![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
GİRİŞ İstanbul basının durumunu daha iyi kavrayabilmek için İkdam gazetesi başyazarı Yakup Kadri’nin “İstanbul basını” başlıklı yazısında şunları söylemektedir[1]. “…İstanbul basının içyüzü gerçekten pek hazindir. Bu sayfalarda birçok mazlumları lanetle andığımız ,birçok cinayetleri onaylar gibi göründüğümüz ,yiğitlik şeklinde gösterdiğimiz ve sütunlarımızda ,bazı devlet adamlarının acayip tehlikeli ve çirkin edebiyatına yer verdiğimiz günleri unutmuyoruz. Fakat bütün bunların bize nasıl ateş ile örs arasında ne kadar mefrutça bir zorbalıkla yaptırılmış olduğunu Anadolu’daki arkadaşlarımızın da hatırlaması gerekiyor. Evet itiraf ederiz ki biz çok pis yollardan geçtik birçok bataklıklarda durduk… fakat ne derin bir mide bunaltısıyla… fakat kalbimizin içinde en büyük pişmanlıkla…” | ||
![]() |
|
![]() | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Anadolu gazeteleri faaliyetlerini büyük yokluklar içinde sürdürmeye çalışmaktadır. İstanbul hükümetinin hem de işgal güçlerinin baskısından uzak olan Anadolu daha serbest ve milli ruhu ,bütünlüğü artırıcı yayınlalar yapmakta zorluklarla karşılaşmamışlardır. Ayrıca milli mücadelenin kahramanlarının Anadolu’da oluşu , vatanın kurtuluşunun Anadolu’dan yönetilmesi ve Mustafa Kemal’in basına verdiğe önemin bilinmesi sebepleriyle Anadolu basını milli mücadelenin yılmaz destekçilerinden olmuştur. I. DÜNYADA BASIN Basın; genellikle basın kavramı, gazete , dergi ve benzeri geniş kullanıma açık bulunan süreli yayınları kapsar.[1] Dünya tarihinde basının başlangıç ve gelişim safhası çok uzun bir döneme yayılmıştır ve bu gelişimini, yeni teknolojik gelişmeler karşısında ve yeni haberleşme araçlarına rağmen hala sürdürmekte ve önemini korumaktadır. Tarihte ilk olarak yazı ile haber verme işine Romalılar zamanında teşebbüs edilmiştir. Julius Caesar tarafından tesis edilen Acta diurna önemli haberleri halka bildirmek için meydanlara asılan bir nevi duvar ilanı idi. Bu usul sonraları “hususi mektuplar” adı ile basın tarihinde yer almıştır. Daha sonraları bu duvar haberleri, halk karşısında okunmaya başlanmıştır. Buna örnek olarak i Kanuni Sultan Süleyman devrinde , Osmanlı-Venedik Savaşları sırasında yazılan ve savaş haberlerini veren “ Venedik Mektupları” örnek gösterilebilir (1536). XVI. Asırda çok meşhur olan bu mektuplara çeşitli adlar verilmiştir. Mesela Venedik’te , böyle kayıtları okuma karşılığı olarak en küçük Venedik parası olan bir “Gazetta” ödendiği için bundan “gazete” adı çıkmıştır. | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Matbaacılığın icadı mektupların geniş ölçüde yayımlanmasın a imkan vermiştir. Şimdiki manasıyla ilk gazete; Strasburg’ta Alman diliyle yayımlanmıştır (1609). Bu haftalık gazete Avisa, Relation oder Zeitung’tur. İlk günlük gazeteler Almanya’da Leipziger Zeitung (1660), İngiltere’de Daily Courant (1702), Fransa’da Journal de Paris (1777) dir.[1]. II.OSMANLI DEVLETİ’NDE BASIN VE GAZETECİLİK Türkiye’de ilk basımevi, Gutenberg’in Avrupa’da 1455’te ilk kitap olarak İncil’i basmasından kırk yıl sonra kurulmuştur. İspanya’dan uzaklaştırılan Yahudilerden bazıları Osmanlı ülkesine sığınırken, ilk basımevlerini yanlarında getirmişlerdir. Basımcı David ve Samuel Nahmes kardeşler, Hazret-i Musa’nın Beş Kitap adlı kutsal kitabını 1494 yılında İstanbul’da basmışlardır. Bunu ilerleyen yıllarda Rum ve Ermeni basımevleri takip etmişse de Türkiye’deki basımevlerinin hiçbirisinde kitaplar Türk diliyle basılmamaktaydı. Bunu nedeni, geçmişini elyazması yoluyla sağlayan on binlerce insanın çıkarlarının bozulmak istenmemesi, olarak görülmüştür.[2] İlk Türk matbaası, III. Ahmet ile veziri Damat İbrahim Paşanın destekleriyle , İbrahim Müteferrika[3] ile Sait Efendi[4] tarafından 1727’de İstanbul’da kurulmuştur. Basılan ilk eserleri ise Vankulu Lügati’ olmuştur. . | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türkiye’de ilk gazete, bilindiği kadarıyla, Fransız Devrimi üstüne, İstanbul’daki Fransız elçiliğince Fransızca olarak çıkan ve kısa ömürlü bir gazete olan , Bulletin des Nouvelles ( Haberler Belleteni)’dir. 1795 yılı ortalarında yayınlanmaya başlanmıştır.[1] Türkçe basın hayatı ise 1 Kasım 1831’de Takvim-i Vekâyi’nin Yayınlanmasıyla başlar. II. Mahmut öncülüğünde çıkan bu gazete devletin resmi gazetesi idi ve devlet görevlileri ve aydınlar başta olmak üzere olaylar hakkında yurttaşlarını bilgilendirme amacı gütmekteydi. Bu gazeteyi, ilk özel gazete ya da yarı resmi gazete olarak adlandırabileceğimiz ve İstanbul’da ticaretle uğraşan bir İngiliz olan William Churchill’in 3 Temmuz 1840’ta çıkardığı Ceride-i Havâdis adlı gazete izlemiştir. 21 Ekim 1860 tarihinde de Âgah efendi tarafından Tercümân-ı Ahvâl gazetesi çıkarıldı. 27 Haziran 1862’de ise Âgah Efendi’nin gazetesine yazıları yayınlanan Şinasi Tasvîr-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır.[2] Şinasi’nin Avrupa’ya gitmesiyle Tasvîr-i Efkar’ın başmuharrirliğine Namık Kemal geçmiştir. Bir başka gazete ise Filip Efendi tarafından yayınlanan Muhbir’dir. Bu gazete ile kamuoyu bir başka genç yazarı; Ali Suavi’yi tanımıştır.[3] Bu ilk Türk gazeteciler, Türk gazetecilik tarihinin öncüleri olmuşlar ve birçok ile imza atmışlardır. Osmanlı’nın çalkantılı yıllarında “ halka, halkın yararlarını düşünmeyi ve sorunların üstünde durmayı göstermek” amacını gütmüşlerdir. | ||
![]() |
![]() | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu gazetelerle birlikte yeni dergiler de yayın hayatına katılmışlardır. Bunlar arasında; Vekâiyi-i Tıbbiye, Mecmuâ-i Fünûn, Mecmuâ-i Askeriye ve Mirat sayılabilir. Yayınlanan gazete ve dergi sayısındaki artış ile birlikte 1864’te bir Matbuat Nizamnamesi yapmak gereği duyuldu. Bu nizamname ile gazete yayıncılığı ön izin koşuluna bağlanmıştır[1]. Daha sonraları ise 1867’de Âli Kararname ile hem basın için uyulması zorunlu geniş bir yasaklar kataloğu düzenlenmiş, hem de hükümete, bu yasaklara uyumadıkları gerekçesiyle gazeteleri kapatma yetkisi tanınmıştır. Bu yasakların ardındaki asıl gerekçe ise yeni yeni filizlenmekte olan Genç Türkler hareketinden duyulan rahatsızlık idi. İdare-i mutlaka yerine idare-i meşrutiye’yi savunan bu grup ülke içindeki yasaklardan dolayı,Ali Suavi’nin yönetiminde ilk sayısı 31 Aralık 1867’de Londra’da çıkan ve yayını 3 Kasım 1868’e kadar sürdürülen Muhbir gazetesini çıkarmışlardır. Bu aynı zamanda yurt dışındaki Türk gazeteciliğinin başlangıcıdır.[2] Bu gazeteyi Namık Kemal’in 29 haziran 1868’de Londra’da yayına başlayan ve “ Meşveret Usûlü Hakkında Mektuplar” adlı yazı dizisiyle dikkatleri üzerine çeken ve demokratik ve sivil bir Türk toplumunu savunan hürriyet gazetesi izlemiştir. Bu gazete 1869 Eylülünde çıkan 63. sayısına kadar Namık Kemal yönetiminde, daha sonraları ise haziran 1870’te çıkan son sayısına kadar Ziya Bey tarafından çıkarılmıştır. Ayrıca bu gazete Türkiye’deki ilk fikir gazetesi olarak nitelene gelmiştir.[3] Bunlardan başka 13 aralık 1872 ile 5 Nisan 1873 tarihleri arasında önceleri Ahmet Mithat daha sonra ise Namık Kemal ve Kadrosu tarafından çıkarılan İbret gazetesi çıkmıştır[4]. İbret gazetesinin kapatılması Namık Kemal’in “ Vatan yahut Silistre” oyununun ardından olmuş ve yazarları sürgün edilmiştir. | ||
![]() |
![]() | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| II.Meşrutiyet’ ilanı ve Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe girmesiyle Türk basını yeniden canlanmıştır. Yayınlar üzerindeki sıkı denetim ortadan kalkmış bu da basın hayatında büyük bir canlılığa sebep olmuştur. Bu tarihten sonraki iki buçuk ay içerisinde iki yüzden fazla gazete imtiyazı alınmışsa da bunlardan birçoğu uzun süreli olamamıştır[1].31 Mart Vakası’ndan sonra sansür tekrar basın üzerindeki kontrolünü artırmıştır. 1908 ile I. Dünya Savaşı arasında çıkan gazeteler genellikle, İttihat ve Terakki yanlısı, muhalifi yada tarafsız olmak üzere üç gruba ayrılmışlardı. İttihat ve Terakki yanlısı olanlardan bazıları şunlardır: Şûrâ-yı Ümmet, Tanîn, hak, Tasvîr-i Efkâr, Millet, Hürriyet, İttifak, İttihat, Servet-i Fünûn, Hak Yolu ve Tercümân-ı Hakîkat. İttihat ve Terakkiye muhalefet eden gazeteler ise: Mizan, Tanzimat, Serbestî, Sedâ-yı Millet, Hukûk-u Umûmiye, Hilal, Peyâm ve Alemdâr’dır. Yeni Gazete, İkdâm ve Sabah gazeteleri ise tarafsız kalanlardır[2]. Balkan Harbi’nden sonra Tevhîd-i Efkâr yayın hayatına başlamış, 1917’de Vakit, I. Dünya Savaşı’nın son senesinde ise Âti, Akşam, Yenigün ve Zaman gazeteleri bunu takip etmiştir. I. Dünya Savaşı boyunca yine harp dolayısıyla basın üzerindeki sansür şiddetini korumuştur. Mütareke devrinde ise gazeteler hem İstanbul Hükümeti’nin hem de işgal kuvvetlerinin baskısı altında olacaklardı. | ||
![]() |
![]() | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| IV.MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ (1919-1923) BASIN I.Dünya savaşı esnasında sıkı bir kontrole tabi tutulan basın bir çok imkansızlık nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Osmanlı devleti savaşa girdiğinde 73 gazete ve derginin çıkarken 1915 yılında bu sayı 6 ,1916 ‘da 8 , 1917’de 15 olmuştur[1]. Bu yıllar arasında basın için dış haber kaynağını Osmanlı telgraf ajansı oluşturuyordu.Savaş boyunca iktidar açıklamaları dışında bir şey yazmak olanak dışı idi. 1917 yılına kadar “ nihai zafere kadar harp” sloganı hakim olan basın daha sonra “genel barış” teması vurgulanmaya başlandı. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile yüzyıllar boyunca varlığını devam ettirmiş olan Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşından yenik olarak ayrılmış ve yıkımın eşiğinde sosyal, kültürel, iktisadi ve düşünsel bir karmaşa içerisine düşmüştür[2]. Mondros Mütarekesinin 7. maddesine[3] dayanarak, galip ülkelerden İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu’nun önemli merkezlerini işgale başlamıştı. 15 mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmışlardır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a adım atması, Anadolu’da Kurtuluş Hareketi’nin başlamasının miladı olmuştur. İzmir, İstanbul ve Anadolu’nun bazı diğer önemli merkezlerinin işgaliyle kamuoyunda “ulusal bağımsızlık ve direniş” in temelleri atılmıştır. Fakat Anadolu’da Milli Mücadele örgütlerinken, İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetleri destekli gruplardan da manda ya da İngiliz himayesi ve işgalin lehinde çatlak sesler de duyulmaktaydı. 1919-1923 yılları arasını kapsayan Milli Mücadele döneminde biri İstanbul’da bulunan Osmanlı Hükümeti biri de Ankara’daki T.B.M.M. Hükümeti olmak üzere iki ayrı hükümet bulunmaktaydı. İstanbul Hükümeti işgal kuvvetleriyle işbirliği yaparken, Ankara Hükümeti olağan gücüyle Ulusal Bağımsızlık Mücadelesini sürdürmeye çalışmaktaydı[4]. İşte bu durumda, basın da İstanbul ve Anadolu Basını olmak üzere iki gruba ayrılmış durumdaydı. Tabi ki her ikisinde de alt gruplar mevcut idi. Öncelikle, matbaanın Osmanlı’ya girişinden beri Türk Basını’nın merkezi olan İstanbul Basını ve savunduğu fikirleri incelemekte fayda vardır. | ||
![]() |
![]() | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| A.İSTANBUL BASINI: Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918 yılında imzalanmasından sonra, İstanbul Basını içindeki kamplaşma artmış ülke sorunları yerine kişisel hesaplaşmaların peşinde koşulmuştur. İttihat ve Terakki Fırkası’nın basın üzerindeki etkinliği azalırken, muhaliflerin ve özellikle Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın sesi yükselmeye başlamıştır. Basının bir kısmı Ocak 1919’da İttihatçılar tutuklanmaya başlayınca bunu alkışlamış, bazıları ise bu duruma karşı bir tavır sergilemişlerdir. Bu ayrılık 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle daha da ilerlemiştir. Nihayet Mustafa Kemal’in 19 mayıs 1919’da Milli Mücadele’yi başlatmasıyla basındaki bu ayrışma tam bir netlik kazanmış ve bazı gazete ve dergiler “ millici” bir çizgide ilerlerken bazıları da “işbirlikçi ve işgalden yana” bir tutum takınmışlardır[1]. 5 Şubat 1919 tarihli Osmanlı Hükümeti kararnamesi ve daha sonra 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal eden düşman kuvvetlerinin baskı ve sansürü yüzünden, Mustafa kemal ve Milli Mücadele’ destekleyen İstanbul gazeteleri cesur ve bilinçli yayın yapamıyorlardı. Gazetelerin pek çok sayfası sansür yüzünden boş çıkmaktaydı. İstanbul basını ancak 1921 yılında ulusal Bağımsızlık Savaşı hakkına bilgi verme olanağı elde etmiştir[2]. | ||
![]() |
![]() | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1.MİLLİ MÜCADELE YANLISI BASIN: a) İleri: 1919 yılında Celal Nuri İleri ve kardeşi Suphi İleri tarafından yayınlanmaya başlamıştır. İttihatçıları ve Osmanlı Hükümeti’ni eleştirmiş, Milli Mücadelenin adeta İstanbul’daki sözcüsü olmuştur. 1924 yılına kadar yayınını sürdürmüştür[1]. b) Vakit: 27 ekim 1917 tarihinden itibaren Hakkı Tarık Us ve Mehmet Asım Us tarafından çıkarılan gazetenin başyazarı; Ahmet Emin Yalman idi. Bu gazete çok güçlü bir yazar kadrosuna sahip idi. Ulusal direnişi bütün gücü ile destekleyen, günlük olarak yayınlanan, yüksek tirajlı bir gazete idi[2]. c) Yenigün: 2 eylül 1918 tarihinde, Yunus Nadi tarafından yayınlanmaya başlamıştır. Milli Mücadeleyi desteklediği için 13 Nisan 1920’de Yunus Nadi gazetesini, İngiliz baskısı nedeniyle, kapatmış ve matbaasını Ankara’ya taşıyarak Yenigün adlı gazetesiyle 1924 yılına kadar yayınına devam emiştir[3]. d) Akşam: 9 Mayıs 1918’de Falih Rıfkı Atay ve Necmettin sadak tarafından kurulmuştur. Milli Mücadeleyi desteklemiş ve Ankara’ya muhabir Göndermiştir[4]. e) İkdam: 1894-1928 yılları arasında yayınını sürdüren gazete Ahmet Cevdet Oran tarafından çıkarılan gazete genellikle Milli mücadele yanlısı olmuştur[5]. | ||
![]() |
![]() | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN: Bütün güçleriyle Milli Mücadele aleyhinde çalışan bu gazeteler hem Osmanlı Hükümeti hem de işgal kuvvetleri tarafından her yönden desteklenmişlerdir. Sansür bu gazeteler açısından söz konusu olmamıştır. a) Alemdar: 1909-1922 tarihleri arasında yayınlanmıştır. Var gücüyle Milli Mücadele hareketine karşı çıkmış ve İngiliz himayesinin, ülkenin kurtuluşu için tek yol olduğunu ileri sürmüştür. Başyazarlığını Refi Cevat Ulunay yapmıştır[1]. b) İstanbul: 5 Aralık 1918 ile 1921 tarihleri arasında Said Molla tarafından yayınlanmıştır. İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucularından olan Said Molla da ülkenin kurtuluşunu İngiliz himayesinde görmüş ve Milli mücadeleye karşı düşmanca bir tavır takınmıştır[2]. c) Peyam-ı Sabah: 16 Kasım 1913 – 7 Kasım 1922 tarihleri arasında yayınlanmış, Mihran’ın Sabah’ı ile Ali Kemal’in Peyam gazetesinin birleşmesinden bu adı almıştır. Gazete günlük olarak yayınlanmaktaydı. Milli Mücadele hareketine karşı en aşırı saldırıları bu gazetede Ali Kemal yapmıştır. Kuvay-ı Milliyecilere “dağiler, bağiler” diye hitap eden ve Mustafa Kemal aleyhinde durmadan makaleler yayınlayan Ali Kemal, Büyük Zafer’den sonra İzmit’te halk tarafından linç edilmiştir[3]. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |