![]() |
Cemal Süreya'lı şiir gecesi 8.10 Vapuru Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun Bir adam gazetesini katlar Sesinde ne var biliyor musun Eski öpüşler var Banyonun buzlu camı Birkaç gün görünmedin Okul şarkıları var Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İki de bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun Sesinde ne var biliyor musun Söylemediğin sözcükler var Küçücük şeyler belki Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var |
ÜVERCİNKA Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil Cemal SÜREYA |
Aşk Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydiki sevmek Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. |
YAZMAM DAHA AŞK ŞİİRİ Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu [ Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan |
BİR ÇİÇEK Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış; Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşur durur. Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış. Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
İKİ KALP İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
biliyorum sana giden yollar kapali ustelik sen de hic bir zaman sevmedin beni ne kadar yakindan ve arada ucurum; insanlar,evler,aramizda duvarlar gibi uyandim uyandim, hep seni dusundum yanliz seni, yanliz senin gozlerini sen bayan nihayet, sen olumum kalimim ben artik adam olmam bu derde duseli simdilerde bir kopek gibi kosuyorum ordan oraya yoksa gururlu bir kisiyim aslinda, inan ki animsamiyorum yari dolu bir bardaktan su ictigimi ve icim goturmez kenarindan kesilmis ekmegi kac kez sana uzaktan baktim 5.45 vapurunda; hangi sarkiyi duysam, bizimcin soylenmis sanki tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini cocukca ve seni uzen girisimlerim oldu; bagisla bir daha tekrarlanmaz hicbiri raslasmamak icin elimden geleni yaparim bu boyle pek de kolay degil gerci... alisirim seni yalniz duslerde oksamaya; bunun verdigi mutluluk da az degil ki cikar giderim bu kentten daha olmazsa, sensizligin bir adi olur, bir anlami olur belki inan belli etmem, seni hic rahatsiz etmem, son istegimi de soyleyebilirim simdi: bir geceyarisi yaziyorum bu mektubu yalvaririm onu okuma carsamba gunleri cemal sureya |
BU BİZİMKİ Yıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına Tutku yükünü. Bölücü bir aşk, Ekmeği suyu bölüyor Günde üç öğün. Hain bir aşk bu, Sizin eve hırsız girer Onunkine polis. Yasadışı bir aşk , Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor. Soyguncu bir aşk bu, En sıradan ezgilerden Sevinçler devşiriyor. Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine Fena öykünüyor. İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor Başka şey demiyor. |
çok güzelmıs hepsi tşklr |
İstanbullar geminin altında Kadınları sorarsan onlar da öyle Şişeler de geminin altında, Güzin de Allahtan beni kimsecikler görmüyor Canımın istediğini yapıyorum Çırılçıplak sularda yıkanıyorum, utanıyorum Güzin utanmak istiyor ama nerde Nasıl utanacak bu boş şehirde Güzin utanmak gerektiğini ileri sürüyor Boyuna ileri sürüyor, gözleri mavi Güzinciğim ufak bir kadın bir öpüşlük canı var Hakkın var diyorum utanıyorum Ama İstanbullular kadınlar deniz yıldızları Hepsi hepsi geminin altında Şişeler de orda çuvalın üstünde Elimle koymuş gibi biliyorum |
CEMAL SÜREYA (1931-1990) SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ? Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı |
GÜZELLEME Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur İşe bak sen gözlerin de burda Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık İyi ki burda yoksa ben ne yapardım Bak çocuğum kolların işte çıplak işte Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu Uzanmış seni usulca öpmüştüm Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu. |
MEZARTAŞI ÇİÇEKLERİ 70.000 aşk ve 90.000.000 dize: Ünlü şair İlhan Berk burda yatıyor! N'olur yolcu, sevaptır, sakın üşenme, Yukardaki sayıya bir sıfır da sen ekle. |
Bu da videosu Sizin hiç babanız öldü mü? |
NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar Hepsine yüzer kere rastladım en azdan Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda Verdi mi adama her şeylerini verirler Ben gördüm ne gördümse kadınlarda Porsuk nehrinin geçtiği Kızılırmak parça parça olasın Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı Taş toprak arasında türküler arasında Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadınlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar (1955) |
cok guseller yaa |
ŞU DA VAR Bir de sen koynumda yatıyorsun Güzelsin güzelliğin mutlak amenna Kızlığın masanın üstünde Kocana saklıyorsun Oysa koca da ne benim kollarım var Soy bir portakal yedir bana dilim dilim Ben Uzunminareliyimdir doğma büyüme Ne yapıp yapıp denizi görmek isterim |
Bir gün seni bırakırım ya, Tütünden vazgeçmek gibi bir şey olur bu. Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden Ama İstanbul'dan vazgeçmek gibi bir şey olur bu... |
ÜSTÜ KALSIN Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir... Üstü kalsın... |
YABANCI DİL Beş dil biliyormuş ünlü kişi Ünlü ve saygıdeğer Bir de Türkçe öğrense Altı eder:D |
Esmer Hüzün Ey esmer hüznü hicrandan besleyen sevgili kendini bana beni yollara sürgün etmeden bil ki mavi düşlerine sardığın o acar delikanlın seni ve askını zehir bir yürekle kusandı ama gün olur umutlarda yenilirse kalleş bir kursuna birlik olup büyüttüğümüz ışıkları söner sanma ve unutma gülüşü yaralım o uslanmaz inadın biri sen diğeri ben olduktan sonra serüvencin nasıl olsa nerede olsa bulur . |
Fotoğraf Durakta üç kişi Adam kadın ve çocuk Adamın elleri ceplerinde Kadın çocuğun elini tutmuş Adam hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü Kadın güzel Güzel anılar gibi güzel Çocuk Güzel anılar gibi hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi güzel 1984 |
Mut(suz) Kim istemez mutlu olmayı Ama mutsuzluğa da var mısın? bunu bazen Beşiktaşa yakıştırıyorum:D |
DÜŞÜNCESİ DEĞİL, KENDİSİ Çiçekleri sulayan adamın Bir sürü adı vardır.Üsküdara'a at yollar. Fırat suyu bütün bir bölgeyiTakma adlarla dolanmak Zorundadır. Ölüm güney yarımkürede Çok sığ ve sonsuz geniş Bir ırmaktır Ganj da derler ona Ölüm deyince Zamansızlığın ortalarında İstanbul'da enderun ağaları Padişahın buyruğuyla Kartopuna tutar birbirini |
TEK YASAK Özgürlüğün geldiği gün O gün ölmek yasak! Cemal Süreya |
İki Kalp İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni |
Kan Var Bütün Kelimelerin Altında Posta arabalarından söz et bana Kan var bütün kelimelerin altında Ezop'un şu lanetli dilinden söz et Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık birgün olabilir bugün Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara Bir çay şöyle yağmurların kokusunda Kan var bütün kelimelerin altında İşte durup dururken surda Bir yelpaze gibi açıldı sesin Güzün en gürültülü kanadında Göğün en ince dalında Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık bir gün olabilir bugün Bir çeşme gibi akabilir cumartesi Çığlığındaki sessiz harfler Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında Ne güzel konuşur sokak satıcıları Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar Ve çiçekçi kızların göğüsleri Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından Kan var bütün kelimelerin altında Yaprağını dökecek ağaç yok burda Ama ışık sökebilir olanca renklerini Sürekli işbaşındadır belleğin Tanık şairler arasında Oyuncu arkadaşlar arasında Yolculuk bir kafiye arayabilir Atının kuyruğundaki düğümde Ölüm bir kafiye arayabilir Ak gömleğinde Yol bir kafiye arar ve bulur Dönemeçlerin benzerliğinde Kan var bütün kelimelerin altında Bir gül al eline sözgelimi Kan var bütün kelimelerin altında Beş dakka tut bir aynanın önünde Kan var bütün kelimelerin altında Sonra kes o aynadan bir tutam Beyaz bir tülbent içinde Koy iç cebine Bütün bir ömür kokar o ayna Kan var bütün kelimelerin altında İşte o kandır senin gülüşün Sızmıştır hayatın derinlerine Siyahtır orda kırmızıdır Daldan dala atlar Sever çocuklara anlatılan masalları Ama iş savunmaya gelince Yalnız alevi savurur Ve güneşin solmaz çekirdeğini Yalnız doruklarda Umulmadık bir gün olabilir bugün Kan var bütün kelimelerin altında |
Üç Adet Yıldız Büyük fiiller çekiyordum Ben o şehrin bir meyhanesinde, dalgada. Meselâ on altıncı asra gidiyordum On altıncı asrın kaşları kara Benim ellerim bir Bağdatlının elleri Ben bir Bağdatlı kadar mazur Kolayca razı oluyordum her şeye. Ellerim öyle uzak Öyle uzaktı ki yüzümden Utanamıyordum.. Büyük fiiller çekiyordum Ben o şehrin bir meyhanesinde, dalgada. Meselâ beş harfi yan yana getirip Allahlar yaratıyordum (güzel gaileler) Vay diyordum vay benim sevgilerim Kirpikli kirpikli kadınlarım benim Biraz güneş, biraz deniz, biraz keder Yaşayıp giden dünyada Bir funda dalı gibi toprağa ait Çaresiz insanlarım.. Gökyüzünde üç adet yıldız vardı Üç de kervancı başının heybesinde, altı. Getirin gözlerimi bana ağlayayım Ki beyaz dalgalarla gittiğini Ki yalnız ben biliyordum; Gökyüzünde üç adet yıldız vardı Ve hızı kesilmiş bir mavilikte Ellerim öyle uzak Öyle uzaktı ki yüzümden Utanamıyordum.. |
işte tam bu saatlerde bir yara gibidir su yeni deşilmiş uçlarına sokakların, küçük uçlarında. senin o güneş sarnıcı gözlerin ölüm yası içindeki bir evde olmaması gereken birşey gibi,kırılan bir ayna gibi. bu saatlerde. çarmıhını yanından eksik etmeyen bir isa gibi merdiven taşıyan bir adam görüyoruz bu adamı ne kadar çok seviyorum, bu kuşu ne kadar sen ne seviyorsun sen zaten sevince alnınla ayıklarsın yeryüzünü, çardaklar binaların ağızlarında aşar gider kendi sınırlarını köpekler gizli bir dağı havlar. bunlar iyidir diyorum bunlar senden haberli, yoksa nerden bilecekler korbon sınırlarında yaşayan balıklar kovadan sızan hiçret gününü, peygamberin parmaklarına asıp paltolarını nasıl girecekler tanrıevine mucizesever müslümanlar, ve on binlerin dönüşü sırasında grek keçilerinin çiftleştiği dağ yolları neyle donacak? yine de sevişirken kullandığımız her kelime hırsızın devirdiği eşya. minibüsleri morarmış sokaklar buğdayın parayla değişildiği paranın ekmekle değişildiği ekmeğin tütünle değişildiği tütünün acıyla değişildiği ve artık hiçbirşeyle değişilmediği acının. o sokaklarda. saatler yağmuru gösteriyor, bugün bu küçük salı günü herşeyi eksik istanbul'un, tepedekilerden başka yalnız galata galata gecenin bodrumlarında beslediği o tükenmez paslanmaz tutkusu bir ağız mızıkası halinde denize yediriyor yavaş yavaş |
Sevgilim ben şimdi... |
nasıl bi anlatımdır nasıl bi duygudur "Kapı diyor ki açın beni - kapayın beni ,açın beni - kapayın beni " tüylerim diken diken oldu yalnızlık kimsesizlik bu kadar mı yalın anlatılır yahu |
Behçet Necatigil Şiirlerini Nereye Yazardı Renksemez camgöz Hep arka pencereden baktı, Orada, oralarda sabah akşam Solgun ay altında kasımpatı - Nereye mi yazardı dizelerini Bir şey çıkmamış biletlerin kenarına yazardı. Bir kapı mı açılıyor Hemen menteşeye kayardı gözleri Küçük ev aletleri kerpeten mengene .......... .......... Cemal Süreya |
Eylem Güzeli, katkılarınla gecemize eşliğine teşekkürler.. |
rica ederim ne demek:D ben teşekkür ederim asıl. |
|
G VİTAMİNİ Bilginlerimiz sagolsunlar Bir vitamin buldular Calisinca azicik; Yumusak G vitamini: Ulusalcilik! |
|
Canlarım benim. Bu gece katılamadım aranıza bağışlayın beni. Çok güzelmiş yine burası. Yarınlara birlikte olmak dileğiyle. |
Alıntı:
|
Adam Adam şapkasına rastladı sokakta Kimbilir kimin şapkası Adam ne yapıp yapıp hatırladı Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar Bir kadın kimbilir kimin karısı Adam ne yapıp yapıp hatırladı. Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı Adam bulut gibiydi, hatırladı Adamın ayaklarının altında Yıldızların yıldız olduğu vardı Adam yıldızlara basa basa yürüdü Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı. |
Türkiye`de Saat: 08:32 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2