|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
18-01-2007, 18:15 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 |
Başarılı insanlar ve hayatları çeşitli dönemlerde insanların ilgisini çekmiş olan konuların başında gelmektedir. Toplumlar her zaman üyesi bulunan bireyleri başarılı olma yönünde güdelemiş, başarılı olan ya da başarılı kabul edilen kişileri hayatları süresince takdir etmiş ve yaşamlarından sonra ise onları sürekli olarak anmıştır. Eski dönemlerde başarılı olma alanı daha çok devlet yönetimi, komutanlık, savaşçılık ve mimari gibi sanatlarla sınırlı iken; 1700’lü yıllardan itibaren endüstri,bilim ve sanatın form değiştirmesiyle birlikte, (eski alanlarda önemini korumuştur) bilim ve sanat ön plana çıkmış görülmektedir. Kadınlar, bilimde, sanatta ve diğer alanlarda gösterdiği performansları, başarıları ve hakkettiği mevkilere yükselmeleri ile bir adım öne çıkmışlardır. Madam Marié Curie hayat hikayesi, buluşu ve kazandığı başarılarla kendini kanıtlamış, eşsiz insanlardan sadece bir tanesidir. BİR HAYAT HİKAYESİ Maria Sklodowska 7 Kasım 1867 yılında Varşova’da dünyaya geldi. Henüz küçük bir çocukken son derece güçlü belleğiyle dikkatleri çekiyordu. Fizik öğretmeni olan babasının başarısız yatırımları ve Polonya’ nın değerlerine bağlı olduğu ve fikirlerini uygunsuz zeminlerde dile getirdiği için görevine son verilmişti. (Varşova Çarlik Rusyasının işgali altındaydı) Annesi de beş çocuğa birden bakamadığı için okul yöneticiliğinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Çok geçmeden, bu maddi sıkıntılara yenileri eklendi. Maria 8 yaşındayken annesini kaybetti. Fakat babası entelektüel açıdan her zaman destek oldu. Orta öğrenimini bir Rus lisesinde birincilikle bitirmiş olmasına rağmen, Maria Sklodowska üniversite öğrenimine hemen başlayamamıştır. Özel dersler vererek aile bütçesine katkıda bulunup, bir yandan da Leh gençlerinin oluşturduğu gizli milliyetçi “özgür üniversite” de kadın işçilere lehçe kitaplar okudu. 18 yaşında zengin ailelerin yanında özel öğretmenlik yapıyor ve kazandığı ile Paris’te tıp öğrenimi gören kardeşinin giderlerini karşılıyordu. 1891 yılının sonbaharında Maria Sklodowska Varşova’ dan Paris trenine binerek, Polonya’dan ayrıldı. Bilimsel çalışmalarına hemen başlamak için Sorbonne’ da Fen Fakültesine kaydoldu ve Paul Appel, Gabriel Lipmann, Edmond Bouty’nin derslerine katıldı. Aynı zamanda ünlü fizikçilerle tanıştı. Bu dönemde bir öğrenci mahallesinde tuttuğu çatı katında yoksul ve zor bir yaşantı geçiren Sklodowska, öğrenimini devam ettirebilmek için laboratuardaki fırınların başında gözcülük yapıyor, bazen de şişeleri yıkıyordu. İki yıl bu ağır şartlara katlandı; öyle zamanları oldu ki haftalarca kuru ekmek ve peynirle yetinmek zorunda kaldı. Bilimsel çalışmalar yapmak ihtirası ve aşkıyla yanıp tutuşan, bu genç kız sevdiği fizik derslerine giriyor, en azından iç huzurunu koruyordu. Maria, aynı laboratuarda kardeşiyle birlikte fiziko-elektrik araştırmalar yapan Pierre Curie ile tanıştı. 1894’te çalışma arkadaşlıkları, hissi bir dostluğa dönüştü ve 25 Temmuz 1895’te evlendiler. Fransa’da ismi bütün dünyanın bildiği gibi Madam Marié Curie olarak değiştirildi. Pierre Curie ile olan beraberlikleri, yıllar boyu sürecek bir çalışmanın temelini oluşturdu. 1898 yılında polonyumu ve ardından radyumu bularak bilim tarihinde çığır açtı. 1897 ve 1904 yılında doğan kızları İréne ve Eve’ in doğumları hiçbir zaman onun çalışmalarını etkilemedi. 19 Nisan 1906 yılında yaşanan trajedi, Marié Curie için büyük yıkım oldu. “1906 yılının 19 Nisan Perşembe günü Paris’te bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Pierre Curie, saat iki buçuğa doğru fakülteden çıkmış Dauphine caddesinde karşıdan karşıya geçmek üzereydi. Dalgın dalgın yürürken birdenbire dolu dizgin gelen bir at arabasıyla karşılaştı. Pierre, hayvanın boynuna sarılıp kurtulmayı denediyse de ıslak olan taşlar üzerinde kayıp beygirin altına yuvarlandı. Altı tonluk koca arabanın altında kalan bilgin, hemen oracıkta öldü. Hayat ve Çalışma arkadaşını kaybeden Marié Curie, uğradığı bu ağır darbeyi metanetle karşıladı. Kendisini iyiden iyiye çalışmalarına verdi. Bir ay sonra kocasının Sorbonne’ da ki kürsüsüne profesör olarak atandı.” 1910 yılında radyoaktiflik üzerine gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalarını yayınladı. Bir sonraki yıl Nobel Kimya Ödülünü kazandı. Curie, Belçika, Brezilya ve Çekoslovakya’ ya geziler düzenleyerek, buralarda dersler verdi. Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından Uluslararası Düşünsel İşbirliği Komisyonu’ nun üyeliğine getirildi, Paris’te Curie Vakfının kurulmasına öncülük etti ve Varşova’da ki kız kardeşi Bronia’nın yönetimindeki Radyum Enstitüsünün açılışını yaptı. Marié Curie ‘nin en önemli katkılarından biri de yalnızca hastalıkların iyileştirilmesi için değil, aynı zamanda nükleer fizik araştırmalarına kaynak sağlamak amacıyla radyoaktif elementlerin biriktirilmesinin zorunluluğunu göstermesiydi. Onun bu çabalarının sonucunda toplanan radyoaktif maddeler, daha sonra ortaya çıkan parçacık hızlandırıcılarına tek kaynak oldu. 1920’ lerin sonunda İréne Curie ve eşi Frédéric Joliot ‘un radyum D ve polonyum ile gerçekleştirdiği çalışmaları başarıya ulaştı ve Sir James Chadwick’ in nötronu bulmasına yardımcı oldu. 1934’ te İréne ve Frédéric Joliot yapay radyoaktifliği keşfettiler. Marié Curie bu buluştan sonra, 4 Temmuz 1934 yıllında Sallanches yakınları, Fransa’da radyoaktif ışınların sebep olduğu kan kanserinden öldü. Marié Curie sadece çalışmaları ve aldığı ödüllerle değil, kendisinden sonra gelen fizikçileri ve kimyacıları etkilemesiyle dikkat çekmiş, bilimsel buluşların hiçbir zaman karşılık beklemeksizin insanlığa sunulmasını savunarak bilim tarihindeki yerini almıştır. BÜYÜK KEŞİF: Büyük keşif, Profesör Henri Becquerrel ‘in laboratuarındaki karanlık bir odada bir fotoğraf camının üzerine bıraktığı uranyum tuzunun camı etkilemesi sonucunda başladı. Becquerrel, bu durumdan uranyum tuzlarının ışın yaymakta olduğu sonucunu çıkardı ve bunun üzerine uranyum kapsayan ve bir mineral olan “Uranitit” ‘i incelemeye başladı. Bu mineralin daha önceki etkileşimden daha fazla bir etki içerdiğini keşfetmesi sonucunda bu etkileşimin içinde başka bir element daha olabileceğini ileri sürdü. Becquerrel elde ettiği sonuçları Marié ve Pierre Curie ile paylaştı ve bu yeni elementi araştırmaya koyuldular. Araştırmalarını Fen Fakültesi Fizik Enstitüsünün bodrum katında yer alan küçük bir depoda sürdürdüler. “Burası hurdaya çıkarılmış makine ve cihazların depo edildiği nemli bir mahzendi. Zehirli gazlar laboratuarı tam bir cehenneme çeviriyordu. Mahzendeki masaların üzeri külçelerden alınan numunelerle dolup taşıyordu.” Pierre ve Marié Curie, Bohemya’nın Sankt Joachimsthal kasabasında Uranitit madenleri işleten Avusturya hükümetinden, cam ve boya sanayisinde kullanılan bu maddeden gönderilmesini istediler. Bir ton Uranitit gönderilmesiyle birlikte zorlu bir çalışma devresi başlamış oldu. Bütün gün kilolarca Uranitit’ i arıtıyorlar, arıtılmakta olan külçeden çıkan zehirli gazlar, gözlerini yaşartıyor ve buhardan nefesleri kesiliyordu. Fakat Marié Curie asla yılmadı ve bu kutsal amaç uğruna çalışmalarına devam etti. Uzun süren çalışmalardan sonra, Uranitit elli kiloluk bir cevher haline getirildi ve nihayet 1898 Temmuzunda bu maddeden yeni bir element’ i ayrıştırmaya başardılar. Bu element Marié’ nin anavatanına olan saygısından dolayı “Polonyum” olarak adlandırıldı. Yorucu çalışmalar devam etti ve 45 ay sonra mutfak tuzuna benzeyen toz kırıntısı ortaya çıktı. Aranılan esrarengiz madde bulunmuştu: RADYUM. Curie’ ler bu maddenin uranyumdan iki milyon defa daha güçlü olduğunu bilim dünyasına açıkladılar. 1903 yılında da Nobel Ödülünü kazandılar. BAŞARILI BİR KADIN: Madam Marié Curie’ nin başarılarıyla süslediği hayat hikayesi, orta öğrenimini gördüğü bir Rus lisesinden 16 yaşında altın bir madalya ile mezun olmasıyla başladı. 1891 yılında Paris’e yerleşen Curie, hemen Fen Fakültesine kaydoldu ve kısa sürede Jean Perrin, Charles Maurin ve Aime Cotton gibi ünlü fizikçilerle tanıştı. İki yol sonra fizik lisansı sınavını vererek, Lippmann’ın araştırma laboratuarında çalışmaya başladı. 1894’te de matematik lisansı sınavını ikincilikle bitirdi.1895’ te hayatlarını birleştiren Marié ve Pierre Curie yıllar boyunca verimli çalışmalarıyla bilim dünyasına katkıda bulundular. Birlikte,1898 yazında polonyumu ve birkaç ay sonrada radyumu keşfettiler. 1903 yılının haziran ayında “Radyoaktif Maddeler Üstüne Araştırmalar” teziyle doktora derecesini alan Marié Curie, Pierre Curie ile birlikte Royal Society’ nin Davy Madalyasıyla ve Becquerel ile 1903 Nobel Fizik Ödülüyle ödüllendirildi. 1904 yılında Pierre Curie’nin yönettiği laboratuara başasistan olarak atandı. Fakat 1906 yılında eşinin ölümü üzerine Marié Curie, Sorbonne Üniversitesi’nin fizik kürsüsüne atanarak, eşinin yerine geçti ve bu üniversitede ders veren ilk kadın öğretim görevlisi oldu. İki yıl sonra hemen profesörlüğe yükseltildi ve 1911 yılında Nobel Kimya ödülünü tek başına aldı. Ayrıca 1914’ te Paris Üniversitesi Radyum Enstitüsü’ nün kurulmasına öncülük etti. 1. Dünya Savaşı sırasında, kızı İréne ile birlikte Fransız ordusunda radyoloji servislerinin kurulmasına yönelik çalışmalarda bulunan Curie, 1921’ de iki kızıyla birlikte Amerika’ya yaptığı gezi de Başkan Warren G. Harding kendisine Amerikan kadınlarının kendi aralarında topladıkları parayla aldıkları 1 gr. Radyumu armağan ettiler. 1922’ de de Tıp Akademisi Üyeliğine seçildi. Bundan sonraki çalışmalarını radyoaktif maddelerin kimyasal yapılarının araştırılması ve bu maddelerin tıp alanındaki uygulamaları üzerine yoğunlaştırdı. Madam Marié Curie yaşamını zor şartlar altında sürdürmüş, Öğrenmek, keşfetmek, kendisinden sonra gelen nesillere ve bilim adamlarına arkasından birşeyler bırakabilmek için çabalamıştı. Annesinin ve babasının da eğitimci olmalarının hem kendisinin, hem de diğer kardeşlerinin bilime olan saygıları yönünden etkisi büyüktür. Eşinin de bilim adamı olması sonucu kızlarının da bilim için şevkle çalışmaları hiçte şaşırtıcı değildir. Curie ailesi daima diğer bilimcilerle yaptığı uzun meşakkatli çalışmalarının ardından büyük keşiflerde bulunmuş, çalışmaları ödüllendirilmiş, bu istikrarı hiç bozmamış ve böylece insanlık tarihine örnek olmuştur. Kısaca o, bir idol olarak bilim ve hayat adına verdiği mücadelelerle dolu zorlu yaşamını, başarılarıyla süslemiş, ender kadınlardan biridir.
__________________ Besiktas JK . | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |