvveti ona tesir yapamaz.>>
Atatürk ise, insan zekasını her şeye muktedir olduğunu, tabiata da azami derecede hakim olabileceği kanaatinde idi.
Nihayet, şu neticeyi kabul ediyorduk:
<<insan bütün tarih boyunca, tabiatın bazen esiri, bazen de hakimi olmuş ve bu hal, insan cemiyetlerinin medeniyette ilerlemelerine mepsuten mütenasip inkişaf etmiştir.>>
1919 yılında, Atatürk





  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:27   #3
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler paylaşım için,eline sağlık
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 14:55 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580