|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
13-02-2008, 14:24 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 |
SEVGİ Yarın sevgililer günü, bu günün bizlere nerden ve nasıl geldiğini bir analizini yapalım istedim. Sevgililer gününün başlangıç tarihi eski Roma zamanına kadar gidiyor. Eski Roma’da14 Şubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Nedeni de bu günde Roma tanrısı ve tanrıçasının kraliçesi sayılan Juno’ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılmaktaydı. Yıllar 14 Şubat aşıkların birbirlerine aşk ve sevgi mesajlarının yollandığı, şiirlerin okunduğu, beraber vakit geçirildiği ve hediyelerin alındığı günler olarak günümüze kadar geldi. Buna paralel olarak da Aziz Valentine de bütün sevenlerin koruyucu azizi haline gelip anılmaya başladı. Sevgililer günü 1800 yıllarından sonra Amerika’da Esther Howland’ın ilk sevgililer günü kartı yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı olay haline geldi. Sevgi… Tarifi zor bir sözcük, onu bazen ifade ederken, tatlı bir tebessümle veya hoş bir sözcükle veya utangaç bir masum bakışla ifade ederiz. Sevginin çok değişik ve farklı ifade ve anlatım metotları vardır. Hele iletişimde ışık hızına erişilen bu zamanda bu yöntem hem kolay hem de çok basit. Sevgiyi ifade tarzının farklılıkları olduğu gibi, sevginin çeşitleri de mevcuttur. Ananın çocuğuna olan sevgisi, çocuğun anaya olan sevgisi, öğrencinin öğretmene olan sevgisi, öğretmenin öğrenciye olan sevgisi, dedenin torununa olan sevgisi… Bunları çeşitlendirmek ve çoğaltmak mümkün. Sevgi öyle bir his, öyle bir duygu ki, insanın bitmez, tükenmez olan hazinesinin bitmeyen ve eksilmeyen bir cevher bir hazine… Sevginin kişilere göre farklı tarzı olduğu gibi, bazı sevgilerde karşılıksız ve tek taraflı olan sevgilerdir. Hissettirilmeyen, sezdirilmeyen sevgiler, sonu hüsran ve acıdır. Sevgi ve sevgili uğruna nice canlar verilmiş, nice ölümsüz destanlar yazılmış, çöllerde gezilmiş. Mecnuna sormuşlar, (Leyla için) o kara ve sıska kızın neyini sevdin diye o da, anlatması çok zor ancak onu benim gözümle görmen lazım demiş. Civcivlerini kurtarmak için kendini kurda yem etmek de, feda etmek de tavuğun yavrularına olan sevgisidir. Zamanın birinde bir küçük çocuğa iki kişi sahip çıkar. İki kadında anaları olduğunu iddia ederler. Kendi aralarında bir türlü anlaşamazlar. Meselenin çözümü için kadıya giderler. Kadı her ikisini de ayrı, ayrı dinledikten sonra aklına çok dahi ve zeki bir plan gelir, anaların hangisi olduğu bir önce belli olacaktır. Madem ikinizde anası olduğunu söylüyorsunuz bende çocuğu ortadan ikiye keseyim, yarısını sana, diğer yarısını da sana vereyim der. Hemen analık duygusu ve sevgisi ön plana çıkar çocuğunun ölümüne razı olmaz ve benim çocuğum değil der ben yalan söyledim der. Çocuğu ortadan bölmeyin anasında kalsın der. Diğer ana da çocuk kendininmiş gibi evet der. Kadı efendi de bu olaydan gerçek ananın çocuğuna zarar gelmesini istemeyen olduğunu anlar ve çocuğu gerçek anasına verir. Öyle sevgiler vardır ki, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek.Yani bize vereni değil verdireni sevmek. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |