Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Forum Arşivi > Çöp Kutusu

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26-03-2006, 14:24   #1
 
KaraBey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Mehdi (arkadaşlar BEŞİKTAŞ aşkına okumadan geçmeyin)

BİRAZ UZUN ARKADAŞLAR AMA..

MEHDİ

İstanbul otogarı viyadüklerin çevrelediği bir örümcek ağıdır. Ağlarına
yalnız bahtsızlar takılır. Parası olmayanların kaderleri değişmese de
yerlerinin değiştiği bir başlangıç, yada sondur burası. Hele öğlen kalkan
yada öğlen ulaşan otobüslerin yolcusuysanız bu hayata sarılma direncinizin
ilk test yeri yine bu otogardır.

Öğlen ezanı okunuyordu.Nisandı ama hala kaşkollara sarılmış insanlar,
ciğerlerinden çıkan havayı kaşkolun içine üfleyerek ısınmaya çalışıyorlardı. Artvin'e gidecek otobüs yolcuları sigaralarından son bir fırt çekip, otobüsün basamaklarını çıkıyorlardı. Muavin bagaj kapaklarını kapattı, peron görevlisi içerideki yolcuları sayıp, kafasını arka kapıdan uzatıp bağırdı.
"22 numara, 22 numara...".
22 numara yoktu. Tam o sırada bir ambulans yanaştı yan perona. Ambulanstan gözaltına kadar sakallı bir adam indi. Muavine el kol yapıp otobüsü durdurdu.
"Bagaj var mı?" muavin.
Adam
"yok, ama cenazem var" dedi.
Muavin yıkıldı. Çünkü ağzına kadar dolu bagajı indirip, tekrara yerleştirmek demekti bu. Peron zili çalıyor ama Artvin otobüsü hala bagajlarını topluyordu. Tabut orta kısma sürüldü, ambulans sessizce ayrıldı yan perondan. Yolcular cama dayanmış, efkarlı gözlerle izliyordu olan biteni. Terden pembeleşmiş yüzüyle muavin adamı buyur etti içeri, otobüs yola düştü.
22 numara yolcusunu merakla süzdü otobüs. Müsade isteyip yerine oturdu.
Yanındaki yolcu merakını kustu hemen,
" Allah rahmet eylesin, yakının mıydı?"
Adam düşündü uzun uzun,
"Mehdi" benim neyim oluyor diye. İçini çekip,
"Kardeşim di" dedi.
Otobüs köprü üzerinden geçiyordu.
Adam içinden,
"Mehdi, son kez hisset boğazı" diye geçirdi. Uzun yol başlıyordu.
Adam kitabını açıp okumak istiyordu ama yanındaki yolcu kıpır kıpırdı.
Sürekli içleniyor, vah vah çekiyordu.
"Kaç yaşındaydı" diye sordu yolcu.
Adam, "Tam olarak bilmiyorum, ama ben yaşlarındaydı"
"Yahu kardeşim diyorsun yaşını bilmiyorsun" diye hayret dolu çıkıştı yolcu.
"Kardeşim dediysem, öyle değil" dedi adam.
"Ya nasıl" dedi yolcu..

Uzun bir sohbet başlıyordu, Otobüs İstanbul sınırlarından çıkarken.
Mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dövüşürken gördüm. Alt
koğuşlarda, fraksiyonunun koğuşlarında kalıyordu. Orada kavga
çıkınca bizim koğuşa postaladılar. fraksiyonu ile bizim koğuşun görüşleri
ters olduğundan kimse yüzüne bakmadı Mehdi'nin. En dipte benim ranzanın
sağ altına yatırdılar onu.. Birkaç ay kimseyle konuşmadı. Yemek yaptı,
topladı, çay dağıttı. Havalandırmada yalnız dolaşırdı. Koğuş eğitimlerimize
katılmazdı, annamam öyle şeylerden der kenara çekilirdi.

Anladım ki fraksiyoncu filan değil. Bir harita metod defterine gazetelerden resimler kesip yapitırırdı geceleri. Her koğuş baskınında Jandarma o
defteri bulur yırtardı. Bizim zulayı bilmediğinden her seferinde yeni
defter bulur, bir dahaki baskına kadar çalışmasına devam ederdi. Bir
sonraki baskın tiyosu geldiğinde haline acıyıp, defterini bizim zulaya
attım. Jandarma döşek altını açıp defteri bulamayınca Mehdi hayretler
içinde kaldı.
Ona aldığımı söylemedim, merak ediyordum çünkü deftere neler
yapıştırdığını. Herhalde karı kız resimleridir, hela için malzeme
yapıyorudur diye düşünüyordum. Öyle ya Jandarma bulur bulmaz paramparça ediyordu defteri. Işıklar sönünce zuladan çıkardım defteri. Gözlerime inanamamıştım. Koğuşta kimsenin okumayıp bir kenara attığı, ziyaretlerde don, sigara sarılıp getirilen, iaşe sandıklarının üzerinde gelen ne kadar spor sayfası varsa ayıklanmış, içlerinden ne kadar Beşiktaş ile ilgili haber varsa kesilip bu deftere yapıştırılmıştı. Resimlerin kimilerinin üzerinde
domates çekirdeği vardı, kimileri sonradan ütü vurulup düzleştirimiş
buruşukluktaydı. Ama herbirinin altında tarihi düşülmüş, önemli yerlerinin
altı çizilmişti.

İlginç gelmişti bana Mehdi.
Bir sabah yoklamasında yanında durdum. Pantolunuma soktuğum defteri
arkadansıkıştırdım eline. Şaşırdı. Çocuk gibi sevindi. Teşekkür etmek istedi, konuşmadım onunla. Ajan damgası yiyebilirdim koğuşta.Havalandırmada yolumu kesti.
"Sağol" dedi.
Sigara tuttum ona. Çömeldik.
"Kimsin, necisin, ne arıyorsun siyasilerin mapushanesinde"dedim.
"Vallahi bende bilmiyorum, neci olduğumu bende bilmiyorum" dedi Mehdi.
"Peki anlat o zaman" dedim.
"Kimseye demek yok ama, söz mü" dedi.
"Söz" dedim.
Eylül 80 yılıydı. Malum stad bir tane. Ülke bir savaş yaşıyor ama bizim
derdimiz kapalıyı kaptırmama savaşı. Akşamdan yığıldık, sabahlıyoruz
kapalının kapısında. Kimimizin koynunda şarap, kiminde emanet, kiminde
yarım somun ekmek. Baskın yemeyelim diye üçer üçer erketeye çıkıyoruz
Maçka tarafına, Dolmabahçeye, spor sergiye. Ben gece üç gibi Maçkadayım.
Motorcular geliyordu aşağıdan. Son seferinde karşıdan grup indirmiş,
nümayiş yapacaklarmış dikkat et dediler. Bıçkın delikanlıyız o zamanlar,
semtimizde nümayişe tahammülümüz yok elbet. Bir o sokağa dalıyorum, bir
bu sokağa derken bir baktım, o grup duvara tezahürat yazıyor. Allah dedim,
çektim emaneti üzerlerine yürüdüm. On kişiydiler, dayak yerim ama hiç
olmazsa bir ikisini iyileştiririm dedim ama beni görünce öcü görmüş gibi
kaçamaya başladılar, bende arkalarından. Meğer benim hemen arkamda Polis varmış, ben onları kovalıyorum, koşuyorum, polis hepimizin arkasından
koşuyor. Girdik bir çıkmaz sokağa, çocuklar durdular, elleri havada, ben hala bana teslim oldular diye havalardayım, Polis arkadan ışık tutunca
uyandım, elimde emanet, kolum havada, megafondan "at elindeki silahı" diye bağırıyor, ben kala kaldım. İçimden sıçtık şimdi dedim ama yırtarız.
Çocuklar bilmem ne örgütünden, ben orada saf saf bir adam, polis
minibüsünde Gayrettepeye vardık. Nezarete oturduk, geçmiş olsunlaştık.
Çocuklar duvara yazı yazacakalarmış meğer, ben onları ne zannettim,
güldüm kendi kendime, bir an önce salsalarda maça yetişsem diyorum hala.
Nezarette çocuklardan ayrılıp duvara yaslandım, sabah oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. Uzandım aldım, hırsızmış, basılmış evde salak. Durumu anlattım güldü bana. Rakip takımı tutuyormuş, iyi beklememişsin maçı nasılsa koyacaz size dedi. Ağırıma gitti zırtapoz hırsızın lafı, koyum kafayı burnunun üstüne, dağıldı ağzı burnu. Apar topar çıkardılar dışarı. Tehditler savurdu bana. Hadi lan ikile, kodumun hırsızı dedim arkasından. Sabah dokuz gibi sorguya aldılar teker, teker. Sıra bana geldi. Klasik sorgu odası işte. İçim rahat, ifadeyi verip gideceğim maça. Aaa, bir baktım bizim hırsızıda aldılar odaya, oturdu karşımda. Burnu tamponlu, sargı içinde. Noldu lan yetmedi dedim. Koltuğunun altındaki silahı görünce yıkıldım. Sivilmiş meğer, nezaretten laf almaya karışmış, nasıl yedim bu numarayı diye kendi kendime kızdım. Diğer çocukları salmışlar mahkemeye kadar, ama bizim kırık burun davasından " memura karşı koyma ve darptan" kalakaldık. Maç gitti, ama asıl giden benim hayatımdı. Asker ertesi gün darbe yaptı. Memurun raporuna göre hala ben örgüt üyesi zanlısıydım. Darbenin ilk günlerinde kurulan mahkemelere çıkartıldım. Konuşturmadılar bile. Sonrası o koğuş senin, bu koğuş benim. Her koğuş derdimi anlattıkça bana ajan muamelesi yaptılar. Bende kimseyle konuşmamaya başladım. Dışarıda hala bizim tribünden avukat çocuklar uğraşıyormış ama yakalandığım grup çok sivriymiş, çok vukuatı varmış, yırtamaz demişler. Bende bir umuttur bekliyorum iki yıldır, ama şu gardiyanlara gıcık oluyorum, ne olduğumu bildiklerinden ne zaman maç kaybetse Beşiktaş abuk subuk hareket yapıyorlar, bende dalıyorum, sonrası jandarma dayağı, bıktım, ağzımda diş kalmadı. Otobüs otobanı bitirmiş, yola döner dönmez, mola vermişti.

Yolcuya kalsa hikayenin devamını dinlemek için altına işemeye razıydı. İkide bir vah, vah diyor, yorum yapmak istiyordu. Adam aşağı indi, bir sigara
yaktı. Hava soğumaya başlamıştı. Bagaj sıcakmıdır, diye düşündü. Ölüler
üşümezdi oysa. Çaylarla birlikte üst üste, hızlı, hızlı sigaralar içildi. Ananons
yapıldı, otobüs mola yerinden ayrıldı. Meraklı kulaklar dikildi, VCD'de
oynayan filmi kimse seyretmez olmuştu. Adam devam etti. Mehdi'nin bir arkadaşı olmuştu artık. Ben. Okumamıştı, ama hayat onu yetiştirmişti. Bize katıl dedim ona. Anlamam o işlerden, sevmem o işleri dedi. Olsun vakit başka türlü geçmez, gel otur akşamları sende tartış bizimle dedim. Koğuş sorumlumuza durumu anlattım. Ajan olabilir dedi. Ben kefil oldum Mehdi'ye. Oturdu o akşam bizimle. Kısmetsiz Mehdi'nin ilk geceside şanssız başlamıştı aramızda. Okuma yapılacaktı. Zuladan kitaplar çıktı. Herkes harıl harıl okumaya başladı. Yan gözle Mehdi'yi seyrediyordum, okumak ne kelime, kitaba bakmıyordu bile, sonra harita metodunu soktu kitabının arasına, yine kendi dünyasına daldı. Ama onu bekleyen bir süpriz vardı ki, okunan kitabın bölümü hakkında tartışma yapılacaktı geceyarısı. Okuma bitti. Bölüm bölüm herkes koğuş sorumlusunun soruduğu sorulara yanıt veriyordu. Sıra Mehdi'ye geldi. Ben gözlerimi kapadım, çıkacak cümbüşü ve Mehdi'nin sorumluluğunun bende olduğunu düşünerek başıma
gelecekleri düşünüyordum.

Koğuş sorumlusu sordu
"Mehdi, teoride yenilmek kişi benliğinde ideolojiyi zedelermi?" .
Ben yer yarılsada içine girsem diye düşünürken Mehdi gırtlağını temizledi, konuşmaya başladı, kulaklarımı tıkadım.

devamı altta
__________________
vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez. M.K.Atatürk
edenin .....

Konu KaraBey tarafından (26-03-2006 Saat 14:27 ) değiştirilmiştir..
KaraBey Ofline  
Alt 26-03-2006, 14:27   #2
 
KaraBey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
üstteki yazının devamı

"Bir harekete taraf olmak, eğer ona aşk ile bağlanmamışsan sana kaçacak çok fırsat bırakır. İnsanın kendi dünyası bencillik üzerine kuruludur. Benlik, bencillikten türemiştir. Teori diye tanımlanan hareket, insanın bencilliğini beslemezse kaybolur gider. İşte insanoğlu harekete saygını yitirmemek için aşkı doğurmuştur, beyninde aşk olmazsa benlik yada bencillik, teoriyi zorunluluk haline getirir. Teoride yenik düşmek, eğer teorinin insana salgıladığı aşk yoksa yenilmektir. Ben sevdalarıma hiç yenilmedim"
Sessizlik oldu. Kulaklarımı diktim sessizliğe. Felsefenin temel ilkeleri, bir adamın sözleri karşısında yenik düşmüştü. Işıklar söndü, herkes o gece öğretilen teoriyle aşkını koydu teraziye. Birkaç gece geçti. Koğuş sorumlusu Mehdi'yi istedi yanına. Ajan olup olmadığını dışarıdan sorgulamıştı. Hiçbir kayıt yoktu. Direk sorgu yapacaktı. Havalandırma sırasında ben, Mehdi'yi karşısına oturttu, hikayesini onada anlattı Mehdi.

"Peki, sen bunca felsefe kitabıyla boğuşup vardığımız yargıları, bir aşka bağlayıp nasıl sonladın Mehdi " dedi koğuş sorumlusu.

"Siz hiç Beşiktaşlı oldunuz mu?" diye cevap verdi Mehdi ve devam etti.
"Yaşadığımız bu hayatı nasıl yaşayacağımızı biz kitaplardan öğrenmedik
veya şu doğrudur diye kimse bize destur vermedi. Hayatı eğrisiyle
doğrusuyla yaşadık dibine kadar. Ve bizim yaşayışlarımızın bize gösterdiği
doğrular oldu, yeri geldi bizim yanlışlarımızı doğru uygulaması için abi olduk. Bir felsefemiz oldu yalnız yaşanmışlıklardan. Şimdi siz başkalarının hayat deneyimlerinden türettiği felsefe ile değil kendinizinkini , bir ülkenin kaderini çizme yarışına giriyorsunuz. Peki kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan aşkınızı ne kadar biliyorsunuz. Veya bu coğrafyada yaşayanlar sizin için ne ifade ediyor" diye konuştu Mehdi.

Ben yanılmıştım. Üniversiteler okumuştum, kitaplar yutmuştum,
makalelerim çıkmıştı dergilerde ama Mehdi'nin Beşiktaşlılık üzerine
yaptığı küçük bir yorum bile felsefemizin ne kadar kitaba ve teoriye bağlı
olduğunu bana göstermişti. İleriki günlerde Mehdi o bize biraz sığ ve
argo jargonu ile Beşiktaşlılığı anlattı. O zamana kadar sporu, hele hele futbolu küçük burjuva eğlencesi olarak, toplumun afyonu sayan bizler, Beşiktaşlılık felsefesi içinde fanatik bir taraftar olup çıkmıştık. Şimdi
anlayabiliyorduk Mehdi'yi, bu kadar bir futbol takımını sevip, maçlardan,
seyirden, gazetelerden, radyodan bu kadar uzak kaldığı halde Beşiktaş bu
kadar sevebilmesini. Çünkü sahada oynanan oyun değil, taraf olmanın
hazzı yakıyordu ve bağlıyordu beynini.

82 yılında duruşmalarımız hızlanmıştı. Kararı çıkan kendi memleketine
yakın cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edeceğini düşünüyordu.
Mehdi'ye yapışan örgüt davası çok dallanmış, hakkında ağır kararlar çıkar
hale gelmişti. Çok idam vardı ve Mehdi hala suçsuzluğunu kanıtlayamıyordu.
Bu arada çok uzun yıllardır şampiyon olamayan Beşiktaş şampiyonluğa
koşuyordu. Akşam saat yedide herkes haberlere kulak kesmişken Mehdi bir an önce spor haberlerinin gelmesini bekliyordu.. Yaza doğru karar çıktı, devlet düzenini değiştirmek amaçlı suç örgütüne üye olmaktan idamı istenmişti Mehdi'nin. Hakim daha önce işlenmiş suçu olmadığından hafifletici
sebeblerle cezasını müebbete çevirmişti. Bu tam bir yıkımdı. Mehdi'yi
sakinleştirmek için yanına gittim. Zaten sakindi ama hüzünlüydü.

"Şimdi olacak şey mi bu müebbet. Yani ben bir daha hiç Beşiktaş maçı
seyredemeyecekmiyim şimdi?" dedi Mehdi ve devam etti.
"Birde benim sevdiğim vardı biliyormusun. O benim sevdiğimin farkımda
bile değildi ama ben onu çok severdim, bir veda bile edemedim." Mehdi
sevdiği kızı uzun uzun anlattı bana.. Yüzünü anlattı, ellerini anlattı,
gülüşünü anlattı, evini önünü anlattı, bakışlarını anlattı. Beynimde
zehirli bir düşünce, o anlatırken, kızın resmini çizmişti gözümün önüne.
Söyleyemedim ama bende aşık olmuştum o kıza, Mehdi'nin kızına.
Karara çıktıktan sonra temyiz istedi ama nafile. Artık buralarda
kalmasının anlamı yoktu. Nakil istedi. Hemde kimselerin tahmin edemediği
bir yere, Eskişehir'e. Ki en kötü şartlardaki cezaeviydi o dönemin. Ama
Beşiktaş orada oynayacaktı, şampiyon olacağı maçı. İdare seve seve kabul
etti, bir ilk yaz günü elinde bavul, ardında bizleri bırakıp çekip gitti.
Giderken sanki mahpusluğa değil, İstanbuldan Es-es deplasmanına giden
çocuklar gibi bir tebessüm vardı yüzünde.

Otobüs geceyarısı Samsun otogarına girdi. Uykudan ağırlaşmış gözlerde bir hüzün vardı. Bütün otobüs bu hikayeyi dinler olmuştu artık. Yemekler yenildi otogarın lokantasında, adam hürmet görüyordu ve şoförlerin masasındaydı artık. Biran önce otobüse dönüp Mehdi'yi dinlemek istiyorlardı.Oysa Mehdi bagajda kendi hikayesinden habersiz, öylesine cansız toprağa doğru seyrine devam ediyordu.

"Sonra ne oldu, görüşebildiniz mi?"diye sordu şoför.Adam kaldığı yerden
devam etti.
Bizim koğuş az bir ceza ile yırttı bu işten. Üçer beşer yıl yatıp çıkacaktık. Bu sevince birde Beşiktaş'ın Eskişehiri 3-0 hükmen yenip şampiyon oluşuda eklenince, o gece hem Mehdi'yi anmak, hemde şampiyonluğu kutlamak için eğlence tertip ettik. Bir hafta sonra bende ayrıldım oradan.

Bursa hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. Ama Eskişehir' den inanılmaz haberler geliyordu. Kıyım vardı, çok zor haber alabiliyorduk. Mehdi gelen sevklerle iyi haberlerini gönderiyordu, birde boncukçuluğa merak sarmış, çakmak kılıfıydı, anahtarlıktı, siyah beyaz hediyeler gönderiyordu bana. Ara sıra mektupta yazıyordu, ama yarısı yırtık, karalanmış ve silinmiş şekilde. Silinmeyen yerlerinde o kızdan bahsediyordu yine.Küçük bir isyan var diye duyduk Eskişehir'de. İçim içimden gitti Mehdi dedim. Birşey olmamış ama sürmüşler doğuda bir yere, heber gelmedi sonraları.

Ben tahliye oldum. Mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. Eskişehirdeki isyanı o başlatmış. O yüzden gittiği yeri söylemiyorlardı. Avukatlar tuttum, işi kovaladım ama devir bizim devrimiz değildi. Çaresiz İstanbul'a döndüm. İçim içimi yiyordu. Mehdi'yi bulamıyordum. Arkadaşlarını buldum, Beşiktaş'ta. Onlarda kovalıyorlardı işi ama nafile. Birden karşıma o çıktı. O kız. Mehdi'nin sevdiği kız, Mehdi'yi sordu. Büyülenmiştim. Konuşamadım bir süre. Bir muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattım ona olup bitenleri. Ama içimin yağları eriyordu ona baktıkça. Sık görüşmeye başladık, bir süre sonra Mehdi'den çok birbirimiz hakkında konuşmaya başlamıştık. Adam bunları anlatırken bir homurtu oldu otobüste, yapılır mı bu diyordu bir kısmı, diğer yandan niye olmasın diyordu arka taraftakiler. Otobüs Karadenize paralel virajları ala ala, saatler sabaha karşı Vakfıkebire ulaşmışlardı.

Adam devam etti, "Onunla evlendim. Beşiktaş'ta ev tuttuk.
Mehdi'den haber yoktu. İşsizdim. Zor geçiniyorduk. Özal zamanına çabuk
uymuştu koğuş arkadaşlarım. Reklamcı oldular, gazetelerde yazar oldular,
hepsi yolunu buldu. Mehdi geliyordu aklıma ve söyledikleri. Hani o benlik
bencilliğe dönmesi, aşkı,sevdası. Nerede kalmıştı o yüce teoriler. Hepsini
bir çırpıda silmişti mahpus dostlarım. Çocuğuz da oldu bu sıkışıklıkta, adını koymakta tereddüt etmedik.
"Mehdi"
Onun alışkanlıkları bana geçmişti sanki. Tribün tayfası olmuştum, bir iş
buldum sonraları.Kalem katipliği gibi birşey belediyede. Yıllar geçti,
Mehdi'den haber yoktu. Kimileri gördüğüne yemin ediyordu, yeni açıkta.
Ama ben görmedim. İzini sürmeyi bıraktım.Yıllar geçti aradan. Bu sene bir
maçta yeni açıkta bayrağını siyahbeyaza çeviren partililerin arasında
görür gibi oldum sanki . Saçları beyazlamış bir adam peşinden koştum,
yetişemedim. O muydu, değilmiydi, çok kuşkulandım. Tekrar aklıma düştü
Mehdi.
Araştırmaya koyuldum ve buldum onu. Dosyasını çabuk çabuk okudum.
Mardinde, Antepte, Bingölde yatmış. Hastalanmış. Yaralanmış. Önceden suç
işlediği maddeler Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ortadan kalkmasıyla
suçlarıda ortadan kalkmış, sonrada Rahşan Hanım affından salıverilmiş.
Demek doğruymuş, oymuş. Sonra muhtarlıkları dolaşıp kaydını aradım.
Bulamadım. Ta ki geçen haftaya kadar.

Uyku çökmüştü otobüse.. Artvin gözüküyordu ama viraj, viraj, viraj. Ulaşılamayan bir kartal yuvasını andırıyordu Artvin. Adam yorgunluktan kısılan sesi ile bitiriyordu hikayesini.


Geçen hafta iki polis geldi evime. Polis gelince bir korku aldı beni,
mahpusluktan kalma alışkanlıkla. Bir kağıt tutuşturdular elime. İstinye
Devlet hastanesinden çağırıyorlardı beni. Ne için diye sordum, tesbit
dediler. Ceketimi aldım çıktık. Hastanenin bodrum katına indirdiler beni.
Morg odasına bir sürgü açılmış, beyaz bir çarşafın başında bekliyordu
morg bekçisi beni. Çarşafı kaldırdı, yatan Mehdi'ydi. Öylesine yaşlanmış,
saçları beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatıyordu sedyede.

"Başınız sağolsun, giriş kaydına sizin isminizi yazmış yakını olarak,
kardeşinizmiş, Allah sabırlar versin"

Morg kadar soğumuştu damarlarımdaki kan. Yıllardır aradığım adam
karşımdaydı, sarıldım ona çaresiz . Evrakları hazırladılar, işlemleri
yaptırdım. Ben ve bir tabut gecenin yarısı başbaşa kalmıştık. Doğum yeri
gözüme çarptı Mehdi'nin. Artvin. Ertesi gün onu Artvin'e götürüp gömmeye
karar verdim.

"Peki kimi kimsesi kalmamış mı garibin İstanbul'da"dedi muavin.
"Yok, ölmüş hepsi, eniştesi de devlet memuru olduğundan başım belaya
girmesin diye bulaşmadı cenazeye" diye cevap verdi adam.

Artvin otogarına girdi otobüs.. Omuzlar üzerine alındı Mehdi. Yukarı
mahallede bir camiye götürdüler. Otobüs yolcuları cemaat olmuştu.

İmam sordu, "Nasıl bilirdiniz?
"Hepbir ağızdan "iyi bilirdik" sesi yankılandı.

Yalçın bir kayalık gibi mezarlıkta, kartal yuvasında buluştu toprakla
Mehdi. Ama aşkı hiç ölmedi.

İstanbul otogarı viyadüklerin çevrelediği bir örümcek ağıdır. Ağlarına yalnız bahtsızlar takılır.. Parası olmayanların kaderleri değişmese de yerlerinin değiştiği bir başlangıç, yada sondur burası. Hele öğlen kalkan yada öğlen ulaşan otobüslerin yolcusuysanız bu hayata sarılma direncinizin ilk test yeri yine bu otogardır..


Kaynak : Medyakartalları
Yazarı : Bilinmiyor
__________________
vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez. M.K.Atatürk
edenin .....
KaraBey Ofline  
Alt 26-03-2006, 14:59   #3
 
carsı_silivri - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gercekten cok güzel valla bir BJK li nsl en ii şekilde anlatılmıs.Bu ask baska hiç bir yerde yok...BeşiktAŞK
__________________
Dünya üzerinde yok böyle bir aşk..En büyük Aşk Beşiktaş…
carsı_silivri Ofline  
Alt 26-03-2006, 15:16   #4
 
bRk980 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

en büyük aşk BEŞİKTAŞK
__________________
ALEMDE TEKSİN DEGİŞİLMESSİN
BEŞİKTAŞ SEN BİZİM HERŞEYİMİZSİN



Beşiktaş'lılar Küfür Etme;Ettirme!!!



Aynı dili konuşanlar değil,
Aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir.
bRk980 Ofline  
Alt 26-03-2006, 15:35   #5
 
BeRkHaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

bende bunun videosu var evde pc yapılınca koyarım genede saol karabey
__________________
Yükseklik korkumuz olsaydı KARTAL olmazdık...
BeRkHaN Ofline  
Alt 26-03-2006, 15:50   #6
 
kyros06 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

bu mükemmel bi yazı ellerinize sağlıııııık arkadaşlar bi yazı daha vardı SİYAH BEYAZ ÖLÜM YAŞAM pankartı üstüneee febe nin bekaretini bozdugumuz maçda geciodu yazı içinde onu bulabilir miyizzzzzz ????
kyros06 Ofline  
Alt 26-03-2006, 16:06   #7
 
beşiktAŞK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

cok güzel bi yazi...yazanin ellerine saglik...
__________________
The day I will stop loving BJK is the day when I close my eyes for ever...
beşiktAŞK Ofline  
Alt 26-03-2006, 16:52   #8
 
BeRkHaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
beşiktAŞK´isimli üyeden Alıntı
cok güzel bi yazi...yazanin ellerine saglik...
evet okuyunda görün beşiktaş aşkını
__________________
Yükseklik korkumuz olsaydı KARTAL olmazdık...
BeRkHaN Ofline  
Alt 28-03-2006, 22:24   #9
 
Rox - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Serencebeyde OkumuŞtum Bunu SÜper
Rox Ofline  
Alt 29-03-2006, 11:31   #10
 
Josekleberson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

cok cok guzekl
__________________
Bu sene sampiyon gorelim sizi,
Olmeden mezara koymayin bizi,
Korkutmaz bizleri musalla tasi,
Olumune seviyoruz biz BESIKTASI
Josekleberson Ofline  
 

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 02:17 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580