![]() |
2. Kömür: Parlak Bir Geçmiş a.) Kömürün Geçmişi: Avrupa ekonomisine yaptıkları büyük etkiler dolayısıyla kömür ve çelik Avrupa’nın kalkınma sürecinde ve sanayi devrimini gerçekleştirmesinde dönüm noktasını oluşturmuşlardır. 1951 yılında imzalanan ve yürürlüğe konan Paris Antlaşmasıyla Avrupa’nın yeniden yapılandırılmasında büyük oranda enerji ürünlerine ihtiyaç duyulmuştur. Bu dönemde kaynakların yeterli olmasına karşın baskıcı ve güçlü politikaların yaydığı korku sektöre egemen olmuştur. Ancak ilerleyen zamanlarda Avrupa Kömür ve Çelik Konfederasyonunun (ECSC) sahip olduğu yüksek otoriteyi kullanarak üreticileri cesaretlendirmesiyle yeni kömür madenlerinin bulunarak kömür üretiminin artışının sağlaması uzun vadeli uluslararası kömür ticareti antlaşmalarıyla son bulmuştur. 1960’lı yıllardan sonra ise Avrupa Birliği kömür çıkarma endüstrisinin yabancı ülkelerle baş edememesiyle ve elektrik ve ısı üretimi için daha farklı enerji kaynaklarının bulunmasıyla Avrupa’da kömür kullanım oranı hızlı bir düşüş eğilimine girmiştir. Yukarıda saydığımız nedenler ve tükenen kaynaklar dolayısıyla Avrupa Birliği genelindeki 15 üye ülkede yıllık kömür üretimi 1960 yılında 600 Mton iken 2000 yılında 86 Mtona düşmüştür. Diğer enerji kaynaklarıyla yaşanan rekabet, 1986 yılından bu yana petrol kullanımının kısıtlanması konusunda uygulanan politikaların gevşek tutulması ve tabi ki kömürün çevre kirliliğine yol açması nedeniyle katı yakıtların rekabet ortamındaki zayıflığı ortaya çıkmaktadır. |
b.) Elimizde Bulunan Kozlar: AB enerji stratejisinde kömürün bu kadar önemli bir yerinin olmasının ve AB üye ülkelerinin kömür kaynaklarının peşinden koşmalarının nedeni her şeyden önce bölgesel ve sosyal şartlardan kaynaklanmaktadır. İthal kömürün üye ülkelere maliyeti, yabancı kömür üreticilerinin çeşitliliği ve kömür fiyatlarının kararlı bir yapı sergilemesi, petrol ve doğalgaz piyasalarıyla karşılaştırıldığında, 31 1999 yılı için ithal kömür Tablosu % 37 = Kuzey Afrika Ülkeleri % 6 = Kolombiya % 13 = Poloya % 12 = Avustralya % 5 = Endonezya % 18 = Rusya % 9 = Ukrayna Uluslararası kömür piyasalarında rekabet ortamının sağlanmış olması nedeniyle, diğer enerji ürünleriyle karşılaştırıldığında ithal kömür fiyatları benzersiz bir denge göstermektedir. Örneğin: kömür fiyatları 1986 ile 1996 yılları arasındaki on yıllık dönemde sadece 16 $ değişmiştir. Avrupa Birliği için kömür kaynaklarındaki bu kararlılığın bir nedeni de son 20 yıldır üye ülkelerin kömür ihtiyacını son derece ekonomik bir şekilde karşılayan Danimarka kömürüdür. Ayrıca imzalanan kömür kontratlarının esnekliği ve yerel piyasalardaki gelişmeler de kömür piyasalarının, diğer enerji piyasalarına göre daha az değişken ve kararlı olmasına izin vermiştir. Şu anda Avrupa Birliği üye ülkelerinde ekonomik ve politik riskler bulunmamakta ve kömür ihracatçısı ülkeler piyasa fiyatlarının iniş çıkışlarında rekabetçi ortam nedeniyle, petrol ve doğalgaza oranla daha etkili konumda bulunamamaktadırlar. |
c.) Gelecek: AB üye ülkelerinin günümüzde olduğu gibi gelecekte de kömür üretiminde rekabetçi konumda bulunmayacakları gerçeği, bazı üye ülkelerin kömür kullanımını bırakmasına neden olacaktır. Bu durum halen kömür üretimini sürdüren Almanya gibi üye ülkelerde ve Polonya gibi büyük kömür ihracatçısı, aday ülkelerde çeşitli politik problemlerin doğmasına yol açmaktadır. Birçok insanın kömür endüstrisi sayesinde geçinmeleri nedeniyle kömür üretimi Avrupa’da savaş sonrası ekonominin canlı kalmasını sağlayan önemli bir etmendir. Ayrıca Avrupa Birliğinin, Avrupa Çelik ve Kömür Konfederasyonu’nun yaptığı antlaşmaların içeriği uyarınca aday ülkelere, üye olduktan sonra uygulayacağı bazı standartlar da Avrupa’yı, katı yakıt üretimine kalıcı çözüm yolları bulma çalışmalarını hızlandırmaya yöneltmiştir. TABLO: Kömür Endüstrisinde Üretim ve Çalışan Personel Maliyeti Avrupa Kömür ve Çelik Konfederasyonunun (ECSC) 1951 yılında Paris’te yapılan antlaşmayla kurulmasının en önemli amaçları Avrupa’da kömür ve çelik sanayiinde birleşik piyasalar oluşturarak ekonomik üretim sağlamak ve üye ülkelerde işsizlik sorununu azaltıp yaşam standartlarını yükseltmektir. Bu yüzden üye ülkelerde enerji 33 |
B. PETROL: HALEN GÖZDE YAKIT AB’de Petrol Üretim, Tüketim, İthalat Tablosu: (Mton) Kalite ve kullanım kolaylığı gibi avantajları nedeniyle petrol savaş sonrası dönemden sonra batı ülkelerinin ekonomilerini daha hızlı ve derinden etkilemiştir. Araştırmalar ve analizler göstermektedir ki karayolu taşımacılığının % 99’u petrolle sağlanmaktadır. Ayrıca günümüzde diğer yakıtlara oranla avantajlı olması yüzünden petrol, konutların ısıtılmasında ve elektrik üretiminde ülkeden ülkeye değişen hızlarla kömürün yerini almaktadır. Yaşanan petrol krizleri ve petrol piyasalarındaki dengesizlik, petrole bağımlı olan AB üye ülkelerinin ekonomileri kötü yönde etkilemektedir. Özellikle nakliye sektöründe üye ülkelerin değişmez enerji kaynağı olan petrolün bu konumunu, karasız piyasaların varlığı, denizde yaşanan tanker kazaları ve medyanın kullanıcıları bilinçlendirmeye yönelik çabaları dahi etkileyememektedir ve bu durumda petrol üreticisi olmayan birçok AB üyesi ülke için petrol bağımlılığı tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Bu bağımlılıktan kurtulmak yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve özellikle nakliye sektöründe verimli enerji kullanımının gerçekleştirilmesi ile mümkündür. Yapılan analizler AB üyesi ülkelerin petrol tüketiminin giderek artmakta olduğunu göstermektedir. Bu artış oranı gelişmekte olan aday ülkelerde ise daha ciddi boyutlardadır. 35 Dünya petrol rezervlerinin % 70’inden fazlası OPEC üyesi ülkelerin elinde bulunmaktadır. 2020 yılında OPEC, günlük 55 milyon varillik üretimi ile AB üye ülkelerinin petrol ihtiyacının % 50’sini karşılayacaktır. Avrupa Birliğinin 2000 yılındaki günlük petrol ihtiyacı ise 32 milyon varil dolayındadır. Bu artan bağımlılık çerçevesinde gönüllü bir ihracatçı konumunda bulunan OPEC petrol fiyatlarını üretim maliyetlerine rağmen düşük tutarak uzun vadede karlı konumunu korumak istemektedir. |
OPEC üyesi olmayan ülkelerde ise petrolün varil fiyatı ortalama 5$ civarındadır. Fiyatın yüksek olmasının nedeni üretim maliyetlerinin yüksek olması ve bazı ülkelerde çıkartılan petrolün daha kaliteli olmasıdır. Ayrıca Rusya ve Orta Asya ülkeleri de Avrupa Birliği için önemli ülkeler konumundadır. OPEC üyesi ülkelerin petrol ithalatındaki kartelini kırmak için OPEC üyesi olmayan ülkelerdeki petrol fiyatlarının 5 ile 10 $ civarında tutulması gerekmektedir. böylece bu ülkelerin OPEC ile rekabet edebilecek seviyeye ulaşmaları garanti altına alınmış olacaktır. 36 Yaşanan son olaylar ve petrol piyasalarında ortaya çıkan tartışmalar OPEC üye ülkeleri arasında homojen bir dağılım olmadığını ve artan bir gruplaşmanın ortaya çıktığını göstermektedir. Öyle ki son iki yıl içerisinde alınan kararlarda, merkezde bulunan güç dengesiyle güçlü üreticiler olan Suudi Arabistan, Kuveyt, İran’ın rolleri ön plana çıkmıştır. Cezayir, Venezüella ve İran gibi kısıtlı petrol kaynaklarına sahip OPEC ülkeleri daha fazla kazanç sağlamak amacıyla üretim hacimlerini arttırmak istemektedirler. Buna karşılık, Suudi Arabistan ve diğer Orta Doğu ülkeleri ise petrol rezervlerinin bol miktarda olması dolayısıyla uzun vadeli planlar yapmaktadırlar. Böylece ithalatçı ülkelerin acil olarak alternatif enerji kaynaklarına yönelmelerini önleyerek ve petrolün uzun vadede enerji sektöründe lider konumunu korumasını sağlayarak kar oranlarını mümkün olduğu kadar arttırmak istemektedirler. Jeopolitik faktörler de bu gelişmelerde kuşkusuz büyük rol oynamaktadırlar. OPEC üyesi ülkelerdeki görüş farklılıklarından dolayı patlak veren Körfez Savaşı, savaş sonrasında Irak’a uygulanan ekonomik ambargo ve Libya ile İran’ın değişken tutumlarıyla çevrelerini tehdit edici konumda bulunmaları gibi faktörler petrol piyasalarının kararlı bir yapıya kavuşmasını engelleyen başlıca sorunlardır. Savaş sonrası konan ekonomik ambargo sebebiyle oldukça kötü duruma düşen Irak, 1999 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Komisyonu kararları doğrultusunda ‘Petrol için Yemek’ programı dahilinde günlük üretimini 2.8 milyon varile çıkarmış ve böylece 5.8 milyar $ petrol ihracatı gerçekleştirmiştir. Ayrıca Irak’ın komşu ülkeleri tehdit eden tutumunu değiştirmesi halinde, üretiminin günde 3 ile 4 milyon varile çıkarılmasına izin verilecektir. Yakın gelecekte dünyada petrol konusunda fiziksel sıkıntının meydana gelmesi için korkulacak bir neden bulunmamakta, Ancak, OPEC’in tekel oluşturma ihtimaline karşı politik endişeler bulunmaktadır. Bu ihtimalin kuvvetlenmesini sağlayan faktörlerden biri de petrol ithalatçısı ülkelerde yaşanan hızlı ekonomik büyümeyle orantılı olarak petrol ihtiyacının artması ve bunun sonucunda artan |
taleple bağlantılı olarak OPEC ülkelerinin petrol fiyatlarını yükseltmek istemeleridir. Sonuçta, uzun vadede, sahip oldukları petrol rezervlerinin yoğunlukları bilinen OPEC ülkelerinin önündeki en büyük tehdit edici unsurlar: enerji sektöründeki teknolojik gelişimler, zor bölgelerde yeni üretim tekniklerinin uygulanması ve özellikle nakliye sektöründe yeni yakıt kullanım seçeneklerinin geliştirilmesi olacaktır. Avrupa Birliği için çok önemli olan bir diğer üretici topluluk ise eski Sovyetler Birliği üyesi ülkelerdir. Öyle ki bu ülkeler 1989 yılında 11 milyon varil olan günlük petrol üretimleriyle dünyada ilk sırada bulunmaktaydılar. 2000 yılı istatistikleriyle günlük üretimleri 7.8 milyon varil olan bu ülkelerin gelecek 20 yıl içerisinde üretimlerini yaklaşık iki katına çıkarmaları yani günde 15 milyon varillik petrol üretimi gerçekleştirmeleri beklenmektedir. 3. Petrol Fiyatlarının Etkileri: TABLO: 1970 ile 2000 Yılları Arasında OPEC Ham Petrol Fiyatlarının Değişimi. 38 |
Petrol sektörünün büyüme ölçülerine bakıldığında, özellikle nakliye ve taşımacılık sektöründe petrol ürünlerine bağımlılığın 2020 yılında % 90’a ulaşacağı tahmin edilmektedir. Özellikle, 1973 yılında % 18’den 2000’de % 50’ye yükselen karayolu taşımacılığındaki petrol tüketimini azaltmak için petrolün yerini alabilecek alternatif enerji kaynaklarını bulmamız ve geliştirmemiz gerekmektedir. Özellikle nakliye sektöründe petrolün yerine geçebilecek seviyede yakıtların bulunmaması yüzünden gelecekte daha büyük petrol krizlerinin doğması olası gözükmektedir. Bu yüzden AB üyesi ülkeler OPEC petrollerinin ucuz olmasına aldırmadan yakın gelecekte varil fiyatı 20 $’dan yüksek olan petrolle yaşamayı öğrenmelidir. 39 1. Uluslar arası Doğalgaz Piyasaları: Her ne kadar doğalgaz enerji çeşitliliğini sağlamak için gerekli olan kaliteli ve değerli bir yakıt olsa da elektrik ve ısı üretimi ile konut ısıtılması sektöründe doğalgaz bağımlılığının 85 Mtondan, 2010 yılında 410 Mtona çıkacak olması nedeniyle Avrupa Birliği bu konuda zayıf duruma düşmekte ve artan tüketim oranları yüzünden üretici ülkeler doğalgaz piyasalarını kendi başlarına yönlendirme amaçlarını gerçekleştirebilecek zemini bulma konusunda zorlanmamaktadırlar. Petrol ve doğalgaz piyasaları birbirleriyle bağlantılı olmakla birlikte doğalgaz fiyatları, petrol fiyatlarından büyük ölçüde etkilenmektedir. Bunun nedeni petrol ve doğalgaz kaynaklarının coğrafi yönden yakınlık göstermesi ve bu kaynakların sadece birkaç büyük üreticinin elinde bulunması ve yine bu kaynakları çalıştıran şirketlerin az sayıda olmasıdır. Doğalgazın petrole oranla daha karlı bir yakıt olması piyasalarda doğalgaza talebinin artmasına ve doğalgaz kullanım oranının yükselmesine yol açmışsa da giderek artan doğalgaz bağımlılığı yüzünden fiyatların artacağı yönünde korkular bulunmaktadır. Ancak kısa ve orta vadede, kaynakların yeterli olması ve farklı ülkelerde bulunması yüzünden doğalgazda bir kartelin oluşması için tehlike bulunmamaktadır. Uzun vadede ise imzalanmış alım-satım antlaşmaları doğrultusunda, üretici ülkelerle Avrupa Birliği arasındaki doğalgaz boru hatlarının geliştirileceği ve böylece Rusya ve Cezayir gibi ülkelerin rekabet ortamlarının azaltılacağı yönünde kararlar alınmıştır. Türkmenistan ve İran’dan da doğalgaz ithal etme seçeneklerinin iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmakta ve bu ülkelerle olan doğalgaz ticaretinin geleceği belirsizliğini korumaktadır. Dünya üzerindeki en büyük doğalgaz rezervlerine Rusya sahiptir. Rusya ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinin rezervlerinin, önümüzdeki 25 yıl içerisinde yoğunluklarını koruyacakları düşünülürse uzun vadede Rusya ile ortaklık kurarak güvenli enerji temini politikasını gerçekleştirmek AB’ye doğalgaz pazarında büyük avantajlar sağlayacaktır. |
Avrupa Birliğinde de ortaya çıkan spot marketin birleştirici etkisi altında, iç piyasaların tamamlanması sayesinde, değişimlerin fiyatlandırma kurallarıyla olması beklenebilir, (Gaz fiyatları endeksinin petrol fiyatlarına etkisi vb.) ya da standart tarzda piyasa rekabetinin, üretim fiyatlarını yansıtması veya gaz kartelinin bunu belirlemesi beklenebilir. Bunun şu anda nasıl olduğunu söylemek zordur. Aşırı fiyat artışının yapısal akımı engellenmeli, bol ve çeşitli kaynaklar garanti altına alınmalıdır. Gelecekte Doğalgaz pazarında olumlu gelişmelerin olması beklenmektedir. Örneğin uzmanlar, 2010 yılına kadar doğalgaz fiyatlarının sadece % 10 artacağını tahmin etmektedirler. Üye ülkelerdeki doğalgaz kullanımı konusundaki baskıların ve küresel ısınma gibi faktörlerin varlığı düşünülecek olursa bu değerli yakıtın teminini kolaylaştırmak ve daha karlı hale getirmek için fiyatların petrol fiyatlarıyla orantılı olarak değiştirilmesi ve böylece bazı büyük üreticilerin kartel oluşturmalarının engellenmesi gerekmektedir. Sonuçta, ancak ve ancak saydığımız bu maddeler gerçekleştiği taktirde ucuz, karlı ve güvenli doğalgaz temini hedefimize tamamı ile ulaşabileceğiz. 41 TABLO: Yenilenebilir Enerji Kaynaklarındaki Üretim-Tüketim Oranı. (Mton) Avrupa’da kaynakların güvenliğinin artmasında yenilenebilir enerji kaynakları önemli potansiyele sahiptir. Yenilenebilir kaynakların kullanım alanlarının genişlemesine rağmen son derece katı politik ve ekonomik engellerle halen karşılaşılmaktadır. Bu engelleri aşma çabaları, sadece enerji tüketiminin gerçek bir politika olarak düşünülmesiyle talebin rasyonalleştirilmesi ve istikrarın sağlanması sayesinde başarıya ulaşabilir. Orta vadede, yenilenebilir enerji kaynakları tek bağımsız enerji kaynağıdır ve şu anki durumda Avrupa Birliğine kaynaklarını arttırması için manevra şansı sağlamaktadır. Bu enerji kaynağını ihmal etmek, ancak ve ancak en son koz olarak düşünülebilir. |
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarındaki İşletilecek potansiyel: Günümüzde Avrupa’da kaynakların hemen hemen % 6‘sı yenilenebilir enerji kaynaklarıdır, buna sadece hidroelektriğin %2’si dahildir. 1985 yılında başlanan, AB genelinde elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının ikiye katlanması hedefine henüz ulaşılamamıştır. Üye ülkeler bu hedefi kendi hedefleri gibi göz önüne almalı ve kendi ulusal hedeflerini birliğin hedefleriyle çakıştırmalıdırlar. Bu henüz tüm üye ülkelerdeki bir durum değildir ve gelişmenin bu çizgiler arasında gerçekleşmesine ihtiyaç vardır. Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi 1985 ve 1998 arasındaki 42 kaynaklardaki çabalar sadece akılcı politikalarla desteklenirse başarıya ulaşır. Önümüzdeki yıllarda yenilenebilir paylaşımdaki enerji tüketimi belli dönemlerde arttırılmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji dengesindeki oranları büyük oranda elektrik şebekesine ve merkezden dağılmış olan üretimdeki rekabete bağlıdır. AB Enerji Komisyonu global enerji tüketimindeki yenilenebilir kaynakların paylaşımlarının ikiye katlanması hedefini 1997’de %6’dan 2010 yılında %12’ye çıkartmıştır. Bu artış SME’ler için yeni bir dürtü sağlamakta ve aynı zamanda iş gücüne yararlı etkileri olmaktadır ve böylece Avrupa teknolojisini gelişen ülkelere ihraç etme imkanı doğmaktadır. Bu yüzden de üye ülkeler yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretme önerisini ulusal amaçları çerçevesinde benimsemelidirler. |
SONUÇ: Bütün bu analizler sonrasında anlaşılmaktadır ki yakın gelecekte hiçbir enerji elde etme yöntemi ve enerji kaynağı, kendi başına Avrupa Birliğinin enerji ihtiyacını karşılamaya ve enerji üretimiyle tüketim oranlarını birbirine yaklaştırmaya yetmeyecektir. Yukarıda açıklanan bilgiler çerçevesinde görülmektedir ki petrol, kömür ve nükleer enerji kendi bünyelerinde belli başlı sorunları taşımaktadır ve yalnız doğalgaz bütün sektörlerde tüm enerji kaynaklarıyla rekabet edebilecek potansiyele sahiptir fakat global tüketim baskıları sonucunda dünya üzerindeki doğalgaz rezervleri büyük bir hızla azalmaktadır. Nükleer enerji kullanım programlarını topluma kabul ettirmek ise giderek zorlaşmaktadır. Petrol ithalatına muhtaç olmamız ve kömür kullanımının çevreye verdiği zarar da AB’nin güvenli ve ucuz enerji temini politikalarını etkilemektedir. Şu anki tüketim oranı: % 41 petrol, % 22 doğalgaz, % 16 kömür, % 15 nükleer enerji ve % 6 Yenilenebilir enerjidir. Hiçbir şey yapılmadığı taktirde bu tablo 2030 yılında % 38 petrol, % 29 doğalgaz, % 19 katı yakıtlar, % 8 yenilenebilir enerji ve % 6 nükleer enerji şeklinde olacaktır. |
Türkiye`de Saat: 15:41 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2