|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
15-07-2007, 21:05 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 |
Yaşayan efsane Beşiktaş’a transferiyle gündem yarattı. Terkedilmek ve istenmemek düşüncesi önceleri Rüştü’yü fena hırpaladı. Ama şimdi tam bir Kartal. Komşu çocuğun kıyağı! Volkan, kaynakçı bir babanın 9 çocuğundan biri. Futbola Almanya’da Bayern alt yapısında başladı. Elinde tapu gibi bir diploma var: Bilgisayar programcısı... var DOL_Reklam_RND=String(Math.random()).substr(2,10); document.write (''); Önüne gelen Ali'ye vuruyor İki F.Bahçe maçındaki üstün performansı Ali Bilgin’in transferini gerçekleştirdi. Hep sıkıntı çektiği uyum sürecini çabuk atlatırsa, sağ kulvarda Colin Kazım ile rekabete başlar. | ||
|
15-07-2007, 21:05 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 | Kalede cesur evde miskin! Her anı sürprizlerle dolu. Hocasına idmanda omuz attı, kadro dışı kaldı. Bir maçta istavroz hareketi yaptı, herkesi şaşırttı.Sağ bekti milli kaleci oldu Beşiktaş’ın yeni transferi, Ankaraspor-G.Saray maçında kurtardığı iki penaltı ile gündeme geldi. Üçüncü kaleciydi, o maçtan sonra Kingston ve Jevric’i kulübeye gönderdi.Kulübeden nefret eder Roberto Carlos hayranıdır. Bir gün onunla aynı takımda oynayacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Ankaraspor’daki hocası Aykut Kocaman’a göre, Carlos ile etkili bir ikili oluştururlar. | ||
15-07-2007, 21:06 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 | Sert ve sinirli İri fiziğini her fırsatta kullanır. Hava toplarında başarılı. İkili mücadelede elleri hiç boş durmaz. Rakibi mutlaka bir yerinden yakalar.Gücünü tribünden alıyor 15 yaşında Colo Colo takımı ile idmanlara çıkarken, bir yönetici yanına geldi ve dedi ki... Senden futbolcu olmaz. Bu laf sanki ciğerine işledi. Ve birkaç yıl sonra öyle bir intikam aldı ki...Piyangodan çıkan çocuk Doğu Londra’nın Leyton semtinde dünyaya geldi. Hani, bir zamanlar sokaklarında mafya gruplarının kapıştığı, ürkütücü bir yer... | ||
15-07-2007, 21:07 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 | Onun kadar koşan yok Arkadaşları Linderoth için Çin Seddi gibi geçilmez diyorlar. Savunma yönü daha ağır basıyor. Geçen sezonu 8 sarı kartla kapadı.Her sistemin adamı Beşiktaş taraftarı ona önce şüphe ile baktı. Ancak, daha sonra gelen bilgiler Cisse konusundaki korkuları ve endişeleri silip attı.Çılgın rejisör Lincoln G.Saray’ın Brezilyalı yıldızı ülkesinde 30 yoksul aileye yardım ediyor. Özel bir maç düzenledi ve maçın hasılatı ile 7 ton yiyecek alarak fakirlere gönderdi. | ||
15-07-2007, 21:07 | #5 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.243
Tecrübe Puanı: 24 | Ve tanrı Carlos'u yarattı Chelsea’nin ünlü Rus patronu Abramovich’in 13 yaşındaki oğlu babasından Roberto Carlos’u transfer etmesini istedi. Ama Carlos Fenerbahçe’ye gelerek sarı lacivertli kulübün 100 yıllık mazisinin en büyük transfer bombasını gerçekleştirdi.Transferin gözdeleri Hürriyet’in 15 yıldır süregelen klasiği Transferin Gözdeleri yazı dizisini yine usta yazarımız KORKUT GÖZE’nin kaleminden okuyacaksınız. | ||
16-07-2007, 00:43 | #7 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 219
Tecrübe Puanı: 17 |
Transferin Gözdeleri 11 Temmuz 2007 Sağ bekti milli kaleci oldu Beşiktaş’ın yeni transferi, Ankaraspor-G.Saray maçında kurtardığı iki penaltı ile gündeme geldi. Üçüncü kaleciydi, o maçtan sonra Kingston ve Jevric’i kulübeye gönderdi. MEMUR bir babanın oğlu. Dokuz yaşında babasının dayatması ile Karamürsel İdmanyurdu’na gider. İdmanlara çıkar. Oysa, amacı başkadır babasının. Hakan’ı kahve ve haylazlık ortamından uzaklaştırmak... Sonra Petkim’e geçer. Bu transfer Hakan için büyük bir olaydır. Ona göre, Petkim’in formasını taşımak, Kocaeli’nde her futbolcunun hayallerini süsler. Ve bir idmanda takımın abilerinden birinin önerisi, Hakan’ın kaderini değiştirir. Kaleye geç Hakan! Mesleğe sağ bek olarak başlayan Hakan Arıkan, Abi’nin sözünü dinleyip eldivenleri giyer ve kaleye geçer. Ve bir daha hiç çıkarmaz... Yaşam öyle çabuk geçiyor ki... iki yıl Petkimspor’da oynayan Hakan, sonra Kocaelispor’a gider. Ve onu göz hapsine alan, maçlarını izleyen o dönemin Ankaraspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, genç kalecinin Başkent’e transferini gerçekleştirir. Şimdi hemen gerilere dönüyorum. Ve Hakan Arıkan’ı şöhrete ulaştıran maçı hatırlamanızı kolaylaştırmak için kısa notlar sunuyorum. 2006-2007 sezonunun ilk haftasında Başkent’te G.Saray ile oynayacak Ankaraspor’da kaleci sorunu yaşanır. İki milli kaleci Dragoslav Jevric (Sırbistan) ile Ganalı Kingston Dünya Kupası’na gider. Kale, Hakan Arıkan’a kalır. Herkeste bir telaş ve endişe. Biraz da korku. Sorarlar birbirlerine... Bu çaylak G.Saray maçının ağırlığını kaldırabilir mi? Hakan nefis bir G.Saray maçı oynar. Necati Ateş ve Hakan Şükür’ün penaltılarını kurtarır ve bir anda adı manşetlere çıkar. Maçtan sonra, bu iki penaltıyı nasıl kurtardığını soran gazetecilere Hakan kısa bir yanıt verir... Benim sezgilerim çok güçlüdür! Ankaraspor’da kağıt üzerinde üçüncü kaleci gibi görünen Hakan Arıkan, G.Saray maçından sonra Dragoslav Jevric ve Kingston’u yedekler kulübesine iter. Ve Milli Takım’a da çağrılır. Maçlara çıkarken, Ankaraspor’daki teknik direktörü Aykut Kocaman’ın bir sözü hep kulaklarında çınlar... Bak Hakan... Bir gol yiyorsan ikinciyi yemeyeceksin. İkinciyi de yiyorsan, üçüncüyü engellemeyi amaçlayacaksın! * * * FİZİĞİ ve görüntüsü tam bir kaleci profili çizer Hakan’ın. 82 kilo ve 1.96 boy... Oyunda sakindir. Hatta soğuk bir görünüm verir. Oysa, içinde fırtınalar eser. Takımı rakip kaleye gittiği anlarda, bir taraftar gibi gelecek bir golün heyecanını yaşar. Eski bir defans oyuncusu olduğu için, savunma arkadaşları ile sıcak bir diyalog içindedir. Gereğinde uyarır, sesi kısılıncaya kadar da bağırır... Hakan’a göre, kalecilik dünyanın en riskli işidir! Örnek aldığı iki kaleciden biri Rüştü Reçber’dir. Diğeri İtalyanlar’ın ünlü eski kalecisi Buffon... Hakan, özellikle cepheden gelen toplarda dikkatli ve başarılıdır. Yan toplardaki performansını geliştirmek için ekstra çalışmalar yapar. En belirgin eksiği, topu oyuna sokmakta zaman zaman çektiği sıkıntılardır. Hakan’ın takım arkadaşları bu yönü için dediler ki... Soğukkanlı kişiliği bazen beklenmedik kazalara yol açar. Ama Allah için iyi ve yetenekli kalecidir. Onu Rüştü Reçber’e sordum, aynen şunları söyledi... * * * Yetenekli ve Süper Lig deneyimli bir kaleci. Beşiktaş’ta başarı sağlar. Peki, eksiği nedir Hakan’ın... Kalecilikte eksiklik bitmez. Kendini geliştirecek zamanı var. Daha da iyi olacak. Dünya beyfendisi bir insandır. Son derece saygılı ve ölçülüdür. Üstelik kibar ve anlayışlı. Ancak evde bir kraldır. Her Türk erkeği gibi hizmet bekler. Aslan burcudur ve burcunun özelliklerini taşır. Lider ruhludur. Sabırlıdır. Çevresi ile kolay ileştişim kurar. İkna yeteneği yüksektir. Bu yeteneğini kullanarak eşi Zeynep Hanım’ı tanıdıktan bir ay sonra nikah masasına götürmeyi becermiştir. Küçük bir çevrede yetiştiği için büyük kentlere alışmakta sıkıntılar çekmiştir. Ankara’ya geldiği ilk günlerden bir anısı var... Bir gün eşi ile kahvaltı yapmak için Kızılay’daki evinden çıkar, ancak dönüp dolaştıktan sonra geldiği yer Mamak cezaevinin önüdür. Yolu şaşırır, işin içinden çıkamaz... Düzenli yaşamı sever. Elektrik işlerinde ustadır, beceriklidir. Bozulan ütü, radyo gibi ev aletlerini kolayca tamir eder. Balık en sevdiği yemektir. İstanbul’da en iyisini ve tazesini yiyeceğini düşünüyor. Ama İstanbul trafiğinde kaybolma korkusunu da hiç gizlemiyor. Ve diyor ki... Bu mega kente alışana kadar herhalde elimde bir rehber ile dolaşacağım! | ||
16-07-2007, 00:45 | #8 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 219
Tecrübe Puanı: 17 |
Yaşayan efsane Beşiktaş’a transferiyle gündem yarattı. Terkedilmek ve istenmemek düşüncesi önceleri Rüştü’yü fena hırpaladı. Ama şimdi tam bir Kartal. TRANSFER haberini duyduğum gün kopacak fırtınayı hisseder gibiydim. 35 yaşından sonra amansız bir savaş başlıyordu Rüştü Reçber için... İnternet sitelerine yağan mesajlarda iki cephe de tepkiliydi Rüştü’ye. Fenerbahçe, vefasızlıktan dem vurarak yüreğinden yaralıyordu milli kaleciyi. Beşiktaş cephesi, farklı duygularla doluydu. Yaşını ve aldığı parayı diline dolamıştı Rüştü’nün. Yine de derdi başkaydı. Zico’nun, "Üçüncü kalecim" dediği Rüştü’ye, Beşiktaş’ın kaleyi teslim etmesi, kimilerine göre bir çılgınlıktı. Hatalı bir transfer ve yanlış adresti Rüştü Reçber... Merakla beklemeye başladım. Bu tufandan nasıl kurtulacaktı Rüştü? Ayakta kalması sağlam bir morali gerektiriyordu. Üstelik, bu işin dönüşü de olamazdı... * * * BEKLEDİĞİM gibi gelişti olaylar. İlk günler Rüştü’yü fena hırpaladı. Telefonu kapalıydı. Röportaj tekliflerinin hiçbirine yanıt vermiyordu. Bir-iki beyanatı çıktı. Zoraki laflardı. Söylemek istediğini haykıramıyordu. Kaçamak yanıtlar veriyordu. Acı çektiği belliydi. Ve iki duygunun arasında sıkışmış kalmıştı Rüştü Reçber... Terkedilmek ve de istenmemek! Bu duygular, Rüştü’yü adeta kaçmaya ve saklanmaya zorluyordu. Oysa o, sadece profesyonel haklarını kullanarak kulüp değiştirmişti. Üstelik futbol yaşamında birilerinden kaçacak hiçbir hataya yüz vermemişti. Yaşamı övgülerle, madalyalarla donatılmıştı. Şu onur listesinin güzelliğine bir bakın... En çok A Milli Takım formasını giyen futbolcu: 114 kez 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü nedeniyle verilen Devlet Madalyası. Fenerbahçe Kulübü tarihinde en çok forma giyen kaleci. Fenerbahçe forması ile 4 lig şampiyonluğu. Birer kez Atatürk ve Başbakanlık Kupası. İki kez TSYD Kupası. Fenerbahçe tarihinde en çok forma giyen 5. futbolcu. Ve ünlü Pele’ye göre, yaşayan en büyük 100 futbolcudan biri. Üstelik, 2003-04 sezonunda dünyanın en ünlü takımlarından Barcelona’da forma giyme başarısını da göstermişti Rüştü Reçber... * * * İMRENİLECEK bir karne ile bugünlere gelen Rüştü’nün terkedilmek ve istenmemek gibi duygulara kapılmasına... Ve saklanmasına bir anlam veremiyordum. Bir gün servis arkadaşım ve dostum Sadi Kemal Yaşar, cep telefonunu bana uzattı. Telefonun diğer ucundaki kişi Rüştü Reçber’di... Aramızda kısa ama samimi bir konuşma geçti. Sevgili Rüştü, seni Transferin Gözdeleri’nde yazmak istiyorum. - Mümkünse yazma Korkut abi. Neden? - Daha iyi olur.... İstersen şöyle yapalım. Benim ağzımdan olmasın. Sadece sen duygularını yaz. Eğer böyle istiyorsan, dediğin gibi olsun. Telefonu kapatırken, daha doğrusu vedalaşırken ağzından dökülen birkaç kelime, Rüştü’nün hala bulanık duygularla boğulduğunu anlatıyordu... Ve günler geçti. Hiçbir röportajı çıkmadı Rüştü’nün... Bu arada Beşiktaş idmanları başladı. Antrenmanlardan gelen fotoğraflara ısrarla bakıyordum. Ve bazı karelerde Rüştü’ye rastlıyordum. Suratındaki hırs çizgileri her geçen gün artıyordu. Ve zaman zaman sevgili İsmail Er’e, Rüştü’yü soruyordum. O da, herkes gibi çalıştığını, yavaş yavaş havaya girdiğini söylüyordu... * * * VE Beşiktaş yeni sezon hazırlıklarının ikinci etabı için Avusturya’ya gitti. Her gün hiç atlamadan telefon açtım kampa. İsmail Er ile konuştum, bilgi aldım. Ve her telefon konuşmasını aynı soru ile bitirdim... Rüştü ne yapıyor? Geçen gün yine bir telefon görüşmesi yaptık İsmail ile... Bu kez ben sormadan, o atladı... Baba, Rüştü herkesten çok Beşiktaşlı oldu. O ilk zamanlarındaki durgunluğu, ürkekliği, sancıları geçti. Moralman nasıl? Nefis. Gülüyor, şakalaşıyor. Ve durmadan çalışıyor. Bomba gibi. Bir bakıma sevgili İsmail Er, Rüştü Reçber için sağlam raporu veriyordu... Sıkıntılardan kurtulmuştu. Artık daha sağlıklı düşünebiliyordu. Bu haber Beşiktaş’a en büyük transfer müjdesiydi. Ne Cisse ne de Tello. Moralman sağlıklı ve fizikman güçlü bir Rüştü Reçber ile kalesini sağlama alarak, en kral transferi patlatıyordu Beşiktaş. Rüştü için böyle düşünüyorum sevgili Beşiktaşlılar. Ve onun transferine tavır alanlara sesleniyorum... Duygularınızda bir değişiklik olduysa, bunu Rüştü’ye de belli edin... . İnönü’de ilk maçta sıcak alkışlarınızla. O, artık Beşiktaşlı! | ||
16-07-2007, 00:46 | #9 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 219
Tecrübe Puanı: 17 |
Gücünü tribünden alıyor 15 yaşında Colo Colo takımı ile idmanlara çıkarken, bir yönetici yanına geldi ve dedi ki... Senden futbolcu olmaz. Bu laf sanki ciğerine işledi. Ve birkaç yıl sonra öyle bir intikam aldı ki... UZUN bir adı var Tello’nun. Rodrigo Alvaro Tello Valenzuela. Sıkılanlar, kısaca Tello deyip kurtuluyorlar... Orta sahanın solunda oynuyor. Sıkışan bir teknik direktör onu savunmanın solunda da kullanabilir. Yaşı 28. Boyu 1.71... Pek süratli değil.Buna karşın bir zamanlama ustası. Rakibi kaçırmadan kontrolü altında tutabiliyor. İlk formayı Şili’nin El America de Cerrillos takımında giydi. Daha 8 yaşındaydı. Sonra Colo Colo ile idmanlara çıkmaya başladı. Colo Colo Şili’de popüler bir takımdı ve şöhreti Tello’yu adeta büyülemişti. Her şey yolunda gidiyordu. Ona 10 numaralı formayı vermişlerdi. Ancak, geçen yıllar Tello’ya beklediği mutluluğu getirmedi. Ve 15 yaşında kötü bir haberle sarsıldı. Dünyası yıkıldı. Bir idman sonrası bir yönetici yanına geldi. Ve dedi ki... Senden futbolcu olmaz! Bu, Tello’nun yaşamında yediği ilk tokat, ilk darbeydi. Delikanlılığa adım atacağı bir dönemde işittiği bu sözler, yıllarca Tello’nun kulaklarında çınladı... Senden futbolcu olmaz! *** VE bundan sonrası bir yaşam savaşıydı Tello için... Tello’ya sorsanız... Seni en çok mutlu kılan olay nedir? Net bir yanıt gelir Tello’dan... Beni kovan Colo Colo takımına yıllar sonra attığım gol! Bu golle Universidad de Chile maçı 1-0 kazandı. Beni kapı önüne koyanlardan tarihi bir rövanş aldım. Tello’ya bir başka soru... Seni en çok etkileyen olay? Şili liginde yılın en iyi orta saha oyuncusu seçilmem. Gerçekten çılgına döndüm! Yaşamında aldığın en güzel armağan? 2000 yılının son günlerinde Portekiz’in Sporting Lizbon takımından gelen transfer teklifi! İşte, Tello’nun Avrupa’ya ayak basışı böyle başladı. Tello bu teklifi şöyle anlatır... Şaka bir yana, Sporting Lizbon’un verdiği para, o güne dek gördüğüm en pahalı Noel armağanıydı. Kaç para ? Tam 7 milyon Euro. O dönem için büyük para! *** TELLO, tam 7 yıl Sporting Lizbon’da oynadı. İlk yılı sıkıntılarla geçti. Uyum süresi biraz uzadı. Tello, Sporting Lizbon taraftarının zor günlerinde gösterdiği sıcak ilgiyi hiç unutmayacağını söylüyor. Ve lafı Beşiktaş taraftarına getiriyor... Yani, bir mesaj yolluyor Beşiktaş taraftarına... Lizbon taraftarı büyük sorunumu hemen sezinledi. Ve her maç moralman bana arka çıktı. - Beşiktaş seyircisinden de aynı ilgiyi ve moralı görürsün. Evet, biliyorum. Daha fazlasını da göreceğimi biliyorum. Anlattılar bana Beşiktaş seyircisini. Tello, yine de bir uyum sıkıntısı çekmeyeceğini düşünüyor... Çünkü, diyerek sıralıyor nedenlerini... Artık bir Avrupa deneyimim var. Geçen 7 yıl beni olgunlaştırdı. En önemlisi Portekiz gibi bir futbol ülkesinden geliyorum. Özgüvenim, moralim ve bilgimle başarı sağlayacağıma yürekten inanıyorum. *** TELLO, Lizbon’da mutlu bir 7 yıl geçirdiğini her fırsatta tekrarlıyor. Ancak, bir laf, Şilili futbolcunun kafasını karıştırmış. Diyor ki... İhanet kelimesi bana yakışmayan bir ifade! - Bu da nereden çıktı? Sporting Lizbon Kulübü bana sözleşme yenilemem için teklif yaptı. - Sonra ne oldu? Beşiktaş’ı tercih etmem yöneticileri kızdırdı. Ve bunu ihanet gibi yorumladılar. Yanlış. 2006 Dünya Kupası’nda oynamak, Tello için vazgeçilmez bir tutkuydu. Ancak, Şili finallere katılma şansını yitirince Tello’nun isteği gerçekleşmedi. Yine de Dünya Kupası’na gitti Tello. Ama bir futbolcu gibi değil. Bir televizyon yorumcusu olarak Almanya’ya uçtu. Ve ülkesine Dünya Kupası maçlarını yorumladı. *** YAZIMIN başında da anlatmaya çalıştığım gibi Tello deneyimli bir oyuncu. Rakibi kontrolde başarılı. Zamanlaması iyi. En belirgin özelliği mi? Attığı sert frikiklerle şöhret yaptı. Ancak, onu izleyenler ve tanıyanlar bir başka özelliğini ısrarla vurguluyorlar... Savunma yönü güçlü. Başka özellikleri? Önünde ve arkasında oynayan arkadaşları ile kolayca uyum sağlayabiliyor. Ve bir özelliği daha var... Disiplinli, ileri çıktığı pozisyonlarda topu iyi kullanabilecek yeterli tekniğe sahip. (Şut ve orta) Unutmadan söyleyeyim... Gözü çok kara. Kaleyi gördüğü an atıyor şutunu. Yer-mesafe önemli değil. Yeter ki iki direği görsün. Tello’yu bir de Beşiktaş Futbolcu Arama Merkezi’nin iki hocası Necdet Ergün ile Fikret Demiral’a sordum. Aldığım yanıtı aynen aktarıyorum... Çok özellikli bir futbolcu. Solun her bölgesinde oynayabilir. Ölü vuruşların hepsini kullanıyor. Alex gibi. Çok iyi ve seviyeli orta yapıyor. Beşiktaş’ın sol kanadında İbrahim Üzülmez ile önlü arkalı ve uyumlu bir ikili oluşturabilirler. Tello’nun bir de zayıf yönlerini sordum. Hiçbirinden bir yanıt alamadım. Portekizli bir gazeteci dostuma telefon açtım... Tello’nun sadece eksik yönlerini söylemesini istedim. Ve net bir yanıt aldım... Kısa boyu bir dezavantaj. Açıkçası, hava toplarında zayıf ve etkisiz. İyi ve kötü yönleri ile bir Tello portresi çizmeye çalıştım. Hemen karar vermeyin sevgili Beşiktaşlılar. İzleyin sonra konuşalım! | ||
16-07-2007, 00:50 | #10 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2007 Yaş: 47
Mesajlar: 219
Tecrübe Puanı: 17 |
Her sistemin adamı Beşiktaş taraftarı ona önce şüphe ile baktı. Ancak, daha sonra gelen bilgiler Cisse konusundaki korkuları ve endişeleri silip attı. PARİS Saint Germain’de sanki bir ömür geçirdi. Tam yedi değişik teknik direktör ile çalıştı. Hiçbiriyle kafasına göre bir ilişki ve dostluk kuramadı. Rennes, West Ham ve Monaco’ya transferinin perde arkasında hep bu uyumsuzluğun duygusal tepkileri saklıydı. Yine de Paris Saint Germain, Cisse’nin sığınacağı bir limandı. Dönüp dolaşıp demirlediği bir liman gibi... Ve şimdi Beşiktaş’a yelken açtı. Bu belki de son seferi Cisse’nin... Transfer haberinden sonra taraftarların internet sitelerine yağdırdığı tepkiler, Cisse’nin kariyerine yönelik bir yığın şüpheleri de birlikte getirdi. Beşiktaş taraftarı başka transferler bekliyordu... Makelele gibi bir şöhretin adı haftalarca Beşiktaş ile birlikte anılmıştı. Bir ara J.Navarro gündeme geldi. Ve daha nice şöhretler... Taraftar hep bunlardan birinin transferini düşledi. Ve Cisse adı ortaya atılınca, tepkiler de olumsuz gelişti. Oysa, Cisse’yi tanıyanlar, ona hiç de bir balon transfer gözü ile bakmıyordu. İş başa düşünce, hemen telefona sarıldım, inandığım ve güvendiğim kişilerden gerekli bilgileri toplamaya başladım. Bu ikileme bir açıklık getirmeliydim... * * * CISSE’yi defalarca izleyen FIFA menajerlerinden Mithat Halis ile uzunca bir telefon görüşmesi yaptım... Söyledikleri olumluydu... Hatta, Cisse’ye adeta toz kondurmuyordu... Beşiktaş, aradığı en iyi futbolcuyu buldu! Ne gibi sevgili Halis? Bir teknik adamın oynatacağı her sisteme uyum sağlayan bir futbolcu. Biraz daha açık konuşur musun? Her pozisyonda oynar. Tek ön libero, çift ön libero. Yani, günümüzün orta saha özellikleri ile donatılmış bir savaşçı. Çok yönlü... Mithat Halis, anlattıklarını şöyle toparladı... 1.87’lik boyuna aldanmayın. Gerektiği yerde topu iyi kullanır. Galatasaray’ın aldığı Linderoth ile Lincoln karışımı bir stile sahip. * * * DAHA sonra Beşiktaş cephesine yöneldim. Bu transferin perde arkasını aralamaya çalıştım... Cisse, Beşiktaş Futbolcu İzleme Komitesi’nin titiz bir denetiminden geçti. Sonra Ertuğrul Sağlam’ın onayına sunuldu... Sağlam da beğenince iş bitti. Yine bu cepheden gelen haberlere göre, Cisse’nin transferinde değişik faktörler de rol oynadı. Hemen anlatayım... Paris Saint Germain Teknik Direktörü Paul Le Guen, geleceğe yönelik bir kadro oluşturmayı planlamış. Ve daha çok alt yapıyı devreye sokarak, yeni bir Paris Saint Germain yaratmayı düşünmüş. Bu arada, Saint Germain yönetiminin kadro maliyetini düşürme politikası, bazı futbolcuların da satışını gerektirmiş. Cisse de bunlardan biri... Beşiktaş ayrıca, Paul Le Guen ile bir görüşme yapmış. Fransız teknik direktör, Beşiktaş’ın aradığı özellikleri Cisse’de bulacağını söyleyince, bu transfer gerçekleşmiş. Beşiktaş, Paris Saint Germain’e 2 milyon Euro bonservis bedeli, Cisse’ye ise, her yıl için 1.5 milyon Euro ödeyecek... Cisse’ye ödenecek ücretin 500 bin Euro’su peşin. Geri kalanı 10 taksit... * * * TOPLADIĞIM bilgiler doğrultusunda işte bir Cisse portresi... Sert bir oyun yapısı var. Mücadeleden kaçmıyor. Müthiş dayanıklı. Gerektiği zaman hızlı oynayan ve tempo yükselten bir futbolcu. FIFA menajerlerinden Mithat Halis’in de anlattığı gibi, bir teknik adamın oynattığı her sisteme uyum sağlayabilir. Ancak, savunma yönü daha güçlü. Korner ve frikik atışlarının tümünde onu rakip kalede görmek mümkün. 1.87’lik boy avantajı ile hava toplarında gol arıyor. Rakibin ayağındaki topu bir tilki kurnazlığı ile izler. Bir fırsatını yakaladı mı, hemen bastırır ve kapar topu... Paris Saint Germain’de savunmanın sağ kanadı ile orta sahanın sağında da görev yaptı. Bir kez de libero oynadığı söyleniyor. Ve çelişkiye düştüğüm bir konu var... Gelen farklı bilgi ve yorumlar beni de şaşırttı... Kimilerine göre, Cisse istikrarlı bir futbolcu. Kimilerine göre de, bir maç kurtardıktan sonra birkaç maç ortadan kaybolan bir tip! Geçen sezon Paris Saint Germain’de 32 maç oyuna ilk onbirde başlayan... İki maçta da daha sonra görev alan Cisse için istikrarsız yakıştırması, bana pek sağlıklı bir yaklaşım gibi gelmedi. Beşiktaş, bir nokta atışı yaptı. Ve Cisse’yi yakaladı. Fransız, uyum sürecini çabuk atlatırsa, Beşiktaş’ın en hassas bölgesini farklı bir kimliğe taşıyabilir. Sosyal yaşamında arkadaşları ile iyi ilişkiler kurabilen bir kişi Cisse.... Eşinden boşanmasına karşın çocuklarına karşı hep duyarlı. Uzatmalı bir sevgilisi var. Az daha unutuyordum, gözü karardı mı, çıkacak sarı ve kırmızı karta hiç aldırmaz Cisse. Girer rakibine... Cisse’nin adı, Fransa Ligi’nde en çok kart gören futbolcular listesinden hiç düşmedi. Bu da Cisse portresinin en kötü yönü! ARİS Saint Germain’de sanki bir ömür geçirdi. Tam yedi değişik teknik direktör ile çalıştı. Hiçbiriyle kafasına göre bir ilişki ve dostluk kuramadı. Rennes, West Ham ve Monaco’ya transferinin perde arkasında hep bu uyumsuzluğun duygusal tepkileri saklıydı. Yine de Paris Saint Germain, Cisse’nin sığınacağı bir limandı. Dönüp dolaşıp demirlediği bir liman gibi... Ve şimdi Beşiktaş’a yelken açtı. Bu belki de son seferi Cisse’nin... Transfer haberinden sonra taraftarların internet sitelerine yağdırdığı tepkiler, Cisse’nin kariyerine yönelik bir yığın şüpheleri de birlikte getirdi. Beşiktaş taraftarı başka transferler bekliyordu... Makelele gibi bir şöhretin adı haftalarca Beşiktaş ile birlikte anılmıştı. Bir ara J.Navarro gündeme geldi. Ve daha nice şöhretler... Taraftar hep bunlardan birinin transferini düşledi. Ve Cisse adı ortaya atılınca, tepkiler de olumsuz gelişti. Oysa, Cisse’yi tanıyanlar, ona hiç de bir balon transfer gözü ile bakmıyordu. İş başa düşünce, hemen telefona sarıldım, inandığım ve güvendiğim kişilerden gerekli bilgileri toplamaya başladım. Bu ikileme bir açıklık getirmeliydim... * * * CISSE’yi defalarca izleyen FIFA menajerlerinden Mithat Halis ile uzunca bir telefon görüşmesi yaptım... Söyledikleri olumluydu... Hatta, Cisse’ye adeta toz kondurmuyordu... Beşiktaş, aradığı en iyi futbolcuyu buldu! Ne gibi sevgili Halis? Bir teknik adamın oynatacağı her sisteme uyum sağlayan bir futbolcu. Biraz daha açık konuşur musun? Her pozisyonda oynar. Tek ön libero, çift ön libero. Yani, günümüzün orta saha özellikleri ile donatılmış bir savaşçı. Çok yönlü... Mithat Halis, anlattıklarını şöyle toparladı... 1.87’lik boyuna aldanmayın. Gerektiği yerde topu iyi kullanır. Galatasaray’ın aldığı Linderoth ile Lincoln karışımı bir stile sahip. * * * DAHA sonra Beşiktaş cephesine yöneldim. Bu transferin perde arkasını aralamaya çalıştım... Cisse, Beşiktaş Futbolcu İzleme Komitesi’nin titiz bir denetiminden geçti. Sonra Ertuğrul Sağlam’ın onayına sunuldu... Sağlam da beğenince iş bitti. Yine bu cepheden gelen haberlere göre, Cisse’nin transferinde değişik faktörler de rol oynadı. Hemen anlatayım... Paris Saint Germain Teknik Direktörü Paul Le Guen, geleceğe yönelik bir kadro oluşturmayı planlamış. Ve daha çok alt yapıyı devreye sokarak, yeni bir Paris Saint Germain yaratmayı düşünmüş. Bu arada, Saint Germain yönetiminin kadro maliyetini düşürme politikası, bazı futbolcuların da satışını gerektirmiş. Cisse de bunlardan biri... Beşiktaş ayrıca, Paul Le Guen ile bir görüşme yapmış. Fransız teknik direktör, Beşiktaş’ın aradığı özellikleri Cisse’de bulacağını söyleyince, bu transfer gerçekleşmiş. Beşiktaş, Paris Saint Germain’e 2 milyon Euro bonservis bedeli, Cisse’ye ise, her yıl için 1.5 milyon Euro ödeyecek... Cisse’ye ödenecek ücretin 500 bin Euro’su peşin. Geri kalanı 10 taksit... * * * TOPLADIĞIM bilgiler doğrultusunda işte bir Cisse portresi... Sert bir oyun yapısı var. Mücadeleden kaçmıyor. Müthiş dayanıklı. Gerektiği zaman hızlı oynayan ve tempo yükselten bir futbolcu. FIFA menajerlerinden Mithat Halis’in de anlattığı gibi, bir teknik adamın oynattığı her sisteme uyum sağlayabilir. Ancak, savunma yönü daha güçlü. Korner ve frikik atışlarının tümünde onu rakip kalede görmek mümkün. 1.87’lik boy avantajı ile hava toplarında gol arıyor. Rakibin ayağındaki topu bir tilki kurnazlığı ile izler. Bir fırsatını yakaladı mı, hemen bastırır ve kapar topu... Paris Saint Germain’de savunmanın sağ kanadı ile orta sahanın sağında da görev yaptı. Bir kez de libero oynadığı söyleniyor. Ve çelişkiye düştüğüm bir konu var... Gelen farklı bilgi ve yorumlar beni de şaşırttı... Kimilerine göre, Cisse istikrarlı bir futbolcu. Kimilerine göre de, bir maç kurtardıktan sonra birkaç maç ortadan kaybolan bir tip! Geçen sezon Paris Saint Germain’de 32 maç oyuna ilk onbirde başlayan... İki maçta da daha sonra görev alan Cisse için istikrarsız yakıştırması, bana pek sağlıklı bir yaklaşım gibi gelmedi. Beşiktaş, bir nokta atışı yaptı. Ve Cisse’yi yakaladı. Fransız, uyum sürecini çabuk atlatırsa, Beşiktaş’ın en hassas bölgesini farklı bir kimliğe taşıyabilir. Sosyal yaşamında arkadaşları ile iyi ilişkiler kurabilen bir kişi Cisse.... Eşinden boşanmasına karşın çocuklarına karşı hep duyarlı. Uzatmalı bir sevgilisi var. Az daha unutuyordum, gözü karardı mı, çıkacak sarı ve kırmızı karta hiç aldırmaz Cisse. Girer rakibine... Cisse’nin adı, Fransa Ligi’nde en çok kart gören futbolcular listesinden hiç düşmedi. Bu da Cisse portresinin en kötü yönü! | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |