![]() |
Dünyada Basın GİRİŞ İstanbul basının durumunu daha iyi kavrayabilmek için İkdam gazetesi başyazarı Yakup Kadri’nin “İstanbul basını” başlıklı yazısında şunları söylemektedir[1]. “…İstanbul basının içyüzü gerçekten pek hazindir. Bu sayfalarda birçok mazlumları lanetle andığımız ,birçok cinayetleri onaylar gibi göründüğümüz ,yiğitlik şeklinde gösterdiğimiz ve sütunlarımızda ,bazı devlet adamlarının acayip tehlikeli ve çirkin edebiyatına yer verdiğimiz günleri unutmuyoruz. Fakat bütün bunların bize nasıl ateş ile örs arasında ne kadar mefrutça bir zorbalıkla yaptırılmış olduğunu Anadolu’daki arkadaşlarımızın da hatırlaması gerekiyor. Evet itiraf ederiz ki biz çok pis yollardan geçtik birçok bataklıklarda durduk… fakat ne derin bir mide bunaltısıyla… fakat kalbimizin içinde en büyük pişmanlıkla…” |
Anadolu gazeteleri faaliyetlerini büyük yokluklar içinde sürdürmeye çalışmaktadır. İstanbul hükümetinin hem de işgal güçlerinin baskısından uzak olan Anadolu daha serbest ve milli ruhu ,bütünlüğü artırıcı yayınlalar yapmakta zorluklarla karşılaşmamışlardır. Ayrıca milli mücadelenin kahramanlarının Anadolu’da oluşu , vatanın kurtuluşunun Anadolu’dan yönetilmesi ve Mustafa Kemal’in basına verdiğe önemin bilinmesi sebepleriyle Anadolu basını milli mücadelenin yılmaz destekçilerinden olmuştur. I. DÜNYADA BASIN Basın; genellikle basın kavramı, gazete , dergi ve benzeri geniş kullanıma açık bulunan süreli yayınları kapsar.[1] Dünya tarihinde basının başlangıç ve gelişim safhası çok uzun bir döneme yayılmıştır ve bu gelişimini, yeni teknolojik gelişmeler karşısında ve yeni haberleşme araçlarına rağmen hala sürdürmekte ve önemini korumaktadır. Tarihte ilk olarak yazı ile haber verme işine Romalılar zamanında teşebbüs edilmiştir. Julius Caesar tarafından tesis edilen Acta diurna önemli haberleri halka bildirmek için meydanlara asılan bir nevi duvar ilanı idi. Bu usul sonraları “hususi mektuplar” adı ile basın tarihinde yer almıştır. Daha sonraları bu duvar haberleri, halk karşısında okunmaya başlanmıştır. Buna örnek olarak i Kanuni Sultan Süleyman devrinde , Osmanlı-Venedik Savaşları sırasında yazılan ve savaş haberlerini veren “ Venedik Mektupları” örnek gösterilebilir (1536). XVI. Asırda çok meşhur olan bu mektuplara çeşitli adlar verilmiştir. Mesela Venedik’te , böyle kayıtları okuma karşılığı olarak en küçük Venedik parası olan bir “Gazetta” ödendiği için bundan “gazete” adı çıkmıştır. |
Matbaacılığın icadı mektupların geniş ölçüde yayımlanmasın a imkan vermiştir. Şimdiki manasıyla ilk gazete; Strasburg’ta Alman diliyle yayımlanmıştır (1609). Bu haftalık gazete Avisa, Relation oder Zeitung’tur. İlk günlük gazeteler Almanya’da Leipziger Zeitung (1660), İngiltere’de Daily Courant (1702), Fransa’da Journal de Paris (1777) dir.[1]. II.OSMANLI DEVLETİ’NDE BASIN VE GAZETECİLİK Türkiye’de ilk basımevi, Gutenberg’in Avrupa’da 1455’te ilk kitap olarak İncil’i basmasından kırk yıl sonra kurulmuştur. İspanya’dan uzaklaştırılan Yahudilerden bazıları Osmanlı ülkesine sığınırken, ilk basımevlerini yanlarında getirmişlerdir. Basımcı David ve Samuel Nahmes kardeşler, Hazret-i Musa’nın Beş Kitap adlı kutsal kitabını 1494 yılında İstanbul’da basmışlardır. Bunu ilerleyen yıllarda Rum ve Ermeni basımevleri takip etmişse de Türkiye’deki basımevlerinin hiçbirisinde kitaplar Türk diliyle basılmamaktaydı. Bunu nedeni, geçmişini elyazması yoluyla sağlayan on binlerce insanın çıkarlarının bozulmak istenmemesi, olarak görülmüştür.[2] İlk Türk matbaası, III. Ahmet ile veziri Damat İbrahim Paşanın destekleriyle , İbrahim Müteferrika[3] ile Sait Efendi[4] tarafından 1727’de İstanbul’da kurulmuştur. Basılan ilk eserleri ise Vankulu Lügati’ olmuştur. . |
Türkiye’de ilk gazete, bilindiği kadarıyla, Fransız Devrimi üstüne, İstanbul’daki Fransız elçiliğince Fransızca olarak çıkan ve kısa ömürlü bir gazete olan , Bulletin des Nouvelles ( Haberler Belleteni)’dir. 1795 yılı ortalarında yayınlanmaya başlanmıştır.[1] Türkçe basın hayatı ise 1 Kasım 1831’de Takvim-i Vekâyi’nin Yayınlanmasıyla başlar. II. Mahmut öncülüğünde çıkan bu gazete devletin resmi gazetesi idi ve devlet görevlileri ve aydınlar başta olmak üzere olaylar hakkında yurttaşlarını bilgilendirme amacı gütmekteydi. Bu gazeteyi, ilk özel gazete ya da yarı resmi gazete olarak adlandırabileceğimiz ve İstanbul’da ticaretle uğraşan bir İngiliz olan William Churchill’in 3 Temmuz 1840’ta çıkardığı Ceride-i Havâdis adlı gazete izlemiştir. 21 Ekim 1860 tarihinde de Âgah efendi tarafından Tercümân-ı Ahvâl gazetesi çıkarıldı. 27 Haziran 1862’de ise Âgah Efendi’nin gazetesine yazıları yayınlanan Şinasi Tasvîr-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır.[2] Şinasi’nin Avrupa’ya gitmesiyle Tasvîr-i Efkar’ın başmuharrirliğine Namık Kemal geçmiştir. Bir başka gazete ise Filip Efendi tarafından yayınlanan Muhbir’dir. Bu gazete ile kamuoyu bir başka genç yazarı; Ali Suavi’yi tanımıştır.[3] Bu ilk Türk gazeteciler, Türk gazetecilik tarihinin öncüleri olmuşlar ve birçok ile imza atmışlardır. Osmanlı’nın çalkantılı yıllarında “ halka, halkın yararlarını düşünmeyi ve sorunların üstünde durmayı göstermek” amacını gütmüşlerdir. |
Bu gazetelerle birlikte yeni dergiler de yayın hayatına katılmışlardır. Bunlar arasında; Vekâiyi-i Tıbbiye, Mecmuâ-i Fünûn, Mecmuâ-i Askeriye ve Mirat sayılabilir. Yayınlanan gazete ve dergi sayısındaki artış ile birlikte 1864’te bir Matbuat Nizamnamesi yapmak gereği duyuldu. Bu nizamname ile gazete yayıncılığı ön izin koşuluna bağlanmıştır[1]. Daha sonraları ise 1867’de Âli Kararname ile hem basın için uyulması zorunlu geniş bir yasaklar kataloğu düzenlenmiş, hem de hükümete, bu yasaklara uyumadıkları gerekçesiyle gazeteleri kapatma yetkisi tanınmıştır. Bu yasakların ardındaki asıl gerekçe ise yeni yeni filizlenmekte olan Genç Türkler hareketinden duyulan rahatsızlık idi. İdare-i mutlaka yerine idare-i meşrutiye’yi savunan bu grup ülke içindeki yasaklardan dolayı,Ali Suavi’nin yönetiminde ilk sayısı 31 Aralık 1867’de Londra’da çıkan ve yayını 3 Kasım 1868’e kadar sürdürülen Muhbir gazetesini çıkarmışlardır. Bu aynı zamanda yurt dışındaki Türk gazeteciliğinin başlangıcıdır.[2] Bu gazeteyi Namık Kemal’in 29 haziran 1868’de Londra’da yayına başlayan ve “ Meşveret Usûlü Hakkında Mektuplar” adlı yazı dizisiyle dikkatleri üzerine çeken ve demokratik ve sivil bir Türk toplumunu savunan hürriyet gazetesi izlemiştir. Bu gazete 1869 Eylülünde çıkan 63. sayısına kadar Namık Kemal yönetiminde, daha sonraları ise haziran 1870’te çıkan son sayısına kadar Ziya Bey tarafından çıkarılmıştır. Ayrıca bu gazete Türkiye’deki ilk fikir gazetesi olarak nitelene gelmiştir.[3] Bunlardan başka 13 aralık 1872 ile 5 Nisan 1873 tarihleri arasında önceleri Ahmet Mithat daha sonra ise Namık Kemal ve Kadrosu tarafından çıkarılan İbret gazetesi çıkmıştır[4]. İbret gazetesinin kapatılması Namık Kemal’in “ Vatan yahut Silistre” oyununun ardından olmuş ve yazarları sürgün edilmiştir. |
II.Meşrutiyet’ ilanı ve Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle Türk basını yeniden canlanmıştır. Yayınlar üzerindeki sıkı denetim ortadan kalkmış bu da basın hayatında büyük bir canlılığa sebep olmuştur. Bu tarihten sonraki iki buçuk ay içerisinde iki yüzden fazla gazete imtiyazı alınmışsa da bunlardan birçoğu uzun süreli olamamıştır[1].31 Mart Vakası’ndan sonra sansür tekrar basın üzerindeki kontrolünü artırmıştır. 1908 ile I. Dünya Savaşı arasında çıkan gazeteler genellikle, İttihat ve Terakki yanlısı, muhalifi yada tarafsız olmak üzere üç gruba ayrılmışlardı. İttihat ve Terakki yanlısı olanlardan bazıları şunlardır: Şûrâ-yı Ümmet, Tanîn, hak, Tasvîr-i Efkâr, Millet, Hürriyet, İttifak, İttihat, Servet-i Fünûn, Hak Yolu ve Tercümân-ı Hakîkat. İttihat ve Terakkiye muhalefet eden gazeteler ise: Mizan, Tanzimat, Serbestî, Sedâ-yı Millet, Hukûk-u Umûmiye, Hilal, Peyâm ve Alemdâr’dır. Yeni Gazete, İkdâm ve Sabah gazeteleri ise tarafsız kalanlardır[2]. Balkan Harbi’nden sonra Tevhîd-i Efkâr yayın hayatına başlamış, 1917’de Vakit, I. Dünya Savaşı’nın son senesinde ise Âti, Akşam, Yenigün ve Zaman gazeteleri bunu takip etmiştir. I. Dünya Savaşı boyunca yine harp dolayısıyla basın üzerindeki sansür şiddetini korumuştur. Mütareke devrinde ise gazeteler hem İstanbul Hükümeti’nin hem de işgal kuvvetlerinin baskısı altında olacaklardı. |
IV.MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ (1919-1923) BASIN I.Dünya savaşı esnasında sıkı bir kontrole tabi tutulan basın bir çok imkansızlık nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Osmanlı devleti savaşa girdiğinde 73 gazete ve derginin çıkarken 1915 yılında bu sayı 6 ,1916 ‘da 8 , 1917’de 15 olmuştur[1]. Bu yıllar arasında basın için dış haber kaynağını Osmanlı telgraf ajansı oluşturuyordu.Savaş boyunca iktidar açıklamaları dışında bir şey yazmak olanak dışı idi. 1917 yılına kadar “ nihai zafere kadar harp” sloganı hakim olan basın daha sonra “genel barış” teması vurgulanmaya başlandı. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile yüzyıllar boyunca varlığını devam ettirmiş olan Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşından yenik olarak ayrılmış ve yıkımın eşiğinde sosyal, kültürel, iktisadi ve düşünsel bir karmaşa içerisine düşmüştür[2]. Mondros Mütarekesinin 7. maddesine[3] dayanarak, galip ülkelerden İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu’nun önemli merkezlerini işgale başlamıştı. 15 mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmışlardır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a adım atması, Anadolu’da Kurtuluş Hareketi’nin başlamasının miladı olmuştur. İzmir, İstanbul ve Anadolu’nun bazı diğer önemli merkezlerinin işgaliyle kamuoyunda “ulusal bağımsızlık ve direniş” in temelleri atılmıştır. Fakat Anadolu’da Milli Mücadele örgütlerinken, İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetleri destekli gruplardan da manda ya da İngiliz himayesi ve işgalin lehinde çatlak sesler de duyulmaktaydı. 1919-1923 yılları arasını kapsayan Milli Mücadele döneminde biri İstanbul’da bulunan Osmanlı Hükümeti biri de Ankara’daki T.B.M.M. Hükümeti olmak üzere iki ayrı hükümet bulunmaktaydı. İstanbul Hükümeti işgal kuvvetleriyle işbirliği yaparken, Ankara Hükümeti olağan gücüyle Ulusal Bağımsızlık Mücadelesini sürdürmeye çalışmaktaydı[4]. İşte bu durumda, basın da İstanbul ve Anadolu Basını olmak üzere iki gruba ayrılmış durumdaydı. Tabi ki her ikisinde de alt gruplar mevcut idi. Öncelikle, matbaanın Osmanlı’ya girişinden beri Türk Basını’nın merkezi olan İstanbul Basını ve savunduğu fikirleri incelemekte fayda vardır. |
A.İSTANBUL BASINI: Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918 yılında imzalanmasından sonra, İstanbul Basını içindeki kamplaşma artmış ülke sorunları yerine kişisel hesaplaşmaların peşinde koşulmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası’nın basın üzerindeki etkinliği azalırken, muhaliflerin ve özellikle Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın sesi yükselmeye başlamıştır. Basının bir kısmı Ocak 1919’da İttihatçılar tutuklanmaya başlayınca bunu alkışlamış, bazıları ise bu duruma karşı bir tavır sergilemişlerdir. Bu ayrılık 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle daha da ilerlemiştir. Nihayet Mustafa Kemal’in 19 mayıs 1919’da Milli Mücadele’yi başlatmasıyla basındaki bu ayrışma tam bir netlik kazanmış ve bazı gazete ve dergiler “ millici” bir çizgide ilerlerken bazıları da “işbirlikçi ve işgalden yana” bir tutum takınmışlardır[1]. 5 Şubat 1919 tarihli Osmanlı Hükümeti kararnamesi ve daha sonra 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal eden düşman kuvvetlerinin baskı ve sansürü yüzünden, Mustafa kemal ve Milli Mücadele’ destekleyen İstanbul gazeteleri cesur ve bilinçli yayın yapamıyorlardı. Gazetelerin pek çok sayfası sansür yüzünden boş çıkmaktaydı. İstanbul basını ancak 1921 yılında ulusal Bağımsızlık Savaşı hakkına bilgi verme olanağı elde etmiştir[2]. |
1.MİLLİ MÜCADELE YANLISI BASIN: a) İleri: 1919 yılında Celal Nuri İleri ve kardeşi Suphi İleri tarafından yayınlanmaya başlamıştır. İttihatçıları ve Osmanlı Hükümeti’ni eleştirmiş, Milli Mücadelenin adeta İstanbul’daki sözcüsü olmuştur. 1924 yılına kadar yayınını sürdürmüştür[1]. b) Vakit: 27 ekim 1917 tarihinden itibaren Hakkı Tarık Us ve Mehmet Asım Us tarafından çıkarılan gazetenin başyazarı; Ahmet Emin Yalman idi. Bu gazete çok güçlü bir yazar kadrosuna sahip idi. Ulusal direnişi bütün gücü ile destekleyen, günlük olarak yayınlanan, yüksek tirajlı bir gazete idi[2]. c) Yenigün: 2 eylül 1918 tarihinde, Yunus Nadi tarafından yayınlanmaya başlamıştır. Milli Mücadeleyi desteklediği için 13 Nisan 1920’de Yunus Nadi gazetesini, İngiliz baskısı nedeniyle, kapatmış ve matbaasını Ankara’ya taşıyarak Yenigün adlı gazetesiyle 1924 yılına kadar yayınına devam emiştir[3]. d) Akşam: 9 Mayıs 1918’de Falih Rıfkı Atay ve Necmettin sadak tarafından kurulmuştur. Milli Mücadeleyi desteklemiş ve Ankara’ya muhabir Göndermiştir[4]. e) İkdam: 1894-1928 yılları arasında yayınını sürdüren gazete Ahmet Cevdet Oran tarafından çıkarılan gazete genellikle Milli mücadele yanlısı olmuştur[5]. |
2. MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN: Bütün güçleriyle Milli Mücadele aleyhinde çalışan bu gazeteler hem Osmanlı Hükümeti hem de işgal kuvvetleri tarafından her yönden desteklenmişlerdir. Sansür bu gazeteler açısından söz konusu olmamıştır. a) Alemdar: 1909-1922 tarihleri arasında yayınlanmıştır. Var gücüyle Milli Mücadele hareketine karşı çıkmış ve İngiliz himayesinin, ülkenin kurtuluşu için tek yol olduğunu ileri sürmüştür. Başyazarlığını Refi Cevat Ulunay yapmıştır[1]. b) İstanbul: 5 Aralık 1918 ile 1921 tarihleri arasında Said Molla tarafından yayınlanmıştır. İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucularından olan Said Molla da ülkenin kurtuluşunu İngiliz himayesinde görmüş ve Milli mücadeleye karşı düşmanca bir tavır takınmıştır[2]. c) Peyam-ı Sabah: 16 Kasım 1913 – 7 Kasım 1922 tarihleri arasında yayınlanmış, Mihran’ın Sabah’ı ile Ali Kemal’in Peyam gazetesinin birleşmesinden bu adı almıştır. Gazete günlük olarak yayınlanmaktaydı. Milli Mücadele hareketine karşı en aşırı saldırıları bu gazetede Ali Kemal yapmıştır. Kuvay-ı Milliyecilere “dağiler, bağiler” diye hitap eden ve Mustafa Kemal aleyhinde durmadan makaleler yayınlayan Ali Kemal, Büyük Zafer’den sonra İzmit’te halk tarafından linç edilmiştir[3]. |
B.ANADOLU BASINI: Milli Mücadele Basını, Anadolu’da , mütareke yıllarından başlayarak özellikle de mücadele yıllarında doğmuş ve gelişmiştir. Özellikle işgal bölgelerinde ve bu bölgelere yakın şehirlerde Milli Mücadeleyi var gücüyle destekleyen gazetelerin, Anadolu Basının büyük çoğunluğunu oluşturmasın rağmen, İstanbul’da olduğu gibi burada da dış destekli ve İstanbul hükümeti kontrolünde basında çatlak sesler duyulmuştur. Milli Mücadele yıllarındaki muhalif gazeteler, İstanbul ve Anadolu basını, her ikisinden de, ya Mustafa Kemal’i Kişisel olarak bir hedef olarak seçmiş ya da Milli Mücadelenin “bir eşkıya hareketi” olduğunu yazmıştır[1]. Muhalif basın, işgal bölgelerinde bu kuvvetlerle işbirliği yapmış ve Milli Mücadele ve Mustafa Kemal’i yıpratmak için elinden gelen gayreti göstermiştir. Fakat, Anadolu Basın’ının çok büyük bir kısmının Milli Mücadele taraftarı ve neferi olması, muhalefetin sesinin çok cılız kalmasına neden olmuştur. Bunu daha iyi anlamak için öncelikle Milli Mücadele’ye destek veren gazeteleri incelemekte fayda vardır. |
1. MİLLİ MÜCADELE YANLISI BASIN: a) Hukuk-u Beşer: 1918-1919 yılları arasında yayınlanmıştır.4 Ocak 1919 tarihinden itibaren “Sulh ve Selamet” adıyla yayınlanmıştır. İzmir^de yayınlanan gazetenin başyazarı; “Hasan Tahsin” takma adlı Osman Nevres’tir[1]. b) İrade-i Milliye: 14 Eylül 1919-1922 Tarihleri arasında Sivas’ta yayınlanmıştır. Sivas kongresi sırasında Milli Mücadele’nin sözcülüğünü yapmak ve düşüncelerini yaymak için Mustafa Kemal tarafından kurulmuş ama imtiyaz hakkı Selahattin Ulusalerk tarafından alınmıştır[2]. c) Hakimiyet-i Milliye: İlk sayısı Mustafa Kemal’in başyazısıyla 10 Ocak 1920’de yayınlanmıştır. Yazı işleri müdürü; Nizamettin Nazif’tir. Daha sonraları Ulus adını alarak Ankara’da uzun yıllar yayın hayatını sürdürmüştür[3]. a) Öğüt: 1918-1923 yılları arasında afyon, Konya ve sonra da akşam adını alarak Ankara’da yayınlanmıştır. Abdülgani Ahmet Bey tarafından kurulmuştur[4]. b) Ses: 1918-1919 yılları arasında Balıkesir’de yayınlanmıştır. Sahibi ve başyazarı; Çantayzade Hasan Basri’dir[5]. c) Doğrusöz: İlk sayısı 22 Mayıs 1919’da, Balıkesir’de yayınlanmıştır. Gazetenin imtiyaz sahibi; Sındırgılılı A. Bakır,başyazarı; Varnalızade i. Hakkı’dır[6]. |
a) İzmir’e Doğru: 16 Kasım 1919- 27 Haziran 1920 tarihleri arasında Balıkesir’de yayınlanmıştır. Gazetenin yayıncıları; Vasıf Çınar ve Mustafa Necati’dir[1]. b) Yeni Adana:25 Aralık 1918 tarihinde Adana’da, Yozgatlı Avni ile Ahmet Remzi tarafından yayınlanmaya başlamıştır. Çukurova yöresinin kurtuluşu için çalışan önemli bir gazetedir[2]. c) Babalık: 23 Aralık 1910’da Konya’da yayınlanmaya başlamıştır. Kurucusu ;Yusuf Mazhar, başyazarı ise Samizade Süreyya’dır. 1930’lu yıllarda kapanmıştır[3]. Bu gazeteler dışında, Milli Mücadele’ye çeşitli şehirlerden destek veren diğer bazı gazeteler ise şunlardır: Emel (Amasya), Albayrak (Erzurum), Ahali (Edirne), İstikbal (Trabzon), Anadolu (Antalya), Dertli (Bolu), Amal-i Milliye (Maraş)[4]. 2. MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN: Yukarıda zikredilen gazetelere ve destekledikleri fikir ve hareketlere, Milli Mücadele ve Kuvay-ı Milliye ruhuna muhalif ve düşman olan gazeteler de mevcut idi. Bu gazeteler hem sayı ham de kamuoyu üzerindeki etkileri bakımından diğerleri kadar önemli değillerdi. Fakat , işgal kuvvetleri ve İstanbul Hükümeti tarafından aldıkları maddi ve manevi destek dikkate değerdir. Muhalif gazeteler içinde, bizzat Mustafa Kemal’in şahsı ile uğraşanlar da vardı. İstanbul’daki muhalif gazeteler gibi, Anadolu’daki muhalif gazeteler de Milli Mücadele sonunda elde edilen zaferle, savundukları fikirlerin ve milletin azim ve kuvvetine inanmamanın cezasını çekeceklerdi. |
Muhalif basın, genel hatlarıyla, Osmanlı Devleti’nin devamı için , Amerikan mandası veya İngiliz himayesi gerektiğini, Milli Mücadele’nin boşuna bir uğraş olduğunu savunarak kamuoyunun moral ve direnişini kırmaya çalışan dış destekli organlardı[1]. Anadolu’da Milli Mücadele’ye muhalefet eden belli naşlı gazeteler şunlar idi: a) İrşad: Kuvay-ı Milliye gazetesi olan İzmir’e Doğru, Yunanlıların Balıkesir’e varmasından sonra kapanmıştır. Bundan bir buçuk ay sonra Balıkesir’de İrşad adında bir gazete yayınlanmaya başlamıştır[2]. Yunan komutanlığının kontrol ve komutası altında yayınlanan gazetenin imtiyaz sahibi Kadızade Hulusi, Yazı işleri müdürü ise Ömer Feyzi’dir. Ömer feyzi, 1919 Eylül’ünde Trabzon’da Selamet adında bir gazete çıkartırken, Kuvay-ı Milliyeciler tarafından yakalanacağını anlayınca İstanbul’a, ardından da 1920 Ağustos’unda Balıkesir’e geçerek İrşad’ı yayınlamaya başlamıştı[3]. Ömer Feyzi’nin makaleleri, Mustafa Kemal Paşa’nın idaresine karşı halkın emniyet ve itimadını sarsmak amacı gütmekteydi. Ömer Feyzi gazetesinde, Yunan işgal kuvvetlerine destek vermek ve onlara dost görünmek için elinden geleni yapmıştır. Kuvay-ı Milliye’yi “ ...ipten, kazıktan kurtulmuş insanlar...haydutlar... alçaklar” gibi sözlerle yazılarına alıyordu. Ömer Feyzi’nin gazetesine, Balıkesir Vilayet Matbaası’nın tahsisi gibi, her türlü maddi destek Yunan işgal kuvvetleri tarafından sağlanıyordu. İrşad, düşmanca yayınını, Büyük Taarruz ile Balıkesir’in düşman elinden kurtuluşuna kadar sürdürmüştür. Ömer feyzi ve gazetesinin , aleyhteki tüm çabalarına rağmen, Balıkesir halkı, işgal kumandanlığına da, İrşad’a da “ itimat telkin” etmemekteydi. İrşad, yunan kumandanlığının bit tamimini sık sık tekrarlamak lüzumunu duymakta, kapı önlerinde lamba yakılmasının kesinlikle ihmal edilmemesini özellikle istemekteydi. Karanlık, bütün silahlara rağmen onları ürkütüyordu[4]. |
a) Ferda: 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütareke’sinin imzalanmasından bir gün sonra, Adana’da, Ali İlmi tarafından yayınlanmaya başlayan ve Anadolu’yu düşman işgaline açan Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin adeta sözcülüğünü yapan Ferda gazetesi, Fransızlar idaresinde Çukurova yöresini işgale başlayan Ermeni kuvvetlerini alkışlıyordu[1]. Böle yabancı bir kuvvetin Çukurova’ya girmiş olmasının, Türkleri memnun etmesi gerektiğini yazıyordu [2]. Ferda gazetesi yayınları ile Milli Mücadele azmini kırmaya çalışırken, bunu önlemek amacıyla daha sonraları Yeni Adana alacak olan Adana adlı bir gazete, Yozgatlı Avni ve Ahmet Remzi tarafından yayınlanmaya başlayacaktı[3]. Ferda gazetesinin yegane amacı, bir Kuvay-ı Milliye gazetesi olan Yeni Adana’ya ve Milli Mücadele’ye saldırmak olup, bu hareketi, “bir eşkıya hareketi” olarak nitelendirmekteydi. Hatta,19 Nisan 1920 tarihli nüshasında, “Eşkıyalıkla iş sökmez, yeryüzünde yalnız Fransızlar Türk dostudur. Onları darıltmamak lazım...............düşünerek yürüyelim.........kararımızı vermekte acele edelim, çünkü Bolşeviklik kapımızdadır”[4] demekteydi. “Kuvay-ı Milliye kelimesi yalandır, maskedir. Buna katiyen inanmayın. Bu heriflere inanmak cinnettir. Bunların hepsi yağmacı güruhtur. Mustafa Kemal dedikleri padişahın terk ettiği ve idama mahkum eylediği birisidir...”[5] diyen Ferda gazetesi ve sahibi Ali İlmi Adana’nın kurtuluşundan sonra hemen Kuvay-ı Milliyeci olmuş ancak Ali İlmi yüz ellilikler listesine girmekten kurtulamamıştır[6]. |
a) Adana Postası: 1919-1922 yılları arasında Adana’da, Ferda gazetesi gibi Fransızları desteği ile yayınlanmaktaydı. Bu gazete de işgal kuvvetlerinin çıkarlarına hizmet etmekte ve Ankara Hükümeti’nin yurdu Bolşevikleştirmek istediğinden ve “dinin-imanın elden gittiğinde” bahsediyordu[1]. b) Rehber: Ata Derviş tarafından Adana’da, Fransız destekli olarak çıkmıştır. Ata Derviş bir ara Kuvay-ı Milliye hatlarına sokulmuş ve daha sonra Fransızların hizmetine girerek, yazdığı yazılarla milletin Kuvay-ı Milliye’ye olan güvenini sarsmaya ve ikilik çıkarmaya çalışmıştır. Bu amacında, Karaisalı yöresinde bir dereceye kadar başarılı da olmuştur[2]. Adana yöresinde, Milli Mücadele ve işgal kuvvetleri arasındaki mücadele basın alanında, Milli Mücadele yanlısı Yeni Adana gazetesi ile muhalif Ferda, Adana Postası ve Rehber gazeteleri arasında geçmiştir. c) Zafer: 1918 ile 17 Eylül 1919 tarihleri arasında Kastamonu’da yayınlanan bu gazete İstanbul Hükümeti yanlısı idi[3]. d) Hatif: 1921 yılında Eskişehir’de yayınlanmaya başlayan gazetenin sahibi, Mustafa Kemal düşmanı olan Hüsnü Yusuf’tur. Hüsnü Yusuf, Türk orduları Kütahya bozgunu ile Sakarya gerisine çekildikleri sırada Mustafa Kemal’e ağır hakaretler içeren bir şiir yazmıştır. Mustafa Kemal’e verilen bu nüsha her zaman Mustafa Kemal’in masası üzerinde dururdu. Zaferden sonra, Mustafa Kemal’e, Hüsnü Yusuf’un yüz ellilikler listesine konması teklif edilince Mustafa Kemal; “O benim şahsıma ihanet etmiştir. Davaya ihanet yoktur. Bu sebeple onu hainler listesine koymayın, düşmanlık ikimiz arasındadır...” demiştir[4]. Hüsnü Yusuf Büyük Taarruz’dan sonra Batı Trakya’ya kaçmıştır. |
IV.SONUÇ Anadolu Basını, Mondros Mütareke’sinin imzalanmasından ve özellikle İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgalinden hemen sonraki dönemde milli mücadele yanlısı bir tutum takınmıştır ve işgale karşı örgütlemeye çalışmışlardır. Bunun yayında Bağımsızlık Savaşı tarafında yer alan gazeteler olduğu gibi Milli Mücadele’ye karşı olan ve değişik amaçlar güden gazeteler de vardır. Anadolu’da başta, Balıkesir ve adana olmak üzere, özellikle işgal bölgelerinde, bu işgal kuvvetlerinin desteğiyle çıkan ve onların çıkarlarına hizmet eden ve sözcülüğünü yaparak Kuvay-ı Milliye’yi yıpratmaya çalışan gazeteler de mevcuttu.Bu gazetelerden , Adana’da Ferda, Adana Postası ve Rehber, Balıkesir’de İrşad(Gavurcu İrşad), Kastamonu’da Zafer, Eskişehir’de Hatif, Bandırma’da Adalet ve İzmir’de Ahenk, Müsavat ve Köylü gazeteleri, Osmanlı Devleti’nin devamının, ya amerikan mandası ya da İngiliz himayesi ile korunabileceğini ve Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın tamamen bir serüven olduğunu savunuyorlardı.İstanbul'da durum emperyalist güçlerin mandasını savunurken o devir Anadolu basınının güçlü seslerinden Açıksöz gazetesi daima bağımsızlıktan yana olmuş manda ve himaye konusunda tartışmayı dahi uygun görmemiştir. Mandadan evvel İstiklal adlı başyazısında Açıksöz " Mandanın münakaşa edilmesini istemediklerini belirten Hüsnü adlı başyazar İstanbul basınını suçlayarak manda kabul edelim mi etmeyelim mi? tartışmasına dahi girmeden kimi tercih edelim noktasında toplanıldığını tenkitle Türkün kitabında her muhabbetten üstün ve her medeniyetten ve her türküden daha cazibeli bir kelime vardır: İSTİKLAL! " deniyordu. 25 Ağustos tarihli Vakitte "İngiltere ve biz" başlıklı makalesi ile Ahmet Emin yine Amerikan mandasını savunurken Alemdar'da Refi Cevat " İngiltere ve Türkiye " adlı başyazısında " Aman fırsatı kaçırmayalım " derken yine İngiltere'nin müzaheretini savunuyordu. Zaman gazetesinde " Vatan Mefhumu" adlı yazısı ile Yahya Kemal " Bu şehre girmek için Fatih'in her topuna 90 manda koşmuştuk. Şimdi koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz." derken mandacılarla alay ediyordu. Vakit, İstiklal, İleri gibi gazeteler mandayı savunurken İkdam, Tasvir-i Efkar ile birlikte Anadolu basını bağımsızlığı savundu. Peyam, Sabah Alemdar, Yeni İstanbul ise İngiliz himayesini seçtiler. Anadolu Basını Milli Mücadele döneminde, büyük çoğunlukla, Milli Mücadele yanlısı olmuş, muhalif olanlar ise var güçleriyle mücadeleyi yıpratmaya çalışmışlardır. |
teşekkürler.. |
teşekkürler |
teşekkürler |
Türkiye`de Saat: 15:34 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2